ABD'nin Gazze'de ateşkes çağrısı yapan karar tasarısını veto etmesi BMGK’da öfke fırtınası kopardı

ABD'nin BM Daimi Temsilciliği Geçici Maslahatgüzarı Dorothy Shea (AFP)
ABD'nin BM Daimi Temsilciliği Geçici Maslahatgüzarı Dorothy Shea (AFP)
TT

ABD'nin Gazze'de ateşkes çağrısı yapan karar tasarısını veto etmesi BMGK’da öfke fırtınası kopardı

ABD'nin BM Daimi Temsilciliği Geçici Maslahatgüzarı Dorothy Shea (AFP)
ABD'nin BM Daimi Temsilciliği Geçici Maslahatgüzarı Dorothy Shea (AFP)

ABD’nin dün Gazze Şeridi’nde ateşkesin sağlanmasını ve kuşatma altındaki bölgeye sınırsız insani yardım girişine izin verilmesini öngören karar taslağını veto etmesi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) diğer üyelerini öfkelendirdi. ABD, taslağın çatışmanın çözümüne yönelik diplomatik çabaları baltaladığını savundu.

Pakistan'ın BM Daimi Temsilcisi Asım İftikhar Ahmed, ABD'nin vetosunu sert bir dille eleştirerek bunu Gazze'deki Filistinlilerin ‘yok edilmesine yeşil ışık yakmak’ ve BMGK’nın ‘vicdanında ahlaki bir leke bırakmak’ olarak nitelendirdi. Cezayir’in BM Daimi Temsilcisi Amar Bendjama ise ‘sessizliğin ölüleri savunmadığını, ölenlerin elini tutmadığını ve adaletsizliğin yansımalarıyla yüzleşmediğini’ söyledi.

Slovenya’nın BM Daimi Temsilcisi Samuel Zbogar da Gazze'de insanlığın canlı olarak sınandığı bir dönemde, bu karar tasarısının ortak sorumluluk duygusundan doğduğunu ifade etti. Taslağı Gazze'deki sivillere, Filistin topraklarında tutulan İsrailli rehinelere ve ‘tarihe karşı bir sorumluluk’ olarak nitelendiren Zbogar, “Yeter, yeter!” diye ekledi.

Fransa ve İngiltere’nin BM daimi temsilcileri oylamanın sonucundan duydukları ‘üzüntüyü’ dile getirirken, Çin'in BM Daimi Temsilcisi Fu Cong suçu doğrudan ABD'ye yükledi. Çinli temsilci, ABD'yi siyasi hesapları bir kenara bırakarak adil ve sorumlu bir tutum benimsemeye çağırdı.

Böylece ABD, Başkan Donald Trump'ın 20 Ocak'ta Beyaz Saray'a dönmesinden bu yana BMGK’daki ilk vetosunu kullanmış oldu.

Oylama öncesinde ABD'nin BM Daimi Temsilciliği Geçici Maslahatgüzarı Dorothy Shea, kararın sahadaki gerçekleri yansıtan bir ateşkese ulaşılmasına yönelik diplomatik çabaları baltalayacağını ve Hamas'ı cesaretlendireceğini söyledi. Karar taslağının İsrail ve Hamas arasında sahte bir eşdeğerlik yarattığını öne süren Shea, “Taslak, içerdikleri nedeniyle kabul edilemez ve içermedikleri nedeniyle de kabul edilemez” dedi. ABD’li yetkili, İsrail'in ‘meşru müdafaa’ hakkını vurguladı.

ABD, eski Başkan Joe Biden döneminde yaklaşık 20 aydır devam eden savaşta ateşkes çağrısında bulunan başka bir karar taslağını veto etmişti. Bu son oylama ise 15 ülkeden oluşan BMGK’nın kasım ayından bu yana Gazze Şeridi'ndeki savaşla ilgili gerçekleştirdiği ilk oylamaydı. BMGK, geçtiğimiz haziran ayında İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını da öngören çok aşamalı ateşkes planını onaylamış, ancak ABD'nin onayladığı ateşkes bu yılın ocak ayına kadar hayata geçirilememişti.

BMGK’nın daimi olmayan on üyesi tarafından oylamaya sunulan karar tasarısı 14 ‘kabul’ ve bir ‘veto’ oyu aldı. Karar taslağı ‘derhal, koşulsuz ve kalıcı ateşkes’ ve rehinelerin koşulsuz serbest bırakılması çağrısında bulunuyordu.

İsrail, iki aydan fazla süren ablukanın ardından 19 Mayıs'tan bu yana yardım taşıyan sınırlı sayıda BM kamyonunun Gazze'ye girmesine izin verdi. Ancak BM bu yardımın, savaş ve abluka devam ettiği için açlık tehdidi altında olan Gazze Şeridi'ndeki ihtiyaçlar karşısında sadece ‘okyanusta bir damla’ olduğunu vurguladı.

Bunun yanında ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF) 26 Mayıs'ta Gazze Şeridi'nde yardım dağıtmaya başladı. Ancak, son günlerde vakfın yardım dağıttığı merkezlerin çevresinde meydana gelen olaylarda onlarca Gazzelinin öldürülmesinin ardından vakıf dün merkezlerini geçici olarak kapattığını duyurdu. Gazze Sivil Savunma Müdürlüğü, İsrail ordusunun yardım almak için söz konusu merkezlere giden Gazzelilerin üzerlerine ateş açtığını ve bunun sonucunda öldürüldüklerini açıkladı.

BM, temel insani ilkelere saygı göstermediğini söyleyerek, fon kaynakları belirsiz olan bu kuruluşla iş birliği yapmayı reddetti. BM, vakfa ait bu merkezleri, aç Filistinlilerin silahlı özel muhafızlar tarafından çevrelenerek ‘dikenli teller arasında’ yürümeye zorlandıkları bir ‘ölüm tuzağı’ olarak tanımladı.

Filistin'in BM Özel Temsilcisi Riyad Mansur, salı günü BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Tom Fletcher’ın Gazze'de ‘yok etmenin önlenmesi’ çağrısında bulunduğu konuşmasına atıfla yaptığı açıklamada, “BMGK’daki rezalete tanık olup çaresiz kalmayı kabul edemezsiniz, harekete geçmek zorundasınız” dedi.

Veto kullanılması halinde, baskının BMGK’nın sorumluluklarını yerine getirmesini engelleyenlerin üzerinde olacağı uyarısında bulundu. Tarih, Filistin halkına karşı işlenen bu suçu durdurmak için yaptıklarımızdan dolayı hepimizi sorumlu tutacak.

Öte yandan İsrail'in BM Daimi Temsilcisi Danny Danon, karar tasarısını ‘Hamas'a bir hediye’ olarak nitelendirdi. İsrailli temsilci, ABD'ye tasarıyı veto ederek ‘doğru olanı savunduğu’ için teşekkür etti.



İran, UAEA toplantısında çatışma uyarısında bulundu

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
TT

İran, UAEA toplantısında çatışma uyarısında bulundu

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Batılı güçleri bugün başlayacak olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) üç aylık toplantısında çatışmaya karşı uyardı.

Tahran cuma günü, Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık'ı toplantıda ‘stratejik bir hata’ yapmamaları konusunda uyarırken, diplomatik kaynaklar bu ülkelerin ve ABD'nin toplantıda İran’a karşı bir karar tasarısı sunmayı planladıklarını doğruladı.

UAEA Yönetim Kurulu'nun yaklaşık 20 yıl sonra ilk kez İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması yükümlülüklerine uymadığını ilan etmesi ve Batılı güçlerin İran dosyasını Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne götürmesinin önünü açması bekleniyor.

Bekayi, “Çatışmaya verilecek yanıt daha fazla iş birliği olmayacak. İran bir dizi önlem hazırladı ve karşı taraflar kapasitemizin farkında. Bir sonraki aşamadaki gelişmelere bağlı olarak ve UAEA ile iş birliği içinde bir dizi adım atacağız” ifadelerini kullandı.

Geçen hafta başında yayınlanan gizli bir UAEA raporunda İran'ın yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğu ve bunun daha yüksek bir seviyede zenginleştirilmesi halinde 10 nükleer silah yapımında kullanılabileceği belirtilmişti.

Bekayi sözlerini şöyle sürdürdü: “UAEA raporu, üç Avrupa ülkesi ve ABD'den gelen siyasi bir talimata dayanıyor ve gerçeği yansıtmıyor. Raporda taahhütlerden sapma yönünde bir husus yer almıyor, aksine Ortak Eylem Planı (nükleer anlaşma) çerçevesinde çözüme kavuşturulan eski suçlamalar yeniden gündeme getiriliyor. Ne yazık ki Siyonist varlığın sunduğu sahte belgeler ve bazı ülkelerin siyasi tutumları UAEA'nın bu konuları yeniden gündeme getirmesine yol açtı.”

Bekayi, İsrail'in 2018 yılı başlarında İran'ın nükleer arşivini karmaşık bir operasyonla ele geçirmesinin ardından UAEA’nın araştırılmasını talep ettiği gizli tesislerle ilgili soruşturmaya atıfta bulundu.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bekayi, “Raporun içeriği tamamen siyasi. UAEA'nın davranışlarını Yönetim Kurulu'nun daha önce verdiği bir yetkiye dayandırarak meşrulaştırmasını kabul etmiyoruz. Bu tür raporlar bazı tarafların kendi pozisyonlarına sadık kalmaları için siyasi zemin sağlamaktadır” şeklinde konuştu.

Bekayi, “UAEA Genel Direktörü'nün son açıklamaları teknik yetkilerinin ötesine geçiyor. Barışçıl nükleer tesislere yönelik her türlü tehdidi barışa yönelik bir tehdit olarak değerlendiren 533 sayılı karar uyarınca, İran'ın nükleer tesislerine yönelik her türlü tehdide karşı net bir tavır alınmalı” dedi.

Bekayi, “Uluslararası bir kuruma başkanlık eden ve BM'de yüksek mevkilere talip olan her kim olursa olsun, tehdit ve gerginliği artırma aracı değil, barışın sesi olmalıdır” ifadesini kullandı.

UAEA şu anda ‘İran'ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğuna dair güvence veremeyeceğini’ söylüyor.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre UAEA’nın Viyana'daki toplantısı öncesinde İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi devlet televizyonuna açıklamalarda bulundu. Kemalvendi, “Elbette UAEA, İran İslam Cumhuriyeti'nin kapsamlı ve dostane iş birliğini sürdürmesini beklememelidir” dedi.

Diplomatik kaynaklar perşembe günü, Tahran'ın nükleer programına ilişkin 2015 anlaşmasına taraf olan üç Avrupa ülkesi ve ABD'nin, Tahran'ın dört gizli sahadaki nükleer faaliyetlerine ilişkin yıllardır süren soruşturmada ‘tam iş birliği yapmaması’ nedeniyle BM Güvenlik Konseyi'ne bir karar tasarısı sunmayı planladıklarını söyledi.

UAEA bir raporunda İran'ın nükleer programı konusunda ‘tatmin edici olmayan’ iş birliğini kınayarak, İslam Cumhuriyeti'nin yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum üretimini hızlandırdığına dikkat çekti.

İran'ın önerisi

Bu gelişme Tahran ile Washington'un İran'ın nükleer programı konusunda yeni bir anlaşma arayışı için görüşmeler yürüttüğü bir dönemde yaşandı.

Bekayi, ABD'li yetkililere İran'ın nükleer müzakereler kapsamında Umman üzerinden yakında ABD'ye sunacağı öneriyi değerlendirmeleri tavsiyesinde bulundu.

Bekayi, “İran halkının çıkarlarını ve haklarını dikkate almayan hiçbir öneri kabul edilemez. Ayrıntılara girmeyeceğim ama yakında Umman aracılığıyla teklifimizi sunacağız. ABD'ye bu fırsatı ciddiye almasını tavsiye ediyoruz” dedi. Bekayi, teklifin içeriğiyle ilgili ayrıntı vermedi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (DMO) bağlı Tesnim haber ajansının kaynaklara dayandırdığı haberine göre İran, ABD'nin önerisine yanıtını önümüzdeki iki gün içinde diplomatik kanallar aracılığıyla yazılı olarak gönderecek.

Ajansa göre, Tahran'ın yanıtı, yaptırımların etkin bir şekilde kaldırılması karşılığında Washington'un endişelerini giderecek önlemler sunarken, kendi topraklarında zenginleştirme ilkesini koruyan bir öneri içerecek. İran ayrıca kırmızı çizgilerine saygı gösterilmesi koşuluyla yeni bir müzakere turuna hazır olduğunu ifade edecek.

Bekayi, Batı medyasında altıncı turun planlandığına ve ABD'nin İran'a uranyum zenginleştirmeyi yüzde 3'e düşürme önerisinde bulunduğuna dair çıkan haberleri yalanladı. “Toplantı planlanmıştı ancak gerçekleşmedi. Bu medya haberlerinin çoğu doğrulanabilir değil ve genellikle psikolojik baskı yaratmayı amaçlıyor” dedi.

Bekayi şöyle devam etti: “Eğer taviz alışverişine dayalı gerçek müzakerelerden bahsediyorsak, ABD'nin önerisi bu anlayışı yansıtmıyor.”

Bu açıklama, Tahran'ın ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdiği ABD önerisine yanıt olarak geldi.

Bekayi gazetecilere yaptığı açıklamada, Washington ile Tahran arasındaki dolaylı müzakerelerin bir sonraki turuna ilişkin belirli bir noktasının olmadığını söyledi. Bekayi gazetecilere şunları söyledi: “Bu konuda bir karar alınırsa derhal duyurulacaktır.”

İki ülke, yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran'ın nükleer programını engellemeyi amaçlayan 2015 anlaşmasına bir alternatif bulmak için nisan ayından bu yana beş tur müzakere gerçekleştirdi.

ABD Başkanı Donald Trump, 2018'deki ilk döneminde bu anlaşmadan vazgeçerek Tahran'a yeniden sert yaptırımlar uygulamaya başladı.

İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf’ın dün devlet televizyonunda yayınlanan açıklamalarında, “ABD'nin önerisi yaptırımların kaldırılmasından bile bahsetmiyor. Hayalperest ABD Başkanı gerçekten İran'la bir anlaşma istiyorsa yaklaşımını değiştirmelidir” ifadeleri yer aldı.

Bekayi ise “Yaptırımların kaldırılmasının temel bir gereklilik olduğunu defalarca vurguladık. Başta nükleer kazanımların korunması ve yaptırımların etkin bir şekilde kaldırılması olmak üzere İran'ın meşru hakları dahil edilmeden hiçbir anlaşmaya varılamaz. Bu talepleri içermeyen herhangi bir metin kabul edilemez” değerlendirmesinde bulundu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio 20 Mayıs'ta Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki oturumda yaptığı açıklamada, “İran'ın herhangi bir şekilde uranyum zenginleştirmesine izin vermeyeceğiz. Olası bir anlaşmadan sonra bile füze ve terörizmle ilgili yaptırımları uygulamaya devam edeceğiz. Zenginleştirmenin bir ulusal haysiyet meselesi olduğunu iddia ediyorlar ama gerçek şu ki bunu caydırıcı bir unsur olarak kullanmak istiyorlar. Çünkü gelişmiş zenginleştirme kapasitesine sahip olmanın onları nükleer silahın eşiğinde bir devlet haline getirdiğine ve dolayısıyla tehditlere karşı bağışıklık kazandırdığına inanıyorlar” ifadelerini kullandı.

Buna karşılık Bekayi şunları söyledi: “Bu doğru değil. Zenginleştirme yapan herkesin bir silah programı yok. ABD'nin müttefikleri de dahil olmak üzere, silahlanma amacı gütmeden zenginleştirme yapan ülkeler var. Bu anlamda, İran'ın baskılar karşısındaki direncinin kendisi bir tür caydırıcılıktır. Zenginleştirme, nükleer yakıt döngüsünün ve ulusal endüstrimizin önemli bir parçasıdır; müzakere edilemez ya da taviz verilemez.”

Bekayi, İranlı milletvekillerinin ülkelerinin silahların teknik yönlerine sahip olması konusunda ne söylediklerine ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi: “Ülke içinde çeşitli görüşler var, ancak bizim tarafımızdan defalarca teyit edilen şey İran'ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğudur. Siyasi nedenlerle hazırlanan son rapor, programımızın barışçıl doğasını kanıtladı. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na bağlı bir devlet olarak İran, barışçıl yaklaşıma olan bağlılığını sürdürecektir.”