Sınırları ilan edilmemiş olan bir devlet: İsrail

Gözlemcilere göre ufukta en asgari şartlarda dahi ‘bağımsız bir Filistin devletinin’ kurulmasına dair gerçek bir fırsat görünmüyor

Mescid-i Aksa'ya bakan Zeytin Dağı’nda kendi dini ritüellerine göre ibadet eden İsrailliler (AFP)
Mescid-i Aksa'ya bakan Zeytin Dağı’nda kendi dini ritüellerine göre ibadet eden İsrailliler (AFP)
TT

Sınırları ilan edilmemiş olan bir devlet: İsrail

Mescid-i Aksa'ya bakan Zeytin Dağı’nda kendi dini ritüellerine göre ibadet eden İsrailliler (AFP)
Mescid-i Aksa'ya bakan Zeytin Dağı’nda kendi dini ritüellerine göre ibadet eden İsrailliler (AFP)
Raghda Atma

İsrail'in siyasi sınırları dünya genelinde halen en çok tartışılan konulardan biri. Çünkü İsrail'in kurulduğu 1948 yılından bu yana resmi sınırları tam olarak ilan edilmiş değil.

İngilizlerin 11 Aralık 1917 tarihinde Kudüs’e girmeleri, yalnızca Filistin'de dört asır süren Osmanlı Devleti hakimiyetinin sonu ve İngiliz mandasının başlangıcı değil, dünyanın dört bir yanından Yahudilerin, dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour'un kendilerine verdiği Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurma sözünün gerçekleşeceğinden ve böylece dünya haritasının, demografik yapının, anlatıların ve tarihin değişeceğinden emin oldukları belirleyici bir andı.

Bu andan sonra Yahudiler için stratejik bölgelerde kapalı topluluklar (gettolar) şeklinde, Yahudilerin daha önce yaşamadığı bölgelere yoğunlaşarak ve mümkün olan en geniş coğrafi alanı kapsayacak şekilde yerleşim birimleri inşa edilmesiyle dünya haritası da değişmeye başladı. Yahudiler için 1939 ile 1948 yılları arasında Kudüs, Beerşeba, Kuzey Necef (Negev) ve Gazze bölgesinde, iki milyar metrekareyi aşan bir alanda 79 yerleşim birimi inşa edildi.

İsrail'in siyasi sınırları dünya genelinde halen en çok tartışılan konulardan biri. Çünkü İsrail'in kurulduğu 1948 yılından bu yana resmi sınırları tam olarak ilan edilmiş değil.

Filistin’i bölme kararı

Yahudiler 1918 yılına kadar 240 milyon metrekarelik bir toprağa sahipti. Bu rakam o dönemde Filistin topraklarının yalnızca yüzde 1,56'sını oluşturuyordu. Ancak 1947 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve İngiltere’nin Filistin Mandası’nın sona ermesini ve bölgenin iki devlet arasında bölünmesini öngören Filistin’i bölme kararıyla o dönem nüfusun sadece üçte birini oluşturan ve toprakların yalnızca yüzde yedisine sahip olan Yahudilere, tarihi Filistin topraklarının yüzde 56'sından fazlası, yani 27 bin kilometrekareden fazla pay verildi.

fvf
Balfour Deklarasyonu ile ilgili onlarca yıl önce Filistin gazetesinde yayınlanmış bir haber (Independent Arabia)

Yahudiler için belirlenen bölge, Hayfa'dan Tel Aviv'in güneyine kadar olan kıyı ovası ile Taberiye Gölü, Celile Parmağı ve Necef Çölü dahil olmak üzere Doğu Celile'yi kapsayan, 14,1 bin kilometrekarelik bir alandı ve bölgede 498 bini Yahudi, 497 bini Arap olan bir nüfusa yaşıyordu.

Filistinlilere ise Mısır'a komşu çöl bölgesinin yanı sıra Batı Şeria, Batı Celile bölgesi, Akka ve Aşdod şehrinin kuzeyinden güneyde Refah'a kadar olan güney kıyısını kapsayan Filistin topraklarının yalnızca yüzde 43'ünü oluşturan 11,1 bin kilometrekarelik bir alan verildi. Kararda, Kudüs ve Beytullahim'in BM liderliğinde uluslararası bir yapı tarafından yönetilen şehirler haline gelmesi öngörülürken, 100 bini Yahudi olmak üzere 205 bin kişinin yaşadığı iki şehir ve kırsal bölgelerinin toplam yüzölçümü ise 117 kilometrekareydi.

Sızmayı engelleme

Araplar ve Filistinliler, Filistin’i bölme kararını reddettiklerini açıklamalarından kısa bir süre sonra Yahudileri Filistin topraklarından sürmek amacıyla ‘Kurtuluş Ordusu’nu kurdular. Yahudi liderliği 14 Mayıs 1948'de İngiltere’nin Filistin Mandası'nın sona ermesinin arifesinde İsrail Devleti'nin kurulduğunu ilan etti. Haganah, Palmah, Irgun ve Stern (Lehi) gibi Yahudi örgütleri Filistinlilere karşı katliamlar gerçekleştirdi, yerlerinden etti ve topraklarına, evlerine ve mallarına el koydu. Mısır, Suriye, Irak ve Ürdün olmak üzere dört Arap ülkesinin ordularından oluşan ittifak, İsrail'e karşı ‘Filistin'in Kurtuluş Savaşı’ olarak bilinen savaşa girdi. Savaş, İsrail'in Necef, Celile ve Filistin topraklarının kuzeyinin tamamını ilhak etmesiyle sona ererken İsrail, Mısır’ın kontrolüne geçen Gazze dışında Filistin kıyılarının tamamını kontrol ettiği geniş alanlar elde etti.

Konut Hakları ve Tahliye Merkezi (Centre on Housing Rights and Evictions/CHORE) ve Filistin İkamet ve Mülteci Hakları Kaynak Merkezi (Resource Center for Palestinian Residency/BADIL) ortaklığında hazırlanan bir rapora göre İsrail, 1949 yılında Filistin topraklarının yaklaşık 20 bin kilometrekaresini kontrol ediyordu ve bu toprakların yüzde 90'ı bireysel ya da toplu olarak Filistinlilerindi.

Yine aynı rapora göre İsrail, 1954 yılında çıkardığı ‘sızmayı engelleme’ yasasıyla, ülke içinde yerinden edilen Filistinlilerin, söz konusu yasada belirtildiği üzere ‘izin almadan hareket ettiklerinin tespit edilmesi’ halinde ceza olarak çıkarıldıkları şehirlere, köylere ve mülklerine geri dönmelerini de engelledi.

İsrail'in Filistin’i bölme planını göz ardı ederek 1948 yılında Kudüs’ü işgal etmesi ve şehrin yüzde 84'ünü kontrol etmesiyle Batı Kudüs'te yaşayan yaklaşık 20 bin Müslüman ve Hıristiyan, sınır dışı edilip evlerinden sürüldüler ve bir daha geri dönemediler. Kudüs'ün 1948 sınırlarının geri kalan yüzde 4,5'i ‘tarafsız bölge’, yani tampon bölge ilan edildi.

En büyük değişiklik

İsrail’in kurulmasından yaklaşık yirmi yıl sonra 5 Haziran 1967 tarihinde İsrail ile Mısır, Suriye ve Ürdün arasında yalnızca altı gün süren savaşın galibi de İsrail oldu. Bu savaş sayesinde İsrail, Doğu Kudüs ile Batı Şeria'nın yanı sıra Suriye'nin Golan Tepeleri'nin büyük bir kısmını, Gazze Şeridi'ni ve Mısır’ın Sina Yarımadası’nı ele geçirdi. Böylece İsrail, 1948 yılındaki savaşta aldığı toprakların üç katından fazlasına denk gelen 69 bin 347 kilometrekarelik Arap topraklarını ele geçirerek askeri, siyasi ve ekonomik açıdan önemli sonuçlar elde etti. Ürdün cephesinde Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'nın tamamını kontrol altına alan İsrail, 5 bin 878 kilometrekarelik bir alana nüfuzunu dayatırken Ürdün ile olan 650 kilometre uzunluğundaki sınırını 480 kilometreye indirdi.

İsrail, Suriye cephesinde toplam bin 860 kilometrekarelik alana sahip Golan Tepeleri'nin bin 158 kilometrekaresini ele geçirdi. Bunun üzerine Golan Tepeleri’nden yaklaşık 100 bin evlerini terk edip Suriye'ye kaçmak zorunda kaldı. Mısır cephesinde ise Sina Yarımadası'nı ele geçirmesi ve 61 bin 948 kilometrekarelik alanı kontrol etmesi, özellikle Golan Tepeleri, Ürdün Nehri ve Süveyş Kanalı'nın doğal coğrafi engeller oluşturmasından dolayı stratejik konumunu ve askeri manevra kabiliyetini geliştirmesine olanak sağladı.

u7mk
İsrail’in kontrol ettiği toprakların yıllar içindeki genişlemesini gösteren haritalar (Sosyal medya siteleri)

İsrail’in 1979 yılında Mısır’la yaptığı barış anlaşması çerçevesinde Sina Yarımadası'ndan çekilmesine ve 1994 yılında Ürdün'le Vadi Arabe Barış Anlaşması imzalamasına ve her iki ülkeyle sınırları çizilse de 1967 yılında Doğu Kudüs'ün kontrol altına alınması ve Batı Kudüs'ün ilhak edilmesi, Filistin-İsrail çatışmasının başlamasından bu yana görülen en büyük olay olmakla birlikte İsrailliler için eşi ve benzeri görülmemiş bir tarihi ve dini olaydı.

Filistin Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesine göre 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan sonra İsrail, Doğu Kudüs topraklarının yaklaşık yüzde 34'üne ‘kamusal alan olarak kullanmak üzere’ el koydu. İsrail, Doğu Kudüs'teki toprakların yüzde 53'ü ya Yahudi yerleşim birimlerine tahsis ederken ya da ‘yeşil alan’ olarak belirlerken Kudüs Belediyesi’nin yetki alanı içindeki arazilerin yüzde 1,3'ünü ilhak etti.

Filistinliler, Kudüs'ün doğusundaki topraklarının yüzde 13'ünde yaşayamaz ve inşaat yapamaz hale gelirken İsrail hükümetinin yetkileri 1980 yılında yayınlanan Temel Kanun’la Doğu Kudüs'ü de kapsayacak şekilde genişletildi. Bu ilhak girişimi, toprakların zorla ele geçirilmesine ilişkin uluslararası kararı ihlal ederken BM Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından bunun ‘yasal olarak geçerli olmadığı’ ilan edildi.

Coğrafi gerçekler

İsrail, 2005 yılında Gazze Şeridi’nden tek taraflı çekilmesine rağmen Gazze’ye havadan, denizden ve karadan uyguladığı ablukayı sürdürürken Suriye’nin Golan Tepeleri’ni ve uluslararası hukuka göre Doğu Kudüs de dahil Batı Şeria'yı halen kontrol ediyor. Araştırmalar, İsrail'in Batı Şeria'da 1967 yılından bu yana sürdürdüğü yerleşim faaliyetleri çerçevesinde, Batı Şeria'nın yaklaşık beş bin 760 kilometrekarelik alanının yüzde 40'ından fazlasına el koyarak yerleşim birimleri ve bunları birbirine bağlamak üzere 980 kilometre uzunluğunda çevre yolları inşa edildiğini gösteriyor.

Şu an İsrail’in Batı Şeria'daki yerleşim birimlerinin ve askeri üslerinin sayısı yaklaşık 471'e ulaşmış durumda. Bunlardan 151’i yerleşim birimi, 26’sı bu yerleşim birimlerine bağlı ileri karakol ve mahalle, 150’si pastoral ve tarımsal ileri karakol ve 140’ı sanayi, turizm, hizmet alanları ve kışlalar olarak sınıflandırılan altyapı tesisi.

İsrail, ayrıca Batı Şeria’nın yüzde 12'sinden fazlasını diğer bölgelerden izole eden ilhak ve genişleme duvarı da inşa ederken askeri kışlalar ve askeri eğitim alanları yapmak amacıyla Batı Şeria bölgesinin yüzde 18'ine el koydu. 1967 yılından bu yana yaklaşık 353 milyon metrekarelik Filistin topraklarına el koyan İsrailli yetkililer, bu toprakları ‘doğa rezervleri’ olarak sınıflandırdı.

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) 1993 yılında İsrail'le barış sürecine dahil olmasına ve Oslo Barış Anlaşmaları çerçevesinde Filistin topraklarının bazı kısımlarını yönetecek Filistin Yönetimi’nin kurulmasına rağmen İsrail, birkaç gün önce Colonization & Wall Resistance Commission (CWRC) tarafından da onayladığı üzere buradaki kontrolünün kapsamını genişletmeye devam ediyor. Batı Şeria'daki yaklaşık 27 milyon metrekarelik araziye el koyan İsrail’in masasında buraya 52 yerleşim birimi kurulmasını öngören bir plan yatıyor. Gazze'deki savaşın başladığı 7 Ekim 2023 gününden bu yana 25 Filistinli topluluğu bölgeyi terk etmeye zorladı. Filistin Yönetimi'nin resmi verilerine göre İsrail'in fiili önlemler uyguladığı Filistin topraklarının toplam alanı 2 bin 380 kilometrekareyi bulurken Batı Şeria topraklarının toplam alanının yüzde 42'sini ve İsrail’in askeri yönetimine tabi C olarak sınıflandırılan toplam alanların yüzde 69'unu oluşturuyor.

Filistin meseleleri uzmanları ve gözlemciler, Filistinliler ile İsrailliler arasında siyasi bir çözüme dair umut ışığı olmaması ve İsrail’in hiçbir kısıtlama ya da sınırlama olmaksızın daha fazla araziye el koymaya devam etmesinin yanı sıra özellikle İsrail, Batı Şeria'nın büyük bir kısmının kontrolünü ele geçirdiği, C olarak sınıflandırılan askeri kontrolünü dayattığı bölgelerde yerleşim birimleri sayısını artırdığı ve Filistin Yönetimi’nin güvenliği tek başına sağlayamadığı şehir merkezlerini kısmen kontrol ettiği için ufukta en asgari şartlarda dahi ‘bağımsız bir Filistin devletinin’ kurulmasına dair gerçek bir fırsat görünmediğini düşünüyorlar.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Bahreyn’deki zirveden “iki devletli çözüm” için BM güçleri konuşlandırılması çağrısı

Bahreyn Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Selman bin Hamed Al Halife, Arap Birliği Zirvesi hazırlık toplantı sına katılan Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarını kabul etti (SPA)
Bahreyn Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Selman bin Hamed Al Halife, Arap Birliği Zirvesi hazırlık toplantı sına katılan Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarını kabul etti (SPA)
TT

Bahreyn’deki zirveden “iki devletli çözüm” için BM güçleri konuşlandırılması çağrısı

Bahreyn Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Selman bin Hamed Al Halife, Arap Birliği Zirvesi hazırlık toplantı sına katılan Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarını kabul etti (SPA)
Bahreyn Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Selman bin Hamed Al Halife, Arap Birliği Zirvesi hazırlık toplantı sına katılan Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarını kabul etti (SPA)

Bahreyn'in başkenti Manama’da bugün gerçekleşecek Arap Birliği Zirvesi’nin nihai bildirisinin resmi olmayan bir taslağı yayınlandı. Söz konusu bildiri taslağında iki devletli çözüm hayata geçirilene kadar işgal altındaki Filistin topraklarında Birleşmiş Milletler (BM) barış gücü ve barışı koruma güçlerinin konuşlandırılması çağrısı yapıldı.

Şarku’l Avsat’ın bir kopyasına ulaştığı bildiri taslağında ‘siyasi süreç ve müzakereler için bir zaman sınırı koyulması’ gerektiği de vurgulandı. İki devletli çözümün uygulanması için net adımlar atılması vurgulanan taslak bildiride iki devletli çözümün hayata geçirilmesini, BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) BM Şartı'nın VII. Bölüm’ü kapsamında alacağı kararlarla 4 Haziran 1967 öncesi sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan, yaşayabilir ve toprakları bütün bir Filistin devleti kurulması, Filistin topraklarındaki her türlü işgalin sona ermesi ve İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki şehirlerin ve sivil altyapının yıkımından sorumlu tutulması şeklindeki adımların takip etmesi gerektiğinin altı çizildi.

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Bahreyn’deki Arap Birliği Zirvesi’nin ana gündem maddesinin İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısı olduğunu söyledi. Ancak bu durumun zirvenin Sudan, Yemen ve Libya'daki krizler, su güvenliği ve Arap ülkelerinin ortak hareket edebileceği diğer konular başta olmak üzere bölgesel meseleleri görüşmesini ‘engellemeyeceğini’ belirten Ebu Gayt, geçtiğimiz dönemde bu dosya üzerinde sarf edilen çabaların uluslararası kamuoyunun pusulasını değiştirmeyi başardığını hatırlattı. İsrail işgal rejiminin bir apartheid rejimi olduğunu vurgulayan Ebu Gayt “Böyle bir rejimin bu devirde yeri yoktur” dedi. İsrail’in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ı işgal etmesi ya da Filistinliler, Araplar ve uluslararası toplum tarafından reddedilen yerinden etme planını uygulaması halinde bunun ‘aptallık’ olacağını söyleyen Arap Birliği Genel Sekreteri, buna karşı uyararak “Böyle bir eylem, bölgesel istikrar ve Mısır'la barış anlaşmasına dayanan ilişkiler açısından büyük sonuçlar doğuracaktır” dedi.


"Hizbullah, Tiberya yakınlarındaki İsrail askeri üssüne insansız hava aracıyla saldırı düzenlendiğini iddia etti

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği baskınlar sonucu yükselen dumanlar (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği baskınlar sonucu yükselen dumanlar (AFP)
TT

"Hizbullah, Tiberya yakınlarındaki İsrail askeri üssüne insansız hava aracıyla saldırı düzenlendiğini iddia etti

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği baskınlar sonucu yükselen dumanlar (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği baskınlar sonucu yükselen dumanlar (AFP)

AFP'nin haberine göre Hizbullah dün akşam (Çarşamba) Lübnan sınırından uzakta, Tiberya şehrinin batısındaki bir İsrail askeri üssüne "çok sayıda insansız hava aracıyla" saldırı düzenlenen saldırının sorumluluğunu üstlendi.

Hizbullah yaptığı açıklamada, İsrail'in "suikastlarına yanıt olarak" savaşçılarının "Tiberya kentinin batısındaki bir İsrail üssüne çok sayıda insansız hava aracıyla hava saldırısı düzenlediğini" belirtti. Açıklamada saldırının "hava kuvvetlerinin kapsamlı gözetleme ve tespit sisteminin bir bölümünü" hedef aldığı ifade edildi.

İsrail ordusu ise  bugün erken saatlerde yaptığı açıklamada, Lübnan'dan ateşlenen 10 roketin ülkenin kuzeyindeki açık alanlara düştüğünü ve herhangi bir can kaybı olmadığını duyurdu.


İsrail ordusunun Tulkarm'a düzenlediği saldırıda 3 kişi öldü

İsrail güçleri Batı Şeria'daki Nablus'a saldırdı (Arşiv- AFP)
İsrail güçleri Batı Şeria'daki Nablus'a saldırdı (Arşiv- AFP)
TT

İsrail ordusunun Tulkarm'a düzenlediği saldırıda 3 kişi öldü

İsrail güçleri Batı Şeria'daki Nablus'a saldırdı (Arşiv- AFP)
İsrail güçleri Batı Şeria'daki Nablus'a saldırdı (Arşiv- AFP)

İsrail güçleri dün gece (Çarşamba) Batı Şeria'daki Ramallah, Nablus ve Tulkarm'a ani ve eş zamanlı olarak saldırdı. Görgü tanıkları, Tubas şehrinin de yoğun silah sesleri altında basıldığını bildirdi.

Görgü tanıklarına göre İsrail ordusu Batı Şeria'nın kuzeyindeki Nablus'un birkaç mahallesinde mevzilendi. Arap Dünyası Haber Ajansı'na konuşan bir tanık ise Ramallah sokaklarında İsrail güçlerinin bulunduğunu söyledi.

Filistin Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklamada, bugün (Perşembe) erken saatlerde bir gencin daha hayatını kaybetmesi ile İsrail ordusunun Batı Şeria'nın Tulkarm kentine düzenlediği baskında öldürülenlerin sayısının üçe yükseldiğini duyurdu.

Bakanlık, ölenlerin 22-27 yaşları arasındaki Eymen Ahmed Mübarek, Hüssam İmad Daabas ve Muhammed Yusuf Nasrallah olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın ulaştığı kaynaklar, kente düzenlenen ani baskında en az beş kişinin de yaralandığını bildirdi.

Arap Dünyası Haber Ajansı'na göre görgü tanıkları, İsrail güçlerinin şehirlerde birçok döviz bürosuna baskın düzenlediğini söyledi.

Bazı görgü tanıkları ise İsrail güçlerinin, Tulkarm’da Cemal Abdün Nasır Meydanı bölgesinde konuşlandığını ve Kalkilya kentine de saldırdığını belirtti.

Diğer bazı görgü tanıkları da İsrail güçlerinin Batı Şeria'daki Beytüllahim ve El Halil kentlerine de baskın düzenlediğini bildirdi.


Heniye: İsrail müzakereleri "bilinmeyen bir kadere" sürükledi

Han Yunus kentindeki yıkılmış binaların ortasında yürüyen yerinden edilmiş Filistinliler (AP)
Han Yunus kentindeki yıkılmış binaların ortasında yürüyen yerinden edilmiş Filistinliler (AP)
TT

Heniye: İsrail müzakereleri "bilinmeyen bir kadere" sürükledi

Han Yunus kentindeki yıkılmış binaların ortasında yürüyen yerinden edilmiş Filistinliler (AP)
Han Yunus kentindeki yıkılmış binaların ortasında yürüyen yerinden edilmiş Filistinliler (AP)

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye dün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah sınır kapısını işgal etme ve kente yönelik saldırılarını genişletme konusundaki ısrarının tüm müzakereleri "bilinmeyen bir kadere" sürüklediğini söyledi.

Heniye, Hamas'ın Refah'taki İsrail operasyonuyla ilgili olarak Mısır ile temas halinde olduğunu ve "İsrail'in Refah sınır kapısından derhal çekilmesi gerektiği konusunda" Mısır ile hemfikir olduğunu belirtti.

Nekbe'nin 76. yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada Haniye, savaştan sonra Gazze Şeridi'nin yönetimine hareketin "ulusal toplumla" birlikte karar vereceğini, "(Hamas'ın) saldırıyı durdurmak için hiçbir çabadan kaçınmadığını ve arabulucuların çabalarına olumlu yaklaştığını" ifade etti.

Heniye, ateşkes ve tutukluların serbest bırakılmasına yönelik herhangi bir çaba ya da anlaşmanın, "kalıcı bir ateşkesi ve Gazze Şeridi'nin tamamından kapsamlı bir çekilmeyi" garanti etmesi gerektiğini vurguladı.

Resim: Yerinden edilmiş Filistinliler Refah’tan çıktıktan sonra Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr Belah'ta (AP)

Heniye, İsrail'in ateşkes önerileri karşısındaki tutumunu "Gazze'ye yönelik savaşı sürdürme yönündeki tasarlanmış niyetlerinin doğrulanması" olarak nitelendirdi.

Haniye'nin konuşması, İsrail ordusu ile hükümet arasında, Gazze'deki savaşın bitiminden sonra, yani "savaşın ertesi günü" Gazze Şeridi'nin yönetimi konusunda yaşanan tartışmanın ortasında geldi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu konuşmasında, Hamas Gazze'de iktidarda kaldığı sürece "savaşın ertesi günü için yapılacak düzenlemelerden bahsetmenin bir anlamı olmadığını" söyledi. Savunma Bakanı Yoav Galant ise Gazze'de bir İsrail askeri yönetimini kabul etmeyeceğini, savaştan sonra İsrail'in Gazze'de güvenlik varlığının “İsraillilerin gereksiz yere can kaybına” yol açacağını söyledi.


DEAŞ'ın Kerkük'teki saldırısında bir Irak askeri öldü

Felluce yakınlarında Irak askerleri (Arşiv- Reuters)
Felluce yakınlarında Irak askerleri (Arşiv- Reuters)
TT

DEAŞ'ın Kerkük'teki saldırısında bir Irak askeri öldü

Felluce yakınlarında Irak askerleri (Arşiv- Reuters)
Felluce yakınlarında Irak askerleri (Arşiv- Reuters)

Güvenlik kaynakları, DEAŞ’ın dün akşam (Çarşamba) Kerkük'te, Irak ordusuna ait karakola düzenlediği saldırıda bir Irak askerinin öldüğü, iki kişinin de yaralandığını açıkladı.

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberine göre DEAŞ unsurlarının dün akşam Kerkük’ün kuzeyindeki Dibs ilçesine bağlı Alla Mahmud köyünde Irak ordusuna bağlı birliğin güvenlik noktasına düzenlediği saldırıda bir asker öldü, iki asker de yaralandı.

Kaynaklar, ordu güçlerinin saldırganları yakalamak için derhal çalışma başlattığını ve iki taraf arasında bir çatışma yaşandığını belirtti.


Bilim insanları, evrenin en eski yıldızlarını yakınlarda buldu

Evren gençken oluşan yıldızlar, demir gibi elementleri Güneş'ten çok daha az miktarda içeriyor (Unsplash)
Evren gençken oluşan yıldızlar, demir gibi elementleri Güneş'ten çok daha az miktarda içeriyor (Unsplash)
TT

Bilim insanları, evrenin en eski yıldızlarını yakınlarda buldu

Evren gençken oluşan yıldızlar, demir gibi elementleri Güneş'ten çok daha az miktarda içeriyor (Unsplash)
Evren gençken oluşan yıldızlar, demir gibi elementleri Güneş'ten çok daha az miktarda içeriyor (Unsplash)

Samanyolu Galaksisi'nin çevresinde evrenin en yaşlı yıldızlarından üçü bulundu. Neredeyse evren kadar eski bu yıldızlar, Dünya'ya da yakın.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) araştırmacı ve öğrenciler, Büyük Patlama'dan kısa süre sonra oluşan eski yıldızları ararken Las Campanas Gözlemevi'ne ait Magellan Kil Teleskobu'nun verilerinden yararlandı.

Bilim insanları, yıldızların içerdiği elementlere baktıktan sonra teleskobun 10 yıl önce gözlemlediği üç yıldızın kriterlerine uyduğunu fark etti. Evren ilk zamanlarında büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluştuğu için bu dönemde meydana gelen yıldızlar stronsiyum ve baryum gibi metalleri çok düşük miktarda barındırıyor. 

İlk yıldızların, yaklaşık 13,8 milyar yaşındaki evren 100 milyon yaşındayken oluştuğu düşünülüyor. Araştırma ekibi, bu elementleri düşük miktarda içeren üç yıldızın 12 ila 13 milyar yaşında olduğu sonucuna vardı. 

Galaksinin çevresindeki yıldız kümesini ifade eden Samanyolu halesindeki bu yıldızlar, Dünya'ya 30 bin ışık yılı uzakta bulunduğundan nispeten yakın kabul ediliyor. 

Bulgularını Monthly Notices of the Royal Astronomical Society adlı hakemli dergide dün yayımlayan ekip, yıldızların ilginç bir özelliğini de fark etti.  

Metal bakımından fakir bu eski yıldızlar, haledeki diğer yıldızların tersi yönünde hareket ediyordu. Araştırmacılar bunun, üç gökcisminin başka bir galaksiden gelmesinden kaynaklandığını düşünüyor. 

Araştırmanın ortak yazarı Anna Frebel, bu bulguyu şöyle açıklıyor:

Yıldızların ekibin geri kalanına göre yanlış yöne gitmesinin tek yolu, yanlış yönde fırlatılmaları. 

Bilim insanları hem metal miktarı hem de yanlış yönde gitmelerinden dolayı yıldızların bir zamanlar cüce galaksilerin parçası olduğu görüşünde. Samanyolu'na rasgele açılarla giren farklı galaksiler, geride bu üç yıldızı bırakmış olabilir. Milyarlarca yıl geçmesine karşın yönlerini değiştirmeyen bu yıldızlar çok hızlı hareket ediyor. 

Haledeki diğer eski yıldızların da böyle bir davranış sergileyip sergilemediğini merak eden araştırmacılar, akışın tersi yönde ilerliyor gibi görünen 65 yıldız daha buldu. Daha önce gözlemlenen bu yıldızlar da stronsiyum ve baryumu çok düşük miktarlarda içeriyordu. 

MIT'den astrofizikçi Frebel "İlginç bir şekilde hepsi epey hızlı; saniyede yüzlerce kilometre hızla yanlış yöne gidiyorlar" diyerek şöyle ekliyor:

Kaçıyorlar! Bu durumun nedenini bilmiyoruz fakat bulmacanın bu parçasına ihtiyacımız vardı ve başladığımızda bunu pek tahmin edememiştim.

Bilim insanları Samanyolu'nda benzer özelliklere sahip yıldızları araştırmaya devam etmeyi planlıyor.

Independent Türkçe, Science Daily, Gizmodo, Monthly Notices of the Royal Astronomical Society


Filipinli aktivistlerin filosu, Çin'i alarma geçirdi

Eylemcilerin filosu, Filipinler'in Zambales ilindeki Masinloc limanından yola çıktı (AP)
Eylemcilerin filosu, Filipinler'in Zambales ilindeki Masinloc limanından yola çıktı (AP)
TT

Filipinli aktivistlerin filosu, Çin'i alarma geçirdi

Eylemcilerin filosu, Filipinler'in Zambales ilindeki Masinloc limanından yola çıktı (AP)
Eylemcilerin filosu, Filipinler'in Zambales ilindeki Masinloc limanından yola çıktı (AP)

Çin, Filipinli protestocuların filosunu engellemek için çok sayıda gemiyi Güney Çin Denizi'ne gönderdi.

Amerikan gazetesi New York Times (NYT), Pekin yönetiminin ihtilaflı Scarborough Sığı'na sahil güvenlik ve milis gemileri konuşlandırdığını yazdı. 

"Deniz Milisleri" olarak adlandırılan bu birlikler, Çin donanması ve sahil güvenlik ekiplerine bağlı çalışıyor. Su toplarına sahip bu gemiler, operasyonlarda bölgeden uzaklaştırılması gereken gemilere tazyikli suyla müdahale edebiliyor.

Güney Çin Denizi'ndeki gelişmeleri takip eden ABD merkezli SeaLight grubunun direktörü Ray Powell, Pekin'in bölgeye 5 sahil güvenlik gemisi ve 6 milis gemisi gönderdiğini belirtti.

Powell, ayrıca Scarborough Sığı'na yaklaşık 95 kilometre mesafede 25 milis gemisinin daha hazır şekilde beklediğini söyledi.

Filipin donanmasından yapılan açıklamada, eylemcilerin yer aldığı filoların tahliye edilmesi için bölgeye gemi gönderildiği belirtildi.

Filipinli aktivistler, yaklaşık 100 teknelik bir filoyla bugün erken saatlerde Scarborough Sığı'na doğru yola çıktı. Çoğu ahşap teknelerden oluşan filoda balıkçılar ve gazeteciler de yer alıyor.

Powell, Çin'in daha filolar harekete geçmeden hamle yaparak bölgeye gemi konuşlandırdığına işaret edip şunları söyledi: 

Bu seferki durum kesinlikle bambaşka bir seviyede. Bence Çin Sahil Güvenliği, Filipinli aktivistlerin bölgeye çok yaklaşacağından endişeleniyor ve bu yüzden ciddi bir gücü buraya sevk ettiler.

Eylemi örgütleyen Atin Ito kuruluşunun liderlerinden aktivist Rafaela David, gemiler yola çıkmadan önce yaptığı açıklamada "Uluslararası hukuk temelinde barışçıl bir misyonumuz var. Egemenlik hakkımızı savunacağız. Toprak bütünlüğümüzü korumak için provokasyona değil, kararlılığa yelken açacağız" demişti. 

Scarborough Sığı, Güney Çin Denizi'nin doğusunda, Filipinler'in kuzeyindeki Luzon Adası'na yaklaşık 220 kilometre mesafede yer alıyor.

Filipinler'in "Panatag", Çinlilerin "Huangyan" adını verdiği sığlık üzerinde iki ülke de hak iddia ediyor. Ancak bölge 2012'den beri Pekin yönetiminin kontrolünde.

Çin Sahil Güvenliği'ne ait gemiler, 30 Nisan'da sığlıkta devriye görevi yapan Filipinler'e ait iki gemiye tazyikli su sıkmıştı.

Independent Türkçe, New York Times, AP


Yıldız oyuncu, Cannes'da imza isteyen hayranlardan zor kurtuldu

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Yıldız oyuncu, Cannes'da imza isteyen hayranlardan zor kurtuldu

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Cannes'da Anya Taylor-Joy'un dikkatini çekmek için bazı kişilerin yaygara kopardığının görüldüğü bir videonun yayılmasının ardından hayranları oyuncunun savunmasına koşuyor.

Yakında gösterime girecek Mad Max filmi Furiosa: Bir Mad Max Destanı'nda (Furiosa: A Mad Max Saga) rol alan oyuncu, her yıl düzenlenen Cannes Film Festivali'ne katılmak üzere 13 Mayıs Pazartesi günü Fransız Rivierası'ndaki şehre vardı.

Queen's Gambit yıldızının şoförlü arabasıyla havalimanından ayrılırken çekilen görüntülerde oyuncunun, fotoğraf imzalamasını isteyen kişiler tarafından "agresif bir şekilde" yolunun kesildiğinin görülmesi internetteki bazı destekçilerini kızdırdı.

TikTok kullanıcısı makaveli75paris'in paylaştığı videoda 28 yaşındaki Taylor-Joy yürürken, her iki yanındaki güvenlik görevlilerinin kalem ve basılmış resim sallayan hayranlarının yaklaşmasını defalarca engellemeye çalıştığı görülüyor.

Gri gömlek giyen bir adamın birkaç kez oyuncuya yaklaşmaya çalıştığı, bir kalemi ileri doğru uzattığı ve "Anya!" dedikten sonra bir güvenlik görevlisi tarafından uzaklaştırıldığı görülüyor. Fakat uzaklaştırıldıktan sonra bir kez daha geri dönüyor.

Videoda güneş gözlüğü ve kenarlı büyük bir şapka takan Taylor-Joy, arabaya doğru ilerlerken hayranlarının çağrılarını çoğunlukla duymazdan geliyor fakat ara sıra elini kaldırarak "dur" işareti yapıyor.

Oyuncu "Monsieur, s'il vous plait" diyerek adamdan durmasını isterken, umutlanan başka bir kişi şöyle bağırıyor:

Anya! Anya, lütfen!

Nihayetinde arabaya ulaşan Taylor-Joy şapkasını çıkararak arabanın içine oturuyor. Aktris "Üzgünüm çocuklar" dedikten sonra kapı kapanıyor.

Sosyal medya kullanıcıları bu rahatsız edici video hakkında yorumlar yaparken, pek çok kişi bu stresli etkileşimi yönetmek zorunda kalan oyuncuyla empati kuruyor.

@makaveli75paris #anyataylorjoy arrives in cannes with the crazy body Part 2 #anyataylorjoyedit #anyataylorjoyedits #anya #taylor #joye #madmax #furiosa #split #cannesfestival #festivalcannes2024 #fashionweek #mood #girl #dior #cannes2024 @FestivaldeCannes ♬ son original - Makaveli75paris

Eskiden Twitter diye bilinen X'teki bir yorumda "Delilik bu. Bu adam imza isterken bu kadar agresif davranmamalı. Tehditkar bir davranış" ifadeleri kullanıldı.

Bir kişi ünlülerin imzalarının genellikle bunun gibi durumlarda alındığına dikkat çekerek şöyle yazdı:

eBay'den bir imza satın alırken, deli olduğunuz ünlünün başına bunun geldiğini unutmayın.

Başka biri de asıl takipçinin uzaklaştırılmaktan daha kötü bir kaderle karşılaşmadığı için "şanslı" olduğu yorumunu yaptı:

Onu ikiye katlamadıkları için şanslı.

Videoyu X'te yeniden paylaşan yazar Meecham Meriweather, birilerinin gelecekte bu kadar yaklaşmaması için oyuncunun güvenlik personelini yenilemesini önerdi. Meriweather "Anya Taylor-Joy bebeğim, üzgünüm ama yeni bir güvenliğe ihtiyacın var, o adam inanılmaz derecede agresifti ve o küçük güvenlik görevlisi PEK DE yeterli değildi" diye yazdı.

Buna katılan başka biri de şöyle sordu:

Tam bir koruma grubu nerede? Çok rahat ulaşılabilir durumdaydı, takip eden adam hayır cevabını kabul etmiyordu.

Aynı TikTok kullanıcısının patlaştığı başka bir videoda Taylor-Joy, havalimanında ilerlerken diğer kişilerin hatıra eşyalarını imzalarken görülüyor.

The Independent yorum için Anya Taylor-Joy'un bir temsilcisiyle temasa geçse de henüz yanıt alamadı.

Independent Türkçe


Bono'dan tartışmalı açıklama: Coldplay'in bir rock grubu olmadığı aşikar

Chris Martin, Jonny Buckland, Guy Berryman, Will Champion ve Phil Harvey, Coldplay'i oluşturuyor (AFP)
Chris Martin, Jonny Buckland, Guy Berryman, Will Champion ve Phil Harvey, Coldplay'i oluşturuyor (AFP)
TT

Bono'dan tartışmalı açıklama: Coldplay'in bir rock grubu olmadığı aşikar

Chris Martin, Jonny Buckland, Guy Berryman, Will Champion ve Phil Harvey, Coldplay'i oluşturuyor (AFP)
Chris Martin, Jonny Buckland, Guy Berryman, Will Champion ve Phil Harvey, Coldplay'i oluşturuyor (AFP)

U2'nun solisti Bono, BBC Sounds'un 8 bölümlük Music Uncovered: The Genius Of Coldplay programına konuştu.

64 yaşındaki İrlandalı, 1997'de Londra'da kurulan Coldplay'in odak noktasına alındığı podcast'te dikkat çeken ifadeler kullandı.

Bono, konu Coldplay'in ikinci albümü A Rush Of Blood to the Head'deki Clocks parçasına gelince şöyle konuştu:

İlk duyduğumda 'Şimdi bu parça diğerlerinin şarkılarının hepsinden daha iyi' hissine kapıldım. Coldplay'in bir rock grubu olmadığını söylemeliyim. Umarım bu aşikardır. Orada The Isley Brothers gibi şeylerden çok daha ilginç bir şeyler dönüyor. Rock kurallarıyla yargılanmamalılar. Pek çok rock oluşumunu besleyen kaynak kontrolsüz öfkedir. Coldplay'in müziği bir başka kaynaktan besleniyor ve bunu en iyi şekilde Clocks parçasında görebilidiğimizi düşünüyorum.

Coldplay'in bu yıl Glastonbury'de çalması bekleniyor. Diğer yandan hayranlar, grubun geleceği hakkında endişeli. Zira solist Chris Martin, 2025'te müzik yapmayı bırakacaklarını açıklamıştı.

Martin, 2021'de açıklamasında "Size şunu söyleyebilirim: Son normal albümümüz 2025'te çıkacak ve ondan sonra sadece turne yapacağımızı düşünüyorum. Belki sonrasında başkalarıyla işbirliği yapabiliriz ama Coldplay kataloğu sonlanmış olacak" demişti.

Music Of The Spheres turnesini sürdüren grup 26-30 Haziran'da Birleşik Krallık'ta düzenlenecek Glastonbury'den önce Atina, Bükreş, Budapeşte ve Lyon'da konser verecek.

Coldplay, 7 Grammy kazanıp dünya çapında 100 milyonu aşkın albüm sattı.

1976'da kurulan U2, müzik endüstrisinin en başarılı gruplarından biri olarak kabul ediliyor. 4 kişilik grup, 175 milyondan fazla albüm sattı ve 22 Grammy ödülü kazandı.

Özellikle Bono, siyasi açıklamalarıyla dikkat çekiyor. U2'nun Las Vegas'taki Sphere'de önceki aylarda verdiği konser sırasında şarkıcı, 7 Ekim'de İsrail'de düzenlenen müzik festivali Supernova'da gerçekleşen saldırıda hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulunmuştu.

Bir şarkısının sözlerini değiştirerek "Davud'un Yıldızları, canınızı aldılar ama onurunuzu alamadılar" diyen Bono'ya Pink Floyd'dan Roger Waters sert bir tepki göstermişti:

Bono'yu tanıyan herkes gidip onu ayak bileklerinden tutup sallamalı...Ta ki kocaman bir pislik olmayı bırakana kadar.

Filistin destekçiliğiyle bilinen 80 yaşındaki Waters, "Davud'un Yıldızları hakkında şarkı söylemesi hayatımda gördüğüm en iğrenç şeylerden biriydi" de demişti.
Independent Türkçe, NME, New York Post

 

 


ABD'de bir bar Z kuşağına kapılarını kapattı

Bazı sosyal medya kullanıcıları, 30 yaş altı kişilerin bara girmesinin engellenmesinin yanlış olduğunu söyledi (Unsplash)
Bazı sosyal medya kullanıcıları, 30 yaş altı kişilerin bara girmesinin engellenmesinin yanlış olduğunu söyledi (Unsplash)
TT

ABD'de bir bar Z kuşağına kapılarını kapattı

Bazı sosyal medya kullanıcıları, 30 yaş altı kişilerin bara girmesinin engellenmesinin yanlış olduğunu söyledi (Unsplash)
Bazı sosyal medya kullanıcıları, 30 yaş altı kişilerin bara girmesinin engellenmesinin yanlış olduğunu söyledi (Unsplash)

ABD'deki bir bar, mekanda çıkan kavgaları engellemek amacıyla hafta sonları 30 yaş altı müşterilere hizmet vermeme kararı aldı. 

Ohio eyaletindeki Groveport şehrinde yer alan Donerick’s Pub, Facebook sayfasından yaptığı paylaşımda, cuma ve cumartesi geceleri sadece 30 yaş ve üstü müşterilerin mekana alınacağını belirtti.

Gönderide, kuralın hiç kimse için esnetilmeyeceği ve söz konusu günlerde sadece nakit parayla ödeme alınacağı bildirildi.  

Bir Facebook kullanıcısı, paylaşıma "Sadece nakit ödeme zorunluluğu kesinlikle 30 yaş altını bardan uzak tutar" yorumunu yaparken, bir diğeri "Bence yaş sınırını 35'e çekmelisiniz" ifadelerini kullandı.  

İşletme, kararın neden alındığını açıklamazken yorumlar kısmına "İşletmemizi güvenli hale getirmek ve şiddeti azaltmak için farklı yöntemler denemeyi sürdüreceğiz. Müşterilerimizi güvende tutmak bizim en önemli önceliğimiz" diye yazdı.

New York Post'un (NYP) aktardığına göre yaş sınırı kararı son zamanlarda barda çıkan kavgaları engellemek amacıyla alındı.

Haberde, barda yaklaşık iki hafta önce çıkan bir kavgada, çıplak bir kadının başka bir kadına saldırdığı bildirildi. 

Facebook kullanıcıları da gönderiye yaptıkları yorumlarda, son dönemde barda birkaç kez kavga çıktığını belirtti.  

NYP, kavgaya karışan kişilerin kimliklerinin paylaşılmadığını, Donerick’s Pub'ın da yorum talebini reddettiğini aktardı.

Independent Türkçe, New York Post, WDBJ