Kral Selman Engeliler Araştırma Merkezi… Büyük çabalar ve etkileyici başarılar

Kral Selman Engeliler Araştırma Merkezi… Büyük çabalar ve etkileyici başarılar
TT

Kral Selman Engeliler Araştırma Merkezi… Büyük çabalar ve etkileyici başarılar

Kral Selman Engeliler Araştırma Merkezi… Büyük çabalar ve etkileyici başarılar

Dr. Faysal b. Abdurrahman Usra / Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ateşesi

İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz otuz yıldan uzun bir süre önce Kral Selman Engellilik Araştırma Merkezi'nin kurulması projesini benimsedi. Engelli Çocuklar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prens Sultan bin Selman bin Abdulaziz, Suudi Arabistan’ın engellilik sorunları, nedenleri, bunları önleme ve rehabilite etme yolları konusunda uzmanlaşmış bilimsel araştırma alanında yaşadığı boşluğu doldurmak için acil bir ihtiyaç olduğunu gördükten sonra bu merkezi kurma fikrini ortaya attı. Nasıl ve neden? Prens Sultan bin Selman bin Abdulaziz, Suudi Arabistan'da ve dünya çapında önde gelen ve seçkin bir şahsiyet olduğu için bu hiç de şaşırtıcı değil. O, yüksek akademik niteliklere ve çeşitli alanlarda kapsamlı deneyime sahip bir isim. Çok sayıda resmi görevde bulundu, ABD'de sosyal ve siyasal bilimler alanında yüksek lisans derecesini almadan önce ve aldıktan sonra birçok girişim ve komiteyi başlattı ve yönetti. Profesyonel yolculuğu Suudi Arabistan Kraliyet Hava Kuvvetleri'nde savaş pilotu olarak başladı ve 1985 yılında Discovery uzay mekiği görevine katılımıyla ilk Arap ve Müslüman astronot oldu.

Bu artan ilgi, muazzam çabalar ve bilge Suudi liderliğinin engellilerle ilgilenmeye ve haklarını güçlendirmeye olan bağlılığını yansıtan sürekli desteğin bir sonucu olarak Kral Selman Engellilik Araştırma Merkezi hayata geçti. Bir hayalden, fikirden ve vizyondan somut bir gerçekliğe dönüştü. Dönemin Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, merkezin kuruluşunu 1991 yılında onayladı. Bu tarz girişimler başta engelli bireyler olmak üzere toplumun tüm kesimlerine hizmet verir. Prens Sultan bin Selman bin Abdulaziz, merkezin Mütevelli Heyeti Başkanlığı’nı üstlenerek Kral Selman Engellilik Araştırma Merkezi’nin prestijli bir kurum ve önemli bir simge haline gelmesine öncülük etti. Merkez, Suudi Arabistan’ın iddialı Vizyon 2030 hedeflerine ulaşılmasına önemli ölçüde katkıda bulunan kilit bir oyuncu olarak kendini kanıtladı. Buna, bireylerin ve toplumun yaşamlarını iyileştirmeyi ve zenginleştirmeyi amaçlayan Yaşam Kalitesi Programı da dahildir. Yaşam Kalitesi Programı, Vizyon 2030'un sütunları aracılığıyla, engelli insanlar da dahil olmak üzere toplumun tüm kesimlerini, yaşamın her alanına katkıda bulunmalarını ve katılmalarını sağlayan uygun ortamlar sağlayarak güçlendirmek için çalışıyor. Bu entegrasyon, her bir bireyin, Suudi ulusunu zenginleştiren iş gücünün ve kalkınmanın temel bir parçası olmasını sağlıyor.

Kral Selman Engellilik Araştırma Merkezi, Veliaht Prens ve Başbakan Muhammed bin Selman’ın cömert himayesi ve sürekli desteği sayesinde Arap ve İslam dünyasında engellilik konularında uzmanlaşmış bilimsel araştırmalar yapan birkaç prestijli merkezden biri haline geldi. Merkez, engellilik üzerine yapılan bilimsel araştırmalar konusunda uzmanlaştı. Merkezin sürdürülebilir desteğini ve bilimsel araştırma çabalarını teşvik etme kabiliyetini sağlamak için, araştırma yapmanın yüksek maliyetlerini ele almak çok önemlidir. Kral Selman Engellilik Araştırma Merkezi, belgelenmiş araştırma temellerine dayanan en iyi bilimsel uygulamaları hayata geçirmeye ve engelleri ele almayı, nedenlerini belirlemeyi ve erken teşhis ve müdahaleyi mümkün kılmayı amaçlayan programlar geliştirmeye odaklanıyor. Ayrıca araştırma sonuçlarını önleme, bakım ve rehabilitasyon dahil olmak üzere çeşitli alanlarda planlama ve değerlendirme amacıyla kullanmayı amaçlıyor. Nihayetinde merkez, engelli bireylerin karşılaştığı zorlukları hafifletmek, yaşam koşullarını iyileştirmek ve toplumun gelişimine katkıda bulunan üretken üyeler haline gelmeleri için onları güçlendirmek için çalışıyor.

Kral Selman Engellilik Araştırma Merkezi, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı'nın Özel Danışmanı ve Merkezin Mütevelli Heyeti Başkanı Prens Sultan bin Selman bin Abdulaziz'in önemli desteği ve sürekli gözetimi altındadır. Bu da merkezin rollerini tam anlamıyla yerine getirmesini ve bu değerli gruba fayda sağlamak için bilimi ilerletme misyonunu yürütmesini sağlamaktadır. Merkez kendisini, yüksek kaliteli ve etkili bilimsel araştırmalar yoluyla engellilerin sorunlarını ele almaya, bu çabaları desteklemeye ve uygulamaya adamıştır. Bu misyon, engellilik araştırmaları ve engelli bireyler hakkında kapsamlı bir bilgi merkezi kurmayı, Suudi Arabistan'da veri tabanları ve bilgi sistemleri tasarlamayı ve geliştirmeyi ve bunları araştırmacılar, uzmanlar ve diğer ilgili taraflar için erişilebilir hale getirmeyi içerir. Merkez ayrıca, engellilerle ilgili çeşitli araştırma programları yürütmekte, programları uygulamak ve geliştirmek için bilimsel seminerler, eğitim kursları ve çalıştaylar düzenlemekte ve yerel ve uluslararası toplantı ve konferanslara katılmaktadır. Bilimsel, akademik ve araştırma iş birliğini geliştiren tüm alanlarda iş birliğini teşvik etmektedir. Bu çalışmalar, insan kaynakları, teknik imkânlar ve başarılı ortaklıklar açısından zengin seçkin bir ortamda yürütülmektedir.

Suudi Arabistan, Kral Selman Engellilik Araştırma Merkezi’nde somutlaşan olağanüstü başarı sayesinde, insani yardım çalışmalarının çeşitli alanlarında önde gelen uluslardan biri olarak yerel, bölgesel ve uluslararası konumunu pekiştirdi. Suudi Arabistan, yüksek kaliteli, etkili bilimsel çalışmalarla desteklenen araştırma ve yetenekleri güçlendirme yoluyla engelliliği ele alma konusunda küresel liderliğe ulaştı. Bu ilerleme, istisnai insan kaynakları, gelişmiş teknik kabiliyetler ve başarılı ortaklıklarla ayırt edilen ortamlarda mümkün oldu. Kral Selman Engellilik Araştırma Merkezi aynı zamanda, engellilik sorunlarının ele alınmasının önemi konusunda farkındalık yaratmak, bu sorunlarla yüzleşmenin yollarını keşfetme çabalarını başlatmak, bilgi ve yeniliği teşvik etmek, bilimsel araştırmalarda özgünlüğü teşvik etmek, bilimi insanlığa hizmet etmek için kullanmak ve sosyal çalışmaları ilerletmek gibi çeşitli değerleri aşılamayı amaçlıyor.

Sonuç olarak Allah, kralımız, liderimiz, öncümüz, önderimiz, İki Kutsal Cami’nin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz’i ve onun sağ kolu Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı korusun. Allah onlara, sağlık, sıhhat, uzun ömür ve güç versin. Allah, bu aziz ve sevgili milletin şanını, şerefini, birliğini, güvenlik, istikrar, refah ve yücelme nimetlerini muhafaza etsin ve hasetçilerin kötülüklerinden, açgözlülerin hırslarından korusun. Allah, Kral Selman ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı İslam ve Müslümanlar için bir değer kılsın.

Başarıyı veren Allah’tır…



Trump fırtınası: Tarih yaşanmadan önce yazılıyor

ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)
ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)
TT

Trump fırtınası: Tarih yaşanmadan önce yazılıyor

ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)
ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)

Refik Huri

Amerikan başkanının yemin töreni, bağımsızlıktan önce ABD'yi yöneten İngiliz krallarının tarzında bir kralın yemin töreni geleneğidir. Başkan Donald Trump kral rolü oynamayı seviyor ve daha önceki birçok başkanın da iddia ettiği gibi, ilahi takdirin kendisini ABD'yi kurtarmak için göreve getirdiğini iddia ediyor. Ama Trump'ın tarzı ne kraliyet tarzı ne de başkanlık tarzı. O kendi yeteneklerini abartıyor, kendisinden önceki devlet başkanlarını küçümsüyor. Yemin töreni konuşmasında ise abartıda uç noktalara vardı. Ama Amerikalılar abartıyı sever, çünkü abartı onlara, ister içeride ister dışarıda, ne kadar zor olursa olsun, her şeyi başarabilecekleri duygusu verir. Trump’ın abartılarının en büyüğü , sanki ABD “teneke çağı”ndaymış da Trump’ın bir el hareketiyle “altın çağ”a geçmiş gibi, selefinin yaptıklarını yerle bir eden bir fırtına şeklinde Beyaz Saray’a geri dönüş yapmasıydı. Başkan Joe Biden tarafından imzalanan 80'den fazla başkanlık kararnamesini iptal etti. İmzaya hazır onlarca kararname imzaladı. Dünya Sağlık Örgütü'nden ve Paris İklim Anlaşması'ndan çekildi. Çevresel tehlikeye rağmen enerji alanında petrol ve gaz çıkarma üzerindeki tüm kısıtlamaları kaldıran bir ulusal acil durum deklare etti. Milyonlarca kaçak göçmenin sınır dışı edilmesi ve anayasaya aykırı olarak doğum yoluyla vatandaşlık edinme hakkının ortadan kaldırılması kararlarını imzaladı. Dört yıl önce Biden'ın seçim zaferinin onaylanmasını engellemek için Kongre Binası'na baskın düzenleyenleri de affetti.

Başkan Eisenhower veda konuşmasında “askeri-endüstriyel kompleks” tehlikesine dikkat çekmişti. Biden ise veda konuşmasında iki tehlike konusunda uyardı: “oligarşi ve tekno-endüstriyel kompleks.” Ancak Trump bir oligarşi, yani zengin azınlık yönetimini hayata geçirmeye başladı ve zengin teknoloji krallarını etrafında topladı. 2025 Heritage Vakfı projesine göre gündeminde “derin devlet” ve “idari devlet”in ortadan kaldırılması da yer alıyor. İlk ve ikinci seçim kampanyalarında benimsediği slogan, Ronald Reagan'ın 1980'deki “ABD'yi Yeniden Harika Yap” sloganıydı. “Güçle barış” ise Reagan ve Trump'tan önceki başkanların sloganıydı.

ABD, Birinci Dünya Savaşı'nda Woodrow Wilson, İkinci Dünya Savaşı'nda Franklin Roosevelt, Soğuk Savaş'ta ve sonrasında Reagan ve George H.W. Bush ile harikaydı. Fareed Zakaria'ya göre Vietnam, Afganistan ve Irak'tan sonra başına gelenler ve “kendinden şüphe eden bir süper güç” haline geldiği hissi bunu ortadan kaldırmıyor. Robert Gates'e göreyse ABD “işlevsiz bir süper güç.”  Profesör Hal Brands'ın ifadesiyle, Trump'ın deklare ettiği gibi “ABD'nin düşüşü artık bitmedi”, şimdi büyük savaş “hangi dünya ve ne ile şekillendirileceğine dair bir mücadeleden başka bir şey değil? Dünya liberal demokrasi tarafından mı yoksa otokratlar tarafından mı yönetilecek?” Trump, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'nin inşa ettiği liberal demokratik sistem çerçevesinde pozisyonları ve politikaları şekillenenlere değil, otokratlara hayranlık duyuyor. Şimdiki büyük soru şu; Trump'ın ABD'nin müttefiklerine ve rakiplerine yüksek gümrük tarifeleri uygulaması ve dünyanın en büyük ekonomisinin korumacı politikalara yönelmesiyle dünya nasıl bir hal alacak? Trump'ın savaşları bitirme söylemleri ve “barış elçisi” olma emelleri bir yana, yeni ticaret savaşı ve yeni  soğuk savaş nerede duracak? Peki ya Çin ve Rusya'nın çabaladığı, ABD'nin ise engellemeye veya en azından yavaşlatmaya çalıştığı çok kutuplu dünya düzeni için dünyanın tepesindeki jeopolitik ve stratejik mücadele nasıl olacak? Tarihi, yaşanmadan önce yazmak ne demek?

Ticaret savaşları en az askeri savaşlar kadar tehlikelidir. Buradaki uzlaşılar zorlu ve hassas olup, karar almada etkili olmuş, hatta bazıları fiili savaşlara katılmış iç cephelere yarar sağladığı gibi zarar da vermektedir. Yeni Soğuk Savaş'ın daha da uzayacağı tahmin ediliyor ve ABD, George Kennan'ın önerdiği “çevreleme stratejisi” ve Letonya devlet başkanının tanımıyla “yoksullaştırma ve intihar etmeye yardım” stratejisi çerçevesinde uyguladığı çok sayıda politikayla eski Soğuk Savaş'ı kazandı. Çin ve Rusya, yeni Soğuk Savaş'ı kazanmaya veya en azından Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra yaşananları “düzeltmeye” ve Çin'in kaydettiği gelişmenin kabul edilmesini sağlamaya kararlılar. Herkes Trump'ın Ukrayna savaşında uzlaşma sağlamak için neler yapabileceğini merakla bekliyor. Zelenski’yi, ele geçirdiği toprakları Putin'e teslim etmeyi kabul etmeye zorlayacak ve böylece Avrupa Rusya'nın nüfuzu karşısında zor durumda mı kalacak? Yoksa Kiev'in NATO'ya katılım arzusuna son vererek hem Rusya hem de Avrupa'yı memnun mu edecek?

Ukrayna'daki herhangi bir cevap Ortadoğu'da da yankı uyandıracak. Değişimci Başkan Trump, Gazze ve Lübnan savaşları, Suriye'de Esed rejiminin devrilmesi ve İran etkisinin azalmasından bu yana bölgede yaşanan büyük değişimler konusunda ne yapacak? İsrail ile birlikte İran'ın nükleer projesine saldırmaya mı yönelecek, yoksa Tahran ile kârlı bir anlaşma yapmayı mı tercih edecek? Filistinlilere “iki devletli çözüm” çerçevesinde hiçbir şey sunmazsa “İbrahim anlaşmalarını” nasıl genişletebilir?

Tarihçi Niall Ferguson, Trump'tan “Çin ile rekabette Reagan'dan ders almasını” istedi. Oxford Üniversitesi'nde dünya tarihi dersleri veren Margaret MacMillan ise “Sorunlu bir sistem, işlevsiz bir liderle ayakta kalabilir mi?” diye soruyor ve “Geleceği tahmin etmek zordur çünkü çok sayıda olasılık vardır, özellikle de olayların ortasında olduğunuzda” diyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.