Trump'ın gümrük kararlarının zararları ve faydaları

Ekonomik zorbalığın Amerikan ekonomisine somut bir maliyeti olacak ve alternatif pazarlar ortaya çıktıkça bir miktar daralma yaşayabilir

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump'ın gümrük kararlarının zararları ve faydaları

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Nebil Fehmi

Başkan Donald Trump, 2 Nisan'da dünyanın çoğu ülkesi ve bölgesinin ABD'ye yaptığı ihracata gümrük tarifeleri uygulanacağını duyurdu. Aynı tarih, ABD'nin ekonomik “Kurtuluş Günü” olarak kabul edildi. Bu ifade, geçmişte ülkelerin sömürgecilikten kurtuluşunu tanımlamak için kullanılıyordu. Trump kararlarını, anormal koşulların 1970'lerin ortalarından bu yana yani 50 yıldır ABD'ye zarar verdiğini söyleyerek savundu. Bu tarih tuhaf çünkü başkan Nixon'ın Ağustos 1971'de altın rezervlerine olan bağımlılığı bitirme, sabit döviz kurundan vazgeçme, ABD dolarını uluslararası ticaret sisteminde örtük olarak ana para birimi haline getirme, borçlanma ve merkez bankasına faiz oranlarını düşük tutması için yapılan baskıyla bütçeyi finanse etmek için, ABD ithalatına yüzde 10 gümrük vergisi uygulanması yönündeki önemli ekonomik kararlarıyla aynı tarihe denk geliyor.

Hint kökenli Amerikalı ünlü analist Fareed Zakaria, bir yazısında Trump'ın kararlarını, argümanlarını ve gerekçelerini detaylı bir şekilde ele aldı. İleri sürülen iddiaların çoğunu çürüttü ve söz konusu dönemde Amerikan ekonomisinin sağlıklı ve güçlü olduğunu vurguladı. Diğerlerinden daha hızlı büyümesini, 20 yıldan az bir süre öncesine kadar kendisi ile eşit büyüklükte olan Avrupa ekonomisinin iki katına ulaşan bir büyüklüğe sahip olmasını buna kanıt gösterdi. Keza Amerikalıların ortalama maaşı sanayileşmiş ülkelerdekinden yüzde 40 daha yüksekti ve kişi başına düşen ortalama milli gelir Japonya'dakinden yüzde 150 daha yüksekti. Zakaria ABD'nin en yoksul eyaleti olan Mississippi'nin milli gelirinin İngiltere, Fransa ve Japonya'nın milli gelirinden fazla olduğuna da dikkati çekti.

Zakaria, Trump'ın, Amerikan ekonomisinin yüzde 75'ini oluşturan ve diğer ülkelerle ticaretinde önemli ölçüde fazla veren teknoloji ve hizmetler, programlama ve türevleri, sanatlar, hukuk, finansal kurumlar ve bankacılık hizmetleri gibi modern ekonomiyi yönlendiren alanlarda en gelişmiş ülke olan ABD'nin ekonomik durumunda keskin bir düşüş yaşadığı iddiasını reddetti.

Yazısında, ABD'nin mantıksız ekonomik kararlar almasının veya ekonomi sisteminde zaten yerleşik olan izolasyonist, korumacı eğilimlerini sürdürmesinin tehlikesine dikkat çekti. Zira ABD'nin korumacı önlemleri diğer 68 ülkenin aldığı önlemlerden daha fazla. Bu önlemlerin artması halinde, diğer ülkeleri ABD aleyhine başka pazarlar, özellikle de Çin gibi geniş pazarlara sahip ülkelerle ile ticarete yönlendireceği uyarısında bulundu.

Amerikan kararlarının hızlı ve olumsuz tepkilere yol açacağı konusunda uluslararası alanda neredeyse tam bir görüş birliği var. Nitekim en büyük rakibi Çin paralel tarifeler uygularken, Avrupa'daki müttefikleri de yanıt vermeye hazırlanıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ABD'ye yatırım yapılmaması çağrısında bulunurken, Dünya Bankası yetkilileri, beklenen ticaret savaşlarının Amerikan ekonomisinin yüzde 25'ini oluşturduğu küresel ekonomide daralmaya yol açabileceği endişesini dile getirdi. Dahası ABD Merkez Bankası Başkanı yükselen enflasyondan ve yükselen gümrük tarifelerinin küresel ekonomik büyüme üzerindeki etkilerinden endişe duyduğunu dile getirdi.

Zakaria, Amerikan gücünün ve nüfuzunun zorbalıkla ve istikrarsız bir şekilde kullanılmasının ABD de dahil olmak üzere herkese zarar vereceği uyarısında bulundu. Çünkü bunun, başkalarını alternatif imkânlar, alanlar ve arenalar oluşturmaya iteceğini, ABD’yi ekonomik olarak zayıflatacağını, nüfuz sahiplerine ve yolsuzlara kapıyı ardına kadar açacağını, ABD'yi yeni uluslararası ekonomik ve siyasal eğilimler karşısında etkisiz kılacağını belirtti.

Zakaria'nın söylediklerinin çoğuna katılıyorum ve ekonomik veya politik zorbalığın, sosyal zorbalık gibi, kısa vadede güçlü tarafı başlangıçta üstün kıldığını, ancak ihtiyaç ve zorunluluğun, zorbalığa uğrayanları orta ve uzun vadede başka yollar ve seçenekler bulmaya, kısa vadede yüksek maliyetlere rağmen alternatiflere yönelmeye ittiğini teyit ediyorum. Sonuç olarak Trump’ın kendine rakipler yarattığını ve diğerlerini ABD'den uzaklaşmaya sevk ettiğini onaylıyorum.

Son Amerikan kararlarının sağlam ekonomik ilkelere dayanmadığını, dahası aralarında zaten insanların yaşamadığı bir adanın da olduğu küçük adalara dahi gümrük tarifesi uygulamayı içerdiği, en düşük gümrük vergisi oranı olan yüzde 10 ticaret dengesinin ABD'nin lehine olduğu ülkeler de dahil olmak üzere herkese uygulandığı için kesinlikten ve doğruluktan uzak olduğunu düşünüyorum. Hizmet ihracatını göz ardı etmek kabul görmüş ekonomik ilkelere aykırı ve bu adımın asıl amacı, geçmişte olduğu gibi, piyasa ekonomisi sistemi içerisinde ülkelerin uygulamalarında eşitliği teşvik etmek, tedarik zincirinde üretim için en iyi ve en ucuz ekonomik lokasyonları seçmek yerine, her ne şekilde olursa olsun vergi toplamaktır.

Yeni korumacı kararlar ışığında, Amerikan ve uluslararası ekonomik sistemin kısa vadede zorluklarla karşılaşacağı ve köklü bir yeniden yapılanma sürecinin başlangıcında olabileceğimiz tartışmasız bir gerçek. Uluslararası toplumun geneli, Trump'ın müzakereler ve karşılıklı adımlar sırasında bazı önerilerinden geri adım atması durumunda bile, ekonomik alanın uzun süreli bir çalkantı ve istikrarsızlık döneminden geçeceğine inanıyor. Buna karşılık Trump yeni önlemlerin Amerikalılara iş fırsatları yaratacağına inanıyor. Bu, bazı alanlarda belli ölçülerde başarılabilir, ancak Amerika'daki işsizlik oranı yüzde üçü geçmeyen düşük bir seviyede ve gerçek bir sorun oluşturmuyor.

Sonuç olarak, ekonomik zorbalığın, küresel ekonomik gelişme ile birlikte yıllar içinde gelişen Amerikan ekonomisine elle tutulur bir maliyeti olacaktır ve başka pazar alternatiflerinin ortaya çıkmasıyla bir miktar daralmaya sahne olabilir.

Diğer pek çok ülke de ekonomilerini ve mallarını başka hedeflere yönlendirecektir ve pazarlarını, hedeflerini çeşitlendirmeye çalıştıkça maliyetler, baskılar ve zorluklar kısa vadede artacaktır. Ancak bu zorlukların orta ve uzun vadede faydalı getirileri de olabileceğini düşünüyorum. Çünkü dünyadaki birçok ülkenin büyük Amerikan pazarına alternatif olarak birden fazla pazarda var olma çabası, onları performanslarını ve verimliliklerini yükseltmeye zorlayacaktır. Önemine rağmen ABD pazarı gibi tek pazarlara olan bağımlılıklarını azaltacaktır. Bu değişimlerin ve pazarlardaki yeniden yapılanmaların uzun vadede küresel ekonomik ve politik sisteme olumlu etkileri olabilir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Pamela Anderson sahnelere dönüyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Pamela Anderson sahnelere dönüyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Pamela Anderson, Tennessee Williams'ın Camino Real adlı oyunuyla Williamstown Tiyatro Festivali'nde sahnelere dönmeye hazırlanıyor.

Baywatch'un 57 yaşındaki yıldızı, Broadway'de ilk kez üç yıl önce Chicago müzikalinde sahneye çıkmış ve Roxie Hart rolünü oynamıştı.

Williamstown Tiyatro Festivali, 17 Temmuz - 3 Ağustos'ta Massachusetts'in Williamstown kentinde gerçekleşecek.

Anderson, Canavarlar: Lyle ve Erik Menendez'in Hikayesi'nde (Monsters: The Lyle and Erik Menendez Story) Lyle Menendez'i canlandıran Nicholas Alexander Chavez'le başrolleri paylaşıyor. Whitney Peak'in (Hocus Pocus 2) de rol aldığı oyunu Dustin Wills yönetecek ve toplam 15 kişilik oyuncu kadrosuna sahip olacak.

Festivalin resmi sinopsisinde, "Camino Real bir çıkmaz sokak, hayali bir Latin-Akdeniz-Amerika ülkesinde bir polis devleti ve kaçınılmaz bir durum" diye yazıyor.

Don Kişot, Casanova ve Camille gibi tarihten ve edebiyattan karakterler, yozlaşma ve yabancılaşmanın insan ruhunu neredeyse yok ettiği bu fantazmagorik meydanda yaşıyor.

Geçen yıl Anderson, Gia Coppola'nın Las Vegas'ta emekliliğin eşiğindeki Shelly (Anderson) adlı emektar bir dansçının hikayesini anlatan The Last Showgirl'deki rolüyle eleştirmenlerin beğenisini kazanmış ve ödülleri toplamıştı.

Anderson'ın kariyerindeki rönesans, hayatının en zorlu döneminin Pam & Tommy dizisinde dramatize edilmesinin ardından geldi. Dizi 1998'de boşandığı ve kendisine saldırdığı için 6 ay hapis cezasına çarptırılan eski kocası, Motley Crue davulcusu Tommy Lee'yle ilişkisini anlatıyor.

Anderson ocak ayında, Love, Pamela: A Memoir of Prose, Poetry, and Truth (Sevgilerle, Pamela: Düzyazı, Şiir ve Hakikat Anıları) anı kitabıyla aynı dönemde çıkan kendi Netflix belgeseli Pamela Anderson: Bir Aşk Hikayesi (Pamela, A Love Story) üzerinde çalışırken, kendisinden izin alınmadan yapıldığını söylediği Hulu dizisini öğrendiğini anlattı.

Bu konuda hiçbir şey bilmiyordum. Hiçbir ilgim yoktu. Kimse beni aramadı, bu çok tuhaf ve inciticiydi.

The Last Showgirl'ü "en iyi ödeşme" olarak gördüğünü çünkü özel hayatıyla ilgili tasvirlerle değil, kendi çalışmalarıyla tanınmayı kutlayabildiğini söyledi.

Yani, bu sadece o şeylerden biri. Olan oldu ve şimdi buradayım ve bu yüzden bu en iyi ödeşme... Bu tatsız anlarla değil, işimle görülüyor ve tanınıyorum. Bunun üzerinde durmuyorum ama hayatımın çok kötü bir dönemini seçip eğlence yapmak ve insanların Emmy'ye aday gösterilmesi ve diğer şeyler tuhaftı. İşte bu yüzden geçen gün biriyle gülüşüyorduk ve Pete Hammond bana, 'Bütün bu insanlar temelde seni oynayarak ödül kazandı ama sen değil' diyordu... Sanırım bunu benden daha iyi yaptılar.

Anderson bu yıl Liam Neeson'la birlikte Çıplak Silah'ın (Naked Gun) yeniden çevriminde de rol alacak.

Independent Türkçe