Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan’ın açıklamasının tuzakları ve komünistlerin gündemi

Açıklamadaki belirsizlik, Sudan’ın çelişkilerle dolu siyaset sahnesinde bir patlamaya yol açabilir

Burhan'ın devlet televizyonu aracılığıyla Sudan halkına yaptığı televizyon konuşması (Sudan TV - The Independent Arabia)
Burhan'ın devlet televizyonu aracılığıyla Sudan halkına yaptığı televizyon konuşması (Sudan TV - The Independent Arabia)
TT

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan’ın açıklamasının tuzakları ve komünistlerin gündemi

Burhan'ın devlet televizyonu aracılığıyla Sudan halkına yaptığı televizyon konuşması (Sudan TV - The Independent Arabia)
Burhan'ın devlet televizyonu aracılığıyla Sudan halkına yaptığı televizyon konuşması (Sudan TV - The Independent Arabia)

Muhammed Cemil Ahmed
Sudan'daki darbe yönetiminin lideri Abdulfettah el-Burhan'ın 4 Temmuz Pazartesi günü yaptığı açıklamanın belki de en doğru tarifi, Sudanlı birçok siyasi analistin de ifade ettiği gibi siyasi tuzaklar ve kurnaz planlarla dolu olduğudur. Açıklamayı hazırlayanların Burhan’ın son bir çözüm reçetesi olarak Sudanlılara okumasını istedikleri muğlak açıklamanın aslında çelişkilerle dolu Sudan siyaset sahnesinde bir patlatmaya yol açabilecek zehirli reçete olduğu açıktır.
Darbeci yönetimin lideri, orduyu diyalogu düzenleyen üçlü mekanizmadan çekmeye ve görevlerini güvenlik ve savunma ile sınırlamaya karar verdiğini duyurdu. Ardından bunun, sivil bir hükümetin kurulması için olduğunu beyan etti. Peki ama bu sözlerden ne anlayabiliriz?
Orduyu üçlü mekanizmadan çekme kararı, devrimcilerin ‘asker kışlaya’ sloganına bir yanıt olduğu anlaşılabilir. Fakat Burhan’ın sivil bir hükümetin biçimini belirleyen kişi olmasını nasıl anlamalıyız?
Burhan, hükümetin kurulmasından sonra Egemenlik Konseyinin feshedileceğini, ordudan ve Hızlı Destek Kuvvetleri'nden Silahlı Kuvvetler Yüksek Kurulu'nun oluşturulacağını ve ardından hükümetle mutabık kalınarak (Tabii, Silahlı Kuvvetler Yüksek Kurulu’nun, Egemenlik Konseyi’nin alternatifi olduğu düşünüldüğünde, yeni bir Egemenlik Konseyi’nden söz edilmeksizin) Yüksek Kurulun diğer görevlerinin tamamlanacağını söyledi. Peki bu görevler nedir? Daha sonra, (25 Ekim'deki darbe açıklamasında yaptığı gibi Ömer el-Beşir'in partisi Ulusal Kongre Partisi'ni dışlamadan) halkın çeşitli kesimlerini diyaloga girmeye çağıran Burhan, bunun ardından herkesin düşüncesini açıklama hakkına sahip olduğunu belirtti. Bu açıklamadan darbecilerin ve verdikleri, ancak 25 Ekim'deki darbe açıklamasından bu yana uygulamadıkları sözlerin yükünden kurtulmak için kurulmuş siyasi bir tuzak olması dışında ne anlayabiliriz? Burhan, 25 Ekim’deki açıklamasında, iki haftadan daha kısa bir süre içinde bir hükümet kurulacağını ve parlamentonun oluşturulacağını söyledi. Ancak 2 Ocak'ta istifa eden Hamduk hükümeti dışında, darbesinin üzerinden 8 ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen ne bir hükümet kuruldu ne de parlamento oluşturuldu!
Bu her an patlamaya hazır bir bombayı andıran açıklamaya baktığımızda, Burhan’ın 8 ay önceki darbesinin getirdiği sorunlardan ve belalardan kaçma niyeti olduğunu ve çözmeyi başaramadığı yeni bir hükümetin kurulması ve parlamentonun oluşturulması sorununu pimi çekilmiş bomba gibi sivil devrim güçleri ve siyasi partilerin sahasına atarak kurtulmak istediğini açıkça görüyoruz. Bununla kendisini bir yandan darbe suçundan ve darbenin güvenlik, siyasi ve ekonomik yönlerden Sudanlıların hayatlarını etkileyen tehlikeli yansımalarından kurtaracağını diğer yandan siyasi güçlerin bir ay içinde hükümet kuramayacaklarını kanıtlamak amacıyla bir hükümetin kurulması için verdiği sürenin dolmasından sonra orduyu yeniden meşruiyetin koruyucusu olarak göstererek bir ay geçtikten sonra yeni bir darbeye zemin hazırlayabileceğini sanıyor. Ancak belki de bu darbenin bir parçası bile olmayacak.
Burhan'ın açıklamasındaki çelişkileri ortaya çıkaran en büyük göstergelerden biri de devrimci güçler tarafından 30 Haziran'dan sonra darbe yönetiminin düşmesi talebiyle Hartum'da başlatılan oturma eyleminin Burhan'ın açıklamasından saatler sonra yeniden dağıtma girişimleridir!
Ancak çok geçmeden Burhan’ın açıklamasını reddeden devrimci güçlerden yanıt geldi. Özellikle Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) tarafından düzenlenen basın toplantısında, ÖDBG liderleri, ‘siyaset sahnesini patlatmayı hedefleyen saatli bir bomba ve bubi tuzağı’ olarak niteledikleri açıklamanın satırları arasında gizlenen tüm hileleri ve bozuk argümanları çürüttüler. ÖDBG’nin tepkisi, Burhan’ın açıklamasına verilen en güçlü tepkilerden biri oldu.
Burhan’ın açıklaması, darbesinin kaçınılmaz sonunu ortaya da çıkardığından açıklaması, her zaman olduğu gibi uzatmalarda oynayabilmek için atılan bir adım olduğu açıktı. Açıklamanın, Burhan’ın her seferinde, ordunun 3 Haziran 2019 tarihinde Hartum'daki Genel Kurmay Başkanlığı önünde düzenlenen oturma eyleminin katliamla dağıtılmasına karıştığı yönündeki suçlamalarla çevrili eski sorunlardan kaçtığı gibi yeni bir kaçış hamlesi olduğu ortada.
Tüm göstergeler, açıklamanın, 25 Ekim darbesinin bugün geldiği kriz durumunu ve bir önceki yazımızda o gün için olası bazı senaryolara değindiğimiz 30 Haziran'ın yansımalarının hızlı sonuçlarından biri olduğunu gösteriyor. Söz konusu yazımızda direniş komitelerinin darbeci yönetimi devirmek için yeni stratejiler bulabileceklerine işaret etmiştik. Aslında bu, direniş komitelerinin darbeci yönetimi devirme planlarında kalıcı bir strateji olarak Hartum'da dört büyük oturma eylemi düzenlemesiyle oldu. Bu aynı zamanda devrimin güçlerinin birliği ve bu birliğe ulaşılmasının yolları hakkında birçok tartışmanın yapılmasına izin veren özgür bir oluşturuyor. Devrimci güçler birlik olmaya ne kadar yaklaşırlarsa, darbeci yönetimin düşüşü de o kadar yakındır.
Bu yüzden Burhan'ın açıklaması, 30 Haziran'ın etkilerinden ve yansımalarından biri olarak, devrim güçlerine birliğin ve sallanmaya başlayan darbe yönetimini yıkmak için ortak bir program aracılığıyla tüm devrim güçlerini kendine çeken bir cumhuriyet cephesi olarak tek bir başlık için amansız bir arayışın gerektiği konusunda güçlü bir mesajdı. Burhan’ın açıklamasında açıkça işaret ettiği plan, bir şekilde siyasi arenada kartların yeniden karılmasını ve sivil güçleri bunda önemli bir çıkarı olan Müslüman Kardeşler’in (İhvan-u Müslimin) yanı sıra darbeyi destekleyen güçlerle karşı karşıya bırakıp bir tezat oluşturarak orduya yöneltilen darbe suçlamasını reddetmeyi amaçlıyor.
Tüm bunlarla birlikte ÖDBG, geçtiğimiz Salı günü Burhan'ın açıklamasına yanıt vermek amacıyla düzenlediği basın toplantısında, Burhan’ın iş birliği yapma çağrılarına yanıt verilmediğini açıkça belirtirken ÖDBG’nin bazı liderleri, devrim güçleri lehine olumlu sonuçların yakında ortaya çıkacağını müjdelediler. Bu, devrimci güçler arasında ortak bir devrimci eylem için merkezi bir birlik ihtiyacı ve devrimci güçlerin darbeci yönetimi devirmeye yönelik birleşik programının içeriği hakkında yapılan tartışmanın bir sonucu olabilir.

Sudan Devrimi’nde Komünist Parti sorunu
Sudan devrimi meselesiyle ilgili belki de en önemli sorunlardan biri, Komünist Parti'nin, devrimci bir söylemle özdeşleştirmeye çalıştığı, kendi reçetesine ve devrimci eylem programına özgü bir politik doğruculuk önerme ısrarıdır. Ancak bu öneri, doğası gereği oldukça değişken olan siyasi bir gerçekliğin olası sonuçlarına dair neredeyse kati olan algılarla arındırıcı bir vizyona dayanıyor. Bu vizyon, komünistlerin 30 Haziran’da hem Ümmet Partisi'ni hem de Ulusal Kongre Partisi’ni darbe yanlısı olmakla suçlayan açıklamaları gibi kritik zamanlarda bile bazı büyük devrimci taraflara karşı açıklamalarda bulunarak kendi vizyonuna ters düşen diğer devrimci güçlere ihanettir. Komünist Parti, eski kati ve partizan gündemine göre uluslararası veya bölgesel güçlerin katkıda bulunduğu herhangi bir çözümün gerçek bir çözüm olarak görmediği ve asıl çözümün Sudanlıların ulaşacağı bir çözüm olduğunu sanıyor. Peki Sudan toplumu ve devrimci güçler bunu herhangi bir dış müdahale olmadan başarabilir mi? Tabii ki bu boş bir iddiadır. Zira bugün Sudanlı tüm güçler, otuz yıl boyunca iktidarda olan Müslüman Kardeşler rejiminin Sudan toplumunun bileşenlerini zehirleyerek, siyasi arena ve devlet yapısını yok ederek verdiği zararın farkındalar.
Şimdi burada arkasında karşılıklı çıkarların yattığı yabancı taraflarla iş birliği olmaksızın kendi kendine birlik için, Komünist Parti'nin gündemi, bilgi ve iletişim devrimi zamanlarının algı sistemleri, medya ve sosyal ağları ile değişen dünyanın ifadelerinde neden olduğu büyük farklılıkları dikkate almadan halen klasik devrimlerdeki gibi herhangi bir yabancı müdahaleyi sürekli bir komplo olarak görüyor. Oysa artık devrimlerin başarıya ulaşmasının kriterleri, klasik devrimlerdeki düşünce tarzının dışında düşünmeyi gerektiren son derece karmaşık ilişkiler ağıdır. Öyle sanıyorum ki Komünist Parti'nin geldiği durum, özellikle direniş komitelerinden bazılarının Komünist Parti'nin şiirler, şarkılar, sanatsal çizimler ve duvarlara yazılan sloganlar gibi eylemlerde bulunulması söyleminden etkilenmeleri nedeniyle onun devrimci söyleminde ifade ettiklerinin uygulanabilirliğinin tüm devrimci güçlerle tartışılması gerektiriyor.  Ancak bu harekete geçirici söylem, siyasi gerçekliğin üretimini içten ve dıştan kontrol eden değer, içerik, dönüşüm ve kader kavramları ve bunlarla ilgili yasalar hakkında akıcı bir düşünceye ve farkındalığa sahip sağlam bir siyasi planlamayı içermiyor.
Komünist Parti'nin söyleminin mevcut siyasi eylem bankasında boş bir çek olduğunu söylemeye gerek olmadığını tahmin ediyorum. Neyse ki, Komünist Parti’nin siyasi aktörlere karşı uyguladığı aşırı özgür eleştiriyi kınayan Sudanlı düşünür Hişam Ömer en-Nur’ın yazdığı ciddi makale ve Bekri el-Cak’ın bazı eleştiriler önerilerin olduğu bazı makaleleri gibi derinlemesine yazılar kaleme alındı. Bu makalelerin, direniş komitelerindeki birçok kişinin, Komünist Parti’nin aşkın bir partizan benlik ve siyasi taktikler aracılığıyla yürüttüğü yönteme dikkatlerini çekeceğini ve daha sonra partinin bencil sloganlarına ilgi duymayı bırakacaklarını düşünüyorum. Çünkü partinin karmakarışık sloganlarının ve taktiklerinin yol açabileceği sonuçlar hakkında derin bir düşünce ile eski fikirlerin neden olabileceği tehlikeyi anlayacaklardır. Bu yüzden ÖDBG’nin, sivil güçlerin ve birçok Sudanlı araştırmacının ve düşünürün direniş komiteleriyle darbe yönetimini yıkmaya yönelik eylemin içeriğine dair birleşik bir program konusunda verilecek garantilerle açık ve uzun diyaloglar gerçekleştirmelerinin önemli olduğuna inanıyorum. Bununda ancak direniş komiteleri ve devrimci güçlerle Komünist Parti'nin siyasi gündeminin uygulanabilirliğini eleştirmek ve basit yapısını ve içi boş sloganlarını ortadan kaldırmak için açık tartışmalar ve diyaloglarla yapılabileceğini düşüyorum.  Bu tartışmalara ve diyaloglara büyük bir katılımın olması Devrimci Cephe’nin darbeci yönetimi devirmeye yönelik programını sağlamlaştırmaya ve güçlendirmeye hizmet edecektir.
Belki de bugün Sudanlı komünistler, Vietnamlı büyük komünist lider Ho Chi Minh'in devrimci mücadeledeki araçlarınızla ilgili özeleştiri yapmanız gerektiği yönünde söylediği, “Kendinizi düşmanla kesiştiğiniz bir noktada bulursanız aynada yüzünüze bakar mısınız?” sözleri üzerine derin derin düşünmeliler. Sudan Komünist Partisi belki de bugün Sudan devrimindeki siyasi eylem gündeminin Müslüman Kardeşler’in değirmenine su taşıdığının henüz farkına varamamış olabilir?

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Indpendet Arabia’dan çevrilmiştir.



Batı Şeria'da olanlara benzer şekilde… İsrail özel kuvvetleri Gazze Şeridi'ndeki faaliyetlerini yoğunlaştırdı

Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'daki İsrail ordusu mensupları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)
Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'daki İsrail ordusu mensupları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)
TT

Batı Şeria'da olanlara benzer şekilde… İsrail özel kuvvetleri Gazze Şeridi'ndeki faaliyetlerini yoğunlaştırdı

Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'daki İsrail ordusu mensupları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)
Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'daki İsrail ordusu mensupları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)

19 Mayıs'ta İsrail'in gizli gücü ya da özel kuvvetler olarak adlandırılan bir grup, Direniş Komiteleri'nin askeri kanadı Nasır Selahaddin Tugayları'nın liderlerinden Ahmed Sarhan'a Han Yunus'ta hızlı bir operasyonla suikast düzenledi.

Bu, Batı Şeria'da Filistinli aktivistlere karşı yürütülen operasyonlara benzer görevler yürüten gizli bir gücün ilk ‘aleni’ operasyonuydu.

Ancak Gazze Şeridi daha önce de Batı Şeria'da olduğu gibi benzer güçlerin operasyonlarına ve ardından askeri takviyelere tanık olmuştu. Haziran 2024'te Nuseyrat'ta ve aynı yılın şubat ayında Refah'ta olmak üzere kaçırılanların kurtarılması için yapılan operasyonlarda da durum böyleydi.

Filistinliler cuma günü Cenin yakınlarındaki Raba köyünde topraklarına el konulmasına karşı düzenledikleri gösteride göz yaşartıcı gaza maruz kaldılar. (Reuters)Filistinliler cuma günü Cenin yakınlarındaki Raba köyünde topraklarına el konulmasına karşı düzenledikleri gösteride göz yaşartıcı gaza maruz kaldılar. (Reuters)

Nasır Selahaddin Tugayları komutanını hedef alan operasyonda, tespit edildikten sonra gücün geri çekilmesini sağlamak için helikopter ve insansız hava araçlarının (İHA) müdahalesi dışında askeri takviye yapılmadı.

Şarku’l Avsat'a konuşan saha kaynakları, İsrail özel kuvvetlerinin son aylarda Gazze Şeridi'ndeki faaliyetlerini yoğunlaştırdığını ve belirli yerlerin tespit edilmesi, izlenmesi ve buralara kimlerin girip çıktığının takip edilmesinde rol oynadığını bildirdi.

Sızma, adam kaçırma ve cinayet

Dün öğleden hemen önce, askeri araçların konuşlandığı yerin birkaç yüz metre uzağında bulunan bir İsrail özel kuvveti, Refah'ın kuzeybatısında bulunan Kızıl Haç sahra hastanesi yakınlarına sızdı ve bir grup insana ateş açtı.

Daha sonra bu gücün Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı Sahra Hastaneleri Müdürü Mervan el-Hams'ı kaçırdığı ve uluslararası ajanslar için hastanelerin çalışmaları hakkında bir belgesel çekmekte olan foto muhabiri Tamir ez-Zeanin'i öldürdüğü ortaya çıktı. Operasyonda, Sağlık Bakanlığı'nda el-Hams ile birlikte çalışan bir yönetici de yaralandı.

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı Sahra Hastaneleri Müdürü Mervan el-Hams (Reuters)Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı Sahra Hastaneleri Müdürü Mervan el-Hams (Reuters)

Operasyonu gerçekleştiren güç, el-Hams'ı kaçırdıktan sonra Refah'ın batısındaki el-Alem bölgesinde bulunan İsrail güçlerine doğru geri çekildi.

Bu gücün genellikle Arapça bilen İsrailli gizli ajanlardan mı oluştuğu yoksa son birkaç aydır Gazze Şeridi'nde adı sıkça anılan ve özellikle İsrail tarafından tamamen işgal edilmiş olan Refah bölgesinde aktif olan Yaser Ebu Şebab'a bağlı silahlı grupların üyeleri mi olduğu konusunda çelişkili haberler vardı.

Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'da bir caddede ilerleyen İsrail askeri araçları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'da bir caddede ilerleyen İsrail askeri araçları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)

Şarku’l Avsat'a konuşan görgü tanıklarına göre operasyonu gerçekleştiren güç, Filistin plakalı sivil bir ciple seyahat ediyordu. Önce kimlikleri tespit edilmeden bir grup insana ateş açtılar ve daha sonra el-Hams olduğu tespit edilen kişiyi kaçırdılar.

‘Tehlikeli bir emsal’

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı Sahra Hastaneleri Müdürü Mervan el-Hams daha önce Ebu Yusuf en-Neccar Hastanesi'nden sorumluydu ve bir kere evi bombalanmıştı.

Sağlık Bakanlığı el-Hams'ın kaçırılmasını kınayarak olayı ‘Gazze Şeridi'ndeki hasta, aç ve acı çekenlerin sesinin doğrudan hedef alınması anlamına gelen tehlikeli bir emsal’ olarak nitelendirdi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada şöyle denildi: “Açlıktan ölen çocukların acısını, ilaçtan mahrum kalan yaralıların acısını ve hastane kapıları önündeki annelerin feryatlarını dünyaya duyuran en önde gelen insani ve tıbbi seslerden birini hedef alan bu korkakça eylem, gerçeği susturmak ve en kötü sağlık ve insani felaketi yaşayan tüm bir halkın acısını gizlemek için önceden planlanmış bir niyeti yansıtmaktadır.”

Saldırıyı ‘ifade özgürlüğü ve insani yardım çalışmalarının ciddi bir ihlali’ olarak değerlendiren Bakanlık, el-Hams'ın güvenliğinden İsrail’i tamamen sorumlu tutarak derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmasını talep etti.

Ramallah'ın doğusundaki Burka köyünde 15 Temmuz 2025 tarihinde yerleşimciler tarafından yakılan araçların arasında yürüyen bir Filistinli (AFP)Ramallah'ın doğusundaki Burka köyünde 15 Temmuz 2025 tarihinde yerleşimciler tarafından yakılan araçların arasında yürüyen bir Filistinli (AFP)

El-Hams'ın kaçırılmasının gerçek nedenleri bilinmiyor. Ancak sahadaki kaynaklar, bunun tıbbi ekipleri hedef alma ve hastane yöneticilerini kaçırıp tutuklama girişiminin bir parçası olabileceğini tahmin ediyor. Nitekim Şifa Hastanesi Müdürü Muhammed Ebu Selmiye ve Kemal Advan Hastanesi Müdürü Husam Ebu Safiye ile de benzeri yaşanmıştı. Amaç, 7 Ekim 2023 olaylarında yaralanmalarından sonra ya da sonrasında yakınlarında gerçekleşen İsrail bombardımanlarında yaralanıp Gazze’deki hastanelerde tedavi edilmiş olabilecek kaçırılmış İsraillilerin akıbetini öğrenmek olabilir.

Casusluk, izleme ve gözetleme

Bu olay, silahlı kişilerin Gazze şehrinin güneyindeki Tel el-Hava mahallesinde Heysem Şimali adlı bir Filistin vatandaşını susturucu takılı tabancalarla öldürmesinden yaklaşık on gün sonra meydana geldi.

Elektronik mühendisi olan Şimali'nin katilinin kimliği henüz doğrulanmadı. Bazı kaynaklar onun bir Hamas aktivisti olduğunu doğrularken, ölümünün koşulları şu anda araştırılıyor.

Geçtiğimiz haftalarda İsrail, Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nda aktif olan bazı mühendislere suikast düzenledi.

Batı Şeria'daki Ramallah sokaklarında dün Gazze Şeridi ile dayanışma amacıyla bir gösteri düzenlendi. (AFP)Batı Şeria'daki Ramallah sokaklarında dün Gazze Şeridi ile dayanışma amacıyla bir gösteri düzenlendi. (AFP)

İsrail, Mart 2024'te Şifa Tıp Kompleksi'ne saldırıp üst düzey bir Hamas yetkilisi olan İç Güvenlik Servisi Operasyon Direktörü Faik el-Mebhuh'u öldürdüğünde özel bir güç kullanmıştı.

Şarku’l Avsat'a konuşan saha kaynakları, İsrail özel kuvvetlerinin muhbirler yardımıyla evleri ve binaları izleyerek buralara kimlerin girip çıktığını öğrenmeye çalıştığını söyledi.

Faaliyetlerini itiraf eden muhbirlerin yakalandığını ve sorgulandıktan sonra haklarında ‘saha’ tedbirleri alındığını da ifade ettiler.

Kaynaklar, bu güçlerin aktivistlerin, vatandaşların ve hastaneler dahil bazı yerlerin hareketlerini gözetlemek ve izlemek için kameralar ve dinleme cihazları yerleştirdiğini ve bu cihazların çoğunun yakın zamanda ortaya çıkarıldığını bildirdi.

Kaynaklar, Kassam Tugayları'nın güvenlik ve istihbarat birimlerinin özel kuvvetlerin Gazze Şeridi'ndeki faaliyetlerini yakından takip ettiğini ve grup aktivistlerine bu kuvvetlerden gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı uyanık ve tetikte olmaları, hafif silahlar ve el bombaları taşımaları yönünde sıkı talimatlar verildiğini belirtti.