Klon sığır ailesi sürü oldu...Yeni dünyaya gelen yavru ilgi odağı: Klon sığırlar torununun torununu gördü

Klon sığır ailesi sürü oldu...Yeni dünyaya gelen yavru ilgi odağı: Klon sığırlar torununun torununu gördü
TT

Klon sığır ailesi sürü oldu...Yeni dünyaya gelen yavru ilgi odağı: Klon sığırlar torununun torununu gördü

Klon sığır ailesi sürü oldu...Yeni dünyaya gelen yavru ilgi odağı: Klon sığırlar torununun torununu gördü

Bursa Uludağ Üniversitesi’nde klonlamayla dünyaya gelen sığırlar, torununun torunu gördü.
TÜBİTAK, İstanbul, Uludağ ve Namık Kemal üniversiteleri iş birliğiyle yürütülen "Anadolu Yerli Sığırlarının Klonlanması" projesi dâhilinde 2009 yılında klonlanan "Nilüfer" ve "Kiraz" isimli klon sığırlar torununun torununu gördü. Klon hayvanların kendi aralarında eşleşip çoğalmasıyla sürünün nüfusu 20’ye ulaştı. UÜ Veteriner Fakültesi öğretim üyeleri tarafından muhafaza edilen ve klon ailesi olarak büyüyen sürü, Türkiye’deki en sağlıklı "boz ırk" sürülerden birisi haline geldi.

Projenin yürütücülerinden UÜ Veteriner Fakültesi Dölerme ve Sun’î Tohumlama Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Sağırkaya, yerli gen kaynakları olarak bilinen ırklardan bazılarını kopyalamayı hedeflediklerini belirterek, "Bu ırklardan birisi boz ırktı. Burada iki yavru doğdu. İstanbul’da da bu çalışmalar kapsamında bir erkek buzağı ve aynı anneden ikiz dişi buzağılar doğmuştu. UÜ olarak elde ettiğimiz bu klonları başta sunî ilkah (tohumlama), sonrasında ise doğal aşım (çiftleştirme) yoluyla kendi içlerinde çoğalttık. Devam ediyoruz. 10 yıl oldu. 10 yıldır hiçbir hastalık veya sağlık problemiyle karşılaşmadık. O ırk tamamen yok olsa bile bu hayvanlardan elde edilen hücreleri kullanarak erkek ve dişi buzağılar elde edebiliriz. Bunları büyütüp kendi içlerinde eşleştirerek o ırkı tekrar kazanmak söz konusu. Bu hayvanlar kar da yağsa, don da olsa arazideler. Bu hayvanlar kışın zayıflamalarına rağmen hiçbir tüberküloz vak’asıyla karşılaşmadık. 10 yıldır bakıyoruz. Şu ana kadar hiç tedavi etmedik. Çok dayanıklılar. İklimin bozulması durumunda kuraklık gibi olumsuzluklardan en az etkilenecek hayvanlar. Dolayısıyla onların genleri bizim için önemli. “Klon” genetik olarak benzerini üretmek istediğimiz canlıdan aldığımız hücreyi kullanarak yumurta içerisine o hücreyi transfer ederek embriyo gelişimini sağlıyoruz. Bu süreçte ne yumurtadan ne de spermadan gen alışverişi olmuyor” dedi.



Mavi köpekbalıklarının bukalemun gibi renk değiştirdiği keşfedildi

Fotoğraf: Wikimedia Commons
Fotoğraf: Wikimedia Commons
TT

Mavi köpekbalıklarının bukalemun gibi renk değiştirdiği keşfedildi

Fotoğraf: Wikimedia Commons
Fotoğraf: Wikimedia Commons

Yeni bir araştırmaya göre mavi köpekbalığının derisindeki benzersiz yapılar, bukalemun gibi renk değiştirebileceğine işaret ediyor.

Bu hafta Anvers'te düzenlenen Society for Experimental Biology konferansında sunulan çalışma, mavi köpekbalığının (Prionace glauca) derisindeki renkleri üreten küçük nano yapıları ortaya çıkardı. Köpekbalığının renginin sırrı, deriyi zırh gibi kaplayan pulların, dermal dentiküller diye bilinen pulpa boşluklarında saklı.

Çalışmada yer alan araştırmacılardan Viktoriia Kamska, "Mavi, hayvanlar alemindeki en nadir renklerden biri ve hayvanlar bunu üretmek için evrim boyunca çeşit çeşit benzersiz strateji geliştirdi. Bu da bu süreçleri bilhassa büyüleyici kılıyor" diyor.

Pulpa boşlukları içindeki guanin molekülü kristalleri, mavi reflektör görevi görüyor. Buna ek olarak melanin pigmenti içeren hücre bileşenleri diğer dalga boylarını emerek köpekbalığının karakteristik rengini üretiyor.

Dr. Kamska, "Bu bileşenler, aynalarla dolu torbaları ve siyah emicilerle dolu torbaları anımsatan şekilde ayrı hücrelerde toplanıyor ancak yakın ilişki içinde durarak birlikte çalışabiliyorlar" diye açıklıyor.

Melanin, belirli kalınlık ve aralıklara sahip guanin kristalleriyle işbirliği yaparak köpekbalığının derisindeki renk doygunluğunu artırıyor.

Bir diğer araştırmacı Mason Dean "Bu malzemeler bir araya getirilince, renk üretme ve değiştirmeyi sağlayan güçlü bir yetenek de ortaya çıkıyor" diyor.

Büyüleyici olan şey, kristalleri içeren hücrelerdeki küçük değişiklikleri gözlemleyerek bunların tüm organizmanın rengini nasıl etkilediğini görüp modelleyebilmemiz.

xsdfrgt
Mavi köpekbalığının dermal dentikülleri (Viktoriia Kamska)

Araştırma, renk üreten küçük yapıların biçimini, işlevini ve mimarisini tanımlayan gelişmiş görüntüleme teknikleri sayesinde mümkün oldu.

Dr. Dean "Rengi organizma düzeyinde, metre ve santimetre ölçeğinde incelemeye başladık ancak yapısal renk nanometre düzeyinde elde edildiğinden, bir dizi farklı yaklaşım kullanmamız gerekti" diyor.

Araştırmacılar daha sonra küçük deri yapılarındaki hangi yapısal parametrelerin, gözlemlenen görünümü üretmekten sorumlu olduğunu doğrulamak için bilgisayar simülasyonları kullandı.

Bu renk değişimi mekanizmasının, guanin kristal aralığını etkileyecek çevresel faktörler tarafından da yönlendirilebileceğini gösterdiler.

Dr. Dean, "Bu şekilde nem veya su basıncı değişiklikleri gibi basit bir şeyden kaynaklanan çok ince ölçekteki değişiklikler, vücut rengini değiştirebilir ve bu da hayvanın nasıl kamufle olacağını şekillendirir" ifadelerini kullanıyor.

Örneğin köpekbalığı daha derine yüzdüğünde, deriye daha fazla basınç uygulanması sonucu guanin kristallleri birbirine doğru itiliyor ve köpekbalığının rengi koyulaşarak çevresine daha iyi uyum sağlıyor.

Bu küçük yapıların davranış mekanizması köpekbalığının deri rengini de değiştiriyor olabilir. Dr. Dean şöyle diyor: 

Böylesine çok işlevli bir yapısal tasarım (yüksek hızlı hidrodinamik ve kamufle edici optik özellikleri birleştiren bir deniz canlısı yüzeyi) bildiğimiz kadarıyla daha önce görülmedi.

Independent Türkçe