Polonya'da tarihi keşif: 2500 yıllık kalıntılarda uzaydan gelen malzeme bulundu

Eserler, herhangi bir arkeolojik kazı alanındaki "en büyük meteorit kaynaklı demir koleksiyonlarından birini" oluşturuyor.

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Polonya'da tarihi keşif: 2500 yıllık kalıntılarda uzaydan gelen malzeme bulundu

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Polonya'da ortaya çıkarılan Erken Demir Çağı takılarının, meteoritlerden gelen demir içerdiği tespit edildi. Bu, bölgenin eski sakinlerinin metali işleme becerisine sanılandan çok daha önce sahip olduğuna işaret ediyor.

Journal of Archaeological Science: Reports'ta yayımlanan araştırmada, Polonya'daki eski bir mezarlıkta keşfedilen üç bilezik, bir halhal ve bir iğne de dahil yaklaşık 26 takı örneğinin meteorit demiri içerdiği tespit edildi.

Araştırmacılar, "Bu mütevazı sayıdaki örnekler yine de dünya çapında tek bir arkeolojik kazı alanındaki en büyük meteorit kaynaklı demir ürün koleksiyonlarından birini oluşturuyor" diyor.

Bilim insanları, yaklaşık MÖ 750 ila MÖ 600'e tarihlenen Lusatian Kültürü'nden kişilerin, takılarında belirli bir desen oluşturmak için meteoritlerden gelen demiri kasten eritip kullandığından şüpheleniyor.
 

sdefrt5
Polonya'daki Erken Demir Çağı arkeolojik alanından bilezik ve halhal çıkarıldı (Jambon ve ekip arkadaşları / 2025)

Araştırmada arkeologlar, her ikisi de Polonya'nın güneyinde, birbirine yaklaşık 6 km uzaklıktaki iki Erken Demir Çağı mezarlığından (Częstochowa-Raków ve Częstochowa-Mirów) elde edilen eserleri inceledi.

Antik eserlerin element bileşimini belirlemek için X ışını floresanı ve elektron mikroskobu gibi farklı teknikler kullandılar.

Araştırmacılar üç bilezik ve bir iğne de dahil 26 eserden 4'ünün meteorit kaynaklı demirden yapıldığını ve elementin muhtemelen tek bir meteoritten geldiğini tespit etti.

Nesnelerde hem eritilmiş cevherden hem de meteoritten elde edilen demirin kullanıldığını saptadılar.

Bilim insanları eritilmiş demirin ticaret yoluyla, muhtemelen Alp veya Balkan sıradağlarından gelen güneybatı cevherlerinden elde edildiğini ancak yerel olarak dövüldüğünü düşünüyor.

Bu hammaddeye Dünya dışı demirin de eklendiğini söylüyorlar.

Daha sonra yapılan analizler demir eserlerin, yüksek nikel içeriğine sahip ve ataksit meteorit adı verilen "son derece nadir" bir tür uzay kayasından yapıldığını ortaya koydu.

Bilim insanları şöyle yazıyor:

Kapsamlı incelemeler, yüksek ihtimalle sadece tek bir meteorit kaynağından gelen demirin kullanıldığına işaret ediyor.

Meteorit kaynaklı demirin "demir cevheri olarak kullanıldığını" söylüyorlar.

Bulgular, Polonya'nın güneyinin eski sakinlerinin demiri nasıl işleyeceğini daha önce düşünülenden çok daha önce bildiğine işaret ediyor.

Ayrıca meteorit kaynaklı demirin, demir eritmenin keşfinden önce Bronz Çağı'nda sahip olduğu sembolik değere artık sahip olmadığını da gösteriyor.

Araştırmacılar, "Meteorit kaynaklı demirin, wootz ve Şam çeliğinin varsayılan icadından bin yıl önce, demir takılar üzerinde belirli bir desen üretmek için kasten kullanıldığını düşünüyoruz" diye yazıyor.

Küçük bir buluntu olmasına rağmen bulgular, Polonya'nın güneyini dünyanın en zengin meteorit kaynaklı demir içeren arkeolojik alanlarından biri haline getirerek Antik Mısır kazı alanlarıyla aynı seviyeye taşıyor.

Independent Türkçe



İsrail ve Suriye: Güneydeki ikilemi kim çözecek?

Golan Tepeleri'nde saldırı koordinasyon eğitimi sırasında İsrail ordusu 6. Piyade Tugayı askerleri, 7 Aralık 2023 (AFP)
Golan Tepeleri'nde saldırı koordinasyon eğitimi sırasında İsrail ordusu 6. Piyade Tugayı askerleri, 7 Aralık 2023 (AFP)
TT

İsrail ve Suriye: Güneydeki ikilemi kim çözecek?

Golan Tepeleri'nde saldırı koordinasyon eğitimi sırasında İsrail ordusu 6. Piyade Tugayı askerleri, 7 Aralık 2023 (AFP)
Golan Tepeleri'nde saldırı koordinasyon eğitimi sırasında İsrail ordusu 6. Piyade Tugayı askerleri, 7 Aralık 2023 (AFP)

Emel Şehade

İsrail ve Suriye arasında önümüzdeki ay bir güvenlik anlaşması imzalanabileceğine dair iyimser haberlerin basında yer almasına rağmen taraflar henüz nihai bir anlaşmaya varmazken anlaşmanın merkezinde yer alan bazı konularda temel anlaşmazlıklar halen devam ediyor. Sınırın her iki tarafında, özellikle Suriye'deki Şeyh (Hermon) Dağı ve güneydeki ordu mevzileri konusunda güvenlikle ilgili anlaşmazlıklar da söz konusu. İsrail, Golan Tepeleri'ni sadece terk etmeyi değil, bu konuyu tartışmayı bile reddettiği sürece, Golan Tepeleri iki ülke arasında gelecekte yapılacak herhangi bir siyasi anlaşmanın önünde bir engel teşkil etmeyi sürdürecek.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İsrail'de ‘Netanyahu'nun basın sözcüsü’ olarak bilinen İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın Tel Aviv'den ayrılmasını bekledikten sonra İsrail'in Suriye konusundaki tutumunu açıkladı. Katz’ın açıklamasına göre İsrail ordusu, Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra işgal ettiği topraklardan, özellikle güneyden ya da bir başka deyişle ‘güvenli bölge’ olarak bilinen bölgeden çekilmeyecek.

İran'ın Suriye’den çıkarılmasıyla ilgili tartışma

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar’ın Washington'da Gazze ile ilgili diğer konuların yanı sıra halen birçok engelle karşı karşıya olan Suriye dosyasını da görüşmesi bekleniyor. Katz'ın açıklamaları İsrail'de de tartışmalara yol açtı. Siyasi kaynaklar, “Ufukta Suriye ile bir anlaşma falan görünmüyor. Masadaki tek konu Golan Tepeleri ve Suriye sahnesindeki güvenlik düzenlemeleri” ifadelerini kullandı. Aynı kaynaklara göre Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın taraflar arasındaki herhangi bir anlaşmanın 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması’ndaki ateşkes ilkelerine dayandırılması yönündeki talebine İsrail’in karşı çıkması, anlaşmanın önündeki başlıca engel olmaya devam ediyor.

Kimliğinin gizli kalmasını isteyen bir güvenlik yetkilisinin yaptığı açıklamaya göre ABD’liler İsrailli karar vericilere eylül ayı sonuna kadar bir anlaşma sağlanmasını istediklerini açıkça belirttiler, ancak gerçekte Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplanmadan önce Tel Aviv'de bir güvenlik anlaşmasına varılma şansının çok düşük olduğunu biliyorlar.

Aynı yetkili sözlerini şöyle sürdürdü:

“Amerikan rüyasında, Başkan Donald Trump'ın ekibi, BM Genel Kurulu sırasında Şara, Trump ve Netanyahu arasında üçlü bir toplantı yapılmasını istiyor. Ancak bu sonucu elde etmek için taraflar arasındaki büyük anlaşmazlıkları aşmak zorundalar. Bu olasılık zayıf olsa da imkânsız değil.”

Netanyahu’nun programına göre, önümüzdeki ayın 25'inde New York'a gitmesi bekleniyor. O gün, Suriye Cumhurbaşkanı Şara ile güvenlik anlaşmasını imzalamak için çaba gösterilecek. Ertesi gün BM Genel Kurul’da bir konuşma yapacak ve ondan sonraki pazartesi günü New York'tan ayrılacak. Şara’nın ise Netanyahu'dan iki gün önce Genel Kurul’da konuşma yapması bekleniyor.

Birkaç İsrail kaynağına göre son halini alan anlaşma İsrail'in güvenliğini sağlamak ve Suriye’yi İran’ın liderliğindeki Şii ekseninden çıkarmak amacıyla hazırlanıyor. Tartışılan ve anlaşmaya dahil edilmesi beklenen en önemli maddeler arasında; İsrail'in güvenliğinin sağlanması, İsrail’in gelecekteki stratejik tehditleri engellemek amacıyla ısrarla direttiği Türkiye’nin Suriye ordusunu yeniden kurmasını önlemek için Şam'dan Suveyda’ya kadar Golan Tepeleri'nin askerden arındırılması, İsrail Hava Kuvvetleri’nin bölgedeki hareket özgürlüğünü ve hava üstünlüğünü korumak için Suriye topraklarında füzeler ve hava savunma sistemleri dahil stratejik silahların konuşlandırılmasının yasaklanması ve Suveyda’daki Dürzi Dağı'na insani yardım koridoru kurulması yer alıyor.

Buna karşın İsrail, Bakan Katz'ın kamuoyuna açıkladığı gibi, Suriye'nin Hermon Dağı'nın geleceğini görüşmeyi ve Beşşar Esed rejiminin çöküşünden sonra işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmeyi reddediyor. İsrailli yetkililere göre tüm bunların karşılığında Suriye, yeniden imar için ABD ve Körfez ülkeleri tarafından desteklenecek.

Ortadoğu araştırmacısı Yaron Friedman, Şam ve Tel Aviv arasında ve Barrack ile ‘Türkiye'nin yeni Suriye ordusunu kurmasının engellenmesi’ için yapılan son görüşmelerden sızan bilgileri açıkladı. Friedman’a göre bu yüzeysel olarak önemli bir madde, ancak çok kolay bir şekilde aşılabilir ve uygulanıp uygulanamayacağı şüpheli. Öte yandan Suriye Cumhurbaşkanı Şara tarafından kurulacak yeni Suriye ordusu, ağır silahları doğrudan Türkiye'den değil, üçüncü bir taraftan veya başka bir ülkeden, iç amaçlar ve ülkedeki otoritesini pekiştirmek için ihtiyaç duyduğu gerekçesiyle satın alabilecek.

Ayrıca güvenlik anlaşmasının ‘İran’ın Suriye’den çıkarılmasını’ da içereceğini açıkladı. Bu onun görüşüne göre tamamen gereksiz bir madde. Yerel durum herhangi bir anlaşma gerektirmiyor ve Şam'daki mevcut rejim, on yıl önceki Suriye iç savaşından dolayı İran ekseninin baş düşmanı haline geldi. Şara’nın Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) olarak bilinen silahlı grubu, Beşşar Esed rejimi, Hizbullah ve diğer İran yanlısı milisler ile savaşa öncülük etti. Dolayısıyla bu konuda bir anlaşma imzalamaya gerek yok. Çünkü bu, Şam'daki yeni rejimin çıkarlarına en uygun olanı ve İsrail ile uzlaşı konusuyla hiçbir ilgisi yok. Şara örneğinde, ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ düsturu geçerli değil. Aksine, anlaşma imzalandıktan sonra gelecekte Suriye'nin merkezinde İranlı bir terörist unsur keşfedilirse, İsrail'i kısıtlayabilir.

Yeni bir sistem mi, yoksa bir aldatmaca mı?

Katz'ın açıklamalarının ardından, askeri yetkililer ve güvenlik yetkilileri bölgesel uzlaşı için görüşmelere katılanların samimiyetine dair şüphelerini dile getirdi. Yedek Albay Amit Yagur, Barrack'ın ziyareti ve Tel Aviv'den sonra salı günü Beyrut'ta yaptığı görüşmenin, ABD'nin Suriye ve Lübnan ile yeni bir bölgesel düzen oluşturma çabalarını yansıttığını söyledi. Karar vericilere bu fırsatı kaçırmamaları çağrısında bulunan Yagur, Amerikalılarla ve doğrudan müzakere ettikleri Suriyelilerle yapılan görüşmelerde ‘İbrahim (Abraham) Anlaşmaları çerçevesinde toprak kontrolü ve tam normalleşmeyi içeren geri dönüşü olmayan düzenlemeler üzerinde ısrar etmeleri’ gerektiğini vurguladı.

Yagur’a göre son günlerde yaşanan ve önümüzdeki ay üçlü bir zirve yapılabileceğine dair kamuoyunda konuşulmaya başlanan olaylar, İsrail'in kuzey sınırında kendisine yönelik düşmanlıkların durdurulması için eşsiz bir fırsat ve aynı zamanda, ortaya çıkacak yeni bölgesel düzen için coğrafi konumu hayati önem taşıyan Lübnan ve Suriye ile yeni bir bölgesel düzenin kurulması için bir fırsat teşkil ediyor.

Suriye ve Lübnan hükümetlerinin İsrail ile sadece geçici anlaşmalar imzalamaya hazır olduklarını belirten Yagur, bu anlaşmaların bu hedefe ulaşmak için yeterli olduğunu düşündüklerini, ancak İsrail'in var olduğu alanlarda tavizler elde ederek, İsrail ile tam bir normalleşme anlaşması imzalamaktan mümkün olan her şekilde kaçınmak ve konuyu belirsiz bir tarihe ertelemek istediklerini söyledi. Yagur’a göre amaç, yeniden inşa ve İsrail'in geri çekilmesi gibi somut kazanımlar elde etmek, ABD odaklı uluslararası meşruiyet kazanmak, zaman kazanmak ve Başkan Donald Trump'ın görev süresini güvenli bir şekilde atlatmak. Suriye ve Lübnan, İsrail'den istenen tavizler elde ettikten sonra eski düzeni eski haline getirmeye çalışacak.

Bu beklentiler çerçevesinde bölgede yeni bir bölgesel düzen oluşturmak için her fırsatın değerlendirilmesi ve İsrail'in algıya değil gerçeklere dayalı çok temkinli bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini düşünen Yagur, Katz’ın açıkladığı gibi, İsrail'in sadece Suriye'de değil, Lübnan'da da stratejik derinlik sağlayan ve onun ‘güvenlik önlemleri’ olarak adlandırdığı pozisyonları, İsrail ordusunun doğrudan kontrolü veya Dürziler gibi İsrail’in çıkarlarına çalışan vekil güçler aracılığıyla sürdürmesi gerektiğini vurguladı.

Yagur, güvenlik güçlerinin aradığı ve karar vericilerin istediğine en yakın değerlendirmeyi yaptı. Zira birçok siyasi yetkili aracılığıyla, 1974 yılından bu yana yürürlükte olan ateşkes anlaşmalarının artık geçerli olmadığını ve Suriye'deki mevcut duruma uymadığını vurguladılar. Dolayısıyla onlar için 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması, mevcut durumda gelecekteki herhangi bir çözüm için referans teşkil etmiyor.

Öte yandan Tel Aviv Üniversitesi Moshe Dayan Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Merkezi eski Başkanı Eyal Ziser, iki taraf arasındaki temasların ve görüşmelerin taktik ve teknik nitelikte olduğunu ve iki ülke arasındaki sınırdaki durumu çözmeye odaklandığını düşünüyor. Ziser’e göre bu temaslar ve görüşmeler, Suriye'nin güneyindeki Dürzilere insani yardım sağlanmasını da içerebilir. Diğer politikacılar ve güvenlik yetkilileri gibi Ziser de Abraham Anlaşmaları gibi genel bir Arap desteği olmadan böyle bir adımı atmanın hukuki zorlukları nedeniyle, şu anda iki ülke arasında bir barış anlaşmasının gündemde olmadığını vurguladı.

Karar vericilere durumu yakından takip etmeleri çağrısında bulunan Ziser, Suriye'nin cihatçı geçmişine rağmen İsrail’i tehdit edebilecek bir ordusu olmayan harap bir ülke olduğu gerçeği göz önüne alındığında, İsrail’in çıkarlarına hizmet eden ve güvenliğini tehlikeye atmayan anlaşmalar yapmanın mümkün ve gerekli olduğunun altını çizdi.

Anlamsız bir anlaşma

Ortadoğu araştırmacısı Yaron Friedman'a göre İsrail'de, bir yandan anlaşmanın meşruiyeti konusunda şüpheler, diğer yandan ordunun pozisyonunu korumakta ısrarcı olması nedeniyle, tartışma, hazırlanan güvenlik anlaşmasının boşuna olduğu noktasına geldi. Friedman, Suriye'nin ulaşmaya çalıştığının ve Şara’nın aradığının anlamsız bir anlaşmadan ibaret olduğunu söyledi.

Friedman, değerlendirmesinde şunları söyledi:

 “Ateşkes zaten sahada uygulanıyor ve doğaçlama bir milis gücüne benzeyen zayıf Suriye ordusu, İsrail'e saldırma niyetinde de değil, kapasitesinde de değil. İsrail ordusunun altı ay önce bu bölgeleri kontrol altına almasına neden olan sebepler halen geçerli. Beşşar Esed'in diktatörlüğünün yerini, anlaşma imzalandıktan ve İsrail ordusu çekildikten sonra bile Golan Tepeleri'ne ulaşabilecek tehlikeli terörist güçler ve cihatçı örgütler aldı. İsrail, şu anda son halini alan anlaşmadan sızan bilgilere göre Şam'ın güneyinde silahsızlanma konusunda konuşurken, yine mevcut bir emri imzalamaktan bahsediyor. Çünkü Şara’nın ordusu tankları veya füzeleri yok, sadece kamyonetleri, hafif silahları ve belki bazı helikopterleri var. Bununla birlikte, birleşik Suriye'yi kontrol etmek istediğini defalarca kez beyan eden Cumhurbaşkanı Şara, Suriye’nin güneydeki Suveyda’da Dürzilerin özerkliğine şiddetle karşı çıkıyor.”

Ancak tüm bunlar, Friedman'ın söylediği gibi, Şam'ın güneyine asker konuşlandırması gerekeceği anlamına geliyor. Anlaşmaya göre Şam, ağır silahları (Suriye bunlara zaten sahip değil) takviye etmesini engelleyecek, ancak hafif silahlar ve çok sayıda savaşçı ile kontrolü elinde tutabilecek. Ancak bu kez, Şam yönetiminin destekçileri ve Bedevi aşiretlerinden müttefiklerinin Dürzilere karşı gerçekleştirdiği katliamlar anlaşmanın ardından tekrarlanırsa -ki bu gerçekten de bekleniyor- İsrail'in elleri ABD destekli anlaşma nedeniyle bağlanacak.

Friedman, şu an son halini alan anlaşma hakkında kendisini en çok endişelendirenin, İsrail ile Arap dünyası arasındaki barış sürecini fiilen gömecek çok sorunlu bir bölgesel emsal teşkil edebileceği gerçeği olduğunu söyledi. Şimdiye kadar 1979 yılında Mısır’la, 1993 yılında Ürdün’le ve Abraham Anlaşmaları’na taraf olan bazı Arap ülkeleriyle barış anlaşmaları imzalandı. Ancak İsrail Suriye ile çok yakında Şam yönetiminin, yaptırımların kaldırılması, devletin yeniden inşası ve Batı ile ilişkilerin yenilenmesi gibi ihtiyaç duydukları karşılığında ne barış ne de normalleşme niteliğinde bir anlaşma imzalayacak. Böyle bir durumda Suriye neden tam barışa doğru ilerlemek istesin ki? Bölgedeki diğer ülkeler de bundan bir sonuç çıkarabilir ve İsrail ile sadece güvenlik anlaşmaları imzalamakla yetinebilir. Lübnan ve belki daha sonra Irak ve kim bilir onlardan sonra başka kimler. ABD, barış anlaşmaları yapılmayan İsrail ile güvenlik düzenlemelerine meşruiyet tanırsa, bu gerçekten mümkün olabilir.

Burada, ‘İsrail neden kendisi için dezavantajlı görünen bir anlaşmayı imzalamaya razı oluyor?’ sorusu akıllara geliyor. İsrail hükümeti, Suriye konusunda İsrail'in çıkarlarından çok Amerika'nın çıkarlarını gözeterek hareket ediyor gibi görünüyor. ABD Başkanı Trump, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünya da bir uzlaşı kampanyası yürütüyor. Suriye'nin en zayıf olduğu anda, Golan Tepeleri'nden çekilme karşılığında İsrail ile ciddi bir barış anlaşması imzalaması için baskı yapmak yerine, yarı yolda uzlaşıya razı oluyor. Öyle görünüyor ki İsrail, yıllardır üzerinde çalışılan geçici anlaşmayı kabul etmek ve sonuçlarına katlanmak zorunda kalacak. Anlaşmada sürpriz bir madde olmasa bile, bu sadece gereksiz olmakla kalmayıp, aynı zamanda siyasi bir başarısızlık ve Suriye ile gelecekteki görüşmelerde pazarlık kozunun kaybedilmesi anlamına geliyor.

Bunun ‘anlamsız bir anlaşma’ olduğunu söyleyen Friedman’ın bu görüşüne  Tel Aviv ile Şam arasında bu bağlamdaki gelişmelere daha aşina olanlar da ona katılıyor.


Protestocular Arjantin cumhurbaşkanına taş ve şişe fırlattı

TT

Protestocular Arjantin cumhurbaşkanına taş ve şişe fırlattı

Protestocular Arjantin cumhurbaşkanına taş ve şişe fırlattı

Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, dün düzenlenen seçim mitingi sırasında yakın çevresinde yaşanan yolsuzluk iddiaları nedeniyle öfkelenen protestocuların taş ve şişelerle saldırısına uğramasına rağmen yara almadan kurtuldu.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Milei, ekim ayında yapılacak yasama seçimleri için partisinin kampanyası kapsamında Buenos Aires banliyösünde başkanlık arabasıyla seyahat ederken, protestocular ona taş ve şişe atmaya başladı. Güvenlik görevlileri onu olay yerinden uzaklaştırdı ve Milei yara almadan kurtuldu.

AFP’ye göre olayda cumhurbaşkanını destekleyen bir kadın yaralandı ve ambulansla hastaneye kaldırıldı.


Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri, Mısır'da düzenlenen “Parlayan Yıldız” tatbikatına katıldı

Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı birliklerin Mısır'a geldi (SPA)
Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı birliklerin Mısır'a geldi (SPA)
TT

Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri, Mısır'da düzenlenen “Parlayan Yıldız” tatbikatına katıldı

Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı birliklerin Mısır'a geldi (SPA)
Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı birliklerin Mısır'a geldi (SPA)

Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı birlikler, Mısır’da düzenlenen ve birçok ülkenin katıldığı “Parlayan Yıldız 2025” tatbikatına katılmak üzere Mısır'a geldi. 

Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri Eğitim ve Geliştirme Kurumu Başkanı Tümgeneral Adil Al-Belavi, bu katılımın Krallık içinde ve dışında gerçekleştirilen müşterek ve birleşik tatbikatlara ilişkin Silahlı Kuvvetler eğitim direktifinin bir parçası olduğunu belirterek, tatbikatın çok uluslu müşterek kuvvetlerin operasyonel uyumluluğunu ve entegrasyonunu artırmayı ve Silahlı Kuvvetlerin hazırlık düzeyini yükseltmeyi amaçladığını ifade etti.

sdfrgtyu
Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri tatbikata ana birliklerinden gelen gerçek kuvvetlerle katılıyor. (Savunma Bakanlığı)

Al-Belavi, Suudi Silahlı Kuvvetlerinin kara, deniz, hava ve hava savunma kuvvetleri gibi ana kollarından gerçek kuvvetlerle tatbikata katıldığını belirterek, bu katılımın kardeş ve dost ülkelerle bir dizi ortak tatbikatın devamı niteliğinde olduğunu ve iş birliğinin güçlendirilmesine, operasyonel uyumun sağlanmasına ve ortak askeri harekatların geliştirilmesine katkıda bulunduğunu vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre “Parlayan Yıldız”, çok sayıda ülke ve uluslararası kuruluşun katılımıyla bölgenin en büyük çok uluslu askeri tatbikatlarından biridir. Amacı, muharebe verimliliğini artırmak ve katılımcı ülkeler arasındaki askeri ortaklıkları güçlendirmektir.