Ölümcül salgınlar Sudan’ı tehdit ediyor

Sudan Sağlık Bakanlığı 18 kişinin kolera sebebiyle hayatını kaybettiğini ve binlerce kişinin dang hummasına yakalandığını duyurdu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Ölümcül salgınlar Sudan’ı tehdit ediyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Sudan’daki sağlık görevlileri, mevsimsel yağışların başlaması ve beş aydan uzun süredir devam eden savaşın, iç savaş başlamadan halihazırda baskı altında olan sağlık sistemi üzerindeki yansımaları nedeniyle, ülkede kolera ve dang humması salgınının başlayabileceği uyarısında bulundu. Sağlık yetkilileri, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında Nisan ayı ortasında savaşın başlamasından bu yana ilk kez kolera vakalarının tespit edildiğini teyit etti. İlk vakanın ağustos ayı sonlarında el-Gadarif’te tespit edildiği belirtildi. Sağlık Bakanlığı salı akşamı geç saatlerde yaptığı açıklamada, Gadarif’te 18 kişinin koleraya sebebiyle hayatını kaybettiğini ve 265 kişinin hastalığa yakalandığını söyledi.

Enfeksiyonlar açıklanan rakamların üzerinde

Sudan Doktorlar Birliği, yaptığı açıklamada, nisan ortasından eylül ortasına kadar el-Gadarif, Kızıldeniz, Kuzey Kordofan ve Hartum’da 3 bin 398 dang humması vakasının kaydedildiğini açıkladı. Açıklamada, bu sayının buzdağının yalnızca görünen kısmı olduğu ve hastaneye başvurmayanlar ile kayıt dışı gömülenler arasındaki şüpheli enfeksiyon vakaların sayısından çok daha düşük olduğu belirtildi. Ayrıca, atıkların yanı sıra içme suyunun gömülmemiş cesetlerle kirlenmesi ve yağmur mevsimi öncesinde tıbbi hizmetlerde ekipman eksikliği gibi hastalıkların yayılmasına katkıda bulunan faktörlere dikkat çekildi.

vfabgrh
Sudan’ın doğusundaki el-Gadarif’te yaygın olarak görülen dang humması testi yapmak için bir tıbbi laboratuvarın önünde toplanan kalabalık (AFP)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Haziran ayında, ordu ile HDK arasındaki çatışmalar nedeniyle sağlık sektörünün çökmesi ve tıbbi tesislerin militanlar tarafından işgal edilmesi sonucu, Sudan genelinde ölümcül hastalıkların ve salgın hastalıkların yayılma riskinin arttığı konusunda ciddi uyarılarda bulundu. Gadarif sakinleri Reuters’a, dang humması, sıtma, kolera ve ishalin kısmen yağmur suyu drenajının olmaması ve Hartum’dan yerinden edilmiş insanların gelmesi nedeniyle sağlık tesislerindeki aşırı kalabalık nedeniyle yayıldığını söyledi. Sudan’ın doğusunda yer alan Gadarif, ülkenin yağmurla beslenen tarımsal üretimi açısından hayati önem taşıyor aynı zamanda Etiyopya sınırında yer alıyor.

Ciddi finansman eksikliği

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Sudan Sağlık Bakanı Heysem Muhammed İbrahim, federal ve yerel sağlık otoritelerinin WHO ve UNICEF’in yardımıyla Gadarif’taki salgını kontrol altına almak için çalıştığını söyledi. Sudan ordusu ile Hızlı Destek Güçleri arasında 15 Nisan’da başlayan çatışmanın ardından sağlık tesislerine onlarca saldırı gerçekleşti ve çatışmalar, Hartum’daki hastanelerin çoğunu hizmet dışı bıraktı.

x ccd
Sudan’ın Gadarif’taki bir hastanede tedavi bekleyen vatandaşlar (AFP)

Savaş nedeniyle 4,2 milyondan fazla kişi evlerinden kaçtı ve yaklaşık 1,2 milyon kişi de komşu ülkelere geçti. Çatışmalar Sudan’ın kıt kaynakları üzerinde büyük bir baskı oluşturdu. Diğer yandan uluslararası yardım çabaları ciddi bir finansman eksikliğine maruz kalıyor.

Birleşmiş Milletler’den uyarı

Birleşmiş Milletler (BM) geçen hafta Beyaz Nil Eyaletindeki yerinden edilen kamplarda bin 200’den fazla çocuğun kızamık ve yetersiz beslenme şüphesinden hayatını kaybettiğini, kolera, dang humması ve sıtmanın ülke çapında tehdit oluşturduğunu söyledi. Dang humması Sudan’da endemik bir hastalık ve tekrarlayan enfeksiyonlar nedeniyle ciddi ve bazen ölümcül olabilir, bu da salgının kontrol altına alınmasını uzun vadeli bir endişe haline getiriyor. BM bunun içme suyunun olmaması, atık ve ceset birikmesi, Hartum'un teşhis laboratuvarlarında hizmet verilmemesi ve ilaç tedariğinin kesintiye uğraması nedeniyle, hastalıkların ağırlığı altında savaşla boğuşan ve sağlık sistemi çöken eyaletlerde alarm zillerinin çalmasına neden olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’a konuşan Sudan Doktorlar Sendikası, savaşın her iki tarafına, yani orduya ve HDK’ye savaşı durdurma çağrısında bulunarak, bölgesel ve uluslararası sağlık örgütleri ile BM organlarına acil yardımda bulunarak Sudanlılara yardım sağlama çağrısında bulundu.

Hartum’daki Doğu Nil Acil Servisi, bölgedeki mahallelerde 26 vatandaşın koleraya yakalandığını belirtti. Hac Yusuf bölgesindeki ‘el-Ban Cedid’ Hastanesine günde en az 10 vakanın geldiğine dikkat çekti. Hastalığın duyurusunu Sağlık Bakanlığı’ndan önce yapan gönüllü grup olan Doğu Nil Acil Servisi, hastaneye gelen enfekte vaka sayısında gözle görülür bir artış olduğunu bildirdi.

İlaç sıkıntısı

Buna paralel olarak, Ulusal İlaç ve Zehir Kurulu, insanlar ve hayvanlara yönelik ilaçları üretmek üzere kayıtlı ve lisanslı tüm ulusal fabrikaların, kayıtlı veya dosyaları Kurulu sunulmuş olan ürünlerini ülkenin herhangi bir eyaletinde üretmesine izin verildiğini duyurdu. Bu karar, ülkenin ilaç ihtiyacının önemli bir yüzdesini karşılayan çok sayıda ilaç fabrikasının yıkılmasına yol açan silahlı çatışmanın bir sonucu olarak ciddi ilaç ve tıbbi malzeme sıkıntısının yaşanmasının ardından alındı.



Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
TT

Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)

Nebil Fehmi

ABD Başkanı Donald Trump, 13-16 Mayıs tarihleri ​​arasında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ı ziyaret ederek, bu ülkelerde üst düzey yetkililer ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin bazı liderleri ile bir araya gelecek. Bu ziyaretin, başta geleneksel yakın uluslararası stratejik müttefik İngiltere ya da Ortadoğu'daki en yakın müttefik İsrail olmak üzere, diğer ülkelerden önce bu ülkelere yapılmasının birçok anlamı var. Eski Papa Francis'in ölümü dolayısıyla Vatikan'da düzenlenen törenlere katılması dışında, bu ziyaret, Trump'ın ikinci dönemindeki ilk yurtdışı ziyareti. Bu adımın, önceliklerinin ve zamanlamasının, bazı tutumların sonuçları konusunda dikkatli olmak, sunduğu fırsatlardan ve potansiyelden yararlanıp, faydalanmak için hükümetlerimiz ve halklarımız tarafından derinlemesine ve gerçekçi bir şekilde analiz edilmesi gereken önemli anlamları bulunuyor.

Kongre gibi resmi Amerikan kurumlarının Amerikan politikalarını yönlendirmede önemli bir role sahip olduğu ve başkanın yetkilerinin mutlak olmadığı doğru olsa da Körfez ziyaretinin ilk durak olarak tamamlanması, Amerikan başkanının kişiliğinin giderek Amerikan politikalarının içerik ve biçimini etkileyeceğinin önemli ve açık bir göstergesi sayılıyor. Mevcut yönetim döneminde ABD'ye yönelik yaklaşımın belirlenmesinde bu hususun dikkate alınması gerekir. Trump'ın elle tutulur, çabuk, maddi başarı peşinde olduğunun ve bunun için sürekli baskı yaptığının farkında olmalı, buna dikkat etmeli ve bundan faydalanmalıyız.

Trump'ın tarihsel ve hukuki geçmişlerle ilgilenmediğini, amacının kısa vadede anlık maddi başarı olduğunu hesaba katmalıyız. Trump'tan bir süreliğine kaçınmanın, çoğu zaman onunla kişisel ve doğrudan çatışmaya girmekten kaçınmak için manevra yapmanın mümkün olduğunu hesaba katmalıyız. Bunun en son örneği, önceden yapılan hazırlıklar sonucu, Beyaz Saray'da yeni Kanada Başbakanı ile ABD Başkanı'nın aralarındaki açıklanmış görüş ayrılığına rağmen, kameralar önünde bir polemiğin yaşanmamasıydı. Ancak ABD'nin yaygın nüfuzu göz önüne alındığında, uzun yıllar boyunca ondan tamamen uzak durulabileceğini düşünmek de mantıklı değil. Bu nedenle ve Trump’ın önerilerinin birçoğunu kabul etmenin zorluğu, dümeni çıkarlarımızın lehine olacak şekilde yönlendirmek için farklı fikir ve seçenekler önermede cesur olup inisiyatif alma gerekliliği nedeniyle, pozisyonların ve olasılıkların önceden farkında, politikalarımızda akıllı ve gerçekçi olmalıyız.

Trump'ın özellikle Suudi Arabistan, BAE ve Katar'a yönelik hızlı ve öncelikli ziyaretlerinin açık anlamlarından biri de kendisinin bu ülkelerin liderleriyle ilişkilerinde kişisel olarak kendini rahat hissettiği, ABD'nin bu ülkelerle ilişkilerinde hızlı ve elle tutulur maddi ve siyasi kazanımlar gördüğüdür. Bunların ikili ve bölgesel olarak kullanılması gerekiyor. Trump'ın hızlı kararlar alınmasını ve bu ülkelerle anlaşmalar veya siyasi anlaşmalar şeklinde hızlı anlaşmalara varmayı beklediği ve arzuladığı da bilinmeli. Bu, Körfez ve Arap dünyasında dikkate alınması ve aynı zamanda kendisinden yararlanılması gereken bir husus.

Trump'ın pek çok politikası ve uygulaması konusunda çekincelerim olmakla birlikte, Körfez'e olan ilgisini ve ilk ziyaretini bu bölgeye yapmasını olumlu ve faydalı bir gelişme olarak görüyorum ve değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu, dostlarının tutum ve taleplerini dikkate almadan onlardan belirli tutumlar benimsemelerini talep etmenin zor olduğuna dair kişisel kanaatini yansıtıyor.  Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre bu noktada Barack Obama yönetiminin, doğrudan ilgili olmasına rağmen, Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere Arap dostlarına danışmadan ve hatta onları bilgilendirmeden, İran ile nükleer program konusunda müzakereler yürüttüğünü ve bir anlaşmaya vardığını hatırlatmakta fayda var.

Ziyarette Çin ile ilişkiler, Ukrayna'daki durum ve Körfez ülkelerinin olası katkıları gibi çeşitli uluslararası konular da ele alınacak ama üç ülkeyle ABD'nin ikili ilişkileri, ABD Başkanı'nın ilgilendiği konuların başında yer alacak. Trump Körfez ülkelerinin ABD'ye yapacağı yatırımları veya özellikle silah ve yapay zekâ alanlarındaki büyük anlaşmaları duyurmak ve bunlarla övünmek istiyor. Ev sahibi Arap ülkelerinin ise bu isteğe, Trump'ın seçilmesinden bu yana ABD ile yaptıkları tüm anlaşmaları ve yatırımları hatırlatarak, ayrıca bazı yeni yatırım sözleri vererek, niyetlerini ve geleceğe yönelik hedeflerini açıklayarak karşılık vereceklerini düşünüyorum. Böylece iş birliğinin kapsamı ve maddi getirileri, Trump'ı memnun edecek ve onun bunları siyasi açıdan kişisel başarılar olarak kullanabilmesini sağlayacak şekilde daha geniş, daha kapsamlı ve daha büyük bir çerçeveye oturtulacaktır.

Görüşmelerde ayrıca, İsrail'i şaşırtan ve Umman'ın himayesinde ve arabuluculuğunda gerçekleşen, Trump’ın ilerleme sağlamayı amaçladığı İran ile müzakereler başta olmak üzere, çok sayıda bölgesel siyasi konu da ele alınacak. Trump’ın bu isteği, ilerleme sağlanabileceğinden söz eden ve bir baskı aracı olarak başarısızlığın sonuçları ve tehlikeleri konusunda uyarıda bulunan Özel Temsilci Witkoff'un açıklamalarına da yansıdı.

Yine Umman'ın arabuluculuğunda gerçekleşen ABD-Husi temasları ve Doğu Afrika kıyılarındaki durum da görüşme ve müzakere konusu olacak. Bu vesileyle Umman'ı bu çaba ve bilgeliğinden dolayı kutlamalıyız. Bu konuda da ateşkes duyurusu İsrail için bir başka tatsız sürpriz oldu. Bununla bağlantılı olarak Sudan'daki durum da gündeme gelebilir. Arap Maşrık (Levant) bölgesinin Trump'ın üç durakta da kişisel öncelikleri arasında olmasını beklemiyorum. Suriye ve Lübnan'daki durum, İran nüfuzunun geri dönmemesinin sağlanması ve İsrail ile bölgesel ilişkilerin nasıl kontrol altına alınacağı konusunda istişarelerin yapılması doğal, fakat bu noktaların çoğuna Trump'tan daha alt düzeydeki bazı Amerikalı yetkililerin değinmesi daha muhtemel. Aşırılıkçı hareketlerin güçlenme olasılığı ile Irak'taki durumun istikrarı da ele alınabilir.

Gazze'deki koşullar ve rehinelerin serbest bırakılması konusu ise ele alınacak bölgesel meselelerin başında yer alacak ve bir zirve düzeyinde olacak. Bununla olan bağlantısı ve Trump’ın ilk döneminde başarılanların üzerine yenilerini eklemeye yönelik Amerikan çabalarının bitmediği göz önüne alındığında, Filistin-İsrail barışı konusu da doğal olarak ele alınacak. Trump ve ABD'nin yeni tutumlarına ilişkin, kesin olmayan ve hatta bazıları pek olası görünmeyen çok sayıda haber sızdırıldı. Bunlar Trump’ın Netanyahu'nun davranışlarından rahatsız olduğu ve hatta bu nedenle İsrail başbakanıyla doğrudan temastan dahi kaçındığını ima ediyorlar.

İsrail'den sızan haberler arasında ise Trump'ın Filistin devletini tanıyacağını duyurması da var. Bu bizim temenni ettiğimiz bir şey ama ilk dönemindeki önerisi örtük olarak ekonomik eksenli bir Filistin devleti kurulmasını içerse de ben şimdilik böyle bir ihtimali dışlıyorum. ABD'nin Gazze'ye insani yardım sağlama ve yeniden inşa etme konusunda bir plan geliştirdiği ve bunun İsrail'in kabul etmediği siyasi sonuçlar içerdiği yönünde bilgiler de sızdırıldı. Bunlar arasında şunları sayabiliriz; ateşkes sağlanması ve savaşın sona ermesiyle birlikte İsrail'in aşamalı olarak tamamen çekilmesi, Hamas'ın Gazze'deki idari varlığını sürdürmesine onay verilmesi, yetkililerinin İsrail saldırılarından ve hedef almalarından korunması ama aynı zamanda Gazze’de kademeli bir uluslararası, Arap ve Amerikan idaresinin bulunması. Bunlar İsrail politikalarıyla çelişen ve Arap desteği ve katılım isteği gerektiren konular. BAE'nin, mevcut gergin siyasi iklim nedeniyle ABD'ye Gazze'nin yeniden inşası için mali yardımda bulunmayacağını veya Gazze’nin yönetimine katılmayacağını bildirdiğine dair doğrulanmamış haberler de var.

Üç ev sahibi ülke, çıkarlarını ve ABD ile ilişkilerini meşru bir şekilde ilerletmek için eşsiz bir fırsata sahipler ve bu fırsatın değerlendirilmesi ve kullanılması gerekiyor. Bölgesel stratejik boyutları dikkate alarak ve aynı zamanda kısa vadeli taktiksel ikili çıkarları da gözeterek, bilinçli ve sağlam bir stratejik yaklaşımla bundan yararlanılmasını umuyor ve bekliyorum.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.