İngiliz Büyükelçi Oppenheim Şarku’l Avsat’a konuştu: Güvenlik Konseyi aracılığıyla Yemen barışını desteklemeye hazırız

Birleşik Krallık’ın Yemen Büyükelçisi Richard Oppenheim (Fotoğraf: Meşal el-Kadir)
Birleşik Krallık’ın Yemen Büyükelçisi Richard Oppenheim (Fotoğraf: Meşal el-Kadir)
TT

İngiliz Büyükelçi Oppenheim Şarku’l Avsat’a konuştu: Güvenlik Konseyi aracılığıyla Yemen barışını desteklemeye hazırız

Birleşik Krallık’ın Yemen Büyükelçisi Richard Oppenheim (Fotoğraf: Meşal el-Kadir)
Birleşik Krallık’ın Yemen Büyükelçisi Richard Oppenheim (Fotoğraf: Meşal el-Kadir)

Birleşik Krallık’ın Yemen Büyükelçisi Richard Oppenheim, ülkesinin Yemenli tarafların ulaştığı her türlü kapsamlı siyasi çözümü onaylamaya yönelik her türlü yeni kararı meşrulaştırmak için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) üzerine düşen rolü oynamaya hazır olduğunu açıkladı. Oppenheim, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada BMGK’nın Yemen’deki barış çabalarını desteklemek için üzerinde anlaşmaya varılabilecek bir dizi adımı olduğunu ortaya koydu. Oppenheim’a göre bu adımların en önde geleni, BMGK’nın yaptırımların kaldırılmasını onaylaması. İngiltere, BMGK’nın beş daimi üyesinden biri ve Yemen meselesinin kalem sahibi sıfatıyla müzakere sürecine ve kararların yazılmasına öncülük ediyor. İngiliz Büyükelçinin belirttiğine göre Yemen’deki herhangi bir başarılı anlaşmanın, paylaşılabilecek dağınık Yemen kaynaklarını çözmek için bir ekonomik anlaşma içermesi gerektiğine inanıyor. Ayrıca yaklaşmakta olan herhangi bir siyasi çözümün parçası olarak güneyin geleceği gibi uzun vadeli siyasi meseleleri de ele alması gerektiğini belirtti. Büyükelçi ayrıca, BM Temsilcisinin çabalarının, Suudi Arabistan- İran anlaşması ve bunun Yemen meselesi ve diğer önemli konulara etkisi hakkında da konuştu.

Sürdürülebilir barış

Büyükelçi Oppenheim, Yemen meselesinde tanık olunan son çabaların barışa yönelik önemli adımlar olduğunu vurgularken, “Birleşik Krallık, Suudi ortaklarımızın devam eden ilişkileri ve Ummanlı dostlarımızın sunduğu kolaylıklar için minnettardır. Her iki durumda da bu, BM’nin arabuluculuk çabalarına bir destektir” dedi. Suudi Arabistan’ın Yemen Büyükelçisi Muhammed Al Cabir, geçen hafta sonunda yaptığı açıklamada “Yemen’deki savaş tarafları, sekiz yıl önce patlak veren yıkıcı savaşın sona erdirilmesi konusunda ciddi. Ancak doğrudan görüşmelerin ne zaman gerçekleşeceğini tahmin etmek zor” dedi. Nisan ortalarında Al Caber başkanlığındaki bir Suudi Arabistan heyeti, Husilerin kontrolündeki Yemen’in başkenti Sana’yı ziyaret ederek ‘insani durum, tüm mahkumların serbest bırakılması, ateşkes ve Yemen’de kapsamlı bir siyasi çözüm’ olmak üzere dört ekseni ele aldı. Yemen meselesine ilişkin son olumlu gelişmeler, kalıcı bir ateşkes çağrısında bulunan kapsamlı bir barış planının sonuçlandırılması, tüm kara, hava ve deniz limanlarının açılması ve temel ekonomik reformlar, Yemen halkına büyük umutlar verdi.

BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg, mevcut ivmeyi korumanın ve tarafların şimdiye kadar kaydettiği ilerlemeyi geliştirmenin önemli olduğunu vurgulamış ve “Bu ancak diyalog, siyasi irade ve her iki taraftan tavizlerle sağlanabilir” demişti. Bu çerçevede İngiliz Büyükelçi, önemli olanın bu aşamada tartışılan her şeyin sürdürülebilir olmasını sağlamak olduğunu söylerken “Bunun BM himayesinde bir Yemenli taraflar arası diyaloğu yoluyla yapılması gerektiği konusunda netiz. Tarafların BM Özel Temsilcisi ile ilişkilerini sürdürmeleri son derece önemli” dedi.

Başarılı bir anlaşma için ekonomik anlaşma

İngiliz Büyükelçi, içerisinde bulunulan dönemin Yemen’deki mevcut çatışmanın başlamasından bu yana barış için en iyi fırsat olduğuna inanıyor. Bu konuda geçmişteki birçok çabaya dikkat çekerek, “Bu çabaların üzerine inşa etmeye odaklanmalıyız. Özünde Yemen’deki herhangi bir başarılı anlaşma, Yemen’in paylaşılabilen dağınık kaynaklarını uzlaştırmak için bir ekonomik anlaşma içermelidir” dedi. Oppenheim, sözlerinin devamında ise “Suudiler ve Husiler arasındaki tartışmaların merkezinde ekonomik konuların yer alması tesadüf değil. Diğer önemli ilkeler, kadınlar ve azınlıklar da dahil olmak üzere tüm Yemenlilere karşı saygı ve kapsayıcılık ile Yemen’in egemenliğine ve hukukuna saygıyı içerir. Herhangi bir siyasi çözümün parçası olarak güneyin geleceği gibi uzun vadeli siyasi meseleleri ele almak da önemli olacaktır” açıklamasında bulundu.

Bilgi sahibi Yemenli bir kaynak, geçen Nisan ayında Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, kriz için BM himayesinde sonuçlandırılmakta olan ve birkaç aşamaya ayrılmış kapsamlı bir barış taslağına değindi. Kaynak, ülkede kapsamlı bir ateşkesin sağlanması, tüm kara, hava ve deniz limanlarının açılması, Merkez Bankası’nın entegrasyonu, ‘herkese karşılık herkes’ sloganıyla esir takasının tamamlanması’ bu taslağın en önemli konuları olduğunu dile getirdi. Plan ayrıca, Suudi Arabistan desteğiyle kapsamlı bir ekonomik reform sürecine ek olarak, tüm limanların açılmasını, kara, deniz ve hava limanlarındaki kısıtlamaların kaldırılmasını ve ister Husi ister kurtarılmış bölgelerde olsun, normal şekilde çalışmaya geri dönülmesini içeriyor.

Milyar sterlinlik insani yardım

Richard Oppenheim, Londra’nın Yemen’de önemli bir rol oynadığını ortaya koyarken, çatışmanın başlamasından bu yana 1 milyar sterlinin üzerinde insani yardım sağlandığına dikkati çekti. Oppenheim, “Bu mali yılda, ayda 100 binden fazla kişinin beslenmesine yardımcı olacağız. 400 sağlık tesisi aracılığıyla hayat kurtaran sağlık ve beslenme hizmetleri sunacağız. Bu yıl ciddi şekilde yetersiz beslenen 22 bin çocuğu tedavi edeceğiz. Birleşik Krallık, önemli bir mayın temizleme sorununu çözmek için ‘HALO Trust’a fon sağlamaktan gurur duyuyor. Aynı şekilde 8 milyon sterlin taahhüt ederek Safer petrol tankerinin oluşturduğu tehdidi ortadan kaldırma çabalarına öncülük ediyoruz” dedi.

İran’ın davranışlarını takip

Birleşik Krallık’ın Yemen Büyükelçisi, ülkesinin Suudi Arabistan- İran anlaşmasını ve bölgedeki gerilimi yatıştıracak her şeyi memnuniyetle karşıladığını belirtirken, İran’ın faaliyetlerinde gerçek bir değişiklik olup olmadığını bilmenin öneminden bahsetti.

İngiliz Büyükelçi, “Yemen’deki çatışmanın birkaç tarafı var ve bölgesel dinamikler, önemli bir unsur. Geçmişte İran’ın Husilere silah ve destek sağlayarak istikrarsızlaştırıcı rol oynadığı konusunda açıktık. Bu, Suudi Arabistan ve BAE’ye yönelik saldırılara yol açtı. Gerginliği yatıştırmaya olanak tanıması halinde anlaşmayı memnuniyetle karşılarız. Ancak İran’ın eylemlerinde gerçek bir değişiklik olup olmadığını bilmek önemlidir” dedi. Suudi Arabistan’ın Yemen Büyükelçisi Muhammed Al Cabir’in ziyaretleri de dahil olmak üzere Yemenliler arasında barış umutlarını artırmaya yönelik Suudi çabalarını memnuniyetle karşıladığını yineleyen İngiliz Büyükelçi, Ummanlı yetkililere de çabalarından dolayı takdirlerini dile getirdi.

İngiliz Büyükelçi Richard Oppenheim, Şarku’l Avsat’ın Riyad’daki ofisinde, Abdulhadi Habtur ile (Şarku’l Avsat)
İngiliz Büyükelçi Richard Oppenheim, Şarku’l Avsat’ın Riyad’daki ofisinde, Abdulhadi Habtur ile (Şarku’l Avsat)

ABD, İran’ın Yemen’deki rolüne ilişkin korkularını ve geçen Mart ayında Çin’in arabuluculuğunda Suudi Arabistan ile imzaladığı anlaşmaya olan bağlılığını dile getirmişti. İki gün önce ABD’nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, “İran, hala çatışma bölgesine silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor. Bu konuda endişeliyiz, sanırım taahhütlerini yerine getirip getirmeyeceklerini ve Yemen’e silah ve uzman kaçakçılığı yapmayı bırakıp bırakmayacaklarını zaman gösterecek. İran’ın davranışlarını değiştirmesini umut ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Başkanlık Konseyi’nin onayı

Birleşik Krallık Yemen Büyükelçisi, Başkanlık Konseyi’nin güney sorununun siyasi çözüm tartışmalarının bir parçası olarak ele alınması gerektiği konusunda net olduğunu dile getirdi. İngiltere de dahil olmak üzere BMGK’nın bu görüşü desteklediğini belirterek, “Bunun nasıl başarılacağına Yemenli taraflar karar verecek. Güney sorunuyla ilgili tartışmanın zamanlamasının, daha geniş barış sürecini baltalamaması veya güney bölgelerindeki istikrarı tehlikeye atmaması gerektiğine inanıyoruz. Başkanlık Konseyi’nin birliği, barış sürecinin potansiyel başarısı için kritik öneme sahiptir” dedi. Başkanlık Konseyi, güneyli üyeleri olan Zubeydi, Bahsani, Uleymi ve Ebu Zara’ya emanet edildi. Üyeler, ana konular kapsamında ele alınmak üzere güney konusuyla ilgili bir kavram belgesi geliştirdi.

Yeni karar ve yaptırımların kaldırılması

Richard Oppenheim, ülkesinin BMGK’nın daimî üyesi ve Yemen dosyasının kalemini elinde bulunduran yetkili sıfatıyla, ‘yeni bir kararın çıkarılması yoluyla bir kapsamlı siyasi çözüm ve hatta üzerinde anlaşmaya varılabilecek bir dizi adım dahilinde yaptırımların kaldırılması’ da dahil olmak üzere, Yemen’deki barış çabalarını desteklemeye hazır olduğunu ifade etti. İngiliz Büyükelçi, “Geçmişte defalarca söylediğim gibi, BMGK’nın tüm taraflarca herhangi bir siyasi uzlaşmayı onaylaması için yeni bir karar alması gerekecek. BMGK, Suudi Arabistan ve Umman’ın Sana’ya yaptığı son ziyareti memnuniyetle karşılayan son bildirisi de dahil olmak üzere her aşamada tarafları barış için desteklemeye çalıştı” açıklamasında bulundu. “BMGK’nın yeni bir karar alınmadan önce barışa ulaşma çabalarını desteklemek için üzerinde anlaşmaya varılabilecek bir dizi adımı vardır. Liste, elbette, yaptırımların kaldırılmasına yönelik BMGK onayını da içerir” diyen Oppenheim, “BMGK’nın bir üyesi olan ve müzakere ve karar alma süreçlerine öncülük eden Birleşik Krallık, bu belgelerin başlatılmasında üzerine düşeni yapmaya hazırdır” ifadelerini kullandı.



Sudanlı bir yetkilinin İsrail ziyaretinin perde arkasında ne var?

Sudan ve İsrail arasında barış 23 Ekim 2020'de deklare edildi (AFP)
Sudan ve İsrail arasında barış 23 Ekim 2020'de deklare edildi (AFP)
TT

Sudanlı bir yetkilinin İsrail ziyaretinin perde arkasında ne var?

Sudan ve İsrail arasında barış 23 Ekim 2020'de deklare edildi (AFP)
Sudan ve İsrail arasında barış 23 Ekim 2020'de deklare edildi (AFP)

İsmail Muhammed Ali

Sudan basınının yerel ve İsrailli kaynaklara dayanarak naklettiği habere göre, Sudan Ordu Komutanı’nın Temsilcisi el-Sadık İsmail (daha önce genelkurmay başkanı olarak görev yapmıştı), geçen hafta gizli bir görevle Tel Aviv'i ziyaret etti. Ziyarette iki ülke arasındaki barış sürecinin tamamlanması ve Washington ile ilişkilerin daha da geliştirilmesi konuları ele alındı. Sudan makamları ise bu ziyaretle ilgili sessiz kaldı ve ne teyit etti ne de yalanladı.

 

Sudanlı bir medya kuruluşunun haberine göre, ziyaretin ana hatları, Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan'ın yeni ABD yönetimi (Trump yönetimi) nezdinde imajının parlatılması, Abu Dabi ile Port Sudan hükümetleri arasındaki gerginliğin yatıştırılması için İsrail ile koordinasyon etrafında dönüyor.

Peki, gözlemciler bu ziyareti ve sonuçlarını nasıl okuyor?

Karışıklık ve ittifaklar

Eski Sudan dışişleri bakanı İbrahim Taha Eyüp, The Independent Arabia’ya verdiği röportajda şunları söyledi: “Sudan’ı yöneten rejimin birçok krizden geçtiği, gören ve öngörü sahibi herkes için aşikardır. Bu krizlerin başında 25 Ekim 2021'de sivil yönetime yönelik darbe ve bunun sonucunda Port Sudan hükümetinin içeride, bölgesel ve uluslararası alanda maruz kaldığı izolasyon nedeniyle kaybettiği meşruiyet ve kabul görme krizi geliyor.”

Ardından ekledi, “Moskova'nın kendisine destek vereceğini umarak ona yöneldi ve Kızıldeniz'in sağ kıyısında ticari, askeri ulaşım açısından önemli olan Babul Mendeb Boğazı'nın girişinde bir deniz üssü kurmasına onay verdi. Ancak Ruslar bu teklife sıcak bakmadılar, Mısır ve Suudi Arabistan da bunu kendi çıkarlarına tehdit olarak görüp reddettiler. Rusya geri adım attı, Sudan yöneticileri ise gerçekleşmeyen sözlerine bağlı kalmaya devam ettiler.”

Eyüp sözlerine şöyle devam etti: “Daha sonra, onları ABD Başkanı Donald Trump'a ulaştıracak başka yolları denemeye başladılar. Dostu Binyamin Netanyahu aracılığıyla ona ulaşmaya çalıştılar çünkü Netanyahu'nun, Trump'ı kendileriyle görüşmeye ikna edebileceğine inanıyorlardı. İsrail ile barış konusunun gündeme getirilmesi ve daha yakın ilişkiler kurulması halinde bunun mümkün olabileceğini düşündüler.”

Ulusal güvenlik

Stratejik planlama ve uluslararası ilişkiler uzmanı Mücahit Bahit ise şöyle konuştu, “Sudan ile İsrail arasında barış 23 Ekim 2020'de ilan edildi. Barış anlaşmasının imzalanmasıyla Sudan, Mısır, Ürdün, BAE ve Bahreyn'in ardından İsrail ile barış anlaşması imzalayan beşinci Arap ülkesi oldu. Anlaşma, iki ülke arasındaki ilişkileri düzeltecek ve iki ülke arasında tam diplomatik ilişki kurulmasını sağlayacaktı.”

Bahit şöyle devam etti; “Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) isyanının ve orduya karşı savaşının asıl sebebinin, Tel Aviv'in ulusal güvenliğini destekleyen, Sudan kaynaklarına ulaşmasını sağlayan açık ve gizli çıkarlarını gerçekleştirme arzusunun yanı sıra bölgede çıkarlarını koruyan, kırılgan bir hükümet üzerinde siyasi kontrole sahip olma isteği olduğu artık biliniyor.”

Bahit devamla, “Sudan, egemen bir devlet olarak, özellikle ulusal güvenliğini olumlu veya olumsuz etkileyen ülkelerle ilişkileri aracılığıyla çıkarlarını koruma hakkına sahiptir. Ülkeler arasındaki anlaşmalar öncesinde, özellikle de dosyanın hassas olduğu durumlarda, bir gizlilik söz konusu olur. İç siyasete etkisi, askeri ve sivil kamuoyunda devletin kararına karşı bir tepki oluşturabilecek olması nedeniyle İsrail ile barış da hassas bir dosya. Mutabakatların sağlanması ve görüşlerin tamamlanmasının ardından ziyaret açıklanacak ve kamuoyuna anlaşmaların detayları aktarılacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Sudan ile İran arasındaki ilişkilerin, her iki ülkenin Sudan ile farklı çıkarları bulunduğundan İsrail ile barıştan etkilenmeyeceğini kaydetti. Karar vericilerin, ortak ilişkileri sarsacak şekilde komşu ülkelerle bölge ülkelerinin çıkarlarının kesişmemesi için son etapta Sudan ulusal güvenlik dosyasına olumlu yansıyacak, en büyük faydayı sağlayacak stratejik planlamalar yapacaklarını belirtti.

Silahlanma yarışı

Sudanlı yazar Osman Mirgani ise “İsrail ile ilişkiler, Şubat 2020'de Uganda'da gerçekleşen Burhan-Netanyahu görüşmesi, Sudan hükümetinin barışı kabul etmesiyle Hartum’un terörü destekleyen devletler listesinden çıkarılması ve ardından anlaşmanın imzalanmasıyla artık sır olmaktan çıktı. Hem Ordu Komutanı Abdulfettah el Burhan hem de HDK Komutanı Muhammed Hamdan Daklu’nun (Hemdeti) İsrail ile ilişkileri gelişti. Hemdeti İsrail’den dinleme ve casusluk için askeri teçhizat elde etmeye çalıştı” ifadelerini kullandı.

Mirgani şöyle devam etti, “İsrail, Sudan hava sahasının İsrail uçaklarına açılması gibi birçok taviz elde etmiş olsa da Sudan savaşının Tel Aviv'in ordu ile HDK arasında seçim yapmasını ya da üçüncü bir seçenek olarak, iki taraflı oynamasını zorunlu kılan bir silahlanma yarışı dayattığı açıktır.”

“Burhan, İsrail desteğine stratejik bir seçenek olarak değil, HDK’nin önünü kesmek için taktiksel bir çözüm olarak bakıyor olabilir” diye ilave etti.

Sudanlı yazar, Ortadoğu'daki mevcut durum göz önüne alındığında, İsrail'in Sudan ile ikili ilişkiler üzerindeki kontrolünü sürdürmek için bunu kabul etme veya uyma ihtimalini dışladı.

Barış anlaşmasının tamamlanması

Sudan gazetelerinin haberine göre Burhan'ın Temsilcisi, Netanyahu'ya çeşitli mesajlar iletmekle görevlendirildi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Sudanlı Temsilci, Ordu Komutanı’nın iki ülke arasındaki barış adımlarının tamamlanması, önümüzdeki dönemde İsrail'in Sudan'a destek vermesi karşılığında anlaşmalar imzalanması için düzenlemeler yapılması yönündeki isteğini iletti.

Sudanlı Temsilci, ülkenin savaşın başlangıcından bu yana bölgesel ve uluslararası düzeyde yaşadığı yalnızlaşma ve baskıların, bu savaşta arzu edilen zaferin elde edilebilmesi için her taraftan nitelikli askeri desteğe acil ihtiyacın, Tel Aviv'i rahatsız eden İran ile yakınlaşma kararını Ordu Komutanına dayattığını da açıkladı. Burhan, temsilcisi aracılığıyla, anlaşmanın en kısa sürede tamamlanması için Tel Aviv'in koyduğu her türlü yükümlülük ve şartı yerine getireceğine söz verdi.

İki ülkenin 2020 yılında karşılıklı ekonomik ve ticari ilişkilere başlayarak, ilişkileri normalleştirmeye hazır olduklarını duyurduklarını hatırlatalım. Ancak bu adım, o dönemde sivil ve siyasi çevrelerden geçiş hükümetinin ülkeyi bu tür kararlara ve ilişkilere zorlayamayacağını savunan eleştiriler gelmesine neden olmuştu.