Gazze'de zorunlu anlaşma

İkinci ve üçüncü aşamanın detayları ile ilgili görüşmeler, birinci aşamanın 16'ncı gününde başlayacak. Bu da şu an açıklanan anlaşmanın, ihtilafı çözmeye yönelik geçici bir adım olduğu anlamına geliyor.

Diğer aşamalardaki müzakerelerin başarıyla sonuçlanacağını varsaymak yanlıştır (AFP)
Diğer aşamalardaki müzakerelerin başarıyla sonuçlanacağını varsaymak yanlıştır (AFP)
TT

Gazze'de zorunlu anlaşma

Diğer aşamalardaki müzakerelerin başarıyla sonuçlanacağını varsaymak yanlıştır (AFP)
Diğer aşamalardaki müzakerelerin başarıyla sonuçlanacağını varsaymak yanlıştır (AFP)

Nebil Fehmi

Katar Başbakanı 15 Ocak Çarşamba günü, İsrail ile Hamas'ın, Gazze'de ateşkes sağlanması ve her iki taraftan rehine ve tutukluların serbest bırakılmasını öngören bir anlaşma taslağını kabul ettiğini ve anlaşmanın Pazar günü (dün) yürürlüğe gireceğini duyurmuştu. Açıklamanın yapıldığı ilk dakikalardan itibaren taraflar birbirlerini anlaşmanın hayata geçmesini geciktirmekle suçluyorlar.

Gazze halkının kahramanca fedakarlıkları, İsrail cezaevlerinde uzun süredir tutuklu bulunan Filistinli tutukluların çektiği acılar, Gazze’de insanların kitlesel olarak yerinden edilmesi ve hatta kaçırılan İsrailli sivillerin ve diğerlerinin aileleri göz önüne alındığında, anlaşmayı insani açıdan memnuniyetle karşılıyorum. Ben her zaman işgalci ile işgal devleti arasındaki ayrıma bağlı kaldım. Anlaşmanın tam olarak uygulanması halinde, Gazze'deki mevcut savaş sona erecek ve Filistinlilerin elindeki 100 İsrailli rehine karşılığında 1.000 Filistinli tutuklu serbest bırakılacak.

Anlaşmanın, tutuklu ve rehine takası, yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşü, insani yardımların artırılması ve İsrail güçlerinin belirli bölgelere çekilmesi olmak üzere üç aşamada hayata geçirilmesi bekleniyor. Birinci aşamanın 16'ncı gününde, ikinci ve üçüncü aşamaların detaylarıyla ilgili görüşmelere başlanacağı biliniyor. Bu da şu an açıklanan anlaşmanın, ihtilafı çözmeye yönelik geçici bir adım olduğu, ancak kritik duruma tam, detaylı ve kapsamlı bir çözüm düzeyine ulaşmadığı anlamına geliyor.

Anlaşmanın kendisi değerlendirildiğinde, uygulanması halinde, Ekim 2023 ve sonrasında Gazze’deki olaylarla bağlantılı çatışmaların durmasıyla sonuçlanacağı unutulmamalı. Bu yararlı bir adım, ancak Filistin-İsrail çatışmasını sona erdirmez. Bu nedenle daha fazla çatışmaya, şiddete ve karşı şiddete tanık olacağız. Çünkü Batı Şeria ve Gazze'de hâlâ işgal altında olan Filistin halkı, ulusal kimliğine sıkıca sarılıyor.  İsrail ise onun kendi kaderini tayin etmesini engelliyor, işgal ve şiddet kullanımında ısrar ediyor.

Aşırı ve anlamsız bir iyimserliğin yanı sıra, ateşkesin ve acıların son bulmasının yeterli olmasa bile gerekli adımlar olduğunu göz ardı eden aşırı ve haksız kötümserlikten de kaçınmalıyız. Her ne kadar unsurları geçen mayıs ayından bu yana masada olsa da tarafların şu anda bir anlaşmaya varma motivasyonlarını gözden geçirerek, potansiyel olumlu yönlerle riskler hakkında sağlam bir değerlendirme yapılabilir. Bu değerlendirme Güvenlik Konseyi'nin 2245 sayılı kararını içeren Amerikan fikirleri bağlamında olmalı. Bilhassa anlaşmanın açıklanmasının ardından ve yürürlüğe girmesinden önce Gazze'de 20'den fazla insanın hayatını kaybetmesi göz önüne alındığında, tarafların imzalanan anlaşmaya olan bağlılıklarının ciddiyeti de tespit edilmeli. Buna ek olarak serbest bırakılacak Filistinli gruplar da dahil olmak üzere, henüz açıklığa kavuşmamış ve belirsiz noktalar bulunuyor; İsrail güçleri tampon bölgede mi kalacak yoksa tamamen mi çekilecek? Dahası anlaşmanın ikinci ve üçüncü aşama unsurlarının ertelenmesi iyi niyetin bulunmadığı varsayımını akla getiriyor. Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre burada şu soruyu sormak gerekiyor: Anlaşmanın onaylanması manevra amaçlı taktik bir hamle midir, yoksa taraflar arasında güvenli ve istikrarlı koşullara ulaşma yönünde ısrarcı ve gayretli bir eğilimin göstergesi midir?

Özellikle Güvenlik Konseyi kararında çok önemli bir unsurun atlandığı göz önüne alındığında, kazanımları en üst düzeye çıkarmak ve olumsuz etki ve tehlikeleri sınırlamak için gelecekte nelerin olabileceğini öngörmek de önemlidir. İsrail ile Hamas'ın anlaşmaya yanaşmadığını, iç içe geçen koşulların, içeriden ve dışarıdan gelen ağır baskıların onları uzlaşmacı bir çözüme doğru yönelttiğini söylemek abartı olmaz. İç baskılarla kastedilen, her iki tarafta da devam eden kayıpların, kaçırılan İsraillilerin ailelerinin, Gazze halkı ve Filistinli tutukluların iki taraf üzerindeki baskılarının zirveye ulaşmasıdır. Dış baskıysa Biden’dan önce Trump’ın, krizin ABD başkanlığını devralmasından önce yatıştırılması yönündeki baskılarının arttığı bir dönemde Mısır ve Katar’ın arabuluculuk rolünü yoğunlaştırmasıdır. Dolayısıyla anlaşma, dürüstlük ve adaletle uygulanmasının sağlanması için dikkatle takip edilmesi gereken bir “zorunlu anlaşmadır”.

Anlaşmanın hayata geçirilmesi kolay olmayacak ve diğer aşamalarda müzakerelerin mutlaka başarıyla sonuçlanacağını varsaymak da hatalı olacaktır. Başarılı olmaları özellikle Filistinlileri ilgilendiriyor, çünkü İsrail ilan ettiği hedeflere ulaşamadı. Hamas'ı zayıflattı ancak ortadan kaldırmadı ve İsrail Maliye Bakanı, savaşın ilk aşamadan sonra yeniden başlayacağına dair Başbakan'dan yazılı garanti almayı şart koştu. İsrail, Hamas liderlerini sonsuza dek ve her yerde hedef alacağını defalarca duyurdu. Gazze içinde güvenlik konularında hâlâ üstünlük ve son söz sahibi olma konusunda ısrar ediyor. Bu durum, Gazze'den tamamen çekilmesi ve Şeride yönelik genişletilmiş güvenlik önlemleri konusunda bazı soruları gündeme getiriyor. İsrail, Filistinlilerin ulusal kimliklerini yaşamalarını engellemeye devam ettiği sürece direniş bitmeyecektir. Bilakis, durum ve şartların gereklerine göre öne çıkacak ve şiddetine şiddetle karşılık verecektir.

İmzalanan anlaşmadaki yeni gelişmeler arasında, anlaşma maddelerini uygulamaya koymak üzere merkezi Mısır'da olacak, Katar ve ABD'nin de yer alacağı bir takip komitesinin oluşturulması yer alıyor. Bu, oluşturulması ve kurulması gereken bir komite ve kararların alınma yöntemi, herhangi bir ihlalin sonuçlarının nasıl ele alınacağı üzerinde dikkatli ve kesin bir şekilde anlaşmaya varılmalı. Böylece komite olaylara karışmadan gerekli takip ve izleme yeteneklerine sahip olacaktır. Ek olarak İsrail'e karşı geleneksel Amerikan taraflılığı ve İsrail'den hesap sorulmasını reddetmesi göz önüne alındığında, tüm taraflar güvenilirliklerini de korumalılar. Aynı şekilde bu komitenin, önümüzdeki dönemde Gazze Şeridi'nin idari yapısıyla karıştırılmaması gerekir. Söz konusu idari yapı özünde Filistinli olmalı, Filistinlilere haklarını sağlamalı, Şeridin İsrail ile ilişkisinde son söz sahibi olmamalı, İsrail'in Gazze'de kalma hakkını örtülü olarak kabul etmemeli, dahası Batı Şeria ile siyasi iletişimini ve bütünleşmesini sürdürmeli.

İsrail'in tutumunun ve mevcut hükümetinin olumsuzluğu beni şaşırtmadı, aksine ABD'nin ve iki devletli çözüme açık bir atıf içeren (2245) sayılı Güvenlik Konseyi kararının sponsoru olmasına rağmen, Biden yönetiminin yayınlanan açıklamalarında Filistin-İsrail ihtilafının çözümüne ve Filistin devletine dair hiçbir atıf yapılmaması beni rahatsız etti. Trump'ın temsilcisi de İsrail ile Suudi Arabistan arasında barışa ulaşmak için İbrahim Anlaşmaları’nın devam ettirilmesine önem verildiğini vurguladı. Riyad'tan yapılan resmî açıklamada ise anlaşmanın memnuniyetle karşılandığı ve Arap-İsrail ihtilafına kapsamlı bir çözüm bulunması yönündeki arzu teyit edildi. İkili barış anlaşmalarının bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına bağlı olduğu bir kez daha vurgulandı.

Mısır, işgal altındaki Filistin halkına destek amacıyla yakın zamanda bir konferans düzenleyecek ve bu konferansın odak noktası da Gazze olacak. Bu olumlu ve gerekli bir adım çünkü uluslararası toplumun tamamının bu çabaya katılması gerekiyor. Yaz başında Filistin devletinin kurulması konusunda bir konferans düzenlenmesine yönelik ortak bir Suudi Arabistan çabasının olduğunu da biliyorum. Bu da takdire şayan bir adım, zira kendi kaderini tayin etme ve egemen bir devlet aracılığıyla ulusal kimliğini ifade etme olanağı sağlanması gibi, Filistin halkının dünyadaki çeşitli halklarla aynı haklara sahip olduğunu vurgulayan Arap sesi yükselmeli. Zira ikinci Trump yönetimi, mevcut durumu korumak ve gereksiz çatışmalardan kaçınmak için anlaşmalara varırken, yalnızca mevcut gerçekliği ve anlık yaklaşımları önemseyecek ve bunlara odaklanacaktır. Tarihsel veya hukuki kaygılarla ilgilenmeyecektir.



Haaretz: Türkiye’nin Gazze’deki rolü ABD - İsrail hattında gerginlik yarattı

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
TT

Haaretz: Türkiye’nin Gazze’deki rolü ABD - İsrail hattında gerginlik yarattı

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)

İsrail'in, Türkiye'nin Gazze'deki barış sürecinde oynayacağı rolle ilgili itirazları, Tel Aviv-Washington hattındaki gerilimleri göz önüne seriyor. 

ABD Merkez Komutanlığı'nın, Katar'ın başkenti Doha'da salı günü düzenlediği toplantıda ülkelerin Gazze'deki Uluslararası İstikrar Gücü'ne (ISF) çeşitli şekillerde destek verebileceği belirtilmişti.

Bunlar arasında asker gönderme, kolluk kuvvetlerinden görevlileri atama, lojistik destek sağlama, finansman ve Filistinli polis memurlarının eğitimini üstlenme gibi seçenekler yer alıyor.

Türkiye, ABD'nin barış planı kapsamında kurulacak güvenlik gücüne asker göndermeye hazır olduğunu açıklamış ancak İsrail yönetimi buna yanaşmayacağını söylemişti.

Haaretz'in analizinde, Doha'daki toplantıya Türk yetkililerin katılmadığına dikkat çekiliyor. 

Bu durumun, "Ankara'nın Gazze'de oynamak istediği role karşı Tel Aviv'in itirazlarının Washington tarafından kabul edildiği yönünde bir işaret olduğu" savunuluyor. 

Diğer yandan Liza Rozovsky'nin kaleme aldığı analizde, Gazze'ye insani yardım ve bölgenin yeniden inşasına destek sağlama da dahil Ankara'nın süreçte rol oynaması için ABD ve İsrail arasındaki görüşmelerin sürdüğü yazılıyor. 

Türkiye'yle ilgili meselenin, ABD ve İsrail ilişkilerindeki gerginlikleri ön plana taşıdığı belirtiliyor. 

Binyamin Netanyahu'nun "her şeyden önce radikal sağcı koalisyonunu korumayı" istediğine dikkat çekiliyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın da Gazze planı etrafında kurduğu "kırılgan koalisyonu" korumaya çalıştığı ifade ediliyor. 

Washington'ın aynı anda Tel Aviv'i memnun etmek, Arap ve Müslüman ortaklarına istediklerini vermek ve Gazze'nin yeniden inşası için önemli miktarda finansman sağlamasını beklediği Avrupalı müttefiklerinin desteğini güvence altına almak istediği belirtiliyor. 

Diğer yandan Times of Israel'in dünkü haberinde de Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Gazze'deki geçiş yönetiminin denetlenmesi amacıyla kurulacak Barış Kurulu'nda görmek istediği aktarılmıştı. 

Türkiye'nin hem Barış Kurulu'nda yer alması hem de ISF'ye asker göndermesi için ABD'nin gelecek haftalarda Tel Aviv'e baskıyı artırabileceği belirtilmişti. Washington'ın, Ankara'nın ISF'ye asker göndermese bile güvenlik gücünün komuta yapısında yer almasını istediği de yazılmıştı.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye ISF'nin konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 53'ünü kontrol ediyor.

Independent Türkçe, Haaretz, Times of Israel, Reuters


5 yıl geçti ama tartışma bitmedi: Gerilim dizisinin finali izleyiciyi böldü

33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
TT

5 yıl geçti ama tartışma bitmedi: Gerilim dizisinin finali izleyiciyi böldü

33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
33 yaşındaki Robert Aramayo (sağda), Game of Thrones ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri'ndeki (The Lord of the Rings: The Rings of Power) rolleriyle de tanınıyor (Netflix)

Netflix izleyicileri, aradan neredeyse 5 yıl geçmiş olmasına rağmen bir gerilim dizisinin finalini hâlâ tartışıyor.

Sarah Pinborough'nun 2017 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan psikolojik gerilim dizisi Gözlerinin Ardında (Behind Her Eyes), Şubat 2021'de platformda yayına girdiğinde geniş yankı uyandırmıştı.

6 bölümlük yapımda Tom Bateman, Simona Brown, Eve Hewson ve Robert Aramayo rol aldı. Dizi, izleyicileri ikiye bölen çarpıcı bir sürprizle sona erdi.

Psikolojik gerilim, yalnız bir bekar anne olan Louise'in, yeni patronu David'le ilişki yaşamaya başlamasıyla açılıyor. Ancak Louise'in, David'in eşi Adele'le beklenmedik bir dostluk kurmasıyla olaylar daha da karmaşık bir hal alıyor.

Başlangıçta bir aşk üçgeni gibi görünen hikaye, sırların açığa çıkmasıyla giderek karanlıklaşıyor ve dizi, giderek fantastik bir boyut kazanıyor.

Tartışmalı olaylar zinciri, Louise ve Adele'in kabusları üzerinden yakınlaşmasıyla başlıyor. Adele, yeni arkadaşına rüyalarını kontrol etmeyi ve astral seyahati öğretmeye başlıyor.

Dizinin sürpriz finali, aradan geçen zamana rağmen hâlâ tartışılmaya devam ediyor. Pek çok kişi sürprizden "nefret ettiklerini" söyleyerek dizinin sonunu eleştiriyor. Bazı izleyiciler, sona hâlâ takılı kaldıklarını dile getiriyor. 

"Hiç hazır değildim"

Bir izleyici X'te yakın zamanda yaptığı paylaşımda, "İnanın bana, bir hafta boyunca uyuyamadım" diye yazdı.

Bir başkası ise, "En çılgın kısmı, bu sürprizin son 4 dakikada ortaya çıkmasıydı. Hiç hazır değildim" yorumunu yaptı.

Diziyi savunanlar da vardı. Bir izleyici, "Şimdiye kadar yapılmış en iyi dizilerden biri. İkinci sezonu hak ediyordu ama Netflix hayranlarını yüzüstü bıraktı" dedi.

Başka bir yorumda ise, "Bu dizi inanılmazdı! Sonunda farklı ve öngörülemez bir şey izledik” ifadeleri kullanıldı.

"Bu dizi deliceydi" diyen bir izleyiciye, bir başkası "Rüyalarıma girdi. Çağlar boyu konuşulacak bir sürpriz" diye katıldı.

"Çok keyif almıştım ama sonu hayal kırıklığıydı"

Reddit'teyse tepkiler çok daha sertti. Bir kullanıcı, "Hayatımda hiçbir şeyin finalinden bu kadar nefret etmemiştim" derken, bir başkası "Berbattı" diye yazdı.

Başka bir izleyici ise şunları söyledi:

Sonu o kadar aptalcaydı ki diziyi tamamen mahvetti. Son bölüme kadar fena değildi, sonra bir anda Goosebumps bölümüne döndü. Daha saçma, daha klişe bir final düşünemiyorum. Doğaüstü unsuru baştan doğru kursalardı belki işe yarardı. Hikaye iyi bir korku filmi olabilirdi ama bu bir psikolojik gerilimdi ve astral seyahati apar topar sıkıştırdılar. Tembelceydi ve diziyi mahvetti.

Bir başka izleyici de, "Çok keyif almıştım ama sonu o kadar hayal kırıklığıydı ki artık kimseye önermem" dedi.

Louise'i canlandıran Simona Brown daha önce dizideki rüya sahneleriyle ilgili, "American Horror Story kadar korkutucu değil ama daha huzursuz edici ve tuhaf" demişti.

31 yaşındaki Brown ayrıca, "İzlemesi karanlık ama rahatsız edici değil" ifadelerini kullanmıştı.

Oyuncu, Metro'ya verdiği bir röportajda senaryoyu ilk okuduğunda "tam anlamıyla afalladığını" da söylemişti:

Annemi arayıp 'Oynadığım karakterin başına ne geldiğini tahmin edemezsin' dedim. Anlattığımda onun da 'Yok artık' dediğini hatırlıyorum.

Independent Türkçe, Express, Mirror, Metro


Ünlü oyuncudan Darth Vader sinyali: Göz açıp kapayıncaya kadar orada olurum

Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)
Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)
TT

Ünlü oyuncudan Darth Vader sinyali: Göz açıp kapayıncaya kadar orada olurum

Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)
Kanadalı yıldız Hayden Christensen, ilk olarak Yıldız Savaşları: Bölüm II - Klonların Saldırısı'nda (Star Wars: Episode II - Attack of the Clones) Anakin'i canlandırmış, ikinci performansınıysa Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı'nda (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith) sergilemişti (20thCentFox)

Yıldız Savaşları (Star Wars) yıldızı Hayden Christensen, Darth Vader merkezli bir dizi ya da film fikrine sıcak baktığını söyledi.

"Çok isterim" diyen Christensen, Fan Expo Şikago etkinliğinde yaptığı açıklamada, "Eğer yetkililer bunun görmek istedikleri bir şey olduğuna karar verirse, göz açıp kapayıncaya kadar orada olurum" ifadelerini kullandı.

44 yaşındaki oyuncu, 17 yıllık bir aranın ardından 2022 tarihli mini dizi Obi-Wan Kenobi'yle evrene geri dönmüş; yapımda hem Darth Vader'ı hem de geri dönüş sahnelerinde Anakin Skywalker'ı canlandırmıştı.

Christensen, ardından Ahsoka'nın ilk sezonunda Anakin Skywalker rolünü yeniden üstlenmiş, ikinci sezonda da karakteri canlandıracağı açıklanmıştı.

Christensen, bu yıl Japonya'da düzenlenen Star Wars Celebration etkinliğinde hayranlara şunları söylemişti:

Paylaşabileceğim çok fazla şey yok ama Anakin, ikinci sezonda geri dönecek.

Christensen, Darth Vader'ı yeniden canlandırma fırsatı bulması halinde, ikonik kötü karakterin Rogue One'da görülen ürkütücü etkisini korumasını isteyeceğini de vurguladı.

Yıldız Savaşları evrenindeki bir sonraki yapım ise mayısta vizyona girecek The Mandalorian and Grogu olacak. 

Filmde Pedro Pascal'ın canlandırdığı Din Djarin ve eskiden Baby Yoda diye bilinen Grogu, galakside bir kez daha tehlikeli bir göreve atılacak.

Jon Favreau'nun yönettiği filmde Sigourney Weaver, Jeremy Allen White, Steve Blum ve Hemky Madera da oyuncu kadrosunda yer alıyor.

Independent Türkçe, GamesRadar, Star Wars Holocron