Saudi Aramco Başkanı enerji güvenliğini sağlamaya yönelik çabaların güçlendirilmesi ihtiyacını vurguladı

Saudi Aramco Başkanı ve CEO’su Emin en-Nasır, Rotterdam'daki Dünya Enerji Kongresi oturumunda (Şarku’l Avsat)
Saudi Aramco Başkanı ve CEO’su Emin en-Nasır, Rotterdam'daki Dünya Enerji Kongresi oturumunda (Şarku’l Avsat)
TT

Saudi Aramco Başkanı enerji güvenliğini sağlamaya yönelik çabaların güçlendirilmesi ihtiyacını vurguladı

Saudi Aramco Başkanı ve CEO’su Emin en-Nasır, Rotterdam'daki Dünya Enerji Kongresi oturumunda (Şarku’l Avsat)
Saudi Aramco Başkanı ve CEO’su Emin en-Nasır, Rotterdam'daki Dünya Enerji Kongresi oturumunda (Şarku’l Avsat)

Saudi Aramco Başkanı ve CEO’su Emin en-Nasır, Rotterdam'da düzenlenen 26. Dünya Enerji Kongresi'ndeki (WEC) oturumda enerji güvenliğinin sağlanmasına yönelik çabaların güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Nasır, enerji dönüşümü konusunda iyimser olmakla birlikte ham petrole olan talebin güçlü kalmaya devam ettiğini söyledi. Nasır ayrıca, küresel enerji talebinin yüzde 80'inin 2050 yılına kadar Küresel Güney'den geleceği öngörüsünde bulundu.

Saudi Aramco Başkanı, “Yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etmek için trilyonlarca dolar harcadık, ancak elimize geçen daha yüksek emisyonlar oldu. Yükselen petrol ve gaz fiyatları kömüre olan talebi arttırıyor. Satın alınabilirlik kritik hale geldi” değerlendirmesinde bulundu.

Emisyonların azaltılması için daha fazla destek sağlanması gerektiğinin altını çizen Nasır, emisyonların mali teşviklerle azaltılabileceğini belirterek, emisyon azaltımı için ülkeler arasında mali destek konusunda bir eşitsizlik olduğunu ifade etti



Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
TT

Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad, Avrupa Komisyonu’ndan, Avrupa fonlarının bazı sivil toplum kuruluşları (STK) üzerinden Hamas’a aktarılmış olabileceği iddiaları hakkında soruşturma başlatılmasını talep etti.

AFP'nin eriştiği mektup, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile Avrupa Komisyonu üyeleri Dubravka Suica, Michael McGrath ve Magnus Brunner’a gönderildi. Haddad mektupta, “Son zamanlarda Hamas’ın 2020’den beri Filistin topraklarında faaliyet gösteren STK’lara ve uluslararası kuruluşlara kısıtlamalar getirdiğine dair şüpheler hakkında bilgilendirildim” ifadesini kullandı.

Haddad, söz konusu bilgilerin, Avrupa fonlarının bütünlüğü ve Avrupa vergi mükelleflerinin korunması açısından ciddi kaygılar yarattığını belirterek, katkıların yalnızca insani amaçlarla kullanıldığından emin olunması gerektiğini söyledi. AB’nin, Handicap International, Norveç Mülteci Konseyi (NRC) ve International Medical Corps gibi bazı insani yardım kuruluşlarına bağışçı olduğunu da hatırlattı.

Geçtiğimiz mayıs ayında Haddad, Avrupa fonlarının ‘antisemitizmle bağlantılı ya da aşırılık yanlısı gruplara’ gitmemesi için Brüksel’den denetimlerin güçlendirilmesini talep etmişti.

Haddad, mektubunda Fransa’nın Avusturya ve Hollanda ile birlikte Avrupa düzeyinde, ‘AB fonlarından yararlananların Avrupa değerlerine bağlılığını güvence altına almayı’ amaçlayan öneriler sunduğunu hatırlattı.

Haddad, “Fransa, yapıları Hamas ağlarının bir tür müdahalesi altında kalmış olabilecek insani amaçlı kuruluşlara Avrupa fonu sağlamayı kabul edilemez bulmaktadır” dedi.

Haddad ayrıca, uluslararası kuruluşların insani hizmetlerini sürdürebilmek için ‘AB düzeyinde terör örgütü olarak tanımlanan bir yapının desteğini kabul etmek zorunda bırakılmaması gerektiğini’ vurgulayarak bu iddialara ilişkin ‘tam kapsamlı bir soruşturma’ yapılması çağrısında bulundu.

Fransa, şeffaflığın artırılması ve fonların kontrolü için yeni mekanizmalar oluşturulmasının yanı sıra, daha güçlü bir fon askıya alma sistemi de talep etti.

Haddad sözlerini, “Avrupa değerleri ve haklarına yönelik bu dış manipülasyonlar karşısında, AB’nin, kurumlarının ve operatörlerinin, ayrıca üye devletlerin teyakkuzunu iki katına çıkarması gerekir” diyerek tamamladı.


Russell Crowe, Gladyatör 2'ye ateş püskürdü

David Franzoni'nin hikayesinden beyazperdeye uyarlanan 5 Oscarlı Gladyatör'de Yeni Zelandalı yıldız Russell Crowe, Romalı general Maximus Decimus Meridius rolündeydi (DreamWorks Distribution)
David Franzoni'nin hikayesinden beyazperdeye uyarlanan 5 Oscarlı Gladyatör'de Yeni Zelandalı yıldız Russell Crowe, Romalı general Maximus Decimus Meridius rolündeydi (DreamWorks Distribution)
TT

Russell Crowe, Gladyatör 2'ye ateş püskürdü

David Franzoni'nin hikayesinden beyazperdeye uyarlanan 5 Oscarlı Gladyatör'de Yeni Zelandalı yıldız Russell Crowe, Romalı general Maximus Decimus Meridius rolündeydi (DreamWorks Distribution)
David Franzoni'nin hikayesinden beyazperdeye uyarlanan 5 Oscarlı Gladyatör'de Yeni Zelandalı yıldız Russell Crowe, Romalı general Maximus Decimus Meridius rolündeydi (DreamWorks Distribution)

Oscar ödüllü oyuncu Russell Crowe, Avustralya'nın popüler radyosu Triple J'e verdiği röportajda Gladyatör 2'nin (Gladiator 2) kendisini hayal kırıklığına uğrattığını açıkladı. 

Ridley Scott'ın 2024 tarihli projesinde yer almayan Crowe, ilk filmin başrolüydü ancak devam halkasından memnun kalmadığını ifade etti.

"Talihsiz bir örnek"

Crowe, "Yakın zamanda çıkan ve adını yüksek sesle söylememize gerek olmayan devam projesi, bence ilk filmin neden özel olduğunu ve işin mutfağındaki isimlerin bile bunun farkında olmadığını gösteren talihsiz bir örnek" dedi: 

Özel olan ihtişamı, gösterisi ya da aksiyonu değildi. Ahlaki çekirdeğiydi.

Gladyatör'de Maximus rolüyle En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını kazanan Crowe, ilk filmde karakterinin bu ahlaki merkezini korumakta kararlı olduğunu ve bunun sette yaratıcı çatışmalara yol açtığını anlattı; özellikle de Maximus'a seks sahneleri yazılmasına karşı çıktığını vurguladı.

"Bu nasıl bir yaklaşım?"

61 yaşındaki Crowe, "O sette her gün bir mücadele vardı. Karakterin ahlaki çekirdeğini korumak için günlük bir savaş" dedi: 

Maximus'a defalarca seks sahnesi eklemeyi önerdiler. Ama böyle yaptığınızda onun gücünü elinden alıyorsunuz. Hem eşiyle böyle derin bir bağı olduğunu söylüyorsunuz hem de başka bir kadınla birlikte olduğunu mu iddia ediyorsunuz? Bu nasıl bir yaklaşım? Bu delilik.

2000 yapımı Gladyatör'ün hikayesi, Maximus'un eşi ve çocuğunun öldürülmesi üzerine şekilleniyor ve karakteri intikam yoluna sokuyordu. Bu nedenle Crowe, Maximus'un başka kadınlarla ilişkisi olmasının mantıksız olduğunu zira eşine duyduğu bağlılığın filmin duygusal temelini oluşturduğunu vurguladı. 

Oysa Gladyatör 2, Maximus'un Connie Nielsen tarafından canlandırılan Lucilla'yla geçmişte bir ilişki yaşadığını ve bunun sonucunda Lucius adında bir oğlu olduğunu ortaya koyuyor. Crowe'a göre bu durum, ilk filmdeki ahlaki ilkeleri zedeliyor.

Gladyatör 2 öncesinde Crowe, ne Ridley Scott'ın ne de yapım ekibinden herhangi birinin kendisine danıştığını birçok kez söylemişti. 

Ünlü aktör, kendisine danışılmış olsaydı, Lucius'un Maximus'un oğlu olmasına itiraz edebileceğini ima etti. Maximus'un ilk filmin sonunda ölmesi nedeniyle Paul Mescal'ın da kendisiyle iletişime geçmesini beklemediğini belirtti. 

"Bu filmin benimle bir ilgisi yok"

Crowe, Karlovy Film Festivali'nde basına yaptığı açıklamada ise artık Gladyatör 2 sorularından bıktığını söylemişti.

"İçinde olmadığım bir film hakkında gelen soruların sıklığına bakınca bana para ödemeleri gerekiyor" diyen Crowe, sözlerini şöyle sürdürmüştü: 

Bu filmin benimle bir ilgisi yok. O dünyada ben öldüm. Artık toprağın altındayım. Ama hafif bir kıskançlık hissettiğimi de inkar etmiyorum çünkü gençliğimi ve o dönemin hayatımdaki anlamını hatırlatıyor.

Independent Türkçe, Variety, GamesRadar


Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
TT

Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)

Yapılan kapsamlı bir soruşturma, kanser riskini büyük ölçüde artıran gen mutasyonunu farkında olmadan taşıyan bir sperm bağışçısının, Avrupa genelinde en az 197 çocuğun babası olduğunu ortaya çıkardı.

Çocukların bir kısmı zaten hayatını kaybetti ve bu mutasyonu miras alanların sadece küçük bir yüzdesi kanserden kurtulabiliyor.

Sperm İngiltere'deki kliniklere satılmadı, ancak BBC, konu hakkında bilgilendirilen çok az sayıda İngiliz ailenin Danimarka'da kısırlık tedavisi görürken donörün spermini kullandığını doğruladı.

Danimarka'daki Avrupa sperm bankası, sperm satışından sorumlu kurum olarak, etkilenen ailelere "en derin taziyelerini" iletti ve spermlerin bazı ülkelerde çok sayıda çocuğun babası olmak için kullanıldığını kabul etti.

Soruşturma, Avrupa Yayın Birliği'nin araştırmacı gazetecilik ağı kapsamında BBC de dahil olmak üzere 14 kamu yayın kuruluşu tarafından yürütüldü.

Sperm, 2005 yılında öğrenciyken bağış yapması karşılığında para alan anonim bir adamdan geldi. Spermi daha sonra yaklaşık 17 yıl boyunca kadınlar tarafından kullanıldı.

BBC'ye göre, adam sağlıklıydı ve bağışçılar için gerekli tüm tarama testlerinden geçmişti. Ancak, doğumundan önce bazı hücrelerinin DNA'sında bir mutasyon meydana gelmiş ve hücrelerin kanserleşmesini önlemede hayati rol oynayan TP53 genine zarar vermişti.

Donörlerin çoğu tehlikeli TP53 genini taşımamaktadır, ancak spermlerinin %20'sine kadarında bu gen bulunmaktadır. Bununla birlikte, enfekte spermden doğan her çocuk, bu mutasyonu tüm hücrelerinde taşıyacaktır.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre Londra'daki Kanser Araştırma Enstitüsü'nde kanser genetiği uzmanı olan Profesör Claire Turnbull şunları söyledi: "Bu yıkıcı bir teşhis. Herhangi bir aile için son derece zor bir teşhis. Çünkü bu riski ömür boyu taşımak zorunda kalma yükünü omuzlarına yüklüyor ki. bu şüphesiz yıkıcıdır."

Tümörleri tespit etmek amacıyla vücut ve beyin için yıllık MR taramaları ve karın ultrasonları yapılmaktadır. Kadınlar genellikle kanser riskini azaltmak için memelerini aldırmayı tercih ederler.

Avrupa Sperm Bankası, "donörün kendisinin ve aile üyelerinin etkilenmediğini" ve bu tür bir mutasyonun "genetik testlerle önleyici olarak tespit edilemeyeceğini" belirtti. Ayrıca, spermde sorun keşfedilir keşfedilmez donörü "bloke ettiklerini" belirttiler.

Sperm bağışı sonucu kanser gelişen çocukları tedavi eden doktorlar, bu yıl Avrupa İnsan Genetiği Derneği konferansında endişelerini dile getirerek, o zamana kadar bilinen 67 vakadan 23'ünde genetik mutasyon tespit ettiklerini bildirdiler. Bu çocukların onuna zaten kanser teşhisi konmuştu.

Bilgi talepleri ve doktorlar ile hastalarla yapılan görüşmeler sonucunda, bağışçılardan doğan çocuk sayısının çok daha fazla olduğunu keşfettik.

Sayı en az 197 çocuk, ancak tüm ülkelerden veri henüz alınmadığı için bu nihai sayı olmayabilir. Ayrıca kaç çocuğun bu ciddi genetik mutasyonu miras aldığı da bilinmiyor.