Gazzeliler katliamlarla Sina'ya gitmeye mi zorlanıyor?

Filistinlilerin Gazze’den ayrılmak ya da kalmak arasında karar verme lüksü yok

Gazze Şeridi'nin güneyine gitmek üzere Selahaddin Caddesi boyunca yürüyen Filistinliler, 11 Kasım 2023 (EPA)
Gazze Şeridi'nin güneyine gitmek üzere Selahaddin Caddesi boyunca yürüyen Filistinliler, 11 Kasım 2023 (EPA)
TT

Gazzeliler katliamlarla Sina'ya gitmeye mi zorlanıyor?

Gazze Şeridi'nin güneyine gitmek üzere Selahaddin Caddesi boyunca yürüyen Filistinliler, 11 Kasım 2023 (EPA)
Gazze Şeridi'nin güneyine gitmek üzere Selahaddin Caddesi boyunca yürüyen Filistinliler, 11 Kasım 2023 (EPA)

Salim er-Reyyis

İsrail'in Gazze Şeridi'ne karşı son savaşına başladığı 7 Ekim 2023 tarihinde, Gazze’nin doğusundaki ve kuzeyindeki İsrail ile sınır bölgelerinde yaşayan bazı Filistinliler, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki şehirlerin merkezlerine kaçtılar. İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik daha önceki başlattığı savaşlardan ve kara işgallerinden edindikleri tecrübelerle bölgelerinin ve evlerinin bombardımanların ilk hedefi olacağını düşünüyorlardı. Ancak İsrail ordusunun kara harekatı planları ve yöntemlerini alışılagelmişin dışına çıkarıp değiştirmesi nedeniyle bu konuda biraz yanılıyorlardı.

Gazzeliler, ilk olarak korkmalarından ve evlerinin uçaklar ve tanklarla hedef alınmasından dolayı evlerini terk ettiler. Ancak Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki bölgelerden, mahallelerden, şehirlerden yeni bir yerinden edilme sürecinin onları beklediğini bilmiyorlardı. Savaşın altıncı gününde bazı uluslararası kuruluşlar ve çalışanları, Gazze Şeridi'nin kuzeyini terk ederek güneye, özellikle Han Yunus’a gittiler. Bölge sakinlerinden bazıları da onları takip etti.

Hamas Hareketi’ni ve onun askeri kanadı Kassam Tugayları’nı ortadan kaldırmak amacıyla büyük bir kara saldırısına hazırlanan İsrail ordusu, savaşın yedinci gününün sabahında Gazze Şeridi’ni doğudan batıya ikiye ayıran Gazze’nin kuzeyinde yaşayanlardan güneyine gitmelerini istedi.

Kuzeydeki Gazzelilerin çoğu, İsrail ordusu Gazze’ye karadan girip kuzeyi güneyden ayırana kadar güvende olduklarını düşünerek güneye gitmeyi reddetti.

Onlarca insan, kendilerini bekleyen dehşetin çocuklarına dokunmasından endişe duyarak, güneyi kuzeye bağlayan doğuda Selahaddin Caddesi ve batıda er-Raşid el-Bahr Caddesi olmak üzere iki ana yoldan güneye gitmek üzere kuzeyden ayrıldılar. Onlarca yerleşim bölgesinin yoğun bombardımanlarla hedef alınmasından sonra yüzlerce insan da peşlerinden gitti. Geride kalanlar, bombardımanlar nedeniyle büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldı. Ancak Gazzelilerin bir bölümü, İsrail ordusunun Gazze’ye karadan giriş anı gelip de Gazze Şeridi’ni dünyanın en gelişmiş silahlarıyla donatılmış askerleriyle dolu tanklarla ve askeri araçlarla ikiye bölmesine kadar güvende olduklarına inandıkları için evlerini terk etmeyi reddetti.

Zorla yerinden etme

Gazze şehrinden İslam Abdulmuti (42), ticari bir şirkette muhasebeci olarak çalışıyordu. Kara harekatı başlamadan önce Gazze şehrinin merkezi yoğun şekilde bombalanmıştı. Bu yüzden kendisi ve ailesi, İsrail'e kaçmaya karar verdiler. Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Beleh’teki bir aile dostunun evinde iki gün kaldılar. Ancak sığındıkları evin yanındaki binanın doğrudan hedef alınması nedeniyle Gazze şehrindeki evlerine dönmeye karar verdiler. Abdulmuti, bu kararı nasıl aldıklarıyla ilgili olarak, “’Öleceksek kendi evimizde ölelim. Neden yerinden edilip başka insanların evlerinde ölelim ki?’ dedik” ifadelerini kullandı.

sdferg
Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru yerinden edilen Filistinli bir aile, 10 Kasım 2023 (AFP)

Gazzelilerin ilk gidişlerinde ve dönüşlerinde kuzey-güney yolu açıktı. Arabası olanlar arabalarıyla gidebilse de bu durum uzun sürmedi. İsrail’in zaman geçtikçe yoğunlaşan bombardımanlarının etkisiyle Gazze’deki evlerine geri döndüler. İsrail ordusu, önceden uyarmaksızın doğudan uçaklar ve tanklarla, batıdan ise denizden savaş gemileriyle düzenlediği bombardımanlarla çocuk, kadın ve yaşlı onlarca sivili evlerinde öldürdü.

Abdulmuti ve ailesi evlerinde kalmaya çalıştılar. Ancak gece gündüz hız kesmeden devam eden bombardımanın yoğunluğu ve çocuklarını saran terörün boyutuyla duyduğu endişe nedeniyle ve İsrail ordusunun geriye kalanların da güneye gitmeleri yönündeki uyarılarının artmasıyla, savaşın otuz dördüncü gününde bölgeyi terk etmek zorunda kaldılar. Selahaddin Caddesi boyunca yürümek zorunda kaldıklarını söyleyen Abdulmuti, “Üç kilometreden uzun bir yol boyunca tanklar ve işgalci İsrail askerleri arasında yürüdük” dedi.

Gazze Şeridi’nin güneyindeki yerinden edilmiş insanların çoğu, büyükannelerinin, büyükbabalarının, anne ve babalarının 1948 yılında yerlerinden edilmesinden 70 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra yerinden edilmeyi reddediyorlar.

Ancak Abdulmuti’ye göre ailenin ikinci kez yerinden edilmesi, ilkinden farklıydı. Bu kez İsrail bombardımanlarının dehşetinden, bazı akrabalarını ve ailelerini gömemeden ya da yaralıları tedavi edilmeleri için hastaneye götüremeden öldürülmekten kaçan onlarca ailenin yerinden edilmesiydi. Ambulansların ve ilk yardım ekiplerinin yaralılara ulaşamadığını söyleyen Abdulmuti, “Hastaneler bombalanıyordu, bazı hastaneler ise İsrail ordusu tarafından kuşatılmıştı” şeklinde konuştu.

Bir daha yerinden edemeyecekler

Abdulmuti, İsrail, ABD ve diğer ülkelerin Gazze Şeridi’ndeki sayıları 100 binden fazla olan nüfusun tamamını yerinden etme niyetlerinin konuşulduğu bir dönemde, Gazze Şeridi dışına özellikle Mısır’ın Sina Yarımadası’na yerinden edilme fikrini reddediyor. Abdulmuti, “Bombalama, yıkım ve öldürülme korkusuyla kaçtığımız doğru, ama Gazze'nin dışına çıkmayacağız. Ben ve ailem, dünyanın herhangi bir yerine yerleşip sığınmaktansa burada ölmeyi tercih ederiz” şeklinde konuştu.

sadfe
Gazze şehrinden Gazze’nin güneyine kaçan Filistinliler, 22 Kasım 2023 (AP)

Gazze’de yerinden edilmeye karşı olan sadece Abdulmuti değil. Konuştuğumuz Filistinlilerin çoğu, Gazze Şeridi'nin güneyine doğru yerinden edilmiş durumda. Ancak, dedelerinin ve babalarının 1948 yılında yerinden edilmelerinin üzerinden geçen 70 yılı aşkın bir sürenin ardından bir kez daha yerinden edilmeyi, Filistin şehirlerine ve köylerine bir daha dönememe fikrini reddediyorlar.

Gazze şehrinin doğusundan Gazze’nin güneyine yerinden edilenlerden biri olan Mikail Mubarek (38), Gazze Şeridi'nde yaşayanların İsrail ve diğer ülkelerin Filistinlileri yerinden etme planı olduğuna dair basında yer alan haberleri yakından takip ettiğini belirtti. Mubarek, “Dedelerimizin ve babalarımızın sürgün edildiğini unutmadığımız bir dönemde Sina’ya yerinden edilmemizle ilgili pek çok haber ve analiz duyuyor ve okuyorum. Dedemin o günlere dair anlattıklarını, yaşananları ve sonrasında yaşananları unutmadım” ifadelerini kullandı.

Yerinden edilen insanlar karar verme özgürlüklerine sahip olmadıklarını ve İsrail’in bombardımanları nedeniyle Sina'ya göç etmek zorunda kalacaklarını düşünüyorlar.

Mubarek, komşu Arap ülkelerine, hatta Batı ülkelerine giden ilk Filistinli mültecilerin deneyimlerinin, onların torunlarının bugüne kadar eğitim, çalışma, sağlık ve hatta hareket özgürlüğü konularında ayrımcılığa maruz kaldıklarını gösterdiğine dikkati çekti. Bu yüzden bu deneyimi yaşamayı reddettiğini ve bunu yaşamasını gerektiren hiçbir gerekçenin olmadığını vurgulayan Mubarek, “Neden yerinden edilmeleri sürdürmek isteyeyim ki? Öleceğimizden mi korkuyoruz? Ya bugün ya yarın ya da 20 yıl sonra hepimiz öleceğiz. Kendi toprağımda, onurumla ölmem önemli” diye konuştu.

Karar onların değil

Ancak yerinden edilen bazı Gazzeliler, karar verme özgürlüklerine sahip olmadıklarını, İsrail’in bombardımanları nedeniyle Sina'ya göç etmek zorunda kalacakları ve bu yüzden Gazze Şeridi'nin güney sınırlarına ve ötesine itileceklerini düşündükleri için yerlerinden edilme ihtimaliyle ilgili farklı görüşlere sahipler.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Havadan ve tanklardan düzenlenen bombardımanların ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nin kuzeyinin iç kesimlerine başlattığı kara saldırısı nedeniyle ailesine yiyecek ve su temin edemeyen Ahmed Hüsnü, İsrail savaşının 40’ıncı gününde Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan kaçmak zorunda kalanlardan biri.

dsvfe
İsrail'in Han Yunus'ta bir eve düzenlediği bombardıman sonrası enkazda arama kurtarma çalışmaları yürüten Filistinliler, 22 Kasım 2023 (Reuters)

İsrail'in Gazzelileri kolayca yerinden edemeyeceğine inanan Hüsnü, “İsrail, Gazze'deki Filistinlilere: ‘Hadi Sina'ya gidin!’ diyor. Ancak biz gitmek ya da kalmak arasında bir seçim yapacağız. Atalarımız, İsrail’in katliamları nedeniyle yerinden edildi. Bizler de birkaç gün önce İsrail katliamları nedeniyle yerimizden edildik. Belki bize yönelik katliamlar devam edecek ve Filistin topraklarının dışına, belki de Sina'ya göç etmek zorunda kalacağız” şeklinde konuştu.

Diğer Gazzeliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Filistinlileri yerlerinden etmeye ve göç etmeye zorladığı konusunda Hüsnü ile aynı fikirde. Öte yandan katliamlarına devam eden İsrail, yarısından fazlası kadın ve çocuk olmak üzere 7 Ekim’den bu yana Gazze’de 14 binin üzerinde Filistinliyi öldürdü. Yaklaşık 6 bin 500 kişi kayıp. Çok sayıda yaralı var. Bu durum Gazzelilere nereye gidecekleri ya da nerede kalacakları konusunda karar verme hakkı tanımıyor.

asdefwr
Gazze Şeridi'nin güneyinde Mısır sınırı yakınlarında devriye gezen Hamas güvenlik güçleri, 2019 (Reuters)

Mahmud Nasır (39), özellikle dört çocuk babası olması nedeniyle göç edip etmemekte kararsız olan yerinden edilen insanlardan biri. Çocuklarını ölüm riskinden ve İsrail’in bombardımanlarından korumak zorunda olan Nasır, “Göç etmek istemiyorum, ama işgalci İsrail bizi buna zorlayabilir. Karar verme lüksümüz yok. Büyük ihtimalle kefenimi ve çocuklarımın kefenini taşıyıp Mısır sınırında oturacağım. Ya bizi içeri alacaklar ya da orada ölüme terk edileceğiz” ifadelerini kullandı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla’dan dergisinden çevrilmiştir.



2026 yılına akıllı ve sağlıklı kararlarla girin... Zihninizi ve bedeninizi güçlendirecek 10 karar

TT

2026 yılına akıllı ve sağlıklı kararlarla girin... Zihninizi ve bedeninizi güçlendirecek 10 karar

2026 yılına akıllı ve sağlıklı kararlarla girin... Zihninizi ve bedeninizi güçlendirecek 10 karar

Küresel istatistik şirketi Statista’nın, Alman ve Amerikalılardan oluşan bir örnekleme yeni yıl kararlarını sorması üzerine, katılımcıların her yıl tekrarlanan geleneksel yanıtlar verdiği görüldü. En çok dile getirilen hedefler arasında daha fazla para biriktirmek, spora daha fazla zaman ayırmak, sağlıklı beslenmek ve kilo vermek yer aldı.

Peki, en güncel bilimsel ve tıbbi araştırmalara göre 2026 yılında hangi sağlık trendlerinin öne çıkması bekleniyor?

Kanının derinliklerine in

Yıllık rutin kan tahlilleri artık genel tabloyu görmek için yeterli sayılmıyor. Uzmanlar, kolesterol, şeker ve D vitamini düzeylerinin ölçülmesinin ötesine geçilmesini öneriyor. Gelişmiş testler; insülin direnci, iltihaplanma, metabolik göstergeler ve hatta genetik risklerin değerlendirilmesini de kapsıyor. Bu kapsamlı analizlerin, beslenme düzeni ve yaşam tarzında kronik hastalıkları önlemeye yardımcı olacak uygun değişikliklerin yapılmasını sağlayabileceği belirtiliyor.

xcvf
Gelişmiş kan testleri daha popüler hale gelecek. (Reuters)

Ozempic, kardeşleri ve kuzenleri

Ozempic, Wegovy ve Mounjaro gibi kilo vermek isteyenlerin yakından takip ettiği ilaçlara, sağlık sektöründe yeni rakiplerin çıkması bekleniyor. Ancak bu rekabet, Ozempic ve benzerlerinin de dahil olduğu ‘peptit’ ailesinin sınırları içinde kalacak. 2026 yılında, özellikle büyüme hormonu salınımını uyaran ve metabolizmayı düzenleyen farklı peptit türlerinin ilaç pazarına güçlü bir giriş yapacağı öngörülüyor.

Yeni yılda kas gelişimini destekleyen, yaşlanma karşıtı etkiler sunan ve bağışıklık sistemini güçlendiren peptitlere yönelik ilginin artması bekleniyor. Büyük ilaç üreticilerinin tahminlerine göre, küresel peptit pazarının değeri 2024’te 224 milyar dolar seviyesindeyken, 2030 yılına kadar 260 milyar dolara ulaşacak.

Kaslar gösteriş için değil, sağlık içindir

Bilimsel çalışmalara göre, sağlıklı bir bedenin temelinde sağlıklı kas yapısı yer alıyor. Araştırmalar, kas erimesinin yalnızca yaşlanmanın bir sonucu olmadığını, 30’lu yaşlardaki bireylerde dahi görülebildiğini ortaya koyuyor.

yju6k
Estetik nedenlerle değil, sağlık nedenleriyle kaslarınızı koruyun. (AFP)

Kas kütlesindeki azalmanın, insülin direncini artırdığı, metabolik esnekliği azalttığı ve uzun vadede yüksek tansiyon ile diyabet riskini yükselttiği belirtiliyor. Bu nedenle, egzersiz ve yeterli protein tüketimi yoluyla yağsız ve güçlü bir kas kütlesinin korunmasının, artık yalnızca estetik kaygılarla değil, sağlık açısından önem taşıdığı vurgulanıyor.

Düşmanınızı tanıyın: işlenmiş gıdalar

Springer Nature bilim grubunun kısa süre önce yayımladığı bir araştırmaya göre, işlenmiş gıdalar tüketmek ölüm riskini yüzde 15 oranında artırıyor. ABD Ulusal Tıp Kütüphanesi ise işlenmiş gıdalara dayalı beslenmenin bilişsel gerileme riskini yüzde 28 yükselttiğine dikkat çekiyor.

cvdfg
İşlenmiş gıdalara dayalı bir beslenme, zihinsel gerileme riskini artırır. (Reuters)

Uzmanlara göre çözüm, meyve, sebze, tam tahıllar ile işlenmemiş et ve balık gibi doğal haline en yakın gıdalara yeniden yönelmekten geçiyor. Buna karşılık, cips, gazlı içecekler, şekerli kahvaltılık gevrekler, hazır noodlelar, tavuk nuggetları ve sosisli sandviç gibi işlenmiş ürünlerden mümkün olduğunca uzak durulması öneriliyor.

Beyninizi sağlıklı tutun

Kovid-19 salgını, özellikle gençler arasında hafıza zayıflığı, odaklanma sorunları ve zihinsel dağınıklık vakalarının artmasıyla beynin ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koydu. Uzmanlara göre, zihni ve beyni koruma ihtiyacı her zamankinden daha fazla önem kazanmış durumda. Bu kapsamda, beyin hacminin korunması, beyaz maddenin sağlığının sürdürülmesi ve nörolojik iltihapların azaltılması öne çıkan hedefler arasında yer alıyor.

dfvgh
Beyin sağlığını korumak 2026 için öncelikli bir konu (Pixabay)

Koruyucu önlemlerin bir bölümünün beslenmeyle ilişkili olduğuna dikkat çekiliyor. Yoğurttaki probiyotikler, tahıllardaki lifler, sarımsak ve kırmızı meyveler gibi gıdaların beyin sağlığına katkı sağladığı belirtiliyor. Bunun yanı sıra, ashwagandha, rhodiola ve ginseng gibi bazı besin takviyelerinin de bu alanda destekleyici rol oynayabileceği ifade ediliyor.

Bu nedenle, yeni yıl kararları arasına bilişsel eğitime yönelik uygulamalara yatırım yapılmasının da eklenmesi öneriliyor. Uzmanlar, çoğunlukla hafızayı teşvik eden oyunlara dayanan bu uygulamaların yanı sıra, beyin performansını ve toparlanmasını izleyebilen akıllı saatler gibi giyilebilir teknolojilerin de giderek daha fazla ilgi gördüğünü belirtiyor.

Sağlıklı uyku

2026 yılı, ‘Erken yat, erken kalk; sağlığın yerini bulsun’ anlayışına dönüşün yılı olabilir. Artık sadece erken yatmak için bir davete katılmamayı tercih etmek utanılacak bir durum olarak görülmüyor. Özellikle Z kuşağının, kaliteli uykunun bir lüks değil, bir öncelik olduğunun daha fazla farkında olduğu belirtiliyor.

xscdf
2026, erken yatmanın önemi konusunda farkındalık yılı olabilir. (Pexels)

Uyku kalitesini izleyen akıllı elektronik cihazların yaygınlaşmasıyla birlikte bu alanda kontrol sağlamak da kolaylaştı. 2026’da yapay zekâ destekli bu teknolojilerin daha fazla gündeme gelmesi bekleniyor. Söz konusu sistemlerin, uyku sırasında solunum kesintilerini azaltmaya yardımcı olması ya da kişiye özel sağlıklı uyku eğitimi sunması öngörülüyor. Otellerin de konuklarına, dinlendirici bir uykuyu önceleyen donanımlar ve hizmetler sunmaya yönelmesi bekleniyor.

Nefes egzersizleri

Ruh sağlığının, fiziksel sağlık kadar önemli olduğu gerçeğinden hareketle, bu alana yönelik ilginin 2026 yılında daha da artması bekleniyor. Bu sürecin ilk adımını ise nefes egzersizlerinin yaygınlaşması oluşturuyor. Çoğu zaman hafife alınan bu en basit ve erişilebilir uygulamanın, psikolojik denge açısından temel bir rol oynadığı vurgulanıyor. Uzmanlara göre nefes egzersizleri, yalnızca doğru nefes alıp verme yoluyla sinir sisteminin düzenlenmesine ve zihinsel istikrarın sağlanmasına katkı sunuyor.

zxcvf
Nefes egzersizleri, daha iyi zihinsel ve fiziksel sağlık için önemli. (Pexels)

İş yerinde stres yapmaya gerek yok

Küresel şirketler, üretkenliğe verdikleri önem kadar, çalışanlarının psikolojik istikrarını da artık her zamankinden daha fazla gözetiyor. Buna paralel olarak, iş yerindeki stresin ruhsal ve sinirsel sağlık üzerinde olumsuz etkiler yarattığına dair farkındalık artıyor. Araştırmalar, sağlıklı uykuya, düzenli egzersize ve meditasyona öncelik veren büyük şirket yöneticilerinin, daha gelişmiş bir duygusal zekâya ve daha isabetli karar alma becerilerine sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Özetle, çalışanların mesleki başarı ve yöneticilerini memnun etme uğruna sağlıklarından ve sinirlerinden fedakârlık ettiği dönemlerin geride kaldığına dikkat çekiliyor.

İş için sağlığınızı ve sinirlerinizi feda ettiğiniz günler geride kaldı. (Pexels)
İş için sağlığınızı ve sinirlerinizi feda ettiğiniz günler geride kaldı. (Pexels)

Telefonunuzu bir kenara koyun

2026’da ruh sağlığını korumak için dijital dünyadan uzaklaşmanın önemi konusunda farkındalığın artması bekleniyor. Nesiller fark etmeksizin, insanlar geçmişte popüler olan ilgi alanlarına geri dönecek; el sanatları, boyama, günlük tutma ve grup sporları bunlar arasında öne çıkacak. Dijital detoks kavramı, sanal dünyadan kopma ve mümkün olduğunca telefondan uzak durma anlayışı bu dönemde daha da yaygınlaşacak.

Manevi zenginlik

2026 yılında, bedene özen gösterirken ruhu beslemeye yönelik ilginin yeniden artması bekleniyor. Son araştırmalar, meditasyon, yoga, nefes egzersizleri ve insani amaçlarla gönüllülük gibi sağlam spiritüel ritüeller uygulayan kişilerin sadece daha uzun değil, aynı zamanda daha kaliteli bir yaşam sürdüğünü ortaya koyuyor.


Babu’l Mendeb mücadelesi: İsrail, ABD için önemini güvence altına almaya mı çalışıyor?

Son yıllarda Kızıldeniz, dünyanın en önemli ticaret yolu haline geldi (AFP)
Son yıllarda Kızıldeniz, dünyanın en önemli ticaret yolu haline geldi (AFP)
TT

Babu’l Mendeb mücadelesi: İsrail, ABD için önemini güvence altına almaya mı çalışıyor?

Son yıllarda Kızıldeniz, dünyanın en önemli ticaret yolu haline geldi (AFP)
Son yıllarda Kızıldeniz, dünyanın en önemli ticaret yolu haline geldi (AFP)

Enes bin Faysal el-Hacci

İsrail'in 26 Aralık'ta Somaliland’ı bağımsız bir oluşum olarak resmen tanıması ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet olması ışığında, bu gelişme Kızıldeniz ve Babu’l Mendeb'deki hayati öneme sahip deniz yolları için verilen mücadelenin bir parçası olarak öne çıkıyor. Bunun küresel ticaret ve bölge ülkelerine yönelik casusluk faydalarının yanı sıra, İsrail'in Babu’l Mendeb'deki varlığından elde edeceği en önemli kazanım, Amerikan politikasının Körfez ülkelerine doğru kaydığını ve İsrail'den uzaklaştığını gösteren son gelişmelerin ışığında, ABD için önemli ve etkili bir müttefik olarak kalmasıdır. Başka bir deyişle, İsrail şimdi, özellikle Cumhuriyetçiler ve Trump destekçileri arasında ünlü sunucu Tucker Carlson ve diğerlerinin önderliğindeki düşmanlık dalgasının gölgesinde, gelecekteki Amerikan yönetimlerinin kendisini terk etmemesi için ABD'ye baskı yapmanın yollarını arıyor.

Somaliland, Kızıldeniz'i Hint Okyanusu'na bağlayan Babu’l Mendeb Boğazı'na bitişik, Aden Körfezi kıyısında yer alıyor. Bu durum, ABD'nin önemli bir müttefiki olan İsrail'e, bu hassas bölgede seyrüseferi denetleme ve güvenliğini sağlama konusunda stratejik bir konum kazandırıyor. Teorik olarak, Somali ve Afrika Birliği de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki başkentlerden gelen geniş çaplı bir uluslararası kınamaya yol açan bu tanıma, Husi saldırıları gibi tehditlerle mücadelede ABD-İsrail ittifakının etkisini güçlendiriyor. Aynı zamanda, ortak üslerin kurulması veya boğazın ortak bir şekilde denetlenmesi de dahil olmak üzere potansiyel askeri iş birliğine kapıyı açarak, özellikle ham petrol, petrol ürünleri, sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG), kömür, rüzgar ve güneş enerjisi santralleri için Çin'in Avrupa ve diğer ülkelere ihraç ettiği gerekli tüm ekipmanları içeren enerji ticareti başta olmak üzere küresel ticaret üzerindeki kontrolünü derinleştiriyor. Yeni gelişme, İsrail'in kendisini ABD'nin ve belki de Avrupa Birliği'nin stratejik bir müttefiki olarak konumlandırmasıdır; zira Filistin'deki mevcut konumu, Somali ve Yemen gibi diğer bölgelere kıyasla stratejik olarak o kadar önemli değil. Bu bağlamda, daha önce bu köşede Kızıldeniz ve Babu’l-Mendeb Boğazı'nın önemi hakkında yazdıklarımı tekrarlıyor ve meselenin Husilerden çok daha büyük olduğunu vurguluyorum. Ve bugün gerçekten de buna şahit oluyoruz. Daha önce yazdıklarımı tekrarlamadan önce, son günlerde sıkça sorulan bir soruyu yanıtlamak gerekiyor: Somaliland önemli petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip mi? Bu konu, “İsrail'in Somaliland'ı tanımasının ardından Somaliland'daki petrol ve doğalgaz hakkında ne biliyorsunuz?” başlıklı bir rapor ile uzman bir enerji platformu tarafından ele alındı.

Son yıllarda, özellikle geleneksel enerji kaynakları ve enerji geçişi ile iklim değişikliği politikaları için gereken her şey göz önüne alındığında, Kızıldeniz dünyanın en önemli ticaret yolu haline geldi. Tarihsel olarak, Kızıldeniz'de, Akdeniz'deki Süveyş Kanalı yakınlarında, Aden Körfezi'ndeki Babu’l Mendeb Boğazı'nda ve Hint Okyanusu'nda konuşlandırılmış savaş gemisi ve uçak gemisi sayısı sınırlıydı ve bir elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar azdı. Husi saldırılarından sonra, çeşitli ülkelere ait savaş gemisi ve uçak gemisi sayısı önemli ölçüde arttı. Ancak, Husilerin saldırılarına karşı seyrüseferi koruma bahanesiyle Kızıldeniz'deki Amerikan varlığı, dramatik bir şekilde arttı, öyle ki bu savaş gemisi ve uçak gemilerinin ateş gücü tüm ülkeleri yakıp yıkmaya yetecek bir kerteye vardı. Bu, Husi meselesinin ikincil bir mesele olduğunu ve olmaya devam ettiğini gösteriyor. Kızıldeniz ve Yemen'deki son gelişmeler de bunu destekliyor. Gerçek şu ki, gemileri, petrol ve LNG tankerlerini Kızıldeniz'den uzaklaştırıp Afrika kıtasının etrafından dolaştırmak sadece tek bir ülkeye fayda sağlıyor: ABD. Burada ne bir komplo teorisinden bahsediyorum, ne de Husilerin Amerikalılar ile bu komploya katıldıklarını söylüyorum. Sadece şunu söylüyorum: Amerikalılar Kızıldeniz'in önemini fark ettiler ve onu kontrol etmeye karar verdiler, ancak bir bahaneye ihtiyaçları vardı ve Husiler bu bahaneyi sağladılar. İsrail'in Somaliland’ı tanımasıyla, bu kontrol daha kapsamlı hale geliyor, çünkü İsrail, Amerikan desteğiyle bölgedeki askeri varlığını güçlendirebilir. Bu da Mısır ve komşu ülkelerin güvenliğini tehdit ediyor ve İsrail’in ticaret yolları üzerindeki kontrolünü güçlendiriyor. Yahut İsrail bu sayede Amerikalıları, bölgedeki en önemli stratejik müttefikleri olarak kendisini terk edemeyeceklerine ikna edebilir.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Kızıldeniz'i kontrol eden, Çin, Hindistan, Japonya, Rusya, Avrupa ve Ortadoğu'nun ticaretini kontrol eder. Kızıldeniz'i kontrol eden aynı zamanda BRICS ülkelerinin ticaretinin büyük bir bölümünü de kontrol eder. Dolayısıyla, ABD sadece Kızıldeniz'i kontrol ederek pazarlarını korumak, ekonomik ve stratejik kazanımlar elde etmekle kalmıyor, aynı zamanda ABD dolarını gelecek on yıllar boyunca diğer para birimlerinin rekabetinden de koruyor. Burada İsrail, özellikle Çin ile ilgili yeni gelişmeler karşısında Amerikan çıkarlarını koruduğunu Amerikalılara kanıtlamaya çalışıyor.

Kızıldeniz'in kontrolü, bir tarafta ABD, diğer tarafta Çin, Rusya ve Avrupa arasındaki ticaret savaşlarının bir parçası. Birçok Çin ürününe uygulanan ticari kısıtlamalar ve yüksek gümrük tarifeleri, Çin'in ekonomik ve ticari genişlemesini engellemek ve onu kuşatmak için yapılan girişimlerden başka bir şey değil. Bunun kanıtı, Çin hükümetinin ülke ekonomisini canlandırmak için yakın zamanda sunduğu büyük mali teşviklerin zayıf etkisi. Çünkü Çin'de ekonomik büyümeyi sağlayabilecek sektörler ihracat odaklı ve bu sektörler ticaret savaşlarından ve yüksek gümrük tarifelerinden en çok etkilenen sektörler. Bu nedenle Çin, mali teşvikleri büyümeye katkısı daha az olan diğer sektörlere yönlendirdi. İsrail, Amerikalılara Amerikan çıkarlarını koruduğunu göstermek isterken, aynı zamanda kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için Çin'e baskı uygulayabilme olanağına da sahip olmak istiyor.

Kızıldeniz'deki küresel ticaretteki gelişmeler

Kızıldeniz'deki gemi trafiğinin büyük kısmı Süveyş Kanalı'ndan geçtiği için, verileri son yıllardaki gelişmeleri doğru bir şekilde yansıtıyor. Süveyş Kanalı'nın genişletilmesi ve iki yeni gemi geçiş yolunun eklenmesi, geçiş yapan gemi sayısında önemli bir artışa katkıda bulunarak kanalın gelirlerinin 2023 yılında rekor seviyelere ulaşmasına yardımcı oldu. Kovid-19 karantinalarının sona ermesinin ardından yaşanan ekonomik toparlanma, küresel ticareti ve dolayısıyla kanal ile Kızıldeniz'deki gemi trafiğini artırdı. Ancak burada diğer gelişmeler de bir rol oynadı:

Birincisi, iklim değişikliği politikaları, enerji geçişi ve Çin'in bu sektörlerdeki artan etkisi, Çin'in güneş panelleri, rüzgar türbinleri ve elektrikli araç bataryaları üretmek için gerekli minerallere olan bağımlılığını artırdı. Afrika ve Latin Amerika'daki yoksul ülkelerden çıkarılan bu minerallerin çoğu Çin'de işleniyor. Bu durum, bu minerallerin küresel ticarette yükselişinin, büyük kısmı Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Babu’l Mendeb Boğazı'ndan geçen deniz taşımacılığı faaliyetlerinde artışın önünü açtı.

 İkincisi, Çin dünyanın en büyük güneş paneli, elektrikli araç bataryası ve elektrikli araç üreticisi ve ihracatçısıdır. Özellikle Avrupa'ya ve önemli bir kısmı ABD’ye yapılan bu ihracat, Babu’l Mendeb Boğazı, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı’ndan geçiyor ve bu da bölgedeki deniz trafiğinin artmasını sağlıyor.

Üçüncüsü, Kovid-19 karantinalarının ardından Avrupa ve Asya ekonomilerinin toparlanmasıyla birlikte petrol ve petrol ürünlerine olan talep arttı ve bu da her iki yönde de petrol ve petrol ürünleri taşıyan tankerlerin sayısında bir yükselişe neden oldu.

Dördüncüsü, daha önce büyük ölçüde Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Babu’l Mendeb Boğazı üzerinden gerçekleşen Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkelerinin ABD petrolü ve LNG ithalatı arttı. Bu durum, bu su yollarında deniz trafiğinin artmasını ve ABD'nin ham petrol, petrol ürünleri ve LNG üretiminde önemli bir artışı sağladı.

Beşincisi, Ukrayna ve Gazze'deki olaylardan ve Husilerin gemilere yönelik saldırılarından önce, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Umman'da üç büyük rafinerinin inşa edildiği ve BAE'deki bir rafinerinin genişletildiği herkes tarafından biliniyordu. Bu gelişmeler, özellikle Avrupa rafinerilerinin kapanması ve kalanların kapasitelerinin azalması göz önüne alındığında, söz konusu ülkelerin rafine ettikleri ürünlerin bir kısmını Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden Avrupa'ya ihraç edecekleri anlamına geliyordu.

Altıncısı, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı ve G7 ile Avrupa Birliği tarafından uygulanan yaptırımlar, Rus petrolünün Avrupa'dan Asya pazarlarına kaymasına neden oldu. Bu, Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Babu’l Mendeb Boğazı'ndan geçen Rus petrolünün hacmini üç kattan fazla artırdı. Bununla birlikte, Avrupa'nın Rus petrolünü kaybetmesi, Körfez ülkelerinden Avrupa'ya yapılan ve yine Kızıldeniz'den geçen ihracatın artması anlamına geliyordu ve bu da Kızıldeniz'in petrol sektöründeki önemini önemli ölçüde artırdı.

Yedincisi, Rusya'nın Avrupa'ya doğalgaz ihracatındaki düşüş nedeniyle, Katar gibi bazı ülkeler, Avrupa'ya yönelik yine Kızıldeniz'den geçen LNG ihracatını artırmaya başladı.

Yukarıdakileri kanıtlamak istersek, Süveyş Kanalı İdaresi verileri, 2016 yılında kanaldan 16.833 geminin geçtiğini, bu sayının 2023 yılında yüzde 57 artarak 26.434'e yükseldiğini gösteriyor. 2019 yılının ilk dokuz ayında Süveyş Kanalı'ndan geçen petrol tankerlerinin sayısı 3.645 iken, bu sayı 2023 yılının ilk dokuz ayında yüzde 70 artarak 6.383'e yükseldi. Bu rakamlar, Süveyş Kanalı'na girmeden Kızıldeniz'de seyreden ve Ayn Sukhna Limanı’na petrol taşıyan Suudi petrol tankerlerini kapsamıyor ki bu tankerlerin sayısında da artış yaşandı. Ayrıca, Batı limanlarından Asya'ya petrol ve petrol ürünleri taşıyan tankerleri de kapsamıyor. Deniz taşımacılığı takibi konusunda uzman en büyük şirket olan Kpler'in verilerine göre, Suudi Arabistan'ın Batı limanlarından ihracatı 2019'da günde 1,3 milyon varilden 2022'de günde 1,6 milyon varile yükseldi; bu da yüzde 23'lük bir artış anlamına geliyor. Peki karşılaştırma için neden 2019 yılını seçtim? Çünkü Kovid-19 karantinalarından önceydi. Peki neden sadece ilk dokuz ayı seçtim? Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırı ile başlayan Gazze'deki savaşın etkilerinden kaçınmak için, çünkü ekim 10’uncu ay. Peki Suudi Arabistan’ın ihracatını karşılaştırmak için neden 2023 yerine 2022'yi seçtim? Çünkü OPEC+ üretim kesintileri nedeniyle Suudi Arabistan'ın üretimi ve ihracatı 2023 yılında önemli ölçüde azaldı. Rus petrol ihracatına gelince, kanaldan geçiş yapan Rus petrolü 2016 yılında günde ortalama 130 bin varil iken, 2023 yılında günde yaklaşık 3,5 milyon varile yükseldi.

Özetle mesele küresel ticaret yollarının kontrolüdür ve Husiler Amerikalılara bu gerekçeyi sunmuştur. Husileri ve İran'ı bahane ederek, İsrail şimdi bölge devletleri ve ABD üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. İsrail'in Somaliland'ı tanımasıyla bu kontrol daha da pekişiyor, çünkü İsrail Babu’l Mendeb Boğazı üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırmak ve ABD için hayati önem taşımaya devam etmek için Somaliland'ın stratejik konumundan faydalanabilir.


Pekin, Panama Kanalı girişindeki Çin anıtının yıkılmasını kınadı

Panama Kanalı girişindeki Çin ile dostluğu simgeleyen anıt (AP)
Panama Kanalı girişindeki Çin ile dostluğu simgeleyen anıt (AP)
TT

Pekin, Panama Kanalı girişindeki Çin anıtının yıkılmasını kınadı

Panama Kanalı girişindeki Çin ile dostluğu simgeleyen anıt (AP)
Panama Kanalı girişindeki Çin ile dostluğu simgeleyen anıt (AP)

Çin hükümeti dün, iki ülke arasındaki dostluğu simgeleyen Panama Kanalı girişindeki anıtın yıkılmasını kınadı ve Panama hükümetinden yıkımla ilgili "tüm gerçeğin ortaya çıkarılmasını" talep etti.

ABD'nin kanal çevresindeki Çin varlığını azaltma yönündeki baskısı altında, kanalın doğu girişinde bulunan Arakan belediyesi, su yolunu geçen devasa metal bir yapı olan Amerika Köprüsü üzerine dikilen geleneksel bir Çin kapısının cumartesi günü yıkılması emrini verdi. Belediyeden yapılan açıklamaya göre, 2004 yılında inşa edilen ve iki ülke arasındaki dostluğu simgeleyen Çin anıtı, "tehlike" oluşturan yapısal hasar görmüştü.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü dün yaptığı açıklamada, “Çin, yerel yetkililer tarafından (...) Çin'in Panama Kanalı'na yaptığı katkıları anmak için dikilen anıtın zorla yıkılmasını kınıyor” dedi. Sözcü, “Bu anıt, Çin ile Panama arasındaki uzun soluklu dostluğun yanı sıra, 19. yüzyılda Panama Kanalı'nın inşasına katılmak için okyanusları aşan Çinli işçilerin muazzam katkılarının bir kanıtı ve anısıydı (...) Bu işçilerden bazıları çalışırken hayatlarını kaybetti” diye ekledi. Sözcü, “Bu anıt aynı zamanda Çinlilerin yerel topluluğun kalbine entegre olduklarının da bir kanıtıdır” diye devam etti.

Anıtın yıkılmasını izleyen Çin'in Panama Büyükelçisi Şue Yiyuan, 300 bin Çinli Panamalı için “kara bir gün” olduğunu belirterek üzüntüsünü dile getirdi. İki ülke arasındaki “dostluğa duyduğu derin üzüntüyü” ifade eden Büyükelçi, “tarih bunu hatırlayacak” diye vurguladı.

Çin Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, “Çin, Panama'ya resmi bir protesto notası gönderdi (...) ve konuyu açıklığa kavuşturmasını, yerel yönetimin hatalarını düzeltmesini ve sonuçları bir an önce ele almasını talep etti” denildi.

Panama Cumhurbaşkanı José Raúl Molino pazar günü olayla ilgili yaptığı açıklamada, bunu “haklı gösterilemez bir barbarlık” ve “mantıksız ve affedilemez bir eylem” olarak nitelendirerek, anıtın derhal eski yerine yeniden inşa edilmesini talep etti.

Son aylarda ABD Başkanı Donald Trump, stratejik öneme sahip Panama Kanalı'nın kontrolünü geri almayla tehdit ederek, Hong Kong merkezli Hutchison Holdings'in Pasifik ve Atlantik okyanuslarında iki limanı imtiyazlı olarak işlettiği için kanalın Pekin'in kontrolü altında olduğunu iddia etti.

Amerika Birleşik Devletleri ve Çin, küresel deniz ticaretinin %5'inin geçtiği 80 kilometre uzunluğundaki kanalın başlıca kullanıcılarıdır. Şarku’l Avsat’ın aladığı bilgiye göre kanal, 1914 ile 1999 yılları arasında ABD yönetimi altında idi ve daha sonra Panama'ya devredildi.