İran, Fransa ve ABD’nin çekildiği Sahel bölgesindeki uranyuma göz mü dikti?

Paris'ten sonra Washington da Sahel bölgesinden çekilmeye hazırlanıyor

Nijer’in Agadez şehrindeki bir tören sırasında Nijer ve ABD bayraklarını göndere çeken askerler, Nisan 2018 (Alami)
Nijer’in Agadez şehrindeki bir tören sırasında Nijer ve ABD bayraklarını göndere çeken askerler, Nisan 2018 (Alami)
TT

İran, Fransa ve ABD’nin çekildiği Sahel bölgesindeki uranyuma göz mü dikti?

Nijer’in Agadez şehrindeki bir tören sırasında Nijer ve ABD bayraklarını göndere çeken askerler, Nisan 2018 (Alami)
Nijer’in Agadez şehrindeki bir tören sırasında Nijer ve ABD bayraklarını göndere çeken askerler, Nisan 2018 (Alami)

Muhammed eş-Şarki

ABD ile Nijer arasındaki ilişkiler, başkent Niamey'deki Vatanı Koruma Ulusal Konseyi’nin (CNSP) 2012 yılında Washington ile imzalanan güvenlik anlaşmasını askıya alma kararı sonrası ramazan ayında aniden kötüleşti. CNSP, ülkedeki yaklaşık bin 100 ABD deniz piyadesinin Nijer’i kalıcı olarak terk etmesi ve Batı Afrika ve Sahel bölgesinde faaliyet gösteren El Kaide, DEAŞ ve Cemaat Nusret el-İslam vel’Müslimin (CNIM) gibi örgütlere bağlı silahlı terörist grupların faaliyetlerini izlemek amacıyla ülkenin kuzeyinde, inşası yaklaşık 110 milyon dolara mal olan, en ileri teknolojilerle ve MQ-9 Reaper Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) sistemleriyle donatılan askeri üssün kapatılması çağrısında bulundu.

Nijer’de iktidarı elinde bulunduran askeri cunta CNSP, bu ani kararın nedenlerini tam olarak açıklamazken CNSP Sözcüsü Albay Amadou Abdramane tarafından devlet televizyonunda okunan bildiride, ordu komutanlarının Washington’ı ‘diplomasi ve güvenlik alanlarında yabancı ortaklarını seçme hakkını ellerinden almakla suçladıkları’ belirtildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Afrika İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Molly Phee ve ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Michael Langley liderliğindeki diplomatlardan ve askerlerden oluşan bir heyet, mart ayı ortalarında Niamey'i ziyaret ederek CNSP yetkilileriyle bir araya geldi. Nijer Başbakanı ve Ekonomi ve Finans Bakanı Ali Mahamane Lamine Zeine ile görüşebilen heyet, ancak askeri cunta lideri General Abdurrahman Ticani ile görüşemedi. Bu da iki taraf arasındaki müzakerelerde derin anlaşmazlıklar olduğunun bir işareti olarak görüldü. Nijerli askeri kaynaklar, ABD’lilerin askeri cunta rejimini Rusya ve İran ile askeri üsler ve uranyum tedariki gibi alanlarda gizlice anlaşmalar yapmakla suçladıklarını söylediler. ABD’nin buna şiddetle karşı çıktığının ve dünyanın çeşitli bölgelerindeki çıkarlarına karşı tehdit olarak gördüğünün altını çizen kaynaklar, ABD’nin yaptırımları atlatmalarına izin vermemekte kararlı olduğunu vurguladılar.

İran ile anlaşma yapıldığı iddiası yalanlandı

İran’la Nijer uranyumunun tedarikine ilişkin gizli anlaşma yapıldığı iddialarını reddeden CNSP Sözcüsü Albay Abdramane, iddiayı ‘yalan’ olarak nitelendirerek ABD’lileri ‘başkalarıyla ilişkilerinde kibirli ve küçümseyici davranmakla’ suçladı. Batı ülkelerinin istihbarat birimleri, ‘Nijer'deki askeri cunta ile İranlı yetkililer arasındaki temaslar hakkında bilgi sahibi olduklarını’ daha açıklamışlardı. Washington ile Nijer'deki yeni askeri cunta arasındaki çatlak son zamanlarda daha da derinleşti.

Afrika uzmanı olan eski ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Aneliese Bernard, “Nijer ve Sahel bölgesinde yaşananlar, ABD’nin Ortadoğu’da ve dünyanın diğer bölgelerinde kötüleşen ilişkilerimizden ayrı düşünülemez. Bu aynı zamanda Batı Afrika ülkelerini de etkileyen bir durum” yorumunda bulundu.

Nijer’deki askeri kaynaklar: ABD’liler yeni cunta rejimini Rusya ve İran ile askeri üsler ve uranyum tedariki gibi alanlarda gizlice anlaşmalar yapmakla suçluyorlar.

Yerel kaynaklara göre CNSP’nin ABD ile daha önce imzalanan askeri anlaşmanın askıya alındığını duyurmasından birkaç gün sonra Fildişi Sahili’ne giden ve kişisel ve askeri malzemeler taşıyan bir ABD tırı alıkonuldu. Sahel bölgesi ülkelerinden çıkar sağlamak isteyen Batı ülkelerine karşı olan ülkelerle ilgili bilgilerin yayınlanmasının ardından taraflar arasında ihtilaf patlak verdi. Ancak Washington, İran’ın Nijer’in uranyum rezervlerine erişimini kabul edilemeyecek bir kırmızı çizgi olarak görüyor.

Avrupa Birliği (AB) Rusya’yı, kırılgan bir bölge olan Sahel bölgesinde istikrarı bozmak için paralı asker grubu Wagner üyelerini bölgeye göndermekle suçluyor ve Rusya’nın başkenti Moskova yakınlarındaki Crocus City Hall adlı konser binasına düzenlenen ve 137 kişinin ölümüne, yaklaşık 200 kişinin yaralanmasına neden olan son terör saldırısını gerçekleştiren teröristlerle aynı aşırılık yanlısı ideolojiden beslenen terör örgütlerinin yayılmasına atıfla bu durumun Avrupa’nın güvenliğine karşı olumsuz yansımaları olacağını vurguluyor.

Uranyum kırmızı çizgidir

New York Times gazetesi, Nijer'in Washington'la olan askeri işbirliği anlaşmasını askıya alma kararının, Niamey'de ABD'nin Rusya'yla askeri iş birliği ve Tahran'la uranyum tedariki ya da Tahran’ın Nijer'deki devasa uranyum rezervine erişimine izin verme anlaşması yapmasıyla ilgili endişelerin paylaşıldığı ve uyarıların yapıldığı toplantıların ve müzakerelerin ardından aldığını yazdı. ABD’li heyete Niamey’de İran'ın Nijer'in başta uranyum olmak üzere maden rezervlerinden faydalanmasına izin verilmeyeceğinin söylendiğini aktaran gazeteye göre mart ayı ortalarında yapılan görüşmeler ‘fırtınalı’ geçerken, Washington, askeri cunta rejiminin İran ile nükleer alanda herhangi bir iş birliği yapmasının kırmızı çizgi olduğunu vurguladı.

ABD'li yetkililer, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) son raporuna göre Tahran'ın zenginleştirilmiş uranyum üretimini yüzde 60'a çıkardığını ve Niamey’deki askeri cuntanın İran'ın küresel uranyum rezervinin yaklaşık yüzde 5'ini oluşturan Nijer uranyumuna erişimine izin vermesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Küresel uranyum üretimi 2023 yılında 60,3 kilotona ulaşırken bu rakamın 2024 yılında yüzde 11,7 artması, 2030 yılında ise üretimin 77 kilotona yükselmesi bekleniyor. Paris ve Niamey arasında yaşanan krizin ardından Fransız Orano şirketi, Nijer’deki uranyum madenciliği faaliyetlerini durdurdu. Fransa'daki nükleer enerji santrallerine tedarik etmek üzere uranyum madenlerini işletme hakkına sahip olan şirket, bunun bakım amaçlı bir önlem olduğunu iddia etti.

Sfsfsf
Başkent Niamey'de, ABD askerlerinin Nijer'den ayrılması çağrısında bulunan bir pankart taşıyan göstericiler, 13 Nisan 2024 (AFP)

Öte yandan Tahran, Afrika bölgesindeki ülkelerle ilişkilerini anti-sömürgeci ve anti-emperyalist söylemlere dayandırarak Batılı güçlere karşı hoşnutsuzluğu, Ortadoğu'daki savaşları ve Gazze halkının yaşadığı trajediyi istismar ediyor.

Batı ülkeleri Afrika'dan sürülüyor

Avrupa toplumlarının terör eylemlerine karşı hassasiyeti, tıpkı İran'a uranyum tedarikinin kırmızı çizgi olması gibi, ABD'nin Sahel bölgesindeki askeri varlığının sonlandırılması da stratejik bir hata haline getiriyor. Fransa basını, radikal dinci terör saldırılarının Avrupa'da yeniden başlayabileceği konusunda uyarırken bu olasılık daha önceleri trajik terör olaylarına sahne olan Fransa, bu konuda Avrupa’nın en endişeli ülkesi oldu. Avrupalı kaynaklar, Sahel bölgesinde radikal grupların hareketlerini izlemek için bölgede askeri bir üsse sahip olan ABD’nin kendisine güvenen Avrupa’ya ihanet ettiğini söylediler.

Washington, İran’ın Nijer’in uranyum rezervlerine erişimini kabul edilemeyecek bir kırmızı çizgi olarak görüyor.

ABD, Fransa’nın Mali, Nijer ve Burkina Faso'daki askeri üslerinin kapatılması ve Almanya ve Danimarka’nın bu üslerdeki askerlerinin bölgeden ayrılmasından sonra Sahel bölgesindeki askeri varlığına son verdi. Nijer'de 2023 temmuzunda gerçekleşen askeri darbeden önce Batılı güçlerin çoğu Fransız ve ABD’li olmak üzere yaklaşık 2 bin 500 askeri vardı. Batılı güçler, Niamey'i güvensiz, ekonomik ve sosyal açıdan kötüleşen bölgede radikal dinci örgütler karşısında Batı’nın desteğinden vazgeçebilecek en son ülke olarak görüyorlardı.

Nefret söylemi

Washington merkezli bir araştırma enstitüsü olan Stimson Center'a göre Sahel bölgesideki son askeri darbeler ve ABD ile Avrupa'nın bölgedeki nüfuzunun azalması, İran'a Batı'ya düşman olan ve yeni bir Küresel Güney’in doğması çağrısı yapan bazı Afrika ülkeleriyle jeopolitik ortaklığını güçlendirme fırsatı sundu. Stimson Center tarafından hazırlanan rapor, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Venezuela, Nikaragua ve Küba gibi Soğuk Savaş döneminde ABD karşıtı kampta yer alan ülkelere ardından Uganda, Zimbabve, Kenya ve Cezayir’e yaptığı ziyaretler sırasında ‘vahşi emperyalist sömürgeciliğe’ karşı direnişe övgüde bulunan bazı Sahra altı ülkelerinde yaptığı konuşmalarda kullandığı söyleme dayandırıldı.

İran'ın başarısız devletleri sömürmesi

Tahran, Irak, Suriye, Husilerin olduğu Yemen ve Hizbullah’ın olduğu Lübnan örneklerinde olduğu gibi, başarısız olmuş ya da çökmüş devletleri ideolojik, doktriner ve güvenlik açısından kontrol etmek için bu yönteme sık sık başvuruyor. Tahran şu anda aynı deneyimi, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ile Mali, Nijer ve Burkina Faso'dan oluşan Sahel Devletleri İttifakı arasında ortaya çıkan yeni anlaşmazlıkların ardından bölgesel bir siyasi boşlukla bir araya gelen zorlu ekonomik ve sosyal koşullar ve güvenlik kırılganlığıyla karşı karşıya olan Sahel ülkelerinde tekrarlamak istiyor. Mali, Nijer ve Burkina Faso, 2020 yılından bu yana Fransa'dan uzaklaşmalarını sağlayan askeri darbelerden sonra Rusya ve Çin ile güçlü bağlar kurdular. Tahran, Frankofon bir bölgede bir tür jeopolitik meydan okuma olarak açıkça sahneye çıkan Moskova ve Pekin'in aksine kendisine yönelik tecridi kademeli olarak kırmak için çalışmalarını perde arkasından yürütüyor.

Uranyum İşleme
Fransız endüstri grubu AREVA’nın Nijer'deki Arlit madeni yakınlarındaki Sommer Uranyum İşleme Tesisinden bir fotoğraf, Şubat 2005 (AFP

Bunun yanında sömürgeci yöneticilerin ve güçlerin suç ortaklığıyla onlarca yıl ekonomik olarak sömürülen ve bundan dolayı öfkeli olan yoksul ve ötekileştirilmiş bir halka hitap etmek için Avrupa sömürgeciliğine karşı düşmanlık istismar ediliyor.

Kağıt üzerindeki projeler

İran ve Burkina Faso arasında geçtiğimiz ekim ayında enerji, inşaat ve üniversite eğitimi alanlarında mutabakatlar imzalandı. İran Mali'de bilimsel araştırma ve teknoloji alanlarında üniversiteler ve eğitim enstitüleri kurmayı planlıyor. Fransa merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden (IRIS) ekonomist Thierry Coville, İran'ın Mali'de bilimsel araştırma ve teknoloji alanlarında üniversiteler ve eğitim enstitüleri kurma projeleriyle ilgili değerlendirmesinde, “İranlılar onlarca mutabakat imzaladılar, ama bunların hiçbiri uygulamaya geçmeyecek. Çünkü Tahran bu projeleri, Sahel bölgesi ülkelerinde uygulamak için gerekli finansmana sahip değil ve nüfusun yapısını bilmiyor” şeklinde konuştu.

Tahran, Irak, Suriye, Husilerin olduğu Yemen ve Hizbullah’ın olduğu Lübnan örneklerinde olduğu gibi, başarısız olmuş ya da çökmüş devletleri ideolojik, doktriner ve güvenlik açısından kontrol etmek için bu yönteme sık sık başvuruyor.

Öte yandan Fransa basınına konuşan Nijer hükümetinden bir kaynak, “Türkiye ve Fas ile çok eskilere dayanan köklü ilişkilerimiz var. Türkiye, Afrika'da artan bir nüfuza ve önemli askeri yeteneklere sahip. Fas'ın ise bağımsızlığından bu yana bizimle kültürel bir bağı ve iyi ekonomik ilişkileri söz konusu” ifadelerini kullandı.



Fentanil solumaktan kaynaklanan ilk beyin hastalığı raporlandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Fentanil solumaktan kaynaklanan ilk beyin hastalığı raporlandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

ABD'de doktorlar, dünyada fentanil dumanı solumaktan beyin hastalığı geçiren ilk vakayı bildirerek bu opioidin ne kadar tehlikeli olabileceğini bir kez daha ortaya koydu.

Fentanil, eroinden 50 kat daha tesirli.

47 yaşındaki hasta, geçen yıl şubatta otel odasında bilinçsiz ve "ölüme yakın" halde bulunduktan sonra Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi'nin acil servisine götürülmüştü.

Klinisyenler, fentanil dumanı solumanın hastanın beynindeki beyaz maddenin önemli bölümlerinin, hastanın bilincini kaybetmesine yol açacak ve beyinde geri dönüşü olmayan işlev kaybı ve muhtemelen ölüm riski yaratacak kadar iltihaplanmasına neden olduğunu teşhis etti.

Benzer vakalar daha önce eroin dumanı soluyan insanlarda bildirilmiş olsa da araştırmacılar Oregon'daki hastanın fentanil içeren belgelenmiş ilk vaka olduğunu söyledi.

Baş araştırmacı Chris Eden, "Bu, 40'lı yaşlarının sonunda, çocuk sahibi, ilk kez fentanil kullanan orta sınıftan bir erkeğin vakası. Bu vaka, fentanilin toplumumuzdaki herkesi etkileyebileceğini gösteriyor" dedi. 

Araştırmacılar, bu tür vakaların daha önce de yaşanmış olabileceğini ancak sendromun fizyolojisi hakkında nispeten az şey bilindiği için bunların fark edilmediğini söyledi.

Dr. Eden, "Opiatın klasik yan etkilerini çok iyi biliyoruz: Solunum depresyonu, bilinç kaybı, yönelim bozukluğu. Ancak bu vakadaki gibi muhtemelen geri dönüşü olmayan beyin hasarına yol açtığını ve beyni etkilediğini klasik olarak düşünmüyoruz" dedi.

Hasta yaklaşık bir ay hastanede kaldıktan sonra yavaş yavaş iyileşmiş, ardından konuşmasını ve işlevini yeniden kazanmasına yardımcı olan bir bakım tesisinde kalmıştı.

Araştırmacılara göre bu bulgu, ucuz ve kolayca bulunabilen fentanilin tehlikesi hakkında uyarı olarak görülmeli.

Hasta, BMJ Case Reports akademik dergisine, "Kendime, eşime ve aileme yaptıklarımdan dolayı sık sık pişmanlık duyuyorum. Hayatımı kurtaran tüm doktorlara, hemşirelere ve acil yardım görevlilerine ve beni toplumun faal bir üyesi haline getiren terapistlere minnettarım" diye konuştu.

Independent Türkçe


Sanılanın aksine tüm Taş Devri topluluklarının et ağırlıklı beslenmediği ortaya çıktı

Fas'taki Taforalt mağarısından çıkarılan kalıntılar, beslenme alışkanlıklarına ışık tutuyor (Abdeljalil Bouzouggar)
Fas'taki Taforalt mağarısından çıkarılan kalıntılar, beslenme alışkanlıklarına ışık tutuyor (Abdeljalil Bouzouggar)
TT

Sanılanın aksine tüm Taş Devri topluluklarının et ağırlıklı beslenmediği ortaya çıktı

Fas'taki Taforalt mağarısından çıkarılan kalıntılar, beslenme alışkanlıklarına ışık tutuyor (Abdeljalil Bouzouggar)
Fas'taki Taforalt mağarısından çıkarılan kalıntılar, beslenme alışkanlıklarına ışık tutuyor (Abdeljalil Bouzouggar)

Taş Devri'nde yaşayan bütün toplulukların et ağırlıklı beslenmediği ortaya çıktı. Yeni bulgular Paleo diyeti diye bilinen beslenme biçiminin temellerini sorgulamaya açıyor. 

Paleolitik Çağ'da yaşayan insanların proteini büyük ölçüde hayvanlardan aldığı uzun süredir düşünülürken, bazı uzmanlar insanların bugün de böyle beslenmesi gerektiğini savunuyor. Öte yandan bu dönemdeki avcı-toplayıcı toplulukların bazılarının bitki ağırlıklı beslendiği saptandı. 

Yaklaşık 15 bin yıl önce bugünkü Fas'ta yaşayan Iberomaurusian adlı topluluktan 17 kişiye ait 25 diş ve 7 kemik örneğini analiz eden araştırmacılar bitki temelli bir beslenme biçimiyle karşılaştı. Bilim insanları, Taforalt mağarasından çıkarılan insan kalıntılarını kararlı izotop analizi adlı yöntemi kullanarak inceledi. İzotop, bir elementin farklı seviyede nötron içeren atomları anlamına geliyor.

dsfrgth
Taforalt mağarasında bulunan insan dişinde, aşınma ve çürük belirtileri görülüyor (Heiko Temming)

Nature Ecology & Evolution adlı hakemli dergide pazartesi günü yayımlanan araştırmada insanlardaki çinko izotop oranının aynı bölgede yaşayan otçul hayvanlara yakın olduğu tespit edildi. Gıda yoluyla alınan çinkonun hayvansal kaynaklardan gelme ihtimalinin daha yüksek olduğu düşünülse de bu yakınlık bitkisel bir kaynağa işaret ediyor.

Öte yandan araştırmacılar izotop oranlarının otçul hayvanlarla tamamen aynı olmamasından dolayı bu avcı-toplacıyı halkın tamamen bitkisel beslenmeğini de belirtiyor. Ayrıca Berberi koyunu ve ceylan gibi canlıların kalıntıları üzerindeki kesik izleri, bazı hayvanların yiyecek amaçlı kesildiği ihtimalini artırıyor. Araştırmanın başyazarı Zineb Moubtahij şöyle diyor:

Analizimiz, bu avcı-toplayıcı grupların beslenme biçimlerine kayda değer miktarda bitkisel madde ve yabani bitki dahil ettiğini göstererek tarım öncesi popülasyonların beslenmesine ilişkin anlayışımızı değiştiriyor.

İzotop örnekleri hangi bitki türlerinin tüketildiğini göstermese de bölgede meşe palamudu, Antep fıstığı, çam fıstığı, yabani yulaf ve bakliyat gibi bitkisel kalıntılar bulunması Iberomaurusian topluluğun ne yediğine dair fikir veriyor. Alanda ortaya çıkarılan öğütme taşları da yakınlarda bitkilerin işlendiğini gösteriyor.

Araştırmanın ortak yazarı Klervia Jaouen "Taforalt'taki tüm bireylerin öncelikli protein kaynağı bitkiler olmasa da tarım öncesi bir popülasyonun beslenme biçiminde bu kadar yüksek oranda bitki olduğunu belgelemek alışılmadık bir durum" diyor.

Muhtemelen ilk kez izotop teknikleri kullanılarak Paleolitik bir diyette bu seviyede bitki bazlı bileşen belgelendi.

İncelenen örneklerden birinin 6 ila 12 aylıkken ölen bir bebeğe ait olması, bu dönemdeki sütten kesme alışkanlıklarına da ışık tutuyor. Bebeğin kemiklerindeki izotop örneklerine göre, çocuk küçük yaşta sütten kesilerek bitkisel besinler tüketmeye başlamış. Bilim insanları bu bulguyu araştırmalarında şöyle açıklıyor: 

Bu durum, sütten kesmeye uygun gıdaların sınırlı olması nedeniyle uzun emzirme dönemlerinin norm haline geldiği avcı-toplayıcı toplumlarla tezat oluşturuyor.

Yeni araştırma Paleolitik Çağ'da yaşayanların büyük ölçüde et tükketiğine dair bulguları tamamen çürütmese de beslenme alışkanlıklarının bölgeden bölgeye değişebildiğinin altını çiziyor. Moubtahij "Bu dönemdeki herkes için standart bir diyet olduğunu düşünmüyorum; bu çevreye göre değişiyor. İnsanlar beslenme alışkanlıkları konusunda dayanıklı ve esnektir" diyor.

Araştırmacılar Iberomaurusian halkının bitkisel gıdalara bağımlılığının altında muhtemelen yenilebilir bitki türlerinin bolluğu ve belki de büyük av hayvanlarının azalması gibi çeşitli faktörlerin yatabileceğini düşünüyor.

Independent Türkçe, Science Alert, CNN, Nature Ecology & Evolution


TV devi NBC, Premier Lig maçlarının ABD'de oynanmasını istiyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

TV devi NBC, Premier Lig maçlarının ABD'de oynanmasını istiyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Amerikan televizyon devi NBC, Premier Lig'de sezonun açılış hafta sonundaki maçların Birleşik Devletler'de oynanmasını istiyor. Bu talep, üst düzey maçların İngiltere dışında oynanmasına yönelik teklif yeniden sunulurken geldi.

NBC, Premier Lig'in Amerika'daki yayın ortağı ve İngiltere'nin en üst ligiyle yaptığı 6 sezonluk 2 milyar sterlin (yaklaşık 81,2 milyar TL) değerindeki son TV anlaşması, Birleşik Krallık dışındaki en büyük anlaşma.

Premier Lig'in CEO'su Richard Masters geçen hafta yaptığı açıklamada maçların Amerika'da oynanması için "kapının aralık göründüğünü" ancak halihazırda böyle bir planın olmadığını söylemişti.

Bu açıklama, LaLiga'nın 2018'de Miami'de Barcelona ve Girona arasında bir maç düzenleme teklifi üzerine FIFA'nın İspanyol ligine açtığı davayı geri çekmesinin ardından geldi.

Premier Lig, "39'uncu maç" diye adlandırılan fikstürü 2008'de onaylamaya çalışmış ancak taraftarların sert tepkisi ve FIFA'nın muhalefeti üzerine planlar rafa kaldırılmıştı.

Ancak futbolun yönetim organının muhalefeti yumuşuyor gibi görünüyor ve 2013'te Premier Lig'in yayın haklarını ilk kez satın alan NBC Sports'un üst düzey bir yöneticisi, maçların ABD'de oynanması  için yeniden "baskı" yapılacağını söyledi.

NBC Sports'un satın alma ve ortaklıklar başkanı Jon Miller, The Athletic'e, "Gelecekte bir noktada, açılış hafta sonunda birkaç Premier Lig maçının sezonu buradaki büyük stadyumlarda açtığını görmeyi çok isterim" diye konuştu.

Ve bunun için bastırmaya devam edeceğimizi biliyorum çünkü burada normal sezon maçlarını görmek isteyen bir Amerikan seyircisi olduğunu düşünüyorum. Ancak bu sırada, maçları mümkün olduğunca çok kişiye ulaştırmak için elimizden gelen her şeyi yapmak üzere Premier Lig'le birlikte çalışmaya devam edeceğiz.

Futbol Taraftarları Derneği bu yorumlara sert tepki gösterdi ve Twitter/X'te bir açıklama yayımladı: 

2008'de 39. Maçı yendik ve herhangi bir yeniden canlandırma girişimine tam gaz, iki ayağımız yerden kesik, kramponlarımız dize girecek şekilde saldıracağız.

İspanya LaLiga Başkanı Javier Tebas, İspanya'nın en üst düzey liginde 2025-26 sezonundan itibaren maçların Birleşik Devletler'de oynanabileceğini söylemişti.

Independent Türkçe


280 ışık yılı uzaktaki gezegende hava olayları gözlemlendi

Bilim insanları, öztegezegende yaşanan hava olaylarını ilk kez inceledi (NASA)
Bilim insanları, öztegezegende yaşanan hava olaylarını ilk kez inceledi (NASA)
TT

280 ışık yılı uzaktaki gezegende hava olayları gözlemlendi

Bilim insanları, öztegezegende yaşanan hava olaylarını ilk kez inceledi (NASA)
Bilim insanları, öztegezegende yaşanan hava olaylarını ilk kez inceledi (NASA)

NASA, 280 ışık yılı uzaktaki gezegende hava olayları yaşandığını tespit etti. 

James Webb Uzay Teleskobunun yaptığı ölçümlere göre, WASP-43 b adlı ötegezende hava sıcaklığı 1250 Santigrat dereceye çıkıyor. En düşük sıcaklıksa 600 Santigrat derece. 

Rüzgarın saatte 8 bin kilometre hızla estiği ötegezegen, yörüngesinde bulunduğu WASP-43 adlı yıldızla "kütleçekim kilidi" içinde yer alıyor. Dolayısıyla WASP-43 b'nin bir yüzü hep bu yıldıza bakıyor. Ötegezegenin yıldızıyla arasındaki mesafeyse yaklaşık 2 milyon kilometre.

WASP-43 b, bu özellikleriyle yıldızlarına yakınlığı ve yüksek yüzey atmosfer sıcaklıklarından dolayı "sıcak Jüpiterler" olarak adlandırılan ötegezegen sınıfında yer alıyor.

Webb Teleskobunun verilerini 3B iklim modelleme programlarıyla inceleyen bilim insanları, ötegezegenin karanlık tarafında gökyüzünü yoğun bulutlarla kaplı olduğunu tespit etti. 

Hakemli dergi Nature Astronomy'de 30 Nisan'da yayımlanan çalışmada, ötegezegenin yıldızına bakan tarafında gökyüzünün her zaman açık olduğu gözlemlendi.

Araştırmanın ortak yazarı Taylor Bell, ötegezegenin ilk kez 2011'de keşfedildiğini, Hubble Uzay Teleskobu ve Spitzer Uzay Teleskobuyla yapılan incelemelerin de çalışmada kullanıldığını belirtti.

Bell, araştırma bulgularına ilişkin şunları söyledi: 

Hubble'la ile ötegezegenin gündüz olan tarafında su buharı bulunduğunu görebiliyorduk. Hem Hubble hem de Spitzer'dan topladığımız veriler, gece tarafında bulutlar olabileceğine de işaret etmişti. Ancak sıcaklık, bulut yapısı ve rüzgar gibi detaylar için Webb'den gelen daha hassas ölçümlere ihtiyacımız vardı.

Independent Türkçe, Newsweek, BBC 


Jenna Ortega, Netflix'in hit dizisinden ayrılarak hayranlarını şaşırttı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Jenna Ortega, Netflix'in hit dizisinden ayrılarak hayranlarını şaşırttı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Netflix'in yakında gösterime girecek projesinin yeni fragmanında ve oyuncu listesinde, yapımın başrol oyunculardan Jenna Ortega yer almıyor.

Dijital yayın platformu, en çok izlenen yapımlarından birinin geri dönüşü de dahil çok sayıda yeni film ve TV şovunu tanıtırken bazılarını da bu ay yayından kaldıracak.

Ancak Jurassic Park hayranları, 2020'den 2022'ye kadar 5 sezon boyunca devam eden Jurassic World: Kretase Kampı'nın (Jurassic World: Camp Cretaceous) animasyon devam dizisi Jurassic World:Chaos Theory için özellikle heyecanlı.

Yeni filmi Miller's Girl'le tartışma yaratan Wednesday yıldızı Ortega, orijinal dizide Brooklynn karakterini seslendirmişti. Kretase Kampı'nın kadrosundaki Paul-Mikél Williams, Sean Giambrone, Kausar Mohammed ve Raini Rodriguez devam dizisi Chaos Theory için geri dönüyor.

Ancak fragmanın ilk 10 saniyesinde Ortega'nın karakteri öldürülmüş gibi görünüyor. O zamandan beri Brooklynn karakterinin geri dönmeyeceği doğrulandı. Rolünü yeniden canlandırmayacak diğer yıldız Ryan Potter'ın Kenji karakterini de Darren Barnet seslendirecek.

Hayranlar fragmanın ortaya çıkmasıyla şaşkına dönerken, bir kişi bunu "çılgınca", diğer biri de "yıkıcı" diye nitelendirdi. X/Twitter'daki diğer kullanıcılara göre fragman, hayranları Brooklynn'in öldüğüne ve karakterin sezonun son bölümlerinde diziye geri döneceğine inandırmaya çalışıyor. 

Ortega'nın dizide yer almaması, yıldızın son yıllardaki yükselişine bağlanabilir. Bu da muhtemelen program çatışmalarına yol açmış olabilir.

Ortega, 2021'de yayımlandığında Netflix'te devasa bir hit haline gelen Wednesday'in başrolünü ve yapımcılığını üstlenmenin yanı sıra, 5. ve 6. Çığlık'ta (Scream) rol almıştı. Aktris, Tim Burton'ın uzun zamandır beklenen Beterböcek'inin (Beetlejuice) devam filmi de dahil yakında gösterime girecek 6 projede yer alacak. 

2023'te kendi Saturday Night Live bölümünü sunan Ortega, Martin Freeman'la arasındaki yaş farkı ve romantik sahneleri nedeniyle tartışma yaratan Miller's Girl'ün başrolünü de Freeman'la birlikte üstlenecek. 

Film, edebiyat hocasıyla karmaşık ve uygunsuz bir aşk ilişkisine atılan öğrenciyi konu alıyor.

The Times'a verdiği son röportajda internetteki sert tepkilere yanıt veren Freeman, filmin "yetişkinlere yönelik ve incelikli" olduğunda ısrar ederken "Bunu harika bir şeymiş gibi göstermiyor" demişti. 

Fragmanın yayımlanmasının ardından filmin aldığı tepkileri "utanç verici" diye nitelendirmiş ve şöyle eklemişti:

Holokost hakkında bir filmde oynadığı için Liam Neeson'a da mı saldıracaksınız?

Neeson, 1993 yapımı savaş draması Schindler'in Listesi'nde (Schindler’s List) başrol oynamıştı.

Independent Türkçe


Amazon Prime'ın yeni dizisi prömiyerini yapmadan ikinci sezon onayını aldı

Cross'un yıldızı Aldis Hodge, Chuck Maclean'in yarattığı polisiye City on a Hill'de Kevin Bacon'la birlikte rol almıştı (Showtime)
Cross'un yıldızı Aldis Hodge, Chuck Maclean'in yarattığı polisiye City on a Hill'de Kevin Bacon'la birlikte rol almıştı (Showtime)
TT

Amazon Prime'ın yeni dizisi prömiyerini yapmadan ikinci sezon onayını aldı

Cross'un yıldızı Aldis Hodge, Chuck Maclean'in yarattığı polisiye City on a Hill'de Kevin Bacon'la birlikte rol almıştı (Showtime)
Cross'un yıldızı Aldis Hodge, Chuck Maclean'in yarattığı polisiye City on a Hill'de Kevin Bacon'la birlikte rol almıştı (Showtime)

James Patterson'ın popüler roman serisine dayanan yeni Amazon Prime Video dizisi Cross, daha ilk sezonu gösterime girmeden ikinci sezon onayını aldı.

Patterson'ın romanları halihazırda üç filmle beyazperdeye uyarlandı. İlk olarak ünlü oyuncu Morgan Freeman'ın Cross rolünde olduğu Kızları Öp (Kiss the Girls) ve Örümceğin Maskesi (Along Came A Spider), ardından da 2012'de Tyler Perry filmi Alex Cross geldi. 

Televizyona ilk kez uyarlanıyor

Çok satan romanlar televizyona ilk kez uyarlanacak ve sevilen drama Leverage'ın 37 yaşındaki yıldızı Aldis Hodge, diziye adını veren dedektif Cross'u canlandıracak.

Deadline'ın aktardığına göre Prime Video, Cross'un ikinci sezon siparişini, henüz ilk sezon prömiyerini bile yapmadan verdi.

Ayrıca dizinin ikinci sezon oyuncu kadrosuna meşhur korku filmi Çığlık'la (Scream) 1990'larda şöhret olan Matthew Lillard'ın yanı sıra Jeanine Mason ve Wes Chatham yer alıyor. 

Cross'un yapımcılığını Paramount Television Studios ve Patterson'ın 2023'te özel bir anlaşma imzaladığı Skydance Television üstlenecek.

Eleştirmenlere göre Prime Video'nun daha gösterime girmeden Cross'a ikinci sezon onayını vermesi, uyarlamanın başarılı olacağına inandıklarını gösteriyor. 

Filmler gişede bekleneni vermedi

Önceki üç Alex Cross filmi, gişede aradığını bulamamıştı. 27 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Kızları Öp, dünya çapında 60,5 milyon dolar kazanabilmişti. Gary Fleder yönetmenliğindeki 1997 yapımı filmde Ashley Judd da rol almıştı.

Lee Tamahori'nin yönettiği 2001 yapımı Örümceğin Maskesi, sinemaseverleri salonlara çekmekte daha başarılı olarak gişede 105 milyon dolar kazanmıştı. Başroldeki Freeman'a Michael Wincott ve Monica Potter eşlik etmişti.

Tyler Perry, Matthew Fox ve Rachel Nichols'ın başrolleri paylaştığı 2012 yapımı Alex Cross ise eleştirmenler tarafından yerden yere vurulmuştu. Film gişede sadece 35 milyon dolar kazanabilmişti. 

Independent Türkçe, ScreenRant, Deadline


Rekortmen korku filminin başarısının sırrı ne?

Filmin başrolündeki David Dastmalchian'e Laura Gordon, Ian Bliss, Ingrid Torelli ve Rhys Auteri eşlik ediyor (IFC)
Filmin başrolündeki David Dastmalchian'e Laura Gordon, Ian Bliss, Ingrid Torelli ve Rhys Auteri eşlik ediyor (IFC)
TT

Rekortmen korku filminin başarısının sırrı ne?

Filmin başrolündeki David Dastmalchian'e Laura Gordon, Ian Bliss, Ingrid Torelli ve Rhys Auteri eşlik ediyor (IFC)
Filmin başrolündeki David Dastmalchian'e Laura Gordon, Ian Bliss, Ingrid Torelli ve Rhys Auteri eşlik ediyor (IFC)

Colin ve Cameron Cairnes tarafından yazılan, yönetilen ve kurgulanan Late Night with the Devil, 2024'ün en iyi korku filmlerinden biri olmakla kalmıyor, izlenme rekorları da kırıyor. 

Gece yarısı canlı yayımlanan bir sohbet programının aşırı hevesli sunucusunun, reytingleri artırmak için bilmeden şeytanı masum izleyicilerin oturma odalarına salmasını konu alan doğaüstü film, 1977'de geçiyor.

İlk hafta sonunda rekor kırdı

AMC Networks'ün korku türüne yönelik abonelikli yayın platformu Shudder'da 19 Nisan'da gösterime giren film, ilk hafta sonunda rekor kırdı. İzleyicileri ekran başına çeken gerilimli film, hem Shudder hem de AMC+'ta en çok izlenen yapım oldu.

Düşük bütçeli film, sinemalarda gösterime girdiğindeyse gişede ilk üç gününde 2,8 milyon dolar kazanarak dağıtımcısı IFC Films için rekor kırdı. Late Night with the Devil, vizyona girdikten bir ay sonra hasılatını 11,3 milyon dolara çıkardı.

Eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da da kusursuza yakın bir puana sahip olan Late Night with the Devil, 196 sinema yazarının yorumlarına göre 100 üzerinden 97 puan almayı başardı.

Sinemalarda gösterime girmeden önce hem eleştirmenlerden hem de Stephen King gibi usta isimlerden olumlu yorumlar alan korku filmi, bunu büyük bir ticari başarıya dönüştürmeyi başardı.

Çok satan romanlarıyla ünlü korku üstadı King, Avustralya yapımı filmden "gözlerini alamadığını" söyledi. 

"Yaratıcı ve eğlenceli"

The Australian'dan Stephen Romei, Late Night with the Devil'ı "yaratıcı ve son derece eğlenceli bir korku filmi" diye niteledi.

Time Out korku filmine "son derece ürkütücü ve rahatsız edici derecede tanıdık" yakıştırmasını yaparken Empire'dan Helen O’Hara şöyle yazdı:

Zekice ve özgün bir yaklaşım, bu filmi bir Şeytan (The Exorcist) özentisinden çok daha fazlası yapıyor. Dehşetin yaklaştığını hissedeceksiniz ama yine de kendinizi tam olarak hazır hissetmeyeceksiniz.

Sinema yazarlarına göre gösterime girmeden hemen önce bu kadar heyecan yaratılan Late Night with the Devil'ın rekor izlenme sayısına ulaşması hiç de şaşırtıcı değil.

Late Night with the Devil, Amerika Birleşik Devletleri'nde gösterime girmesinden yaklaşık bir ay sonra Shudder izleyiciyle buluştu.

Kulaktan kulağa yayıldı

Sinemada gösterildikten aylar sonra yayın platformlarında görücüye çıkan diğer yapımların aksine Late Night with the Devil, başarı dalgasını ve kulaktan kulağa yayılan olumlu dedikodu rüzgarını arkasına almayı başardı.

Bu da filmin hem gösterildiği yayın platformunda hem de gişede umduğundan bile fazlasını bulmasını sağladı.

Independent Türkçe, ScreenRant, Empire, The Australian, Time Out


Fransız bilim insanları uyardı: "Çocuklara 13 yaşına kadar telefon vermeyin"

Komisyonun raporunda hem çocuklar hem de aileler için uyarılar paylaşıldı (Reuters)
Komisyonun raporunda hem çocuklar hem de aileler için uyarılar paylaşıldı (Reuters)
TT

Fransız bilim insanları uyardı: "Çocuklara 13 yaşına kadar telefon vermeyin"

Komisyonun raporunda hem çocuklar hem de aileler için uyarılar paylaşıldı (Reuters)
Komisyonun raporunda hem çocuklar hem de aileler için uyarılar paylaşıldı (Reuters)

Fransa'da yapılan araştırmada, çocukların 13 yaşında kadar akıllı telefon kullanmaması gerektiği belirtildi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un talimatıyla kurulan komisyon, sosyal medya ve akıllı telefonların çocuklar üzerindeki etkisini araştırdı. 

Nörolog Servane Mouton ve psikiyatr Amine Benyamina liderliğindeki ekibin araştırmasında, çocukların teknoloji sektörünün kâr güdümlü stratejilerinden korunması gerektiğine dikkat çekilerek "Firmalar, çocukları ekran başına kilitliyor, kontrol ediyor ve onlar üzerinden para kazanıyor" dendi.

Çalışmada, ocukların 6 yaşından önce dijital ekranlara maruz kalmaması, 13 yaşına kadar da akıllı telefon kullanmaması gerektiği belirtildi. 

Uzmanlar, 11-13 yaşındaki çocuklara verilecek telefonların internet bağlantısı olmaması gerektiğini söyledi.

Araştırmacılar, çocukların 18 yaşına kadar Instagram, TikTok ve Snapchat gibi sosyal medya uygulamalarından uzak tutulmasını da önerdi. 

İlkokullarda özel durumları olan çocuklar hariç öğrencilerin tablet kullanmaması tavsiye edilirken, ebeveynlerin de çocuklarıyla daha çok vakit geçirmesi için sosyal medya kullanımını kısıtlaması gerektiği belirtildi.

Araştırmada, ebeveynlerin de en az çocuklar kadar "teknoloji sektörünün kurbanı" haline geldiğine dikkat çekildi.

Çalışmada yer alan bilim insanlarından Benyamina şunları söyledi: 

Teknoloji harika bir araç, öyle de kalacak. Fakat bu, insanların kullanımında olmalı, onları bir ürüne hizmet etmeye indirgememeli. Dijital içeriklere ilginizi kaybetmenizi önlemek amacıyla haz alma sistemini yeniden harekete geçiren ve uyaran algoritmalar, bir tür bağımlılık dinamiği yaratıyor.

Birleşik Krallık'ın tanınmış gazetelerinden Guardian, komisyonun raporunun ardından konuyla ilgili herhangi bir kısıtlamaya gidilip gidilmeyeceğinin henüz belli olmadığını yazdı. 

Macron, başkent Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'nde 25 Nisan'da yaptığı açıklamada, Avrupa Birliği'nde çocukların 15 yaşında kadar akıll telefon kullanmasının yasaklanmasını istediğini söylemişti.

Independent Türkçe, Guardian, Reuters


Daniel Radcliffe yıllar sonra ilk kez Harry Potter'ın yazarı Rowling hakkında konuştu

Fotoğraf: (AFP/Reuters)
Fotoğraf: (AFP/Reuters)
TT

Daniel Radcliffe yıllar sonra ilk kez Harry Potter'ın yazarı Rowling hakkında konuştu

Fotoğraf: (AFP/Reuters)
Fotoğraf: (AFP/Reuters)

Daniel Radcliffe 2020'den bu yana ilk kez Harry Potter'ın yazarı J.K. Rowling'le arasının bozulmasına değinerek bunun onu "gerçekten üzdüğünü" söyledi.

Rowling ilk olarak 2020'de trans topluluğu hakkında tartışmalı yorumlar paylaştığında bazı kilit oyunculardan sert bir tepkiyle karşılaşmıştı. Giderek artan toksik tartışmalar devam ederken Rowling'in yıldızlarla ilişkisi de bozuldu. 

Radcliffe, 2001'den 2011'e kadar, yazarın çok satan romanlarından uyarlanan 8 Potter filminin tamamında yapıma adını veren baş kahramanı canlandırmıştı. 

Tony Ödülü'ne aday gösterildiği 30 Nisan Salı günü The Atlantic'e verdiği yeni röportajda 34 yaşındaki aktör, 58 yaşındaki Rowling'le yıllardır konuşmadığını açıkladı.

Radcliffe, "Nihayetinde bu beni gerçekten çok üzüyor" dedi.

Çünkü tanıştığım kişiye, arkadaş olduğumuz zamanlara, yazdığı kitaplara ve yarattığı dünyaya bakınca bunların hepsine çok derinden yakınlık duyuyorum.

Oyuncu, "Elbette Jo'suz Harry Potter olmazdı, bu yüzden hayatımdaki hiçbir şey muhtemelen o kişi olmadan olduğu gibi olmazdı" diye ekledi.

Ancak bu, gerçekten inandığınız şeyleri tüm hayatınız boyunca başka birine borçlu olduğunuz anlamına gelmez.

Yazar, 2020'de bir makalede "adet gören kişiler" ifadesinin kullanılmasına tepki göstermiş ve şöyle yazmıştı:

Eminim eskiden bu kişiler için kullanılan bir kelime vardı. Biri bana yardım etsin. Wumben? Wimpund? Woomud? (İngilizcede kadın anlamına gelen woman kelimesine benzer seslere sahip kelimeler türetilmiş -çn.)

O dönemde Radcliffe, trans topluluğuna desteğini göstermek amacıyla The Trevor Project için bir makale yazmış ve Rowling'in açıklamalarının Harry Potter'ın hayran kitlesinde yarattığı "acı için" özür dilemişti.

Genç LGBT+ bireylerinin intiharlarını önlemeyi amaçlayan yardım kuruluşu için "Trans kadınlar da kadındır" diye yazmıştı. 

Aksini idda eden herhangi bir açıklama trans bireylerin kimliklerini ve onurlarını yok sayar ve bu konuda Jo ya da benden çok daha fazla uzmanlığa sahip profesyonel sağlık dernekleri tarafından verilen tüm önerilere aykırıdır.

Öte yandan Hermione Granger'ı canlandıran Emma Watson, "Trans takipçilerimin, ben ve dünyadaki pek çok kişinin sizi gördüğünü, size saygı duyduğunu ve sizi olduğunuz gibi sevdiğini bilmesini istiyorum" diye yazmış ve 2022'deki BAFTA'da Rowling'e bir gönderme yapmış gibi görünmüştü. 

Ron Weasley'e hayat veren Rupert Grint de trans topluluğuna destek vererek şöyle demişti:

Net bir şekilde trans topluluğunun yanındayım ve birçok arkadaşımın ifade ettiği duyguları yineliyorum. Trans kadınlar kadındır. Trans erkekler erkektir.

Rowling o zamandan beri trans karşıtı görüşlerinde ısrar etmeyi sürdürüyor.

Önceki haftalarda Cass raporunun yayımlanmasının ardından Rowling, Radcliffe ve Watson'a "özürlerini travma geçirmiş cinsiyet değişikliği yapıp önceki cinsiyetine dönenler" için "saklamalarını" söyledi.

İyileştirmeler için önerilerde bulunan rapor, çocuklara ve gençlere ergenlik engelleyici ilaçlar gibi cinsiyet uyumlama tedavisi verilmesi için "son derece zayıf kanıtlar" olduğunu iddia ediyor.

Rowling, bu raporun cinsiyet uyumlama tedavisini destekleyenlerin duruşlarını yeniden değerlendirmeleri için yeterli kanıt olması gerektiğini söyleyerek karşılık verdi. 

"FarRightHooligan" (radikal sağcı holigan) adını kullanan bir Twitter kullanıcısı yazara, Radcliffe ve Watson'ın yazardan "kamuoyu önünde özür dilemelerini" beklediklerini söyledi.

Yazar şöyle cevap verdi:

Ne yazık ki bu güvenli değil. Kadınların zor kazanılmış haklarını aşındırmayı amaçlayan bir harekete kendilerine fayda sağlamak için destek veren ve platformlarını reşit olmayanların cinsiyet değiştirmesini alkışlamak için kullanan ünlüler, özürlerini travma geçirmiş cinsiyet değişikliği yapıp önceki cinsiyetine dönenler ve tek cinsiyete ayrılmış alanlara bağımlı savunmasız kadınlar için saklayabilir.

Independent Türkçe


Mısır: Gazze'de ateşkes çabaları olumlu bir atmosferde devam ediyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)
TT

Mısır: Gazze'de ateşkes çabaları olumlu bir atmosferde devam ediyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)

Mısırlı üst düzey bir kaynak bugün (Çarşamba) Gazze'de ateşkes anlaşmasına varma çabalarının olumlu bir atmosferde devam ettiğini doğruladı.

Şarku’l Avsat’ın el-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalından aktardığı habere göre kaynak, “İki taraf arasındaki bazı ihtilaflı noktaların çözüme kavuşturulması için Mısır'ın ilgili tüm taraflarla istişareleri sürüyor” dedi.

El-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalına göre üst düzey bir kaynak geçtiğimiz cuma günü Mısır ve İsrail heyetlerini Gazze Şeridi'nde ateşkese yaklaştıran kayda değer bir ilerleme olduğunu bildirmişti. Kanala göre, ‘7 Ekim'den bu yana İsrail'in karadan, denizden ve havadan eşi benzeri görülmemiş saldırılarına maruz kalan Gazze Şeridi, işgal güçlerinin özellikle kuzey bölgelerine insani yardım ulaştırılmasını engellemeye devam etmesi nedeniyle, kıtlığa varan son derece zor insani koşullar altında yaşıyor. Gazze Şeridi'nin güneyine ulaşan yardımlar, özellikle yerinden edilenlerin son sığınağı olan Refah'taki vatandaşların ihtiyaçları için yeterli değil.’