Türkiye, DEAŞ'a karşı ‘dörtlü ittifak’ konusunda Ürdün, Irak ve Suriye ile anlaştı

Diplomatik kaynaklar Şarku’l Avsat'a konuştu: Ankara, ABD'nin çekilmesini ve Kürt militanlara desteğin kesilmesini hedefliyor

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Münih Güvenlik Konferansı’nda Suriye'deki geçiş sürecine ilişkin bir seminerde Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile yan yana (Dışişleri Bakanlığı)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Münih Güvenlik Konferansı’nda Suriye'deki geçiş sürecine ilişkin bir seminerde Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile yan yana (Dışişleri Bakanlığı)
TT

Türkiye, DEAŞ'a karşı ‘dörtlü ittifak’ konusunda Ürdün, Irak ve Suriye ile anlaştı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Münih Güvenlik Konferansı’nda Suriye'deki geçiş sürecine ilişkin bir seminerde Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile yan yana (Dışişleri Bakanlığı)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Münih Güvenlik Konferansı’nda Suriye'deki geçiş sürecine ilişkin bir seminerde Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile yan yana (Dışişleri Bakanlığı)

Türkiye, Ürdün, Irak ve Suriye, terör örgütü DEAŞ'a karşı ortak bir iş birliği mekanizması üzerinde anlaşmaya varırken, Ankara bu yolla ABD'nin Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) ve PKK'nın Suriye'deki kolu olarak gördüğü YPG’ye verdiği desteği kesmeyi hedefliyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan Türk diplomatik kaynaklar, dört ülkenin DEAŞ'a karşı ortak eylem için dışişleri ve savunma bakanları ile istihbarat servisleri başkanları düzeyinde bir mekanizma oluşturma konusunda anlaştığını ve bu mekanizmanın ilk toplantılarını şubat ayında Amman'da yapacağını açıkladı.

Kaynaklar, Türkiye'nin aynı zamanda ABD'nin YPG’ye verdiği desteği kesmek ve Irak, Suriye ve İran'la ortak çabalarla PKK'yı çevrelemek için harekete geçtiğini belirterek, Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın'ın geçen hafta Tahran'a yaptığı ziyarete işaret etti.

Kapsamlı plan

Kaynaklar, Türkiye, Ürdün, Irak ve Suriye'nin DEAŞ'la mücadelede kapsamlı bir iş birliği planı üzerinde çalıştığını, bu plan çerçevesinde dışişleri ve savunma bakanlıkları ile istihbarat servislerinin sınır güvenliği, istihbarat paylaşımı ve ortak operasyonlar alanlarında yakın koordinasyon içinde olacaklarını ve bunun örgütün bölgede yeniden ortaya çıkmasını önlemek açısından hayati önem taşıdığını belirttiler.

zxcsdfvg
Suriye konulu Paris Konferansı'ndan (Dışişleri Bakanlığı)

Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz geçtiğimiz perşembe günü Paris'te düzenlenen Suriye konulu uluslararası konferansa katılımı sırasında yaptığı açıklamada, Türkiye'nin DEAŞ'a karşı Türkiye, Irak, Ürdün ve Suriye'yi kapsayan dörtlü bir koalisyon oluşturarak örgütün bölgeyi yeniden tehdit etmesini engellemek için çalıştığını söyledi. ABD'nin Suriye'den askerlerini çektiği yönündeki iddialara da değinen Yılmaz, bu kararın ABD'ye ait olduğunu ve Türkiye'nin ABD'nin güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak üzere, DEAŞ üyelerinin tutulduğu hapishanelerin yönetimi de dahil olmak üzere somut önerilerde bulunduğunu vurguladı.

Dörtlü ittifakın istihbarat paylaşımı ve ortak operasyonları da kapsayacağını belirten Yılmaz, Türkiye'nin DEAŞ hapishanelerinin yönetimi konusunda Suriye yönetimine destek vermeye hazır olduğunu ifade etti.

Suriye'nin kuzeydoğusundaki hapishanelerde tutulan binlerce DEAŞ mensubu bölge güvenliği için tehdit oluşturmaya devam ediyor. ABD destekli SDG tarafından kontrol edilen bu hapishanelerin yeni Suriye yönetimine teslim edilmesini talep eden Türkiye, bu hapishanelerin muhafazasına destek vermeye hazır. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçtiğimiz ocak ayında Irak'a yaptığı ziyaret sırasında DEAŞ'ın varlığını ortadan kaldırmak, finansman kaynaklarını kurutmak ve bölgenin istikrarını sağlamak amacıyla DEAŞ'la mücadele için Türkiye, Irak, Suriye ve Ürdün'den oluşan bir ‘bölgesel koalisyon’ kurulması çağrısında bulunmuştu.

ABD bahanesinin ortadan kaldırılması

Gözlemcilere göre Türkiye'nin ‘dörtlü ittifak’ önerisinin önemi, ABD'nin DEAŞ'a karşı savaşta yakın bir müttefik olarak YPG’yi desteklemeye devam etmesi ve Suriye'deki güçlerinin varlığını ve SDG ile askeri ittifakını bu gerekçeye dayandırmasında yatıyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera liderliğindeki Suriye yönetimi, SDG'yi yeni Suriye ordusuna entegre etmeye çalışırken, ABD'li yetkililer binlerce DEAŞ militanının tutulduğu hapishanelerin güvenliğinin YPG tarafından sağlandığını, SDG'nin lağvedilmesinin DEAŞ'la mücadeleyi önemli ölçüde zayıflatacağını ve DEAŞ terörünün yeniden yayılmasına yol açacağını vurguluyor.

Gözlemciler Türkiye'nin ‘dörtlü ittifak’ kurma önerisinin ABD'nin DEAŞ'a karşı savaşta YPG'yi destekleme argümanını zayıflatmayı amaçladığını düşünüyor; zira Washington Suriye'deki güçlerinin varlığını ve SDG ile ittifakını terörle mücadele gerekliliğiyle gerekçelendiriyor. Suriye yönetimi SDG'yi yeni Suriye ordusuna entegre etmeye çalışırken, ABD'li yetkililer SDG'nin binlerce DEAŞ unsurunun tutulduğu hapishanelerin güvenliğinin garantörü olduğunu ve bu birliklerin dağıtılmasının DEAŞ'a karşı savaşı zayıflatarak yeniden canlanmasına yol açabileceğini vurguluyor.

scdfrg
Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke’de bulunan ABD güçleri (AFP)

Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, Fidan'ın Bağdat ve Amman'daki yetkililere öneriyi sunarken konuyu eş-Şera ile önceden koordine ettiğinin varsayılabileceğini söyledi. Ergin, Türkiye'nin girişiminin zamanlamasının önemli olduğunu, özellikle de ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 Ocak'ta göreve gelmesinin ardından Türkiye'nin yeni Trump yönetimine ABD askerlerinin Suriye'den çekilmesini destekleme çağrısı yaptığını ifade etti.

2017-2020 yılları arasındaki ilk başkanlık döneminde ABD askerlerini Suriye'den çekmek isteyen Trump, DEAŞ'a karşı savaşta Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve Kongre'nin böyle bir karar almasında ısrar etmiş, askerlerin çekilmesinin DEAŞ'a karşı eylemleri sekteye uğratacağı yönündeki itirazlarla karşılaşınca kararından geri adım atmıştı.

Ergin'e göre Türkiye'nin önerisi Washington'un Suriye politikasını gözden geçirme kararını etkilemeyi amaçlıyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump'la yapacağı ilk görüşmede bu öneriyi gündeme getirmesi bekleniyor.

Bölgesel çözüm

Bu önerinin bir başka boyutu da Fidan'ın bir süredir vurguladığı ‘bölgesel sahiplenme’ söylemini güçlendirmesi, bölge ülkelerinin kendi coğrafyalarındaki sorunları kendi ellerine alıp çözmek için çalışmaları ve böylece bölge dışı aktörlerin işlerine karışmasını engellemeleri gerektiği tezini savunmasıdır.

dsefre
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD’li mevkidaşı Marco Rubio, Münih Güvenlik Konferansı çerçevesinde bir araya geldi. (Dışişleri Bakanlığı)

Fidan, Münih Güvenlik Konferansı çerçevesinde ABD'li mevkidaşı Marco Rubio'nun yanı sıra Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani ile bir araya geldi.

Fidan, cumartesi günü Münih Güvenlik Konferansı çerçevesinde ‘Şam için yeni bir dönemin başlangıcı’ başlığı altında düzenlenen oturumda DEAŞ hapishaneleri ve ABD'nin YPG'yi destekleme bahaneleri konusunu gündeme getirdi. Fidan, “Suriye'de güvenlik açısından bizim için geriye kalan tek mesele PKK'nın uzantısı olan YPG'den kurtulmaktır. Şam'daki dostlarımızdan bu meseleye eğilmelerini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

csdfergthy
ABD güçleri Suriye'nin kuzeydoğusunda SDG ile ortak eğitim sırasında (AFP)

Fidan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yapılar DEAŞ'la mücadele bahanesinin arkasına saklanıyor. DEAŞ'a karşı bir savaş yok. DEAŞ'lıları koyacak başka yer olmadığı için ABD ordusuna hapishane hizmeti veriyorlar. Bu insanların Suriye'nin üçte birini işgal etmelerine, petrol ve doğalgaz sahalarını kontrol etmelerine ve merkezi hükümet ve milyonlarca Suriyeli petrol ve doğalgazdan faydalanamazken ülkenin malını çalmalarına izin verilemez... Bu sona ermeli... Bu sadece Türkiye için bir ulusal güvenlik tehdidi değil, aynı zamanda bölgemiz için de büyük bir meseledir.”

Fidan, “Suriye'de silahlı milislere müsamaha gösteremeyiz. Çünkü bu deneyimin bölgeye sadece kaos ve istikrarsızlık getirdiğini gördük. Şam'daki yeni yönetim silahlı grupları ulusal bir ordu çatısı altında toplamak için doğru adımları atıyor ve biz de süreci yakından takip ediyoruz” şeklinde konuştu.

İran’la birlikte hareket

Bir başka oturumda ise MİT Başkanı Kalın, Suriye'deki geçiş sürecinin ve bu sürecin gelişmesi için ülkeye uygulanan yaptırımların kaldırılmasının önemini vurgulayarak, DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerinin ve uzantılarının bölgede var olmalarına izin verilmeyeceğini belirtti.

Kalın geçtiğimiz hafta İran'ı ziyaret ederek, İstihbarat Bakanı İsmail Hatip ve Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Ekber Ahmediyan ile DEAŞ ve PKK ile bu örgütlerin uzantılarına karşı bölgesel koalisyonu genişletmek amacıyla bir araya geldi.

Türk kaynaklar, Kalın'ın görüşmelerinde PKK ve DEAŞ'a karşı iş birliği, Suriye'deki gelişmeler ve Gazze krizinin öne çıkan konular arasında yer aldığını ve iki tarafın ‘terör örgütlerine karşı istihbarat paylaşımını artırma’ kararı aldığını bildirdi.



Yükselen bölgesel güçler Kremlin'in nüfuzuna meydan okumaya mı başlıyor?

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 8 Kasım 2023'te Dağlık Karabağ'da silahlı kuvvetlere hitap ederken (Reuters)
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 8 Kasım 2023'te Dağlık Karabağ'da silahlı kuvvetlere hitap ederken (Reuters)
TT

Yükselen bölgesel güçler Kremlin'in nüfuzuna meydan okumaya mı başlıyor?

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 8 Kasım 2023'te Dağlık Karabağ'da silahlı kuvvetlere hitap ederken (Reuters)
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 8 Kasım 2023'te Dağlık Karabağ'da silahlı kuvvetlere hitap ederken (Reuters)

Rusya ve Azerbaycan arasında son günlerde artan gerilim, Rusya'nın üç yıldan uzun süredir devam eden Ukrayna savaşına tam anlamıyla müdahil olmasının en önemli yansımalarından birine dikkat çekti. İlişkilerdeki mevcut bozulma türünün ilk örneği değil; zira öncesinde iki ülke arasında bir tür yabancılaşmaya zemin hazırlayan sarsıntılar yaşanmış, bu da son gelişmeye tırmanma eğilimi kazandırmış ve kötümser beklentilere yol açmıştı. Askeri bir çatışma senaryosu pek olası görünmese de, bazı uzmanların bunu olası senaryolar arasına koyması bile iki ülke ilişkilerindeki mevcut sarsıntının geçici olmadığını, aksine eski Sovyet coğrafyasındaki denge hesaplarında önemli bir gelişmeyi yansıttığını gösteriyor. Bu da Kremlin'e doğrudan meydan okuma mesajları gönderebilecek bölgesel güçlerin ortaya çıktığına işaret ediyor.

Mevcut durumun nedenleri

Moskova ve Bakü arasındaki ilişkiler, Rusya'da Azerbaycan vatandaşlarına yönelik toplu gözaltı operasyonunun ardından ciddi şekilde gerildi. Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı 28 Haziran'da, Yekaterinburg'da 50 Azerbaycan vatandaşının gözaltına alınmasıyla ilgili olarak Rusya'nın Bakü Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Pyotr Volkovich'i çağırdı. Azerbaycan medyası, gözaltına alınanların kötü muamele ve aşağılanmaya maruz kaldığı sert gözaltı operasyonlarına ilişkin haberler yayınladı.

fgru76
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Ağustos 2024'te Bakü'de karşılarken (EPA)

Rus anlatısı, cinayetler de dahil olmak üzere ciddi suçlara karışanların kovuşturulmasıyla sınırlıydı. Uygulamada, Sverdlovsk bölgesi Merkezi Soruşturma Servisi Soruşturma Departmanı'nın ‘bir dizi cinayet işlediğinden ve cinayete teşebbüs ettiğinden şüphelenilen etnik bir suç grubunun’ ortaya çıkarıldığını belirten verilerine göre, Azerbaycan asıllı Rus vatandaşı tüccar ve iş adamlarını hedef alan bir faaliyet yürüten organize suç şebekelerinden bahsediliyordu.

u78ı
Kazakistan'ın Aktau şehri yakınlarında düşen Azerbaycan Havayolları'na ait Embraer yolcu uçağının kurbanlarından birinin naaşının bulunduğu tabutu taşıyan görevliler (Reuters)

Ancak bu gerekçeler, Azerbaycan vatandaşlarının yargılandığı suçların bir kısmının neredeyse çeyrek asır öncesine dayandığını savunan Azerbaycan tarafını ikna etmedi. Bu durum, bu dosyanın şu anda açılmasının ardındaki gerçek nedenlere ilişkin şüpheleri arttırdı.

Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, kolluk kuvvetlerinin baskınları sırasında ‘iki Azerbaycanlının vahşice öldürüldüğünü’ kaydederek, Rusya'ya ‘güçlü tepkisini’ ifade etti.

Bakanlık yaptığı ayrı bir açıklamada, Moskova'yı ‘acil bir soruşturma’ yürütmeye ve ‘bu kabul edilemez şiddetin sorumlularını derhal adalete teslim etmeye’ çağırdı.

Buna karşılık Rusya Dışişleri Bakanlığı, Rusya'nın Bakü Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Pyotr Volkovich'in ‘Azerbaycan tarafına gerekli açıklamaları yaptığını ve durumun kolluk kuvvetlerinin kontrolü altında olduğunu yinelediğini’ bildirdi.

Bakü bu açıklamadan ikna olmadı ve hemen ertesi gün, 29 Haziran'da, Azerbaycan Parlamentosu, İkili Parlamenter İşbirliği Komisyonu toplantısı için Moskova'ya yapılması planlanan ziyareti iptal etme kararı aldı.

fgthy
Kazakistan'ın Aktau şehri yakınlarında düşen Azerbaycan Havayolları'na ait Embraer yolcu uçağı kazasında hayatını kaybeden genç bir adamın 28 Aralık'ta Bakü'de düzenlenen cenaze töreninden (Reuters)

Parlamenterler buna gerekçe olarak ‘etnik temelde Azerbaycanlılara yönelik kasıtlı, hedefli ve yargısız infazlar ve şiddet’ ile ‘bu tür vakaların son zamanlarda tekrarlanmasını’ gösterdiler. Aynı gün Azerbaycan Kültür Bakanlığı ülkedeki tüm Rus kültürel etkinliklerinin (konserler, festivaller, performanslar, sergiler, vs.) iptal edildiğini duyururken, Trend Haber Ajansı da Rusya Federasyonu Başbakan Yardımcısı Aleksey Overçuk'un Bakü ziyaretinin iptal edildiğini açıkladı.

Hızla gelişen kriz

Azerbaycan güvenlik güçlerinin Sputnik Azerbaycan'ın ofislerine baskın düzenlemesi ve iki Rus gazeteciyi tutuklaması Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın sert tepkisine yol açtı.

Bu gelişmelerde dikkat çekici olan ‘Ukrayna etkisinin’ hızla ortaya çıkmasıdır. Moskova, Ukrayna'nın ‘Rusya-Azerbaycan ilişkilerini germeye çalıştığı’ ve bir çatışmanın fitilini ateşlediği uyarısında bulunurken, Rus gazeteleri ve önde gelen yazarlar Bakü'yü ‘bağları koparmaya, ilişkilerin ortak temellerini zayıflatmaya ve iki ülkeyi askeri çatışma yoluna sokmaya’ dayalı ‘Ukrayna senaryosunu takip ettiği’ konusunda uyardı.

Eski bir kriz için yeni nedenler

Bu, Rusya-Azerbaycan ilişkilerinin son aylarda ilk kez kötüleşmesi değil. Geçen yılın aralık ayı sonunda Bakü'den Grozni'ye gitmekte olan Azerbaycan Havayolları’na ait bir yolcu uçağı Kazakistan'ın Aktau şehri yakınlarında düşmüştü. Uçakta 67 kişi vardı ve ikisi mürettebat üyesi olmak üzere 38 kişi hayatını kaybetti. Ölenler arasında 25 Azerbaycan vatandaşı, 7 Rus ve 6 Kazak bulunuyordu. Kremlin, uçağın Grozni Havaalanı’na inmeye çalıştığı sırada bölgenin Ukrayna insansız hava araçları (İHA) tarafından saldırıya uğradığını belirtti.

sdfgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Zafer Günü dolayısıyla 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (EPA)

Şarku’l Avsat’ın Kremlin’in internet sitesinden aktardığına göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 28 Aralık günü Azeri mevkidaşı İlham Aliyev'i arayarak, ‘Rus hava sahasında meydana gelen trajik olayda hayatını kaybedenlerin ailelerine derin ve içten taziyelerini sundu ve yaralılara acil şifalar diledi.’ Ertesi gün Aliyev, Azerbaycan Havayolları uçağının ‘dıştan hasar gördüğünü’ belirterek şunları söyledi: “İlk olarak Rus tarafı Azerbaycan'dan özür dilemelidir. İkinci olarak, suçunu kabul etmelidir. Üçüncü olarak da sorumluları cezalandırmalı, cezai olarak sorumlu tutmalı ve Azerbaycan'a ve yaralanan yolcu ve mürettebata tazminat ödemelidir.”

Bakü ilk kez Kremlin'e doğrudan bir meydan okuma gösterdi ve bu kadar güçlü bir tonda konuştu.

Şubat ayı başında Bakü, Moskova'yı ülkedeki Rusya Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlar ve Uluslararası İşbirliği Ajansı’nın (Rossotrudniçestvo) faaliyetlerinin askıya alındığı konusunda bilgilendirmiş ve Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı'ndan 1997'den beri hükümetler arası bir anlaşma temelinde faaliyet gösteren Rus Evi'ni kapatmasını talep etmişti. Aynı zamanda Azerbaycan, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı'nın (USAID) çalışmalarını da askıya aldı.

cdfgthy
Dönemin Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile Brüksel'de, 14 Mayıs 2023 (AFP)

O dönemde Azerbaycan makamları, Rus medya kuruluşlarının çalışmalarını kısıtlamaya başlamış ve bu tutumlarını ‘yurtdışındaki Azerbaycan devlet yayınları ile ülkedeki yabancı gazetecilerin çalışma koşullarında dengenin yeniden sağlanmasını’ düzenleyen yeni bir yasa ile gerekçelendirmişlerdi. Bakü'ye göre bu denge, ülkedeki Sputnik muhabirlerinin sayısının, devlet tarafından işletilen AZERTAC ajansının Moskova'daki muhabirlerinin sayısına eşit olması gerektiği anlamına geliyordu.

Takip eden aylarda Bakü, Moskova'yı bir dizi Azeri medya kuruluşuna siber saldırı düzenlemekle suçladı. Ulusal parlamentonun bir üyesi olan Ramid Namazov, Moskova tarafından kontrol edildiğine inanılan hacker grubu Cozy Bear'ı bu saldırılara karışmakla suçladı ve bunları Rus parlamentosundan gelen bir direktifle ilişkilendirdi. Rusya suçlamalar hakkında yorum yapmadı.

Durum nasıl gelişebilir?

Kremlin etkinliklerin iptal edilmesini ve Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamalarını üzüntüyle karşıladı ve kolluk kuvvetlerinin eylemlerinin diplomatik ilişkilerin bozulması için bir gerekçe olamayacağını vurguladı. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “Belki de Azerbaycan tarafının görüşüne göre bu tür gelişmelere neden olan olayların nedenlerini ve doğasını açıklamak için çalışmaya devam etmek önemlidir” dedi. Peskov'a göre devlet başkanları Vladimir Putin ve İlham Aliyev arasında bir görüşme şu anda planlanmıyor, ancak ihtiyaç duyulması halinde bu görüşme mümkün olan en kısa sürede gerçekleşecek.

Azerbaycanlı siyaset uzmanı ve Güney Kafkasya Araştırma Merkezi Başkanı Ferhad Memmedov, Rusya ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin iki lider arasındaki kişisel temasla bağlantılı olduğunu söyledi. “Uçak kazası olayından bu yana devlet başkanları arasında sadece bir temas kaydettik ve bu da bölge ülkelerinin bazı liderlerinin video konferans görüşmesinin bir parçasıydı” diyen Memmedov, Bakü'nün Moskova'nın uçak kazasına verdiği tepkiden memnun olmadığına ve bunun da Aliyev'in Moskova'daki Zafer Günü geçit törenine katılımını son anda iptal etmesine yol açtığına dikkat çekti. İki devlet başkanı arasında doğrudan iletişimin yokluğunda olumsuz olaylar arttı ve dışişleri bakanları düzeyinde çözülemeyen yollar geliştirdi. Memmedov, “Bu çatışma sarmalının giderek daha da kötüleştiğini görüyoruz” ifadesini kullandı.

gthy
Ukrayna-Rusya savaşındaki gelişmeleri ele almak üzere 14 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen üst düzey bir toplantıdan (Sputnik-Reuters)

Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri uzmanı Arkady Dubnov, “Hataları kabul etmek ve özür dilemek Rus yönetimi için bir norm değil” dedi. Bugün Azerbaycan'ın Rusya için, Rusya'nın Azerbaycan için olduğundan çok daha önemli olduğunu ifade eden Dubnov sözlerini şöyle sürdürdü: “Azerbaycan etkili bir bölgesel güç. Gücünü Türkiye'nin desteğinden aldığını düşünmek yanlış olur. Tam tersine, bugün Ankara'nın Bakü'yü kendi desteği olarak gördüğünü görüyoruz.”

Her iki taraf için de kazançlar ve kayıplar

Resmi olarak Bakü ekonomik açıdan Moskova'ya Moskova'nın Bakü'ye olduğundan daha bağımlı. Ancak savaş ve yaptırım koşulları altında, Kremlin için küçük ortakların önemi keskin bir şekilde artıyor.

Azerbaycan Devlet Gümrük Komitesi'nin verilerine göre Rusya ve Azerbaycan arasındaki ticaret 2024 yılında 4,8 milyar dolara ulaştı. Rusya, Ukrayna ile savaşın başlamasından bu yana detaylı gümrük istatistiklerini yayınlamayı durdurdu. Azerbaycan'ın Rusya'ya ürün ihracatı yüzde 1,5 azalarak 1,2 milyar dolara düşerken, Rus mallarının ithalatı yüzde 14,5 artarak 3,6 milyar dolara yükseldi.

Rusya'nın Azerbaycan'a ihracatının büyük bir kısmını petrol, doğalgaz, petrol ürünleri, değerli metaller ve metal ürünleri oluşturuyor. Azerbaycan Rusya'ya ağırlıklı olarak meyve ve sebze (toplam ihracatın yaklaşık yarısı) ve plastik tedarik ediyor.

Bakü ile iyi ilişkiler, özellikle uluslararası yaptırımlardan zarar gördüğü alanlarda Moskova için önemli. Örneğin Azerbaycan, Rusya'nın askeri-endüstriyel kompleksi için gerekli olan çift kullanımlı malları elde edebileceği ülkelerden biri.

Savaşın patlak vermesinden sonra Türkiye, kendi istatistiklerine göre, Batı'dan çift kullanımlı mal alımlarını bir buçuk kattan fazla artırdı ve bunları Azerbaycan da dahil olmak üzere Rusya'nın bir dizi komşusuna tedarik etti.

dfrgty
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 8 Kasım 2023'te Dağlık Karabağ'da silahlı kuvvetlere hitap ederken (Reuters)

Bakü'nün İkinci Kafkasya Savaşı'nda kazandığı zafer ve Dağlık Karabağ Bölgesi'ni yeniden ele geçirmesi, bölgesel güç dengesinde büyük bir değişikliğe yol açtı. Bakü ve Ankara'nın etkisi önemli ölçüde artarken, İran'ın ve Rusya'nın Güney Kafkasya bölgesindeki etkisi önemli ölçüde azaldı.

Savaş senaryosu pek olası değil ama...

İlginçtir ki bazı uzmanlar, Rusya ile Azerbaycan arasında bir savaş çıkabileceğine dair olası senaryolar öngörüyor. Bir Rus siyasi yorumcu, “Bakü, Rusya Federasyonu ile ikili ilişkilerini hızla tasfiye ediyor. Bu, savaşla sonuçlanan Ukrayna'nın yoludur” diye yazdı.

Bazı uzmanlara göre Ankara-Bakü ikilisi Moskova'nın Suriye ve Dağlık Karabağ'daki pozisyonlarının sarsılmasından yararlandı. Bazıları, nükleer endüstriden sorumlu Rosatom şirketinin aniden Türkiye'deki Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi’nin yüzde 49 hissesini satma niyetini açıklaması ve Türkiye'nin Tayfun balistik füzesini üç kez test etmesi gibi gözle görülür gerginlik belirtilerine işaret etti.

Aynı bağlamda Azerbaycanlı askeri uzman Agil Rüstemzade Polonya Radyosu'na verdiği demeçte, Azerbaycan ordusunun Rusya ile askeri çatışma senaryolarını çoktan çalıştığını söyledi. Rüstemzade’ye göre Rusya, dağlık arazi nedeniyle ülkesinin topraklarına büyük kuvvetler konuşlandıramayacak, ancak petrol sahalarına füze atabilecek. Ancak, ‘Ukrayna cephesinde Ruslar için kitle imha silahları kesinlikle gerekli’ olduğundan, askeri tırmanış riskini görmüyor.

Buna karşılık emekli Albay Anatoly Matviychuk askeri bir çatışmayı ihtimal dışı bıraktı. Matviychuk, “Türkler, Aliyev'in Rusya ile doğrudan bir çatışmaya girmesine izin vermeyecektir, çünkü bu hemen Karadeniz bölgesine ve Türkiye yönüne uzanacaktır” dedi.

Uzmanların çoğu daha büyük bir kötüleşme potansiyelini hafife alıyor. Ancak uzmanlara göre buradaki en önemli şey, mevcut gerilimin bölgedeki yeni güç dengesinin bir göstergesi olması.

Washington'daki Kennan Enstitüsü'nde uzman olan Maxim Trudolyubov, “Bakü'nün Moskova'ya meydan okumaya istekli olması, Azerbaycan'ın kendisini daha bağımsız bir oyuncu olarak konumlandırmasıyla birlikte bölgesel güç dengesinde bir değişime işaret ediyor. Bakü artık uysal bir küçük ortak rolünü oynamaya istekli değil. Bu, dış politika yapıcılar için Moskova'nın kırılganlıklarını vurgulayan ve bölgesel güçlerin onun etkisine nasıl meydan okumaya başladığını gösteren çok önemli bir hikâye” değerlendirmesinde bulundu.