Mısır Ulusal Diyalog gündemi siyasi partiler ve belediyeler

Mısır'da Ulusal Diyalog Heyeti parti ve yerel yönetimlerle ilgili dosyaları açacak

Geçen hafta Kahire'de düzenlenen Ulusal Diyalog oturumlarından bir kare  (Ulusal Diyalog Mütevelli Heyeti’nin Facebook hesabı)
Geçen hafta Kahire'de düzenlenen Ulusal Diyalog oturumlarından bir kare (Ulusal Diyalog Mütevelli Heyeti’nin Facebook hesabı)
TT

Mısır Ulusal Diyalog gündemi siyasi partiler ve belediyeler

Geçen hafta Kahire'de düzenlenen Ulusal Diyalog oturumlarından bir kare  (Ulusal Diyalog Mütevelli Heyeti’nin Facebook hesabı)
Geçen hafta Kahire'de düzenlenen Ulusal Diyalog oturumlarından bir kare (Ulusal Diyalog Mütevelli Heyeti’nin Facebook hesabı)

Mısır'da Ulusal Diyalog Heyeti önderliğinde gerçekleştirilen toplantılar ikinci haftasında da devam ediyor. Bu hafta siyasi partiler, yerel yönetimler yasası ve özel yatırım gibi siyasi ve ekonomik konuları ele alıyor. Kahire'de gerçekleşen ilk haftanın etkinlikleri, anayasal kurallar altında seçim sistemi gibi çeşitli konuları tartıştı. Oturumlarda Mısır halkının tüm kesimlerinin yasama gücünde temsil edilmesinin önemi vurgulandı.

Mısır'daki Ulusal Diyalog Genel Koordinatörü Ziya Raşvan’a göre, ikinci haftada (21-25 Mayıs) siyasi partiler dosyası, yerel meclisler yasası, Mısır ekonomisinde sanayinin katkısının azalmasının nedenleri, yerel ve yabancı yatırımlar için Mısır'daki yatırım ikliminin zorlukları ve fırsatları, üniversite öncesi eğitim ve Mısır'daki nüfus durumu ele alınacak konular arasında yer alıyor.

Ulusal Diyalog Heyeti’nin Genel Koordinatörü, ‘siyasi partiler komitesinin tüm konularını ele alacağını ve partilerin faaliyetlerini destekleme ve engelleri kaldırma kurallarını, parti komitesinin oluşumunu ve yetkilerini, ayrıca parti içinde mali ve idari yönetişimi’ tartışacaklarını belirtti.

Pazar günü iki oturumda masaya yatırılması planlanan 'Yerel Meclisler' yasası büyük önem taşıyor. Anayasaya göre bu yasa ‘valilerin, Mısır'ın diğer bölgelerindeki diğer yerel yönetim birimlerinin atama veya seçim koşullarını ve yöntemlerini düzenleme yetkisi verme ve yetkilerini belirleme’ görevini veriyor.

Mısır Anayasası'nın 178. maddesine göre, yerel yönetim birimlerine ‘bağımsız mali bütçeler’ sağlanmalı ve kaynakları, devlet tarafından tahsis edilen kaynaklar, yerel kaynaklardan elde edilen vergiler ve yerel ek ödemeleri içermeli. Bu, yerel yönetimlerin idari, mali ve ekonomik olarak merkeziyetçi bir şekilde desteklenmesini sağlar.

Mısır Parlamentosu'ndaki Yerel Yönetim Komitesi, ‘Yerel Meclisler’ yasasının kabul edilmesi için Meclis binasında gerçekleştirilen çok sayıda toplumsal diyalogu turunda çok çaba sarf etti. Ancak, ‘yasa tasarısı Meclis genel oturumunda sunulduğunda’ bu çabalar başarısız oldu. Parlamentodaki Yerel Yönetim Komitesi bu durumu ‘yasa hakkında siyasi uzlaşının eksikliğine’ dayandırdı.

Mısır Parlamentosu'nun Yerel Yönetim Komitesi Başkanı Ahmed es-Secini, Şarku'l Avsat gazetesine verdiği demeçte, planlanan "Ulusal Diyalog" oturumlarının, yerel yönetimler konusunu, komitenin sonuçları veya tamamen yeni bir süreç üzerinden ele alıp almayacağı konusunda soru sorulması üzerine “Herhangi bir konu reformlara veya yeni fikirlere ihtiyaç duyabilir’ şekilde yanıt verdi.

Secini, “Yerel Yönetim Komitesi, yerel meclisler projesini incelemek ve hazırlamak amacıyla toplam çalışma saati 185 saat olan 71 toplantı yaptı. Komite, Ulusal Diyalog’un yasa konusundaki kamuoyu tartışmasını zenginleştireceğine ve yeniden yasama erkinin kubbesi altında görüşüldüğünde parlamentonun yasayı çıkarma sürecinin önünü açacağına inanıyor” dedi.

Ahmed es-Secini, Ulusal Diyalog’da, Yerel Yönetim Komitesi Başkanı sıfatıyla ve Mısır'ın Geleceği partisinden bir milletvekili olarak katılacağını belirtirken, Ulusal Diyalogun yerel meclisler yasasının çıkması için hızlandırıcı bir etkiye sahip olma olasılıkları hakkında bunu umduğunu söyledi.

Ulusal Diyalog'un Teknik Sekreteri Mahmud Fevzi, Şarku'l Avsat gazetesine verdiği demeçte, bu hafta yapılacak olan tartışmalarda ilgili tarafların katılımıyla Ulusal Diyalog platformunun yerel meclisler yasasının çıkarılması konusunda ulusal uzlaşının önerisini kapsayıp kapsamadığına dair tartışmaların ‘oldukça olası’ olduğunu belirtti.



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.