Husiler, 12 milyon Yemenliye insani yardımı engelliyor

Sana’da yiyecek dağıtan bir kurumda bekleyen Yemenliler (EPA)
Sana’da yiyecek dağıtan bir kurumda bekleyen Yemenliler (EPA)
TT

Husiler, 12 milyon Yemenliye insani yardımı engelliyor

Sana’da yiyecek dağıtan bir kurumda bekleyen Yemenliler (EPA)
Sana’da yiyecek dağıtan bir kurumda bekleyen Yemenliler (EPA)

Yemen'de Husi milislerin yolsuzluğu, insani yardım alanında çalışan Birleşmiş Milletler (BM) yetkililerini, grubun kontrolü altındaki bölgelerdeki yardım çalışmalarını azaltmaya gitmeye zorladı. Reuters'e konuşan BM kaynaklarının açıklamalarına göre, bu bölgelerdeki yaklaşık 12 milyon kişiye yönelik gıda yardımı da bu çalışmalar arasında yer alıyor.
Çeşitli kurumların çalışanlarının, Husi liderlerinin yolsuzluğunu ve insani yardımları engelleme çalışmalarını durdurmak için geçtiğimiz yıl yürüttüğü yoğun uluslararası çabaların, çıkmaza girdiği anlaşılıyor.
Yardımı azaltma sürecinin önümüzdeki ay başlayacağını öne süren BM kaynakları, “bağışçılar ve insani yardım kuruluşlarının bu yardımların hak edenlere ulaştırılacağını artık garanti edemediğini” ifade ediyor.
Şarku'l Avsat'ın Reuters’dan aktardığı habere göre, insani yardım sektöründeki kaynaklar, Sanaa'yı ve nüfusu yoğun olan bölgeleri kontrol eden Husi grubunu her türlü yardımın hak eden kişilere ulaştırılmasını engelleyerek olabildiğince imkansız kılmakla suçluyor.
Üst düzey bir BM yetkilisi, konuyla ilgili açıklamasında şöyle söylüyor:
“Kuzey Yemen'deki çalışma ortamı, son birkaç ay içinde önemli ölçüde bozuldu. İnsani yardım çalışanları artık yardım sağlamak konusundaki tehlikelerin üstesinden gelemiyor. Bu vaziyet düzelmedikçe, bağışçıların ve çalışanların yardımları kesmekten başka seçeneği kalmayacak.”
Söz konusu açıklamalara göre, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) denetiminde her ay 12 milyondan fazla insana yapılan gıda yardımları da bu kapsamda azaltılacak.
Meşru hükümetteki kaynaklar, grubu kendi kontrol alanlarında yardım yapacak olan kuruluşları projelerinin yüzde 20'sini ödemeye zorlamakla suçluyor.
Uluslararası kaynaklar ya da BM kuruluşları, bu adımının tam olarak atıldığını resmi olarak açıklamasa da, azaltma kararının önümüzdeki Mart ayında başlayacağı görüşü mevcut.
“Açlıkla savaşanların elinden lokmalarını almak”
Görünüşe göre BM ajansları, WFP İcra Direktörü David Beasley’in geçtiğimiz yılın başlarında Husi grubunu “Açlıkla savaşanların elinden lokmalarını almakla” suçladığı sırada ifade ettiği gibi “bardağı taştığı noktaya” ulaştı. Söz konusu açıklamasında Beasley, yardım programının, grubun bu yaklaşımını terk edip insani yardımı engelleyen davranışını değiştirmemesi durumunda, grup tarafından kontrol edilen alanlara gıda yardımı sağlanmasının kademeli olarak askıya alınacağını açıklamıştı.
Yardım miktarıyla oynandığını ifade eden Beasley, Husileri kendi milislerini beslemek için ihtiyaç duydukları yiyecekleri, dolandırıcılık ve hırsızlık yaparak bu yardımlar arasından elde etmekle suçlamıştı. Aynı zamanda, grubu “program temsilcileriyle işbirliği içinde tüm engellerin üstesinden gelmek için çabaladığını” söylediği meşru hükümetin aksine “Yemen'deki çocukların ölümünden sorumlu” tutmuştu. Beasley’e göre, grubun liderleri, gruba yardım konvoylarının ihtiyacı olan insanlara ulaşmasını engelleme ve bu konuda işbirliği yapmama talimatı veriyor.
WFP, grubun yolsuzluğunu durdurmak için yürüttüğü baskıların bir parçası olarak, 18 Haziran 2019'da Sana'da yapılan gıda dağıtımının bir aydan fazla süreyle askıya alınacağını açıklamıştı. O zaman konuyla ilgili yapılan açıklamada “Sana’daki gıda yardımından yararlanan bazı vatandaşlar herhangi bir gıda yardımı almadıklarını söylüyor. Diğer bölgelerde ise insanlar bu yardımlardan mahrum bırakılıyor” ifadeleri kullanılmıştı.
Konuyla ilgili çalışmalar kapsamında, Husilerin programı dâhilinde dağıtım merkezinde verilen gıda yardımlarını yasadışı yollarla kamyonlarla taşıdığı fotoğraflandı. Aynı zamanda yardım kayıtlarında oynamaların yapıldığı, hatta bazı yardımların satıldığı kanıtlandı.
BM’ye ait en son raporlarda ise Husi milislerin özellikle Hudeyde, Ed-Dali ve Hacca’da yaşayan yaklaşık 6 milyon kişiye yardım ve hizmet sunulmasını engellediği açıkça ortaya çıktı.
Engelleme ve kısıtlamalar
Bu kısıtlamaların en kötüsü ise grubun “Yüksek Siyasi Konsey” (darbe iktidarı konseyi) olarak adlandırılan en üst düzey darbeci kuruma bağlı olarak İnsani Yardım ve Afetle Mücadele Koordinasyon Yüksek Konseyi kurması ve çeşitli illerde şubeler açmasıydı.
Grubun kontrol alanlarında herhangi bir projenin uygulanmasına onay ya da ret verilmesi, insani yardımların yollarını ve bu alanda çalışanları belirleyen bu Husi kurumun yetki alanına giriyor.
Husi kontrolündeki bölgelerde insani projelerin yürütülmesine onay verilmesi ortalama 100 gün sürüyor. Diğer yandan grup, 32 milyon dolar fon sağlanarak yaklaşık bir buçuk milyon insanın hayatının kurtarılacağı 11 projeyi daha önceden reddetti.
BM raporlarına göre grup, 2019’un Haziran-Temmuz ayları arasında, 300 farklı olayla gıda yardımlarını önledi; bu da 4,9 milyon ihtiyaç sahibini etkiledi.
Aynı zamanda 2018’de iki ay boyunca yaklaşık  bin 200 ton yiyecek yasadışı şekilde grup tarafından ele geçirildi. Grup, bu gıdaların bir kısmını haksız yere dağıttı; bir kısmını ise sattı.
Yemen Yardım Yüksek Komitesi, 2015-2018 döneminde 88 yardım, ticaret ve petrol gemisinin Husiler tarafından tutuklandığını, 697 yardım kamyonunun yağmalandığını ve el konduğunu, 4 kamyonun ise patlatıldığını belgeledi. Diğer yandan BM kurum ve çalışanlarına yönelik 16 farklı saldırı vakası, aynı zamanda öldürme, adam kaçırma ve çeşitli kuruluşların ofislerini kapattırma olayları yaşandı.
Yemen hükümeti ise Husileri, Stockholm Anlaşmasının imzalandığı 2018 Aralık ayı ile 2019 Aralık ayı arasında Hudeyde, Ibb ve Sana’ya giden gıda, ilaç, tıbbi malzeme gibi yardımlarla yüklü yaklaşık 440 kamyonu ele geçirmek ve yağmalamakla suçluyor.
Hükümet, grubun aynı zamanda çocuk felci ve domuz gribi için birkaç ildeki tıbbi yardımları yağmaladığını ve sattığını belirtti. Diğer yandan, kontrol altındaki illerde çocuk felci aşısı için Dünya Sağlık Örgütü'e (WHO) ait 600 milyon Riyal’in grup tarafından yağmalandığı ifade edildi.
Geçen yıl, 120 personelin Hudeyde’de bulunan WFP deposuna erişmesini engelleyen grup, bu depoları birden fazla kez bombaladı ve yardımların büyük bir kısmın yok olmasına neden oldu.
Fransız yardım kuruluşu Teknik İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’nın (ACTED) (WFP’nin Hucce’deki ortağı) 20 çalışanının tutuklanması ve yardım projeleri yürütmelerinin engellenmesi, pasaportlarına bir haftadan uzun bir süre boyunca el konması da grubun ihlallerinden biriydi.
Yıkıcı davranışlar
Husilerin bu tür davranışlarının yeni bir şey olmadığını belirten Yemenli araştırmacı Dr. Fâris El-Beyl, şöyle söylüyor:

“Yemenlileri öldürmek Husileri tatmin etmemiş olacak ki bu insanlara giden yardımlara bile saldırmak istiyorlar. Birçok tarihçi ve araştırmacı, savaşın dahi bir ahlakının ve insani açıdan sınırının olduğunu söylese de, Husiler bu hususları çiğneyerek bu konuda sınırlarının olmadığını, yağmalayıp yıkmaktan, öldürmekten utanmadıklarını gösteriyor. BM, bu yardımların başına gelenleri,Husilerin bunları nasıl yağmaladığını, nasıl kontrol altına aldıklarını ve nasıl engellediklerini dile getirmede çok geç kaldı. Ancak uluslararası yardımların çekilmesi, Yemen ve Yemenliler için bir felaket olacaktır.”
Dr. Beyl’in bu konudaki önerisi ise şu şekilde:
“Husiler, yardımları geri çekmek yerine insani değerler, yasalar, uluslararası kanunlar ve savaş suçları açısından tehdit edilmeli. Asıl tehdit, yardımların azaltılması değil, aksine arttırılması ve Husilerin bunlara elini süremeyeceği tehdidi olmalı. Uluslararası toplum, yarayı kapamaya çalışmayıp bu yaranın kapanmasını nasıl bekleyebilir? Bu engellemelerin gün yüzüne çıkarılması, aynı zamanda bunların yaşanmaması için daha çok önlem alınması gerekiyor.”



Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Hamas yanlısı Filistinli bir araştırmacının, hareketin siyasi büro üyelerinden birinden kamuoyu önünde özür dilemesi, özellikle bu özrün söz konusu üyenin siyasi bir açıklamasına yöneltilen eleştirinin ardından gelmesi nedeniyle Hamas destekçileri arasında tepkiye yol açtı.

Katar’da yaşayan ve Hamas’a desteğiyle bilinen Filistinli siyasi araştırmacı Mahmud Hamid el-İle, salı akşamı X platformunda, hareketin yine Katar’da bulunan siyasi büro üyesi Muhammed Nazzal’dan özür diledi. El-İle, özrünü bir ay önce aynı platformda Nazzal’ın Hamas’ın silahları ve Gazze Şeridi’ndeki geleceğine ilişkin açıklamalarının ardından paylaştığı bir mesajda yer verdiği ifade nedeniyle yaptı.

Krizin kökeni, geçen yıl ekim ayında Reuters’ın yayımladığı bir habere dayanıyor. Haberde, Nazzal’a Hamas’ın Gazze Şeridi’nde silah bırakıp bırakmayacağı sorulduğunda verdiği yanıt aktarılmıştı. Nazzal, “Evet ya da hayır diyemem” ifadesini kullanmış, ardından “Silah meselesi genel bir ulusal konudur ve yalnızca Hamas’la ilgili değildir. Sahada silahlı gücü olan başka gruplar da var” demişti.

Bu açıklamalar Hamas içinde geniş çapta tepki çekti. Tepki gösterenler arasında, sözlerin muğlaklığı nedeniyle eleştiriler yönelten araştırmacı Mahmud el-İle de vardı. El-İle, açıklamaların hem siyasi büro üyesi tarafından yapılmış olmasına hem de hareketin farklı kademelerindeki, özellikle Gazze’de yaşayan veya aslen Gazze kökenli olan diğer yöneticilerin tutumlarıyla çelişmesine dikkat çekmişti.

Nazzal’ın sözlerine yönelik itirazların büyümesi üzerine Hamas bir açıklama yayımlayarak beyanların ‘bağlamından koparıldığını’ bildirdi.

Paylaşımına gelen tepkilerin ardından birkaç gün sonra eleştirisini silmek zorunda kalan el-İle, krizin bu noktada sona erdiğini düşünüyordu.

Özrün sebebi neydi?

Ancak özrün yayımlanması, bunun nedenine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu. Daha sonra X platformundaki bazı Hamas yanlısı kullanıcıların paylaşımlarına ve Katar’daki hareket kaynaklarının Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre, olayın arka planında Muhammed Nazzal’ın attığı adım bulunuyor. Buna göre Nazzal, uzun yıllardır ikamet ettiği Doha’da Katar resmi makamlarına Mahmud el-İle hakkında şikâyette bulunarak, kendisine hakarette bulunduğu ve manevi zarar verdiği iddiasını gündeme getirdi.

ghy
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

Kaynaklardan birine göre, pek çok kişi, aralarında bazı üst düzey yöneticiler de olmak üzere, arabuluculuk yaparak anlaşmazlığı çözmeye çalıştı, ancak Nazzal, kendisine yönelik ifadeler nedeniyle X platformu üzerinden kamuoyuna açık bir özür yayınlanmasında ısrar etti. Bu şart yerine getirilince, Nazzal’ın başka bir talepte bulunmaması ve anlaşmazlığın kapanması üzerinde uzlaşıldı. Buna rağmen Nazzal’ın ‘maddi tazminat talebinde ısrar ettiği’ ifade edildi.

Hareketle ilişkili başka kaynaklar ise ‘Mahmud el-İle’nin özrünün krizi çözmek için yalnızca ilk adım olduğunu, sürece müdahil olan bazı kişilerin Nazzal’ın öfkesini yatıştırmak ve onu şikâyeti geri çekmeye ikna etmek amacıyla el-İle’yi bu yöne yönlendirdiğini’ aktardı.

Aktivistler arasında öfke

Hamas’ın içinden ve dışından birçok isim özür meselesine tepki gösterdi. Tepki verenler arasında Filistinli gazeteci Muna Havva da vardı. Havva, sosyal medya hesabında, “Filistin’deki özgürlük hareketlerinin tarihinde, ne yaşanırsa yaşansın, bir liderin kendi mensuplarından birini üçüncü bir tarafa ya da başka bir otoriteye şikâyet ettiği tek bir örnek dahi yoktur. Bu davranış ne ulusal örgütlerin ahlakıyla ne de kabile geleneklerinde kabul gören en basit sığınma kurallarıyla bağdaşır. Utanç verici, acı verici, üzücü” diye yazdı.

Havva bir başka paylaşımında ise şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in bugünkü genişlemesi kadar tehlikeli bir dönem görülmedi; tarih de Gazze’de halkımızın yaşadığı kadar vahim bir katliama tanıklık etmedi. Bu felaketin ortasında, halkımızın önde gelen isimlerinden biri, bir gencin attığı bir tweet yüzünden onu başka bir devlete şikâyet ediyor; geçimini ve güvenliğini riske atıyor. ‘Direniş’in liderleri halkımızdan ateş altında direnmelerini isterken, tek bir eleştiri cümlesine dahi tahammül edemiyor.”

Ayrıca Hamas gibi gruplara verdiği destekle bilinen aktivist Cemil Mikdad da konuya ilişkin paylaşım yaptı. Mikdad, “Hamas’tan bir yönetici, Katar’da yaşayan bir Filistinliyi, hakkında Katar mahkemelerinde dava açtıktan sonra uzun bir özür metni yayımlamaya zorladı; üstelik yalnızca kendisini eleştirdiği bir önceki paylaşım yüzünden!” ifadesini kullandı. Mikdad sözlerini şöyle sürdürdü: “Harika gerçekten… Nereye geldik? Halk olarak eleştirme hakkına sahip olduğumuz ve bizi dinlemekle yükümlü olan liderlerimiz, şimdi Arap mahkemelerini bize karşı bir güç olarak kullanıyor. Bu da ne demek oluyor? Siz ne hale geldiniz böyle, cahiller?!”

Hamas’ın silahlı yapısının geleceği, hareketin üst düzey isimlerinin açıklamalarında uzun süredir farklılık gösteren bir başlık olarak öne çıkıyor. Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen bir panelde, “Hamas’ın ancak bir Filistin devleti kurulması hâlinde silah bırakabileceğini” söyledi.

Buna karşın, Meşal’in açıklamasından yalnızca bir gün sonra, Hamas yetkilisi Basim Naim AP’ye yaptığı değerlendirmede, hareketin kapsamlı bir güvenlik ve siyasi düzenlemenin parçası olmak kaydıyla ‘silahların depolanması ya da dondurulması gibi seçeneklerin görüşülmesine açık olduğunu’ belirtti.

Hamas’ın siyasi büro üyelerinden Husam Bedran ise salı günü yaptığı açıklamada, sürecin ikinci aşamaya geçmesinin ‘İsrail’in ihlalleri durdurmasına’ bağlı olduğunu ifade etti. Öte yandan Hamas’ın birçok lideri ve sözcüsü, aralarında Halil el-Hayye ve Hazım Kasım’ın da bulunduğu isimler, hareketin ikinci aşamaya geçmeye ‘hazır olduğunu’ vurgulayan açıklamalarını sürdürdü.


Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.