Büyük fırtına nerede ve nasıl sonlanacak?

ABD, Ortadoğu’yu yeniden keşfediyor.

Savaştan en fazla etkilenen kesimler arasında çocuklar bulunuyor. (Görsel:Sara Gironi Carnevale)
Savaştan en fazla etkilenen kesimler arasında çocuklar bulunuyor. (Görsel:Sara Gironi Carnevale)
TT

Büyük fırtına nerede ve nasıl sonlanacak?

Savaştan en fazla etkilenen kesimler arasında çocuklar bulunuyor. (Görsel:Sara Gironi Carnevale)
Savaştan en fazla etkilenen kesimler arasında çocuklar bulunuyor. (Görsel:Sara Gironi Carnevale)

Brian Katulis

İsrail ile Hamas arasında süren Gazze Şeridi’nde acımasız savaş, büyük Ortadoğu’yu yeni bir tehlike ve belirsizlik aşamasına itti. Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısında, İkinci İntifada’nın (2000-2005) İsrail tarafında ilk dört yılındakinden daha fazla İsrailli öldürüldü. Son haftalarda İsrail’in Gazze’ye düzenlediği hava saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı, İsrail’in 2005’te Gazze’den çekilmesinden bu yana iki taraf arasında yaşanan tüm çatışmalarda yaşamını yitirenleri de aştı.

Ortadoğu’daki ABD askeri varlığına yönelik artan saldırı ve tehditlerin yanı sıra Güney Lübnan ve Suriye’de Hizbullah ve İran’la bağlantılı diğer grupların İsrail’e karşı artan saldırılarına gelince hepsi, daha da yayılacak bir yangının habercisi.

Kimse bu işin sonunun nasıl olacağını bilmiyor. Ancak bir süredir bu bölgeyle ilgili tüm görüşmelere yön veren yeni Ortadoğu hayali, ister Suudi- İsrail normalleşme anlaşması isterse Hindistan’daki G20 zirvesinde açıklanan Hindistan, Ortadoğu ve Avrupa arasındaki ekonomik koridor isterse de Körfez’de ve bölgenin diğer bölgelerinde gerilimi azaltma çabaları olsun, 7 Ekim’den sonra sadece bir hayal olarak kalacak gibi görünüyor. Her şey artık rüzgâra kapılmış durumda.

Biden yönetimi, görevdeki ilk iki buçuk yılı boyunca, Başkan Joe Biden’ın 2021’de göreve gelmesiyle Kovid 19 pandemisi, işsizliğin yayılması ve bir grup diğer ülke içi öncelikler başta olmak üzere ABD’nin karşı karşıya kaldığı acil iç zorlukların etkisi altında, Ortadoğu’da ABD politikası oluşturma önceliğini azalttı.

Ortadoğu geriledi

Biden yönetimi, görevdeki ilk iki buçuk yılı boyunca, Başkan Joe Biden’ın 2021’de göreve gelmesiyle Kovid 19 pandemisi, işsizliğin yayılması ve (Çin ile ilgili konuların ele alınması, iklim değişikliği ve Ukrayna'daki Rusya ihtilafının sona ermesi gibi) bir grup diğer ülke içi öncelikler başta olmak üzere ABD’nin karşı karşıya kaldığı acil iç zorlukların etkisi altında, Orta Doğu’da ABD politikası oluşturma önceliğini azalttı. Bunun sonucunda Ortadoğu, yönetimin gündeminde alt sıralarda yer aldı.

Başkan Biden’ın Temmuz 2022’de İsrail ve Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretin dış nedenleri vardı. Öyle ki Ukrayna’da devam eden savaş, enerji fiyatlarında önemli bir artışa yol açtı. Bu durum, Biden’ın kısmen enflasyon ve diğer sorunlara ilişkin endişelerden kaynaklanan düşük halk desteğiyle mücadele ettiği bir döneme denk geldi. Bu durum ise yönetimi Ortadoğu ülkeleriyle ilgilenmeye yöneltti.

dfvgrt
İsrail’in hava saldırısı sonucu Gazze Şeridi’nin kuzey kesimindeki Beyt Hanun kasabası semaları dumanla kaplandı, 4 Kasım 2023. (EPA)

Biden yönetimi, Ortadoğu’daki çatışmanın patlak vermesinden önce bölgedeki diplomatik girişimlerini yoğunlaştırıyor, çabalarını 2020 İbrahim Anlaşmaları’nın güçlendirilmesi, normalleşme ve bölgesel entegrasyon alanlarının genişletilmesi üzerinde yoğunlaştırıyordu. Olumlu Yönler Kitabı’nın iddialı vizyonu, yeni barış anlaşmaları oluşturmayı, karayolu ve demiryolu ağları, yeşil enerji projeleri gibi girişimler yoluyla bölgesel bağlantıyı kolaylaştırmayı ve ekonomik ortaklıkları güçlendirmeyi amaçlıyordu. Bununla birlikte bu genişletilmiş vizyonun geçici olarak bir kenara bırakılması gerekiyordu. Ortadoğu’da devam eden ve hem ABD’nin hem de uluslararası toplumun acil müdahalesini gerektiren kriz acil ve kritik bir endişe kaynağıydı.

Söz konusu dönemde ana fikir, Ortadoğu’daki gergin ve rahatsız edici durumdan, bölgeyi birleştirecek ve birbirine daha da bağlı hale getirecek barış ve normalleşme anlaşmaları sağlayarak, yollar inşa ederek, yeşil enerji altyapısını geliştirerek ve ticareti artırarak yeni bir fırsat yaratmaktı. Mevcut durum sonucunda tüm bunlar duraksarken, ABD ve dünya ülkeleri kendilerini daha büyük ölçeğe yayılma tehlikesi taşıyan yakıcı bir ateşle karşı karşıya buldu.

Biden yönetimi, Hamas’ın başlattığı savaşa yanıt olarak 7 Ekim’deki Hamas saldırısının hemen ardından harekete geçti. Hızla taktiksel, tepkisel bir kriz yönetimi tarzına yöneldi. Bu durum, pek çok açıdan ABD’nin Ortadoğu’daki politikasının konfor bölgesini temsil ediyor.

Beş öncelik

Mevcut Ortadoğu krizine yönelik ABD politikasının beş yeni önceliği var. Öyle ki Biden yönetimi, Hamas’ın başlattığı savaşa yanıt olarak 7 Ekim’deki Hamas saldırısının hemen ardından harekete geçti. Hızla taktiksel, tepkisel bir kriz yönetimi tarzına yöneldi. Bu durum, pek çok açıdan hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi ardışık yönetimler arasında ABD’nin Ortadoğu’daki politikasının konfor bölgesini temsil ediyor. Öyle görünüyor ki Ortadoğu söz konusu olduğunda bu acil durum yönetimi, daha stratejik ve proaktif bir rol oynamaktan ziyade ABD’nin konfor bölgesinde yer alıyor.

Başkan Biden, saldırıyı takip eden günlerde bölgeye daha fazla askeri teçhizat, tesis, personel ve üst düzey diplomatı Antony Blinken’i gönderdi. Ayrıca İsrail’e ek askeri yardım sağlamak için ek fon talep etti.

Biden, İsrail’in kendini savunma hakkına desteğini göstermek için bizzat İsrail’deki savaş bölgesine giderken, Ürdün Kralı 2. Abdullah, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi ile yapılması planlanan toplantı, Gazze’deki bir hastaneye düzenlenen saldırıyla ilgili çıkan tartışmanın ardından iptal edildi.

Bu yeni Ortadoğu savaşının ilk iki haftasında Biden yönetimi beş politika hedefi belirledi:

*İsrail’in kendini savunma hakkını destekleme ve Hamas ile diğer grupların oluşturduğu tehditleri ortadan kaldırma hedefine ulaşma.

-Gazze’de mahsur kalan rehinelerin ve ABD vatandaşlarının güvenli bir şekilde geri dönüşünün sağlanması.

-Daha geniş bir bölgesel savaşın önlenmesi.

-Sivilleri korumak ve Gazze’de kötüleşen insani krize müdahale etmek.

-Arap ülkeleri ve etkilerin yönetilmesi ve geleceğe yönelik planlama ile ilgilenen diğer taraflarla güçlü çalışma ilişkilerinin sürdürülmesi.

Bu beş cephenin her birinde ilerleme kaydetmeye çalışan Biden yönetimi, halihazırda bu beş hedefin her birine doğru ilerleme sağlamak için kullandığı taktikler arasında gerginliklere tanık oluyor. Bu kriz anında yön bulmanın temel görevlerinden biri, sonuçlara ulaşmaya çalışırken var olan veya ortaya çıkabilecek gerilimleri uzaklaştırmaktır.

Örneğin İsrail’in Gazze’ye yönelik askerî harekâtına ABD’nin verdiği destek, sivilleri koruma, insani yardım sağlama ve Arap ortaklarla iyi ilişkiler sürdürme hedeflerini halihazırda daha da zorlaştırıyor. ABD’nin en yakın Arap ortaklarının çoğu ateşkes veya gerilimin durdurulması çağrısında bulunan bir tavır aldı. Onlara göre Biden yönetimi ve İsrail, Hamas’ın oluşturduğu tehditleri ortadan kaldırma hedefiyle çatışıyor. İsrail’in meşru müdafaa hakkını ve Hamas tehditlerini azaltma ve ortadan kaldırmaya yönelik askeri operasyonlarını desteklemek amacıyla Biden yönetimi, Ukrayna’ya desteği de içeren 105 milyar dolarlık daha geniş bir paket kapsamında İsrail’e 14 milyar dolarlık ek yardım talep etti. Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre bu paket, Ukrayna’ya destek ve (hava ve füze savunmasını desteklemek ve İsrail’e destek için çekilen Amerikan silah stokunu yenilemek üzere 10 milyar dolar değerindeki) İsrail’e destek de dahil olmak üzere diğer ulusal güvenlik önceliklerini içeriyor.

Çatışmanın ikinci ve üçüncü haftalarında ise rekabet eden hedeflerin yarattığı bir gerilim daha yaşandı. Amaç iki yüzden fazla rehinenin serbest bırakılmasını sağlamaktı. Bu durum, Hamas ve İslami Cihad gibi grupların Filistin’de oluşturduğu doğrudan tehdidi ortadan kaldırmayı amaçlayan askeri harekatla doğrudan çatışıyor.

Rekabet eden hedefler

Çatışmanın ikinci ve üçüncü haftalarında ise rekabet eden hedeflerin yarattığı bir gerilim daha yaşandı. Amaç iki yüzden fazla rehinenin serbest bırakılmasını sağlamaktı. Bu durum, İsrail’e defalarca füze fırlatan Hamas ve İslami Cihad gibi grupların Filistin’de oluşturduğu doğrudan tehdidi ortadan kaldırmayı amaçlayan askeri harekatla doğrudan çatışıyor. Diğer taraftan İsrail, Katar ve diğer bölgesel arabulucuların liderliğindeki rehine müzakerelerine daha fazla zaman tanımak için beklenen kara saldırısını ertelemiş olabilir.

En önemli gerilimin, meşru müdafaa hakkı çerçevesinde İsrail’in askeri eylemlerini desteklemek ve daha geniş bir bölgesel savaşın çıkmasını önlemek olması muhtemel. Çatışmanın ilk günlerinde İran ve onun silahlı milis ağı, bölge genelinde İsrail ve ABD’ye karşı saldırılar düzenledi. İran ekseni şimdiye kadar ABD’nin Arap ortaklarını bu saldırılardan çoğunlukla muaf tutarken, ABD ve İsrail bu tür saldırılara aynı şekilde karşılık verdi. Ancak bölgenin karşı karşıya olduğu en büyük tehlikelerden biri, en tehlikeli bölgeler olan İsrail ve Gazze’de alevlenen yangınların diğer bölgelere de sıçrayabilecek olmasıdır.

cvfdbg
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik bombardımanı ağır yıkıma yol açtı, 2 Kasım 2023 (AFP)

Körfez Arap ülkeleri ile İran arasında devam eden görüşmeler, bölgesel gerginliğin daha geniş çapta artmasının önündeki en büyük engellerden biri olabilir. Ancak şu an bu çatışmanın kontrol altına alınıp alınamayacağı belirsizliğini koruyor. Şu anda bölgedeki olaylar, ABD’nin iç dünyasını değil, Amerikan politikasını şekillendiriyor.

ABD bölünmesi

Birkaç yıldır ABD siyasetine hâkim olan mezhepçi zihniyetin bir arada kalması nedeniyle ABD, bugünlerde çoğu konuda partizan ve siyasi açıdan halen keskin bir şekilde bölünmüş durumda. Bu Ortadoğu savaşının henüz başındayız. Ancak Amerikalıların büyük bir çoğunluğu İsrail’in Hamas’a karşı eylemlerini ve aynı zamanda ABD’nin şu ana kadarki eylemlerini de destekliyor.

Yakın zamanda yapılan bir kamuoyu araştırmasında Amerikalıların yüzde 76’sı İsrail’i desteklemenin ABD’nin ulusal çıkarına olduğunu belirtti. Seçmenlerin Biden yönetiminin şu ana kadarki eylemlerini nasıl değerlendirdiği büyük ölçüde parti üyeliğiyle bağlantılı. Demokratlar, Biden’ın performansına ilişkin Cumhuriyetçilerden daha güçlü değerlendirmelerde bulunuyor.

Bütün bunlarda şaşılacak bir şey yok. ABD politikasının gidişatının olaylar tarafından belirlenmesi pek olası değil. Ancak Ortadoğu’da bugün böylesine değişken ve belirsiz bir ortamda, bu siyasi hedefler ve yerel siyasi dinamikler her an altüst olabilir.

2014’teki DEAŞ’ı yenilgiye uğratma savaşının ya da Saddam Hüseyin’in Irak’ını Kuveyt’ten çıkarmaya yönelik 1991 savaşının aksine ABD, kendisi için belirlediği ana hedeflere doğru ilerlemek amacıyla birleşik bir bölgesel koalisyon oluşturmak ve sürdürmek üzere mücadele edecek.

Nasıl biter?

ABD’nin yakın zamanda Ortadoğu’yu ve jeostratejik önemini yeniden keşfetmesi, son yıllarda karşılaştığı en karmaşık sınavlardan birini oluşturuyor. 2014’teki DEAŞ’ı yenilgiye uğratma savaşının ya da Saddam Hüseyin’in Irak’ını Kuveyt’ten çıkarmaya yönelik 1991 savaşının aksine ABD, kendisi için belirlediği ana hedeflere doğru ilerlemek amacıyla birleşik bir bölgesel koalisyon oluşturmak ve sürdürmek üzere mücadele edecek. Bu çatışmalar çoğunlukla bölgedeki büyük ölçüde değişen dinamiklerden kaynaklanıyor. Öyle ki giderek daha fazla ülke kendi çıkarlarını ilerletmek için iddialı bir şekilde hareket ediyor ve dış politika gündemlerini dış güçlerle daha az, yakın çevreleriyle daha fazla ilişkili olarak belirliyor. ABD’nin Ortadoğu’daki ortaklarına da aynı şeyi yaptırmak için sihirli bir değnek sallayabileceği günler geride kaldı.

fdbgthr
İsrail ordusu, 28 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne top mermileri ile saldırdı. (AFP)

Bu savaşın İsrail- Filistin çatışması etrafında dönüyor olması da karmaşıklığı artırıyor. Bu, bölge genelinde liderler ve insanlar için de derin duygusal yankı uyandıran bir çatışmadır. Son yıllarda bazı Amerikalı liderler ve bölgedeki mevkidaşları, İsrail-Filistin cephesinde devam eden krizden gözlerini kaçırabilecekmiş gibi davrandılar. Son yıllarda bazı ABD’li liderler ve bölgedeki mevkidaşları, İsrail- Filistin cephesinde devam eden krizden gözlerini kaçırabilecekmiş gibi davrandılar. Bazıları bu dinamikleri halının altına süpürebileceklerini düşündü. Bu son savaş, milyonlarca Filistinlinin içinde bulunduğu kötü duruma çözüm bulunmadan daha güvenli, daha bütünleşmiş ve daha müreffeh bir bölgeye yönelik büyük vizyonlara asla ulaşılamayacağının bir hatırlatıcısıdır. Ayrıca savaş, özellikle de ilk baştaki acımasız saldırılar ve sivillerin kaçırılması, aynı zamanda hava bombardımanında öldürülen çocukların görüntüleri hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin insanlığını yeniden düşünme ihtiyacının canlı bir hatırlatıcısıdır.

Burada daha kapsamlı sorular ortaya çıkıyor: Daha geniş bölgesel güvenliği baltalayan bir rol oynamaya devam eden İran ile ne olacak?

Ancak savaşın çıkmasıyla birlikte toplumdaki siyasi dinamikleri değiştirirken savaşların öngörülemez bir nitelik taşıdığı da dikkate alınmalı. ABD, 2003 yılında Irak’ı işgal ettiğinde, bunu askeri operasyonlar yoluyla Irak’taki güç düzeninin dinamiklerini anlayamayacak şekilde yapmıştı. ABD, milyonlarca Arap olmayan Kürt’ün yaşadığı, Şii çoğunluklu bir ülkede sözde Sünni Müslüman olan bir diktatörü ortadan kaldırarak, farkında olmadan pek çok şey yapıyordu. Bunlar arasında ülkenin siyasetini basit Şii ve Sünni kategorilerine ve Arap-Kürt ayrımına meydan okuyan karmaşık şekillerde etkilemek de vardı.

Aynı şekilde İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonlarının Filistin toplumu üzerinde siyasi etkilerinin yanı sıra yıkıcı maddi ve toplumsal maliyetleri de çıkacak. Bu askeri eylemlerin halihazırda bölge genelinde yansımaları var ve eğer savaş daha da genişlerse, İsrail siyasi sistemi de dahil olmak üzere daha geniş siyasi yansımaları olacak.

Bu çatışmanın nasıl sona ereceği sorusunu sorarken, politika planlayıcıları ve teknokratlar, genellikle savaştan kaynaklanan güç ve politika değişimlerini tam olarak hesaba katmayan yanıtlar veya çözümler ararlar.

Odak noktası, kanun ve düzeni sağlamak için oluşturulması gereken güvenlik güçlerinin büyüklüğünden, yeni bir yönetim yapısının nasıl kurulabileceğinden veya yeni bir ekonomik modelden bahsetmekle sınırlı.

Ancak savaş daha temel bir şeyi de beraberinde getiriyor ve sonun niteliği, onun nasıl gelişeceğine bağlı olacak.

Büyük bir fırtına yaklaşıyor ve güçleniyor gibi görünüyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



İsrail Suriyelilerin zafer kutlamalarını mahvetti

Ayrım çitini aşarak Golan Tepeleri'nde BM güçleri tarafından denetlenen bölgeye giren bir İsrail zırhlı aracını gözlemleyen iki İsrail askeri, 13 Aralık 2024 (AFP)
Ayrım çitini aşarak Golan Tepeleri'nde BM güçleri tarafından denetlenen bölgeye giren bir İsrail zırhlı aracını gözlemleyen iki İsrail askeri, 13 Aralık 2024 (AFP)
TT

İsrail Suriyelilerin zafer kutlamalarını mahvetti

Ayrım çitini aşarak Golan Tepeleri'nde BM güçleri tarafından denetlenen bölgeye giren bir İsrail zırhlı aracını gözlemleyen iki İsrail askeri, 13 Aralık 2024 (AFP)
Ayrım çitini aşarak Golan Tepeleri'nde BM güçleri tarafından denetlenen bölgeye giren bir İsrail zırhlı aracını gözlemleyen iki İsrail askeri, 13 Aralık 2024 (AFP)

Frederic C. Hof

İsrail ve Suriye arasında başarılı bir barış süreci yürütmenin eşiğinde olduğumu düşünmemin üzerinden sanki sonsuzluk geçmiş gibi geliyor. 2011 martının ilk haftasında her iki taraftan da Suriye'nin İran, Hizbullah ve Hamas ile askeri bağlarını koparacak bir anlaşmanın yolunu açacak gibi görünen güçlü taahhütler aldım. Bunun karşılığında İsrail, 1967'deki Altı Gün Savaşı sırasında girdiği tüm Suriye topraklarından kademeli olarak çekilecek ve Şam anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirdikçe ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımlar kaldırılacaktı. Fakat dönemin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in barış sürecini ilerletmek yerine kitlesel katliam yoluna gitmeye karar vermesiyle her şey önümüzdeki birkaç hafta içinde buhar olup uçtu.

Bugün bu diplomatik başarısızlığı akla getiren -gerçekten yaşandığını varsayarsak- Esed rejiminin düşüşünden sonra İsrail'in Suriye topraklarına yaptığı askeri harekâttır. Esed'in 8 Aralık 2024 günü sabaha karşı aniden Moskova'ya gitmesi, İsraillilerin 2011 yılında öngördükleri türden büyük bir gelişmeye işaret ediyordu. İran'ın Suriye üzerindeki etkin hakimiyeti ortadan kalktı. İran onlarca yıl Suriye'yi Lübnan'a giden bir yol olarak kullanmış ve Hizbullah'ı İsrail'e karşı İran'ın ön cephesi ve caydırıcı gücü haline getirmişti. Tahran yıllarca Suriye'yi İsrail'e karşı Lübnan'daki Hizbullah'ı tamamlayacak ikinci bir cepheye dönüştürmeye çalıştı.

İsrail, 2024 aralığında daha önce 2010 ve 2011 yıllarında ABD arabuluculuğunda diplomasi yoluyla elde etmeye çalıştıklarını güç kullanarak başarmıştı. Suriye’de İsrail’in güvenliğini tehdit eden askeri ittifaklarını sona erdirdi. Esed rejiminin düşmesi ve İran hegemonyasının çöküşü, İsrail'in Suriye halkını kurtuluşlarından dolayı açıkça tebrik etmesi ve nihayetinde resmi bir barışın önünü açabilecek ikili bir ilişkinin temellerini atması için -istenmesi halinde- yeni bir diplomatik fırsat sundu. Ancak İsrail, 2011 yılında Beşşar Esed'le olduğu gibi bu fırsat bir kenara bırakarak şiddete yöneldi.

İsrail, Suriye’deki askeri üslere düzenlediği hava saldırılarını ve 1974 tarihli ayrılma anlaşmasını ihlal ederek Suriye topraklarını işgalini önleyici tedbirler olduğu şeklinde gerekçelendirdi. İsrail, Şam'da yeni kurulan hükümete hakim olan Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) İslamcı karakterini ve terör örgütü olarak geçmişini kendisine karşı potansiyel bir tehdit olarak gösterdi. Gerçekten de sadece İsrail, El Kaide'nin eski bir uzantısı olan HTŞ'nin Suriye'nin geleceğine ilişkin niyetlerini sorgulamıyor. Yine de ‘İsrail'in HTŞ hakkında en kötüsünü varsayması ve buna göre hareket etmesi makul mü? Esed sonrası Suriye'ye karşı önleyici bir savaşa girmek İsrail'in çıkarına mı?’ sorularının sorulması gerekiyor.

İsrail, 7 Ekim 2023 tarihinde bir başka İslamcı hareket olan Hamas’ın kendisine karşı, insanlığa karşı işlenen tarifsiz suçlarla lekelenmiş bir askeri saldırıya tamamen hazırlıksız yakalanmıştı. Zamanı geldiğinde İsrail bu hazırlıksızlığın nedenini resmi olarak tespit edebilir ve binlerce İsrailliyi katillerin insafına terk etmenin sorumlularından hesap sorabilir. Ancak, o korkunç günden bu yana birçok İsrailli başlıca suçlunun Başbakan Binyamin Netanyahu olduğu kararını çok vermişti. Çünkü sorumluluk onundu. Yıllardır Gazze'deki liderlerin zenginlik için terörizmi terk edeceği inancıyla Katar’dan Hamas'a fon aktarılmasına izin veren politikayı izliyordu. 7 Ekim 2023'teki vahşetten sonra birçok İsrailli için Netanyahu’nun siyasi açıdan yürüyen bir ölü adamdan farkı yok.

Suriyeliler -hatta HTŞ liderleri bile- İsrail'in saldırganlığını görmezden gelmek için ellerinden geleni yapıp yozlaşmış bir katliamcının (Esed) devrilmesini kutluyorlar.

Yine de -o dönemde yaşananlara ve hakkındaki davalara rağmen- İsrail siyasetine hükmetmeye devam eden Netanyahu’nun daha uzun yıllar başbakan olarak kalmak istediği açık. Yaygın olarak İsrail'in Esed sonrası Suriye'ye savaş açma kararının, her şeyden çok Netanyahu'nun hayatta kalma ve siyasi olarak başarılı olma arayışından kaynaklandığı yönünde bir görüş hakim.

İsrail’in -Netanyahu'ya göre İsrail ordusunun hatası olan- 7 Ekim 2023'te yaşananlar karşısındaki hazırlıksızlığı 2024 aralığında tekrarlanmayacak. İsrail, Hamas saldırmadan önce Gazze'de yapması gerektiğine inandığı şeyi Suriye'de yapacak. HTŞ'nin İsrail'e saldıracağına işaret eden herhangi bir göstergenin olmaması önemli değildi. İsrail'in silahlı güç gösterisinde bulunması, hedefin çaresizliği ve güçsüzlüğü nedeniyle kolayca verilebilecek bir karar olarak görüldü.

fvbrghtn
İsrail bombardımanı sırasında Kuneytra üzerinde yükselen duman bulutu, 9 Aralık 2024 (AFP)

Buna karşın Suriyeliler -hatta HTŞ liderleri bile- İsrail'in saldırganlığını görmezden gelmek için ellerinden geleni yapıp yozlaşmış bir katliamcının (Esed) devrilmesini kutluyorlar. Esad rejiminin tutukladığı, hapsettiği, işkence ettiği ve pek çok vakada öldürdüğü sayıları on binlerle ifade edilen yakınları ve tanıdıkları hakkında bilgi edinmeye çalışıyorlar. Temel hizmetleri sağlamak ve Suriye'nin gelecekteki yönetimi ve nihai olarak yeniden inşası için standartlar belirlemek üzere örgütlenmeye çalışıyorlar. Aynı zamanda, Golan Tepeleri'nde Hamas tarzı saldırılar düzenlemek şöyle dursun, İsrail askeri güçlerine karşı koyacak kapasiteye bile sahip değiller. Bunların hiçbiri İsrail istihbarat servislerinin dikkatinden kaçmış gibi görünmüyor.

Suriye'de halen İsraillileri öldürmeye istekli milisler var mı? Bu soruya ‘hayır’ yanıtı vermek aptallık olur. Ancak İran ve Hizbullah'ın Suriye’deki hakimiyetinin çöküşüyle birlikte tehdit seviyesi yükseldi mi? Şimdi önleyici bir askeri operasyonu haklı çıkaracak bir düzeye mi ulaştı? HTŞ, İran ve Hizbullah'ın bıraktığı yerden devam edeceğine dair bir sinyal mi verdi? İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki askeri savunması Esed rejimi, İran ve Hizbullah'ın (arka planda Rusya’nın hava desteğiyle) herhangi bir saldırısına karşı koymak için yeterliyse, 8 Aralık 2024 tarihinden sonra bunları yetersiz kılan neydi?

Beşşar Esed, askeri karargahları ve üsleri sivilleri katletmek için kullanırken ister İsrail ister Türkiye isterse ABD olsun birileri bunu yapmış olsaydı Suriyeliler, Suriye Hava Kuvvetleri’nin, Suriye Donanması’nın, kışlaların ve Suriye ordusuyla ilişkili ne varsa yok edilmesini memnuniyetle karşılardı. Esed, Suriyelileri öldürmek, terörize etmek ve içlerine korku salmak için varil bombaları, toplar ve kimyasal silahlar kullanırken birileri silahsız sivilleri korumak için harekete geçseydi on binlerce Suriyelinin hayatı kurtulabilirdi.

ABD Başkanı Joe Biden ve yönetiminin yetersizliği göz önüne alındığında, Trump’ın ekibinden hiç kimse Suriye'de İran ve Hizbullah'a karşı zafer kazanmak ve İsrail'e Suriye halkına yönelik yersiz düşmanlığına son vermesini tavsiye etmekle ilgilenmiyor mu?

Neden şimdi? Suriyeliler Esed sonrası ülkelerine yönelik saldırıları görmezden gelmeye çalışıyor. Zira bu konuda ellerinden bir şey gelmiyor. Sadece bu saldırıların yakında sona ereceğini umuyorlar. Peki olanları unutabilecekler mi?

Netanyahu'nun siyasi hayatta kalmasının kendisi ve destekçileri için her şeyden önemli olduğu kesin. 7 Ekim 2023’teki travmayı henüz atlatamamış olan az sayıdaki İsrailli, Suriye'deki askeri kabiliyetlerin yok edilmesinden ve Suriye topraklarının işgal edilmesinden hiç rahatsız değil. Ancak, yirmi milyon Suriyeliye kurtuluş anlarında bir nebze saygı göstermenin İsrail'in uzun vadeli çıkarına olabileceğini düşünmeye istekli İsrailli üst düzey yetkililer hiç yok mu?

ABD Başkanı Joe Biden ve yönetiminin yetersizliği göz önüne alındığında, Trump’ın ekibinden hiç kimse Suriye'de İran ve Hizbullah'a karşı zafer kazanmak ve İsrail'e Suriye halkına yönelik yersiz düşmanlığına son vermesini tavsiye etmekle ilgilenmiyor mu? Öte yandan Tahran'da da İsrail'in bu eylemlerini sürdürmesi için dua eden liderler olduğuna şüphe yok.

İsrail'in Suriye'ye yönelik önleyici saldırıları artık sona ermeli. Suriye'nin zafer kutlamalarını mahveden saldırıları geri almak mümkün olmasa da becerikli bir diplomasiyle İsrail'in çıkarlarına verilen zarar zaman içinde hafifletilebilir. Aslında İsrail bile Esed sonrası Suriye'nin olumlu bir şekilde şekillenmesine katkıda bulunabilir. Evet, HTŞ halen bir soru işareti olacak, ama İsrail'in zaten olmayan bir düşman yaratmasına da gerek yok.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.