Amazon Prime'ın yeni dizisi tarih yazıyor: 65 milyondan fazla kişi izledi

Dizinin yaratıcıları Geneva Robertson-Dworet ve Graham Wagner, aynı zamanda yönetici yapımcı olarak da görev yapıyor (Amazon Prime Video)
Dizinin yaratıcıları Geneva Robertson-Dworet ve Graham Wagner, aynı zamanda yönetici yapımcı olarak da görev yapıyor (Amazon Prime Video)
TT

Amazon Prime'ın yeni dizisi tarih yazıyor: 65 milyondan fazla kişi izledi

Dizinin yaratıcıları Geneva Robertson-Dworet ve Graham Wagner, aynı zamanda yönetici yapımcı olarak da görev yapıyor (Amazon Prime Video)
Dizinin yaratıcıları Geneva Robertson-Dworet ve Graham Wagner, aynı zamanda yönetici yapımcı olarak da görev yapıyor (Amazon Prime Video)

HBO'nun sevilen dizisi The Last of Us'ın başarısının ardından bir video oyunu uyarlaması daha adından sıkça söz ettiriyor. 

Amazon, yeni macerası Fallout'un Prime Video'daki tüm diziler arasında şimdiye kadarki en iyi ikinci başlangıcı yaptığını açıkladı.

Güç Yüzükleri'nden sonra en iyi başlangıç

Bir Prime Video temsilcisinin aktardığına göre, Fallout'u yayın servisindeki ilk 16 gününde 65 milyondan fazla kişi izledi. 

Amazon bu rakamın, 2022'de Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'nden (Lord of the Rings The Rings of Power) sonraki en iyi başlangıç olduğunu söyledi.

Açıklamada ayrıca Fallout'un bu süre zarfında Prime Video'nun dünya çapında en çok izlenenler listesinin zirvesinde yer aldığı ve 170 ülkede birden bir numarada olduğu belirtildi.

Fallout, özellikle Britanya, Fransa ve Brezilya'da çok sevildi.

Amazon ayrıca Fallout'un 18-34 yaş arası yetişkinler arasında şimdiye kadar en çok izlenen dizi olduğunu ve izleyicilerin yüzde 60'ının ABD dışında yaşadığını söylüyor. 

"Gözünüzü ayıramayacaksınız"

Dizi, eleştirmenler arasında da popüler olduğunu kanıtladı. Fallout, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da sinema ve televizyon yazarlarının yorumlarına göre 100 üzerinden 93 gibi kusursuza yakın bir puan almayı başardı.

Aramide Tinubu, Variety için kaleme aldığı eleştiride şöyle diyor: 

Tuhaf ama son derece eğlenceli olan Fallout daha önce gördüğünüz hiçbir şeye benzemiyor. Sırf bu nedenle bile gözünüzü ayıramayacaksınız.

Öte yandan Amazon, Fallout'un ikinci sezonuna onay verdi bile. 

Kıyametten 200 yıl sonra

Aynı adlı video oyunu serisine dayanan dizi, kıyametten 200 yıl sonra geçiyor. 

8 bölümden oluşan dizinin konusu, Amazon tarafından şöyle özetleniyor:

Lüks nükleer sığınakların edepli sakinleri, kendilerini yüzeyde bekleyen inanılmaz karmaşık, epey tuhaf ve çok vahşi dünyaya adım atmak zorunda kalıyor. Gelmiş geçmiş en büyük video oyunlarından birine dayanan Fallout, yokluklar dünyasında bir şeylere sahip olma mücadelesini anlatıyor.

Başroldeki Ella Purnell dizide Aaron Moten, Kyle MacLachlan, Walton Goggins, Moisés Arias, Sarita Choudhury, Michael Emerson, Leslie Uggams, Frances Turner, Dave Register, Zach Cherry, Johnny Pemberton, Rodrigo Luzzi, Annabel O'Hagan ve Xelia Mendes-Jones'la birlikte rol alıyor. 

Independent Türkçe, Variety, IndieWire



Suudi Arabistan Veliaht Prensi, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı’nın sağlığı konusunda herkese güvence verdi

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, Bakanlar Kurulu oturumuna başkanlık ediyor. (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, Bakanlar Kurulu oturumuna başkanlık ediyor. (SPA)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı’nın sağlığı konusunda herkese güvence verdi

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, Bakanlar Kurulu oturumuna başkanlık ediyor. (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, Bakanlar Kurulu oturumuna başkanlık ediyor. (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, bugün (Salı) İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz'in sağlığı konusunda herkese güvence verdi. İki Kutsal Caminin Hizmetkârı’nın sağlığını soran herkese teşekkürlerini ifade eden Veliaht Prens, Yüce Allah'a Kral Selman’a acil şifalar vermesi, sağlık ve esenlik içinde yaşaması için dua etti.

Cidde'deki Bakanlar Kurulu oturumuna başkanlık eden Veliaht Prens, Bahreyn'de düzenlenen Arap Birliği Konseyi'nin zirve düzeyindeki 33’üncü olağan oturumuna katılımının sonuçları ve Suudi Arabistan’ın 32’nci Zirve dönem başkanlığı sırasında Arap meselelerine, ortak eylem geliştirmeye, bölgesel güvenliği güçlendirmeye ve Arap ülkeleri ile halklarının çıkarlarını savunmaya verdiği büyük önem hakkında Bakanlar Kurulu’na bilgi verdi.

Oturumun ardından Suudi Arabistan Enformasyon Bakanı Selman ed-Dusari, Bakanlar Kurulu'nun özellikle bölgesel ve uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi ve kardeş ve dost ülkelerle ikili ve çok taraflı çalışmaların çeşitli düzey ve alanlarda daha geniş ufuklara taşınması bağlamında ülkenin son birkaç gündeki çalışmalarını ele aldığını söyledi.

Bu bağlamda Bakanlar Kurulu, Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen Net-Sıfır Üreticiler Forumu'nun (Net-Zero Producers Forum) ikinci bakanlar toplantısının sonuçlarını, küresel düzeydeki önemli ve öncü rolünün ve iklim değişikliği sorunlarının ele alınması ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik devam eden çabalarının bir parçası olarak memnuniyetle karşıladı.

Bakanlar Kurulu, Riyad'da düzenlenen Yolsuzlukla Mücadele Organları ve Mali Soruşturma Birimleri Arap Forumu tarafından yayınlanan tavsiyeleri not ederek, Suudi Arabistan’ın kara para aklama, terörizmin finansmanı ve yolsuzluk suçlarıyla her düzeyde mücadele alanında uluslararası iş birliğini güçlendirmeye yönelik ilgisini vurguladı.

xsd vfb
Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu oturumundan (SPA)

Bakanlar Kurulu, Suudi Arabistan’ın Arap Birliği Eğitim, Kültür ve Bilim Örgütü (ALECSO) Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üst üste üçüncü kez kazanmasının, örgütün alan ve programlarının geliştirilmesi, hedeflerine ulaşılması ve Arap dünyasındaki etkisinin en üst düzeye çıkarılmasındaki önemli rolünün bir teyidi olduğunu bildirdi.

Veliaht Prens yerel meselelerle ilgili olarak, ülkenin doğusuna yaptığı ziyaretin, liderliğin çeşitli bölgelerdeki vatandaşlarla bir araya gelme ve Suudi Arabistan’ın tüm şehirlerinde gerçekleştirilmekte olan kalkınma projelerini kontrol etme isteğinin bir parçası olduğunu vurguladı.

Suudi öğrencilerin ISF 2024 ve ITEX 2024 uluslararası yarışmalarında elde ettikleri başarıları ve ödülleri takdir eden Bakanlar Kurulu, söz konusu başarıların, devletin insan yetiştirmek ve küresel düzeyde rekabet edebilmeyi sağlamak amacıyla eğitim sektörüne verdiği büyük ve sürekli desteği yansıttığını belirtti.

Bakanlar Kurulu toplantısında, Şura Konseyi ile Ekonomi ve Kalkınma İşleri Konseyi, Siyasi ve Güvenlik İşleri Konseyi, Bakanlar Kurulu Genel Komitesi ve Bakanlar Kurulu Uzmanlar Konseyi tarafından ortaklaşa çalışılan konular da dahil olmak üzere gündemdeki konular gözden geçirildi.

Bakanlar Kurulu, Enerji Bakanı veya yardımcısına Suudi Arabistan hükümeti ile Pakistan hükümeti arasında enerji alanında iş birliğine yönelik taslak mutabakat zaptını Pakistan tarafıyla görüşmek ve imzalamak üzere yetki verilmesi de dâhil olmak üzere bir dizi karar aldı. Ayrıca, Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı ile Katar İçişleri Bakanlığı arasında bilim, eğitim ve araştırma faaliyetleri alanında bir mutabakat zaptı taslağını Katar tarafıyla görüşmek ve imzalamak üzere İçişleri Bakanı’na yetki verildi.

Diğer yandan Suudi Arabistan Çevre, Su ve Tarım Bakanlığı ile Tacikistan Hükümeti Çevre Koruma Komitesi arasında çevre koruma alanında iş birliğine yönelik taslak mutabakat zaptını Tacik tarafıyla görüşmek ve imzalamak üzere Çevre, Su ve Tarım Bakanı’na yetki verildi. Suudi Arabistan, özellikle su kuşlarının yaşam alanları olarak uluslararası öneme sahip sulak alanlara ilişkin bir sözleşmeye katılmayı kabul etti.

Bakanlar Kurulu, Suudi Arabistan Ulaştırma ve Lojistik Hizmetler Bakanlığı ile Cibuti Altyapı ve Teçhizat Bakanlığı arasındaki lojistik hizmetleri iş birliğine yönelik bir mutabakat zaptını onayladı. Diğer yandan Ulaştırma ve Lojistik Hizmetler Bakanı, Suudi Arabistan Sivil Havacılık Genel Otoritesi Başkanı’na Suudi Arabistan hükümeti ile Kosta Rika hükümeti arasında hava taşımacılığı hizmetleri alanında bir taslak anlaşma imzalaması için yetki verildi.

Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu, Suudi Posta Kurumu ile diğer ülkelerdeki muadilleri arasında posta alanında iş birliği mutabakatı için gösterge niteliğindeki bir modeli onayladı. Bakanlar Kurulu ayrıca, Posta Kurumu ile diğer ülkelerdeki muadilleri arasında posta alanında bir iş birliği mutabakatı taslağı ile ilgili olarak kurumun diğer ülkelerdeki muadilleriyle görüşmek üzere Ulaştırma ve Lojistik Hizmetler Bakanı’nın Suudi Posta Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı'na verdiği yetkiyi onayladı.

Bakanlar Kurulu, Suudi Arabistan Devlet Güvenlik Başkanlığı ile Pakistan Askeri İstihbarat Servisi arasında terör suçları ve finansmanıyla mücadele alanında bir iş birliği anlaşmasını onayladı. Ayrıca Southern Methodist Üniversitesi ile Suudi Arabistan makamları, araştırma ve eğitim alanında bir mutabakat zaptı taslağını imzalamak üzere görüşecek.

dctynm
Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu, Suudi öğrencilerin ISF 2024 ve ITEX 2024 uluslararası yarışmalarındaki başarılarını takdir etti. (SPA)

Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu, Kral Faysal Üniversitesi ile Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) arasındaki mutabakat zaptının taslağını görüşmek ve imzalamak üzere Kral Faysal Üniversitesi Rektörü’ne veya temsilcisine yetki verdi.

Bakanlar Kurulu, Mühendis Samir el-Muheyd, Mühendis Velid Ebu Halis, Mühendis İhsan Ebu Gazale ve Mahmud Camcum’un Ulusal Endüstriyel Kalkınma Merkezi’ne yönetim kurulu üyesi olarak atanması kararı aldı. Bu kişiler aynı zamanda merkezin çalışmalarıyla ilgili alanlarda bilgi sahibi, uzman ve deneyimli kişiler olarak öne çıkıyor.

Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu; Enformasyon Bakanlığı, El-Ula Valiliği Kraliyet Komisyonu, Genel Eğlence Kurumu, Kral Faysal Uzman Hastanesi ve Araştırma Merkezi ve Bölge Bazlı Toplumsal Kalkınma Ulusal Programı'nın yıllık raporları da dahil olmak üzere gündemindeki bir dizi genel konuyu gözden geçirdi. Bakanlar Kurulu, bu konularla ilgili gerekli tedbirleri aldı.


Netanyahu hakkındaki yakalama kararı başvurusu Avrupa'yı böldü

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, UCM'nin adımını "Yahudi düşmanlığı" diye niteledi (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, UCM'nin adımını "Yahudi düşmanlığı" diye niteledi (Reuters)
TT

Netanyahu hakkındaki yakalama kararı başvurusu Avrupa'yı böldü

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, UCM'nin adımını "Yahudi düşmanlığı" diye niteledi (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, UCM'nin adımını "Yahudi düşmanlığı" diye niteledi (Reuters)

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında yakalama kararı başvurusu yapması, Avrupa ülkeleri arasında ihtilaf yarattı. 

UCM Başsavcısı Kerim Han, dün yaptığı açıklamada Netanyahu ve Gallant hakkında yakalama kararı başvurusunda bulunduğunu bildirmişti.

Buna ek olarak Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar ve Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları'nın lideri Muhammed ed-Dayf hakkında da başvuruda bulunulduğu aktarılmıştı. 

Fransa Dışişleri Bakanlığı'ndan dün yapılan açıklamada, UCM'nin başvurusunun Tel Aviv yönetimine "aylardır yapılan uyarıların ardından geldiğine" dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi:

İsrail'e uluslararası insan hukukuna uyması gerektiğine, özellikle Gazze Şeridi'ndeki sivil kayıpların kabul edilemez olduğuna ve insani yardıma erişimin yetersiz kaldığına dair aylardır uyarıda bulunuduk. Fransa, UCM'nin bağımsızlığını ve suçların cezasız kalmamasını her durumda destekliyor.

Avrupa Birliği'nde (AB) Fransa'nın yanı sıra Slovenya ve Belçika'dan da UCM talebine destek geldi. 

Slovenya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada "7 Ekim 2023'ten itibaren İsrail ve Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar, faillerine bakılmaksızın bağımsız ve tarafsız şekilde yargılanmalıdır" ifadelerine yer verildi. 

Belçika Dışişleri Bakanı Hadja Lahbib de Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, UCM'nin hamlesine destek vererek "Gazze'de işlenen suçlar, failleri kim olursa olsun en üst düzeyde kovuşturmaya tabi tutulmalıdır" diye yazdı. 

Diğer AB ülkeleriyse UCM'nin yakalama kararı başvurusunun doğru olmadığını savundu. 

Almanya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Hamas liderleriyle Netanyahu ve Gallant hakkında eş zamanlı başvuru yapılmasının "yanlış bir denklem" olduğu savunuldu. 

Açıklamada, UCM'nin bağımsızlığına ve diğer tüm uluslararası mahkemelerde olduğu gibi usule ilişkin prosedürlerine saygı duyulduğu belirtilirken, İsrail hükümetinin halkını koruma ve savunma görevi bulunduğu vurgulandı. 

Çekya Başbakanı Petr Fiala da benzer bir duruma dikkat çekerek açıklamasında şu ifadelere yer verdi: 

UCM Başsavcısı'nın demokratik yollarla seçilmiş bir hükümetin temsilcileriyle İslamcı bir terör örgütünün liderleri hakkında tutuklama emri çıkarma önerisi dehşet vericidir ve kesinlikle kabul edilemez.

Avusturya Başbakanı Karl Nehammer de UCM'yi eleştirerek "İsrail devletini ortadan kaldırmak isteyen terör örgütü Hamas'ın lideriyle, bu devletin demokratik yollarla seçilmiş temsilcilerinin aynı başvuruda anılması anlaşılmaz bir durum" dedi. 

UCM'nin hamlesine AB'nin yanı sıra Birleşik Krallık ve ABD'den de tepki geldi. 

BK Başbakanı Rishi Sunak, UCM'nin attığı adımın "çatışmalara ara verilmesine, rehinelerin kurtarılmasına ya da insani yardımların ulaştırılmasına yönelik ilerleme sağlamayacağını" öne sürdü. 

ABD Başkanı Joe Biden ise UCM'nin yakalama kararı başvurusunu "utanç verici" diye niteledi. Biden, İsrail'in Gazze'de yürüttüğü askeri operasyonlarda soykırım yapılmadığını savunurken, Tel Aviv yönetimiyle Hamas'ın bir tutulamayacağını da sözlerine ekledi.

Süreç nasıl işleyecek?

UCM tarafından Netanyahu ve Gallant'a yöneltilen suçlar arasında kasten öldürme, sivil nüfusa karşı kasıtlı saldırılar düzenleme, açlıktan kaynaklanan ölümler de dahil insanlığa karşı suç teşkil eden imha ve cinayet gibi ihlaller yer alıyor. 

Hamas'a yöneltilen suçlar arasındaysa insanlığa karşı suçlar, savaş suçları, rehin alma, işkence ve cinsel şiddet eylemleri var.

Han'ın yakalama başvurusu talebi, UCM'nin ön yargılama birimi tarafından değerlendirilecek. 

ABD'deki Northeastern Üniversitesi'nden Zinaida Miller, Amerikan gazetecilik kuruşu Politico'ya, talebin büyük ihtimalle kabul edileceğini söyledi. Uluslararası hukuk uzmanı, "Savcı şu ana kadar tespit ettiklerinden emin olmasa bu aşamada arama emri için başvurmazdı" dedi. 

Diğer yandan UCM'nin talebinde, Hollywood yıldızı George Clooney'nin eşi Amal Clooney'nin önemli rol oynadığı aktarıldı. Han, dünkü açıklamasında yakalama kararı başvurusunun hazırlanması sürecinde kendisiyle çalışan 6 hukuk uzmanının arasında, insan hakları avukatı Clooney'nin de yer aldığını belirtti.
Independent Türkçe, Politico, New York Times, CNN


İsrailli sağlık çalışanları, Filistinlilere uygulanan "rutin işkenceyi" anlattı

İsrail ordusu, sağlık çalışanlarının işkence iddialarını reddetti (AFP)
İsrail ordusu, sağlık çalışanlarının işkence iddialarını reddetti (AFP)
TT

İsrailli sağlık çalışanları, Filistinlilere uygulanan "rutin işkenceyi" anlattı

İsrail ordusu, sağlık çalışanlarının işkence iddialarını reddetti (AFP)
İsrail ordusu, sağlık çalışanlarının işkence iddialarını reddetti (AFP)

İsrailli sağlık çalışanları, Gazze'de gözaltına alınıp tedaviye gönderilen Filistinlilere hastanede işkence edildiğini anlattı.

Kimliklerinin paylaşılmasını istemeyen sağlık çalışanları, Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC'ye, tedaviye gönderilen Filistinlilerin hastane yataklarına kelepçelendiğini, gözlerinin bağlandığını ve çıplak bırakıldığını söyledi. 

İddiaların odağındaki sağlık kuruluşu, İsrail'in güneyindeki Sde Teiman askeri sahra hastanesi.

Haberde, sahra hastanesinin 7 Ekim saldırılarının ardından İsrail Sağlık Bakanlığı tarafından kurulduğu belirtildi. Hastanede özellikle Gazzeli tutukluların tedavilerinin yapıldığı ifade edildi. 

İsrail ordusunun yakaladığı kişileri bu hastanede sorguya çektiği, Hamas'la bağlantısı tespit edilenlerin gözaltı merkezlerine gönderildiği, diğerlerininse serbest bırakıldığı bildirildi.

Burada çalışanlar, bazı Filistinli hastalara tuvalete gitmelere izin verilmediğini, bunun yerine onlara bez giydirildiğini söyledi. Ayrıca Gazzelilerin hastane yataklarına kelepçelendiği de belirtildi.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, kelepçeleme uygulamasının "sadece güvenlik riski taşıyan durumlarda gerçekleştirildiği" savunuldu. 

Ordunun açıklamasında, zorla bez giydirme iddialarına ilişkinse "Bu sadece, tedavisi nedeniyle hareketi kısıtlanan tutuklulara uygulanıyor" dendi. 

Hastane doktorlarından biri, uzun süre yatağa kelepçelenmenin "ciddi ağrılara ve acıya" sebep olacağını belirterek uygulamaları "işkence" diye niteledi. 

Sahra hastanesindeki doktorlardan biri, geçen ay İsrail yönetimine gönderdiği mektupta, yatağa bağlı kalmaktan ötürü oluşan yaralar nedeniyle bazı hastaların bacaklarının ampute edildiğini ve bunun artık "rutin bir işleme döndüğünü" söylemişti.

BBC, kimliği paylaşılmayan doktorun iddialarının bağımsız olarak doğrulanamadığını aktardı. 

Hastanenin anestezi uzmanlarından Yoel Donchin, şunları söyledi: 

Orada çalışmak hiç hoş değil. Yatakta kelepçeli birini tedavi etmenin etik kurallara aykırı olduğunu biliyorum. Ama alternatifi nedir? Ölmelerine izin vermek daha mı iyi? Hiç sanmıyorum.

Başka bir doktor, 7 Ekim saldırılarından kısa süre sonra hastaneye getirilen bazı Gazzelilere neredeyse hiç ağrı kesici verilmeden tedavi uygulandığını belirtti. 

İsrail ordusu tarafından Han Yunus'ta yakalanıp sahra hastanesine gönderildiğini söyleyen Filistinli taksi şoförü Sufiyan Ebu Salih, askerlerin yolculuk sırasında sürekli yaralı bacağına vurduğunu savundu.

Sde Teiman'da iki kez ameliyata girdiğini fakat bunların sonuç vermediğini belirten 43 yaşındaki Salih, daha sonra İsrail'deki bir devlet hastanesine gönderildiğini ve burada sol bacağının ampute edildiğini belirtti.

İsrail ordusu, kötü muamele iddialarını reddederek askeri hastanedeki tutuklulara "uygun ve dikkatli şekilde davranıldığını" öne sürdü. 

Anestezi uzmanı Donchin, Sde Teiman'daki durumun içler acısı olduğunu belirterek "Hastane kapandığında kutlama yapacağız" dedi.

Independent Türkçe, BBC, Haaretz


Servetini yatırmıştı: Eleştirmenler filme demediğini bırakmadı

Horizon'ın oyuncu kadrosunda Sienna Miller, Sam Worthington, Giovanni Ribisi, Jena Malone, Abbey Lee, Michael Rooker, Danny Huston ve Luke Wilson gibi isimler yer alıyor (Warner Bros)
Horizon'ın oyuncu kadrosunda Sienna Miller, Sam Worthington, Giovanni Ribisi, Jena Malone, Abbey Lee, Michael Rooker, Danny Huston ve Luke Wilson gibi isimler yer alıyor (Warner Bros)
TT

Servetini yatırmıştı: Eleştirmenler filme demediğini bırakmadı

Horizon'ın oyuncu kadrosunda Sienna Miller, Sam Worthington, Giovanni Ribisi, Jena Malone, Abbey Lee, Michael Rooker, Danny Huston ve Luke Wilson gibi isimler yer alıyor (Warner Bros)
Horizon'ın oyuncu kadrosunda Sienna Miller, Sam Worthington, Giovanni Ribisi, Jena Malone, Abbey Lee, Michael Rooker, Danny Huston ve Luke Wilson gibi isimler yer alıyor (Warner Bros)

Kevin Costner'ın yeni western destanı Horizon: An American Saga — Chapter 1, Cannes'da 10 dakika ayakta alkışlanmış olabilir ancak eleştirmenler gösterimden çıkıp otel odalarına döndüklerinde film için pek de olumlu konuşmadı. 

Costner, yaklaşık 100 milyon dolar bütçeli filmin maliyetine destek olmak için risk alarak kendi çiftliğini ipotek ettirdi. 

20 değil 38 milyon dolar

Coster'ın Horizon için 20 milyon dolar harcadığı iddia edilmişti ancak 69 yaşındaki aktör, western'in kendisine olan maliyetinin bundan çok daha fazla olduğunu söyledi.

Costner, "Bu filmde kendi paramdan 20 milyon dolar harcadığımı söylediklerini biliyorum" dedi: 

Bu doğru değil. Filmde şu anda yaklaşık 38 milyon dolarım var. Gerçek bu. Gerçek rakam bu.

Costner, Horizon: An American Saga'yı henüz adını açıklamadığı iki yatırımcıyla birlikte finanse etti. 

Western destanı, ikisi arka arkaya çekilen 4 filmi kapsıyor. Serinin ilk bölümü üç saat sürüyor. 

Birinci bölüm, pek çok karakteri izleyiciye tanıtırken gelecek bölümlerde yaşanacak olaylara da zemin hazırlıyor.

İç Savaş sonrası western hikayesi için şu ana kadar fazla yorum yapılmadı ancak ilk eleştirilerden bazıları epey sert. 

En yaygın şikayet, Horizon'ın sinema filminden çok yeni bir televizyon dizisine benzediği yönünde.

Film 4 ana hikaye arasında gezindiği için son derece karmakarışık olduğu yorumları da yapılıyor.

"Kaba kurgu gibi"

Bazıları filmi, Francis Ford Coppola'nın Megalopolis'iyle karşılaştırıyor. Megapolis de festivalde eleştirmenlerin tepkisini çeken bir başka tutku projesi olmuştu.

Hollywood Reporter, Costner'ın filmi için "beceriksizce bir gayret" yorumunu yaparak ekledi: 

Elden geçirilerek filme dönüştürülmüş bir mini dizi gibi duruyor ancak herhangi bir format için hazır olmaktan çok aceleci bir kaba kurgu gibi. Dörtlü filmin bu ilk bölümü, hiçbir yere varmayan gereksiz sahneler ve karakterlerle dolu ve dağınık olay örgüsünü birbirine bağlamak çok uzun sürüyor.

"Cannes'ın en büyük fiyaskosu"

Vanity Fair, filmi "Kurtlarla Dans'tan (Dances with Wolves) çok Su Dünyası'na (Waterworld) benzeterek şöyle dedi:

Soluk renklerle (ve soluk performanslarla) işlenmiş klişe olay örgülerinden oluşan Horizon, bu yıl Cannes'daki en büyük Amerikan fiyaskosu olarak Megalopolis'e rakip olabilir.

IndieWire ise filmi "yüzyılın en sıkıcı sinematik gösteriş projesi" diye nitelendirdi.

Guardian, "Kevin Costner'ın yakışıklı görünümlü ama tuhaf bir şekilde kayıtsız yeni western filmi, üç saatlik bir sürenin ardından tatmin edici bir hikâye anlatma konusunda pek başarılı olamıyor" diye yazdı.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Variety, IndieWire, Vanity Fair, Guardian


Salman Rüşdi: Şu anda Filistin devleti kurulursa Taliban gibi olur

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Salman Rüşdi: Şu anda Filistin devleti kurulursa Taliban gibi olur

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Sör Salman Rüşdi, yeni bir Filistin devletinin "şu anda" kurulması halinde bunun "Taliban benzeri bir devlet" yaratmak anlamına geleceğini savundu.

Geceyarısı Çocukları (Midnight’s Children) kitabının Hindistan doğumlu ve Britanya'yla ABD pasaportlarına sahip 76 yaşındaki yazarı, "Hayatımın büyük bölümünde, muhtemelen 1980'lerden beri Filistin devletinin kurulmasını savundum. Şu anda bir Filistin devleti olsaydı, Hamas tarafından yönetilirdi ve bu da onu Taliban benzeri bir devlet haline getirirdi. İran'ın uydu devleti olurdu" dedi.

Alman yayın kuruluşu RBB'nin Places and Words podcast'inde konuşan Rüşdi şöyle devam etti:

Batı solunun ilerici hareketlerinin oluşturmak istediği şey bu mu? Ortadoğu'da, İsrail'in hemen yanı başında bir başka Taliban, bir başka Ayetullah benzeri devlet mi istiyorlar?

Yazar sözlerine şöyle devam etti:

Gerçek şu ki, bence şu anda herkes Gazze'de yaşananlardan, ölen masum kişi sayısından dolayı üzüntü duymalı. Bazı protestolarda Hamas'tan da bahsedilmesini isterdim. Çünkü işin başlangıç noktası bu ve Hamas bir terör örgütü. Genç, ilerici öğrenci siyasetinin faşist bir terör örgütüne bir şekilde destek vermesi çok tuhaf.

Ağustos 2022'de New York'taki Chautauqua Enstitüsü'nde sahnede defalarca bıçaklandıktan sonra ölümden kıl payı kurtulan ancak sağ gözündeki görme yetisini kaybedip hayatını değiştiren başka yaralar da alan yazar daha sonra öğretim üyesi olduğu New York Üniversitesi'ndeki "öğrenci ayaklanması" hakkında konuştu. 

Rüşdi, "Çok fazla derin düşünce olmadığını hissediyorum" dedi.

Gazze'deki ölümlere duygusal bir tepki var ve bu kesinlikle doğru. Ancak bu tepki antisemitizme ve bazen de Hamas'ı doğrudan desteklemeye kayarsa, o zaman bu çok sorunlu bir hal alır.

Rüşdi, bıçaklı saldırıdan sonraki iyileşme sürecini anlattığı anı kitabı Knife (Bıçak) hakkında konuşmak üzere podcast programına katıldı.

Saldırı, Rüşdi'nin Şeytan Ayetleri (The Satanic Verses) adlı romanını dine aykırı bulan dönemin İran lideri Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin ölüm fetvası vermesinden 33 yıl sonra gerçekleşmişti. 

Önceki haftalarda Rüşdi, saldırıyla ilgili yeni bir BBC belgeseli için kendisini bıçaklayan kişinin dijital bir versiyonuyla konuştuğunu açıklamıştı. 

BBC2'de yayımlanan Through A Glass Darkly adlı programda Rüşdi, şu anda kendisine cinayet girişiminde bulunması nedeniyle tutuklu saldırgan Hadi Matar'la yapay zeka tarafından tasarlanan bir konuşma gerçekleştiriyor. 
Independent Türkçe


400 dolarlık ananas yok satıyor

Tam fiyatı 395 dolar 99 sent (Fresh Del Monte)
Tam fiyatı 395 dolar 99 sent (Fresh Del Monte)
TT

400 dolarlık ananas yok satıyor

Tam fiyatı 395 dolar 99 sent (Fresh Del Monte)
Tam fiyatı 395 dolar 99 sent (Fresh Del Monte)

Bir şirketin üretip Rubyglow (Yakut parıltısı) adını koyduğu ananaslar bu ay ABD'de satışa sunulduğunda 400 dolara yaklaşan fiyatıyla pek çok kişiyi şaşırtmıştı. Daha da ilginci, bu meyvelerin yok satması. 

Melezleme yöntemiyle sıradışı rengini alan meyve, onu satan şirket için prestij göstergesi oldu. Güney Kaliforniya'daki lüks manav Melissa's Produce, "Bu sıradışı meyveyi yalnızca biz sattığımız için gururluyuz" diyor. 

Şirketin halkla ilişkiler müdürü Robert Schueller, ellerindeki ananasların çoğunu Las Vegas ve Kaliforniya'daki lüks restoranlara sattıklarını açıkladı. 

Sosyal medyada nüfuz sahibi olan şeflerden Bo Corley, Rubyglowları kesinlikle çok güzel bulduğunu söylerken o parayı hak etmediklerini de bildirdi. Farkınıysa şöyle anlattı:

Çok fazla ananas yiyince ağızda oluşan acılık bunda yok.

Corley'den konu hakkında görüş alan CNN de 400 dolarla çok lüks bir restoranda yemek yenebileceğini hatırlattı. Amerikan kanalı, pek çok Amerikalı işsizlik ve enflasyonla boğuşurken böylesine pahalı bir meyvenin satılmasının şaşırtıcı olduğunu da bildirdi. 

15 yıldır geliştirilen bu ananaslar, Kosta Rika'da yetiştiriliyor. Şirket, bir meyvenin büyümesinin yaklaşık iki yıl sürdüğünü belirtiyor. Bu yıl yalnızca birkaç bin adet Rubyglow ananasının piyasaya sürülmesi bekleniyor.

ABD'de satışa sunulan meyve, ilk olarak yıl başında Çin'de piyasaya sürülmüştü. 

Şirket 2020'de de Pinkglow (pembe parıltı) ananaslarını satışa sunmuştu. 50 dolara piyasaya sürülen meyve, artık 8 ila 29 dolara alınabiliyor. Anneler Günü gibi özel anlarda hediye olarak veriliyor.

Son yıllarda üretilen lüks meyveler yeni bir pazarı büyütüyor. Elma, mandalina ve çilek gibi meyveler melezlenerek herkesin alamayacağı fiyatlarla satılıyor. 

Independent Türkçe, CNN, USA Today

 


Reisi'nin cenaze töreni Tebriz'de başladı

 İran'ın merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Tebriz'de düzenlenen cenaze töreninden (Reuters)
İran'ın merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Tebriz'de düzenlenen cenaze töreninden (Reuters)
TT

Reisi'nin cenaze töreni Tebriz'de başladı

 İran'ın merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Tebriz'de düzenlenen cenaze töreninden (Reuters)
İran'ın merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Tebriz'de düzenlenen cenaze töreninden (Reuters)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin cenaze töreni, Pazar günü dağlık bir bölgede meydana gelen helikopter kazasında hayatını kaybettiği kuzeybatıdaki Doğu Azerbaycan eyaletinin merkezi olan Tebriz kentinde bugün (salı) başladı.

AFP tarafından yayınlanan fotoğraflara göre, yas tutan kalabalıklar şehrin ana meydanına akın ederek bayraklar salladı ve 63 yaşındaki cumhurbaşkanı ile kazanın diğer yedi kurbanının fotoğraflarını taşıdı.

sxcdfv
Tebriz'in ana meydanında toplanan kalabalıklar (AFP)

İran bayrağına sarılı sekiz tabut kalabalığın arasından bir kamyonla taşındı.

cdfv

İran Dini Lideri Ali Hamaney, İran'da beş günlük yas ilan etti. Cenaze töreninin ardından Reisi'nin naaşı bugün ilerleyen saatlerde İran'ın orta kesimlerindeki Kum kentine nakledilecek ve yarın (Çarşamba) başkentte düzenlenecek görkemli bir tören öncesinde Hamaney'in bu akşam dua edeceği Tahran'a hareket edecek.

csdfvgb
İran bayrağına sarılı sekiz tabut, kalabalığın ortasında bir kamyonla taşındı. (Reuters)

Reisi'nin naaşı daha sonra ülkenin doğusundaki Güney Horasan eyaletinin merkezi olan Bircend şehrine nakledilecek.

Perşembe akşamı da memleketi olan Horasan eyaletinin merkezi Meşhed'de toprağa verilecek.

Törende konuşan İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, “İran halkı her felaketi ulusunu yeni zaferlere yükseltmek için bir merdivene dönüştüreceğini göstermiştir” diyerek kurbanları saygıyla andı.

dıöo

Vahidi, “Bizler, bu aziz ve çalışkan cumhurbaşkanına hizmet etme onurunu yaşayan hükümet mensupları olarak, aziz milletimize ve liderimize bu yolda ilerleme sözü veriyoruz” dedi.

Kazayla ilgili soruşturma

2021'de göreve gelen Reisi, Azerbaycanlı mevkidaşı İlham Aliyev'in de katıldığı Azerbaycan sınırındaki bir barajın açılış törenine katılan İran heyetine başkanlık ediyordu. Heyetle irtibat, Pazar günü öğleden sonra Tebriz'e giderlerken kesildi.

Özel gece ve termal görüş kameralarıyla donatılmış Türk ekiplerinin yardımıyla onlarca İranlı kurtarma ekibinin katıldığı çalışmalar netice verdi. Zorlu hava koşullarındaki uzun ve çetin bir arama operasyonunun ardından helikopterin enkazı dün sabah (pazartesi) erken saatlerde engebeli bir ormanlık alandaki bir dağın yamacında bulundu. İran hükümeti kısa bir süre sonra Reisi ve beraberindekilerin öldüğünü açıkladı.

fdvbg
İranlı kurtarma görevlileri kurbanların cesetlerini taşıyor. (EPA)

Heyette Reisi, Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmamı Ali el-Haşim ve Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi Malik Rahmeti yer alıyordu.

İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri dün, helikopter kazasının nedeninin araştırılması emrini verdi.

Şarku’l Avsat’ın İranlı Öğrenciler Haber Ajansı’ndan (ISNA) aktardığına göre Bakıri, ‘üst düzey bir komiteye cumhurbaşkanının helikopterinin düşme nedenine ilişkin soruşturma açılması’ emrini verdi.

Reisi'nin ölümünün açıklanmasının ardından ABD'den Avrupa Birliği (AB) ve Fransa'ya kadar pek çok uluslararası ve bölgesel taraf Tahran'a taziyelerini sundu.

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri Reisi ve Abdullahiyan için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.

Kritik bir bölgesel dönemde endişeler

Reisi'nin ölümünün, İsrail ile Tahran'ın müttefiki Hamas arasında Gazze Şeridi'nde yaşanan savaş nedeniyle kritik bir bölgesel dönemde İran'da siyasi istikrarsızlık dönemini tetiklemesinden korkuluyor.

Ancak Hamaney, Reisi'nin helikopterinin düştüğü haberinin ardından yaptığı açıklamada, “Sevgili halkımız müsterih olsun, ülkenin işlerinin idaresi aksamayacak” ifadesini kullandı.

dfvrbgt
İranlılar, cumhurbaşkanının ölümünün yasını tutmak için Tahran'ın merkezindeki Veli-yi Asr Meydanı'nda toplandı. (AFP)

İran'ın otuz yılı aşkın süredir lideri olan ve ülkenin üst düzey politikalarının nihai belirleyicisi konumundaki Hamaney, cumhurbaşkanlığı görevini geçici olarak Muhammed Muhbir'e verdi.

Anayasaya göre cumhurbaşkanının ölümü halinde birinci yardımcısı cumhurbaşkanının görevlerini üstlenir ve ölümünden sonraki 50 gün içinde yeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması için yasama ve yargı organlarının başkanlarıyla iş birliği içinde çalışır.

İran Devlet televizyonu dün, seçimlerin 28 Haziran'da yapılacağını bildirdi.

Nükleer Baş Müzakereci ve Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bakıri Kani, Abdullahiyan'ın yerine Dışişleri Bakan Vekili olarak atandı.

Reisi, 2021'de rekor bir çekimser oy oranına sahne olan ve ciddi adayların yarış dışı bırakıldığı seçimi kazanarak cumhurbaşkanlığı görevini üstlendi.


Esma Esed'in kanserle yolculuğu bitmedi... ‘lösemi’ teşhisi konuldu

Esma Esed (Reuters)
Esma Esed (Reuters)
TT

Esma Esed'in kanserle yolculuğu bitmedi... ‘lösemi’ teşhisi konuldu

Esma Esed (Reuters)
Esma Esed (Reuters)

Suriye'nin First Lady'si Esma Esed'in kanserle olan yolculuğu sona ermiş gibi görünüyor.

Suriye Devlet Başkanlığı bugün (Salı) Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in eşi Esma Esed'e lösemi teşhisi konulduğunu açıkladı.

Devlet Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Klinik semptom ve bulguların ortaya çıkmasının ardından bir dizi tıbbi muayene ve test sonucunda First Lady Esma Esed'e lösemi teşhisi konuldu. First Lady, uygun sosyal mesafe ile izolasyon koşulları gerektiren özel bir tedavi protokolüne tabi tutulacaktır” denildi.

gtrhy
Suriye Devlet Başkanlığı Esma Esed'e lösemi teşhisi konulduğunu duyuran bir açıklama yayınladı.

Açıklamaya göre Esma Esed, ‘tedavi planının bir parçası olarak doğrudan çalışmaktan ve etkinlik ve faaliyetlere katılmaktan uzak duracak.’

Meme kanseri

Suriye Devlet Başkanlığı 2018 yılında, Esma Esed'in Ağustos 2018'de kötü huylu bir hastalığa yakalandığına dair haberlerin yayılmasının ardından, erken teşhis edilen kötü huylu bir meme tümörü için tedavinin ilk aşamasına başlandığını açıkladı.

Esma Esed 2019 yılında meme kanseri nedeniyle ameliyat oldu.

Devlet Başkanlığı o dönemde Esma Esed'in mavi bir kazakla masasında çalışırken çekilmiş bir fotoğrafını “Suriye Devlet Başkanlığı Esma Hanım’a acil şifalar diler” ifadesiyle paylaşmıştı. Fotoğrafın hangi tarihte çekildiği ise belirtilmemişti.

sdcvr
Esma Esed'in Suriye Devlet Başkanlığı tarafından yayınlanan 2019 tarihli fotoğrafı

48 yaşındaki Esma Esed aslen Humuslu. İngiltere'de doğup büyüyen Esma Esed, Beşşar Esed ile tanıştıktan sonra Suriye'ye döndü. İkili 24 yıldır evli ve Hafız, Zeyn ve Kerim adında üç oğulları var.

Babası İngiltere'de çalışan bir kardiyolog olan Favaz el-Ahras, annesi ise Seher Itri adında bir diplomat. Esma Esed, King's College London'dan üniversite diplomasına sahip.

Lösemi nedir?

Lösemi, kemik iliği ve lenfatik sistem de dahil olmak üzere vücuttaki kan oluşturan dokuların kanseridir.

Löseminin birçok türü vardır ve bazı türleri çocuklarda daha yaygındır. Diğer lösemi türleri genellikle yetişkinleri etkiler.

Lösemi genellikle vücudun enfeksiyona karşı ilk savunma hattı olan ve vücudun ihtiyaçlarına bağlı olarak düzenli bir şekilde büyüyen ve bölünen beyaz kan hücrelerini içerir.

Ancak lösemili hastalarda kemik iliği, düzgün çalışmayan aşırı miktarda anormal beyaz kan hücresi üretir.

Lösemi tedavisi, löseminin türüne ve diğer faktörlere bağlı olarak karmaşık olabilir. Bununla birlikte, tedavinin başarılı olmasına yardımcı olmak için kullanılabilecek stratejiler ve kaynaklar vardır.

Lösemi belirtileri löseminin türüne bağlı olarak değişir. Tipik belirti ve semptomlar arasında ateş, yorgunluk ve halsizlik, sık enfeksiyonlar, kilo kaybı, büyümüş lenf düğümleri, kolay kanama veya morarma, sık burun kanaması, ciltte küçük kırmızı lekeler, aşırı terleme, kemik ağrısı veya hassasiyeti yer alır.


İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölümü ve rejimin üç maskesi

Tahran'da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölüm haberini okuyan bir İranlı (AFP)
Tahran'da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölüm haberini okuyan bir İranlı (AFP)
TT

İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölümü ve rejimin üç maskesi

Tahran'da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölüm haberini okuyan bir İranlı (AFP)
Tahran'da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölüm haberini okuyan bir İranlı (AFP)

Rüstem Mahmud

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Ali Haşim ve Doğu Azerbaycan Valisi Malik Rahmeti, kendilerini taşıyan helikopterin Azerbaycan'dan ülkenin kuzeyindeki Doğu Azerbaycan eyaletine dönüşleri sırasında düşmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Bu olay, İran'ın iç siyaset sahnesinde, halk tabanıyla ve bölgesel ve uluslararası arenayla ilişkilerinde bir dönüm noktası oluşturacak.

İran’daki toplumsal hayatın gerçekleri, koşulları ve biçimi hakkında çeşitli işaretler taşıyan olay, içeriden ya da dışarıdan kurulan ‘bir komplo’ ile gerçekleşen kasıtlı bir eylem mi yoksa kamu hizmetlerindeki her zaman görülen geleneksel başarısızlığın bir başka tezahürü olarak sadece teknik bir hata mı olduğu konusunda soru işaretlerinin belirmesine yol açtı. Tüm bunlarla birlikte, olayın İran'daki siyasi dengeler ve rejimin üst düzey isimleri, kurumları ve güç merkezleri arasındaki karşılıklı güven üzerindeki etkilerine ilişkin daha büyük bir soru işareti ortaya çıktı.

Başlangıç olarak İranlı yetkililer tarafından yürütülen soruşturmalar, biri bölgesel diğeri tamamen yerel olmak üzere birbiriyle örtüşen iki düzeyde gerilim yaratacağı kesin.

Düşen helikopter, Azerbaycan'ın İsrail ile kurduğu stratejik askeri ittifaktan kaynaklanan nedenlerle İran ile siyasi ve güvenlik ilişkileri son dört yıldır ciddi bir gerilime sahne olan Azerbaycan'dan yola çıkmıştı. Azerbaycan İran sınırına yakın bir askeri üs bile inşa etti. İran’ın güvenlik kurumları, Azerbaycan’ı İran içinde casusluk faaliyetlerinde bulunmak, suikastlara ve bombalı saldırılara aktif olarak katılmak ve hatta İran'ın tüm nükleer arşivinin çalınmasına ve İsrail'e aktarılmasına öncülük etmekle suçladı.

Azerbaycan aynı zamanda, İran'ın müttefiki Ermenistan'a stratejik bir jeopolitik darbe indiren ve bölgede yükselen Türk ekseninin de biçimlendirici bir parçasıydı. Azerbaycan Ermenistan'ın kontrolü altındaki Dağlık Karabağ bölgesinin yarısını 2020 yılının sonbaharında sadece 13 gün süren hızlı bir savaşla almayı başardı. Ermenistan geleneksel olarak İran’ın en yakın komşusu ve Kafkasya bölgesindeki en güvenilir müttefiki. İran bu olayı sadece isteksizce kabul etti. Bu savaş sırasında Azeri/Türk nüfuzunun İran içindeki Azeriler üzerindeki önemli iç etkileri İran’ı şaşırttı. İran’da toplam nüfusun yüzde 25'inden fazlasını oluşturan Azeriler, ülkenin ikinci en kalabalık etnik kökenini oluşturuyorlar.

Öyleyse bu iki unsur göz önüne alındığında iki ülke arasındaki soruşturma ve iş birliği mekanizması sorunsuz işleyebilir mi? Azerbaycan, olaydaki ‘dahlini’ ortaya çıkaracak açık ve şeffaf bir soruşturmaya izin verecek mi, vermeyecek mi? Bu durum iki ülke arasındaki ilişkilerin niteliğini ve ardından İran'ın ‘başlıca komşusu’ Türkiye ve müttefiki olan tüm güçlerle ilişkilerini ne ölçüde etkiler?

x cvfbg
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (solda) Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile ülkelerinin sınırında yer alan bir barajın açılışı sırasında sohbet ederken (Reuters)

Soruşturmaların yol açacağı bir diğer gerilim ise güvenlik ve askeri kurumlar ile bunların ülke içindeki siyasi hamileri arasındaki rekabetle ilgili. Zira soruşturmaları kimin yöneteceği, nasıl yürütüleceği ve herhangi bir sonuca ulaşılması halinde ne tür kararlar alınacağı konusunda prensipte anlaşamıyorlar. Nihayetinde İran, birbirinden bağımsız ve birbirini tamamlayan, iyi tanımlanmış kurumlardan ve makamlardan oluşan bir devlet değil. Düzenli ordu, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), istihbarat servisleri ve DMO’nun yurtdışı kolu Kudüs Gücü gibi özel askeri oluşumların hepsi birbiriyle benzeşen ve örtüşen rollere sahipler ve İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney tarafından kontrol ediliyorlar. Ancak her totaliter devletin geleneksel lideri gibi Hamaney'in temel stratejisi de çeşitli olaylar sırasında aralarındaki rekabetin ve anlaşmazlıkların açıkça görüldüğü bu kurumlar arasında çelişkiye ve güvensizliğe neden oluyor.

Bu anlamda, Hamaney’in ‘rejimin sinir merkezini’ etkileyen olayı soruşturmakla yetkilendireceği kurum, iktidardaki güvenlik sistemi içindeki diğer kurumlar için hassasiyet ve endişeye yol açacak. Bunun da hem söz konusu kurumlar arasında hem de siyasi hamileri arasında daha fazla gerilim yaratması muhtemel.

cdfvrgtb
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve aynı helikopterde bulunan Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, 21 Kasım 2021 (AFP)

İran Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı (Muhammed Muhbir), Meclis Başkanı (Muhammed Bakir Galibaf) ve Yargı Erki Başkanı’ndan (Gulam Hüseyin Muhsin Ejei) oluşan bir komite, elli günü aşmayacak bir süre içinde yeni cumhurbaşkanı seçimleri yapılana kadar, Hamaney'in gözetiminde cumhurbaşkanının yetkilerini üstlenecek.

Nihayetinde İran, birbirinden bağımsız ve birbirini tamamlayan, iyi tanımlanmış kurumlardan ve makamlardan oluşan bir devlet değil. Düzenli ordu, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), istihbarat servisleri ve DMO’nun yurtdışı kolu Kudüs Gücü gibi özel askeri oluşumların hepsi birbiriyle benzeşen ve örtüşen rollere sahipler.

Ancak işler o kadar da basit değil. Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı habere göre İran'ın iç siyaset sahnesinin detaylarına hakim siyasi bir kaynağın yaptığı açıklamada belirttiği gibi Hamaney’in ülkedeki kamusal hayatı denetleyen yürütme komitesinin görev süresini uzatıp uzatmayacağı, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ne şekilde yapılacağı ve Hamaney ile ona bağlı organların bu istisnai dönemde alabilecekleri özel kararlar olayın İran'ın iç işlerine etkileri, olağanüstü dönemde güç merkezlerinin rolü ve hatta olayın niteliği hakkında çok şey söyleyecek.

Al-Majalla’ya konuşan kaynak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Dini Lider Ali Hamaney'e yakın olduğu, hem içeride hem de dışarıda onun siyasi gündemine bağlı kaldığı ve bu gündemi uyguladığı doğru. Ancak İran'da işler bu kadar basit değil. Muhammed Hatemi gibi en reformist olanından Ahmedinejad gibi en katı çizgideki muhafazakar olanına kadar İran’ın tüm eski cumhurbaşkanları klasik olarak Rehber’in (Dini Lider Ali Hamaney) yakın çevresinden çıkmış ve onun görüşlerine ve talimatlarına bağlılıklarını ilan etmişlerdi. Ancak daha sonra hepsi de ‘hırs döngüsü’ diye adlandırılabilecek bir süreçten geçiyordu. Rehber’in emirlerini kabul ederek ve bunlara boyun eğerek işe başlıyorlar, ardından ellerindeki geniş yetkilere dayanarak kısa sürede hırs döngüsü sürecine giriyorlar, Rehber’e karşı olmasa bile en azından tüm çevresine karşı daha fazla nüfuz talep ediyor ve rekabete koyuluyorlar. Bu durum 1990'lı yılların başlarından bu yana Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani'den Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye kadar birbirini izleyen tüm cumhurbaşkanları için geçerli oldu. Hepsi de cumhurbaşkanlığı makamını Hamaney ile araları bozularak terk etti. Bunun yanında hepsi, Humeyni'den sonra ülkenin Dini Lideri olan Hamaney'in izinden giderek onun yerine geçme arzusunu içindeydiler.”

Kaynak, şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, hiçbir şekilde bu gerilim çemberinin dışında değildi. Rejimin yasama, yargı ve ideolojik kurumlarının bir üyesi olarak sürdürdüğü kariyeri boyunca İran'da ‘Meşhed Çemberi’ olarak bilinen çevre içindeki konumu sayesinde ilerledi. Reisi’nin yanı sıra son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Reisi lehine çekilen adaylıktan çekilen Meclis Başkanı Muhammed Bakir Kalibaf da Meşhed Çemberi’ndeki isimler arasında yer alıyor. İkisi de ülkenin kuzeydoğusundaki Meşhed şehrinden gelen rejimin önde gelen liderlerinin büyük bir kısmıyla birlikte aralarında iş birliği yapmakla ve Kum şehrinden ya da başkent Tahran'dan olan rejimdeki üst düzey isimler gibi başka bir güç merkeziyle rekabet etmekle, hatta İran’ın nüfuzlu ailelerinden Laricani ailesinin ve Hamaney’in oğlu Mücteba Hamaney'in etrafını saran bölgesel bazdaki bir nüfuz çemberi yaratmaya çalışmakla suçlanıyorlar.”

Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ne şekilde yapılacağı ve Hamaney ile ona bağlı organların bu istisnai dönemde alabilecekleri özel kararlar çok şey anlatacaktır.

Kaynağa göre söz konusu güç merkezleri birbirleriyle kıyasıya bir rekabet içindeler. Hamaney’in nüfuzu ve rekabetin ritmini kontrol etmedeki istisnai gücü sayesinde bu rekabet kamuoyuna yansımıyor. Bu rekabeti görmezden gelemeyen ve çoğu zaman rejimin istikrarı için olumlu bir şey olarak görenin yine Hamaney olduğunu söyleyen kaynak, ancak son olay gibi bir olayın iki taraf arasındaki karşılıklı güvensizliği daha da arttıracağını ve rejimin yapısında daha önce saklı olan pek çok şeyi ortaya çıkaracağını vurguladı.

Bu durum, Hamaney’i ‘ılımlılığıyla’ bilinen eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani gibi daha ‘dengeli’ eski yetkilileri geri çağırmaya ve muhtemelen ülkenin siyasi sahnesine sükunet getirmek ve düzeni sağlamak için Ruhani’yi yeniden seçmeye itebilir.

Bu olay, soruşturmaların ve iç çatışmaların ötesinde İran rejiminin ve yürütme organının en tepesine kadar yönetim kurumlarının aşırı kırılgan halde olduklarını da ortaya koydu.

Cumhurbaşkanı ve ülkenin üst düzey yöneticiler tarafından kullanılan helikopterin modeli, İran'ın özellikle askeri teknolojiler alanında inanılmaz bir bilimsel gelişme gösterdiğini iddia ettiği bir dönemde, dış dünyaya karşı teknoloji alanında aslında ne kadar geri kalmış olduğunun da gösterdi. Cumhurbaşkanını ve beraberindeki yetkilileri taşıyan helikopter kazası, İran’ın hava ve kara taşımacılığı, petrol endüstrileri, sağlık hizmetleri, altyapı ve kamusal alanda yaşanan bozulmanın ve İran'ı dış dünyadan ve teknik ve bilimsel gelişmelerden geri bırakan ABD ve uluslararası taraflarca uygulanan yaptırımların bir yansıması olan benzer kazalardan sadece biriydi. Yaptırımların etkileri, başkent Tahran'daki kaçak inşa edilen evlerde yaşayan vatandaşlardan devletin en tepesindeki isme kadar uzanan, yaşam kalitesinde ve kamu hizmetlerinde bir bozulmaya yol açtı.

Kazanın yanı sıra İran'ın arama ve kurtarma çalışmaları ve hızlı müdahale etmedeki başarısızlığı, askeri ve teknolojik olarak kendilerinden üstün olduğunu iddia ettiği birçok ülkeden yardım talep etmedeki isteksizliği de cabasıydı. Dünyanın gözünün İran'ın üzerinde olduğu tüm gün boyunca İran basını ve hükümeti zayıf bir performans sergiledi. Ayrıca rejimin en üst organı içindeki çok sayıdaki kaynaktan çelişkili haberlerin gelmesi ve şeffaflığın olmamasıyla birlikte tüm bunlar, rejim içinde yapısal bir kaos olduğunu ortaya koydu.

Tüm bunlar çerçevesinde hem siyaset sahnesinde hem de halk tabanında “O halde İran rejimi tarafından benimsenen tüm bu bölgesel ve küresel karşıt politikaların amacı ve sonucu ne?  Bu politikalardan kim yararlanıyor?” soruları soruluyor.


İsrail ordusunun Cenin'deki operasyonunda 7 Filistinli öldürüldü

Batı Şeria'daki Cenin Mülteci Kampı’nda bulunan hastanede İsrail saldırısında öldürülen bir adamın cesedini taşıyan Filistinliler (Reuters)
Batı Şeria'daki Cenin Mülteci Kampı’nda bulunan hastanede İsrail saldırısında öldürülen bir adamın cesedini taşıyan Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail ordusunun Cenin'deki operasyonunda 7 Filistinli öldürüldü

Batı Şeria'daki Cenin Mülteci Kampı’nda bulunan hastanede İsrail saldırısında öldürülen bir adamın cesedini taşıyan Filistinliler (Reuters)
Batı Şeria'daki Cenin Mülteci Kampı’nda bulunan hastanede İsrail saldırısında öldürülen bir adamın cesedini taşıyan Filistinliler (Reuters)

İsrail güçleri bugün (Salı) işgal altındaki Batı Şeria'nın Cenin kentine bir operasyon düzenledi. Filistin Sağlık Bakanlığı aralarında bir doktorun da bulunduğu yedi Filistinlinin öldüğünü, dokuz kişinin de yaralandığını açıkladı.

Bakanlık yaralılardan ikisinin durumunun kritik olduğunu belirtti. İsrail ordusu ise bunun militanlara karşı bir operasyon olduğunu söyledi ve bir dizi Filistinli militanın vurulduğunu bildirdi. İsrail askerleri arasında ölen ya da yaralanan olduğuna dair bir açıklama yapılmadı.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, Filistin Sağlık Bakanlığı'nın ölü ve yaralılarla ilgili açıklamasını yayınladı. Ajans, Cenin Devlet Hastanesi müdürünün hastanenin cerrahi bölüm başkanının da ölenler arasında olduğunu söylediğini ve doktorun hastane yakınlarında hedef alındığını aktardı. Müdür ayrıca ölenler arasında bir öğretmen ve bir öğrencinin de bulunduğunu söyledi.

Filistin Kızılayı yaralılar arasında okul öğrencilerinin de bulunduğunu bildirdi ve İsrail ordusunu sağlık ekiplerinin kendilerine ulaşmasını engellemekle suçladı. Filistinli Şehit Aileleri Ulusal Topluluğu'nun rakamlarına atıfta bulunan WAFA, bugün öldürülen yedi Filistinliyle birlikte 7 Ekim'den bu yana Batı Şeria'da öldürülen Filistinlilerin sayısının 127'si Cenin vilayetinden olmak üzere 513'e yükseldiğini aktardı.

Şarku’l Avsat’ın WAFA’dan aktardığına göre İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, bugün erken saatlerde İsrail güçlerinin Cenin'de bir güvenlik operasyonu başlattığını duyurdu.

1967'den bu yana İsrail işgali altında bulunan Batı Şeria'da, Gazze Şeridi'ndeki savaşın patlak vermesinin ardından şiddet olaylarında bir artış yaşandı. Filistin resmi kaynaklarına göre 7 Ekim'den bu yana Batı Şeria'da en az 492 Filistinli İsrail güçleri ve yerleşimciler tarafından öldürüldü.