Tsunami nedir? Nasıl meydana gelir?

Rusya'nın Kamçatka Yarımadası açıklarında 8,8 büyüklüğündeki güçlü depremin ardından tsunami dalgaları oluştu. (Reuters)
Rusya'nın Kamçatka Yarımadası açıklarında 8,8 büyüklüğündeki güçlü depremin ardından tsunami dalgaları oluştu. (Reuters)
TT

Tsunami nedir? Nasıl meydana gelir?

Rusya'nın Kamçatka Yarımadası açıklarında 8,8 büyüklüğündeki güçlü depremin ardından tsunami dalgaları oluştu. (Reuters)
Rusya'nın Kamçatka Yarımadası açıklarında 8,8 büyüklüğündeki güçlü depremin ardından tsunami dalgaları oluştu. (Reuters)

Rusya'nın Kamçatka Yarımadası açıklarında dün 8,8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Deprem, Rusya ve Japonya'da tsunami dalgalarına neden olurken, Pasifik Okyanusu'na kıyısı olan ülkelere de yayılma olasılığı olduğu konusunda uyarılar yapıldı.

Peki tsunami nedir? Nasıl meydana gelir?

Şarku’l Avsat’ın CNN'den aktardığına göre tsunami, medyada gösterildiği gibi dev bir dalga şeklinde olmayabilir ve meydana geldiği yere göre farklı biçimler alabilir.

Tsunami, örneğin bir deprem, volkanik patlama veya heyelan nedeniyle okyanusun aniden hareket etmesi sonucu oluşur.

Bu hareket, muazzam miktarda suyun hareket etmesine neden olur ve bu su, okyanusun her yönüne yayılabilir.

Ancak ABD Ulusal Meteoroloji Servisi'ne göre, tüm tsunami dalgaları şekil veya etki açısından aynı değildir. Hatta tsunami dalgaları farklı bölgelerde farklı şekilde hissedilebilir; bir kıyıda hafif, diğerinde şiddetli olabilir.

Tsunamiler derin okyanuslarda kolayca fark edilmezler, ancak muazzam bir hızla hareket ederler. Karaya yaklaştıkça hızları yavaşlar, ancak yükseklikleri artar.

ABD Ulusal Meteoroloji Servisi'ne göre, tsunami dalgaları kıyıya ulaştığında ‘hızla yükselen bir sel’ gibi görünebilir.

Tsunami tek bir dalga değil, karayı kaplayıp sonra kaybolan ve saatler boyunca tekrar tekrar karayı kaplayan bir dizi dalgadır.

ABD Ulusal Meteoroloji Servisi'ne göre büyük bir tsunami, kıyı şeridindeki alçak bölgeleri 1,6 kilometreden fazla bir mesafeye kadar sular altında bırakabilir.

Hawaii Üniversitesi Yer Bilimleri Bölümü'nde yardımcı doçent olan Helen Janiszewski, CNN'e verdiği demeçte, tsunami dalgalarının çok hızlı hareket eden ‘sel sularına’ benzediğini söyledi.

Janiszewski, “Tsunami dalgası, geleneksel okyanus dalgasından çok farklıdır. Büyük ölçüde, kıyıya doğru gelen bir sel gibi davranır” ifadelerini kullandı.

Janiszewski sözlerini şöyle sürdürdü: “Rüzgârın hareket ettirdiği ve hızla kırılıp gerileyen geleneksel okyanus dalgalarının aksine, tsunami dalgaları uzun dalga boylarına sahiptir ve uzun süre iç kesimlere doğru yükselebilirler. Genellikle çoklu halkalar şeklinde olurlar, bu da onları alçak kıyılar için tehlikeli kılar.”

Janiszewski, tsunami dalgalarının etkisinin yerel arazi yapısına göre büyük farklılıklar gösterebileceğini vurgulayarak, su altı arazi yapısının tsunami dalgalarını büyütüp beklenmedik şekillerde yön değiştirebileceğini belirtti.

Modern çağda kaydedilen en şiddetli tsunami dalgaları, 26 Aralık 2004'te, merkez üssü Endonezya'nın Açe eyaleti açıklarında olan 9,1 büyüklüğündeki depremin ardından meydana geldi. 17,4 metre yüksekliğindeki dalgalar Endonezya, Tayland, Sri Lanka, Hindistan ve diğer dokuz ülkenin kıyılarını vurdu ve 230 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu; hayatını kaybedenlerin yarısından fazlası Endonezya'daydı.



Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
TT

Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)

Lübnan hükümetinin önümüzdeki salı günü ‘silahların devletin elinde toplanmasını’ onaylamak için yaptığı çağrı, uzmanların, Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında İsrail ile yaşanan savaşın yanı sıra İsrail'in sürekli saldırıları ve Güney Litani bölgesindeki Hizbullah tesislerinin yıkılması nedeniyle aşındığını söylediği Hizbullah’a ait askeri cephanelik hakkında sorular gündeme getirdi.

Lübnan hükümeti, Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyindeki askeri mevzilerinin çoğundan çekildiğini, tesislerinin ve fırlatma merkezlerinin yüzde 90'ından fazlasının yoğun İsrail saldırılarına maruz kaldığını ve Lübnan ordusunun diğer tesisleri de yıktığını söylüyor. Bu arada Hizbullah, askeri yeteneklerini tanıtmaya ve gerektiğinde savaşı genişletme tehdidinde bulunmaya devam ediyor.

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)

Şarku’l Avsat’a konuşan askeri uzmanlar, bu söylemin arkasında ‘Hizbullah’ın muharebe yapısındaki derin boşlukların ortaya çıktığına’ inanıyor. Uzmanlar, ‘Hizbullah'ın lojistik avantajlarını kaybettiği ve stratejik derinliğinin zedelendiği, İsrail'in gözetleme kabiliyetlerinin ise eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştığı’ konusunda hemfikir.

Saha gerilemesine rağmen Hizbullah, İsrail'in derinlerine ulaşabilecek orta ve uzun menzilli füzelere sahip olduğunu vurgulamaya devam ediyor. Ancak saha gelişmeleri ciddi şüpheler uyandırıyor: Bu cephanelik halen etkili mi? Hava kontrolünün sıkı olduğu bir ortamda kullanılabilir mi?

Açıkta bulunan ve etkisiz hale getirilebilen füzeler

Uzmanların değerlendirmesine göre, bu füzeler fiilen hizmet dışı kalmış durumda. Emekli Tuğgeneral Halil el-Halu, ‘Hizbullah’ın kışkırtıcı söyleminin operasyonel kapasitesindeki büyük gerilemeyi gösterdiğini’ düşünüyor. Şarku’l Avsat’a konuşan el-Halu, “Bu tür füzeler, zaman ayarlı ekipmanlar ve sabit veya yarı sabit platformlar gerektirir; bu da onları İsrail hava gözetleme sistemleri için kolay hedefler haline getirir” dedi.

İsrail teknolojisinin üstünlüğü

El-Halu sözlerini şöyle sürdürdü: “Güney Lübnan artık fırlatma için güvenli bir ortam değil ve Bekaa Vadisi’nin kuzeyi de hassas vuruşlar aldı. Dolayısıyla, bu silahın ciddi bir saldırı görevi yerine getiremeyeceği kesinleşmiştir. Bu füzelerin bir kısmı kalmış olsa bile, yoğun hava gözetimi altında çalıştırılması, anında tespit edilmeden veya önleyici bir saldırıya maruz kalmadan ateşlenmesi imkânsız.”

İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)

‘Tel Aviv'in insansız hava araçları (İHA), uydular ve biyometrik sensörlere dayanan, görsel ve termal sinyalleri analiz edebilen yapay zekâ sistemleriyle desteklenen üstün bir gözetim ağı geliştirdiğini’ belirten el-Halu, “Bu ağ, herhangi bir füze hareketi, fırlatıcıların nakliyesi veya platformların donatılması gibi adımları riskli hale getiriyor” dedi.

El-Halu, “İsrail, Demir Kubbe ile birlikte lazerle önleme teknolojilerini kullanmaya başladı. Bu da Hizbullah'ın kalan füze kapasitesinin etkinliğini azaltıyor ve silahlarını caydırıcı olmaktan çok bir yük haline getiriyor” ifadelerini kullandı.

Suriye artık güvenli bir geçit değil

Emekli Tuğgeneral Nizar Abdulkadir, Hizbullah'ın askeri gerçekliğini inkâr ettiğini ve uzun menzilli füze fırlatma tehditlerinin sahadaki gerçekliği yansıtmadığını vurguladı.

Abdulkadir, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şunları söyledi: “Hizbullah’ın füzelerini fırlatmak için Litani'nin güneyinde konuşlanmasına gerek olmadığını düşünüyordum. Bekaa'ya yönelik İsrail saldırıları bu yeteneğin ciddi şekilde kısıtlı olduğunu kanıtladı. Artık füzelerini açığa çıkmadan veya hedef alınmadan fırlatma esnekliği kalmadı.”

İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)

Abdulkadir, “Suriye üzerinden kaçakçılık yolları felç oldu, kara geçişleri ve deniz limanları sıkı denetim altına alındı. Bu da füzelerin veya bunların üretim ekipmanlarının İsrail saldırılarına maruz kalmadan ülkeye sokulmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor” şeklinde konuştu.

Abdulkadir, Hizbullah'ın bugün ağır silahlarına sarılmasının ‘askeri yararından değil, siyasi sembolizminden kaynaklandığını’ düşünüyor ve “Cephaneliğin geri kalanı askeri amaçlarla kullanılmıyor, iç ve dış baskı aracı olarak kullanılıyor” diyor.

Cephanelikten geriye ne kaldı?

Birkaç gün önce İsrail Kuzey Komutanlığı'ndan gelen bir açıklama da dahil olmak üzere, birbiriyle kesişen askeri tahminler, füze cephaneliğinden geriye kalanların son savaşın patlak vermesinden önceki boyutunun yüzde 30'unu geçmediğini gösteriyor.

El-Halu, “Hizbullah artık herhangi bir saldırıyı püskürtmeyi amaçlayan yerel bir strateji kapsamında, önleyici saldırılar gerçekleştirmek yerine, hafif taşınabilir silahlar ve savunma zırhlarına karşı silahlar kullanıyor” dedi.

Caydırıcılıktan yük haline

Hizbullah’ın medyadaki söylemi değişmemiş olsa da güç dengeleri değişti. El-Halu ve Abdulkadir’e göre ‘on yıl önce Tel Aviv'i tehdit eden füze, bugün yapay zekanın merceği altında.’

Bu bağlamda el-Halu şu ifadeleri kullandı: “Hizbullah’ın Litani Nehri'nin güneyinden çekilme ve Lübnan'ın iç kesimlerinde askerî açıdan açık hale gelmesiyle birlikte saldırı başlatma kabiliyeti azaldı. Uzun menzilli füzeleri, artık bir enkaz gibidir. Ağır caydırıcı silahlara duyulan güven ise eskisi gibi bir güç kartı olmaktan çıkıp siyasi ve askeri bir yük haline geldi.”