İsrail’in askeri operasyonlarını Refah’a kadar genişletme planı Mısır’la yapılan barış anlaşmasını tehdit eder mi?

İsrail’in ez-Zavayda’ya düzenlediği saldırının ardından bir Filistinli, yaralı bir çocuğu tahliye ediyor (AP)
İsrail’in ez-Zavayda’ya düzenlediği saldırının ardından bir Filistinli, yaralı bir çocuğu tahliye ediyor (AP)
TT

İsrail’in askeri operasyonlarını Refah’a kadar genişletme planı Mısır’la yapılan barış anlaşmasını tehdit eder mi?

İsrail’in ez-Zavayda’ya düzenlediği saldırının ardından bir Filistinli, yaralı bir çocuğu tahliye ediyor (AP)
İsrail’in ez-Zavayda’ya düzenlediği saldırının ardından bir Filistinli, yaralı bir çocuğu tahliye ediyor (AP)

İsrail’in Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki sınır bölgesiyle ilgili tansiyonu yükseltecek açıklamaları devam ediyor. Bu durum, son dönemde Kahire ile Tel Aviv arasındaki ilişkilerde burayı bir ‘gerginlik odağı’ haline getirirken, bunun iki ülke arasındaki barış anlaşmasına dair etkisine ilişkin endişeleri artırıyor.

Mısır son zamanlarda sınır bölgesi, özellikle de Philadelphia Koridoru konusunda İsrail ile herhangi bir güvenlik koordinasyonu sağlamayı reddediyor. Ancak bu tavır, askeri operasyonları Refah’a kadar genişletmeyi amaçlayan İsrail planlarının akışını durdurmadı. Mısırlı resmi bir kaynak, bu durumu ‘Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin İsrail’de tansiyonu yatıştırmaya yönelik bir girişim’ olarak nitelendirdi.

Bu çerçevede İsrail merkezli Hayom gazetesi bir haberinde, “Tel Aviv, şehre olası bir saldırı öncesinde Refah sakinlerini Gazze’nin kuzeyine tahliye etmeyi düşünüyor” değerlendirmesinde bulundu. Gazeteye göre ismi açıklanmayan bir kaynak, “Bu adım önümüzdeki Mart ayından önce gerçekleşmeyecek. Mısır, geçtiğimiz günlerde İsrail’e, Filistinli mültecilerin Gazze’den Sina’ya geçmesinin Mısır ile İsrail arasındaki barış anlaşmasını tehlikeye atacağını ve Kahire’nin bunu kabul etmediğini belirten güçlü mesajlar gönderdi” dedi. Kaynak ayrıca, “Kahire, Tel Aviv’e, çatışmayı Refah’a kadar genişletmeyi ve Philadelphia Koridoru’nu ele geçirmeyi reddettiğini açıkça ifade etti” açıklamasında bulundu.

Axios haber sitesinin haberine göre, İsrailli bir yetkili ve konu hakkında bilgi sahibi bir kaynak, dün (7 Şubat Çarşamba) ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in, Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’a, ABD yönetiminin askeri operasyonun Refah’a kadar genişletilmesi olasılığı konusunda çok kaygılı olduğunu bildirdi. Habere göre ABD, İsrail ordusunun sivil nüfusu güvenli bölgelere tahliye etmeden şehre yapacağı kara saldırısının çok sayıda can kaybına yol açabileceğinden endişe ediyor.

Ayrıca Başkan Joe Biden yönetiminin de böyle bir operasyonun on binlerce Filistinliyi Mısır’a kaçmaya iteceğinden korktuğuna dikkati çeken haberde, “Mısır hükümeti, Filistinlilerin yerlerinden edilmesinin İsrail ile ilişkilerinde bozulmaya yol açacağı konusunda defalarca uyardı” ifadelerine yer verildi.

Gallant ve diğer İsrailli yetkililer ise yakın zamanda “İsrail ordusu, şehirdeki Hamas tugaylarını ortadan kaldırmak için kara operasyonunu Refah’a kadar genişletecek” dedi.

FRBTN5Y6
Tubas şehri yakınlarındaki el-Fara mülteci kampına düzenlenen baskında İsrail ordusu araçları (AP)

Mısır Devlet Enformasyon Servisi (SIS) Başkanı Diaa Rashwan, Philadelphia Koridoru’nun yeniden işgal edilmesinin, Mısır- İsrail ilişkilerine yönelik ciddi bir tehdide yol açacağı konusunda uyardı. Rashwan, Filistinlilerin Gazze’den sürülmesiyle ilgili daha önce açıklananlara ek olarak bu durumu bir kırmızı çizgi olarak nitelendirdi. Diaa Rashwan ayrıca, “Mısır, toprakları ve sınırları üzerindeki çıkarlarını ve egemenliğini koruyabilmektedir. Bunları, bölgeyi bir çatışma ve istikrarsızlığa sürüklemeye çalışan bir grup aşırıcı İsrailli liderin eline rehin bırakmayacaktır” dedi.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, daha önce birçok kez ‘ülkesinin, Filistinlileri kendi toprakları içinde veya dışında yerinden etme planlarını kabul etmediğini’ açıklamış, bunu ‘Filistin meselesinin tasfiyesi’ olarak nitelendirmişti.

Mısırlı resmi bir kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Kahire, yetkililerin Philadelphia Koridoru’nun genişletilmesine ilişkin defalarca yaptığı açıklamalar nedeniyle Tel Aviv’e daha önce birden fazla suçlama ve sitem mektubu gönderdi. Sınır bölgesinde herhangi bir hareketi ve Filistinlileri kendi toprakları içinde veya dışında yerinden etmeye yönelik her türlü girişimi reddettiğini defalarca vurguladı” dedi. Kaynak ayrıca, “İç kriz içinde olan Tel Aviv, Mısır’la ilişkilerini riske atmayacaktır ve bu yönde atılacak her türlü adımın tehlikesinin farkındadır” şeklinde konuştu.

Geçen ay boyunca Philadelphia Koridoru, İsrail’in onu kontrol etmeye yönelik açıklamalarının odak noktasıydı ve Mısır’ın, 14 kilometre uzunluğundaki sınır ekseni boyunca herhangi bir İsrail varlığını reddeden sert tepkileriyle karşılaştı. Burası, Mısır ile İsrail arasında 1979’da imzalanan Camp David Anlaşması’na göre tampon bölge olarak sınıflandırılıyor.

SDFVEBRT
Bir İsrail askeri, İsrail ile Gazze sınırına yakın bir zırhlı personel taşıyıcıda oturuyor (Reuters)

İsrail, 2005 yılında dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un İsrail güçlerinin Gazze Şeridi’ni tamamen terk etmesi ve yerleşim yerlerinin dağıtılması planı kapsamında bu bölgeden çekildi. Aynı yıl İsrail, Mısır’la Camp David Anlaşması’na ek olarak Philadelphia Anlaşması’nı imzaladı.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail İşleri Uzmanı Said Akaşa, “İsrail, büyük bir çıkmazda” dedi. Akaşa, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Tel Aviv, Mısır’la yapılan barış anlaşmasını tarihinin en önemli anlaşması olarak görüyor ve bu anlaşmayı korumak istiyor” diyerek, “Anlaşma, iki ülkenin çıkarlarını karşılamayı ve onlara zarar vermemeyi amaçlıyor. Bu da taraflarından herhangi birine zarar verilmesinin varlığını tehdit etmesi anlamına geliyor” şeklinde konuştu.

“İsrail’in, Refah’a veya Philadelphia Koridoru’na kuvvet gönderme planları, barış anlaşmasını olumsuz etkileyecek ve onu dondurma tehdidi oluşturacaktır” diyen Akaşa, “Bu adım, Tel Aviv ile Washington arasında çatışmaya yol açacaktır. Çünkü ABD anlaşmanın garantörüdür ve anlaşmanın hükümlerinin ihlal edilmesi, ABD’nin yükümlülüklerini koruyamayan bir ülke olduğunu gösterir” ifadelerini kullandı.

İsrail İşleri Uzmanı, “Netanyahu, askeri ve güvenlik liderlerinin Refah’a girmeden ve tünelleri yıkmadan Hamas hareketinin ortadan kaldırılamayacağı vizyonu ile bu yönde herhangi bir adımın korkunç maliyetinin farkında olması arasında zor bir durumda. Refah’a yönelik saldırı planlarının hayata geçirilmesi konusunda ihtimalin sıfır olduğunu söylemek mümkün değil. Ancak yüksek maliyeti ve barış anlaşmasına, Mısır ve ABD ile ilişkilere yönelik tehlikesi nedeniyle bunun uygulanma şansı zayıf. Barış anlaşmasını dondurmak, onu iptal etmek anlamına gelmiyor, ama Mısır’a Sina’da daha fazla özgür alan verecek” dedi.

FBRGTNY

İsrail merkezli Kanal 13, Netanyahu hükümetinin Refah Sınır Kapısı’nın yerini Kerem Ebu Salim kapısına yakın olacak şekilde değiştirme arzusundan bahsetti. Ayrıca bu durumu, Tel Aviv’e, Gazze Şeridi’nden çekilmesiyle paralel olarak, 2005 yılında geri çekildiği sınır kapısı üzerinde güvenlik kontrolü sağladığını belirtti. Al-Qahere News kanalının bildirdiğine göre bu haber, geçtiğimiz Pazartesi günü Mısırlı resmi bir kaynak tarafından yalanlandı. Kaynak, Mısır, ABD ve İsrail arasında, Kerem Ebu Salim kapısının alternatif geçiş noktası haline getirilmesi için Refah Sınır Kapısı’nın sınır üçgenine devredilmesi yönünde herhangi bir görüşme yapıldığı iddialarını yalanladı.

Kanal 13, “Refah sınır kapısını taşıma planı, İsrail ile Mısır arasında sınır kapısı ve Philadelphia Koridoru konusunda bir anlaşmazlığı önlemeyi, aynı zamanda İsrail’in güvenlik denetimleri yapmasına ve sınır kapısından gelen trafiği kontrol etmesine olanak sağlamayı amaçlıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) ise geçtiğimiz Salı günü yaptığı açıklamada, “İsrail’in Gazze’deki kara operasyonunu Gazze Şeridi’nin güneyindeki kalabalık Refah şehrini de kapsayacak şekilde genişletme yönündeki herhangi bir hamlesi, ne pahasına olursa olsun önlenmesi gereken savaş suçlarına yol açabilir” ifadelerini kullandı.

OCHA Sözcüsü Jens Laerke, Cenevre’de gazetecilere yaptığı açıklamada “Uluslararası insancıl hukuka göre yoğun nüfuslu bölgelerin ayrım gözetmeksizin bombalanması savaş suçu anlamına gelebilir” dedi. Laerke, “Açık konuşmak gerekirse, bu durumda Refah’ta yoğunlaşan çatışmalar büyük çapta sivil can kaybına neden olabilir. Bunu önlemek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız” şeklinde konuştu. Gazze Şeridi’nin yaklaşık 2,2 milyonluk nüfusunun yaklaşık 1,4 milyonu, şu anda Refah’ta bulunuyor.



Kuzey Kore'nin ‘kişilik kültünün’ mimarı Kim Ki-nam hayatını kaybetti

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ve üst düzey yetkililer Pyongyang'daki cenaze töreni sırasında (AFP)
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ve üst düzey yetkililer Pyongyang'daki cenaze töreni sırasında (AFP)
TT

Kuzey Kore'nin ‘kişilik kültünün’ mimarı Kim Ki-nam hayatını kaybetti

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ve üst düzey yetkililer Pyongyang'daki cenaze töreni sırasında (AFP)
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ve üst düzey yetkililer Pyongyang'daki cenaze töreni sırasında (AFP)

Kuzey Kore Merkezi Haber Ajansı (KCNA) bugün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Kim hanedanlığının ‘kişilik kültünün’ mimarı olarak kabul edilen Kuzey Kore'nin eski propaganda ustası Kim Ki-nam'ın dün (Salı) 94 yaşında hayatını kaybettiğini duyurdu.

KCNA, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'un bu sabah Ki-nam'ın tabutu önünde ‘rejime sonsuz sadık kalan emektar bir devrimcinin kaybından duyduğu acı üzüntüyle’ sessizce yas tuttuğunu bildirdi.

XSDVF
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ve üst düzey yetkililer Pyongyang'daki cenaze töreni sırasında (AFP)

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre, 2022 yılından bu yana hastanede tedavi gören Kim Ki-nam, yaşa bağlı rahatsızlıklar ve ‘çoklu organ yetmezliği’ nedeniyle yaşamını yitirdi.

Ki-nam, 1950'lerde Pekin Büyükelçiliği, 1970'lerde ise devlete ait Rodong Sinmun gazetesinin genel yayın yönetmenliği ve ülkenin iktidardaki İşçi Partisi'nin başkan yardımcılığını yaptıktan sonra 1989-2017 yılları arasında Kuzey Kore'nin propaganda ve ajitasyon departmanını yönetmesiyle tanınıyordu.

Sovyetler Birliği'nde eğitim gördükten sonra, kariyerine, 1948'de Japon işgalinin sona ermesinden 1994'teki ölümüne kadar Pyongyang'da iktidarı elinde tutan Kim İl-sung'un yanında başladı. İl-sung’un oğlu ve Kim Jong-un'un babası Kim Cong-il'in (1994-2011) yakın arkadaşı olarak kabul edildi.

SDEFR
Kuzey Kore'nin eski propaganda ustası Kim Ki-nam (AP)

Rejimin temel sloganlarının ve liderlerinin konuşmalarının yazarı olan Kim Ki-nam, aynı zamanda Kuzey Kore'yi üç kuşaktır demir yumrukla yöneten Kim ailesi etrafındaki ‘kişilik kültünün’ de mimarı. Ki-nam emekli olduktan sonra bu görev 2018 yılında Kim Jong-un'un kız kardeşi Kim Yo-jong'a verildi.


Blinken, İsrailli aşırılık yanlılarının Gazze Şeridi'ne giden Ürdün yardım konvoylarına yönelik saldırılarını kınadı

Mısır Kızılayı’nın gönderdiği yardım tırları Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (Şarku’l Avsat)
Mısır Kızılayı’nın gönderdiği yardım tırları Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (Şarku’l Avsat)
TT

Blinken, İsrailli aşırılık yanlılarının Gazze Şeridi'ne giden Ürdün yardım konvoylarına yönelik saldırılarını kınadı

Mısır Kızılayı’nın gönderdiği yardım tırları Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (Şarku’l Avsat)
Mısır Kızılayı’nın gönderdiği yardım tırları Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (Şarku’l Avsat)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi ile yaptığı telefon görüşmesinde, İsrailli aşırılık yanlılarının, yardımların Filistinli sivillere ulaşmasını engellemek amacıyla Ürdün'den Gazze Şeridi'ne giren insani yardım konvoylarına yönelik son saldırılarını kınadı.

Aşırılık yanlısı yerleşimciler, bu ayın başlarında iki konvoya daha saldırmalarının ardından, bu ay ikinci kez Beyt Hanun Sınır Kapısı üzerinden Gazze Şeridi'ne giden bir Ürdün yardım konvoyuna saldırdı.

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada Blinken'in, ABD'nin İsrail hükümetinden ‘bu tür saldırıları önlemek ve sorumluları cezalandırmak için tam ve uygun adımlar atmasını’ beklediğini yinelediği aktarıldı.

İki taraf ayrıca Gazze Şeridi'nde acil bir ateşkes sağlanması ve esirlerin serbest bırakılması konularını ele aldı.


Pornografik film oyuncusu, Trump'ın duruşmasındaki ifadesinde itiraf etti: Bayıldım

Eski pornografik film oyuncusu Stormy Daniels (sosyal medya)
Eski pornografik film oyuncusu Stormy Daniels (sosyal medya)
TT

Pornografik film oyuncusu, Trump'ın duruşmasındaki ifadesinde itiraf etti: Bayıldım

Eski pornografik film oyuncusu Stormy Daniels (sosyal medya)
Eski pornografik film oyuncusu Stormy Daniels (sosyal medya)

Eski pornografik film oyuncusu Stormy Daniels, New York'ta görülen ve kendisinin de kilit isimlerden biri olduğu ceza davasında eski ABD Başkanı Donald Trump'a karşı jüri önünde ifade vermeden önce dün (Salı) yemin etti.

Gerçek adı Stephanie Clifford olan 45 yaşındaki aktris, Manhattan'daki kalabalık mahkeme salonuna girdi ve Trump'a bakan jürinin solundaki tanık kürsüsüne oturdu. Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre biraz gergin olan Daniels, 2006 yılında bir golf turnuvası sırasında Trump'la tanıştığında yaşananları anlattı.

İfadesi sırasında savcılar, Daniels ve Trump'ın yan yana durduğu ünlü bir fotoğrafı gösterdi.

dfvrbt
Stormy Daniels, dün (salı) New York'taki Manhattan Eyalet Mahkemesi'nde eski ABD Başkanı Donald Trump'ın ceza davası sırasında Yargıç Juan Merchan'ın karşısına çıktı. (Reuters)

Trump ile Tahoe Gölü'ndeki bir golf turnuvasında tanıştığını ifade eden Daniels, günün ilerleyen saatlerinde Trump'ın korumasının kendisine yaklaştığını ve Trump'ın kendisiyle akşam yemeği yemek istediğini söylediğini belirtti.

Başlangıçta reddettiğini, ancak yemeğin harika bir şekilde sona erebileceği konusunda ikna edildikten sonra fikrini değiştirdiğini ifade etti.

Otel süitinde aralarında geçen konuşmayı detaylı bir şekilde anlatan Daniels, otel süitine geldiğinde Trump'ın kendisini saten pijamalarla karşıladığını, Trump’tan kıyafetlerini değiştirmesini istediğini ve Trump'ın da buna kibarca karşılık verdiğini söyledi.

frthy
Eski ABD Başkanı Donald Trump, dün New York'taki Manhattan Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşması sırasında (AFP)

Siyah bir kıyafet giyen ve koyu renk gözlük takan Daniels, Trump'ın kendisini birden fazla kez takip etmesinden rahatsız olduğunu da sözlerine ekledi ve ona sordu: “Sen her zaman bu kadar kibirli ve kendini beğenmiş misin?”

Daniels, milyarderle otelindeki bir süitte cinsel ilişkiye girdiğini doğruladı, ancak Trump bu iddiayı reddetti.

sxd
Eski pornografik film oyuncusu Stormy Daniels ile yapılan bir röportajdan (sosyal medya)

Daniels, herhangi bir uyuşturucu madde ya da alkol kullanmamış olmasına rağmen Trump'ın odadan çıkmasını engellemesinin ardından ‘bayıldığını’ söyledi. Yatakta üzerinde hiçbir kıyafet olmadan uyandığını da sözlerine ekledi.

Trump ile cinsel ilişkiye girdiğini anlatmaya devam eden Daniels, “Tavana bakıyordum, oraya nasıl geldiğimi bilmiyordum, olanlardan başka bir şey düşünmeye çalışıyordum” ifadelerini kullandı.

AZSCDVF
Eski ABD Başkanı Donald Trump, avukatı Todd Blanche ile birlikte New York'taki Manhattan Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmasından önce basına demeç veriyor, 7 Mayıs 2024. (AFP)

Yaşananların ardından Trump ona ‘The Apprentice’ adlı televizyon programında yer almasını teklif etti, ancak bu gerçekleşmedi.

İddia edilen karşılaşma Trump'ın şimdiki eşi Melania ile evliliği sırasında gerçekleşti. Trump, Daniels ile herhangi bir cinsel ilişkiye girdiğini reddediyor.

XDVFBRT
Cumhuriyetçi başkan adayı ve eski ABD Başkanı Donald Trump, New York'ta ceza davası öncesinde. (Reuters)

Yargıç Juan Merchan daha önce Trump'ın hukuk ekibinin itirazlarına rağmen Daniels'ın jüri üyelerine Trump'la cinsel ilişkiye girdiğini söylemesine izin verilmesine karar vermişti.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre Daniels, dün mahkeme salonuna kaşlarını çatarak giren ve eski porno yıldızı konuşurken sessizliğini koruyan eski Cumhuriyetçi başkanın karşısında saatlerce ifade vermek zorunda kalabilir.

ASDCVFER
Eski ABD Başkanı Donald Trump, dün New York'taki Manhattan Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşması sırasında (AFP)

İkili arasında yaşananlardan on yıl sonra, Daniels'a 2016 başkanlık kampanyasının sonunda, Trump ile yaşadığını söylediği cinsel ilişki hakkında sessiz kalması karşılığında 130 bin dolar ödendi. Bu ödeme, 2024 başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi başkan adayına karşı açılan davanın merkezinde yer alıyor.

XSDFVBT
Eski ABD Başkanı Donald Trump, New York'taki Manhattan Ceza Mahkemesi'nde, 7 Mayıs 2024. (AFP)

Bu yılki başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçilerin adayı olan 77 yaşındaki Trump, 2016 seçimleri sırasında sessiz kalması için Daniels'a yaptığı 130 bin dolarlık ödemeyi örtbas etmek amacıyla iş kayıtlarında tahrifat yapmakla suçlanıyor.

Trump suçsuz olduğunu iddia etti ve Daniels ile cinsel ilişkiye girdiğini reddetti.


Rus ordusu Ukrayna'nın iki kasabasında kontrolü ele geçirdiğini duyurdu

Kiev yakınlarında yıkılan bir evin yanında yürüyen adam (EPA)
Kiev yakınlarında yıkılan bir evin yanında yürüyen adam (EPA)
TT

Rus ordusu Ukrayna'nın iki kasabasında kontrolü ele geçirdiğini duyurdu

Kiev yakınlarında yıkılan bir evin yanında yürüyen adam (EPA)
Kiev yakınlarında yıkılan bir evin yanında yürüyen adam (EPA)

Rus ordusu bugün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Rus kuvvetlerinin, sahada, Ukrayna kuvvetlerindeki mühimmat ve asker eksikliğinden yararlanarak doğu ve kuzeydoğu Ukrayna'daki iki kasabanın daha kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu.

Rusya Savunma Bakanlığı açıklamasında, doğuda Donetsk bölgesinin eteklerindeki Novokalinovo ve Harkiv bölgesindeki Kislovka ​​kasabalarının "kurtarıldığını" duyurdu.

Fransız Haber Ajansı AFP'ye göre Ukrayna ordusu, geçen yaz başarısız olan karşı saldırısından beri hâlâ savunma pozisyonundaki durumunu koruyor.

Rusya ise asker bulmada zorluk yaşayan ve Batı yardımının yavaş gelmesi nedeniyle sıkıntı içinde olan Ukrayna ordusuna karşı inisiyatif alıyor.


İsrail ordusu Güney Lübnan'daki Hizbullah hedeflerini bombaladı

İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği hava saldırıları sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği hava saldırıları sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
TT

İsrail ordusu Güney Lübnan'daki Hizbullah hedeflerini bombaladı

İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği hava saldırıları sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği hava saldırıları sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee bugün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, gece boyunca Lübnan'ın güneyindeki altı bölgede Hizbullah hedeflerine yönelik saldırılar gerçekleştirildiğini bildirirken, Hizbullah da İsrail'in kuzeyindeki çok sayıda ordu binasının hedef alındığını duyurdu.

Adraee X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, “İsrail savaş uçakları Kafr Kila, Ayta eş-Şaab, el-Hiyam ve Marun er-Ras'taki Hizbullah mevzilerine bombardıman düzenledi” dedi.

İsrail uçaklarının Lübnan'ın güneyindeki Hula ve Aytarun'daki Hizbullah hedeflerini de bombaladığını belirten Adraee, ordunun ‘Tayr Harfa ve el-Cubeyn'deki potansiyel bir tehdidi ortadan kaldırmak için’ saldırılar düzenlediğini de sözlerine ekledi.

Diğer yandan Hizbullah, savaşçılarının İsrail'in kuzeyinde İsrail askerleri tarafından kullanılan çok sayıda binayı hedef aldığını, bunlardan birinin Metula bölgesindeki bir bina olduğunu ve ‘doğrudan’ vurduklarını bildirdi.

Hizbullah ayrı ayrı yaptığı açıklamalarda savaşçılarının Hanita bölgesinde iki, Shlomi bölgesinde iki, Avivim'de iki ve Manara bölgesinde bir binayı hedef aldığını duyurdu.

Bir yandan İsrail ordusu, diğer yandan Lübnan'daki Hizbullah ve silahlı Filistinli gruplar arasında 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ne yönelik İsrail savaşının başlamasından bu yana neredeyse her gün sınır ötesi bombardıman yaşanıyor.


İspermeçet balinalarının karmaşık "alfabesi" ortaya çıktı

En büyük beyinli hayvan olan ispermeçet balinalarının boyu 18 metreye ulaşabiliyor (AP)
En büyük beyinli hayvan olan ispermeçet balinalarının boyu 18 metreye ulaşabiliyor (AP)
TT

İspermeçet balinalarının karmaşık "alfabesi" ortaya çıktı

En büyük beyinli hayvan olan ispermeçet balinalarının boyu 18 metreye ulaşabiliyor (AP)
En büyük beyinli hayvan olan ispermeçet balinalarının boyu 18 metreye ulaşabiliyor (AP)

İspermeçet balinalarının karmaşık bir "alfabeye" sahip olduğu ortaya çıktı. Okyanusun derinlerindeki bu canlıların iletişim kurma biçimi insanların dillerine benzer özellikler taşıyor.

Son derece sosyal canlılar olan ispermeçet balinaları birlikte yüzüp avlanmanın yanı sıra birbirlerinin yavrularına da bakıyor. Bütün bunları karanlıkta yapan hayvanlar güçlü iletişim yollarına ihtiyaç duyuyor. 

İspermeçet balinaları koda denen tıklama sesleriyle iletişim kuruyor. Mors alfabesine benzeyen bu seslerin en az 9 bin örneğini inceleyen araştırmacılar, bu memeli türünün esasen "fonetik bir alfabe" kullandığını ortaya koydu.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) bilim insanları, CETI Projesi (Deniz Memelileri Çeviri Girişimi) adlı girişimle işbirliği yaparak Dominika İspermeçet Balinası Projesi'nin Karayipler'de kaydettiği 60'dan fazla balinanın sesini makine öğrenimiyle analiz etti. Balinaların çıkardığı tıklama sesinin sayısı, ritmi ve temposunun değiştiği ve farklı farklı kodalar oluşturduğu bulundu. 

Kodaların süresinin de değiştiği görülürken balinaların, kelimelerin sonuna gelen ekler gibi bazen fazladan bir tıklama sesi çıkardığı kaydedildi. Nature Communications adlı hakemli dergide dün yayımlanan araştırmada kodaların, insan dilindeki kelimelere benzer bir yapıya sahip olduğu da tespit edildi. 

MIT ve CETI Projesi'nden Jacob Andreas, ortak yazarı olduğu çalışma hakkında "Gördüğümüz tüm bu farklı kodalar aslında nispeten basit bir dizi küçük parçanın birleştirilmesiyle oluşturuluyor" diyor. 

İnsanlar anlamsız seslerden kelimeler, kelimelerden de cümleler oluşturduğu iki seviyeli bir kombinasyonla iletişim kuruyor. Araştırmacılar ispermeçet balinalarının da böyle bir mekanizmayla önce kodaları, ardından da bu kodalarla farklı kombinasyonları oluşturduğunu söylüyor. 

Dominika İspermeçet Balinası Projesi'nden biyolog Shane Gero, "İnsan dili pek çok açıdan benzersiz, evet" diyerek şöyle ekliyor:

Fakat bilim ilerledikçe balinalar da dahil diğer türlerde insanlara özgü olduğu düşünülen birçok kalıp, yapı ve unsurun yanı sıra hayvanların iletişiminde belki de insanların sahip olmadığı özellik ve unsunlar bulacağımızdan şüpheleniyorum.

Araştırmanın ortak yazarı Gero, balinaların ya savunma amaçlı ya da yiyecek bulma ve yavrulara bakma gibi işler için iletişim kurduğunu düşünse de bu canlıların birbirine ne dediği henüz bilinmiyor. CETI Projesi halihazırda daha fazla kayıt toplayarak hayvanların davranışlarıyla sesler arasında bağlantı kurmaya çalışıyor.

Fakat bu çalışmalarda bağlam büyük önem taşırken Gero bunu "Eğer Kuzey Amerika'nın İngilizce konuşan toplumunu sadece dişçi muayenehanesinde inceleseydik, iletişim sistemlerinin en önemli parçasının 'kanal tedavisi' ifadesi olduğu sonucuna varırdık" diye açıklıyor: 

Karşımızda kapsamlı bir resim olmadığı için yanılırdık.

Araştırmacılar bu çalışmaların sadece ispermeçet balinaları veya diğer hayvanlarla değil, insanların bir gün uzaydaki farklı yaşam formlarıyla karşılaşması haline onlarla da iletişim kurmasına zemin hazırladığını düşünüyor. 

Makalenin başyazarı Pratyusha Sharma, "Mesele, insan normlarından son derece farklı bir şekilde etkileşime giren, tamamen farklı bir çevreye ve iletişim protokollerine sahip bir türü anlamakla ilgili" diyor: 

Çalışmamız esasen 'yabancı (uzaylı) bir uygarlığın' nasıl iletişim kurabileceğini deşifre etmeye temel oluşturarak tamamen yabancı iletişim biçimlerini anlamaya yarayacak algoritma veya sistemler kurmaya yönelik fikirler sağlayabilir.

Independent Türkçe, Popular Science, Reuters, NPR, Nature Communications


Hizbullah, Güney Lübnan cephesini hareketlendirerek Refah Operasyonu’na karşılık veriyor

Metula yerleşim birimini hedef alan Hizbullah saldırısında öldürülen bir askerin tabutunu taşıyan İsrail askerleri (AP)
Metula yerleşim birimini hedef alan Hizbullah saldırısında öldürülen bir askerin tabutunu taşıyan İsrail askerleri (AP)
TT

Hizbullah, Güney Lübnan cephesini hareketlendirerek Refah Operasyonu’na karşılık veriyor

Metula yerleşim birimini hedef alan Hizbullah saldırısında öldürülen bir askerin tabutunu taşıyan İsrail askerleri (AP)
Metula yerleşim birimini hedef alan Hizbullah saldırısında öldürülen bir askerin tabutunu taşıyan İsrail askerleri (AP)

Hizbullah dün (Salı), İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta düzenlediği askeri operasyona Güney Lübnan cephesini hareketlendirerek karşılık verirken, İsrail ordusu iki askerin öldüğünü duyurdu.

Hizbullah dün gün boyunca operasyonlarını yoğunlaştırırken, İslami Direniş de ayrı ayrı yaptığı açıklamalarda savaşçıların ‘Yiftah kışlasının avlusunda bulundukları sırada düşman subay ve askerlerini hedef alan insansız hava araçlarıyla (İHA) bir hava saldırısı gerçekleştirdiğini ve aynı zamanda diğer İHA’ların Ramot Naftali kışlasının güneyinde bulunan Demir Kubbe platformlarından birini hedef alarak doğrudan vurduğunu ve hasar verdiğini’ bildirdi.

Ramot Naftali kışlasına yönelik İHA saldırısından yaklaşık bir buçuk saat sonra Hizbullah, ‘Şebaa Çiftlikleri'ndeki Zabdin kışlasını güdümlü füzelerle hedef aldığını’ duyurdu.

Hizbullah bir başka açıklamasında ‘Kafr Şuba tepelerindeki es-Sammaka bölgesindeki casus ekipmanlarını’ hedef aldığını duyurdu ve ‘er-Rahab bölgesindeki izleme ve takipten sonra, sığınaklardan birinin içinde hareket eden düşman askerlerinin güdümlü füzelerle hedef alındığını’ belirtti.

Dünkü operasyonlar, İsrail ordusunun Pazartesi akşamı Hizbullah tarafından düzenlenen İHA saldırısında yedek kuvvetlerden iki İsrail askerinin öldüğünü açıklamasının akabinde Hizbullah'ın ‘Metula'nın güneyinde İsrailli düşman askerlerinin bulunduğu bir mevziyi hedef alan bir hava saldırısı gerçekleştirdiğini’ duyurmasının ardından geldi.


Sağ popülistler Avrupa’nın çehresini değiştirir mi?

Nantes yakınlarında AP seçimleri öncesinde (Fransız) Sosyalist Partisi (PS) ve Avrupa Halk Partisi (EPP) bayrakları sallayan parti destekçileri, 13 Nisan 2024 (AFP)
Nantes yakınlarında AP seçimleri öncesinde (Fransız) Sosyalist Partisi (PS) ve Avrupa Halk Partisi (EPP) bayrakları sallayan parti destekçileri, 13 Nisan 2024 (AFP)
TT

Sağ popülistler Avrupa’nın çehresini değiştirir mi?

Nantes yakınlarında AP seçimleri öncesinde (Fransız) Sosyalist Partisi (PS) ve Avrupa Halk Partisi (EPP) bayrakları sallayan parti destekçileri, 13 Nisan 2024 (AFP)
Nantes yakınlarında AP seçimleri öncesinde (Fransız) Sosyalist Partisi (PS) ve Avrupa Halk Partisi (EPP) bayrakları sallayan parti destekçileri, 13 Nisan 2024 (AFP)

Hattab Ebu Diyab

Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki seçmenler, Avrupa Parlamentosu'ndaki (AP) temsilcilerini seçmek üzere 6-9 Haziran tarihleri arasında sandık başına gitmeye hazırlanıyorlar. Parlamento seçimleri, özellikle Ukrayna savaşından sonraki ilk seçim olmasının yanında satın alma gücünün zayıflaması, tarım sektöründeki kriz, göç ve egemenlik tartışmaları ile rakip güçlerin bölündüğü diğer konuların gölgesinde 27 ülkede siyaset sahnesindeki değişimleri izleme fırsatı sunuyor.

Mercek altına alınacak en önemli konu aşırı sağın oy oranı, Strasbourg’daki Avrupa Parlamentosu’nda yeri ve Avrupa'nın iç ve dış politikaları üzerindeki etkisinin boyutu olacak. Aşırı sağın beklenen yükselişi ve Yeşiller ile Liberallerin çöküşünün haziran seçimlerinden sonra Avrupa Parlamentosu'nun yapısını kökten değiştirmeyeceği ve AB politikalarını etkilemeyeceği düşünülse de geleneksel ve aşırı sağcı simalarıyla sağa doğru bu keskin kaymanın etkilerinin orta vadede hissedileceğine şüphe yok.

Avrupa’nın çehresi yeniden mi şekilleniyor?

Avrupa, parlamento seçimlerinin arifesinde, 750 milyar euroluk ekonomik toparlanma planının açıklanmasına rağmen, doğusunda yeniden başlayan savaşın ve Kovid-19 salgınının etkilerini halen üzerinden atabilmiş değil. Ekonomik durum, Rusya’nın petrolüne bağımlılığın sona ermesi ve Ukrayna'ya verilen mali, insani ve askeri destekle daha da kötüleşti.

Tüm bunlarla birlikte ticari faaliyetleri düzenlemek için yeni stratejiler geliştirmek, dijital pazar ve yapay zekâ, rekabet gücü krizi, zayıf kalan enerji geçişi (yeni teknolojiler ve yeşil ekonomiye geçiş), jeopolitik ve teknolojik riskler ile bölünmeye neden olan tartışmalı göç politikası gibi başka zorluklar da söz konusu.

Avrupa, egemenlik yaklaşımı konusunda ulusal bütünleşmeden yana olanlarla, AB'nin siyasi birliğini güçlendirmekten yana olanlar arasında bölünmüş durumda. Tartışma artık AB'nin içinde ya da dışında olmakla değil, Avrupa, Avrupa'nın inşası ve dünyadaki yerinin geleceğiyle ilgili yapılıyor.

Seçim sonuçlarının (1979'dan bu yana her beş yılda bir yapılan genel seçimle işbaşına gelen) parlamentonun önümüzdeki beş yıllık gündemini etkileyeceği şüphesiz.  Ancak Avrupa’nın siyasi manzarasının yeniden şekillenmesine yönelik sonuçlara dikkat etmek en önemli konu.

AB üyesi 18 ülkeyi kapsayan son ankete göre parlamentoda çoğunluğu yüksek ihtimalle (720 sandalyeden 398'ine sahip olan) AB yanlısı en büyük koalisyonun alması bekleniyor. Aynı koalisyon mevcut parlamentoda da çoğunluğa sahip. (Merkez sağ) Avrupa Halk Partisi (EPP) 177 sandalye ile koalisyonun birincisi partisi olurken, onu sosyalistler ve liberal demokratlar takip ediyor.

Avrupa, 750 milyar euroluk ekonomik toparlanma planının açıklanmasına rağmen, doğusunda yeniden başlayan savaşın ve Kovid-19 salgınının etkilerini halen üzerinden atabilmiş değil.

Anketlere göre AB’nin önde gelen ülkelerinden Fransa, İtalya, Hollanda ve Belçika'da aşırı sağcılar ve muhafazakârlar öne çıkabilir.

sxcdfrgt
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, başkent Budapeşte’de düzenlediği bir basın toplantısı sırasında, 21 Aralık 2022 (AFP)

Başta yeni liberallerin ve yeşillerin Fransa ve Almanya'daki kalelerinde sayısının azalması ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un partisinin gerileyerek Marine Le Pen'in partisi (seçim listesi Jordan Bardella tarafından yönetilen) Ulusal Birlik Partisi’nin (RN) ardından ikinci ya da üçüncü parti olması bekleniyor. Aynı durum, aşırı sağcı çizgideki Almanya için Alternatif (AfD) ile üçüncü sırada yer almak için yarışan Alman Yeşiller Partisi için de geçerli. Almanya Hristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU) birinci parti, Demokratik Sosyalizm Partisi’nin (PDS) ikinci parti olacağı tahmin ediliyor.

Aşırı sağın yükselişinin yansıması

Aşırı sağın, liberallerin, solcuların ve çevrecilerin aleyhine Avrupa Parlamentosu'nda (merkez sağ ve merkez soldan sonra) üçüncü blok haline gelebileceği tahmin ediliyor.

Anket sonuçlarının ve yüzdelerin ötesinde, geniş bir sağ kanat koalisyonu gibi olası ittifakların ortaya çıkma ihtimali halen var. Fakat bu ihtimal, popülist muhafazakârlık ile Avrupa’nın merkez sağı arasındaki karmaşık müzakerelerin sonucuna bağlı. Bu da Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın merkez sağ partisi Macar Yurttaş Birliği (Fidesz) Partisi’nin merkez sağa kabul edilmesi ve Avrupalı reformistlerin Orban'ın müttefiki İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki İtalya'nın Kardeşleri (Fratelli d'Italia) Partisi ve Polonya’nın milliyetçi muhafazakâr çizgideki Adalet ve Hukuk Partisi (PiS) ile kucaklaşmasıyla mümkün olabilir.

Tüm bunlara dayanarak, önümüzdeki dönemde güç dengesinin önemli ölçüde değişmeyeceğini söyleyebiliriz. AB yanlısı EPP, Almanya Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Avrupa'yı Yenile Grubu (Renew Europe) gibi partilerin önümüzdeki dönemde Avrupa metinleri için ortak bir zemin bulma konusunda bolca zamanı olacak.

Sağa doğru olan bu eğilim, yeni küresel güç dengesi ve ABD-Çin iki kutupluluğunun ortaya çıkışıyla ‘güçlü bir Avrupa’ ve jeopolitik bir kutup oluşturma ihtiyacının aciliyet kazandığı bir dönemde, Avrupa projesine daha düşman olan radikal siyasi grupların gücünü de arttıracaktır.

Avrupa deneyiminin geleceği

Avrupa seçimleri nispi sisteme göre yapılır ve kamuoyunun gelişimini ve ulusal meseleler ile Avrupa boyutu arasındaki etkileşimi anlamanın bir yoludur. Son AP seçimlerinde Avrupa Komisyonu kararlarının insanların günlük yaşamlarını ve ekonomilerini etkilemesi ve İngiltere’nin 2016 yılında Brexit (İngiltere’nın AB’den çıkışı) referandumundan sonra öneminin iki katına çıkması nedeniyle çekimser oylar azalmış ve katılım artmıştır.

Ukrayna’da 2022 yılında savaşın başlamasından sonra, Avrupalılar kendi kıtalarında da savaş çıkabileceğini anlayınca, sürdürülebilir barış fikrinin sarsıldığı açıkça ortaya çıktı.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Sorbonne Üniversitesi'nde 25 Nisan'da yaptığı konuşmada zorlukların büyüklüğü ve müdahale edilmemesi bakımından Avrupa'nın ölebileceğini söylemekten çekinmedi. Konuşmasında Avrupa'nın stratejik olarak kırılganlığına dikkat çeken Macron, ABD’nin korumasına olan bağımlılığın devam etmemesi için ortak bir Avrupa askeri gücü kurulması ve nükleer caydırıcılığın füzesavar programlarıyla ilişkilendirilmesi gibi Avrupa’ya dair vizyonunu ve tezlerini ifade etti.

Son yıllarda, Brexit'ten sonra Avrupa’nın iki tabusu yıkıldı. Bunlardan ilki, üye bir ülkenin AB’den ayrılması, ikincisi ise İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hâkim olan kalıcı barış ve istikrar fikrinin yerle bir olmasıydı.

AB üyesi 27 ülkenin seçim kampanyalarındaki tartışmalar, bazıları hassas ve bölünmeye neden olan çeşitli konular üzerinde yoğunlaştı. Ancak tüm bunlar, Avrupa fikri yavaş yavaş kök saldıkça ve AB bir gerçeklik haline geldikçe, birçok alana (çevre, ortak tarım politikası, sanayinin teşviki, ortak savunma, enerji, işgücü vb.) müdahale ettikçe ve kararları insanların hayatlarını etkiledikçe, zaman faktörünün Avrupa deneyiminin güçlendirilmesi lehine işlediğini gösterdi. Bununla birlikte Avrupa yasaları çoğu zaman üye ülkelerin yasalarının, kendi ulusal anayasalarının önüne geçebiliyor.

dcvfv
RN lideri Marine Le Pen, düzenlediği bir basın toplantısı sırasında, 24 Kasım 2023 (EPA)

Avrupalı seçmenlerin öncelikleri arasında, Avrupa'nın ‘gücüne’ ve uluslararası sahnede etkili bir jeopolitik kutba dönüşmesine odaklanmadan önce; göç, güvenlik, sosyal reformlar ve iklim değişikliği gibi insanların günlük hayatını ilgilendiren konular yer alıyor.

Yaklaşan AP seçimleri, kimilerinin ortak pazar ve ekonomik birlik konusundaki başarılarından dolayı övdüğü, kimilerinin ise sadece bir ‘uluslar ve devletler birliği’ olmasını istediği, kimilerinin de kendi kaderini tam olarak tayin edemeyen minyatür bir Birleşmiş Milletler (BM) örgütü yerine ‘Avrupa Birleşik Devletleri’ olmayı arzuladığı Avrupa deneyiminin geleceğine ilişkin tartışmaların çözümüne katkı sağlayacak gibi görünmüyor. Tüm bunların arkasında ise güç sahibi bir Avrupa'nın önünde duran, ulusal öncelikler ve ideolojik çelişkiler yatıyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Üniversite öğrencilerinin devriminin neden bir faydası yok?

Danimarka’nın başkentindeki Kopenhag Üniversitesi kampüsünde bir öğrenci kampı, 6 Mayıs Pazartesi (Reuters)
Danimarka’nın başkentindeki Kopenhag Üniversitesi kampüsünde bir öğrenci kampı, 6 Mayıs Pazartesi (Reuters)
TT

Üniversite öğrencilerinin devriminin neden bir faydası yok?

Danimarka’nın başkentindeki Kopenhag Üniversitesi kampüsünde bir öğrenci kampı, 6 Mayıs Pazartesi (Reuters)
Danimarka’nın başkentindeki Kopenhag Üniversitesi kampüsünde bir öğrenci kampı, 6 Mayıs Pazartesi (Reuters)

Emced İskender

Amerikan üniversitelerindeki öğrenci protestoları, üniversite öğrencileri ve sendikaların "Beşinci Cumhuriyet"in kurucusu başkan Charles de Gaulle'ün temsil ettiği otoriteye karşı ayaklanmasıyla Fransa'yı sarsan ve başkanın istifasına yol açan "Mayıs 1968" olaylarını hatırlattı. O dönemde Fransız ayaklanması, Amerika Birleşik Devletleri'nde Vietnam'daki savaşa karşı çıkan bir gösteri dalgasıyla aynı zamana denk gelmişti. Pek çok Batılı ülkeye yayılan bu hareketten birkaç ay önce, tam olarak Ocak 1968'de “Prag Baharı” yaşanmıştı. Çekoslovakya, yörüngesindeki ülkelerde her türlü özgürlüğe düşman olan Sovyetler Birliği'nin pençesinden kurtulmayı talep eden bir halk hareketine sahne olmuştu. Batı demokrasilerinde gösterilere komünist partiler ile Avrupa ve Amerikan solu öncülük ediyordu. Prag Baharı’nda ise Çekoslovak Komünist Partisi Genel Sekreteri Alexander Dubček, halkın hoşnutsuzluğunu gidermek için ifade ve basın özgürlüğüne ilişkin reformlar uygulamaya çalışmış ve Komünist Partinin toplum üzerindeki vesayetini kaldırma sözü vermişti. Batı ülkelerindeki gösterilerin gürültüsü demokratik kurumların mekanizmaları tarafından kontrol altına alınırken, ​​Prag Baharı’nın tomurcuklarını ezmeyi Sovyet tankları üstlendi. Hayaller, 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılması ve Moskova'da komünizmin yıkılmasıyla gerçekleşen "Kadife Devrim"e kadar gömüldü.

Mevcut “üniversite devriminin” başlığı, İsrail'in Gazze savaşındaki vahşetini protesto etmek, Filistin halkıyla dayanışmak ve bağımsız bir Filistin devleti kurma ilkesini desteklemektir. Arap dünyasında da, farklı başlık ve sloganlarla da olsa, 1968 ve 2024 olaylarına eşlik eden benzer hadiseler bulmak mümkün. Ekim 2019'da Lübnan ve Irak'ta, yozlaşmış idareden kurtulma özlemi, rejimin yapısını değiştirme isteği taşıyan ve İran'ın iki ülkenin içişlerine müdahalesini kınayan geniş çaplı halk gösterileri patlak verdi. 1968, 2019 ve 2024 yıllarındaki tüm devrimlerin, bazı farklılıklarla da olsa, istenilen sonuçlara ulaşmadığı sonucuna varılabilir. Bunlar hükümetlerde çatırdamalara neden olan ancak onları deviremeyen, yerine alternatif bir otorite getiremeyen hareketlerdir. Nitekim Fransa'da de Gaulle istifa etti ama güvendiği yardımcısı Georges Pompidou başkanlık görevini üstlendi. ABD'de başkan Richard Nixon'ı deviren Vietnam Savaşı karşıtı gösteriler değil, "Watergate skandalı"ydı. Hem Lübnan hem de Irak’taki "Ekim Hareketi" belirli siyasi sonuçlar ile sınırlı kaldı ve bunlar da her iki ülkede "derin devlet" tarafından hızla çökertildi. Öte yandan, bugün dünyayı kasıp kavuran Amerikan “üniversite devrimi” ve Filistin yanlısı gösteriler de ne İsrail hükümetinin tutumunu değiştirdi ne de Washington'da bir dönüşüme neden olacak gibi görünüyor. Önümüzdeki Kasım ayında, ya polis gücüyle oturma eylemlerinin sona erdirilmesini haklı gören Joe Biden Beyaz Saray'da kalacak ya da Amerikan solunun muhalifi ve İsrail'in sonuna kadar destekçisi olan Donald Trump geri dönecek. Peki, yarım yüzyılı aşkın süredir "öğrencilerin ve değişimcilerin devrimleri" neden otoritelerin yapısında yalnızca çizikler ve dar gedikler bıraktı?

Bu "devrimler" fikri kaynaklardan yoksun değildi ve büyük filozoflar, düşünürler ve hükümetlerin kararlarını etkileyen ve kamuoyunu şekillendiren büyük bir uluslararası gazete grubu tarafından savunuluyordu. Başarısız olmalarının nedenlerine verilecek cevaplardan biri de söz konusu devrimlerin istikrarlı temellere sahip partiler oluşturamaması olabilir. Bu nedenle hızla kendilerinden daha fazla siyasi ve tarihsel meşruiyete, kendi örgütsel çerçeveleri içinde sembolleri ve liderleri yeniden üretmeye yönelik köklü mekanizmalara sahip olan partilerin elindeki kartlara dönüştüler. Lübnanlı akademisyen, siyasetçi ve diplomat Gassan Selame, gösteri yapan, "X" platformunda tweet atan ile sandığa oyunu atanın mutlaka aynı kişi olması gerekmediğini söylüyor. Selame'ya göre sosyal medya, toplumlara "yatay seferberlik" hastalığını bulaştırıyor ve bir yönetim programı oluşturmaktan veya yeni liderler yetiştirmekten aciz olduğu için de hayal kırıklığına ve kırgınlığa neden oluyor. Fransa'da "68 Mayıs"ın en önde gelen öğrenci devrimcilerinden biri, "anarşist-sosyalist" olmakla övünen Daniel Cohn-Bendit adında bir Alman Yahudisiydi. Bu hadiseler sırasında edindiği şöhret, bugünkü sosyal medya fenomenlerinin şöhretiyle eşdeğer olsa da bugün ondan geriye kalan tek şey “Kızıl Danny” lakabı ile daha sonra "nefret dolu bir provokasyon" olduğunu kabul ettiği, eşit olmayan erkek çocuklar ile cinsel ilişkiyi teşvik eden makalesidir.


Trump'ın gizli belgelerin yasadışı olarak saklanmasıyla ilgili davası süresiz olarak ertelendi

 Eski ABD Başkanı Donald Trump, mahkemeye gitmek üzere Manhattan'daki evinden ayrılırken (AFP
Eski ABD Başkanı Donald Trump, mahkemeye gitmek üzere Manhattan'daki evinden ayrılırken (AFP
TT

Trump'ın gizli belgelerin yasadışı olarak saklanmasıyla ilgili davası süresiz olarak ertelendi

 Eski ABD Başkanı Donald Trump, mahkemeye gitmek üzere Manhattan'daki evinden ayrılırken (AFP
Eski ABD Başkanı Donald Trump, mahkemeye gitmek üzere Manhattan'daki evinden ayrılırken (AFP

Donald Trump'ın gizli belgeleri saklamasıyla ilgili davasını yürüten yargıç, eski ABD başkanının bu davadaki duruşmasını süresiz olarak erteledi.

ABD Bölge Yargıcı Eileen M. Cannon dün (Salı) yaptığı açıklamada, mahkemeye sunulan ön taleplerin çokluğu nedeniyle, 20 Mayıs olarak belirlenen duruşmanın bu tarihte başlamasının mümkün olmadığına hükmetti ve duruşmanın yapılması için yeni bir tarih belirtmedi.