Oxford-AstraZeneca aşısına ilişkin yatışan tartışmalar, bazı Avrupa ülkelerinin aşısının kullanımını, kan pıhtıları oluşmasına neden olması gerekçesi ile geçici olarak askıya alması sonrası yeniden yükselmeye başladı. Söz konusu tartışma ilk kez Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA), aşı ile kan pıhtıları arasındaki nedensel ilişkiye dair hiçbir kanıt bulunmadığı ve aşının faydalarının olası yan etkilerine ağır bastığını belirtmesi ile sona ermişti.
Tartışmalar, EMA Aşı Stratejileri Sorumlusu Marco Cavalieri’nin Salı günü yaptığı açıklamaların ardından tekrar yükseldi. Cavalieri yaptığı açıklamada, aşı ile kan pıhtıları arasında bağlantının bulunduğunu belirtti. Açıklama, EMA’yı Çarşamba günü olağanüstü bir toplantı düzenlemek zorunda bıraktı. EMA yaptığı açıklamada, aşının kısıtlama olmaksızın kullanılmasına yönelik tavsiyesini yeniledi. Ajans, kan pıhtılarını bu aşının çok nadir görülen olası etkilerinden biri olarak tanımlayarak, bu tür ilaçlarda yaygın bir durum olduğunu belirtti.
Bu tartışma giderek daha fazla Avrupa ülkesinin aşının kullanımını reddetmesine neden olsa da Oxford Üniversitesi Edward Jenner Enstitüsü’nde İmmünoloji ve Aşı Geliştirme Öğretim Görevlisi ve aynı zamanda Oxford-AstraZeneca aşısı geliştirme ekibinin bir üyesi olan Dr. Ahmed Selman aşının güvenliğinden büyük oranda emin olduklarını ifade etti. Dr. Selman Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalarda şu ifadeleri kullandı:
“Top şu anda konuyu değerlendiren denetim kurumlarında ancak şimdiye kadar aşının kullanılmasının kan pıhtılarına neden olması konusunda bilimsel veya biyolojik bağlantı bulunmuyor. Bu konuda yayınlananların tamamı istatistiklere dayanıyor ve bu nedensel bir ilişkiyi kanıtlanması için yeterli değil.”
Dr. Selman sözlerini şu ifadeleri ile sürdürdü:
“Biz bilimsel bir ekip olarak aşının güvenliğinden eminiz. İngiltere’de 60 bin, Güney Afrika ve Brezilya’da 24 bin gönüllüyü ve ABD’de 32 bin gönüllüyü kapsayan klinik deneylerde aşının kan pıhtılarının oluşmasına neden olduğuna gösteren herhangi bir belirti kaydetmedik. Aşının onaylanması ile 150 milyondan fazla kişiye bu aşı uygulandı, bu toplam sayıdan 80’i geçmeyen çok az sayıda kişide bu belirtinin ortaya çıkması ile konuşmalar başladı ancak bu nedensel bir ilişkinin kanıtlanması için yeterli değil.”
Dr.Selman ayrıca şu ifadeleri kullandı:
“Doğal kan pıhtısı oluşma oranı binde bir ise, aşı kan pıhtılarına sebep olmuş olsa bile -şimdiye kadar bu olmadı- belirtilen sayı hala son derece kabul edilebilir sınırlar içinde kalır.”
Aşının adını temize çıkaracak veya kan pıhtılarının aşının nadir semptomlarından biri olduğunu gösterecek kapsamlı çalışmalardan sonuç alınıncaya kadar dünyanın birçok ülkesi kısıtlamalar olmadan aşının kullanımına devam ediyorken, bazı Avrupa ülkeleri aşının kullanımını sadece yaşlılar ile kısıtladı. Denetim kurumları, 30 yaşın altındaki kişilere, eğer alternatif bir aşı bulunuyorsa onların kullanılmasını tavsiye etti. Dr. Selman bu adımı “risk değerlendirmesi” olarak nitelendirdi.
Dr. Selam bu terim ile ne demek istediğini şu ifadeler ile açıkladı:
“70 yaş üstü kişilerin Kovid-19 sebebiyle hayatlarını kaybetme riskleri daha yüksektir. Nitekim yaşlılardaki ölüm oranları her 8 vakada bir ölüme ulaşıyor. 60 yaş üstü kişilerdeki ölüm oranı ise her 100 vakada bir ölüm olarak görülüyor. Virüsün neden olduğu ölüm oranı -henüz ispatlanmamış olan- kan pıhtılaşması oranları ile karşılaştırıldığında, aşı olan her 600 bin kişi arasında bir ölüm, virüsün neden olduğu ölüm sınırı içinde kalır. Aşının bu küçük orandaki kan pıhtılarına neden olduğu kanıtlanmış olsa bile aşının uygulanması onların yararına olur.”
Dr. Selman, konu gençler olduğunda durumun iki sebeple farklı olduğunu belirtiyor. Birincisi gençlerin virüs sebebiyle hayatlarını kaybetme oranı daha düşüktür dolayısı ile bir aşının yan etkilerini önleyen başka bir seçenek varsa, bu seçeneğin kullanılması daha iyi olur. İkincisi ise aşının sebep olduğundan şüphelenilen kan pıhtıları genler arasında daha sık görülüyor. Dr. Selman’ın kastettiği kan pıhtıları, aşının ürettiği antikorların trombositlere bağlanması sonucu meydana geliyor. Dr. Selman bu konunun hala araştırma aşamasında olduğunu, söz konusu tavsiyenin de bir ihtiyati önlem olduğunu vurguluyor.
Dr. Selman yürütülen çalışmalar sonucunda, aşıda kullanılan viral vektörün kan pıhtılarının oluşması arasında bir ilişkinin kanıtlanmasını çok uzak bir ihtimal olarak görüyor ve şu ifadeleri kullanıyor:
“Bu viral vektör, şempanzelere bulaşan adenovirüslerden biridir, on yıllardır diğer aşılarda da kullanılıyor ve kan pıhtılarının oluşmasına neden olduğu kanıtlanmadı. Bu viral vektör Johnson&Johnson aşısında kullanılan ile aynıdır. Ayrıca Rus aşısı Sputnik’te de insanları enfekte eden başka bir tür adenovirüsler kullanılıyor.”
Aşının kan pıhtılarıyla ilişkisinin sebebinin SARS-Cov-2 virüsünün, koronavirüsün hücrelere girmesini sağlayan spike proteininin yapısı ilgili olma olasılığı hakkında şu ifadeleri kullandı:
“Bu spike proteinlerinin bir tür kan pıhtılaşmasına neden olduğu doğru ancak bu durum hala konunun çözülmesi için araştırma aşamasında.”
AstraZeneca aşısı ekibinden bir üye: Aşı ile kan pıhtıları arasında bilimsel bir bağlantı yok
https://turkish.aawsat.com/home/article/2910716/astrazeneca-a%C5%9F%C4%B1s%C4%B1-ekibinden-bir-%C3%BCye-a%C5%9F%C4%B1-ile-kan-p%C4%B1ht%C4%B1lar%C4%B1-aras%C4%B1nda-bilimsel-bir
AstraZeneca aşısı ekibinden bir üye: Aşı ile kan pıhtıları arasında bilimsel bir bağlantı yok
AstraZeneca aşısı ekibinden bir üye: Aşı ile kan pıhtıları arasında bilimsel bir bağlantı yok
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة