Arap zirveleri... Kararlar ve dönüşümler tarihi

80 yılda ‘normal ve acil durumlar ortasında’ 46 toplantı yapıldı.

Kral Faysal ve Cezayir Devlet Başkanı Huari Bumedyen, 1974’te düzenlenen Rabat Zirvesi’nde bir araya geldiler. (Getty)
Kral Faysal ve Cezayir Devlet Başkanı Huari Bumedyen, 1974’te düzenlenen Rabat Zirvesi’nde bir araya geldiler. (Getty)
TT

Arap zirveleri... Kararlar ve dönüşümler tarihi

Kral Faysal ve Cezayir Devlet Başkanı Huari Bumedyen, 1974’te düzenlenen Rabat Zirvesi’nde bir araya geldiler. (Getty)
Kral Faysal ve Cezayir Devlet Başkanı Huari Bumedyen, 1974’te düzenlenen Rabat Zirvesi’nde bir araya geldiler. (Getty)

Bazıları tarihlerini ortak Arap eyleminin sayfalarına kazımış olan Arap zirveleri, uzun bir istişareler, müzakereler ve dönüşümler tarihine damgasını vururken, bazı zirveler de fark edilmeden Arap hafızasından geçti. 80 yıl boyunca Arap liderler, dört Arap ekonomi ve kalkınma zirvesine ek olarak 31 normal ve 15 acil durum zirvesi dahil olmak üzere 46 zirve düzenlediler.

Kurulduğu ilk on yılda Arap zirvelerinin çarkı yavaş döndü. Arap Birliği kayıtları, Mayıs 1946’da Arap Birliği’nin yedi kurucu devleti olan Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Yemen, Irak, Lübnan ve Suriye’nin katılımıyla, Mısır Kralı 1. Faruk’un daveti üzerine yapılan İskenderiye zirvesini ilk zirve olarak tanımıyor. Aksine Arap zirvelerinin sayımı tam on yıl sonra, ‘Mısır’ı üçlü saldırganlığa karşı desteklemek, bu saldırganlığa karşı Mısır’ın yanında durma çağrısı yapmak ve Süveyş Kanalı üzerindeki egemenliğini teyit etmek’ amacıyla Lübnan’ın başkenti Beyrut’un ev sahipliği yaptığı 1956 zirvesinden sonra başlıyor.

Arap atmosferini temizlemek

Arap liderler, sonraki altı yıl boyunca 1964’te Kahire’de bir sonraki zirvelerini yapmak için beklediler. Tarihçiler bunu ‘Arap ortak eyleminin gidişatında tarihi bir değişiklik’ olarak nitelendiriyor. O yıl, ilki acil durum çerçevesinde ocak ayında Kahire’nin ev sahipliğinde ve ikincisi aynı yılın Eylül ayında İskenderiye şehrinde olmak üzere iki zirve düzenlenmesi dikkat çekici.

Siyaset bilimi profesörü ve Arap Birliği Arap Araştırmaları Enstitüsü eski dekanı Dr. Ahmed Yusuf Ahmed, Arap atmosferinin temizlenmesine ilişkin yorumunda en etkili Arap zirvelerinden biri olan 1964 Kahire Zirvesi’ne odaklandı. Profesör, o dönemin benzeri görülmemiş düzeyde Arap- Arap çatışmalarıyla dolu olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:

“1961’deki ayrılığın ardından Mısır-Suriye tıkanıklığına ek olarak, Kuveyt’i ilhak etmek isteyen Irak rejiminin politikalarına karşı bir Arap tıkanıklığı, Yemen devrimi olaylarının arka planında bir Mısır- Suudi Arabistan ayrışması vardı. Ayrıca sınır anlaşmazlıkları nedeniyle Cezayir- Fas silahlı çatışması yaşanıyordu. Aynı zamanda, İsrail’in Ürdün Nehri’nin yönünü değiştirme projeleri hız kazanmıştı.”

Ahmed, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamasını şöyle sürdürdü:

“O zirvenin seyri, liderlerinin o dönemde İsrail projeleriyle başa çıkamamasının bir sonucu olarak Arap ordularının genelkurmay başkanlarının ayağa kalkmalarına tanık oldu. Bu da Veliaht Prensi gönderen Libya Kralı dışında tüm Arap liderlerin katıldığı bir acil durum zirvesinin toplanmasına neden oldu.”

Zirve, Arap ülkeleri arasındaki atmosferi kayda değer bir şekilde temizlemeye ve ortak bir Arap askeri komutanlığı oluşturmaya ek olarak İsrail projelerine karşı alternatif Arap projeleri geliştirmede rol oynadı. İstisnasız tüm Arap ülkeleri bu liderliği oluşturmak için üzerine düşeni yaptı. Aynı şekilde zirve, Filistin halkının ‘meşru temsilcisi’ olmaya devam eden Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) de temellerini attı.

Ürdün Kralı Hüseyin, 1967’de Hartum’da düzenlenen ‘Üç Hayır’ zirvesine katıldı. (Getty)
Ürdün Kralı Hüseyin, 1967’de Hartum’da düzenlenen ‘Üç Hayır’ zirvesine katıldı. (Getty)

‘Üç hayır’ zirvesi

Arap zirveleri her yıl yapılırken Arap hafızalarında Ağustos 1967’deki Hartum zirvesinin, yani ‘Üç Hayır; Uzlaşmaya hayır, tanımaya hazır ve müzakereye hayır’ zirvesinin özel bir yeri var.

Dr. Ahmed, bu zirveye eşlik eden atmosfere değinerek, zirvenin çok kesin bir zamanda, Arap ordularının Haziran 1967’deki ‘ölümcül yenilgisini’ takiben yapıldığını belirtti. Profesöre göre bu zirve, Yemen’deki çatışmanın çözümü konusunda bir Mısır- Suudi Arabistan mutabakatına tanık oldu.

Söz konusu zirvede dikkat çeken kararlar arasında, İsrail’le karşı karşıya gelen ülkelere Suudi Arabistan, Libya ve Kuveyt tarafından önemli mali destek sağlanması kararı da vardı. Dr. Ahmed, bu durumu ‘Arap ulusal güvenlik sistemi için son derece önemli bir olay’ olarak nitelendirdi. Ayrıca Arap çekişmeleri azaldı ve saldırganlığın etkilerini ortadan kaldırmak için ortak ulusal hedef ortaya koyuldu. Çatışan devletlerin ilk destekçileri, başta Mısır ve Suriye olmak üzere, bazılarının uzun süredir çatışma devletlerine aykırı olarak öne sürdüğü monarşik rejimler tarafından yönetilen devletlerdi.

Üç sene sonra Araplar, Kahire Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörünün ‘tarihteki en hızlı Arap zirvesi’ olarak tanımladığı bir toplantıdaydı. Davet ile toplantı arasındaki zaman farkı 24 saati geçmiyor. Kahire zirvesi, Ürdün makamları ile Filistin direnişi arasındaki çatışmanın bir sonucu olarak son derece tehlikeli koşullar altında Eylül 1970’te yapıldı. Bu zirve, ‘herhangi bir Arap ülkesi ile direniş arasındaki çatışmaya ilişkin bir kırmızı çizginin çizilmesine’ katkıda bulundu. Ateşkes kararıyla sona erdi ve sonunda dönemin Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnâsır’ın ölümüne tanık oldu.

Bunu Arap zirvesi takip etti. Filistin sorunu, Arap liderlerin en büyük endişesi ve İsrail’in Kudüs dahil işgal altındaki tüm Arap topraklarından çekilmesi çağrısında bulunan Kasım 1973’teki Cezayir zirvesi ve aynı şekilde Ekim 1974’teki Rabat Zirvesi de dahil olmak üzere sonraki zirvelerin eylemlerinin odak noktası olmaya devam etti. Rabat zirvesinde, 1967 saldırısında işgal edilen tüm Arap topraklarının geri verilmesi ve Kudüs şehri üzerindeki Arap egemenliğine halel getirecek hiçbir durumu kabul etmeme gerekliliği vurgulandı. Söz konusu zirve, FKÖ’yü Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak kabul etti.

sz

Dramatik dönüşümler

Ancak dökülen Arap kanı, Filistin cephesiyle sınırlı kalmadı. Uzun süren bir iç savaşla Lübnan’a sıçradı. Arap zirvesi de krizden uzak değildi. Lübnan’da akan kanı durdurmak, normal hayatı geri getirmek, Lübnan’ın egemenliğine saygı duymak, onu bölmeyi reddetmek ve yeniden inşa etmek amacıyla Suudi Arabistan Krallığı’nın daveti üzerine, Ekim 1976’da Riyad’da 6 ülkeyi kapsayan mini bir Arap zirvesi düzenlendi.

1978’de Araplar, İsrail ile çatışmanın seyrinde dramatik bir dönüşümle karşılaştı. Dönemin Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat barış girişimi başlattı ve Kudüs’ü ziyaret etti. Ardından ABD’nin arabuluculuğunda İsrail ile, o zamanlar tüm standartlara göre bir ‘siyasi deprem’ olarak nitelendirilen doğrudan müzakereler başladı.

Dokuzuncu olağan Arap zirvesi konferansı Irak’ın başkenti Bağdat’ta düzenlendi. Katılımcılar, Mısır ile İsrail arasında imzalanan Camp David Anlaşmaları’nı Arap zirve konferanslarının kararlarıyla çeliştiği için onaylamama kararı aldı. Bu konferansta Arap Birliği’nin karargahı Mısır’dan Tunus’a taşındı, Mısır boykot edildi ve sebepler ortadan kalkana kadar birlik üyeliği geçici olarak askıya alındı.

Dr. Ahmed Yusuf, İsrail ile uzlaşma yaklaşımının reddedilmesine ek olarak, bu zirvenin boykota dayalı Arap anlaşmazlıklarını ele almak için yeni bir yaklaşım ürettiğine dikkati çekti. Bu yaklaşımın sonradan işe yaramadığını, zararının faydalarından daha fazla olduğunu ve Arap evi içindeki anlaşmazlıkları çözmenin, kendisiyle aynı fikirde olmayanı tecrit etmekten daha etkili olduğunu belirten Profesör, “Bu, son zamanlarda Suriye örneğinde Arap kararının faydalandığı bir durum” dedi.

Arap Araştırmaları Enstitüsü’nün eski dekanı, bu zirvenin Arap zirvelerinin hatırasında sonraki büyük gelişmelerin habercisi olarak görüldüğünü söylerken, ‘Arap rejiminin, Camp David’den daha iyi koşullarda çözüm yaklaşımını benimsediğine dair kanıt sağlayan’ 1982 yılındaki Fas Zirvesi’ni hatırlattı. Söz konusu zirvede, Kral Fahd’ın (o zamanlar Suudi Arabistan’ın veliaht prensiydi) Ortadoğu’da barış projesi sunuldu. Bu, Arap barışı için bir proje olarak onaylandı.

Yirmi yıl geriye, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Abdullah bin Abdülaziz el-Suud’un Ortadoğu’da barış girişimini benimseyen ve ‘Arap Barış Girişimi’ olarak bilinen 2002 Beyrut Zirvesi’ne geçelim. Dr. Ahmed, bu girişimin ‘barış konusunda hala ilan edilen resmi Arap tavrı’ olduğuna dikkat çekti.

Derin Arap çatlakları

20’inci yüzyılın son on yılına dönersek; Arap zirveleri treni, bir ayrım istasyonundaydı. Bunların başında Irak’ın Kuveyt’i işgalini takip eden zirve olan Ağustos 1990’daki Kahire Zirvesi geliyor. Ahmet Yusuf’ın belirttiğine göre bu zirvenin kararları, Arap Birliği içindeki iki taraf arasında büyük bir anlaşmazlık konusu oldu. Bir taraf Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal etmek üzere gönderdiği işgal güçlerini kovmak için yabancı güçlerin kullanılması gerektiğine inanırken, diğer taraf bir Arap anlaşmazlığını çözmek için Arap olmayan güçlerden yardım isteme konusunda isteksizdi. Nihayetinde karar, Kuveyt’in Arap olmayan güçlerin yardımıyla özgürleştirilmesi lehine alındı.

Arap zirvesi, Dr. Ahmed’in ‘Irak’ın Kuveyt’i işgalinin neden olduğu derin Arap çatlaklarının vücut bulmuş hali’ olarak gördüğü Kahire’deki 1996 zirvesinden altı yıl sonrasına kadar toplanmadı. Ancak Profesör, Suudi Arabistan ve Mısır’ın Arap ülkeleri arasındaki uçurumu kapatmada ve tüm Arap sistemine yeniden hayat vermede oynadığı liderlik rolünü de takdir etti.

Kahire Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü, Arap tarihi boyunca önemli gördüğü olaylarda Arap zirvesinin toplanmadığına da dikkat çekti. Öyle ki ABD’nin Irak’ı işgaline tanık olan 2003’te veya İsrail’in Güney Lübnan’a saldırısına tanık olan 2006’da Arap zirvesi yapılmadı. ‘Arap Baharı’ olarak bilinen olayların ve o dönemde ev sahibi ülke olan Irak’ın Arap liderleri kabul etme konusundaki isteksizliğinin bir sonucu olarak aynı durum, 2011 yılında da yaşandı.

Bu ertelenen zirve, ertesi yıl Mart 2012’de Bağdat’ta yapıldı. Arap liderler, Suriyeli yetkililer ile muhalefet arasında diyalog çağrısı yaparak, Şam’a Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği’nin Suriye özel temsilcisi Kofi Annan’ın planını derhal uygulaması çağrısında bulundu.

Belki de Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden bir yıl önce 2010’da ev sahipliği yaptığı Sirte zirvesi ve Yemen’de Suudi Arabistan liderliğindeki ‘Kararlılık Fırtınası’ operasyonuna yönelik Arap desteğine tanık olan 2015’teki Şarm eş-Şeyh zirvesi de öne çıkabilir. Dr. Ahmed Yusuf’a göre bu zirve, İran’ın Yemen’de yayılmasını durdurdu.

Cezayir’deki Arap zirvesi 2022’de düzenlendi. (DPA)
Cezayir’deki Arap zirvesi 2022’de düzenlendi. (DPA)

Mayıs 2019’da düzenlenen Mekke zirvesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) karasularında ticari gemileri hedef alan saldırı ve Suudi Arabistan’daki petrol pompa istasyonlarına yönelik Husi saldırısının ardından İran’ın bölgedeki müdahalesini ele almak üzere toplanan istisnai Arap zirvelerinin sonuncusuydu. Arap ülkeleri, İran’ın müdahalesi karşısında dayanışmalarını yinelediler ve İran’ın Bahreyn’in içişlerine müdahalesini, Suriye’nin birliğine etkisini, BAE adalarını işgalini ve terörist gruplara desteğini kınadılar.

Arap zirveleri, 2019’dan itibaren koronavirüs pandemisi nedeniyle duraklasa da 2022’de ‘yeniden birleşme’ sloganının yükseldiği Cezayir zirvesiyle tekrar geri döndü. Önceki müzakereler, Suriye’nin Arap Birliği’ndeki koltuğunu yeniden işgal etmesi yönünde çabalara tanık oldu. Ancak o dönemde başarıya ulaşılamadı. ‘Yeniden birleşme’, 12 yıl sonra ilk ‘tam sayılı’ Arap zirvesi olacak olan Cidde Zirvesi’ne ertelenmiş oldu.



Gazze’de İsrail bombardımanlar ve kıtlık nedeniyle sivil ölümleri devam ediyor

Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)
Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)
TT

Gazze’de İsrail bombardımanlar ve kıtlık nedeniyle sivil ölümleri devam ediyor

Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)
Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)

Gazze Şeridi'nde İsrail’in düzenlediği bombardımanlar ve kıtlık nedeniyle siviller arasındaki ölümler her gün devam ederken, Mısır ve Katar'daki arabulucular, ABD'nin desteğiyle, ateşkes müzakerelerini yeniden canlandırmak ve son birkaç gündür yaşanan çıkmazın ardından İsrail ve Hamas'ı yeniden müzakere masasına oturtmak amacıyla yeni çözümler aramaya çalışıyor. Öte yandan İsrail'in Güvenlik İşleri İçin Küçültülmüş Bakanlar Kurulu (KABİNET) Gazze Şeridi'ni kademeli olarak işgal etmeyi amaçlayan bir planı oylamaya hazırlanıyor.

Hamas ve Ortadoğu müzakerelerine katılan diğer gruplardan kaynaklar, arabulucularla temasların fiilen devam ettiğini söylediler. Son iki gün içinde, Filistin müzakere heyetinin müzakerelerin eskisi gibi devam etmeye hazır olduğu ve İsrail'in müzakere heyetinin verdiği cevaba resmi olarak yanıt vermesini beklediği mesajı iletildi. Bunun amacının Gazze halkını savaşın daha fazla acısından kurtarmak olduğu vurgulandı.

ewrfre
Dün Gazze Şeridi'nin bir bölümünü gösteren Ürdün askeri uçağından çekilen hava fotoğrafı (Reuters)

Kaynaklara göre önümüzdeki günlerde Hamas heyeti ile arabulucular arasında bir toplantı düzenlenmesi için koordinasyon çalışmaları sürüyor. Arabulucuların, müzakereleri yeniden başlatmak için yeni bir zemin bulmaya çalıştıkları belirtiliyor. Ancak bu, İsrail'in kararlarından geri adım atıp bu sürece geri dönme olasılığına bağlı olabilir.

ABD merkezli haber sitesi Axios, ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile İspanya’nın İbiza kentinde bir araya gelerek Gazze'deki savaşı sona erdirme ve Hamas’ın elinde tuttuğu tüm rehinelerin serbest bırakılması planını görüştüğünü bildirdi. Axios’a göre barışı sona erdirecek kapsamlı bir diplomatik çözüm için yeni bir öneri sunulmasının, İsrail'in Gazze şehrini işgal etmek için yeni bir saldırı planını geciktirebileceğini belirtti.

Axios, müzakerelere katılan bir kaynağın, Katar ve ABD'nin önümüzdeki iki hafta içinde taraflara sunulacak kapsamlı bir anlaşma önerisi hazırladığını söylediğini aktardı.

grty
Dün Gazze üzerinde bir nakliye uçağından yardım paketleri atan Ürdün Hava Kuvvetleri mensupları (Reuters)

İsrailli bir yetkili, Axios’a yaptığı açıklamada, savaşın Hamas ile olduğunu, ABD ile olmadığını, bu nedenle aradaki uçurumun çok büyük olduğunu ve bu aşamada kapsamlı bir anlaşmadan söz etmenin anlamsız olacağını söyledi.

İsrail ve ABD, Gazze Şeridi'nde Hamas'ın silahsızlandırılması ve tasfiye edilmesini içeren kapsamlı bir anlaşmadan bahsetmeye başladı. Anlaşma, Hamas'ın Gazze'nin geleceğine hiçbir şekilde müdahale etmemesini ve ilişki kurmamasını öngörüyor. Hamas ise İsrail'in Gazze Şeridi’nin güvenliğini sağlama ve yönetimi başka bir tarafa devretme önerisinin yanında bu durumu reddediyor ve İsrail güçlerinin Gazze'den çekilmesi, savaşın tamamen durdurulması, Gazze'nin yeniden inşası ve İsrail'in savaşın ertesi gününe müdahale etmemesi gibi birçok talebinde ısrar ediyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hamas’tan kaynaklar, İsrail ve ABD'nin dayatmalarının kabul edilemez olduğunu belirterek “Her sorun diyalogla çözülmeli, bize şartlar dayatılmamalı” dediler.

Sahadaki ve insani durum

Bu durum, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlarının devam etmesi ve kıtlık nedeniyle insani krizin derinleşmesiyle eş zamanlı olarak gerçekleşiyor. Arap dünyası ve uluslararası toplumdan kuruluşlar tarafından yardım malzemeleri hava yoluyla bölgeye ulaştırılmaya devam edilse de, bu malzemeler büyük çapta yağmalanıyor ve pazarlarda yüksek fiyatlarla satılıyor.

dfrgthy
Dün Gazze Şeridi’nin orta kesimlerindeki Deyr el-Beleh'te havadan atılan gıda maddelerini toplamaya koşan Filistinliler (AP)

Gazze Şeridi’nin batısındaki Zeytun Mahallesi ve çevresi, Askula ve Sabra mahalleleri sakinleri, İsrail ordusunun talebi üzerine evlerini terk edip güneydeki Han Yunus’ta el-Mevasi'ye gitmeyi reddettikten sonra, İsrail Hava Kuvvetleri, söz konusu mahallelerin sakinlerine telefonla doğrudan ulaşarak binaları boşaltmalarını istedi ve 4 kattan fazla olan yüksek katlı binaları hedef alan operasyonlarını yoğunlaştırdı.

İsrail savaş uçakları, iki gün içinde ağır bombardımanlarla çevredeki 12'den fazla binayı ve evi yıkarak, bu bölgelerde kara harekatı için zemin hazırladı. İsrail güçleri, Gazze Şeridi'nde kara harekatı başladığından bu yana iki kez bu bölgelere girerek bazı kısımları yıkmıştı.

Bu gelişme, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kuzey ve merkezinde yoğun hava saldırıları ve topçu bombardımanının yoğunlaşmasıyla eşzamanlı olarak gerçekleşti. İsrail tankları, el-Mevasi bölgesinin sınırlarına özellikle de Esdaa bölgesine yaklaşırken, bu bölgeyi çeşitli yönlerden kuşatarak, içinde hareket eden herkesi hedef alacak şekilde ateş açmaya başladı.

İsrail'in dün sabah itibarıyla düzenlediği çok sayıda hava saldırısı ve operasyonlarda 25'ten fazla Filistinli öldürüldü. Bunların 12'si, özellikle Netzarim Koridoru yakınlarındaki ABD’nin yardım dağıtım noktası çevresinde yardım bekleyen kişilerdi.

cdfrgt
Cumartesi günü Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Jabalia'ya havadan atılan yardım paketinden aldığı gıda maddelerini taşıyan Filistinli bir çocuk (AFP)

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre Gazze Şeridi'ndeki hastanelere son 24 saat içinde (Cuma öğleden sonra ile Cumartesi arası) 39 ölü ve 491 yaralı ulaştı. Böylece İsrail’in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda ölen Filistinli sayısı 61 bin 369’a yaralanan Filistinli sayısı ise 152 bin 850’ye yükseldi. Bunların 9 bin 862'si, İsrail'in yaklaşık iki ay süren ateşkesten sonra saldırılarını yeniden başlattığı 18 Mart’tan bu yana öldürülenlerdi.

Öte yandan Arap dünyası ve uluslararası toplumdan uçakların attığı yardım kolilerinden birinin düşmesi sonucu bir çocuk öldü, bazıları ise çeşitli şekillerde yaralandı. Olay, Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın batısında meydana gelirken yaklaşık iki hafta önce hava indirme operasyonlarının başlamasından bu yana üçüncü vaka olarak kayıtlara geçti.

Son 24 saat içinde hastanelere ulaşan yardım beklerken ölenlerin sayısı 21 olurken 341 kişi de yaralandı. Böylece ABD’nin geçtiğimiz mayıs ayı sonlarında Gazze'de yardım merkezleri açmasından bu yana yardım beklerken öldürülenlerin toplam sayısı bin 743'e, yaralananların sayısı ise 12 bin 590'a yükseldi.

Tüm bunların yanında yardım malzemelerine yönelik yağmalama ve pazarlarda satılması olayları devam ederken tüccarlara ait kamyonların pazara girmeye başlamasıyla ancak sayılarının halen sınırlı olmasıyla ve bu kamyonların da fiyatların sınırlı bir şekilde düşmesine katkıda bulunmasıyla, piyasadaki mal miktarının artması ve fiyatların düşmesi umut ediliyor.

Gazze'deki Filistin Hükümeti Basın Ofisi’ne göre Gazze Şeridi'ne girmesi beklenen kamyon sayısı 7 bin 800’ken bunların sadece bin 115’i girdi. Bu rakam, gerçek ihtiyaçların yüzde 14'ünü karşılamaya, ancak yeterken malların çoğu, İsrail işgalinin ‘açlık ve kaos mühendisliği’ politikası kapsamında kasıtlı olarak yaratılan güvenlik kaosu ortamında yağmalandı ve soyuldu.

Gazze Şeridi’nde insani koşullar giderek kötüleşirken kıtlık nedeniyle daha fazla sayıda insan yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. Bu durumdan en çok bir yandan pazarlarda satılan ürünleri satın alamayan, diğer yandan da yağmalanma ve uluslararası kuruluşların yardım dağıtımında yetersiz kalması nedeniyle herhangi bir yardım alamayan, yoksul, savunmasız ve ötekileştirilmiş gruplar etkileniyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı'nın son istatistiklerine göre son 24 saatte (cuma öğleden sonra ile cumartesi arası) yetersiz beslenme ve açlık nedeniyle 11 ölüm vakası kaydedildi. Böylece Gazze Şeridi’nde açlıktan ölenlerin sayısı 98’i çocuk olmak üzere 212'ye yükseldi.