Moskova, Ukrayna cephesinde iki komutanının öldürüldüğünü duyurdu

Kiev, bir gece saldırısı sırasında füzelerin ve insansız hava araçlarının imha edildiğini belirtti.

Harkiv’in Zoloçiv ilçesinde pazar günü gerçekleşen füze saldırılarının ardından demiryolunu onaran bölge sakinleri (EPA)
Harkiv’in Zoloçiv ilçesinde pazar günü gerçekleşen füze saldırılarının ardından demiryolunu onaran bölge sakinleri (EPA)
TT

Moskova, Ukrayna cephesinde iki komutanının öldürüldüğünü duyurdu

Harkiv’in Zoloçiv ilçesinde pazar günü gerçekleşen füze saldırılarının ardından demiryolunu onaran bölge sakinleri (EPA)
Harkiv’in Zoloçiv ilçesinde pazar günü gerçekleşen füze saldırılarının ardından demiryolunu onaran bölge sakinleri (EPA)

Moskova dün (Pazar), Ukrayna cephesinde iki komutanının öldürüldüğünü duyurdu. Rusya, Ukrayna'yı işgalinin başlamasından bu yana bu tür duyuruları nadiren yapıyor. Kiev, kuvvetlerinin ay başından beri Ukrayna'ya düzenlediği son hava saldırısında gece boyunca 3 füze ve 25 İHA’yı imha ettiğini açıkladı.

Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, günlük olarak düzenlediği basın toplantısında, Rus ordusunun 4. Motorlu Tüfek Birliğinin Komutanı Albay Vyaçeslav Makarov’un ve Rus birliklerinin askeri-politik işlerinden sorumlu komutan yardımcısı Albay Yevgeniy Brovko’nun öldürüldüklerini duyurdu. Konaşenkov, Albay Brovko’nun ‘düşman güçlerce başlatılan iki saldırıya karşı koyarken şarapnelle aldığı ciddi yaralar sonucunda savaş sahasından tahliye edildiği sırada cephede öldüğünü’ belirtti.

Rusya ordusu tarafından yapılan bu nadir duyuru, son günlerde Moskova’nın Ukrayna’nın doğusundaki 95 kilometrelik cephe hattına karşı Ukrayna’nın başlattığı bir saldırıyı püskürttüğünü açıkladığı çatışmaların yoğunlaştığının göstergesi. Çatışmalar Donbass'ta yoğunlaşırken, Bahmut ve çevresindeki çatışmalar ise devam ediyor. Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Düşman, Bahmut'un kuzeyindeki ve güneyindeki güçlerimizin savunmasını yarmak için son gün yoğun girişimlerde bulundu” denildi.

Açıklamada, ‘tüm saldırıların püskürtüldüğü’ belirtildi. Savunma Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada Rus ordusunun, havadan ve denizden fırlatılan yüksek hassasiyetli uzun menzilli füzelerle Ternopil’de ve Petropavlovka’da Ukrayna Silahlı Kuvvetleri mevzilerini ve Batı ülkelerinden tedarik edilen silah, mühimmat ile askeri teknik araçların bulunduğu depoları vurduğu belirtilerek, “Saldırılar amacına ulaştı. Belirlenen tüm hedefler vuruldu” ifadeleri yer aldı.

Batı Ukrayna'da cephe hattından uzakta bulunan Ternopil, cumartesi akşamı İngiltere'de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması'nda Ukrayna'yı temsil eden Tvorchi adlı müzik grubu üyelerinin de doğum yeri. Grup üyeleri, grubun Instagram hesabından yaptıkları açıklamada, “Biz Eurovision sahnesinde sarsılmaz kalplerimizi, boyun eğmez irademizi ve kararlılığımızı söylerken, Ternopil, Rusya tarafından bombalandı. Avrupa, barış için kötülüğe karşı birleşti” dediler. Şarku’l Avsat’ın ulaştığı bilgilere göre yerel makamlar, Rusya'nın ‘ticari şirketlere ve bir dini kuruma ait depolara’ yönelik bu saldırısında iki kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi.

Gece saldırısı

Öte yandan Ukrayna Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Rusya’nın gece boyunca düzenlediği saldırıda 3 füze ve 25 İHA'yı imha ettiğini duyurdu. Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Rusya, Ukrayna'ya farklı yönlerden Shahed-136 kamikaze İHA’sı, Karadeniz'deki gemilerden ve Tu-95 stratejik bombardıman uçaklarından seyir (cruz) füzeleri ile saldırdı” denildi.

Ukrayna Devlet Başkanlığı’ndan üst düzey bir yetkili, Telegram aracılığıyla yaptığı açıklamada, ülkenin batısında bulunan Ternopil bölgesindeki saldırılar sırasında en az iki kişinin yaralandığını söyledi.

Rusya'nın önde gelen gazetelerinden Kommersant, cumartesi günü Ukrayna sınırı yakınlarında iki Rus savaş uçağı ve iki helikopterin düşürüldüğünü ve Kiev’in düşürdüğünün doğrulanması halinde, güçlü bir karşılık verileceğini belirtti. Ekonomi haberlerine odaklanan bağımsız gazete, internet sitesinde iki Suhoy Su-34 ve Su-35 savaş uçağı ile iki Mi-8 helikopterinin saldırı hazırlığı yaptığını ve Rusya’nın Ukrayna sınırındaki Bryansk bölgesinde ‘eşzamanlı olarak’ pusuya düşürüldüğünü aktardı. Gazete, ilk bilgilere göre iki savaş uçağının Ukrayna'nın Çernigiv bölgesindeki hedeflere füze ve bombalı saldırı başlatmasının planlandığını, iki helikopterin ise uçakların düşürülmeleri durumunda mürettebatı kurtarmak da dahil olmak üzere diğer görevlerle birlikte onları desteklemek için orada olduklarını kaydetti. Rusya’nın Tass Haber Ajansı, bölgede bir Su-34 savaş uçağının düştüğünü bildirdi, ancak nedenini belirtmedi. Ajansın aktardığına göre bir acil servis yetkilisi, helikopterin motorunun sınırdan yaklaşık 40 kilometre uzaklıktaki Klintsı şehri yakınlarında düşmeden önce alev aldığını söyledi. Ajans, Su-35 savaş uçağı ve helikopter hakkında başka herhangi bir bilgiye yer vermedi. Ancak Rusya’nın savaşını destekleyen Voyene Osvidometel adlı Telegram kanalından yayınlanan bir videoda, bir helikopterin yüksek irtifada uçarken havada infilak ettiği, rotasından saptığı ve ardından alev alarak düştüğü görüldü.



İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
TT

İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)

Hasan Fahs

Tahran ve Moskova arasında pozisyon ve hedeflerde bir ayrışma veya uzaklaşma olduğunu düşündüren atmosfere ve Rusya'nın ihaneti, İsrail saldırılarına karşı koymak için gerekli desteği sağlamayı reddetmesi nedeniyle İran sokaklarını saran hayal kırıklığı hissine rağmen, iki taraf arasında perde arkasında yaşananlar bu hissin ve görüntüye dayalı tutumların ötesine geçiyor. Zira Tahran'ın düşüşü, her şeyden önce Moskova'yı kuşatma, hatta devirme yolunun artık açık olduğu anlamına geliyor. Bu durum, özellikle Rus mevkidaşı Vladimir Putin'in tutumundan duyduğu derin rahatsızlığı dile getiren Başkan Trump başta olmak üzere, ABD yönetiminin tutumlarındaki tırmandırma ile birlikte netleşmeye başladı. Trump son olarak Washington'un bunların bedelini ödemeyeceğini vurgulayarak, Ukrayna'ya silah sevk etme kararı ile birlikte Rusya'ya yönelik vergileri artırma kararı aldı.

Tahran'ın düşmesi, ikinci olarak, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi’ne trajik bir şekilde son verecek ve Trump'ın Çin'i kuşatma ve ekonomik ve siyasi emellerine nokta koyma hedefini daha gerçekçi ve ulaşılabilir kılacaktır. Zira İran toprakları, Batı Asya’daki kara bağlantısı projesindeki en önemli ve jeo-ekonomik bağlantıyı oluşturuyor. Buradan yola çıkarak, Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları Konferansı kapsamında Çin'in başkenti Pekin'de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında bir görüşme gerçekleşmesini kolaylaştırma çabası anlaşılabilir. Bu görüşme, Arakçi'nin Çinli mevkidaşı Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı ön görüşmenin akabinde, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile yaptığı görüşmenin ardından gerçekleşti.

Rus bakanın belirli bir tutum benimsememe konusundaki ısrarı -veya başka bir deyişle, İran-Amerikan nükleer krizi konusunda açık ve net bir tavır beyan etme konusundaki isteksizliği- ile Lavrov'un Rusya'nın barışçıl nükleer enerji hakkı konusunda İran'ın yanında durduğu açıklaması göz önüne alındığında, Lavrov, ülkesinin İran'ın kendi topraklarında zenginleştirme faaliyetlerinde bulunma hakkı talebine ilişkin tutumunu bir şekilde belirsiz bıraktı. Bu durum, Moskova'nın bu ilişkiyi, Washington ile yaşanan krize çözümler ve çıkış yolları sunmak için kullanmasına olanak tanıyor. En azından İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoku ve Rusya'ya nakledilerek İran'ın gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere elektrik üretimi için yakıta dönüştürülmesi olasılığı konusunda.

Ancak, her iki yöndeki bu ikili görüşmeler, yeni bir diplomatik çerçeve oluşturabilir. Söz konusu çerçevenin de 16 Ekim'de, BM Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararının sona ermesinden, 7. Bölüm kapsamında İran'a karşı uluslararası yaptırımların yeniden devreye alınmasına yönelik “tetik mekanizmasının” çökmesinden önceki üç ay boyunca, bir sonraki aşamanın şekillenmesine katkıda bulunması bekleniyor.

Her iki tarafın, yani Amerikalılar ile İranlıların, bu sefer doğrudan müzakere masasına döneceğine şüphe yok. Bu nedenle, her iki taraf da müzakere masasına oturmadan önce gücünü pekiştirecek kartları toplamaya çalışıyor. Washington askeri eyleme başvurmakla tehdit ederken ve askeri seçeneğe geri dönebileceğini deklare ederken, aynı zamanda Güvenlik Konseyi'ne başvurma ve tetik mekanizmasını aktifleştirme hakkına sahip olan Avrupa “troykası”ndaki (üçlüsü) müttefiklerinin nüfuzuna güveniyor.

Buna karşılık, Tahran'ın elindeki seçeneklerden biri, bir ay önce 13 Haziran'da şafak vaktinde düzenlenen saldırıda olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamak için olası bir askeri çatışmaya hazırlık seviyesini yükseltmektir. Tahran ayrıca, Avrupa üçlüsünün Washington ile koordinasyon halinde başvurabileceği herhangi bir kararı engellemek için diplomatik seçeneği de aktifleştirecektir. Yani hem Moskova'yı hem de Pekin'i 5 Ağustos'tan önce nükleer anlaşmadan çekildiklerini açıklamaya ikna etmek için çalışması gerekecektir. Bu durumda iki ülke, 2015 anlaşmasına bağlı kalmaları halinde kaybettikleri veto haklarını geri kazanacak, böylece Washington ve üçlünün alabileceği herhangi bir karara karşı bu hakkı kullanabileceklerdir.

Tahran, eşzamanlı füze kabiliyetlerini yeniden değerlendirerek askeri hazırlıklarının seviyesini yükseltiyor ve bu kabiliyetleri müzakere masasında görüşmeye zorlayabilecek herhangi bir baskıyı kabul etmeyi reddediyor. Bununla birlikte bakım ve muharebe kabiliyetleri açısından, gelişmiş SU-35 savaş uçaklarının kendi istediği koşullar altında tedariki konusunda Moskova ile yaşadığı mevcut anlaşmazlığı, ihtiyaçlarını karşılayabilecek Çin savaş uçaklarına yönelerek aşmaya çalışıyor. Zira Çin'in koşulları daha az karmaşık ve daha dinamik. Bu hazırlıklar veya Tahran'ın deyimiyle “parmağını tetikte tutmak”, özellikle de güçlü bir konumda olduğunu hissettiği için diplomatik sürece geri dönmeyi reddettiği anlamına gelmiyor. Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in, rejimin ve İran'ın tarihindeki bu kritik anda Dini Lider'in diplomasinin rolü hakkındaki sözlerini tekrarlaması, İran rejiminin diplomatik ve siyasi seçeneği destekleme ve askeri seçeneğe geri dönme ihtimalini savuşturma arzusunun birçok göstergesini taşıyor olabilir. Zarif'in de dediği gibi, Dini Lider diplomatik çabaları İran’ın gücünün temel taşlarından biri olarak nitelendirdi ve bunlara başvurmanın diğer tüm seçeneklerin veya güç yapılarının yokluğu veya kaybı anlamına gelmediğini belirtti. Çünkü “diplomasiyle elde edilebilecek bir şey savaşla elde edilmemelidir ve diplomatik seçenek kesinlikle daha az maliyetlidir.” Bakan Arakçi de tüm temaslarında, Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS ülkeleri ve hatta Avrupa üçlüsündeki mevkidaşlarıyla yaptığı çeşitli toplantı ve istişarelerde bu seçeneğe bağlı kalıyor. Washington ile müzakere masasına dönme olasılığını, Güvenlik Konseyi ve Avrupa üçlüsü tarafından İran nükleer tesislerine yönelik ABD-İsrail ortak saldırısının açıkça kınanmasına ilave olarak, yaptırımların yeniden uygulanması seçeneğinin, yani “tetik mekanizmasının” geri çekilmesi koşuluna bağlıyor. Zira tetik mekanizmasının aktifleştirilmesi “troyka” ülkelerini müzakerelerin dışında bırakabilir. Bu durum da İran'ı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve müfettişleriyle iş birliğini askıya alma kararının ardından tansiyonu daha da yükseltecek adımlar atmaya zorlayabilir.

Arakçi'nin belirgin sert tutumu, İran'ın müzakereler konusunda isteksiz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, İran’ın müzakerelere güçlü bir konumda katılmaya çalıştığını gösteriyor. Çünkü İran, herkese güç ve kudrete sahip olduğunu ve bu gücü kullanabileceğini kanıtladığına, ABD-İsrail saldırısına verdiği yanıtla da bunu gösterdiğine inanıyor. Dolayısıyla, diplomatik fırsat, bu gücü ve elde ettiği başarıları pekiştirmek için en uygun yol ve en etkili mekanizmadır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.