Bağdat’taki iktidar partilerine ve liderlerine ‘Baas’ın hayaletleri’ musallat oldu

Saddam rejimi oluşumlarının faaliyetlerinin yasaklanmasına ve liderlerinin çoğunun idam edilmesine ve kaçmasına rağmen tartışmalar sürüyor.

Bağdat’taki Saddam Hüseyin heykeli, 7 Nisan 2003’te ABD tarafından yıkıldı. (AP)
Bağdat’taki Saddam Hüseyin heykeli, 7 Nisan 2003’te ABD tarafından yıkıldı. (AP)
TT

Bağdat’taki iktidar partilerine ve liderlerine ‘Baas’ın hayaletleri’ musallat oldu

Bağdat’taki Saddam Hüseyin heykeli, 7 Nisan 2003’te ABD tarafından yıkıldı. (AP)
Bağdat’taki Saddam Hüseyin heykeli, 7 Nisan 2003’te ABD tarafından yıkıldı. (AP)

Baas Partisi rejiminin devrilmesinin üzerinden 20 yıl geçmesine ve Genel Sekreteri Saddam Hüseyin liderliğindeki liderlerinin çoğunun yargılanmasına, kaçmasına ve idam edilmesine rağmen Baas’ın yeniden iktidara gelme hayaletleri, partiye ve yaklaşık 35 yıldır ülkeyi yönetenlere yapılan her gönderme, haber ve övgüyle Irak siyasi arenasında halen hareket ediyor. Başta Şiiler olmak üzere birçok güç, parti ve şahsiyet, Baas döneminden etkilenen yandaşlarını ve seçmenlerini ‘onun yakında geri dönme olasılığı konusunda’ sürekli uyarmaya devam ederek, ‘parti ve liderinin biyografisine’ ilişkin hâlâ faydalı bir yatırım yapıyor.

Ancak Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bu durum, Sadr Hareketi dışındaki Şii güçlerin ve partilerin çoğunun Suriye Baas Partisi’ni desteklediği gerçeğiyle de çoğu kez çatışıyor. Öyle ki Iraklı söz konusu taraflar, 2011’deki Suriye ayaklanmasından sonra rejiminin dağılmamasına aktif olarak katkıda bulundu. Şii silahlı grupların çoğu, muhaliflerine karşı savaşında Esad rejiminin yanında yer aldı. 2011’deki Suriye olaylarının patlak verdiği ilk zamanlarda İslami Davet Partisi, rejimi desteklemek üzere Suriye’ye özel bir heyet gönderdi. Mart ayı ortalarında Davet Partisi lideri Nuri el-Maliki, Irak Baas örgütünün Suriye kanadı yetkilisi Muhammed Reşad eş-Şeyh Radi’yi Bağdat’ta kabul etti.

Birkaç gün önce Ürdün’ün Baas Partisi’ne krallıktaki siyasi faaliyetini yürütme izni vermesine yönelik tepkiler devam etmiş ve Ürdün’ün kararını protesto etmek için yüzlerce kişi Bağdat’a akın etmişti. Meclis’teki ‘Şehitler, Mağdurlar ve Siyasi Tutsaklar’ Komitesi, daha önce Irak Dışişleri Bakanlığı’ndan Ürdün’ün Bağdat büyükelçisini çağırarak kendisine bir protesto notası vermesini talep etmişti.

Davet Partisi geçen pazartesi günü Ürdün’ün Baas Partisi’nin çalışmasına izin vermesini ‘kışkırtıcı bir adım ve düşmanca bir hareket’ olarak nitelendirdiği sert bir açıklama yaptı. Eski Başbakan İyad Allavi ise İslami Davet Partisi’nin açıklamasına yanıt olarak, Ürdün Krallığı’nın Irak halkının Baas diktatörlüğüne karşı mücadelesine ilişkin tutumunu övdü. Allavi, “Baas Partisi, Ürdün’de onlarca yıldır yetkili ve Suriye’de lider bir güç. Aynı şekilde Sudan’daki cephe eyleminin bir parçası” açıklamasında bulundu.

Ancak Allavi, 31 Mayıs’ta Ürdün’ün Baas’ın siyasi faaliyetini yürütmesine izin vermesine ilişkin uzun bir açıklama yaparak, Baas Partisi ile ‘diktatörlük’ olarak tanımladığı Saddam rejimi arasında ayrım yapmaya çalıştı.

Eski Başbakan açıklamasında şu ifadeleri kulandı:

“Saddam’ın rejimi diktatörlüktü ve benzersizdi. Bu durum, Baas Partisi içinden ve dışından da dahil olmak üzere vatansever Iraklılardan oluşan bir öncü birliğine, ‘Irak’ı İran, ardından Kuveyt savaşları ve Kürtlerle savaşlar gibi kanlı iç ve dış savaşlara sürükleyen baskıcı politikaları ve şüpheli çıkar ve iradeler için güç sömürüsü nedeniyle’ o dönemin rejimiyle mücadele çağrısı yapıyordu. Aynı şekilde rejim, çok sayıda ulusal ve muhalefet figürünü de tasfiye etmişti. Diktatörlük rejimi, Arap saflarını bölmeye çalıştı. Bu durum, Kara Eylül olarak adlandırılan olayda kutsandı. Rejim, daha sonra Kral Hüseyin bin Abdullah liderliğindeki Ürdün ile Filistinli kardeşler arasında uzlaşma sağlayıp görüşleri yakınlaştırmak yerine, ‘hamlelerin amacının Irak’taki rejimini devirmek olduğu iddiasıyla’, aralarındaki anlaşmazlığı tırmandırmaya çalıştı.”

Allavi, “Irak halkı, Baasçılar da dahil olmak üzere, Saddam rejimiyle yüzleşmek için çok ağır bedeller ödedi” vurgusunda bulunduğu açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Dikta rejiminin devrilmesinden sonra, Irak için yeni bir sayfa açılacağı, halkın birleşeceği, yeteneklerinin ortaya çıkacağı, ülkenin güvenliğinin, birliğinin ve egemenliğinin talep edileceği, vatandaşlığa ve onurlu vatandaşların eşitliğine saygı duyulacağı sanılıyordu. Ancak tam tersi oldu. Irak bölündü ve halkı siyasi izolasyon, marjinalleştirme, dışlama ve kotalar nedeniyle çelişki içinde kaldı. Ve ülke çeşitli mücadelelere ve tartışmalara girdi. Bazılarının sandığı gibi geçmişi anma korkusu yok. Siyasi süreç ne yazık ki gereğini yapıyor. Halkımız o dönemde tiranlığa karşı ayaklandı. Bazılarının iddia ettiği gibi diktatörlüğün geri dönüşünü, var olduğu sürece kabul etmeyecektir. Mevcut politikaların alternatifi, bilimsel temellere göre bazı güçlerden gelen radikalizm yanlılarının elinde… Her eyleme, aksi yönde beklenenden daha güçlü bir tepki geliyor.”

İyad Allavi’nin 1970’li yıllarda Baas Partisi saflarından ayrıldığı, Londra’ya gitmek üzere ülkeyi terk ettiği ve burada Saddam Hüseyin’in emriyle dönemin Irak istihbaratı tarafından suikast girişimine maruz kaldığı biliniyor.

Irak Parlamentosu Temmuz 2016’da Baas Partisi’ni, feshedilen oluşumları, partileri ve ırkçı, terörist ve tekfirci faaliyetleri yasaklayan bir yasa tasarısını onayladı.

Diğer yandan eski Başbakan Yardımcısı Salih el-Mutlak, 31 Mayıs’ta şu basın açıklamasını yaptı:

“Irak’ta Baas Partisi artık yasaklandı. Ancak 20 yaşında olan ve kökünden sökülmüş bir partiden korkan siyasi sistem, kendine güvenmeyen ve Irak'ın başına geçmeyi hak etmeyen bir sistemdir.”

Mutlak ayrıca mevcut siyasi sistemi ‘yaklaşımını değiştirmeye ve isteyen herkesin seçimlere katılmasına izin vermeye’ çağırdı.

Diğer taraftan yerel ‘Shafaq News’ ajansının haberine göre Ürdün Seçim Komisyonu Sözcüsü Muhammed er-Ravaşde’nin açıklaması ise şöyle oldu:

“Ürdün Arap Sosyalist Baas Partisi, geçen yüzyılın doksanlı yıllarının başından beri krallıkta faaliyet gösteriyor. İzinlidir ve geçmişte feshedilmemiştir. Ürdün’de yürürlükte olan tüm yasalar onun için geçerlidir ve diğer taraflarda olduğu gibi Krallık dışında faaliyet göstermesi yasaktır. Baas Partisi, geçtiğimiz yılın ortasında onaylanan yeni partiler yasası hükümleri çerçevesinde statüsünü yakın zamanda uzlaştırdı. Diğer 25 partiyle birlikte kadınların üyelerin en az yüzde 20’sini ve gençlerin üyelerin en az yüzde 20’sini temsil etmesi koşuluyla, bağlı kuruluş sayısını bin kurucu üyeye çıkarmak konusunda konumlarını uzlaştırdı. Partinin üyeleri, en az altı Ürdün valiliğini temsil ediyor ve parti bu şartları yerine getirebildi.”



Hamas'ın askeri operasyonları Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi nasıl etkiliyor?

 Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
TT

Hamas'ın askeri operasyonları Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi nasıl etkiliyor?

 Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)

Hamas'ın Gazze Şeridi'nde İsrail askerlerine karşı yürüttüğü nitelikli askeri operasyonlar, ateşkes müzakereleri ve Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına varma şansı üzerindeki etkilerinin boyutu hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Gözlemciler, direniş operasyonlarının ‘İsrail hükümeti üzerinde ateşkes anlaşmasını kabul etmesi için bir baskı kartı’ oluşturduğuna inanıyor ve ‘askeri operasyonların devam etmesinin, özellikle artan sokak baskısıyla birlikte İsrail tarafını ateşkesi kabul etmeye itebileceğini’ belirtiyor.

Mısır, Katar ve ABD öncülüğünde Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşması imzalanması için yürütülen arabuluculuk çalışmaları aksamaya devam ediyor. Gazze şehrinin doğu bölgelerindeki Refah ve Han Yunus'un yanı sıra Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun ve Beyt Lahiya'da son zamanlarda sık sık düzenlenen direniş operasyonlarında çok sayıda İsrail askeri öldürüldü ve yaralandı.

Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)

Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, bu hafta Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde İsrail askerlerinin, tanklarının ve buldozerlerinin hedef alındığını ve İsraillilerin kayıplar verdiğini duyurdu.

Hamas'ın askeri operasyonları, İsrail hükümetinin 19 Mart'ta ateşkes anlaşmasını bozmasından bu yana İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının devam ettiği bir ortamda gerçekleşti.

19 Ocak'ta Hamas ve İsrail uluslararası arabulucuların (Mısır, ABD ve Katar) çabalarıyla Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına vardı. Anlaşmanın ilk aşaması 42 gün sürecek ve bu süre zarfında ikinci ve üçüncü aşamaların uygulanması için görüşmeler yapılacaktı. Ancak İsrail tarafı ilk aşamanın sona ermesinin ardından Gazze Şeridi'nde askeri operasyonlarına yeniden başladı.

Uluslararası Filistin Halkının Haklarını Destekleme Komitesi Başkanı Salah Abdulati, Filistin direnişinin operasyonlarının ‘Filistinlilerin haklarını desteklemek ve saldırganlığı durdurmak için devam eden uluslararası baskı ile Gazze Şeridi'ndeki ateşkes sürecini hızlandırdığına’ inanıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulati, “Askeri operasyonların devam etmesi, Tel Aviv'de devam eden savaşın kayıpları nedeniyle İsrail sokağının baskısı ve protestoları yoluyla İsrail hükümeti üzerinde bir baskı kartı oluşturuyor. Savaşın İsrail hükümetine yüksek maliyeti, onu saldırganlığı uzatma politikalarını yeniden gözden geçirmeye itiyor” ifadelerini kullandı.

Abdulati'ye göre İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden saldırganlığı karşısında Hamas'ın elinde ‘İsrailli esirler, direniş, uluslararası ve Arap baskıları’ gibi İsrail tarafına yönelik baskı kartları var.

Hamas 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerinden yaklaşık 250 kişiyi esir aldı ve İsrail hükümeti 57 esirin bugün halen Gazze Şeridi'nde olduğunu söylüyor.

Yerlerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım alıyor. (AFP)Yerlerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım alıyor. (AFP)

Askeri operasyonlar İsrailli karar alıcılar üzerinde bir baskı unsuru oluştursa da uluslararası ilişkiler profesörü Dr. Tarık Fehmi bu operasyonları ateşkes çabalarını ilerletmek için yeterli görmüyor. Fehmi'ye göre bu operasyonlar, İsrail sokağının Netanyahu hükümetine ateşkes anlaşmasını hızlandırması için baskı yapması yoluyla ateşkes süreci için sadece bir katalizör olabilir.

Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan Fehmi, Hamas’ın askeri operasyonlarının ‘ateşkes sürecinde güvenilebilecek tek motor olmayacağına’ ve ‘İsrail tarafı üzerindeki etkilerinin sınırlı olduğuna’ inanıyor. Fehmi, İsrail ve Hamas'ın yakında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un Gazze Şeridi'nde ateşkes için değiştirilmiş önerisine yanıt vereceğini umuyor.

Witkoff kısa bir süre önce Gazze Şeridi'nde 60 günlük ateşkes, halen esir tutulan 57 kişiden 28'inin bin 200'den fazla Filistinli mahkûmla takas edilmesi ve Gazze Şeridi'ne insani yardım girişini öngören bir öneri sundu.

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes, Hamas'ın kalan esirleri ancak İsrail'in savaşı sona erdirmeyi kabul etmesi halinde serbest bırakacağını söylemesi ve Netanyahu'nun Hamas silahsızlandırılmadan ve Gazze Şeridi'nden çıkarılmadan savaşı sona erdirmeyeceğini taahhüt etmesi nedeniyle zorluklarla karşı karşıya.

Fehmi, İsrail'in ‘önümüzdeki dönemde Güney Lübnan'daki gelişmelere ve Yemen'deki Husilerin defalarca bombalanmasının ardından Yemen cephesine odaklanacağını’ düşünüyor. Fehmi, bu gelişmelerin İsrail hükümetini Gazze Şeridi'ndeki durumu sakinleştirmeye itebileceğini ifade etti.