Acımasız buluş savaş

İsrail'in dün Refah'a düzenlediği bombardımanda yıkılan bir bina / Fotoğraf: DPA
İsrail'in dün Refah'a düzenlediği bombardımanda yıkılan bir bina / Fotoğraf: DPA
TT

Acımasız buluş savaş

İsrail'in dün Refah'a düzenlediği bombardımanda yıkılan bir bina / Fotoğraf: DPA
İsrail'in dün Refah'a düzenlediği bombardımanda yıkılan bir bina / Fotoğraf: DPA

İnsan, yeni şeyler keşfetmekten ve eski sorunlara yeni çözümler üretmekten asla vazgeçmez. En tehlikeli hastalıklardan bazılarını kontrol altına aldı, iklimsel faktörlerle mücadele etti, genel olarak beslenme ve ekonomi ile ilgili zorlukları hafifletti, mesafeleri ortadan kaldırdı, kozmik uzayı fethetti. Bunların hepsi tamamen onun iradesinden veya yönetiminden kaynaklanan sorunlar değildi, ancak onlar için bir çözüm buldu.

Peki neden insana, algısına, değerlerine, ideallerine, çıkarlarına, kararlarına ve eylemlerine bağlı olduğu bilinen savaşlara bir çözüm bulamadı?

Her türüyle fanatizm, din ve sistem anlaşmazlıkları ve özellikle de hırs ve çıkar çatışmaları, bunların hepsi kadim çağlardan beri gerçekliğin ve doğrudan tarihin bir parçasıdır. İnsanlar bazen bunlarla birlikte yaşadı, bazen de bunlar insanları savaşa sürükledi. Ama bugün diyalog araçları her zamankinden daha fazla, buluşmak daha kolay, anlaşma koşulları daha elverişli, bir arada yaşamanın formülleri ve motivasyonları mevcut. Ancak gerginlikler ve hatta çatışmalar hiçbir zaman eksik olmuyor.

Bu, insanın doğadaki sorunları çözmeye yaklaştığı ancak -ne çelişkili ve tuhaftır ki- insan ile insan arasındaki sorunları çözemediği anlamına mı geliyor. Oysa bilindiği üzere insan kaynaklı sorunları ve anlaşmazlıkları kontrol etmek mümkün ve mucizeler gerektirmiyor. Rasyonel bir insanın bileceği kendi “mucizevi araçları” bulunuyor.

Güvenlik Konseyi oturumlarının takibi, muhatapların hedefinin, hırsları desteklemek ve çözümlerden önce kazanımlar elde etmek olduğunu gösteriyor.

Ekonomi, savaşa girmek için ikna edici bir mazeret değil, tam tersine, savaş her şeyi tüketir veya kaybettirir ve iflasa sürükler. Kimlik veya milliyetçilik kaynaklı anlaşmazlıklar savaş ile değişmeye aday ya da değişebilir sorunlar değildir, aksine savaş bunları daha da karmaşık hale getirir.

Savaşın nedeni, savaşta cesareti şeref ve gururla taçlandıran, tanınmış değerler sistemi midir? Peki ama bunu hangi kriterlere göre yapıyor? Yoksa savaşın nedeni hırslar ve emeller midir? Yahut yüzyıllar boyunca “ideal” olarak kabul edilen değerlere dayanan kavram ve inançlar tarafından maskelenen bir içgüdü olabilir mi?

Ben kesinlikle hakkı ve toprağı müdafaa gerektiğinde eylemsizlikten, geri durmaktan, bir şey yapmamaktan yana değilim. Aksine, ben kendim, yaşlılığıma rağmen, bir saldırganlığa karşı koyma ve bir toprak ya da hakkı savunma söz konusu olduğunda yardım etmeye ve hatta savaşa katılmaya hazırım.

Burada insani bir olgu, orada burada halklar ve gruplar arasındaki ihtilaf ve anlaşmazlıkların çözümünde, yarı otomatik olarak başvurulan, hatta güvenilen insani bir yaklaşım olarak savaş ilkesinden bahsediyorum. O, kahramanlarını yücelten, onurlandıran, en yüksek değerlerle kuşatılmış, çocukları, yaşlıları, masum insanları öldürse bile eylemleri onurlandıran bir ilkedir. Hem de savaşa alternatif olası ve mümkün icraatların bulunduğu bilinmesine rağmen.

Düşüncelerim tuhaf ya da bir hayal gibi görünüyorsa kusuruma bakmayın; İkinci Dünya Savaşı'nda neden milyonlarca insan öldürüldü? Savaştan birliğe geçişin gerçekleşebilmesi için hangi temeller değişti? (Halihazırda ertelenmiş veya sönmüş bir ateşin üzerinde sakin olan Arap bölgesinden örnekler sunmayacağım. Bunun nedeni Arapların bu konuda en gergin, akıldan, hakikatten ve mantıktan en uzak halk olmaları değil, aksine onlar, tarihi ve onun içinde meydana gelen tüm dönüşümleri, gelişmeleri ve insani etkileşimleri silmek isteyen mantıksızlığa karşı direniş cephesinde yer alıyorlar).

 Elbette savaşın yerini diyaloğun alması umuduyla yapılan uluslararası araştırmalar ve kurulmuş kurumlar var. Ancak Güvenlik Konseyi oturumlarının takibi, muhatapların hedefinin, hırsları desteklemek ve çözümlerden önce kazanımlar elde etmek olduğunu gösteriyor.

Alternatif barışçıl ve adil insani çözümler her zaman mevcuttu ve asildi. Rasyonel bir şekilde ve içe kapanma, tahakküm, ortadan kaldırma ve ırksal saflık ilkesi olmadan sunulmaları halinde başarılı olma olasılıkları da yüksektir.

Gerçek şu ki, eğer savaşan taraflar dikkatli bir şekilde bakıp düşünselerdi, savaşlar onlara faydasız görünürdü ya da özellikle sorunlar barışçıl bir şekilde diyalog ile çözülebilecek düzeyde olursa savaşların sebep olduklarının faydaları ile eşdeğer olmadığını görürlerdi.

Fransa ile Almanya arasında yaşanan İkinci Dünya Savaşı’nda ölenlerin aileleri, savaş ve yaşanan kayıplar ve felaketler hakkında ne düşünüyor? Bugün savaş atmosferi nerede? Mevcut Avrupa Birliği'nin kurulmasından sonra ne düşünüyorlar?

Ortadoğu bölgesinden örnekler vermeyeceğim, çünkü henüz bunları rasyonel olarak tartışmanın zamanı gelmedi ya da henüz savaş mantığı, dahası savaş ve felaket sonuçları içinde yaşarken bunları tartışmak mümkün değil. Ama alternatif barışçıl ve adil insani çözümler her zaman mevcuttu ve asildi. Rasyonel bir şekilde ve içe kapanma, tahakküm, ortadan kaldırma ve ırksal saflık ilkesi olmadan sunulmaları halinde başarılı olma olasılıkları da yüksektir.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Venom üçlemesinin son filmine ilk tepkiler: En iyilerden

Venom: Son Dans, ABD'yle birlikte Türkiye'de 25 Ekim'de sinemalarda gösterime giriyor (Sony)
Venom: Son Dans, ABD'yle birlikte Türkiye'de 25 Ekim'de sinemalarda gösterime giriyor (Sony)
TT

Venom üçlemesinin son filmine ilk tepkiler: En iyilerden

Venom: Son Dans, ABD'yle birlikte Türkiye'de 25 Ekim'de sinemalarda gösterime giriyor (Sony)
Venom: Son Dans, ABD'yle birlikte Türkiye'de 25 Ekim'de sinemalarda gösterime giriyor (Sony)

Venom: Son Dans (Venom: The Last Dance) için ilk tepkiler geldi. 

Basın mensupları, Sony Pictures yapımı filmi "hayranlar için bir şölen" ve üçlemeye "uygun bir son" diye nitelendirdi.

Yönetmen koltuğunda Kelly Marcel'in oturduğu filmin dünya prömiyeri New York'ta gerçekleşti. Kısa süre içinde filmle ilgili ilk yorumlar sosyal medyaya düşmeye başladı bile.

Tom Hardy, Örümcek Adam (Spider-Man) çizgi romanlarındaki simbiyot Venom diye bilinen Eddie Brock rolüyle üçlemenin son filmi için geri döndü.

Film, artık tek vücutta yaşamaya alışmış ve aranan birer kaçak olan Eddie'yle Venom'ın hikayesini anlatıyor.

2018 yapımı Venom: Zehirli Öfke (Venom) ve üç yıl sonra gelen 2021 tarihli Venom: Zehirli Öfke 2'nin (Venom: Let There Be Carnage) devamı niteliğindeki film, aksiyonu kaldığı yerden devam ettiriyor.

"Üçlemenin en eğlencelisi"

ScreenRant'tan Joseph Deckelmeier, X'te (Twitter) filmin "izleyiciyi baştan sona vahşi ve heyecan verici bir yolculuğa çıkardığını" yazdı.  

Aksiyon harika. 1980'li yılların aksiyon filmlerine bir övgü niteliğinde. Bir sürü komik an var. Olay örgüsünde boşluklar ve hikayede bazı sorunlar var mı? Evet. Peki eğlenceli mi? O da evet.

Digital Spy editörü Ian Sandwell, macerayı "üçlemenin en eğlencelisi" diye nitelendirerek ekledi: 

Eddie ve Venom'ın kaçak Thelma & Louise hayallerini yaşadıkları, arabada karaoke ve köpek kurtarma gibi anların da dahil olduğu, büyük ölçüde komik ve tatlı bir yol filmi. Kendinizi duygulanırken bile bulabilirsiniz.

İlk iki Venom filmini yazan ve yapımcılığını üstlenen Kelly Marcel, Son Dans'ı kendi kaleme aldığı senaryodan yönetti. Marcel ve Hardy, Venom 3'ün hikayesini birlikte geliştirdi.

"Gelmiş geçmiş en iyi çizgi roman filmlerinden"

Atom Review, Hardy'nin Eddie Brock ve Venom rolündeki performansını överek X'e şunları yazdı: 

EPİK ve DUYGUSAL bir final!!! Tom Hardy, HER ŞEYİNİ veriyor. Sadece başka bir Venom filmi değil, gelmiş geçmiş EN İYİ çizgi roman filmlerinden biri! Sırada ne olduğunu belirleyen uygun bir son.

Atom Review, yorumuna şöyle devam etti:

İnanılmaz kapsamda sinematik eğlence. Hayranlar için bir şölen ve seriyi onurlandıran gerçek bir aşk mektubu. Harika bir mizah, cesur bir aksiyon ve ilgi çekici bir hikaye sunuyor.

The Wrap'ten Drew Taylor ise aksiyon ve komediyi buluşturan yapımın, üçlemenin en iyisi olduğunu vurgulayarak şöyle dedi: 

Mükemmel değil ama aşırı eğlenceli. İnsanları çiğneyen ve kafasının arkasından kan püskürten dev bir canavar var. Epey çılgınca.

Venom: Son Dans'ta Hardy'nin yanı sıra Chiwetel Ejiofor, Juno Temple, Rhys Ifans, Peggy Lu, Alanna Ubach ve Stephen Graham rol alıyor.

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter