Trump: Biden'ın istifası demokratik bir darbe

Musk 'Yüzyılın Röportajı'nın bir milyar kez izlendiğini söylüyor

Trump, Musk ile X platformunda yaptığı röportajda konuşuyor (Reuters)
Trump, Musk ile X platformunda yaptığı röportajda konuşuyor (Reuters)
TT

Trump: Biden'ın istifası demokratik bir darbe

Trump, Musk ile X platformunda yaptığı röportajda konuşuyor (Reuters)
Trump, Musk ile X platformunda yaptığı röportajda konuşuyor (Reuters)

Cumhuriyetçi başkan adayı ve eski Başkan Donald Trump, milyarder Elon Musk ile X platformunda yaptığı ve "yüzyılın röportajı" olarak nitelendirilen röportajda, Başkan Joe Biden'ın Beyaz Saray yarışından çekilmesini "demokratik bir darbe" olarak nitelendirdi.

Musk, Trump ile yapılan röportajın, kullanıcıların izlemek için giriş yapmasını engelleyen ve yaklaşık 45 dakika geciktiren teknik sorunlara rağmen, bir milyardan fazla izlendiğini söyledi.

Demokratların başkan adayı Kamala Harris'e "aşırı solcu bir deli" diyerek saldıran Trump, Biden'ın istifa etmesinin "bir darbe olduğunu... Amerika Birleşik Devletleri başkanına karşı bir darbe olduğunu" söyledi. Birleşik Devletler Başkanına karşı bir darbe. Gitmek istemedi ve dediler ki: Ya kibarca ayrılırsın ya da zor yolu seçeriz."



Netanyahu: Trump İsrail'in en büyük dostu, Rubio: Hamas silahlarını bıraksın!

İsrail Başbakanı Netanyahu, bugün Kudüs'te yapılan toplantı öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Rubio ile tokalaşırken (EPA)
İsrail Başbakanı Netanyahu, bugün Kudüs'te yapılan toplantı öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Rubio ile tokalaşırken (EPA)
TT

Netanyahu: Trump İsrail'in en büyük dostu, Rubio: Hamas silahlarını bıraksın!

İsrail Başbakanı Netanyahu, bugün Kudüs'te yapılan toplantı öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Rubio ile tokalaşırken (EPA)
İsrail Başbakanı Netanyahu, bugün Kudüs'te yapılan toplantı öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Rubio ile tokalaşırken (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio bugün, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya geldi. Görüşme, İsrail'in en yakın müttefiki ABD’nin Gazze'de ateşkes sağlanması yönündeki çabalara engel teşkil eden Katar'a yönelik hava saldırılarına dair endişelerini dile getirmesinin ardından gerçekleşti.

Netanyahu, Rubio ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında ‘İsrail'in ABD’den daha iyi bir müttefiki olmadığını, ABD Başkanı Donald Trump'ın dünyayı daha iyi bir yer haline getirdiğini ve İsrail'in en büyük dostu olduğunu’ söyledi. İsrail Başbakanı, ABD Dışişleri Bakanı Rubio’nun ziyaretinin, ABD’nin terörle mücadelede İsrail'in yanında olduğu mesajını açıkça verdiğini vurguladı.

Gazze'de tutulan İsrailli rehineleri kurtarmakta kararlı olduklarını söyleyen Netanyahu, “Hamas'ı yenmeliyiz. Hamas’ın Katar'daki liderlerini bombalama kararımız, İsrail'in bağımsız bir kararıydı ve saldırının tüm sorumluluğunu üstleniyoruz” dedi.

dfrgt
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde Ağlama Duvarı'nı ziyaret ettiler (AP)

Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, şunları söyledi:

“İsrail ile dostluğumuz barışın ötesinde teknoloji ve ekonomiye kadar uzanıyor. Hamas, silahlı faaliyetlerini sürdürerek barış ve istikrarı tehdit etmeye devam edemez. Başkan Trump bu konuda kararlı.”

ABD’nin Katar'ı Gazze Şeridi ile ilgili üstlendiği yapıcı rolünü sürdürmesi için teşvik edeceğini belirten Rubio, Hamas'ın silahlarını teslim edip pes etmesi gerektiğini vurgulayarak, “Bu hedefe ulaşmak için ilerliyoruz” dedi.

Rubio, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hamas, bölgenin istikrarını tehdit eden silahlı bir örgüt olmaktan vazgeçmeli, aksi takdirde barış için hiçbir şans kalmaz.”

ABD Dışişleri Bakanı, İsrail ile ABD arasındaki dayanışmanın vurgulandığı bu ziyaretinin tarihini, Fransa ve Suudi Arabistan'ın Birleşmiş Milletler'de (BM) Filistin devletini tanımak için düzenlediği ve Netanyahu tarafından kınanan zirveden bir hafta önceye denk getirdi.

Donald Trump yönetimi, İsrail’in geçtiğimiz hafta ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük hava üssünün bulunduğu Katar topraklarına düzenlediği hava saldırısı karşısında şaşkına döndü. Saldırı, ABD tarafından Gazze Şeridi'nde ateşkes için sunulan yeni öneriyi görüşmek üzere bir araya gelen Hamas'ın üst düzey liderlerine suikast düzenlemek amacıyla gerçekleştirildi.

Trump yıllardır Netanyahu'nun en sadık savunucularından biri olmasına rağmen, dün yaptığı açıklamada ülkesinin Katar'a desteğini yineledi.

Trump, gazetecilere yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Katar çok büyük bir müttefik. Bu yüzden İsrail ve diğerleri dikkatli olmalı. İnsanlara saldırdığımızda dikkatli olmalıyız.”

Öte yandan Netanyahu dün Kudüs'teki Ağlama Duvarı'nda Rubio ile dua ederken, ABD ile ittifakın hiç bu kadar güçlü olmadığını belirtti.

Trump, 9 Eylül'de İsrail'in Doha'ya yaptığı benzeri görülmemiş saldırıdan duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirmiş olsa da Rubio da cumartesi günü İsrail'e gitmeden önce Trump'ın saldırıdan ‘memnun olmadığını’ doğruladı, ancak bu anlaşmazlığın ‘ABD-İsrail ilişkilerinin niteliğini değiştirmeyeceğini’ vurguladı.

Rubio, Netanyahu ile İsrail'in yıkılmış Gazze Şeridi'nin en büyük kentsel merkezi olan Gazze kentini kontrol altına alma planlarını ve İsrail hükümetinin bir Filistin devletinin kurulmasını engellemek amacıyla Batı Şeria'nın bazı bölgelerini ilhak etme konusundaki görüşlerini tartışacağını da sözlerine ekledi.

dfgt
ABD Dışişleri Bakanı Rubio dün Kudüs'ün Eski Şehir bölgesindeki Ağlama Duvarı'nı ziyaret ettiği sırada İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee arasında dururken (Reuters)

Rubio, Trump'ın 7 Ekim 2023'te kaçırılan İsrailli rehinelerin salıverilmesi ve Hamas'ın oluşturduğu tehdidin sona ermesiyle Gazze savaşının ‘sonlanmasını’ istediğini vurguladı.

“Ebedi başkent”

ABD, Avrupa ülkelerinin aksine, kuşatma altındaki ve enkaza dönen Gazze Şeridi'ndeki giderek kötüleşen insani krizi önlemek ve savaşı sona erdirmek için İsrail'e baskı yapmaktan kaçındı.

Dindar bir Katolik olan ABD Dışişleri Bakanı Rubio, Yahudilerin dua edebileceği en kutsal yer olan Ağlama Duvarı’nda (Batı Duvarı) dua ettikten sonra sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda Kudüs'ün İsrail'in ‘ebedi başkenti’ olduğuna olan inancını yansıttığını yazdı.

Fransız Haber Ajansı AFP’ye göre ABD başkanları, Trump'ın ilk başkanlık dönemine kadar İsrail'in doğusunu işgal ettiği Kudüs üzerindeki egemenliğini destekleyen bu tür açıklamalar yapmaktan kaçındı ve ABD, İslam'ın en kutsal mekanlarından biri olan Mescid-i Aksa’nın da bulunduğu Kudüs’ün statüsü konusunda tarihte hep tarafsız görünmeye çalıştı.

cdfgt
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve eşi dün Kudüs'ün Eski Kent bölgesindeki Batı Duvarı tünellerinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eşi ile ABD’nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee ve eşiyle birlikte kameralara poz verdi (AP)

Trump, önceki başkanlığı sırasında ABD’nin Tel Aviv’deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararı alarak, uluslararası arenada Kudüs'ün tamamının İsrail'in başkenti olarak tanınmasına karşı var olan mutabakata aykırı olan tarihi bir adım atmıştı.

Öte yandan Hamas tarafından yapılan açıklamada, Rubio'nun Mescid-i Aksa'nın ayrılmaz bir parçası olan Batı Duvarı'na yaptığı ziyaret, duvarın üzerinde bulunan Mescid-i Aksa’nın kutsallığına açıkça yapılan bir saldırı ve ‘işgal altındaki Kudüs'teki tarihi ve hukuki statükonun açık bir ihlali’ olarak nitelendirildi.

Tartışmalı tünel

Diğer taraftan Rubio'nun bugün Filistin bölgesi Silvan Mahallesi’nin altından geçerek Mescid-i Aksa yakınlarındaki Yahudi yerleşim yerlerine ulaşan, ziyaretçilere ayrılmış tünelin açılış törenine katılması planlanıyor.

Projenin Filistinliler arasında, kendilerini baskı altına alacağı ve evlerinin temellerini tehlikeye atabileceği yönünde endişelere yol açtığı belirtiliyor.

Mescid-i Aksa ve Eski Şehir surlarının bitişiğindeki Filistin mahallesi Silvan sakinlerinin sözcüsü Fahri Ebu Diyab (63), Rubio'nun gelip İsrail tarafından kendi evleri dahil olmak üzere yıkılan evleri görmesi gerektiğini söyledi. Filistinliler, bu tünelin, bu kutsal şehirdeki varlıklarını yok etmek için sistematik bir kampanya olduğunu düşünüyor.

Ebu Diyab, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ABD, uluslararası hukuku savunmak yerine aşırılık yanlılarının ve aşırı sağcıların yolundan giderek tarihimizi görmezden geliyor.”

ABD Dışişleri Bakanı Rubio, cumartesi günü kendisine yöneltilen ziyaretiyle ilgili bir soruya verdiği yanıtta ziyaretin siyasi boyutunu küçümseyerek, Kudüs’ün ‘dünyanın en önemli arkeolojik alanlarından biri’ olduğunu söylemekle yetindi. Ancak Filistinliler, insan hakları grupları ve uluslararası örgütler, İsrail'in 1967 yılındaki işgalinin ardından ilhak ettiği Doğu Kudüs üzerindeki egemenlik iddialarını meşrulaştırdığı için bu tür görüşlere karşı çıkıyor.


2025 yılının eylül ayının üçüncü haftası

BM’nin New York’taki genel merkezinin önündeki bayrağı, 9 Eylül 2025 (AFP)
BM’nin New York’taki genel merkezinin önündeki bayrağı, 9 Eylül 2025 (AFP)
TT

2025 yılının eylül ayının üçüncü haftası

BM’nin New York’taki genel merkezinin önündeki bayrağı, 9 Eylül 2025 (AFP)
BM’nin New York’taki genel merkezinin önündeki bayrağı, 9 Eylül 2025 (AFP)

Nebil Fehmi

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantıları eylül ayının üçüncü haftasında başlayacak. Bu hafta, çağdaş küresel sistemin yorumlanmasında önemli etkileri olacak. Bu durum, genel olarak uluslararası toplum ve özelde bölgede yaşanan tehlikeli olaylar göz önüne alındığında Ortadoğu için büyük önem taşıyan gelecekteki uluslararası eğilimler için de geçerli.

Bu haftanın önemi tek bir olay veya belirli bir nedenden ziyade, birkaç husustan kaynaklanıyor. Zira bu hafta, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana çağdaş uluslararası sistemin belkemiğini oluşturan BM’nin kurulmasından 80 yıl sonra, bu yılki yeni BM Genel Kurul oturumlarının bir kısmına tanıklık edecek. BM Genel Sekreteri António Guterres bu fırsatı değerlendirerek, uluslararası toplumun savaşlara ve çatışmalara harcadığı paranın, uluslararası ve bölgesel barış ve istikrarı sağlamak için harcadığı parayı çok aştığını belirten bir rapor yayınladı. BM’nin kurulduğu günden bu yana önceliklerinden birinin savaşların ve çatışmaların yol açtığı yıkımı önlemek ve küresel güvenlik ve istikrarı sağlamak olduğu düşünüldüğünde bu durumun bu kadar zaman geçtikten sonra halen devam ediyor olması çok tehlikeli ve üzücü.

Durumun zorluğunun ve artan uluslararası ‘gerilemenin’ bir başka göstergesi de BM Genel Sekreteri’nin bu önemli ve ciddi olayda, BM’ye yönelik önerileri ve beklentileri konusunda son derece mütevazı davranması oldu. Bu vesileyle mesajının ana teması olarak ‘Birlikte daha iyiyiz’ ifadesini seçti ve BM’nin işgücünü yüzde 20 oranında azaltmak, BM kuruluşları ve komiteleri arasında yasal çakışmaları önlemek ve BM’nin çalışmalarının verimliliğini artırmak gibi, etkinliğin ve aracılığın düzeyine uygun olmayan teknik reform hedefleri belirledi.

Çok taraflı çabaların zayıflaması, yıkım mekanizmalarına yönelik küresel harcamaların artması ve bazı taraflara karşı çatışmacı politikaların benimsenmesi, başlı başına ciddi endişe ve alarm veren bir durumdur. Ancak daha da tehlikeli olan, BM’nin kurulmasından bu yana, anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmek ve çatışma durumlarında bile insan hakları ihlallerini önlemek için kolektif ve sürekli çabalarımızla geliştirilen tüm uluslararası ilke ve kurallardan hızla uzaklaşarak, güç ve acımasız şiddetin zulmünü tercih edişimiz.

Uluslararası ve bölgesel meselelerde uluslararası çok taraflılık ve kamu eylemlerinin tamamen parçalanması ve bir dönüm noktasına mı yaklaşıyoruz? Tekrarlanan çatışmalar ve şiddet olayları, yasal ihlaller, devletlerin egemenliğine ve örgütün tüzüğü ile ilgili uluslararası hukuk hükümlerine saygı gösterilmemesi, BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) siyasi anlaşmazlıkları çözememesi ve örgütün ve kurumlarının çerçevesi dışında siyasi müzakerelerin yaygınlaşmasıyla, örgütün başarılarının çoğu nihayetinde ekonomik ve sosyal alanlarda oldu. Bu başarılar önemli ve anlamlı, ancak uluslararası kamuoyunun gözünde küresel siyasi sistemin güvenilirliğini korumak için yeterli değil.

BM Genel Kurul'da her zamanki gibi ilk konuşmayı ABD başkanı yapacak. Başkan Donald Trump ile yardımcıları Birleşmiş Milletler'e (BM)’ye karşı genel olarak olumsuz bir tutum sergiliyor. Trump'ın birçok talepte bulunması ve örgütün kurum ve programlarına kısıtlamalar getirmesi bekleniyor. Buna, çok taraflı sisteme karşı önyargılı genel bakış açısı ve kişisel izolasyonist veya tek taraflı eğilimleri çerçevesinde ABD'nin BM bütçesine katkısının azaltılması ve kontroller ve kısıtlamalar getirilmesi de dahil. Trump, bazı uluslararası kuruluşlardan ve iklim kontrolü ile ilgili anlaşma ve programlardan çekilme niyetini de daha önceleri açıklamıştı. Ayrıca, yıllık toplantılara yabancı heyetlerin katılımına kısıtlamalar getirmeye karar veren Trump, Filistin heyetlerinin ABD’ye giriş vizelerini iptal ederek Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı uydu bağlantısı ile toplantılara katılmak zorunda bıraktı. Bunun yanında ABD'nin nükleer programı konusunda birkaç aydır müzakere halinde olduğu İran gibi ülkelerin New York’taki toplantılara katılan heyetlerinin hareket özgürlüklerine kısıtlamalar getirdi.

Eylül ayının üçüncü haftasındaki olayların ve sonuçların bu kadar önemli olmasının bir başka nedeni de Suudi Arabistan ve Fransa'nın başlattığı ‘iki devletli çözüm’ konulu olumlu tepkiler alan konferansın ardından gelmesi. Söz konusu konferansın Genel Kurul oturumu sırasında takip edilmesi bekleniyor. Ayrıca, bu hafta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İngitere Başbakanı Keir Starmer ve diğer liderlerden çok sayıda konuşmacı, Genel Kurul toplantıları sırasında Filistin devletini resmi olarak tanıyacaklarını duyurmayı taahhüt ettiler. Filistin devletinin tanınmasının ve diğer açıklamaların tam metinlerini ve bunlara eklenen koşulların yanı sıra bunların Filistin Yönetimi'nin reformu ve seçimlerin yapılması gibi önceki geleneksel talepler ve koşulların ötesine geçip geçmediğini veya Hamas'ın siyasi ve güvenlik açısından rolünün sona erdirilmesi ve tüm rehinelerin serbest bırakılmasına kadar uzanıp uzanmadığının takip edilmesi önemli.

Ayrıca, Filistin davasını desteklemek için Avrupalı müttefiklerden beklenen kararlara ve açıklamalara ABD’nin vereceği tepkiyi takip etmek de önemli. Bu tutum, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee başta olmak üzere bazı ABD'li yetkililar tarafından şiddetle eleştirildi. Bu isimler, Filistin devletinin tanınması kararını İsrail'in Ürdün Nehri'nin batı yakasını ilhak etme girişiminin gerekçesi olarak gördüler ve İsrail'e destek vermeyi ahlaki bir sorumluluk, stratejik bir yönelim ve etik bir görev olarak değerlendirdiler.

ABD’nin İsrail kanalları aracılığıyla Hamas ile yürüttüğü müzakerelerin ardından, ABD Başkanı Trump’ın Ortadoğu Özel Tesmilcisi Steve Witkoff’un önerileri temelinde Katar ve Mısır'ın Gazze'de ateşkes sağlanması için sürdürdüğü çabalardan sonra bu hassas haftaya yaklaşıyoruz. İsrail, Gazze Şeridi'ni sistematik olarak bombalamaya devam ediyor. Kudüs'teki olaylar ve İsrail'in Katar'daki Hamas müzakerecilerini hedef alması, tüm süreci tehlikeye attı. Müzakereciler hedef alınırken müzakereler nasıl devam edebilir ki?

Eğer Ortadoğu, uluslararası durumun zorluğu ve kargaşasının çarpıcı bir örneği ise, eylül ayının üçüncü haftasının uluslararası durum üzerindeki önemi ve etkilerini belirlemede etkisi olacağına şüphe yok. Yakından izlenmesi gereken başka olaylar ve yansımalar da var. Bunlar arasında, siyasi hareketlerin yavaş olduğu Ukrayna ile ilgili olaylar ve ateşkes veya askeri operasyonların azaltılmasıyla sonuçlanmayan Alaska'daki Trump-Putin zirvesinin zayıf siyasi sonucu yer almaktadır. Rusya daha sonra Ukrayna'daki resmi hükümet merkezlerini hedef aldı. Bunlar arasında, siyasi hareketlerin yavaş olduğu Ukrayna ile ilgili olaylar ve ateşkes veya askeri operasyonların azaltılmasıyla sonuçlanmayan Alaska'daki Trump-Putin zirvesinin zayıf siyasi sonucu yer alıyor. Rusya daha sonra Ukrayna'daki resmi hükümet merkezlerini hedef aldı. Bu olay, Çin'in Asya'da parlaması ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping başkanlığında yakın zamanda düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) çerçevesindeki askeri törenlere uluslararası taraflardan geniş çaplı katılımın ardından meydana geldi. ŞİÖ Zirvesi’ne Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra Rusya'yı boykot eden, etmeyen ve uluslararası arenada hakimiyet kurmaya çalışan Batı'nın uluslararası çabalarına karşı çıkan liderler katıldı. Bu durum, önümüzdeki günlerde yapılacak BM Genel Kurul toplantıları ve sonbahar ve kış aylarında büyük ülkelerin liderlerinin karşılıklı ziyaretleri üzerinde yansımaları olabilecek işaretler taşıyor ve farklı dengelerle çağdaş uluslararası sistem için yeni bir model ve şeklin başlangıcını oluşturuyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independet Arabia’dan çevrilmiştir.


İki Devletli Çözümün Uygulanmasına İlişkin New York Bildirgesi: Bir takvim bekleyen bir yol haritası

Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025
Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025
TT

İki Devletli Çözümün Uygulanmasına İlişkin New York Bildirgesi: Bir takvim bekleyen bir yol haritası

Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025
Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025

Remzi İzzeddin Remzi

Filistin devletinin kuruluşu yolunda önemli bir dönüm noktası yaşandı. 12 Eylül'de BM Genel Kurulu, geçen temmuz ayında kabul edilen “Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanmasına İlişkin New York Bildirgesi”ni onaylayan kararı 142 oy gibi ezici bir çoğunlukla kabul etti.

ABD ve İsrail dahil olmak üzere yalnızca 10 ülke karara karşı çıkarken, 12 ülke çekimser kaldı. İlginç bir şekilde, Avrupa Birliği'nin (AB) 25 üyesi kararı desteklerken, Macaristan tek başına aleyhte oy kullandı, Çek Cumhuriyeti ise çekimser kaldı.

Manda yönetimindeki Filistin'in Filistin ve İsrail olmak üzere iki devlete bölünmesini öngören ve İsrail Devleti'nin kuruluşunun hukuki temelini oluşturan 1947 Genel Kurul kararının tam olarak uygulanması için hâlâ yapılması gereken çok iş var.

Bildirge, üye devletlerin bir Filistin devletinin kurulması yolunda benimseyecekleri net kilometre taşlarını ve hem olumlu hem de olumsuz belirli icraatları ortaya koyan bir “yol haritası” içeriyor. Ancak, bildirge ne yazık ki bu icraatların uygulanması için net bir takvim belirtmiyor.

Bildirge’nin kabulüyle birlikte, belirli icraatların kesin takvimlere bağlanmasını gerektiren uygulama aşamasına geçilmesi gerekiyor. Burada sorun, bu icraatların ne olması ve ne zaman uygulanması gerektiğinin belirlenmesinde yatıyor. Bu icraatlardan bazıları hemen uygulanabilirken, diğerleri önceden hazırlık gerektiriyor ve hemen uygulanamaz.

Filistin devletinin kurulması da dahil olmak üzere, bir çözüm için kabul edilmiş uluslararası parametreleri içeren bir kararın benimsenmesi için çaba gösterilmeli

Bir sonraki önemli dönüm noktası, 22 Eylül'de, aralarında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da bulunduğu çok sayıda devlet ve hükümet başkanının katılacağı tahmin edilen, büyük bir heyecanla beklenen liderlik zirvesidir. Fransa ve İngiltere gibi önemli ülkelerin, toplantı sırasında Filistin devletini resmen tanıdıklarını duyurmaları bekleniyor. Tahminler bu tarihe kadar, 193 BM üye ülkesinden yaklaşık 160'ının Filistin Devleti'ni tanıyacağına işaret ediyor; bu sayı, İsrail'i tanıyan ülke sayısına (164 ülke) oldukça yakın. Bu duyuru, uygulama aşamasındaki ilk somut adımı teşkil edecek.

cdf
Yumruğunu havaya kaldırmış bir aktivist, Fransa'nın Akdeniz adası Korsika'nın Ajaccio şehrinde, insani yardım taşıyan filoyu ve “Gazze kuşatmasını kırmaya” söz veren aktivistleri desteklemek için bir araya gelenler ile birlikte Filistin bayrağı sallıyor, 12 Eylül 2025 (AFP)

Ünlü Fransız siyasetçi ve Avrupa Birliği'nin mimarlarından Jean Monnet, “Bir sorun çözümsüz görünüyorsa, bağlamı değiştirin!” derdi. Filistin-İsrail çatışmasının çözüm süreci tam da bunu gerektiriyor. İsrail'e karşı, özellikle Ekim 2023'ten bu yana sergilediği meşum tutum göz önüne alındığında, her şey normalmiş gibi davranmak artık mümkün değil. İsrail, birçok devletin egemenliğini ihlal ederek ve insan hayatını hiçe sayarak uluslararası ve insani hukukun tüm ilkelerini ihlal etti.

Uygun icraatların belirlenmesine yardımcı olmak için aşağıdaki noktalar dikkate alınmalı.

Öncelikle, artık bekleme lüksümüz yok. Filistinliler, neredeyse her gün, devlet hayallerinin solmakta olduğuna tanık oluyorlar. Bu nedenle bu süreç durdurulmalı. İsrail halkının da Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetinin politikalarının yıkıcı sonuçlarını acilen fark etmesi gerekiyor.

İkincisi, Netanyahu hükümetinin herhangi bir barış sürecine dahil olmaya uygun bir taraf olmadığı açık ve net olmalı. Netanyahu, bir Filistin devletinin kurulmasına izin vermeyeceğini ve bölgesel güvenliğe ilişkin kendi vizyonunu dayatmak da dahil olmak üzere askeri güç yoluyla Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmeyi hedeflediğini açıkça beyan etti.

Üçüncüsü, Trump yönetiminin tutumları öngörülemez olmaya devam edecektir. Bu nedenle, uluslararası toplum, ABD yönetiminin alması beklenen tutumlardan aşırı derecede etkilenmemeli; aksine, en iyisi için çabalamalı ve en kötüsüne hazırlıklı olmalı. Yine de bu belirsizlik, uluslararası toplumun çoğunluğunu bir Filistin devletinin kurulması için uygun gördüğü icraatları benimsemekten alıkoymamalı.

Somut adımlar BM düzeyinde ve ABD ile de dahil olmak üzere ikili düzeyde atılabilir.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre BM Genel Kurulu'nda, İsrail'in Filistinlilere karşı savaşını sürdürme kabiliyetini sınırlamak, bölgesel hegemonya hırslarını frenlemek için en azından İspanya tarafından açıklananlar dahil olmak üzere bir dizi özel yaptırım içeren bir karar kabul edilebilir. Bu önlemler arasında silah ambargosu, savaş uçaklarına yakıt ikmali yasağı, silah veya yakıt taşıyan gemilerin limanlara yanaşmasının engellenmesi, İsrail'e savunma ekipmanı taşıyan uçaklara hava sahasının kapatılması ve daha fazlası yer alabilir. İsrail mevcut politikalarını sürdürmekte ısrar ederse, Genel Kurul'da faaliyetlerini askıya almak için kesin bir tarih belirlenmeli. Bunun bir emsali de var; Apartheid rejimi tarafından yönetilen Güney Afrika.

Genel Kurul'a ek olarak, Güvenlik Konseyi aracılığıyla da alınacak tedbirler düşünülmeli. Filistin devletinin kurulması dahil olmak üzere, uluslararası alanda kabul görmüş parametreleri içeren ve bölgesel bir güvenlik mimarisi çağrısında bulunan bir çözüm kararının kabul edilmesi için çaba gösterilmeli. Konsey ayrıca, İsrailli kişi ve kuruluşları yaptırım listelerine dahil etme çağrısında da bulunabilir. Buna ek olarak, İsrail, Gazze Şeridi'nde yarattığı büyük yıkımın sorumluluğunu taşıdığı için, Gazze'nin yeniden inşasını finanse etme sorumluluğundan muaf tutulmamalı. Bu bağlamda, Konsey, Filistinli mağdurların tazmin edilmesi ve yeniden inşa çalışmalarına katkıda bulunulması amacıyla, İsrail doğal gaz gelirlerinin sıkı denetim altında ihraç edilmesine izin verme çağrısı yapabilir. Irak'ta uygulanan “petrol karşılığında gıda” programında bunun bir emsali bulunuyor.

Birçok ülke, BM Genel Kurulu'nun veya münferit olarak ülkelerin Filistin devletini tanıma yönündeki herhangi bir hamlesine İsrail'in vereceği tepkiden endişe duyuyor

 ABD'nin bu icraatlara muhtemelen karşı çıkacağı gerçeği, geri adım atmak için bir sebep olmamalı. Şimdi taslak kararlar sunulabilir ve sonra kabul edilmeleri için uygun koşullar sağlanana kadar ertelenebilir. Konsey'in bu icraatları görüşüyor olması bile, daha sonrası için temel olabilecek bir başarıdır. ABD'nin beklenen muhalefeti göz önüne alındığında, yukarıdaki tüm girişimlerin BM bütçesine etkileri olacağı aşikar. Bu nedenle üye devletler böyle bir olasılığı dikkate almaya hazırlıklı olmalı.

cdfgt
BM Genel Kurulu üyeleri, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi’nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması hakkında oylama yapıyor, 12 Eylül 2025 (Reuters)

İkili olarak, ülkeler bildirgede yer alan yaptırımlardan kendi özel durumlarına uygun olanı seçebilirler, ancak en azından İsrail'in savaşlarını sürdürmesini engelleyecek olanları benimsemeliler. Aynı zamanda, ABD'nin muhalefetine rağmen, kendisini bildirgenin özüne dahil etmenin yollarını araştırmak da önemli. İsrail'in bölgesel güvenlik vizyonuna alternatif bir vizyon sunmak bu yollardan biri olabilir.  

Bazıları, önerilen her iki yolu aynı anda izlemeyi gerçekçi bulmayabilir, hatta belki de ters etki yaratabileceğini düşünebilir. Ama ben tam aksine inanıyorum. Bu adımlar, İsrail halkını hükümetlerini değiştirmeye teşvik edebilir ve hatta Trump yönetimini, özellikle de son anketlerin gösterdiği gibi, kamuoyu desteğindeki düşüş göz önüne alındığında, tutumunu yeniden değerlendirmeye sevk edebilir.

Birçok ülkenin, İsrail'in BM Genel Kurulu’nun veya ülkelerin münferit olarak bir Filistin devletini tanıma yönündeki herhangi bir hamlesine vereceği tepkiden endişe duyduğunun farkındayım. İsrail'in, şu veya bu şekilde, Batı Şeria'yı ilhak etme yolunda ilerlemeye devam etmesi ve buna karşı çıkan herhangi bir ülkeye karşı cezalandırıcı önlemler alması bekleniyor. Bu ülkelere şunu söylemek isterim; bu, hiçbir fark yaratmayacak, çünkü Netanyahu hükümeti her halükarda Batı Şeria'nın bazı kısımlarını ilhak edeceğini açıklayacak ve Gazze'de sürgün politikasını uygulamaya devam edecek.

Ancak sessiz kalmak artık ahlaki açıdan kabul edilebilir değil.