Fransa, Riyad ile çeşitli alanlarda iş birliği ve ortaklığı daha da derinleştirme noktasında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Paris ziyaretine büyük bir önem veriyor. Elysee Sarayı'nın, Prens Muhammed bin Selman ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un pek çok konuyu tartışacağı önemli bir görüşmeye ev sahipliği yapması bekleniyor.
Prens Muhammed bin Selman'ın Avrupa turunun ikinci ayağı olan Paris ziyareti, Fransa Cumhurbaşkanı'nın resmi daveti üzerine gerçekleşecek. Ziyaret, Rusya-Ukrayna savaşının ve bunun enerji sektöründeki yansımalarının, gıda krizinin, Rusya’ya uygulanan sert ve çeşitli yaptırımlar sebebiyle Moskova ve Batı ülkelerinin başkentleri arasında yaşanan gerginliğin ve Rusya’yı uluslararası alanda yalnızlaştırma çabalarının baskın olduğu bir uluslararası bağlamda gerçekleşiyor. Bununla birlikte Yemen savaşı, ateşkesin akıbeti, İran nükleer dosyası, İran ile ilişkiler, Körfez bölgesinde istikrarı ve güvenliği sağlama, terörle mücadele, Suudi Arabistan ve Fransa’nın Lübnan’ı içinde bulunduğu krizlerden kurtarma ve gelecek cumhurbaşkanlığı seçimlerini gerçekleştirme çabaları, kurumsal boşluğun oluşmasından kaçınmaya çalışma, Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın görev süresinin bitmesiyle yeni cumhurbaşkanının seçilmesi ve Filistin-İsrail anlaşmazlığı gibi bölgesel meseleler iki taraf arasındaki görüşmelere konu olacak. Ayrıca iki ülke, tüm alanları kapsayan bir ‘stratejik ortaklık’ ile birbirine bağlanan ikili ilişkiler dosyası da giderek daha geniş alanları kapsaması yönündeki ortak arzu ile birlikte görüşmelerde ele alınacak.
Kusursuz Suudi-Fransız ilişkileri
Suudi-Fransız ilişkilerinin kusursuz olduğu, tartışılan konuların çoğunda iki ülkenin izlediği politikaların örtüştüğü ve gerek İran nükleer dosyası gerekse başka bir konuda olsun yaklaşımların ‘farklı’ olması durumunda, iki tarafın ortak tutumlar arayışı içine girdiği ve diyaloğu tercih etme konusunda bir fikir birliği var. Fransız kaynakları, Paris'in her zaman Yemen'deki Körfez girişimlerini desteklediğini, ateşkesi övdüğünü, Husilerin Suudi Arabistan'a yönelik saldırılarını ve İran müdahalesini kınadığını ve Körfez bölgesinde güvenlik ve istikrarın sağlanması için çabaladığını belirtiyor. Lübnan dosyası gibi Yemen dosyası da Paris ve Riyad arasındaki görüş birliğinin bir örneği. Söz konusu kaynaklar, Prens Muhammed bin Selman ile Cumhurbaşkanı Macron arasındaki kişisel ilişkilerin önemine de odaklanıyor. Sonuncusu, geçen yılki Cidde görüşmesi olmak üzere her görüşmeyle birlikte aralarındaki ilişkiler gelişti ve daha da sağlamlaştı.
Fransa'nın eski Riyad Büyükelçisi Bertrand Besancenot, Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, “Prens Muhammed bin Selman'ın ziyareti, iki ülke arasında tüm siyasi ve ekonomik düzeylerde ilişkilerin arttığının göstergelerinden biridir. Dost ülkelerin, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ve etkilerinin ardından küresel ekonominin çarkını yeniden döndürmek için el ele vermeleri doğal” ifadelerini kullandı. Ayrıca G20 üyesi olan Suudi Arabistan ve Fransa'nın önümüzdeki zirvede çabalarını birleştireceklerine ve ‘Suudi Vizyon 2030’ projesinin uygulanması çerçevesinde birlikte çalışacaklarına dikkat çekti.
Veliaht Prens'in ziyareti, girişimleri genişletmek için bir fırsat
Eski Büyükelçi açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Veliaht Prens'in ziyareti, istişareleri artırmak ve ortak girişimleri genişletmek için bir fırsat niteliğinde. Hiç şüphesiz bu, iki ülkeyi yıllardır bir araya getiren stratejik ortaklığı daha da güçlendirecek. Değerlendirmelerime göre daha yakın ilişkilerin kurulmasına katkıda bulunacak olan Prens Muhammed bin Selman'ın Paris ziyareti, gerilimi düşürmede rol oynayacak ve bu da dünyanın yararına olacak. Öte yandan finansal gücünü yeniden kazanan Suudi Arabistan, başlattığı büyük projelerin uygulanmasında ilgili taraflarla iş birliği yapmak istiyor. Dolayısıyla Suudi Arabistan ile kadim bir dostluğu olan Fransa, Suudi Arabistan’ın projelerine uyum sağlayabiliyor ve enerji, ulaşım, iletişim, çevre, sağlık, güvenlik, rehabilitasyon ve kültür sektörlerinde yeteneklerini, bilgisini ve uzmanlığını ortaya koymaya hazır.”
Besancenot, içinde bulunulan zamanın iki taraf arasında ‘karşılıklı yatırımları teşvik etmek için uygun’ bir zaman olduğunu vurguladı. Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF) Başkanı Yasir er-Rumayyan'ın son zamanlarda Versay Sarayı'ndaki ‘Fransa’yı Seç’ forumuna küresel yatırımları çekmek için katılmasının, iki ülkenin bu faaliyetleri geliştirmeye istekli olduğunun bir göstergesi olduğuna dikkat çekti. Belirsizliğin hâkim olduğu bir zamanda, ortaklıkların çeşitlendirilmesinin hiç şüphesiz stratejik bağımsızlığın korunmasına katkı sağlayacağını savunan Besancenot, ‘özellikle on yıllardır dost olan iki ülkenin daha yakın ilişkiler aramasının doğal’ olduğunu vurguladı.
Paris Ortadoğu'da kendisine rol arayışı içinde
Fransız tarafı yaklaşan görüşmeyi, geçen haftanın başından beri Elysee Sarayı'nın ev sahipliği yaptığı ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı, Mısır Cumhurbaşkanı ve Filistin Yönetimi Başkanı'nı içeren bir dizi zirvenin taçlandırılması olarak görüyor. Buna paralel olarak bugün Afrika turundan dönen Macron bir dizi telefon görüşmesi yaptı. Bu kapsamda İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile de görüşen Macron, Reisi’yi nükleer dosyayla ilgili Tahran'a yapılan teklifi kabul etmeye çağırdı. Suudi-Fransız ilişkilerini takip edenler, Prens Muhammed bin Selman'ın Arap dünyasına ve Türkiye'ye yaptığı ziyaretlerin yanı sıra, Cidde'deki Suudi-ABD ve Körfez-Arap-ABD zirvelerinin ardından çıktığı Avrupa turunu Suudi Arabistan diplomasisinin dinamizminin bir göstergesi olarak görüyorlar. Gözlemciler aynı zamanda Macron'un harekete geçerek ülkesini Ortadoğu'nun diplomatik haritasına koymak istediği görüşünü paylaşıyorlar. Fransız kaynaklar, Macron'un geçen yıl ağustos ayında düzenlenen ve Suudi Arabistan, Türkiye ve İran dışişleri bakanları da dahil olmak üzere bölgedeki tüm tarafları bir araya getiren Bağdat konferansının deneyimini yeniden oluşturmaya çalıştığını belirttiler. Fransa’nın görüşüne göre bu tür bir konferans veya zirve, gerilimi azaltacak ve tüm taraflar arasında diyalog kurulması için bir platform sağlayacak. Paris, tekrar yürürlüğe konulmak üzere 17 ay önce Viyana'da hakkında müzakerelerin yapılmaya başlandığı İran nükleer anlaşmasının ABD-İran anlaşmazlıkları nedeniyle etkinleştirilememesinin bölgede gerilimi tırmandırmasından endişe ediyor. Bu yüzden Macron, bölgedeki liderler ile fikrini paylaştı ve Fransız kaynaklarına göre bugüne kadar ‘olumlu tepkiler’ aldı. Ancak bugüne kadar Fransız kaynakları böyle bir konferans için belirli bir tarihten söz etmedi. Kısacası Ortadoğu’daki pek çok ülke ile olan iyi ilişkilerine, ABD'nin Rusya-Ukrayna meselesiyle meşgul olmasına ve ABD Başkanı Joe Biden'ın Ortadoğu gezisinden elde ettiği ‘mütevazı’ sonuçlara güvenen Paris, Ortadoğu'da önemli bir oyuncu olmak için bir fırsat yakalamış durumda. Dolayısıyla Avrupa Birliği (AB) içindeki konumuna ve diplomasisinin dinamizmine dayanan Paris, bölgenin en büyük ekonomisine sahip siyasi, dini, ekonomik ve entelektüel bir ağırlığı olan Suudi Arabistan ile ortaklığı, Fransız ve Suudi tarafları için kârlı bir kart olarak görüyor. Ancak özellikle de Paris için. Zira Fransa’nın Lübnan dosyasında olduğu gibi diğer dosyalarda etkisi artıyor. Bu değerlendirmeye göre, Prens’in Avrupa turunun Paris ayağının önemi ve Fransa'nın bu ziyaretten yüksek beklentileri olduğu anlaşılıyor.
Fransa’nın Suudi Arabistan ile kültürel iş birliğini derinleştirme arzusu
Suudi Arabistan'ın Fransız tarafı ile halihazırdaki dinamik iş birliği çerçevesinde kültür sektörüne büyük önem verdiği herkesçe bilinen bir gerçek. Eski Fransa Kültür Bakanı ve Arap Dünyası Enstitüsü Başkanı Jack Lang Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, Riyad ile kültürel iş birliğinin ‘halihazırda gelişmekte’ olduğu ve her iki tarafta da bunu daha da ileriye taşımak için ‘güçlü bir arzu’ bulunduğunu söyledi. Suudi Arabistan'ı pek çok kez ziyaret eden Lang, iki taraf arasındaki mevcut iş birliğinin ‘örnek’ teşkil ettiğini vurguladı. Lang, Prens Muhammed bin Selman'ın ziyareti vesilesiyle Cumhurbaşkanı Macron'a Riyad ile kültür, bilim, sinema, sanat ve müze alanlarında iş birliğini derinleştirme çağrısında bulunan bir mektup gönderdi. Lang, ‘Suudi Arabistan'da, Suudi toplumunun tamamını kapsayacak şekilde entelektüel, kültürel ve sanatsal alanlarda Prens Muhammed bin Selman liderliğinde gerçekleşen kültürel devrime dikkat çekti. Ayrıca, tiyatro ve müzik alanındaki yeniliklerin yanı sıra Cidde'deki ilk festival ile de görülen sinema sektöründeki kalkınmaya övgüde bulundu. Lang, Veliaht Prens'in Riyad'ı ‘büyük bir kültür başkenti’ haline getirmeye, eğitim ve bilimsel araştırmalarda öncü yapmaya yönelik arzusundan övgüyle söz etti.
Fransa'nın Prens Muhammed bin Selman'ın ziyaretinden beklentileri yüksek. Paris, Avrupa'da eşi görülmemiş bir şekilde petrol ve doğalgaz fiyatları yükselirken, yeterli miktarda alternatif olabilecek petrol ve gaz kaynakları aramaya yönelik ilgisini gizlemiyor. Ancak Riyad, Batı'nın petrol üretimini artırma talebi konusundaki tutumunu açıkça ifade ederek, Rusya'yı da içeren Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubunun kararlarına bağlılığını vurguladı. İki gün önce Riyad'daki Fransız Büyükelçiliği'nden diplomatik bir kaynak, Alman Haber Ajansı'na (DPA) verdiği röportajda, Fransa'nın ziyaretten ve Suudi-Fransız İş İnsanları Konseyi’nin yanı sıra ‘Suudi-Fransız Stratejik Ortaklık Konseyi’nin kurulmasından bazı beklentilerini açıkladı. Kaynak, iki tarafın enerji alanındaki iş birliğinin boyutunu ve devlete ait Suudi Arabistan Askeri Endüstrileri Şirketi (SAMI) ile Fransız Naval Group arasında Şubat 2019'da imzalanan mutabakat zaptı ışığında Suudi Arabistan'da gemi ve fırkateyn üretimi alanındaki iş birliğinin gidişatını gözden geçireceklerini belirtti. Suudi Arabistan'da uçak iskeletleri üretmek için bir ortak girişimin kurulmasının yanı sıra Macron'un geçen yılki Suudi Arabistan ziyareti sırasında açıklanan savunma sektörü ile ilgili bir dizi iş birliği projesi Veliaht Prens’in yakında gerçekleştireceği ziyarette ele alınacak. Prens Muhammed bin Selman'ın 2018 yılında Veliaht Prens olarak yaptığı Paris ziyareti, 18 milyar dolar değerinde 19 anlaşma ve protokolün imzalanmasıyla sonuçlanmıştı. Bunlar; turizm, kültür, sağlık ve tarımın yanı sıra petrokimya ve su arıtma gibi endüstriyel sektörleri kapsıyordu.