Gazze Savaşı: Askeri çözümün yansımaları ve çıkış senaryoları

İsrail ordusunun 19 Aralık'ta dağıttığı fotoğrafta Gazze'de yükselen dumanların önünde bir İsrail askeri (AFP)
İsrail ordusunun 19 Aralık'ta dağıttığı fotoğrafta Gazze'de yükselen dumanların önünde bir İsrail askeri (AFP)
TT

Gazze Savaşı: Askeri çözümün yansımaları ve çıkış senaryoları

İsrail ordusunun 19 Aralık'ta dağıttığı fotoğrafta Gazze'de yükselen dumanların önünde bir İsrail askeri (AFP)
İsrail ordusunun 19 Aralık'ta dağıttığı fotoğrafta Gazze'de yükselen dumanların önünde bir İsrail askeri (AFP)

Hattar Ebu Diyab

Beşinci Gazze Savaşı ya da diğer adıyla İsrail’in Gazze’deki savaşı, kısa süreli ateşkesin ardından üçüncü ayına girdi. Olaylar ve yansımaları, ertesi gün ve siyasi çözüm ya da yıkıcı bir savaş ve toplu cezalandırmanın ortasında bir diplomasi fırsat yakalama hakkında konuşmak için henüz çok erken olduğunu gösterdi. Daha da kötüsü bu savaşın ne kadar süreceğini tahmin etmek oldukça güç. İsrail'in belirlediği yüksek ölçekli hedefler, Washington’ın kabul etmeye ve dayanmaya razı geldiğinden daha fazla zaman gerektireceğine şüphe yok.

Hamas Hareketi’nin askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları ve kardeş gruplar, Hamas’ın Gazze’deki lideri Yahya Sinvar’ın söylediği gibi yıpratma savaşına kararlılıkla sürdürmeye ve rehine kartını elinde tutmaya devam ediyor. Bu da savaşın şimdiki hızı ve kapsama alanıyla sınırlı kalması durumunda orta vadeli bir çatışma senaryosuyla ya da kartların yeniden karılıp yeni bir bölgesel tablonun önünün açıldığı geniş çaplı bir bölgesel savaş senaryosuyla karşı karşıya kalacağımız anlamına geliyor. Tüm bu olası senaryolar çerçevesinde ne Filistin halkı ve Filistin’in geleceği ne de bedelini savaşta da barışta da ödeyemeyecek halde olan Lübnan'ın durumu açısından ufukta net bir tablo beliriyor.

Askeri çözümün imkansızlığı

Bundan 75 yılı aşkın bir süre önce başlayan ve bölgedeki en uzun soluklu çatışmalardan biri olan Filistin-İsrail çatışması, özellikle İsrail'in 1967 yılında Golan Tepeleri’ni, Batı Şeria’yı ve Gazze Şeridi'ni işgal etmesinden sonra Ortadoğu'ya küresel bir boyutla damgasını vurdu. İsrail'in 2005 yılında Gazze Şeridi’nden tek taraflı çekilmesinden bu yana, 2021 yılına kadar kesin bir galibi olmayan dört savaş yaşandı.

Askeri düzeydeki kafa karışıklığının, belirsizliğin ve gaddarlığın yanında siyasi geleceğin bilinmezliğiyle birlikte İsrail’in Gazze Şeridi'ndeki yoğun bombardımanları ve kara harekâtı, daha önce eşi benzeri görülmemiş kayıplara yol açarak devam ediyor.

Gazze’de beşinci kez patlak veren savaşta, özellikle ‘sonsuz savaşların’ yaşandığı bir dönemde geleneksel savaş, hibrit savaş, asimetrik savaş ve İsrail’in Hamas'ın 7 Ekim'de siber duvarlarını etkisiz hale getirmesinden sonra ilk kez bu beşinci nesil savaşta yapay zekayı kullandığı modern savaşın birleştiği belirsizlik hakim.

Çok sayıda batılı askeri ve bilimsel araştırma merkezi, İsrail’in askeri saldırılarında son haftalardaki gelişmelere dayanarak, bu çatışmanın askeri bir çözümünün olmadığı ve İsrail'in şimdiye kadar elde ettiği taktik başarılarının henüz stratejik ilerlemeye dönüşmediği konusunda hemfikir. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in, siviller arasındaki büyük can kaybının ve sivilleri, Hamas'ı desteklemek zorunda bırakmanın İsrail'in elde ettiği her taktiksel zaferi, stratejik bir yenilgiye dönüştürebileceği uyarısı da bu görüşü teyit ediyor.

Hamas, on hafta süren savaşın ardından kararlı ve güçlü olduğunu, İsrail işgalinin sona erdiğini belirtiyor. İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ise İsrail ordusunun Gazze'nin kuzeyindeki kontrolünü güçlendirmeye, güneyine nüfuz etmeye ve yeraltı tünellerindeki faaliyetlerini artırmaya çalıştığını söylüyor. Ancak Hamas'ın tünel ağları, İsrail’in önündeki en büyük engeli oluştururken hem askeri çözümü zorlaştırıyor hem de savaşın süresini uzatıp maliyetini daha da artırıyor.

ABD ve Batı ülkeleri, İsrail’e ‘Gazze'deki Filistinli sivillerin korunmasını ahlaki bir sorumluluk ve stratejik bir gereklilik olarak görmesinin önemli olduğu’ ve ‘iki devletli çözümün bu trajik çatışmadan çıkış için açık olan tek yol olduğu’ yönünde çağrıda bulunmaya devam ediyor. Buna karşın İsrail tarihinin en katı hükümeti olan Binyamin Netanyahu hükümeti, bu tezlerle uğraşmayı reddederek ve çağrılara yüksek ölçekli ‘Hamas Hareketi’ni ortadan kaldırma’ hedefine odaklanarak yanıt veriyor.

Askeri düzeydeki kafa karışıklığının, belirsizliğin ve gaddarlığın yanında siyasi geleceğin bilinmezliğiyle birlikte İsrail’in Gazze Şeridi'ndeki yoğun bombardımanları ve kara harekâtı, daha önce eşi benzeri görülmemiş kayıplara yol açarak devam ediyor. Öyle ki Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Gazze'deki yıkımın boyutunun, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya şehirlerinde tanık olunan yıkımın ötesine geçtiğini söyledi.

erht4
Gazze semalarında uçan iki İsrail uçağı, 19 Aralık 2023 (AFP)

Filistinlilerin yerinden edilmesinin reddedildiğine dair yapılan tüm açıklamalara ve verilen tüm güvencelere rağmen, Gazze Şeridi'nin yaşanmaz bir yer haline gelme sürecinde olması ve yerinden edilen yüzbinlerce Filistinlinin Gazze'nin güneyine gitmeye devam etmesi nedeniyle ‘komşu ülkeler üzerinde feci sonuçlara yol açmak ve Filistin davasını tasfiye etmek’ gibi gizli hedeflerin olduğu şüpheleri güçleniyor. Bir Arap diplomatik kaynağa göre bu, 7 Ekim'den bu yana Batı Şeria'da dört bin kişinin tutuklanması ve onlarca Filistinlinin öldürülmesi de bu gizli hedeflerle bağlantılı.

İsrail'in 7 Ekim saldırısından sonra aldığı uluslararası destek zamanla aşınırken ABD, sivil can kayıplarındaki büyük artıştan ve insani felaketten dolayı daha fazla utanmaya başladı. Ayrıca savaş sonrası döneme ilişkin bir fikir birliği eksikliği de söz konusu. Askeri operasyonlar labirentini siyasi çözümün önündeki engeller takip edeceğinden tam da bu noktada bir çıkmaz kök salıyor.

Savaşın hedefleri sahadaki gerçeklikle çelişiyor

İsrail savaş hükümetinin, başta Hamas Hareketi’nin ve onun askeri yeteneklerinin yok edilmesi olmak üzere belirlediği savaş hedefleri, gerçekçilikten yoksun olmakla birlikte Gazze halkına ödediği yüksek insani bedelle tutarlı da değil. Savaşın sona erdirilmesi için bu aşamada önerilen seçeneklerin hiçbiri Gazze'de askeri bir çözüm olduğu yanılgısını çürütmeyi başaramadı. Burada Hamas'ı vurma ya da askeri yeteneklerini en aza indirme hedefinin rehineleri serbest bırakma hedefiyle çeliştiğini de belirtmekte fayda var. Hamas’ın Gazze’deki yönetimine son verilmesi hedefi ise yerine getirilebilecek alternatiflerin olmayışı, Filistinliler arasında bir düzenleme yapma sorunu ve Washington'ın ‘yenilenmiş ve güçlendirilmiş’ olmasını istediği yeni bir Filistin Yönetimi modeliyle çatışacak.

Hamas, İsrail savaşı durdurmak zorunda kalana kadar Gazze’de hem yer altında hem de yer üstünde kalarak İsrail’in planının başarısız olacağı iddiasıyla hareket etmeye devam ediyor.

Bu durum, İsrail’in ‘Hamas'ın resmi liderlik yapısının parçalanarak kontrol edilmesi’ şeklinde özetlenebilecek olan ve askeri kolu Kassam Tugayları’nın dağıtılması, üyelerinin yerel düzeyde bireyler olarak hizmet verecek şekilde azaltılmasının da dahil olduğu hedefine ulaşmasının büyük zorluklarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

İsrail planının, bugünden 2024 ocak ayı sonlarına kadar Hamas'ın askeri yeteneklerinin büyük kısmını ortadan kaldırmaya yönelik stratejik hedefe odaklanmasını gerektirdiği ortada.

Öte yandan Hamas, İsrail'in uluslararası çevrelerden yapılan baskıyla ya da rehinelerin serbest bırakılmasına yönelik müzakereler kapsamında ateşkes anlaşması yapmaya zorlanıncaya kadar Gazze’de hem yer altında hem de yer üstünde kalarak İsrail’in planının başarısız olacağı iddiasıyla hareket etmeye devam ediyor.

dsfeb
İsrail'in Refah'ta düzenlediği bombardımanda öldürülen Filistinli gazeteci Adil Zarab’ın cenazesi, 19 Aralık 2023 (AFP)

Savaşın yıkıcı yansımaları, ABD Başkanı Joe Biden'ın 12 Aralık'ta düzenlediği basın toplantısının ardından ABD’nin İsrail’e askeri harekata koşulsuz desteğine yaktığı ışık sönmeye başladı. Washington, savaşın başka bölgelere de sıçramasını önleme stratejisinde şimdiye kadar başarılı olduysa da İran destekli Husiler, Kızıldeniz'de İsrail için ek bir zorluk ve stratejik sürpriz oluşturdu. Bu yüzden ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Netanyahu hükümetinden savaş için bir takvim belirlemesini istemek üzere İsrail’i ziyaret etti.

İsrailli generaller, Sullivan ile anlaşarak bu yılın sonunu, büyük ölçekli ya da yüksek tempolu savaş için geri sayımın başlamasının yanı sıra yoğun askeri operasyonlardan sınırlı askeri operasyonlara ve Hamas'a karşı savaşta daha hedefli bir aşamaya geçişin takvimi olarak kabul etmiş gibi görünüyor.

Biden yönetimine göre, bu yeni aşamada Gazze’de nüfusun yoğun olduğu bölgelerde ve bu bölgelerin dışında hareket edecek İsrail ordusunun seçkin güçlerinden oluşan daha küçük gruplar, Hamas liderlerini bulup öldürmek, rehineleri kurtarmak ve tünelleri yok etmek gibi daha hassas misyonları yerine getirecek.

İsrail’in hedeflerini belirlemesi meselesi, gerçeklere uyum sağlayamaması ve önceki deneyimlerden ders çıkaramaması nedeniyle bu hedeflere ulaşmasının zorluğu bir ikilem yaratıyor. Her hâlükârda odak noktası siyasi hasat olacak.

Savaştan çıkış ile siyasi ufuk arasındaki bağlantı

Savaştan çıkış için ortaya koyulan tüm senaryolar çerçevesinde kronik çatışmadan çıkış yolu olarak iki devletli çözümün pazarlanmasının teorik odak noktası olacağı kesin. Ancak Gazze'deki yeni durum ve Batı Şeria'daki İsrailli yerleşimciler gerçeği, uzun vadede bu hedefe her iki tarafta da siyasi irade ve uygun ortamın oluşması halinde ulaşılabilir. Fakat böyle bir irade ve ortamın oluşmasının hiçbir garantisi yok.

Washington, İsrail'in ‘Gazze Nekbesi’ kapsamında ‘Hamas'ı ortadan kaldırma’ çabalarına destek olmak amacıyla ‘bağımsız bir Filistin devleti kurularak daha geniş kapsamlı bir çatışmaya karşı nihai bir çözüm yolunda ilerleme’ başlığı altında hareket ediyor.

Bu başlık her ne kadar şu an için bir serap gibi görülse de ABD’li yetkililerle İsrail savaş kabinesi arasında gelecekte öncelik verilmesi gereken seçenekler konusunda hem üstü kapalı olarak hem de açıktan bir güç testi yapılıyor. Washington, Gazze Şeridi'nin ‘yenilenmiş’ bir Filistin Yönetimi tarafından yönetilmesi gerektiği konusunda ısrar ederken, İsrail hükümeti bu seçeneği şimdiye kadar reddetti.

Biden yönetiminin Filistin meselesini aşıp, bölgesel normalleşmeye doğru ilerlemenin mümkün olmadığını anlamaya başladığı görülüyor. Suudi Arabistan’ın ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği Ortak Zirvesi sonuç bildirgesinde yer alan bu yöndeki taleplerin dikkate alınması gerekiyor. Dolayısıyla ‘Gazze’yi yeniden işgal etme ve Gazze’nin bölünmesi fikri reddedilirken, Gazze ve Batı Şeria’yı tek bir yönetim altında yeniden birleştirmenin gerekliliğine’ odaklanılıyor. Ancak İsrail’in Gazze’deki geçiş dönemi ve takvim konusundaki belirsizliği sürdürme konusundaki ısrarı, eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın da söylediği gibi ABD’nin vaatlerinin yalnızca bunları yapanları bağlayabileceği anlamına geliyor.

Siyasi ufuk çerçevesinde, uzun vadede güvenliği garanti altına almanın tek yolunun iki devletli çözüm olduğu defalarca kez dile getirildi. Ancak Başkan Biden da bu geleceğin artık her zamankinden daha uzakta olabileceğini, ancak bu krizin söz konusu çözümü daha acil hale getirdiğini kabul ediyor.

87l9
Filistinliler 25 Kasım'da Salah al-Din Caddesi üzerinden güney Gazze Şeridi'ne doğru yola çıkıyor (AFP)

Washington, İsrail'in ‘Gazze Nekbesi’ kapsamında ‘Hamas'ı ortadan kaldırma’ çabalarına destek olmak amacıyla ‘bağımsız bir Filistin devleti kurularak daha geniş kapsamlı bir çatışmaya karşı nihai bir çözüm yolunda ilerleme’ başlığı altında hareket ediyor.

Filistin meselesinin yeniden uluslararası gündeme taşınması, 7 Ekim’in doğrudan sonuçlarından biriydi. Ancak tarihi süreç, dini, ideolojik ve bölgesel atmosfer ile Ortadoğu'daki uluslararası çatışma, Filistin-İsrail çatışmasının yeni bir turunu beklerken diğer turun bitmesini beklemeye itiyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Keşmir çatışmaları: Hindistan ve Pakistan arasında drone rekabeti kızıştı

Hindistan’ın hedef aldığı Pakistan'ın Bahawalpur kentinde birçok bina zarar gördü (Reuters)
Hindistan’ın hedef aldığı Pakistan'ın Bahawalpur kentinde birçok bina zarar gördü (Reuters)
TT

Keşmir çatışmaları: Hindistan ve Pakistan arasında drone rekabeti kızıştı

Hindistan’ın hedef aldığı Pakistan'ın Bahawalpur kentinde birçok bina zarar gördü (Reuters)
Hindistan’ın hedef aldığı Pakistan'ın Bahawalpur kentinde birçok bina zarar gördü (Reuters)

İhtilaflı Keşmir bölgesinde yaşanan çatışmaların ardından Hindistan ve Pakistan arasındaki drone rekabeti kızıştı.

Kimliklerinin paylaşılmaması şartıyla Reuters’a konuşan güvenlik yetkilileri, nükleer silahlara sahip komşuların insansız hava araçlarını (İHA) gelecekte daha sık kullanmayı planladığını söylüyor. 

Hindistan’da havacılık sektörünün geliştirilmesi için çalışmalar yapan Drone Federation India'dan Smit Şah, Yeni Delhi yönetiminin gelecek 12 ila 24 ayda İHA'lara 470 milyon dolara yakın harcama yapacağını söylüyor. Bunun, Keşmir çatışmalarından önceki yatırım miktarından yaklaşık üç kat daha fazla olduğuna dikkat çekiliyor. 

Hindistan merkezli drone firması ideaForge Technology’nin yardımcı direktörü Vishal Saxena, Yeni Delhi yönetiminin İHA’lara “daha önce görülmemiş” bir ilgi gösterdiğini, birçok deneme uçuşu ve test yaptırıldığını belirtiyor.

Kaynaklar, Pakistan Hava Kuvvetleri'nin de ileri düzey teknolojiye sahip savaş uçaklarını riske atmamak için daha fazla İHA edinmeye çalıştığını söylüyor.

Reuters’ın aktardığına göre Hindistan’ın elinde Fransız üretimi Rafale savaş jetlerinden yaklaşık 30 adet var. Pakistan ordusundaysa 20 adet Çin yapımı J-10 savaş jeti bulunuyor. 

Birleşik Krallık merkezli savunma istihbarat firması Janes’ten Oishee Majumdar'a göre Pakistan, yerli İHA araştırma ve üretim kabiliyetlerini geliştirmek için Çin ve Türkiye’yle işbirliğini güçlendirmeyi hedefliyor. 

İslamabad yönetiminin özellikle YIHA-III model İHA’lara güvendiği belirtiliyor. Bu drone, Pakistan Ulusal Havacılık Bilimi ve Teknoloji Parkı’yla (NASTP) Baykar arasındaki bir ortak projenin ürünü. Haberde, Baykar’ın drone’un montajını Pakistan’da gerçekleştirdiği ifade ediliyor. Pakistanlı bir yetkili, bir drone ünitesinin iki ila üç gün içinde yurtiçinde üretilebileceğini söylüyor. 

King's College London'dan siyaset bilimci Walter Ladwig III, Hindistan ve Pakistan'ın İHA rekabetine dair şu değerlendirmeleri yapıyor: 

İki ülke de bunları, büyük çaplı bir gerilim çıkarmadan askeri baskı uygulamanın bir yolu olarak görüyor.

Haberde, Keşmir’deki çatışmalar sırasında Hindistan ordusunun İsrail üretimi HAROP, Polonya yapımı WARMATE ve yerel üretim İHA’ları kullandığı belirtiliyor. 

İki Pakistanlı kaynağa göre İslamabad da YIHA-III ve Asisguard Songar drone’larının yanı sıra devlete ait Global Industrial & Defence Solutions tarafından üretilen Shahpar-II İHA'sını kullandı. 

Pakistan ordusu Reuters'ın sorularına yanıt vermeyi reddetti. Hindistan Savunma Bakanlığı ve Baykar’ın da yorum taleplerine dönüş yapmadığı aktarılıyor. Baykar’ın yönetim kurulu başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı Selçuk Bayraktar.

Hindistan'la Pakistan'ın 6-10 Mayıs'ta girdiği çatışmalar, ateşkes anlaşmasıyla sonlansa da hem iki nükleer güç hem de dünya kamuoyu hâlâ diken üstünde.

Hindistan'ın, 22 Nisan'da Pahalgam bölgesinde 26 kişinin öldürüldüğü terör saldırısına misilleme gerekçesiyle 6 Mayıs'ta Pakistan toprakları ve Azad Keşmir’e füze saldırıları düzenlemesiyle taraflar arasında çatışmalar başlamıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Economic Times