Dibeybe hükümetinin Libya'da iktidarda kalabilmesinin önündeki zorluklar

Başkentteki bazı silahlı oluşumlar arasında çatışmalar yeniden başladı.

Dibeybe hükümetinin Libya'da iktidarda kalabilmesinin önündeki zorluklar
TT

Dibeybe hükümetinin Libya'da iktidarda kalabilmesinin önündeki zorluklar

Dibeybe hükümetinin Libya'da iktidarda kalabilmesinin önündeki zorluklar

Libya’da geçen hafta meydana gelen güvenlik ve siyasi alandaki dönüşümler, geçici "Ulusal Birlik" hükümeti başkanı Abdülhamid ed-Dibeybe'nin iktidarda karşı karşıya olduğu zorlukları ikiye katladı. Başkentteki bazı silahlı oluşumlar arasında yeniden başlayan çatışmalar Dibeybe’nin önündeki zorluklardan biri olarak görülüyor.

Siyasilerin tahminlerine göre yaklaşan seçim yasalarını hazırlamakla görevli “6+6” komisyonun seçimleri düzenlemek için 6 aylık bir mini hükümet kurma konusunda anlaşmaya varması ihtimali, Dibeybe hükümetinin önündeki zorlukların başında geliyor. 

Libya Devlet Yüksek Konseyi üyesi Ebu el-Kasım Kazit, komite üyelerinin yaklaşan seçimlerin organizasyonunu denetlemek için bir mini hükümet kurmayı kabul etmesinin, Dibeybe için en ciddi zorluklardan biri olacağını söyledi.

Dibeybe, Aziziye belediyelerinden birkaç belediye başkanıyla görüştü (Ulusal Birlik Hükümeti)
Dibeybe, Aziziye belediyelerinden birkaç belediye başkanıyla görüştü (Ulusal Birlik Hükümeti)

Kazit, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, "BM misyonu ve uluslararası toplum tarafından hatta Dibeybe’nin bölgedeki müttefikleri, özellikle de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, 6+6 komitesinin Dibeybe hükümetini değiştirmeye çağıran kararlarına güçlü bir muhalefet olacağını düşünmüyorum. Bence komitenin kararlarını kabul etmekten başka çareleri yok. Türkiye ister Dibeybe ister başkaları aracılığıyla çıkarlarını gözetebilen ve garanti altına alabilen önemli bir bölge ülkesi. Başkentteki silahlı oluşumlar arasında yeniden başlayan çatışma, kendi hükümetine alternatif bir hükümetin kurulmasıyla karşılaştırıldığında, Dibeybe’nin durumu ve siyasi geleceği üzerinde etkisi olmayan küçük sorunlardan başka bir şey değil. Oluşumların nüfuz alanları üzerindeki mücadelesi yıllardır süregelen bir sorun. Yanlış tedaviler devam ettiği sürece maalesef bu sorunlar gelecekte de devam etmeye namzet olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan, Libya Teknokratlar Partisi Lideri Eşref Bilha, yeni bir hükümetin kurulmasının Dibeybe için bir “meydan okuma” olacağını söyledi. Libya'da hükümeti değiştirme sürecinin sadece yerel tarafların mutabakatını gerektirmediğini belirten Bilha, daha ziyade bölge ülkelerinin mutabakatına ve bazı Batılı ülkelerin onayına ihtiyaç duyulacağını kaydetti.

Menfi ve Dibeybe’nin Batı Kıyısı bölgelerindeki durumu takip etmek için gerçekleştirdiği önceki toplantıdan (Ulusal Birlik Hükümeti)
Menfi ve Dibeybe’nin Batı Kıyısı bölgelerindeki durumu takip etmek için gerçekleştirdiği önceki toplantıdan (Ulusal Birlik Hükümeti)

Bilha, Şarku'l-Avsat'a yaptığı açıklamada, “Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Şurası başkanlarının istediği gibi hükümetin değiştirilmesi talebi, Libya arenasına en çok dahil olan iki bölgesel aktör anlaşmadıkça gerçekleştirilemeyecek. Bunlar Mısır ve Türkiye. Ankara'nın Dibeybe’den kolay kolay vazgeçmeyeceğini düşünüyorum, belki Roma'nın da tavrı bu olacak. Aynı şekilde Dibeybe Roma hükümeti için güçlü bir ortaktır.” ifadelerini kullandı.

Libya Diyalog Forumu üyesi Ahmed eş-Şarkasi ise Dibeybe’nin esnekliği ve manevra kabiliyetinin, geçtiğimiz dönemde birçok krizin aşılmasını sağladığını, ancak "mevcut zorlukların" üstesinden gelemeyeceğini söyledi.

Şarkasi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada ABD başta olmak üzere bazı Batılı ülkelerin Zaviye'deki askeri gerilimin artışı ile ilgili endişelerini dile getiren açıklamalarına dikkat çekti. Şarkasi: "ABD başta olmak üzere bazı Batılı ülkeler, uzlaşı çerçevesinde seçim yapmanın veya iktidarı devretmenin imkansızlığına bahane olması için Zaviye’de genişletilmiş bir çatışmayı ateşlemeyi amaçlayan planında ilerlemekten caydırmak için Dibeybe’ye açık tehdit mesajları yolladı. Orada genişletilmiş bir mücadele, seçimlere ilişkin ilan edilen uzlaşı çerçevesinde seçim yapmanın veya iktidarı devretmenin imkansızlığına bahane olmaya hizmet edecek.” dedi.

Şarkasi şöyle devam etti, bazı Batılı ülkeler Seyfülislam Kaddafi'nin iktidara gelmesinden endişe ediyorlardı ve belki de bu ihtimal gerçekleşmesin diye seçimleri ertelemeyi tercih ettiler. Ama 6+6 komitesinin kararlarıyla ilgili aktarılanlara göre sorun Kaddafi'nin oğlunu da hedef alan, yargı kararı olanların veya adaletçe arananların kaçmasına izin vermemek. Belki de böylece insanların korkuları dağılır ve birlik hükümetiyle anlaşma imzalayan ülkeler de dahil olmak üzere seçim sürecini kolaylaştırmayı ve Dibeybe’yi feda etmeyi kabul ederler.”

Libya Parlamentosu üyesi Ali et-Takbali, siyasi arenada meydana gelen değişikliklerle ilgili nihai kararların verilmesinde acele edilmemesi çağrısında bulunarak, önceki görüşlere arabuluculuk yaptı. Takbali özellikle “6+6” komitesinin cumhurbaşkanlığına aday olma koşulları üzerinde uzlaşmaya varıldığına dair resmi bir açıklama yayınlama konusunda acele etmemesi gerektiğini ifade etti.

Takbali, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “İki meclisin seçimlerde anlaşması halinde, ülkedeki herhangi bir partiyle iktidarı paylaşmak için paralel anlaşmalar yapma olasılığını kaybetmesine rağmen Dibeybe’nin elinde hala iyi kartları var.  Parası var ve bu, birçok silahlı oluşumun kendisine sadakatini garanti ediyor. Sonuç olarak, yeni hükümet başkentten görevlerini yerine getiremeyecek ve deneyimler, Trablus dışındaki hiçbir hükümetin herhangi bir şey uygulayamayacağını gösterdi.”



Suriye ve İsrail: Sıcak mı yoksa geçici bir barış mı?

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Suriye ve İsrail: Sıcak mı yoksa geçici bir barış mı?

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

İbrahim Hamidi

Son zamanlarda Suriye ve İsrail arasındaki barış olasılıkları hakkında çokça konuşuluyor. Bununla birlikte, iki tarafın içerik ve zaman dilimi açısından ne ölçüde ilerleyebileceğine dair beklentiler de çoğaldı. Öyle ki bir İsrailli gazeteci, Şam'ın, Lübnan Trablusu’na karşılık Suriye’nin Golan Tepeleri şeklinde bir takas önerdiğini bile öne sürdü.

Birçok arabulucunun Şam ve Tel Aviv arasında çeşitli başlıklar taşıyan mesajlar taşıdığı tartışmasız. Bunlar arasında Suriye ve İsrail arasında 1974’te varılan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması, milislere ve güvenlik tehditlerine karşı güvenlik bilgileri paylaşımı, Suriye ve Lübnan arasındaki sınırın ve Şeba Çiftlikleri'nin geleceğinin belirlenmesi, Şam'ın İbrahim Anlaşmaları’na katılımı sayılabilir.

Her bir madde ne anlama geliyor?

Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması: 1948'deki Nekbe'den sonra Şam ve Tel Aviv arasında bir ateşkes anlaşması imzalandı ve tampon bölgeler oluşturuldu. Ateşkesin uygulanması şu anda BM güçleri tarafından denetleniyor. 1973’teki savaştan sonra ise dönemin ABD dışişleri bakanı Henry Kissinger arabuluculuk yaptı ve Suriye ile İsrail genelkurmay başkanları tarafından 31 Mayıs 1974'te Cenevre'de imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nı sonuçlandırdı. Bu, Golan cephesinin gelecekteki herhangi bir askeri eylemin tarafı olmayacağı anlamına geliyordu; bunun için 10 kilometre derinliğinde bir tampon bölge ve her iki tarafta 20 kilometre derinliğinde iki askerden arındırılmış bölge oluşturuldu. Birleşmiş Milletler Ayrılma Gözlem Gücü'nün (UNDOF) bin 250 personeli de her iki tarafın taahhütlere bağlı kalıp kalmadığını, yani anlaşmanın şartlarına göre buraya izin verilmeyen silah ve unsurların konuşlandırılıp konuşlandırılmadığını denetleyecekti.

O dönemde Tel Aviv adına Kissinger, Hafız Esed'i Golan'da “Suriyeli olmayan unsurların, yani Filistinli savaşçıların faaliyetlerinin engellenmesini” taahhüt eden yazılı bir maddeyi anlaşmaya eklemek için ikna etmeye çalıştı. Esed bunu reddetti, ancak Filistinli fraksiyonların bu bölgede herhangi bir faaliyetini yasaklayan gizli bir sözlü anlaşma ile bu maddeyi kabul etti. Bu anlaşma, onlarca yıl boyunca uygulandı ve birçok kişi Golan yakınlarında silahlı eylem düzenlemeye çalıştığı için hapse atıldı.

2011'den sonra UNDOF kuvvetleri geri çekildi ve Suriye'nin güneyindeki Golan Tepeleri yakınlarında Suriyeli muhalif gruplar, İran’a bağlı milisler ve Hizbullah'ın konuşlanmasıyla birlikte silahların yayılmasının doğurduğu bir kaos yaşandı. 2018'de Başkanlar Donald Trump ve Vladimir Putin arabuluculuk yaptılar ve “İsrail'in güvenliğinin garanti altına alınmasının” gerekliliği konusunda anlaştılar. Gerçekten de Suriye hükümet güçlerinin bölgeye geri dönmesi ve ABD'nin güneydeki silahlı Suriye muhalefetini desteklemekten vazgeçmesi karşılığında, “tüm Suriyeli olmayan unsurların” yani İran’a bağlı milislerin ve ağır silahlarının Golan Tepeleri'nden Suriye topraklarının 85 kilometre derinliğine çekilmesini içeren bir anlaşma imzalandı.

Rejimin 8 Aralık'ta devrilmesiyle birlikte İsrail, Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeye girdi, Hermon Dağı'ndaki (Şeyh Dağı) bir tepenin kontrolünü ele geçirdi, Şam yolunda çok sayıda bölgeyi işgal etti. Ayrıca Suriye'deki birçok bölgeye yüzlerce hava saldırısı düzenledi ve Suriye'nin stratejik askeri altyapısını yok etti.

İstenen, Suriye'nin Şeba Çiftlikleri ve Kafr Şuba Tepeleri üzerindeki egemenliğini teyit etmesi ve şu anda el-Gacar köyünü bölen BM “Mavi Hattı”nın yerini belirlemektir. Pratikte istenen ise Hizbullah'ın silahını korumak için öne süreceği gerekçeleri ortadan kaldırmaktır

Şeba Çiftlikleri: İsrail 2000 yılının ortalarında Güney Lübnan'dan çekilmeye karar verdiğinde, Şam'da bir siyasi toplantı düzenlendi ve ardından Hizbullah'ın silahını muhafaza etmesi için bir gerekçe “yaratılmasına” karar verildi. Söz konusu gerekçe Şeba Çiftlikleri'nin Lübnan'a ait ve Hizbullah'ın da “işgal altındaki toprakları kurtarmaya çalışan bir direniş hareketi” olduğuydu.

Bu nedenle şimdi Şam'dan istenen, Şeba Çiftlikleri ve Kafr Şuba Tepeleri üzerindeki egemenliğini teyit etmesi ve şu anda Gacar köyünü bölen BM “Mavi Hattı”nın yerini belirlemektir. Yani, Suriye hükümeti Beyrut'a iki bölgenin İsrail tarafından işgal edilen Suriye toprakları olduğunu yazılı olarak teyit etmelidir. Pratikte istenen ise Hizbullah'ın gerekçelerini ortadan kaldırmaktır.

Güvenlik bilgilerinin paylaşımı: Suriye sınırlarında milislerin yayılması, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapılması nedeniyle, terörizm ve kaosla mücadele etmek ve bölgesel istikrarı sağlamak amacıyla Suriye ile İsrail'in de dahil olduğu bölgesel bir mekanizmanın kurulması öneriliyor.

İbrahim Anlaşmaları: Bahreyn, BAE, Fas ve Sudan ilk Trump yönetimi sırasında anlaşmalara katıldılar. ABD Başkanı şu anda Suriye'nin de bu anlaşmalara katılmasını öneriyor. Beyaz Saray bu talebi birden fazla kez duyurdu ve bunu toplu olarak duyurmak için Suriye ve İsrail liderleriyle bir zirve düzenlemeyi de önerdi.

Eğer Tel Aviv ABD güçlerinin UNDOF içinde konuşlandırılmasını isterse, büyük ihtimalle Şam da Arap ve Türk güçlerinin var olmasını talep edecektir

Mümkün olan nedir?

Trump yönetimi ve Batılı ülkeler Suriye hükümetine çok “kredi” verdiklerine inanıyorlar; tanınma, izolasyonunun sona erdirilmesi, yaptırımların kaldırılması ve yardım sağlanması. Bu nedenle İsrail ile ilişkiler kurma ve yeni Ortadoğu’ya yönelik bölgesel vizyonun bir parçası olarak İbrahim Anlaşmalarına katılma yolunda hızla ilerlemesini istiyorlar.

Şam'ın şu anda bu adımı atabileceğini düşünmek bir hatadır. Gerçekten mümkün olan, öncelikle acil ve gerekli adımları atmaktır. Yani Şam ve Tel Aviv'in “saldırmazlık” anlaşmasına varması, bir diğer deyişle Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’na olan bağlılıklarını yenilemeleridir. Ama bu fiili olarak İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeden ve 8 Aralık'tan sonra ele geçirdiği alanlardan çekilmesini içeriyor.

UNDOF'un Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nın tüm maddelerinin uygulanmasını denetlemesinin, milislerin ve disiplinsiz unsurların varlığını, Tel Aviv'in Suriye'nin güneyinde “7 Ekim senaryosunun tekrarı” olarak adlandırdığı bir hadiseyi önleyecek tüm güvenlik garantilerini sağladığına şüphe yoktur. Zira anlaşma, askeri unsurların ve silahların sayısını, türünü ve menzilini belirlemektedir. Eğer Tel Aviv, ABD güçlerinin UNDOF içinde konuşlandırılmasını isterse, büyük ihtimalle Şam da Arap ve Türk güçlerinin var olmasını talep edecektir. Bu, Kissinger'ın ABD güçlerinin UNDOF içinde konuşlandırılmasını önerdiği ve Esed'in karşılığında Sovyet güçlerinin de konuşlandırılmasını talep ettiği 1974 müzakerelerini hatırlatıyor.

Sınırın kontrol altına alınması, silah ve uyuşturucu kaçakçılığının önlenmesi Suriye’nin çıkarına olduğundan Lübnan ile sınırları belirleme, Şeba Çiftlikleri'nin Suriye'ye ait olduğunu teyit etme gücüne sahiptir. Özellikle Türkiye, Suriye ve komşu ülkeleri (Irak, Ürdün ve Lübnan) kapsayan bir blok kurmayı önerdiğinden, büyük ihtimalle bölgesel bir terörle mücadele mekanizmasına katılmaya da istekli olacaktır.

Suriye'nin İbrahim Anlaşmaları'na katılması talebi, bu anlaşmayı imzalayan diğer Arap ülkeleriyle arasındaki farkı gündeme getirmektedir. Zira diğer dört Arap ülkesinin işgal edilmiş toprakları yok ve İsrail'e komşu değiller

İbrahim Anlaşmaları'na katılma konusuna gelince, bu, Suriye ile bu anlaşmayı imzalayan diğer ülkeler arasındaki farkı gündeme getirmektedir. Zira diğer dört Arap ülkesinin işgal edilmiş toprakları yok ve İsrail'e komşu değiller. Suriye'nin egemenliğini ve birliğini yeniden sağlamak, ordusunu kurmak ve yeniden inşa projesini uygulamakla meşgul olduğu doğru, ancak buna İbrahim Anlaşmaları'na katılmakla başlaması, önceliklerinin uygulanmasını kolaylaştırmaktan ziyade zorlaştıracaktır. Başka bir deyişle, yeni kurulacak askeri güçlerin birliği için bir meydan okuma oluşturacaktır.

Bu Suriye-İsrail maddelerinin ve bazı tarafların “sıcak barış” çabalarının, İran ve vekillerinin 7 Ekim 2023'ten bu yana yaşadığı büyük yenilgilerden sonra yeni bir bölgesel düzen arayışıyla bağlantılı olduğuna şüphe yoktur. Ancak, “ihlallerin” kolay görülmesi, İran'a kaos yaratma bahaneleri, Türkiye'ye de Suriye'nin yeni eğilimlerini “frenlemek” için gerekçeler sunacaktır ve bu da “barışı geçici” hale getirecektir. Şam ve Tel Aviv arasındaki müzakere masasının önceliklerini düzenlemek, Suriye'nin bir eksenden diğerine geçişini sağlamlaştırmak için hayati bir gerekliliktir.