Cibuti Cumhurbaşkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Zorluklar büyük ve Cidde zirvesi Arap eylemini güçlendiriyor

Sudan konusunu endişeyle takip ediyoruz. Suriye’deki krizi sona erdirecek bir ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyoruz.

Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh (Getty)
Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh (Getty)
TT

Cibuti Cumhurbaşkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Zorluklar büyük ve Cidde zirvesi Arap eylemini güçlendiriyor

Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh (Getty)
Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh (Getty)

Cuma günü tüm gözler Suudi Arabistan’ın batısındaki Cidde’ye çevrilecek. Zira o gün Cidde, Sudan’daki silahlı çatışmanın önderlik ettiği karmaşık jeopolitik koşullar ve çok sayıda Arap krizi ortasında Arap Zirvesi’ne ev sahipliği yapacak. Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh de yaptığı açıklamada, “Arap halkları, bölgedeki kriz durumlarını içeren ve ortak Arap eylemini teşvik eden kararlar almak için zirveye güveniyor” diyerek, Yemen’de güvenlik ve istikrarı yeniden sağlamak için Suudi Arabistan’ın sürekli çabalarına dikkati çekti.

Guelleh, Şarku’ Avsat’a verdiği röportajda, Arap dünyasının ortak eylem ve uluslararası toplumun değişmezleriyle çelişmeyecek şekilde yeni küresel blokların ortaya çıkışından izole olmadığını söyledi. Arap kararını güçlendirmede ve safları birleştirmede Suudi Arabistan’ın merkezi önemine dikkati çeken Omar Guelleh, ülkesi ile Krallık arasında deniz ve hava taşımacılığı ve serbest bölge kurulması alanlarında ortak projeler oluşturmak için çalışmaların devam ettiğini açıkladı.

Guelleh, “Suudi Arabistan- ABD inisiyatifi, Sudan krizini Cidde Bildirgesi’ne dahil etmek için muazzam bir çaba harcıyor. Sudan krizini kontrol altına almak için etkili bir arabuluculuk başlatmaya hazırız. İGAD girişiminin derinleşen krize çözüm bulunmasına katkı sağlamasını temenni ediyoruz” diyerek, Suudi Arabistan- İran yakınlaşmasının bölgede istikrar ve kalkınmanın temellerini attığına ve ortak İslami eylemi teşvik ettiğine vurgu yaptı.

Guelleh, Suriye krizini sona erdirmek ve güvenlik, istikrar ve kalkınmayı yeniden sağlamak için siyasi izolasyonu kaldırmak amacıyla kaydedilen ilerlemeye de değinirken, radikalizm, terörizm ve yasa dışı göçün, deniz trafiğinin ve Kızıldeniz’in güvenliğinin önündeki en önemli zorluklar olduğunu belirtti. Ayrıca Nahda (Rönesans) Barajı krizinin çözülmesi ve ilgili tarafları tatmin edecek bir anlaşmaya varılması konusundaki iyimserliğini dile getirdi.

Cibuti Cumhurbaşkanı ayrıca, ülkesinin Rusya- Ukrayna krizini sona erdirme çabalarını desteklediğini belirterek, nükleer savaşa doğru kayma uyarısında bulundu.

İşte Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh’in Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın tamamı;

Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh
Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh

-Arap Zirvesi cuma günü Cidde’de yapılacak. Beklenen en önemli gündemi nedir?

Zirve bazı kardeş Arap ülkelerinin tanık olduğu çok sayıda ve karmaşık jeopolitik değişimler ve kritik koşullar ışığında düzenleniyor. Onu farklı kılan ve ona özel bir önem veren de budur. Büyük kardeş, Arapların başı ve Müslümanlığın kubbesi olan Suudi Arabistan’da düzenlenmesi de önemli. Arap dünyasındaki en önemli çetrefilli ve sıcak konuların yanı sıra bölgedeki çeşitli jeopolitik gelişmelerin zirvenin gündeminde yer alması bekleniyor.

-Bu zirvenin karşılaşacağı başlıca zorluklar nelerdir?

Arap dünyasındaki zorluklar, şu an çok ve karmaşıktır. Çok kötü ve tehlikeli bir duruma tanık olan Sudan ve Yemen gibi birçok kardeş ülkenin kritik koşullardan geçtiği de bilinmektedir. Bununla birlikte Suudi Arabistan’ın krizi çözme, insanların acılarına son verme ve ‘mutlu’ Yemen’de güvenlik ve istikrarı yeniden tesis etme çabalarına yönelik büyük bir iyimserliğe sahibiz. Bunlar takdire şayan.

Filistin’de İsrail işgal polisinin mübarek Mescid-i Aksa’nın ayrılmaz bir parçası olan Babu’r Rahme mescidine baskın yapması ve oraya saygısızlık etmesi gibi İsrail’in işgal altındaki Kudüs’teki İslam ve Hristiyanlık dini kutsallarına yönelik saldırıları son dönemlerde de devam ediyor. Aynı şekilde El-Halil kentindeki İbrahim Camii’nin çatı ve duvarlarında işgalci İsrail’in bayrağı dalgalanıyor. Bu, uluslararası hukukun, Cenevre sözleşmelerinin ve uluslararası meşruiyet kararlarının açık bir ihlali ve İslam ulusunun duygularına yönelik bir provokasyondur. Statülerini geri kazanmak için çeşitli zorluklarla karşılaşan birçok kardeş ülke var. Ayrıca Libya, Suriye ve Somali gibi ülkeler de birçok karışıklığa, huzursuzluğa ve savaşa tanık oluyor.

Mevcut Arap zirvesinin, Arap dünyasının tanık olduğu kriz durumlarının ve kritik durumların kardeşler arasında birlik ve beraberliğin korunmasını garanti edecek şekilde çözülmesine katkı sağlayacak tavsiye ve kararlarla sonuçlanmasını, Arap dünyası için huzursuzluktan, güvenlik sıkıntılarından ve savaşlardan uzakta refah sağlamasını ve ortak Arap eyleminin güçlendirilmesine katkıda bulunmasını temenni ediyoruz.

Hartum’da paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında hava bombardımanından sonra binaların üzerinde dumanlar yükseliyor (Reuters)
Hartum’da paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında hava bombardımanından sonra binaların üzerinde dumanlar yükseliyor (Reuters)

-Cibuti’nin İGAD ülkelerinin bir parçacı olması çerçevesinde Sudan konusu nasıl ele alınacak?

Kardeş Sudan’daki kanlı olayları büyük bir endişeyle takip ediyoruz. İGAD grubu mevcut krizin çözümü için arabuluculuk girişimini proaktif olarak ortaya koydu. Cibuti Cumhuriyeti, Kenya Cumhuriyeti ve Güney Sudan Cumhuriyeti cumhurbaşkanları Sudan’a gitmek üzere tayin edildi ve arabuluculuk başlatmak için istişareler devam ediyor. Ancak üç cumhurbaşkanının Hartum’a yönelik hareketi, ateşkese ve ‘ihlallere sahne olan’ ateşkesin kararlılığına bağlı olmaya devam ediyor. Etkili arabuluculuk başlatmaya hazırız ve İGAD girişiminin Nisan ortasından bu yana kötüleşen krize acil bir çözüm bulunmasına katkıda bulunacağını umuyoruz. Ayrıca Suudi Arabistan Krallığı ve ABD’nin ateşkes için Cidde diyaloğundaki mevcut arabuluculuğunu da takdir ediyoruz.

Özellikle Cibuti Cumhuriyeti’nin rolüne ilişkin olarak, bizi onunla bağlayan ilişkilerin derinliği ve gücüne dayanarak, tarih boyunca kardeş Sudan ile dayanışma içinde olduk ve olmaya devam ediyoruz. Cibuti Cumhuriyeti, Afrika Boynuzu’nda barış ve uzlaşmaya katkı sağlamadaki onurlu rolleriyle tanınıyor. Önceki aşamalarda Sudan taraflarını yakınlaştırmaya yönelik uzlaştırma çabalarına katkıda bulunmuştur. Bunların arasında, Sudan Cumhuriyeti’nin eski Cumhurbaşkanı Ömer Hasan el-Beşir ve Ümmet Partisi lideri eski Başbakan Sadık el-Mehdi’nin katılımıyla, 1999 sonlarında Sudan hükümeti ile muhalefetteki Ümmet Partisi arasında arabuluculuk yaptığımız Kapsamlı Barış Anlaşması da var. Bu anlaşma, o dönemde var olan pek çok sorunun ve çatışmanın çözülmesine katkıda bulunmuştur. Aynı zamanda tarafları barış içinde bir arada yaşama yoluna ve yüksek çıkarların önceliğine sokmuştur.

Unutmayın ki Cibuti Cumhuriyeti, İGAD örgütünün mevcut başkanlığını kardeş Sudan’a devretti. Bu durum, Cibuti’nin kardeş Sudan halkına bir hediyesidir ve mevcut yolculuklarında onlara destek sağlama amaçlıdır. Bu durum, Cibuti Cumhuriyeti’nin Sudan’ı desteklemeye ve karşı karşıya olduğu tüm zorlukların üstesinden gelmede yanında olmaya ve onu uluslararası forumlar aracılığıyla desteklemeye kararlı olduğunu gösterir. Cibuti Cumhuriyeti, kardeş Sudan Cumhuriyeti’ndeki gelişmeleri büyük bir dikkatle ve endişeyle takip ediyor. Birçok kıtasal ve bölgesel kuruluşa üyeliği aracılığıyla, sevgili Sudan’ın istikrarını ve birliğini korumak ve kardeş halkının çıkarlarını elde etmek için her şeyi yapmaya hazır olduğunu ifade ediyor.

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad, Cidde’deki Arap dışişleri bakanları toplantısında (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad, Cidde’deki Arap dışişleri bakanları toplantısında (AFP)

-Şam, Cidde Zirvesi aracılığıyla Arap Birliği’ne dönüyor. Arap ülkeleri, Suriye meselesini nasıl ele alacak?

Teorisyenler, her zamankinden daha güçlü hale gelen yeni bir dünya düzenine göre yeni bir jeopolitik haritadan bahsediyorlar. Ancak bu, ülkelerin konumlarında ve coğrafi sınırlarında ani ve köklü bir değişiklik olacağı anlamına gelmiyor. Bu, Vestfalya Antlaşması ve müteakip uluslararası anlaşmalardan bu yana bir dereceye kadar kanıtlanmıştır. Ancak aynı zamanda yeni küresel blokların ortaya çıkması doğaldır ve Arap dünyası, dünyanın bu konuda tanık olduğu gelişmelerden izole değildir. Herhangi bir Arap ülkesinin, ortak Arap eylemi ve uluslararası toplumun değişmezleriyle çelişmeyecek şekilde, çıkarlarını gördüğü ekonomik, askeri ve benzeri herhangi bir blokla işbirliği yapması doğaldır.

-ABD ve Çin’in Afrika kıtasına yönelik yarışı ne durumda?

Afrika’daki ABD- Çin rekabeti kalkınmanın çıkarınaysa, bu bizim memnuniyetle karşıladığımız olumlu bir konudur.

- Rusya- Ukrayna krizini, Rusya- Çin yakınlaşmasını ve bunların bölgeye etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ukrayna- Rusya savaşı ikinci yılına girdi ve maalesef yakın bir son görünmüyor. Olumsuz etkilerinin belirli bir coğrafi alanla sınırlı olmadığı, tüm dünyayı gölgeleyen, ekonomik büyümeyi engelleyen küresel bir kriz olduğu kesin. Dünyadaki ihracat ve ithalat hareketlerini etkilemesi sonucu enflasyon oranı artmakta. Durumun daha da kötüye gitmemesini ve bir nükleer savaşa kaymamasını umuyoruz. Bunun yerine, krizi siyasi olarak sona erdirmeye yönelik uluslararası çabalara desteğimizi tazeliyoruz. Ayrıca çatışma taraflarının müzakereleri kabul edeceğini umut ediyoruz.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan, İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve Çinli mevkidaşı Chen Gang, 6 Nisan’da Pekin’de iki ülke arasındaki anlaşmanın imzalanması sırasında (AP)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan, İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve Çinli mevkidaşı Chen Gang, 6 Nisan’da Pekin’de iki ülke arasındaki anlaşmanın imzalanması sırasında (AP)

-Bölge, son dönemde Riyad ve Tahran anlaşması başta olmak üzere hızlı değişimlere sahne oluyor. Bu anlaşma bölgeye nasıl yansıyacak?

Riyad ve Tahran arasında 2016’dan bu yana kesintisiz bir kopuştan sonra ikili ilişkilerin yeniden kurulmasına yönelik son anlaşmanın olumlu sonuçları, kuşkusuz en başta hem Suudi Arabistan’ın hem de İran’ın gelişimine yansıyacaktır. Uyum ve işbirliği her zaman ilgili tüm tarafların yararınadır. Suudi Arabistan Krallığı ve İran ağırlığı ve büyüklüğündeki iki ülke arasındaki herhangi bir yakınlaşma ve işbirliği, şüphesiz tüm bölgede istikrar ve kalkınmanın temellerinin atılmasına katkıda bulunacak ve ortak İslami eylemi güçlendirecektir.

-Cibuti’nin Suudi Arabistan ile apayrı bir ilişkisi var ve iki ülke arasındaki işbirliğinin artmasından bahsediliyor.

Suudi Arabistan ile ilişkilerin güçlü ve köklü olduğu doğru. Bu ilişkiler çok eskidir. Kıyıları aşan iki kardeş halk arasındaki iletişim çok eskidir. Aralarında birçok gelenek ve görenek açısından güçlü benzerlikler vardır. Resmi düzeyde Suudi Arabistan’ın Cibuti’ye verdiği destek bağımsızlık öncesine kadar uzanıyor. Suudi Arabistan, Cibuti mücadelesinin yanında yer aldı ve onu çeşitli uluslararası ve bölgesel forumlar aracılığıyla destekledi. Suudi Arabistan, kardeşi Cibuti’yi çeşitli siyasi, ekonomik, eğitimsel ve diğer alanlarda desteklemeye devam etti ve etmeye devam ediyor. İki kardeş ülke arasındaki ilişkiler her geçen gün daha da güçleniyor ve çeşitli dosyalara yönelik siyasi vizyonlarda uyum vardır. Sürekli işbirliği ve koordinasyon açısından ise güvenlik ve askeri olanlar da dahil olmak üzere birkaç komite mevcut. İki ülke arasındaki çeşitli alanlarda ikili işbirliğinin altında genel bir çerçeveyi temsil eden ortak Cibuti- Suudi Arabistan komitesi vardır. Cibuti ve Suudi iş adamlarından oluşan ortak bir konsey de mevcut.

Son yirmi yılda limanlar alanında nicelik ve nitelik olarak kaydettiğimiz muazzam gelişmeye dayanarak, iki kardeş ülke arasındaki deniz taşımacılığı, lojistik hizmetler ve limanlar alanındaki işbirliğini güçlendirmek için sabırsızlanıyoruz. Cibuti’de doğrudan deniz ve hava taşımacılığı alanında ortak projeler oluşturulması ve Suudi ihracat ve ürünleri için uluslararası serbest ticaret bölgesi içerisinde serbest bölge ve depoların kurulması için çalışmalar devam etmektedir.

Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ne kıyısı olan ülkelerin dışişleri bakanları toplantısına ait bir arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)
Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ne kıyısı olan ülkelerin dışişleri bakanları toplantısına ait bir arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)

-Peki tüzüğü 2020’de Suudi Arabistan’da imzalanan Kızıldeniz’e kıyısı olan Devlet Konseyi hakkında değerlendirmeniz nedir?

Kızıldeniz’in stratejik önemi, siyasi ve ekonomik avantajları binlerce yıl öncesinden biliniyordu. Doğu ve batı denizlerinin ortasında veya daha özel olarak Akdeniz ile Hint Okyanusu arasındaki konumu ile ayırt edilir. Uzun bir deniz kıyısı olmasının yanı sıra kuzey ile güney, doğu ile batı arasında yüzen bir köprü gibidir. Jeopolitik olarak, uzun kıyıların deniz suyunu ve oradaki seyrüseferi kontrol etme konusunda ezici bir yeteneğe sahip olduğu söylenebilir. Sonuç olarak, bu denize kıyısı olan ve kıyılarını kontrol eden ülkeler, etrafındaki herhangi bir çatışmada kilit rol oynamaktadır. Böylece Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan bu siyasi, askeri ve ekonomik arteri en kısa deniz yolu ile kontrol etmektedir.

Bu denizin aşırı öneminden hareketle, ona komşu olan ülkelerin omuzlarına yüklenen sorumluluk çok büyüktür. Suudi Arabistan bu konuda ilk adım atan ülkeler arasında yer aldı. Kızıldeniz güvenliği fikri, Suudi Arabistan Krallığı, Mısır ve Yemen Mütevekkilî Krallığı arasında 21 Nisan 1956’da imzalanan Cidde Paktı’na kadar uzanmaktadır. Bu tüzük, Kızıldeniz’de ‘ortak güvenlik sistemi’ kurulması için yapılan ilk çağrıdır.

Ülkemiz (Cibuti Cumhuriyeti), büyük stratejik ekonomik ve siyasi öneme sahip Babülmendep Boğazı’na bakan, Kızıldeniz’deki eşsiz coğrafi konumu ile karakterize ediliyor. Bu çerçevede deniz seyrüseferini korumak, terörizmle mücadele etmek ve bölgeyi ve bir bütün olarak dünyayı saran güvenlik sorunlarıyla mücadele etmek için büyük güçlerle koordinasyon ve işbirliği yoluyla uluslararası güvenlik ve istikrarı sağlamaya yönelik çabalarda çok önemli bir rol oynuyoruz.

Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ne kıyısı olan Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nin tüzüğü ise üye ülkeler tarafından Ocak 2020’de imzalandı. Tüzüğünü onaylayan ilk ülkeler arasındaydık. Ayrıca daha önce konseyin merkezinin Suudi Arabistan’ın Riyad şehrinde olmasını önerdik. Daha sonra bu konu üzerinde uzlaşıya varıldı. Konseyin üye devletler arasında koordinasyon ve işbirliği konusunda üzerine düşen rolü oynamaya başlaması beklenmektedir. Üye devletler olan Cibuti, Suudi Arabistan, Mısır, Sudan, Ürdün, Somali, Yemen ve Eritre siyasi, ekonomik, güvenlik ve çevresel alanlarda bunu başarmanın yollarını araştırıyorlar. Deniz seyrüseferinin ekonomik ve siyasi olarak güvence altına alınması için bu konseyin çok önemli olduğunu vurgulamak isterim. Bölge, radikalizm, terörizm ve yasa dışı göç gibi ‘küresel ve bölgesel dayanışma’ ile üstesinden gelinebilecek birçok zorlukla çevrilidir.



Sudanlı bir yetkilinin İsrail ziyaretinin perde arkasında ne var?

Sudan ve İsrail arasında barış 23 Ekim 2020'de deklare edildi (AFP)
Sudan ve İsrail arasında barış 23 Ekim 2020'de deklare edildi (AFP)
TT

Sudanlı bir yetkilinin İsrail ziyaretinin perde arkasında ne var?

Sudan ve İsrail arasında barış 23 Ekim 2020'de deklare edildi (AFP)
Sudan ve İsrail arasında barış 23 Ekim 2020'de deklare edildi (AFP)

İsmail Muhammed Ali

Sudan basınının yerel ve İsrailli kaynaklara dayanarak naklettiği habere göre, Sudan Ordu Komutanı’nın Temsilcisi el-Sadık İsmail (daha önce genelkurmay başkanı olarak görev yapmıştı), geçen hafta gizli bir görevle Tel Aviv'i ziyaret etti. Ziyarette iki ülke arasındaki barış sürecinin tamamlanması ve Washington ile ilişkilerin daha da geliştirilmesi konuları ele alındı. Sudan makamları ise bu ziyaretle ilgili sessiz kaldı ve ne teyit etti ne de yalanladı.

 

Sudanlı bir medya kuruluşunun haberine göre, ziyaretin ana hatları, Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan'ın yeni ABD yönetimi (Trump yönetimi) nezdinde imajının parlatılması, Abu Dabi ile Port Sudan hükümetleri arasındaki gerginliğin yatıştırılması için İsrail ile koordinasyon etrafında dönüyor.

Peki, gözlemciler bu ziyareti ve sonuçlarını nasıl okuyor?

Karışıklık ve ittifaklar

Eski Sudan dışişleri bakanı İbrahim Taha Eyüp, The Independent Arabia’ya verdiği röportajda şunları söyledi: “Sudan’ı yöneten rejimin birçok krizden geçtiği, gören ve öngörü sahibi herkes için aşikardır. Bu krizlerin başında 25 Ekim 2021'de sivil yönetime yönelik darbe ve bunun sonucunda Port Sudan hükümetinin içeride, bölgesel ve uluslararası alanda maruz kaldığı izolasyon nedeniyle kaybettiği meşruiyet ve kabul görme krizi geliyor.”

Ardından ekledi, “Moskova'nın kendisine destek vereceğini umarak ona yöneldi ve Kızıldeniz'in sağ kıyısında ticari, askeri ulaşım açısından önemli olan Babul Mendeb Boğazı'nın girişinde bir deniz üssü kurmasına onay verdi. Ancak Ruslar bu teklife sıcak bakmadılar, Mısır ve Suudi Arabistan da bunu kendi çıkarlarına tehdit olarak görüp reddettiler. Rusya geri adım attı, Sudan yöneticileri ise gerçekleşmeyen sözlerine bağlı kalmaya devam ettiler.”

Eyüp sözlerine şöyle devam etti: “Daha sonra, onları ABD Başkanı Donald Trump'a ulaştıracak başka yolları denemeye başladılar. Dostu Binyamin Netanyahu aracılığıyla ona ulaşmaya çalıştılar çünkü Netanyahu'nun, Trump'ı kendileriyle görüşmeye ikna edebileceğine inanıyorlardı. İsrail ile barış konusunun gündeme getirilmesi ve daha yakın ilişkiler kurulması halinde bunun mümkün olabileceğini düşündüler.”

Ulusal güvenlik

Stratejik planlama ve uluslararası ilişkiler uzmanı Mücahit Bahit ise şöyle konuştu, “Sudan ile İsrail arasında barış 23 Ekim 2020'de ilan edildi. Barış anlaşmasının imzalanmasıyla Sudan, Mısır, Ürdün, BAE ve Bahreyn'in ardından İsrail ile barış anlaşması imzalayan beşinci Arap ülkesi oldu. Anlaşma, iki ülke arasındaki ilişkileri düzeltecek ve iki ülke arasında tam diplomatik ilişki kurulmasını sağlayacaktı.”

Bahit şöyle devam etti; “Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) isyanının ve orduya karşı savaşının asıl sebebinin, Tel Aviv'in ulusal güvenliğini destekleyen, Sudan kaynaklarına ulaşmasını sağlayan açık ve gizli çıkarlarını gerçekleştirme arzusunun yanı sıra bölgede çıkarlarını koruyan, kırılgan bir hükümet üzerinde siyasi kontrole sahip olma isteği olduğu artık biliniyor.”

Bahit devamla, “Sudan, egemen bir devlet olarak, özellikle ulusal güvenliğini olumlu veya olumsuz etkileyen ülkelerle ilişkileri aracılığıyla çıkarlarını koruma hakkına sahiptir. Ülkeler arasındaki anlaşmalar öncesinde, özellikle de dosyanın hassas olduğu durumlarda, bir gizlilik söz konusu olur. İç siyasete etkisi, askeri ve sivil kamuoyunda devletin kararına karşı bir tepki oluşturabilecek olması nedeniyle İsrail ile barış da hassas bir dosya. Mutabakatların sağlanması ve görüşlerin tamamlanmasının ardından ziyaret açıklanacak ve kamuoyuna anlaşmaların detayları aktarılacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Sudan ile İran arasındaki ilişkilerin, her iki ülkenin Sudan ile farklı çıkarları bulunduğundan İsrail ile barıştan etkilenmeyeceğini kaydetti. Karar vericilerin, ortak ilişkileri sarsacak şekilde komşu ülkelerle bölge ülkelerinin çıkarlarının kesişmemesi için son etapta Sudan ulusal güvenlik dosyasına olumlu yansıyacak, en büyük faydayı sağlayacak stratejik planlamalar yapacaklarını belirtti.

Silahlanma yarışı

Sudanlı yazar Osman Mirgani ise “İsrail ile ilişkiler, Şubat 2020'de Uganda'da gerçekleşen Burhan-Netanyahu görüşmesi, Sudan hükümetinin barışı kabul etmesiyle Hartum’un terörü destekleyen devletler listesinden çıkarılması ve ardından anlaşmanın imzalanmasıyla artık sır olmaktan çıktı. Hem Ordu Komutanı Abdulfettah el Burhan hem de HDK Komutanı Muhammed Hamdan Daklu’nun (Hemdeti) İsrail ile ilişkileri gelişti. Hemdeti İsrail’den dinleme ve casusluk için askeri teçhizat elde etmeye çalıştı” ifadelerini kullandı.

Mirgani şöyle devam etti, “İsrail, Sudan hava sahasının İsrail uçaklarına açılması gibi birçok taviz elde etmiş olsa da Sudan savaşının Tel Aviv'in ordu ile HDK arasında seçim yapmasını ya da üçüncü bir seçenek olarak, iki taraflı oynamasını zorunlu kılan bir silahlanma yarışı dayattığı açıktır.”

“Burhan, İsrail desteğine stratejik bir seçenek olarak değil, HDK’nin önünü kesmek için taktiksel bir çözüm olarak bakıyor olabilir” diye ilave etti.

Sudanlı yazar, Ortadoğu'daki mevcut durum göz önüne alındığında, İsrail'in Sudan ile ikili ilişkiler üzerindeki kontrolünü sürdürmek için bunu kabul etme veya uyma ihtimalini dışladı.

Barış anlaşmasının tamamlanması

Sudan gazetelerinin haberine göre Burhan'ın Temsilcisi, Netanyahu'ya çeşitli mesajlar iletmekle görevlendirildi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Sudanlı Temsilci, Ordu Komutanı’nın iki ülke arasındaki barış adımlarının tamamlanması, önümüzdeki dönemde İsrail'in Sudan'a destek vermesi karşılığında anlaşmalar imzalanması için düzenlemeler yapılması yönündeki isteğini iletti.

Sudanlı Temsilci, ülkenin savaşın başlangıcından bu yana bölgesel ve uluslararası düzeyde yaşadığı yalnızlaşma ve baskıların, bu savaşta arzu edilen zaferin elde edilebilmesi için her taraftan nitelikli askeri desteğe acil ihtiyacın, Tel Aviv'i rahatsız eden İran ile yakınlaşma kararını Ordu Komutanına dayattığını da açıkladı. Burhan, temsilcisi aracılığıyla, anlaşmanın en kısa sürede tamamlanması için Tel Aviv'in koyduğu her türlü yükümlülük ve şartı yerine getireceğine söz verdi.

İki ülkenin 2020 yılında karşılıklı ekonomik ve ticari ilişkilere başlayarak, ilişkileri normalleştirmeye hazır olduklarını duyurduklarını hatırlatalım. Ancak bu adım, o dönemde sivil ve siyasi çevrelerden geçiş hükümetinin ülkeyi bu tür kararlara ve ilişkilere zorlayamayacağını savunan eleştiriler gelmesine neden olmuştu.