İranlı milisler SDG'yi ABD ile savaşına sürükleyecek mi?

Analistler: DEAŞ ve Türkiye dışında üçüncü bir cephe açılmayacak.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komando birlikleri, DEAŞ'a karşı mücadelede özel görevleri olan elit güçlerdir. (SDG medyası)
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komando birlikleri, DEAŞ'a karşı mücadelede özel görevleri olan elit güçlerdir. (SDG medyası)
TT

İranlı milisler SDG'yi ABD ile savaşına sürükleyecek mi?

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komando birlikleri, DEAŞ'a karşı mücadelede özel görevleri olan elit güçlerdir. (SDG medyası)
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komando birlikleri, DEAŞ'a karşı mücadelede özel görevleri olan elit güçlerdir. (SDG medyası)

Abdulhalim Süleyman

Geçtiğimiz Pazartesi günü şafak vakti Suriye'nin kuzeydoğu bölgesi, bölgede yaşanan şiddetli ABD-İran çatışmasında yeni bir gerilimin eşiğindeydi. Bu durum geçtiğimiz Ekim ayından beri devam ediyor. Deyrizor'un doğu kırsalındaki el-Ömer petrol sahasında bulunan bir eğitim akademisinin İran destekli gruplar tarafından insansız hava aracı (İHA) ile hedef alınması sonucunda altı özel Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komando birliği milisi öldürüldü. Irak İslami Direnişi daha sonra yaptığı bir açıklamayla saldırıyı üstlendi.

En şiddetli tepki

SDG lideri Mazlum Abdi’nin yaptığı açıklamaya göre SDG'ye ait bir mühimmat deposunun hedef alındığı bu saldırı, türünün ikinci örneği olarak karşımıza çıkıyor. Abdi, topraklarının ABD ve İran destekli milisler arasında bir savaş alanına dönüşmesini istemediklerini söyledi. Ancak Pazartesi günü yaşananlar SDG'ye yönelik doğrudan bir saldırıydı ve türünün ilk örneğiydi. ABD'nin İran milislerinin mevzilerini hedef alan saldırısı çerçevesinde bu son saldırı olmayabilir. Ayrıca yapılan bu saldırı Fırat'ın doğusunda konuşlanmış uluslararası koalisyon mevzilerinin bombalanmasına da verilen bir yanıttı.

SDG, üyelerinin öldürülmesine karşılık verme hakkını saklı tuttuğunu açıkladı. Öldürülen askerler akademide terörle mücadele eğitimi alıyorlardı. Bu akademi, Mart 2019'da DEAŞ'a karşı zafer elde etmek için kurulmuş bir yapıydı.

Geçtiğimiz Ekim ayından bu yana hem Suriye hem de Irak'taki ABD üslerini hedef alan saldırıların sayısı 170'i aştı. Bunlardan en dikkat çekeni 28 Ocak'ta Ürdün'ün kuzeydoğusundaki Kule 22 üssünde üç Amerikan askerinin öldürülmesi ve en az 30 askerin de yaralandığı saldırıydı. Söz konusu üslere yönelik en büyük saldırı olarak kabul edilen bu saldırıya 2 Şubat'ta hem Suriye hem de Irak'ta İran destekli militanlara ait 85 mevzinin bombalanması suretiyle ABD ordusundan yanıt geldi. Bu yanıt, Gazze savaşının patlak vermesinden bu yana üslerini hedef alan tüm saldırılara karşı ABD'nin verdiği en sert yanıt olarak gerçekleşti.

Genişleme hamlesi

İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşının bir sonucu olarak bölgedeki çatışma çemberini genişletmek istemedikleri yönünde resmî açıklamalar yapan ABD’li yetkililer, İran yanlısı tarafların Suriye ve Irak'taki Amerikan üslerini hedef aldıklarını bildirdi. ABD’li yetkililer, Kızıldeniz'de Husilerin gemilere saldırılmaması yönünde uyarılar yaparken, Hizbullah ile İsrail arasında Güney Lübnan'da çatışmalar şiddetleniyor. Tahran yönetimi ABD’lileri hedef alan saldırıların arkasında İran’ın olduğunu reddeden açıklamalarda bulundu. Her ne kadar açıklamalar atmosferi sakinleştirmeye amacı taşısa da çatışma döngüsü yayılmacı bir hâl alıyor. Bu döngüde özellikle SDG gibi yerel taraflar kullanılmaya çalışılıyor.

Tüm bunlar bölgede devam eden şiddetin kapsamını genişletmek için bir teşvik gibi görünüyor. Bu konuda yerel North Press Ajansı’nın Genel Yayın Yönetmeni Hoşenk Hasan şu ifadeleri kullandı:

SDG'nin askeri akademisinin hedef alınması, Suriye ve Irak'taki milis mevzilerini hedef alan Amerikan saldırılarına yanıt olarak artan mevcut gerilim bağlamında gerçekleşti. Saflarındaki kayıplara rağmen SDG bu çatışmaya girme konusunda temkinli davranacaktır. Çünkü SDG, bir yandan DEAŞ'la savaşmakla meşgulken diğer yandan da sürekli olarak Türkiye'nin saldırılarına maruz kalıyor. Dolayısıyla bu güçlerin İran destekli milislerle yeni bir savaşa ihtiyacı yok. Zaten bu milisler güney sınırındaki Deyrizor kırsalında SDG’nin kontrolünden uzakta geniş bir alana yayılmış durumdalar.

Olası geniş cephe

Ancak görünen o ki SDG bu tehlikelerin farkında ve SDG'nin ABD ile mücadeleye girebilmesi için yerine getirilmesi gereken geniş şartlar var. Bölgesel meseleler konusunda uzman gazeteci Zana Ömer şu ifadeleri kullandı:

SDG ile İranlı milisler arasında farklı bir çatışma yaşanıyor. Ancak SDG, iki ana meseleyle meşgul olduğu için bu çatışmanın temposunu artırmıyor. Bu iki meseleden biri hazırlık ve karşılık vermesini gerektiren Türkiye'nin saldırılarına maruz kalması, diğeriyse DEAŞ’la mücadele. Şayet üçüncü bir cephe açarsa odak noktası bu iki koldan uzaklaşacak ve güçleri farklı yerlere konuşlanacak.

Ömer, eğer ABD Türkiye'nin SDG’ye yönelik saldırılarını durduracağına dair garanti vermezse ve belki bunun da ötesinde Kürtler ile Türkiye arasındaki barış sürecinde arabuluculuk rolü oynayarak sorunları çözmezse, SDG'nin İranlı milislerle ve bir dereceye kadar da rejim güçleriyle çatışma senaryosuna girmesini ihtimal dışı görüyor. Bu aynı zamanda siyasi çözüm için terör örgütü PKK’nın da müzakere masasında bulunmasını gerektiriyor. Zira bu olmazsa SDG'nin konumu milis saldırılarına sınırlı tepki düzeyinde kalacak.

*Independent Arabia’da yer alan bu makalenin çevirisi Şarku’l Avsat’a aittir.



Gazze hastaneleri kapanma tehdidiyle karşı karşıya

Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)
TT

Gazze hastaneleri kapanma tehdidiyle karşı karşıya

Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, bu sabah İsrail'in Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine düzenlediği saldırılar ve ağır topçu bombardımanında aralarında çocukların da bulunduğu 19 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Bu arada Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı dün (Cuma) yaptığı açıklamada, yakıt yetersizliği nedeniyle 48 saat içinde tüm hastanelerin çalışmayı durduracağı ya da hizmetlerini azaltacağı uyarısında bulundu. Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre İsrail, bir yıldan uzun bir süredir savaş yürüttüğü Gazze Şeridi'ne yakıt girmesine izin vermiyor.

Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal AFP'ye yaptığı açıklamada, “İsrail'in gece yarısından sonra sabaha kadar Gazze Şeridi'ne düzenlediği bir dizi şiddetli hava saldırısında 19 vatandaş şehit oldu ve 40'tan fazla kişi de yaralandı” dedi.

Daha önce Filistin televizyonu, Gazze şehrinin doğusundaki ez-Zeytun mahallesinde bir evi hedef alan İsrail bombardımanında altı kişinin öldüğünü ve birkaç kişinin de yaralandığını bildirmişti.

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı, İsrail'in dün şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine düzenlediği saldırılarda 38 kişinin öldüğünü açıkladı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) perşembe günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, eski Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Komutanı Muhammed ed-Dayf hakkında, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerine eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlatmasından bu yana Gazze Şeridi'ndeki çatışmalarda insanlığa karşı suç ve savaş suçu işledikleri şüphesiyle yakalama kararı çıkarmasının ardından uluslararası tepkiler devam ediyor.

Gazze Şeridi'ndeki Sahra Hastaneleri Genel Müdürü Dr. Mervan el-Hams, “İşgalcilerin yakıt girişini engellemesi nedeniyle Gazze Şeridi'ndeki tüm hastanelerin 48 saat içinde çalışmayı durduracağı ya da hizmetlerini azaltacağı konusunda acil bir uyarıda bulunuyoruz” dedi.

Sivil Savunma Müdürlüğü, İsrail'in biri Gazze Şehri'nin doğusunda diğeri de şehrin güneyinde bulunan iki evi hedef alan saldırısında ölen on iki kişinin cesedine ulaşıldığını ve onlarca kişinin de yaralandığını duyurdu.

İsrail ordusu dün yaptığı açıklamada, 7 Ekim 2023'teki saldırıya karışan beş Hamas mensubunu öldürdüğünü bildirdi.

Filistinli tıbbi kaynaklara göre saldırıda onlarca kişi öldü ve yaralandı.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sekizi yoğun bakımda olmak üzere 80 hastanın ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde kısmen faaliyet gösteren iki hastaneden biri olan Kemal Advan Hastanesi'ndeki personelin durumuyla ilgili ‘ciddi endişelerini’ dile getirdi.

WHO Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus'a göre, hastane perşembe günü bir insansız hava aracı (İHA) saldırısının hedefi oldu. Söz konusu saldırı, bir elektrik jeneratörünün ve bir su deposunun tahrip olmasına yol açtı.

Kemal Advan Hastanesi Müdürü Hüsam Ebu Safiye AFP'ye yaptığı açıklamada, kurumunun dün yine İsrail hava saldırılarının hedefi olduğunu, bir doktor ve hastaların yaralandığını söyledi.

İsrail ordusu, Hamas savaşçılarının yeniden toparlanmasını önlemek amacıyla 6 Ekim'de Gazze Şeridi'nin kuzeyinde büyük bir kara operasyonu başlattı.

‘Masum çocuklar’

Bilal isimli Filistinli, kurbanların götürüldüğü el-Ehli Arap Hastanesi'nin salonlarından birinde şunları söyledi: “Tüm ailem öldürüldü. Aileden geriye bir tek ben kaldım. Adaletsizliği durdurun.”

AFP'ye konuşan bir başka adam ise hastane yatağında hareketsiz yatan bir çocuğun yanında otururken, “Orada masum çocuklar vardı (...) Onların suçu neydi?” diye sordu.

Birleşmiş Milletler’in (BM) güvenilir bulduğu Hamas yönetimindeki Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda şimdiye kadar çoğu sivil kadın ve çocuk olmak üzere en az 44 bin 56 kişi hayatını kaybetti.

AFP'nin İsrail'in resmi verilerinden aktardığına göre, Hamas'ın İsrail yerleşimlerine yönelik saldırısında çoğu sivil bin 206 kişi öldü.

Saldırı sırasında 251 kişi esir alınarak Gazze Şeridi'ne götürüldü. Bunlardan 97'si Gazze Şeridi'nde kaldı ve İsrail ordusu kalan esirlerden 34'ünün öldüğünü tahmin ediyor.

‘Tehlikeli bir emsal’

Savaşın başlamasından bir yıldan fazla bir süre sonra, UCM'nin perşembe günü aldığı karar İsrail'i çileden çıkardı.

Netanyahu perşembe akşamı yaptığı açıklamada, “Hiçbir bariz İsrail karşıtı karar bizi, özellikle de beni, ülkemizi savunmaya devam etmekten alıkoyamaz. Baskılara boyun eğmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Gallant kararı, ‘terörizmi teşvik eden tehlikeli bir emsal’ olarak değerlendirdi.

ABD Başkanı Joe Biden, ‘utanç verici’ olarak nitelendirdiği kararı kınadı. Macaristan Başbakanı Viktor Orban ise dün yaptığı açıklamada, Netanyahu'yu karara ‘meydan okuyarak’ Macaristan'ı ziyaret etmeye davet edeceğini söyledi.

Netanyahu, Orban'ın tutumunu memnuniyetle karşılayarak, bunun ‘ahlaki netliği’ yansıttığını söyledi.

Macaristan da dahil olmak üzere UCM'ye üye 124 ülke teorik olarak üç yetkiliyi kendi topraklarına girmeleri halinde gözaltına almakla yükümlü.

İngiliz hükümeti dün Netanyahu'nun yakalama kararı kapsamında gözaltına alınabileceğini ima etti.

İrlanda Başbakanı Simon Harris, ülkesini ziyaret etmesi halinde Netanyahu'yu gözaltına alacağını söyledi.

Harris, RTE devlet televizyonunda UCM üyesi olan İrlanda'nın Netanyahu'yu ülkeyi ziyaret etmesi halinde gözaltına alıp almayacağı sorusuna “Evet, kesinlikle” yanıtını verdi.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni dün yaptığı açıklamada, G7 dışişleri bakanlarının pazartesi ve salı günleri Roma yakınlarında bir araya geldiklerinde mahkemenin yakalama kararlarını görüşeceklerini duyurdu.

İran kararı, ‘Siyonist varlık için siyasi bir ölüm’ olarak değerlendirirken, Çin mahkemeyi ‘objektif ve adil bir duruş’ sergilemeye çağırdı.

Hamas mahkemenin kararını memnuniyetle karşılayarak, bunu ‘tarihi ve önemli’ bir adım olarak nitelendirdi.