ABD’deki ilk Arap mahallesi ‘Küçük Suriye’nin hikayesi

80 yıl yaşadı ve Brooklyn Tüneli ve Dünya Ticaret Merkezi nedeniyle yıkıldı

Küçük Suriye'de sokak yemeği satıcısı, New York 1915-1920 (Bain News Service Library Of Congress)
Küçük Suriye'de sokak yemeği satıcısı, New York 1915-1920 (Bain News Service Library Of Congress)
TT

ABD’deki ilk Arap mahallesi ‘Küçük Suriye’nin hikayesi

Küçük Suriye'de sokak yemeği satıcısı, New York 1915-1920 (Bain News Service Library Of Congress)
Küçük Suriye'de sokak yemeği satıcısı, New York 1915-1920 (Bain News Service Library Of Congress)

Teysir Halef

‘Kawkab America’ gazetesi olmasaydı, New York City'nin merkezindeki ‘Küçük Suriye’ (Littele Syria) mahallesi hakkında çok az şey bilebilirdik. Bu etnik mahalle, 19. yüzyılın sonlarında Washington Caddesi'nde kuruldu ve 1945 yılında Brooklyn-Battery tüneli projesinin başlamasıyla büyük bir kısmı yıkıldı. Kuzey Amerika Araplarının en önemli yerleşim merkezi, Suriye esintisi olan ticari ve kültürel varlıklarının en önemli merkeziydi.

Bu mahallenin ilk adımları, 1880'lerin ortasında Osmanlı Suriye Eyaleti'nde Mithat Paşa'nın reform projesinin başarısızlığından sonra atılmaya başladı. Bu eyaletten gelen ilk göç, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Suriye, Lübnan, Filistin ve Ürdün olmak üzere dört ülkeye bölündü. Göçmenler, bugün bile izlerini taşıyan kültürel ve ticari bir yaşam kurdu. Ancak diğerleri New York'a gitti ve ticarete dayalı yeni bir yaşam kurmaya başladılar. Bu, en ünlü simgelerinden biri şair ve filozof Halil Cibran olan bir edebiyat akımıyla sonuçlandı.

Bu tüccarların çoğu gezgin olsa da önemli bir kısmı büyük mağazalar açtı. Bu mağazalarda Şam işi el sanatları, antikalar ve kumaşlar satmaya başladılar. Ayrıca restoranlar ve kafeler de açtılar. İthalatçı ve ihracatçı şirketler de kuruldu. Bunların amacı Suriye mallarını ABD pazarına satmak ve ABD malları ve ürünlerini Suriye pazarlarına satmaktı.

1861'de Şam'da doğan avukat, yayıncı ve diplomat Nageeb Arbeely (Necib Arbeli), Kuzey Amerika'da bir Arap gazetesi kurmayı düşündüğünde, bu mahalleyi gazetesi ‘Kawkab America’ için bir merkez olarak seçti. Bu, başarılı bir seçimdi, çünkü New York, ABD'nin dış dünya ile ana limanıydı. Suriyeli göçmenlerin en önemli çekim merkezi haline gelmişti. Gazetenin ilk sayısı 15 Nisan 1892'de yayınlandı ve anavatan hakkında haberler ve Küçük Suriye’deki Suriyeli topluluk hakkında çok sayıda haber içeriyordu.

1861 yılında Şam'da doğan avukat, yayıncı ve diplomat Nageeb Arbeely, Kuzey Amerika'da Arapça bir gazete yayınlamaya karar verdiğinde, gazetesi ‘Kawkab America’ için bu mahalleyi seçti

Bu mahalleyle ilgili ilk haberin, editörün ‘ayaktakımı’ dediği İrlandalılar ile Suriyeliler arasında sık sık çıkan tartışmaların anlatıldığı bir haber olması dikkat çekiciydi. Metni gazetede geçtiği gibi aktarıyoruz: “2 Şubat Pazar günü saat 16:00'da bir Suriyeli genç Washington Street yakınında Rector Street'te yürürken, bir İrlandalı serseri yolunu kesti. Serseri, dünyanın sarhoşların malı olduğunu ve onunla ne isterlerse yapabileceklerine inanıyordu. Gençler kavga etti ve İrlandalılar sokağa fırlayarak Suriyeli genci darp etmeye başladı. Olay yerinden geçen başka bir Suriyeli genç arkadaşının başına gelenleri gördü ve onu kurtarmak için koştu. Ancak kendisi de İrlandalılar tarafından dövüldü. Bu sırada, adı Bedr el-Halebi olan bir genç kız sokağa çıktı. Kadın kalabalıkta yürümeye başlamıştı ki, bir fahişenin fırlattığı tuğla kafasına çarptı ve öldü. Suriyelilerin çığlıkları diğer Suriyelileri olay yerine çekti ve polis olaya müdahale etti. Daha sonra durumu kontrol altına alabildi.”

WEF
‘Kawkab America’ gazetesi

Editör, İrlandalıların diğer topluluklarla, özellikle de Almanlarla olan davranışlarına dair başka ayrıntılar da veriyor. Suriyeliler, İrlandalılar tarafından sık sık saldırıya uğradıkları için kendilerini savunmak için silah taşımalarına izin verilmesini istediler. Aynı sayfada, bir arkadaşına ateş açan bir Faslının haberini okuyoruz. İlk başta Fas uyruklu kişinin Suriyeli olduğu söylendi, ancak gazete, tutuklandıktan sonra Marakeşli olduğunu doğruladı.

Arapları ve Suriyelileri savunmak

Görünüşe göre Nageeb Arbeely ve gazetesinin editörleri, ABD’li kamuoyunun zihninde yerleşmiş olan Arap ve Suriyelilerle ilgili olumsuz imajı düzeltmekle çok meşgul oldular. Bu imajın nedeni, geleneksel olarak Doğu'nun kültürel olarak geri kalmış dünyaları olarak görüldüğü Oryantalist bakış açısıydı. New York Times gazetesinin taraflı raporlarına karşı kendi soydaşlarını savundular. Gazete, Suriyeli seyyar satıcıları ‘pis ve hırsız Araplar" olarak adlandırıp ABD’yi işgal etmek istediklerini söylemeye devam ediyordu.

Arbeely’nin bu alandaki çabaları, bazı ABD’li yazarlar tarafından destek buldu. Bunlardan biri, 1920 yılında yayınlanan ve bir Suriyeli garsonun gerçek hikayesine dayanan ve daha sonra filmi de çekilen ‘Anna Ascends’ adlı tiyatro oyununun yazarı olan Harry Chapman Ford (1868-1947)'du. Ford, oyunu yazmak için ilhamını bu garsondan aldığını ve Suriyelilerin aile hayatları ve temiz yaşam tarzlarından çok etkilendiğini belirtmişti. Ford, Suriyelilerin ABD toplumuna entegre olmasının büyük bir şey olduğunu çünkü dünyanın en büyük uluslarından biri olan Suriye'den geldiklerini düşünmüştü.

Şamlı şarkıcı

Küçük Suriye mahallesi, 1893 Chicago Expo sırasında kültürel ve sanatsal faaliyetlerinin zirvesine ulaştı. Bu mahalle, Expo katılımcılarının ilk indikleri ve ardından Chicago şehrine giden trenlere bindikleri yerdi. Bu faaliyetlerden bir örnek, Kawkab America’ gazetesinin, 14 Nisan 1893'te New York'a "Avedam" gemisiyle gelen ve Osmanlı kahvesinin değerli efendi yazarlar Shadid Kourani, Salloum Fadel, Esber Nassour, Süleyman Kahil, Abdullah Jurji Al-Khoury ve Khalil Al-Khoury Al-Maoushi ile birlikte gelen Şamlı şarkıcı Rozina Makno'nun bir konseri hakkında yazdıkları oldu.

SDEFR
New York, Küçük Suriye'de bir adam soğuk içecekler satarken (Bain News Service Library Of Congress)

Kawkab America gazetesi, konser hakkında şunları yazdı: "Ulusal kahramanımız Hace Abdo Lütfi, o gece evinde bir kutlama yapmaya bağışta bulundu. Ünlü şarkıcılardan oluşan bir müzik grubu onun evinde toplandı. Bu grupta, Mısır ve Suriye'de ün kazanmış olan ve güzel şarkı söylemesi, tatlı sesi, düzgün vücudu ve olağanüstü güzelliği ile tanınan şarkıcı Rogina da vardı. Ud, kanun ve keman çalan müzisyenler, enstrümanlarıyla öylesine güzel bir şekilde çaldı ki, izleyicilerin akıllarını ve kalplerini büyülediler. Şarkı söylemenin çeşitli türlerini sergilediler, böylece kendimizi Suriye'de, kendi yurttaşlarımız arasında hissettik. ABD’de olduğumuzu unuttuk. Bu arada, genç yazar İlya el-Hac, narin kelimeler ve derin anlamlar içeren birkaç şiir yazdı ve bunları spontane olarak okudu.”

Gazetenin ayını sayısında Şeyh Abu Khalil Qabbani ve 50 sanatçıdan oluşan grubunun New York'a gelişi ve ardından Chicago'ya gitmesi hakkında bir haber yer alıyor. Ayrıca, "Al-Marmah al-Hameedi" grubunun üyelerinin, Küçük Suriye mahallesinde ve Brooklyn Köprüsü üzerinde at ve develeriyle dolaşırken Amerikalıların geleneksel kıyafetlerine hayran olduklarını bildiren haberler de yer alıyor.

Mahalle haberleri

Kawkab America gazetesi, Küçük Suriye mahallesinin etkinliklerine olan ilgisini sürdürdü. Gazetede, gelen ve gidenler, sosyal etkinlikler, bazı mağaza ve dükkanların, ithalatçı ve ihracatçıların reklamları gibi haberler yer alıyordu. Gazete, ABD halkının Suriyeli cemaatle ilgili haberlerle ilgilenmemesi nedeniyle daha sonra İngilizce nüshasını yayınlamayı bıraktı. Gazete, 1908'de Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesiyle yayına son verdi. Kuzey Amerika'daki Arap göçmenlerin tarihinin önemli bir dönemi böylece sona erdi.

New York Times gazetesinin 20 Ağustos 1899 tarihli sayısında, gazeteci Ford, aşağı Washington Caddesi'ni ‘New York'taki gerçek Suriye mahallesi’ olarak nitelendirerek şöyle yazdı: " Küçük Suriye, farklı mesleklere sahip doğululardan oluşuyor. Bu kafeler, mağazalar ve toptan satış merkezleri, Battery Park'a doğru uzanan düzensiz konut grubu ile hikayesini anlatıyor."

Bu aktiviteye bir örnek, Kawkab America’nın 1893'te Avedam gemisiyle New York'a gelen Şamlı şarkıcı Rogina Mekno'nun bir konseri hakkında yazdıklarıdır.

Springfield (Massachusetts) gazetesi, 22 Ocak 1902 tarihli sayısında ‘New York'ta Küçük Suriye’ başlıklı bir makale yayınlayarak şu ifadeleri kullandı: "Manhattan Adası'nın sonundaki aşağı yolda, kuzeyden ve doğudan gelen iki koyun birleştiği yerde, diğer yabancı mahallelerden uzakta, Suriye mahallesi var, sanki yabancı kardeşleriyle karışmayı reddediyor gibi. Onlar, ticaret ruhunun doğduğu eski Fenike kıyısından gelen tüccarlar."

Baltimore gazetesinin 26 Aralık 1905 tarihli sayısında, bir muhabir  ‘Küçük Suriye'de’ başlıklı bir makale yayınlayarak şu ifadelere yer verdi: "New York'taki Suriye mahallesinde yemek için ideal restoranlar buldum. Lezzetli kahvenin sırrını buldum. Çoğu Suriye et ve sebze yemeği çok ağır ve doyurucu, ABD damak zevkine uygun değil. Suriye mahallesinin aşağı batısında, siyah saçlı ve esmer tenli çocuklar sokaklarda oynarken, zarif ve güzel anneler evlerin kapılarında sohbet ediyorlar. Meyve tezgahları, fırınlar ve marketler, ABD’li göz ve ağızlar için alışılmadık olan birçok şeyle doludur."

CDS
1916'da New York'un Küçük Suriye semtinde iki Suriyeli kadın (Bain News Service Library Of Congress)

Yıkılmadan önce

Belki de gazeteci Nathaniel Nackten'in Küçük Suriye tasviri, bu mahallenin yıkılmasından önce yazılan son şeydi. 9 Kasım 1941'de New York Times gazetesindeki ‘Şehrin Kenarı’ başlıklı makalesinde Nackten şöyle yazdı: "Yürüyüşünüzün bir sonraki aşaması, kilise avlularını terk etmek ve güneydeki Washington Caddesi'ne doğru batıya doğru ilerlemektir. Kaşif Rector Caddesi'ne girdiğinde Küçük Suriye'ye girmiş olursunuz. Sağda ve solda, ‘Küçük Mısır, Nil ve Lübnan’ gibi isimler taşıyan birçok Orta Doğu restoranı var. Bu yerlerden en az birinde durup bir fincan Türk kahvesi içmek için zaman ayırın. Küçük Suriye'deki tek cazibe merkezi gıda dükkanları değil, ithal sigara ve nargile satan mağazalar da bunlar arasında. Arapça süslemeli seramik ve metal eşyalar sergileyen dükkanlar da var. Son olarak, zarif Arapça harflerle gazeteleri basan bir matbaa var. Ancak Küçük Suriye'de en ilginç şey sakinleridir. Dost canlısı insanlardır ve ziyaretçilerle ülkelerini ve geleneklerini konuşmak için kolayca sohbete girerler. New York'un bu güzel bir bölümünde, şimdi Battery Tüneli'nin yaklaşmasıyla Küçük Suriye'nin bir kısmının kaybolacağı için son bir bakış atmak da fayda var.”

Küçük Suriye mahallesinin, tünelin açılmasından sonra kalan kısmı, 1960'larda yıkıldı ve yerine Dünya Ticaret Merkezi binası inşa edildi. Zaman zaman, tünel inşaatı nedeniyle yıkılan ve New York'un mozaik tablosundan eksik bir ayrıntıyı anlatan makaleler ve çalışmalar ortaya çıkıyor. Bu ayrıntı, özellikle de diğer etnik mahallelerin kalıntıları bugün hala ayaktayken şehrin tarihine ilgi duyanlar için hala özlem uyandıran bir şey gibi görünüyor.



İsrail saldırganlığı karşısında Suriye'nin seçenekleri

 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
TT

İsrail saldırganlığı karşısında Suriye'nin seçenekleri

 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)

Mecid Kayalı

Mevcut koşullar altında İsrail, Hamas ve Hizbullah'ın gücünü ve konumunu zayıflattıktan, Suriye rejimi çöktükten ve İran'ın Arap Maşrık (Levant) ülkelerindeki nüfuzunu sonlandırdıktan veya sınırlandırdıktan sonra, bölgede politik ve güvenlik açısından yeni bir stratejik gerçeklik dayatmaya çabalıyor. Hatta Aksa Tufanı’nın, ABD'nin sınırsız desteği de dahil ortaya çıkardığı sonuçlardan yararlanarak, bu bölgede bir tür kırılgan rejimler kurmak için müdahalelerde bile bulunuyor.

Siyasi düzeyde İsrail, yalnızca zayıf ve dağılmış Arap sistemine karşı değil, aynı zamanda diğer iki bölge ülkesine, yani Türkiye ve İran'a karşı da bölgede daha güçlü bir bölgesel devlet veya baskın bir devlet olarak kendini dayatmaya çalışıyor. İsrail'in Türkiye ile sorunu, Türkiye'nin yeni Suriye'deki siyasi, ekonomik ve askeri ağırlığının azaltılmasıyla ilgili ise İran ile sorunu, İran'ın nükleer ve füze programlarını çökertme ve kendisini sınırları içine hapsetmekte ısrar etmesinden kaynaklanıyor. Filistinlilere gelince, İsrail onları siyasi denklemden silmeye, bağımsız bir Filistin varlığını engellemeye ve nehirden denize kadar üzerlerindeki hakimiyetini sağlamlaştırmaya çalışıyor.

Güvenlik açısından İsrail, yalnızca ordusunun prestijini yeniden kazanmasını sağlamayı veya yakın çevresinde herhangi bir askeri gücün belirmesini engellemek için önleyici savaşlara girişmeyi amaçlamıyor. Aynı zamanda Suriye ve Lübnan'da, kendine hayati bir alan yaratmaya çalışıyor. Gazze ve Batı Şeria'da oluşturulacak tampon bölgelerle birlikte, bu alan Suriye’de Dera, Kuneytra ve Suveyda illeri, Lübnan'da, Litani Nehri'nin kuzeyindeki Evveli Nehri sınırlarına kadar olan bölge dahil olmak üzere 60 kilometre derinlikte. Adı geçen iki ülkeye zaman zaman düzenlediği askeri saldırıların açıklaması da budur. Bu saldırılarla sanki hem devlet hem de milis güçler düzeyinde kendisi ile çatışmada askeri seçeneğin sonunu hazırlıyor.

Ancak İsrail, radikal hükümetinin savaşı sürdürme, Suriye, Lübnan, Gazze ve Batı Şeria’yı silahsızlandırma veya silahları sınırlandırma talebi konusundaki ısrarından da anlaşılacağı üzere, ayrıca Suriye ve Lübnan'daki mezhepsel ayrışmalara yatırım yaparak, komşu rejimlerin yapılarını değiştirmek için mevcut Arap, bölgesel ve uluslararası koşulları kullanmayı amaçlıyor. Böylece mezhepçi/Yahudi devleti karakterini genelleştirmeye çalışıyor. Zira Arap Maşrık ülkelerinin de kendisine benzemesi, onu Arap coğrafyasında bir Yahudi devleti olarak istisnai durumundan kurtaracaktır. Azınlıkları korumak ile övünmesinin anlamı da belki budur.

İsrail, tarih boyunca jeopolitik önemi nedeniyle, şu aşamada Suriye'ye diğer ülkelerden daha fazla odaklanıyor. Çünkü zorlu bir geçiş sürecinden yaşıyor ve Esed rejiminin bıraktığı ağır mirasın yükünü her düzeyde taşıyor.

Bu bakış açısının İsrail'de aşırı milliyetçi ve dinci sağın ideolojik cephaneliğinin her zaman bir parçası olduğu biliniyor. Bu, bazılarının inandığı gibi Suriye'yi sadece coğrafi olarak değil, aynı zamanda ve en önemlisi toplumsal düzeyde de bölmeyi amaçlıyor.

Tarih boyunca sahip olduğu jeopolitik önem nedeniyle, İsrail'in şu aşamada Suriye'ye diğer ülkelerden daha fazla odaklandığı aşikâr. Çünkü zorlu bir geçiş sürecinden geçiyor ve Esed rejiminin geride bıraktığı ağır mirasın yükünü her düzeyde taşıyor. Yani bu dönem, İsrail'in Suriye'yi devlet ve halk olarak zayıflatması, gelecekte de siyasi, ekonomik ve sosyal güç elde etme kabiliyetini sınırlaması için en uygun dönemdir.

İsrail'in Suriye'ye yönelik müdahale ve saldırılarını, öncelikle terörist ve cihatçı etkinin artması korkusuyla örtbas ettiğini belirtmekte fayda var. İkinci gerekçesi, İsrail'e karşı düşmanlık beslediğini varsaydığı, sanki bu konuda İran'ın yerini alabilecekmiş gibi algıladığı Türkiye'nin nüfuzunun artmasını engellemek. Üçüncüsü, yeni Suriye rejiminin, İsrail'e karşı savaşmayacağına dair İsrail'i rahatlatacak ölçüde kesin işaretler vermemesi. Dördüncüsü, bölgedeki yeni denklemler ve gelişmeler doğrultusunda Suriye'yi İsrail ile normalleşme dalgasına çekmek.

Suriye'nin İsrail'in bu pusuları ve müdahaleleri karşısındaki sorunu, bitkin ve güçsüz olması ve onu parçalanmaya sürükleyen etkenlerin varlığıdır. İsrail ile hegemonya mücadelesi veren bölgesel güçlerin ortadan kalkması veya zayıflamasıdır. İran, tüm milis güçlerinin başına gelenlerden sonra artık kendi bekasıyla ilgileniyor. Siyasi ve ekonomik baskı altında olduğu gibi, nükleer ve füze programlarının belini kıracak olası bir saldırı tehdidiyle de karşı karşıya.

Suriye için mümkün olan ve en güvenli seçenek, onu iki yönden güçlendirmektir: Birincisi, devleti bir kurumlar ve hukuk devleti olarak inşa etmek, Suriyeliler her anlamda bir halk olsun diye vatandaşlığa dayalı bir toplum tesis etmektir

Türkiye’ye gelince, Suriye liderliğini kucaklamasına veya desteklemesine rağmen, ABD'nin desteklediği İsrail politikalarına karşı fazla bir şey yapması mümkün değil. Türkiye, NATO'nun önemli bir üyesi ve Suriye'ye olan ilgisi büyük ölçüde, hemen yanı başında bağımsız bir Kürt oluşumunun kurulmasını engellemekle sınırlı. Söylemi ne olursa olsun Suriye'deki rolünü sadece yumuşak güç, ekonomik imkânlar, altyapı ve hatta güvenlik güçlerinin eğitimi ile sınırlıyor.

Bu durum karşısında Suriye'nin seçenekleri sınırlı ve kısıtlı görünüyor; yorgun, bitkin ve parçalanmış, siyasi, ekonomik ve sosyal olarak acilen toparlanmaya ihtiyaç duyan bir Suriye gerçeğinde askeri seçeneği önermek pervasızlıktır. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre buna ilave olarak, Suriye ordusunun kapasitesinin ve altyapısının tahrip edilmesinden ve İsrail’in uzun elinin İran'a kadar bütün Ortadoğu'ya uzanabildiği ortaya çıktıktan sonra, savaşacak gücü ve kapasitesi de yok.

Dolayısıyla Suriye için mümkün olan ve en güvenli seçenek, onu iki yönden güçlendirmektir: Birincisi, devleti kurumlar ve hukuk devleti olarak inşa etmek, ikincisi de Suriyeliler her anlamda bir halk olsun diye vatandaşlığa dayalı bir toplum tesis etmektir. Kastettiğimiz, Suriye'de coğrafi bölünmüşlüğü reddedip, merkezi bir devlete yönelmekten bahsetmekle yetinmenin mümkün veya yeterli olmadığıdır. Çünkü böyle bir devlet ne bir güç göstergesidir ne de birlik göstergesidir, önemli olan halkın birliğidir. Bu da ancak etnik, mezhepsel ve siyasal ayrımlardan uzak, özgür ve eşit yurttaşlardan oluşan bir devletin kurulmasıyla gerçekleşebilir. İsrail devletinin kuruluşundan bu yana ihmal edilen veya bastırılan, İsrail'e karşı en etkili silah da budur.

İkinci boyut, Suriye'nin uluslararası, bölgesel ve Arap dünyasıyla ilişkilerinin güçlendirilmesini, dünyaya ve gerçekliğe karşılık vermesini ve uyum sağlamasını gerektiriyor. Çünkü böyle bir uyum, İsrail'in öne sürdüğü argümanları elinden alacaktır.

Burada Suriye'nin şu anda bir geçiş sürecinde olduğunu, Suriye'nin ve halkının geleceğinin, bu süreci sağlam ve doğru temeller üzerinde geçirmesinin belirleyeceğini kastediyoruz.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafınadan Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.