Hindistan Afganistan’daki rolünü yeniden gözden geçirmek için Taliban ile görüşüyor

Bölge jeopolitiğinde değişiklik olması bekleniyor.

Taliban Dışişleri Bakan Vekili Muttaki (EPA)
Taliban Dışişleri Bakan Vekili Muttaki (EPA)
TT

Hindistan Afganistan’daki rolünü yeniden gözden geçirmek için Taliban ile görüşüyor

Taliban Dışişleri Bakan Vekili Muttaki (EPA)
Taliban Dışişleri Bakan Vekili Muttaki (EPA)

Hindistan geçen yıl ABD’nin kaotik geri çekilmesinden ve Taliban Hareketi’nin ülke yönetimini ele geçirmesinden bu yana ilk kez Taliban ile ikili bir görüşme gerçekleştirdi. Hindistan bu adımla Afganistan'daki rolünü gözden geçirmeyi planlıyor.
Bir grup üst düzey Hint diplomat Ağustos 2021’de Kabil'deki büyükelçiliklerinin boşaltılmasından bu yana ilk kez Taliban’ın üst düzey yetkilileriyle bir araya geldi. Hint diplomatlar bu görüşmelerde iki taraf arasındaki ikili iş birliğini ilerletme konusunda gelecekte atılacak adımları ele aldı. Taliban’ın Dışişleri Bakan Vekili Emirhan Muttaki ile Hint heyeti arasında yapılan görüşmeye Hint kadın diplomat Deepti Jharwal da katıldı. Konuya yakın kaynaklar, Hint kadın diplomatın heyete katılmasının, kadınların hayatın her alanına katılmasının önemi konusunda Taliban rejimine açık bir mesaj olduğunu söyledi.
Hint kıdemli strateji uzmanı Kabir Taneja, Pakistan ve Çin açısından görünüşe göre sürpriz olan bu toplantıyı Afganistan ve Hindistan taraflarının dört gözle beklediğini söyledi. Hindistan’ın Afganistan’a atfettiği büyük stratejik öneme rağmen Yeni Delhi'nin Afganistan kamuoyunda olumsuz bir imaja sahip olduğuna işaret eden Taneja, Hindistan’ın Afganistan’daki gelişmelerle ilgilenen ana aktörlerden biri olmasına rağmen Afganistan ile fiziksel sınırı olmayan tek ülke olduğunu ve Yeni Delhi’nin önümüzdeki dönemde oluşacak yeni jeopolitik durumdan uzak kalmak istemediğini kaydetti. Hindistan’da yayın yapan bir televizyon kanalı yakın zamanda Taliban yöneticilerinden Enes Hakkani (Taliban İçişleri Bakan Vekili ve Devlet Başkanı Yardımcısı pozisyonunda bulunan Siraceddin Hakkani’nin kardeşi) ile bir röportaj gerçekleştirdi. Enes Hakkani, bu röportajında, Hindistan’a hiçbir güvenlik endişesi duymadan Kabil’deki Büyükelçiliği’ni yeniden açma ve eskiden olduğu gibi Afgan halkıyla yeniden ilişki kurma çağrısı yaptı. Enes, “Hindistan’ın askerlerimizi eğitmesi bizim için sorun olmaz” dedi.
Taliban Afganistan’da yönetime el koyduğu sırada Hindistan’da eğitim almakta olan Afgan askerleri bugün hâlâ Hindistan’da ikamet ediyor. Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından Pakistan’ın nüfuzunun artmasıyla birlikte Hindistan Kabil Büyükelçilik çalışanlarını geri çekmişti. Nitekim Hindistan, Pakistan’a “Afganistan’ın rehberi” gözüyle bakıyor.
Taliban Siyasi Büro Başkanı Süheyl Şahin, Hindistan’la ilişkileri normalleştirmek istediklerini açıkladı. Şahin, Hindistan’ın Afganistan’da yarım kalan projelerini tamamlamak veya yeni projeler yapmak istemesi halinde bunu memnuniyetle karşılayacağını söyledi. Şahin, “Hindistan tüm ilişkilerini, şu anda Batı ülkelerinde aileleriyle birlikte yaşayan eski Kabil yönetiminin yetkililerinin şahsi görüşü doğrultusunda inşa etmemeli aksine Afganistan'da bulunan ve her zaman Afganistan'da kalacak olan Afgan halkıyla ilişkiler kurmalı. Bu onlar için iyi olur. Biz şu an iki bağımsız devlet ve hükümetiz. İlişkilerimiz ulusal çıkar, eşitlik ortak çıkarlar temelinde olmalı” dedi.

Hindistan ve hassas atmosfer
Hint heyetinin ziyareti Yeni Delhi ve Taliban arasında ilişkilerin sakin seyrettiği bir dönemde geldi. Kabil’in düşmesinin ardından Hindistan’ın Doha Büyükelçisi Deepak Mittal Taliban’ın Doha’daki yöneticilerinden Şir Muhammed Abbas ile bir araya geldi. Görüşme talebi Taliban’dan geldi ve Hindistan Büyükelçiliği binasında gerçekleşti. Abbas 1980’lerde Afgan Silahlı Kuvvetleri mensubu olarak askeri eğitimini Hindistan’ın Dehradun kentinde tamamladı. Yeni Delhi geçtiğimiz son aylarda Afganistan’daki geçici hükümetle ilişki kurma hususunda sınırlı adımlar attı. Bu kapsamda Afgan halkına insani yardımlar ve Kovid-19 aşıları gönderdi. Hindistan, 2001’deki ABD işgalinden sonra Afganistan’da 500’den fazla projeyle 3 milyar doların üzerinde yatırım yaptı. Afganistan’ın çeşitli bölgelerindeki bu projeler enerji, su, yol, sağlık ve tarım sektörlerinde yoğunlaşıyor. Güvenlik analisti Sushant Sareen, “Hindistan büyük ihtimalle yatırım yaptığı kalkınma projelerinin bazılarını tamamlayacak. Yeni Delhi’nin son 20 yılda büyüyen iyi niyetleri dağıtmasına gerek yok. Taliban’la yeniden ilişki kurulması için Hindistan bölgesel istikrar ve güvenlik garantilerine bağlı kalmaya devam ediyor. Nitekim Pakistan’da konuşlanan Ceyş Muhammed ve Asker Tayba gibi terör örgütlerinin Afganistan topraklarını kullandığına dair haberler çıkıyor. Bu durumun Hindistan üzerinde tehlikeli yansımaları olur. Güven inşa edici birtakım adımların atılması, Afganistan’da çıkar sahibi bir taraf olan Hindistan’ın konumunu güçlendirebilir ve Pakistan’ı bu hareketlerinden geri adım atmaya zorlayabilir” diye konuştu. Ayrıca Taliban’ın geçen ay bayram kutlamaları dolayısıyla ailesiyle görüşmesi için Dr. Abdullah Abdullah’ın Yeni Delhi’ye seyahat etmesine izin vermesi, siyasi düzlemde meydana gelen bir diğer büyük değişim olarak kabul ediliyor. Abdullah’ın beraberinde Yeni Delhi’ye bir mesaj götürdüğü değerlendirmeleri yapılıyor.
ABD'nin Afganistan Özel Temsilcisi Thomas West’in son dönemde sık sık Hindistan’ı ziyaret etmesi dikkat çekiyor. West’in Yeni Delhi’deki temasları kapsamında Afganistan’ı ziyaret eden Hint heyetinin başkanı JP Singh ile birlikte Dr. Abdullah’la görüştüğü belirtiliyor. Taliban'ın Pakistan çizgisine uyma konusundaki isteksizliği, Yeni Delhi'yi cesaretlendiren hususlardan biri.
Taliban’ın Kabil’in kontrolünü ele geçirmesinden sonra İslamabad Afganistan'daki karar alma mekanizmasının sahibi olmayı ummuştu ancak işler kendi senaryosuna göre gerçekleşmedi. Güvenlik analisti Sushant Sareen, Afgan ve Pakistan ilişkilerindeki dönüşümün Hindistan’ı Taliban ile etkileşim kurmaya ve yakın gelecekte bu tür ziyaretlerin artması için çalışmaya sevk ettiğini söyledi.
Hindistan’ın Kabil Büyükelçiliği’nin yeniden açılması ihtimaline Pakistan’ın tepkisi
Hindistan’ın eski Kabil Büyükelçisi Jayant Prasad, açıklamasında, “Hindistan Kabil Büyükelçiliği’ni açmada dikkatli olacaktır. Çünkü Hindistan, Taliban’dan bazı kişilerin birkaç kez Afganistan’daki çıkarlarına saldırdığı gerçeğini görmezden gelemez. Kabil’deki yönetimin sunacağı güvenlik garantileri uygun bir biçimde değerlendirilmeli. Ayrıca büyükelçiliğin yeniden açılması hiçbir şekilde Hindistan’ın Taliban hükümetini tanıması anlamına gelmemelidir. Çeşitli insani ihtiyaçlarının karşılanması konusunda Hindistan’a güvenen Afgan halkıyla irtibat korunmalıdır” ifadelerini kullandı.
Pakistan, hiçbir ülkenin Afganistan'da zarar verici bir rol oynamasını istemediğini söyledi. Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Asım İftihar şunları söyledi:
“Hindistan'ın Afganistan'daki rolüne ilişkin görüşlerimiz tarihsel açıdan gayet iyi biliniyor. Bizim arzu ettiğimiz ve arzuladığımız şey barışçıl, istikrarlı ve müreffeh bir Afganistan. Genel bağlamda kimsenin herhangi bir şekilde olumsuz ve zarar verici bir rol oynadığını görmek istemiyoruz” dedi.
Pakistanlı siyasi analist Kamer Şeyma, Youtube kanalında paylaştığı videoda, “Pakistan, Taliban’ın Hindistan’a zeytin dalı uzatacağına asla ihtimal vermiyor. 20 yıl boyunca Taliban'ı desteklediğimizden ve Afganistan'da 40 yıldır yatırım yapmamız nedeniyle Afganistan'ı her zaman arka bahçemiz olarak düşündük. Önümüzde duran asıl meydan okuma Hindistan’ı Afganistan’dan uzaklaştırmaktı. Ancak Taliban, Pakistan'dan bağımsız bir dış politika yürütüyor. Hükümetimiz bu durumu açıklamalı. Taliban, Hindistan’ın uluslararası arenada söz sahibi olduğunu ve Pakistan’ın da izole edildiğinin farkında. Taliban’ın uluslararası meşruiyete, diplomasiye ve ekonomiye ihtiyacı var. Hindistan ona bunları sağlayabilir” diye konuştu.

Eski bakan Kabil’e geri döndü
Taliban’ın Afganistan’da yönetimi ele geçirmesinin ardından ölüm korkusuyla ülkeyi terk eden ve son dönemde ülkeye geri dönmeye başlayan eski yetkililer grubuna yeni bir isim eklendi. Daha önce Afganistan’da Hamid Karzai ve Eşref Gani hükümetlerinde önemli pozisyonlarda görev alan eski bakanlardan Gulam Faruk Vardak dün Türkiye’den Afganistan’a geri döndü. Vardak’ın bu dönüşü, Taliban’ın önemli isimlere güvenlik garantileri vermesinin ardından geldi. Taliban, İstihbarat Direktörü ve Ordu Komutanı’nın da aralarında bulunduğu 9 kişilik bir komite kurdu. Bu komite ülkeye geri dönmesine izin verilecek isimler üzerinde istişareler yapıyor. Komite, eski Afgan yetkililere af ve geri dönme garantisi çıkarmanın yanı sıra bu isimlere özel sektörlerde iş bulma yetkisine de sahip. Uluslararası kuruluşlar ve medya, dünyanın çeşitli bölgelerindeki eski Afgan yetkililerin ve özellikle de güvenlik yetkililerinin geçen yıldan bu yana intikam eylemleriyle karşılaştığını bildiriyor. Taliban ise bu tür eylemlere izin vermediğini ve af emrini ihlal edenlere karşı harekete geçtiğini iddia ediyor. Söz konusu Komite Sözcüsü Ahmed Vasık, Reuters’a yaptığı açıklamada, geri dönmesi beklenen yetkililer arasında ayrıca Savunma Bakanlığı Sözcüsü, Ulusal Elektrik Şirketi Eski Başkanı ve bazı askeri yetkililerin bulunduğunu söyledi. Gulam Faruk Vardak yaptığı açıklamada, “Yetkililerin çoğu dönmeyi düşünüyor. Küçük bir grup dönmemi istemese de vatanımda saygı ve mutluluk hissettim” dedi.
Afganistan’ın önde gelen yetkililerinin çoğu Taliban’ın Ağustos 2021’de yönetimi ele geçirmesinin ardından ülkeyi terk etti. Bu yetkililer arasında eski Cumhurbaşkanı Eşref Gani de bulunuyor. Hamid Karzai ise Kabil’de kalmaya devam etti.



Polonya ve Ukrayna başbakanları, çiftçi protestolarını ele almak için bir araya geldi

AA
AA
TT

Polonya ve Ukrayna başbakanları, çiftçi protestolarını ele almak için bir araya geldi

AA
AA

Shmyhal, mevkidaşı Tusk ile sınır bölgesindeki çiftçi ablukası hakkında istişare etmek için Polonya'nın başkenti Varşova'da bir araya geldi.

Tusk, Ukrayna'dan ithal edilecek mallara sınırlama getirilmesini ve ihtiyaç sahibi ülkelerle yapılan ithalatın artırılmasını teklif etti.

Polonyalı çiftçiler, hükümetin, Ukrayna'dan ucuza tarım ürünü ithalatını askıya almayı kabul etmesi üzerine protestolarını 21 Mart'ta sonlandırmıştı.

Avrupa'da çiftçi protestoları

Başta Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Hollanda, Belçika, Macaristan ve Yunanistan olmak üzere pek çok AB ülkesindeki çiftçiler, son dönemde uygulanan tarım politikalarına tepki gösteriyor.

Tepki gösterilen konular arasında Birliğin tarım politikaları, karmaşık piyasa düzenlemeleri, doğa restorasyon hedefleri, desteklemelerdeki kesintiler, yüksek enerji, yakıt ve gübre maliyetleri, gübre ve pestisit kullanımına getirilen sınırlamalar, Ukrayna'dan gelen ucuz tahıl ürünleri ve su tasarruf tedbirleri yer alıyor.

Çiftçiler, AB'ye, "Yeşil Mutabakat kapsamında karbon gübre ve pestisit kullanımına ilişkin katı kurallar getirerek tarımsal üretimi zorlaştırma" eleştirisinde bulunuyor.


Trump’ın kampanyası için satışa koyduğu ürünler ABD’de gündem oldu

AA
AA
TT

Trump’ın kampanyası için satışa koyduğu ürünler ABD’de gündem oldu

AA
AA

Oyunculuktan ABD Başkanlığına kadar birçok alanda kendini gösteren Trump'ın kendi adını taşıyan markası "Trumpstore.com" internet sitesinde, çeşitli kategorilerde ürünler sunuyor.

Sitede "başarı ve güç kokan" parfümden pijamaya, golf çantasından köpek oyuncağına, dudak nemlendiricisinden spor ayakkabıya geniş bir yelpazede ürünler satışa sunuluyor.

"Victory 45" ürün serisinin bir parçası olan ve "başarı ve güç" koktuğu öne sürülen parfümün üzerinde Trump'ın altın renkli büstü bulunuyor. Parfümün fiyatı ise 99 dolar. Serinin bir diğer ürünü olan altın renkli ve ABD bayrağı desenli 399 dolarlık spor ayakkabısı da hem görünümü hem de oldukça yüksek fiyatı ile dikkati çekiyor.

ABD basınında birçok medya kuruluşu ve sosyal medya kullanıcısı Trump'ın ürünlerini ve fiyatlarını eleştirdi.

MSNBC'deki "All In With Chris Hayes" programının sunucusu Hayes, "Donald Trump'ın acilen paraya ihtiyacı var" yorumunun ardından, Trump'ın koleksiyonundaki ürünleri göstererek dalga geçti.

Trump'ın son zamanlarda yüksek meblağlardaki hukuki harcamaları yüzünden "parasının suyunu çektiğini" ifade eden Hayes, Trump'ın ürünlerinin satışlarının oldukça arttığına dikkati çekti.

Birçok sosyal medya kullanıcısı, Trump'ın kendi ürettiği 59,99 dolarlık Tanrı ABD'yi Korusun (God Bless the USA) İncillerini tanıtmasının ardından, eski Başkanın daha önce İncil hakkında konuştuğu videolardan kesitleri toplayıp, konuya ilişkin "bilgisizliği ile" alay etti.

Trump pazarlamada "yok yok"

Donald Trump'ın emlak sektöründe dolandırıcılık suçlamasıyla yargılandığı dava sonucu çarptırıldığı 175 milyon dolar ceza ve artan hukuki masrafların ardından, kendi markasına ait ürünlerin yelpazesi genişlerken, fiyatlarında da artış görüldü.

Çeşitli spor aksesuarlarından çikolata ve köpek oyuncağına kadar farklı ürünlerin bulunduğu Trump Store'daki en pahalı ürünün 675 dolar ile sınırlı sayıda satılan golf çantası olduğu görüldü. Ürünlerden en ucuzu ise 8 dolarlık bir dudak nemlendiricisi oldu.

İnternet sitesinde 95 dolarlık Mar-a-Lago Noel ağacı süsünden 22 dolarlık köpek oyuncağına kadar çok sayıda ilginç ürün de bulunuyor.

Bu ürünlerin en popülerlerinden bazıları ise 50 dolarlık MAGA (Make America Great Again) şapkası, Trump'ın isminin yer aldığı 185 dolarlık Amerikan futbolu topu ve 125 dolarlık ipek kravat oldu.

Sitede, 185 dolarlık pickleball raketi, Trump'ın imzaladığı 500 dolarlık "Our Journey Together" kitaplarının yanı sıra 28 dolarlık Trump logolu hediye paketi de ürünler arasında yer alıyor.


Çin, Filipinler’i Güney Çin Denizi’ndeki gerilimin nedeni olmakla suçladı

Çin Sahil Güvenlik gemisi Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı bir bölgede Filipinler’e ait bir gemiye su sıkıyor (AFP)
Çin Sahil Güvenlik gemisi Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı bir bölgede Filipinler’e ait bir gemiye su sıkıyor (AFP)
TT

Çin, Filipinler’i Güney Çin Denizi’ndeki gerilimin nedeni olmakla suçladı

Çin Sahil Güvenlik gemisi Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı bir bölgede Filipinler’e ait bir gemiye su sıkıyor (AFP)
Çin Sahil Güvenlik gemisi Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı bir bölgede Filipinler’e ait bir gemiye su sıkıyor (AFP)

Çin Savunma Bakanlığı, Güney Çin Denizi’nde gerilimin artmasının, Filipinler’in gerçekleştirdiği ‘provokasyonlardan’ kaynaklandığını öne sürdü.

Pekin ve Manila’nın, Güney Çin Denizi konusunda uzun bir anlaşmazlık geçmişi var ve son aylarda tartışmalı küçük adaların yakınında gemileri arasında defalarca gerginlik yaşandı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Bakanlık tarafından bugün yapılan açıklamada, “Filipinler’in gerçekleştirdiği provokasyonlar, Güney Çin Denizi’nde son dönemde artan gerilimin doğrudan nedenidir” denildi.

Bakanlığın açıklamasında ayrıca şu ifadelere yer verildi;

“Çin, Filipinler’in istediğini yapmasına izin vermeyecek ve buna makul ve kararlı bir şekilde karşılık verecek. Filipinler, dış güçlerin desteğine güvenerek, denizde sık sık hak ihlalleri yapıp, provokasyon ve sorun yaratmanın yanı sıra uluslararası toplumun konuya ilişkin algısını yanıltacak yanlış bilgiler yaymakta.”

Öte yandan Filipinler Devlet Başkanı Bongbong Marcos bugün yaptığı açıklamada Filipinler’in Pekin tarafından ‘sessizliğe sindirilmeyeceğini’ belirtti.

Marcos, müttefik ülkelerle yaptığı istişarelerin ardından sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Hiçbir ulusla, özellikle de dostumuz olduğunu iddia eden uluslarla çatışma istemiyoruz, ancak sessizliğe, teslimiyete veya itaate boyun eğmeyeceğiz” diye yazdı.

Filipinler geçtiğimiz Cumartesi günü, Güney Çin Denizi’ndeki Spratly Adaları yakınındaki İkinci Thomas Sığı’nda karaya oturmuş savaş gemisi BRP Sierra Madre’ye rutin ikmal yapan sahil güvenlik gemilerine, Çin tarafından tazyikli su sıkıldığını ve üç askerin yaralandığını bildirdi.

Çin Sahil Güvenliği ise olayı, ‘Çin sularına zorla girmeye çalışan yabancı bir geminin meşru bir şekilde durdurulması ve uzaklaştırılması’ olarak tanımladı.

Filipinler Dışişleri Bakanlığı’nın olayın ardından Çin’in Manila Büyükelçiliği yetkililerini çağırmasının ardından, iki ülkenin dışişleri bakan yardımcıları Pazartesi günü bir telefon görüşmesi yaptı.


Ukrayna'daki bombardımanlarda 4 kişi öldü: Moskova ‘modifiye edilmiş bomba’ kullanmış olabilir

Rusya'nın Harkov'da bir konut binasına düzenlediği saldırının ardından ortaya çıkan görüntü (AFP)
Rusya'nın Harkov'da bir konut binasına düzenlediği saldırının ardından ortaya çıkan görüntü (AFP)
TT

Ukrayna'daki bombardımanlarda 4 kişi öldü: Moskova ‘modifiye edilmiş bomba’ kullanmış olabilir

Rusya'nın Harkov'da bir konut binasına düzenlediği saldırının ardından ortaya çıkan görüntü (AFP)
Rusya'nın Harkov'da bir konut binasına düzenlediği saldırının ardından ortaya çıkan görüntü (AFP)

Rusya'nın dün (çarşamba) aralarında Harkov'un da bulunduğu Ukrayna'nın çeşitli bölgelerine yönelik bombardımanında en az dört kişinin ölmesi ve 28 kişinin yaralanması Kiev'in Batılı müttefiklerinden daha fazla Patriot hava savunma sistemi talep etmesine yol açtı.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Batılı müttefiklerine Patriot hava savunma sistemlerinin yanı sıra F-16 savaş uçaklarının da ülkesine ‘teslimatını hızlandırmaları’ yönünde bir kez daha çağrıda bulundu.

Zelenskiy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Ukrayna'nın hava savunmasını güçlendirmek ve F-16'ların Ukrayna'ya teslimatını hızlandırmak hayati bir görevdir. Dünya çapında çok sayıda bulunan Patriot füzelerinin neden Harkov ve Rus teröristlerin saldırısına uğrayan diğer şehir ve kasabaların semalarını kaplamadığını açıklayacak hiçbir mantıklı gerekçe yok” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Rus haber ajanslarından aktardığı haberlere göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dün (çarşamba) askeri pilotlara Batılı ülkelerin Ukrayna'ya F-16 savaş uçakları sağlaması halinde bu uçakların savaş alanındaki durumu değiştirmeyecek.

Ajanslar ayrıca, Putin'in uçakların nükleer silah taşıyabileceğini ve Moskova'nın askeri planlamalarında bunu göz önünde bulundurması gerektiğini söylediğini aktardı.

Putin'in Moskova'nın kuzeyindeki bir toplantıda pilotlara yaptığı açıklamalar, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba'nın dün erken saatlerde jetlerin önümüzdeki aylarda Ukrayna'ya ulaşması gerektiği yönündeki açıklamalarının ardından geldi.

Harkov’a saldırılar

Yerel yetkililere göre, savaş öncesi nüfusu yaklaşık 1,5 milyon olan Harkov'da Rusların sivil bölgelere düzenlediği saldırılarda en az bir kişi öldü, dördü çocuk olmak üzere 19 kişi de yaralandı.

Harkov Bölge Valisi Oleg Sinegubov, “Bugün düşman Harkov'u ilk kez ağır kalibreli güdümlü bir füzeyle vurdu” dedi.

Harkov Rusya'nın kuzey sınırında yer alıyor ve Rus güçlerinin düzenli ateşi altında.

Yerel savcılık, Borova köyünde 12 yaşındaki bir çocuğun çarşamba akşamı bir Rus saldırısında öldürüldüğünü, ancak ne tür bir silah kullanıldığının henüz belli olmadığını bildirdi.

Sinegubov daha önce de gece boyunca düzenlenen saldırılarda ve bölgeye yapılan bir insansız hava aracı (İHA) saldırısında dört kişinin yaralandığını söylemişti.

Dün (çarşamba) Rusya'nın Ukrayna'nın diğer bölgelerine yönelik saldırılarında iki kişi daha hayatını kaybetti.

Herson Bölge Valisi, 61 yaşındaki bir kadının Dnipro Nehri kıyısındaki Mykhailivka köyüne yapılan bir İHA saldırısında evinde öldürüldüğünü söyledi.

Dnipropetrovsk Bölge Valisi Serhiy Lysak, güneydoğudaki Nikopol kasabasında bir kişinin daha topçu ateşiyle öldürüldüğünü söyledi.

Ayrıca belediye başkanı Aleksander Sienkevich'e göre, Ukrayna'nın güneyindeki Mıkolayiv şehrinde balistik füze saldırısında sekiz sivil yaralandı.

Ukrayna Batılı müttefiklerinden daha fazla ve daha hızlı yardım istiyor. Ancak Washington'da olduğu gibi Brüksel'de de siyasi bölünmeler son aylarda Kiev'e silah ve yardım ulaştırılmasını engelledi.

Zelenskiy dün, ülkesinin Rus ilerleyişini durdurmak için haftalar önce aceleyle inşa etmeye başladığı yeni savunma hatlarını incelemek üzere Ukrayna'nın kuzeydoğusundaki Sumi bölgesini ziyaret etti.

Ziyaretin ardından Telegram hesabında “Sumi bölgesinde tahkimat inşa etme süreci devam ediyor. Siperleri, sığınakları, atış pozisyonlarını, komuta ve kontrolü denetledim” diye yazan Zelenskiy, Ukrayna'nın savunmasını güçlendirdiğini vurguladı.

Ruslar özellikle geçen haftadan bu yana misilleme olduğunu söyleyerek Ukrayna'ya yönelik bombardımanlarını yoğunlaştırdı.

Ukrayna Hava Kuvvetleri, Rus güçlerinin gece boyunca Ukrayna'ya 13 İran yapımı İHA gönderdiğini, bunlardan 10'unun Harkov bölgesi, komşu Sumi bölgesi ve başkent Kiev yakınlarında düşürüldüğünü bildirdi.

Rusya, hava savunma sistemlerinin son zamanlarda ölümcül Ukrayna saldırılarının sayısında artış görülen sınır kasabası Belgorod yakınlarında 18 füze düşürdüğünü duyurdu.

Belgorod Valisi Vyacheslav Gladkov saldırıda bir kişinin yaralandığını doğruladı.

Modifiye edilmiş bomba

Ukraynalı yetkililer, Rusya’nın dün Ukrayna’nın kuzeydoğusundaki Harkov kentine düzenlediği ve en az bir kişinin ölümüne neden olan hava saldırılarında yeni bir tür güdümlü bomba kullanmış olabileceğini söyledi.

Yetkililer, Rusya'nın 2022'de Ukrayna'ya yönelik topyekûn askeri saldırısından bu yana gerçekleşen son saldırılarda Harkov'da aralarında üç aylık bir bebeğin de bulunduğu dördü çocuk olmak üzere 19 kişinin yaralandığını kaydetti.

Saldırıların bazıları Harkov da dahil olmak üzere bazı bölgelerde elektrik kesintilerine neden oldu.

Zelenskiy saldırıyı ‘Rus terörü’ olarak nitelendirerek kınadı. Harkov Polis Şefi Vladimir Timoşko, Moskova'nın ‘UMBPD-30’ olarak tanımladığı yeni bir tür güdümlü bomba kullanmış olabileceğini söyledi.

Timoşko saldırının gerçekleştiği yerde yaptığı açıklamada “Bu, Rusların son zamanlarda kullandıkları güdümlü hava füzesi ile füze arasında bir şey. Tabiri caizse uçan bir bomba” dedi.

Sinegubov da Moskova'nın yeni bir tür bomba kullanmış olabileceğini öne sürerek, “Görünüşe göre Ruslar modifiye edilmiş bombalarını ev sakinleri üzerinde test etmeye karar vermişler” dedi.

FOTO:  Ukraynalı subaylar, Rusya'nın Harkov'a düzenlediği saldırılarda patlayan mühimmat parçalarını inceliyor. (AFP)

Rusya söz konusu açıklamalar hakkında hemen yorum yapmadı. Savaş binlerce insanı öldürmüş, milyonlarcasını yerinden etmiş ve kasaba ve şehirleri tahrip etmiş olmasına rağmen Moskova sivilleri hedef aldığını reddediyor.

Sinegubov, Telegram üzerinden yaptığı açıklamada iki konut ve bir sağlık kurumunun kısmen yıkıldığını, aralarında bir eğitim tesisinin de bulunduğu 14 binanın da hasar gördüğünü söyledi.

Blinken önümüzdeki hafta Fransa'yı ziyaret edecek

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından dün (çarşamba) yapılan açıklamada, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in önümüzdeki hafta Fransa'yı ziyaret edeceğini ve burada Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya gelerek Ukrayna'ya destek ve özellikle Gazze'deki savaşın yatıştırılması konularını görüşeceğini duyurdu.

Blinken'in ziyareti Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırılarını yoğunlaştırdığı ve Kiev'in Batılı müttefiklerinden Patriot hava savunma sistemleri talep ettiği bir döneme denk geliyor.

Washington'da, Ukrayna'ya yapılacak on milyarlarca dolarlık askeri yardım, Cumhuriyetçilerin Kongre'deki muhalefeti nedeniyle askıda kaldı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller gazetecilere yaptığı açıklamada “Blinken Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya gelerek Ukrayna'ya verilen desteği ve Gazze'deki çatışmayı yatıştırma çabalarını ele alacak” dedi.

Bu, akıcı Fransızca konuşan Blinken’in yaklaşık iki yıl sonra gerçekleştireceği ilk ziyaret olacak.

Macron, Aralık 2022'de ABD'ye resmi bir ziyarette bulunmuştu.

Blinken, Paris'in ardından 4 Nisan'da NATO’nun 75’inci yıldönümü münasebetiyle NATO’daki mevkidaşlarının katılacağı bir toplantıya iştirak etmek üzere Brüksel'e gidecek.

Blinken ayrıca Brüksel'de AB liderleri ve ülkesinin Rusya ile olan tarihi ittifakından ayrılmak isteyen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile bir toplantı gerçekleştirecek.


Bernie Sanders: İsrail köktendinci bir ülke haline geliyor

Bernie Sanders daha önce İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirmişti (Reuters)
Bernie Sanders daha önce İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirmişti (Reuters)
TT

Bernie Sanders: İsrail köktendinci bir ülke haline geliyor

Bernie Sanders daha önce İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirmişti (Reuters)
Bernie Sanders daha önce İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirmişti (Reuters)

Bağımsız Vermont Senatörü Bernie Sanders, İsrail'in Başbakan Binyamin Netanyahu yönetiminde "köktendinci bir ülke haline geldiğini" söyledi.

Yayın organı Crooked Media'ya konuşan Sanders, "Çok fazla kişi bugünkü İsrail'in 20-30 yıl önceki İsrail olmadığını anlamıyor" dedi.

Burası sağcı bir ülke, giderek de köktendinci bir ülke haline geliyor. Yönetimde olan adamlardan bazıları Tanrı'nın kendilerine tüm bölgeyi kontrol etme hakkına sahip olduklarını söylediğine inanıyor.

Sanders, 7 Ekim'de Hamas militanlarının İsrail'e saldırarak yaklaşık 1200 kişiyi öldürmesi ve 200 kişiyi de rehin almasıyla başlayan İsrail-Hamas savaşını uzun zamandır eleştiriyor. Hamas tarafından yönetilen Sağlık Bakanlığı'na göre o tarihten bu yana çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 32 binden fazla Filistinli İsrail saldırılarında hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler, Gazze nüfusunun yarısının açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunuyor.

Sanders sözlerini şöyle sürdürdü:

Sonuç olarak bana göre Hamas bir vahşet işledi, İsrail'in kendini savunma hakkı kesinlikle vardı ancak Filistin halkının tamamına karşı savaş açma hakkı yoktu ve hâlâ da yok. Kayıpların ve ölümlerin üçte ikisi kadın ve çocuklardan oluşuyor. Bu kabul edilemez.

Sanders daha önce The Independent'a verdiği röportajda, ABD'nin İsrail'e devam eden yardımlarına atıfta bulunarak "Netanyahu'nun savaş makinesinin finansmanını kesmek istediğini" söylemişti. Senato Demokrat kurulundaki dört üyeyle (Oregon Senatörü Jeff Merkley, Maryland Senatörü Chris Van Hollen ve Vermonter Senatörü Peter Welch) birlikte Sanders da geçen ay Ukrayna, İsrail ve Tayvan'a yardım sağlayacak ulusal güvenlik paketine karşı olumsuz oy kullanmıştı. Ancak Sanders henüz Gazze'de kalıcı bir ateşkes çağrısında bulunmadı.

Bu arada ABD'de Sanders'ın pozisyonuna destek artıyor. Gallup'un çarşamba günü yayımladığı ankete göre, Amerikalıların yüzde 55'i İsrail'in kuşatma altındaki bölgede devam eden saldırılarını onaylamazken, yüzde 36'sı onaylıyor; böylece ilk kez bir anket Amerikalıların çoğunluğunun savaşı desteklemediğini ortaya koyuyor. Bu, kasımda aynı anketin Amerikalıların çoğunun savaşı desteklediğini ortaya koymasından bu yana önemli bir değişim.

Biden yönetimi Filistinlilere yardım konusundaki tutumunu da değiştirmeye başladı.

Pazartesi günü ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde veto oyu kullanmayarak, konseyin savaşta derhal ateşkes talep eden kararı kabul etmesine izin verdi. Savaşın başlamasından bu yana ABD bunu ilk kez yaptı. Daha önce Biden yönetimi, İsrail'in Gazze'de devam eden saldırılarını destekleyen bir ateşkes kararını engellemek için ABD vetosunu üç kez kullanmıştı.

Netanyahu kararı "rehinelerin serbest bırakılması şartına bağlı değil" diyerek eleştirdi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de salı günü İsrailli mevkidaşıyla yapacağı görüşme öncesinde Gazze'de ölen sivil sayısının "çok yüksek" olduğunu söyledi. Austin ayrıca İsrail'e kıtlığı önlemek için Gazze'ye girmesine izin verdiği yardım miktarını artırması yönünde acil bir çağrıda bulundu.

 Independent Türkçe


Facebook, "Hayalet Avcıları Projesi"yle gizlice Snapchat'i izlemiş

Reuters
Reuters
TT

Facebook, "Hayalet Avcıları Projesi"yle gizlice Snapchat'i izlemiş

Reuters
Reuters

Kamuoyuyla paylaşılan mahkeme dosyalarına göre Facebook, Snapchat kullanıcı verilerine yönelik gizli bir casusluk kampanyası yürütmüş.

Şirket içinde "Hayalet Avcıları Projesi" diye bilinen operasyon, CEO Mark Zuckerberg tarafından 2016'da, rakibinin gizlilik önlemlerinden rahatsızlık duymasının ardından başlatılmış.

Zuckerberg, 9 Haziran 2016'da şirket yöneticilerine gönderdiği bir e-postada "Ne zaman biri Snapchat hakkında bir soru sorsa, trafikleri şifreli olduğu için genellikle cevap onlar hakkında hiçbir analitiğe sahip olmadığımızdır" diye yazmış.

"Ne kadar hızlı büyüdükleri göz önüne alındığında, onlar hakkında güvenilir analitikler elde etmenin yeni bir yolunu bulmak önemli görünüyor. Belki de oturumlar düzenlememiz ya da özel yazılımlar geliştirmemiz gerekiyor. Bunu nasıl yapacağınızı bulmalısınız."

Mahkeme belgeleri, halihazırda Facebook'un operasyon direktörü olarak görev yapan Javier Olivan'ın e-postaya şöyle cevap verdiğini gösteriyor: 

Bunun cevaplamamız gereken en önemli pazar analizi sorularından biri olduğuna tamamen katılıyorum.

Sözkonusu izleme aracı, Facebook'un 2013'te İsrailli bir firmadan satın aldığı ancak artık kullanılmayan Onavo Sanal Özel Ağı'nı (VPN) içeriyordu.

Mahkeme belgelerine göre Onavo'ya sahip olmak, uygulamalar ve sunucuları arasındaki ağ trafiğini "yakalayıp şifresini çözerek" Facebook'un rakip sosyal medya uygulamalarını izlemesine imkan veriyordu.

Zuckerberg'ün 2016 tarihli e-postasını takiben, Onavo mühendisleri "ortadaki adam" (iki bağlantı noktası arasındaki bağlantıyı izinsiz izleme -çn.) izlemesini gerçekleştirmek için "aksi takdirde şifrelenmiş olacak trafiği okumalarına" imkan tanıyan kitler geliştirdi.

"Ayrıntılı uygulama içi faaliyeti ölçme" olanağı veren casusluk tekniği daha sonra Amazon ve YouTube'da kullanıldı.

Kamuoyuyla yeni paylaşılan mahkeme belgeleri, Kaliforniya'da tüketicilerin Facebook'un ana şirketi Meta'ya açtığı toplu davadan geliyor.

Davacı avukatlara göre, "bu programın amaçlanan ve fiili sonucu, Facebook'un o zamanlar yeni yeni gelişmekte olan sosyal reklamcılıktaki rakibi Snapchat de dahil rekabete zarar vermekti.

The Independent yorum için Meta ve Snapchat'in ana şirketi Snap'e ulaştı ancak yanıt alamadı.

 Independent Türkçe


Macron: Avrupa ile MERCOSUR arasındaki ticaret anlaşması çok kötü ve değiştirilmesi gerekiyor

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Sao Paulo’da bir konuşma yapıyor (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Sao Paulo’da bir konuşma yapıyor (AFP)
TT

Macron: Avrupa ile MERCOSUR arasındaki ticaret anlaşması çok kötü ve değiştirilmesi gerekiyor

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Sao Paulo’da bir konuşma yapıyor (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Sao Paulo’da bir konuşma yapıyor (AFP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa Birliği (AB) ile Güney Amerika Ortak Pazarı (MERCOSUR) arasındaki olası bir anlaşmanın mevcut haliyle ‘çok kötü bir anlaşma’ olduğunu söyleyerek, yeni bir anlaşma yapılması çağrısında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Macron bugün Brezilya ziyaretinin ikinci gününde Sao Paulo’da düzenlenen bir ekonomik forumda yaptığı konuşmada, “Anlaşma, bugün müzakere edildiği şekliyle sizin için olduğu kadar bizim için de çok kötü bir anlaşmadır” dedi.

Macron, “Bu anlaşmada biyolojik çeşitlilik ve iklim konusunu dikkate alan hiçbir madde yok. Bu yüzden iyi olmadığını söylüyorum” diye ekledi.

Fransız lider, hem AB, hem de MERCOSUR için önemli olan çevre sorunlarını dikkate alan yeni bir anlaşma yapılması yönünde çağrıda bulundu.

MERCOSUR, Latin Amerika’daki Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay ve Bolivya’yi içeren bir blok.

‘20 yıl öncesine dayanan’ geçerliliğini yitirmiş anlaşmayı eleştiren Macron, “Hedeflerimiz ve gerçekliklerimiz ışığında yeni bir anlaşma, kalkınma, iklim ve biyolojik çeşitlilikten sorumlu bir ticaret anlaşması yapalım” dedi.

Macron, kurallarının Avrupa kurallarıyla ‘uyumsuz’ olduğunu söylediği bu ticaret anlaşmasını ilk kez eleştirmiyor.

1999 yılında tartışılmaya başlanan anlaşma taslağı, iki bölge arasındaki gümrük vergilerinin büyük bir kısmının kaldırılmasını ve 700 milyondan fazla tüketiciyi kapsayan bir serbest ticaret bölgesinin kurulmasını amaçlıyor.

2019 yılında, bu müzakereler siyasi bir anlaşmayla sonuçlandı ancak Fransa başta olmak üzere birçok ülke anlaşmanın onaylanmasına engel oldu.

Son zamanlarda, Eski Kıta’daki şiddetli tarım krizi nedeniyle Avrupa’da bu anlaşmaya karşı muhalefet arttı.

Öte yandan Almanya ve İspanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi, bu anlaşmanın onaylanıp yürürlüğe girmesi çağrısında bulunuyor.

MERCOSUR bloğunun en büyük ekonomik gücü olan Brezilya, bu anlaşmanın en önemli destekçilerinden biri.


ABD Dışişleri Bakanlığından Gazze politikası nedeniyle istifa eden Sheline: Bu yönetimle bağlantım kalmasın istedim

AA
AA
TT

ABD Dışişleri Bakanlığından Gazze politikası nedeniyle istifa eden Sheline: Bu yönetimle bağlantım kalmasın istedim

AA
AA

Sheline, The Guardian'a verdiği demeçte, Dışişleri Bakanlığındaki görevinden istifa etme nedenlerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkileri Bölümündeki görevinde kalarak, istişarelerde bulunarak ve endişelerini amirlerine ileterek yönetimin Gazze politikası üzerinde etki yaratmayı umduğunu söyleyen Sheline, ABD'nin İsrail'e silah tedarikini durdurmaya yönelik bir şey yapabileceğine dair inancını kaybettiğini ve bu nedenle istifasını sunduğunu ifade etti.

Bakanlıktaki görevinden istifa etmesine ilişkin, "İstifanın temel nedeni, artık bu yönetimle bağlantımın kalmamasını istememdi." ifadesini kullanan Sheline, birçok meslektaşının kendisine mali zorlukları aşabilirlerse istifa edeceklerini söylediğini ve işten sessizce ayrılmak yerine ayrılma nedenleri hakkında konuşması için kendisini teşvik ettiğini belirtti.

Sheline, "Küçük bir kızım var. Henüz iki yaşında bile değil. İleride bir gün bu konuyu öğrenirse ve Dışişleri Bakanlığında çalıştığım için bana bunu sorarsa ona elimden geleni yaptığımı söyleyebilmek istiyorum." dedi.

ABD'deki "Leahy Yasası" çerçevesinde insan haklarını ihlal ettiği belirlenen devlet ile gruplara silah satılamayacağını ve ABD hükümetinin insani yardımlarının başka bir ülke tarafından kısıtlanmasından ya da engellenmesinden Başkan'ın haberdar olması durumunda söz konusu ülkeye yardımları yasakladığı "Dış Yardım Yasası"nı hatırlatan Sheline, Biden yönetiminin silah tedarik etmeye devam ederek bu gibi yasaları ihlal ettiğini söyledi.

Uluslararası hukukun ihlal edildiğine dair kanıtlar var

Sheline, Dışişleri Bakanlığının, İsrail'in Gazze'ye saldırılarında uluslararası hukuku ihlal ettiğine dair pek çok kanıttan haberdar olduğunu kaydederek, "Burada yasalar açık ve elimizde kanıtlar var. Fakat ayrıntılar takip edilmiyor." ifadesini kullandı.

Bakanlık tarafından incelenen kanıtların ve inceleme sonuçlarının ancak Beyaz Saray istediği zaman kamuoyuyla paylaşılacağını söyleyen Sheline, "Beyaz Saray farklı bir çizgi izlemeye hazır olana kadar Dışişleri Bakanlığında olan diğer bazı şeyler ortaya çıkmayacak." dedi.

Sheline, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Gazze'de kalıcı ve sürdürülebilir ateşkese dönüşecek şekilde ramazanda acilen ateşkes sağlanması talep edilen karar tasarısının kabul edilmesine yönelik, "Bu hafif değişimi görmekten memnunum ancak Gazze'deki insanlar için henüz bir fark yaratmadı. Bu gerçekten çok küçük ve geç bir adım." ifadesini kullandı.

Sheline, görevi neden bıraktığına ilişkin kaleme aldığı ve Biden yönetiminin Gazze politikasını sert sözlerle eleştirdiği mektupta, "İsrail'in neden olduğu bu katliamları mümkün kılan bir yönetime hizmet edemeyeceğim için Dışişleri Bakanlığındaki görevimden istifa ediyorum. Bir insan hakları savunucusu olarak ABD'nin sahip olduğu hangi itibarı varsa (Gazze'deki) savaştan bu yana neredeyse tamamen yok oldu." ifadesini kullanmıştı.

Ekim 2023'te ABD Dışişleri Bakanlığı Müttefikler ve Ortaklara Silah Tedariki Bölümünde Genel Müdür olarak çalışan Josh Paul da benzer gerekçelerle görevinden istifa etmişti.

Daha sonra çeşitli yönetim kademelerinde görev yapan yetkililer, ortak bir mektup kaleme alarak Biden yönetimine "İsrail'e silah satışını durdurma" çağrısında bulunmuştu.


Fransa Başbakanı Attal, başörtüsü tartışmasına dahil oldu: "Dava açacağız"

35 yaşındaki Gabriel Attal, 9 Ocak'ta göreve başlamıştı (AP)
35 yaşındaki Gabriel Attal, 9 Ocak'ta göreve başlamıştı (AP)
TT

Fransa Başbakanı Attal, başörtüsü tartışmasına dahil oldu: "Dava açacağız"

35 yaşındaki Gabriel Attal, 9 Ocak'ta göreve başlamıştı (AP)
35 yaşındaki Gabriel Attal, 9 Ocak'ta göreve başlamıştı (AP)

Fransa Başbakanı Gabriel Attal, bir lisede yaşanan başörtüsü tartışmasının ardından okulda mesleki eğitim alan bir Müslüman öğrenciyle ilgili dava açılacağını duyurdu.

Başkent Paris'teki Maurice-Ravel Lisesi'nde 28 Şubat'ta yaşanan olayda kimliği açıklanmayan okul müdürü, üç Müslüman öğrenciden başörtülerini çıkarmalarını istemişti.

Öğrencilerden ikisi müdürün talimatına uyarken biri karşı çıkmıştı. Öğrenci, başörtüsünü çıkarmadığı gerekçesiyle müdürün kendisine vurduğunu öne sürerek yönetici hakkında şikayette bulunmuştu. 

Bunun ardından internette okul müdürüne yönelik ölüm tehditleri paylaşılmıştı. Yöneticiyse çarşamba günü görevinden istifa ettiğini duyurdu.  

Attal, dünkü açıklamasında "Devlet, laikliğe yönelik bu ihlallere karşı, İslamın eğitim kurumlarımıza sızmasıyla ön saflarda mücadele eden bu görevlilerin her zaman yanında olacaktır" dedi.

Başbakan, devletin öğrenci hakkında hukuki işlem başlatacağını da söyledi.

Paris savcılığından yapılan açıklamadaysa, sözkonusu öğrencinin lisede eğitim amaçlı bir programa katıldığı aktarıldı. Savcılık, öğrencinin müdürle ilgili şikayet talebinin reddedildiğini duyurdu. 

Yetkililer ayrıca sosyal medyada müdüre yönelik paylaşılan ölüm tehditleriyle ilgili iki kişinin gözaltına alındığını bildirdi. Şüphelilerin kimliği paylaşılmazken, Fransa Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada bu kişilerin okulla herhangi bir bağı olmadığı belirtildi.

Ulusal Birlik'ten radikal sağcı Marine Le Pen, olayda hükümeti suçlayarak "Okullarımızı tehlikelere karşı koruyamıyorlar" dedi.

Ulusal Meclis'teki Sosyalist Grubu Başkanı Boris Vallaud da "Bu kabul edilemez. Bir okul müdürü ölüm tehditleri nedeniyle istifa ediyorsa, bu kolektif bir başarısızlıktır" yorumunu yaptı. 

Fransa'da öğrencilerin başörtüsü, türban veya kipa gibi "dini aidiyet gösteren sembol veya kıyafetler" giymesi 2004'te yasaklanmıştı.

Independent Türkçe, BBC, Guardian, Times of Israel


Beyaz Saray: Netanyahu, Refah görüşmeleri için ABD'ye heyet göndermeyi kabul etti

AA
AA
TT

Beyaz Saray: Netanyahu, Refah görüşmeleri için ABD'ye heyet göndermeyi kabul etti

AA
AA

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, basın toplantısında konuya ilişkin açıklamalarda bulundu.

Jean-Pierre, Netanyahu'nun ofisinin heyet ziyaretini yeniden planlamayı kabul ettiğini ve ABD ile İsrail'in yeni tarih belirlemek üzere görüşmelere başladığını söyledi.

Refah'a yönelik olası kara saldırılarını görüşmek üzere toplantının yeninden planlanacağını belirten Jean-Pierre, "Refah operasyonları hakkında konuşmak üzere burada toplantı düzenlenmesi konusunda bir anlaşma yapıldığı gerçeğini unutmamalıyız." dedi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) 25 Mart'ta Gazze'de kalıcı ve sürdürülebilir ateşkese dönüşecek şekilde ramazan ayında acilen ateşkes sağlanması talep edilen karar tasarısı kabul edilmişti.

ABD'nin tasarıyı veto etmemesi nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Refah'a olası kara saldırısını görüşmek için Washington'da yapılması planlanan toplantıya İsrail heyetini göndermekten vazgeçmişti.