Kahire ile Ankara arasındaki yakınlaşma Müslüman Kardeşler’in geleceğini nasıl etkiler?

Mısır ve Türkiye Cumhurbaşkanları, geçtiğimiz Kasım ayında Dünya Kupası'nın açılış oturum aralarında Katar Emiri'nin huzurunda el sıkışırken (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır ve Türkiye Cumhurbaşkanları, geçtiğimiz Kasım ayında Dünya Kupası'nın açılış oturum aralarında Katar Emiri'nin huzurunda el sıkışırken (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Kahire ile Ankara arasındaki yakınlaşma Müslüman Kardeşler’in geleceğini nasıl etkiler?

Mısır ve Türkiye Cumhurbaşkanları, geçtiğimiz Kasım ayında Dünya Kupası'nın açılış oturum aralarında Katar Emiri'nin huzurunda el sıkışırken (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır ve Türkiye Cumhurbaşkanları, geçtiğimiz Kasım ayında Dünya Kupası'nın açılış oturum aralarında Katar Emiri'nin huzurunda el sıkışırken (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Türkiye hükümetinin Mısır merkezli Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) Teşkilatı yanlısı vaiz Vecdi Guneym’e daha önce Mısırlıların örgüt liderleri ve üyelerine yaptıklarına benzer şekilde, vatandaşlık ve ikamet izni vermeyi reddetmesi, özellikle Mısır hükümetinin İhvan üyelerini ‘terörist’ olarak sınıflandırması, özellikle Mısır-Türkiye yakınlaşması ve yeniden karşılıklı büyükelçi atanması ışığında, İhvan’ın İstanbul'daki  geleceği hakkında soru işaretlerine yol açtı.

Şarku'l Avsat’a konuşan uzmanlar Türkiye’deki İhvan unsurlarının faaliyetleri ve İhvan üyeleri için vatandaşlık verme kararları ile ilgili Ankara’dan başka adımlar da atılmasını beklediklerini ifade ediyor.

Vecdi Guneym sosyal medya hesabından yayınladığı bir video kaydında Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimleri kazanmasından dolayı mutlu olduğunu ancak Erdoğan'ın zaferinin duyurulmasından sadece birkaç saat önce, 9 yıl önce başvurduğu vatandaşlık talebinin Türk yetkililer tarafından reddedildiği için üzgün olduğunu söyledi. Guneym, “Türk hükümeti, özgürce hareket etme ve tedavi olma umuduyla istediğim ikamet iznini bana vermeyi reddetti. Türkiye'de vatandaşlık ve ikamet başvurum reddedildikten sonra artık orada yaşayamayacağım” diyerek yaşayabileceği yeni bir ülke aradığını ifade etti.

İhvan üyelerine vatandaşlık vermeyi reddetme

İhvan’a yakın kaynaklar ise Şarku'l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Türk hükümetinin Guneym’in vatandaşlık talebin reddetmesi ve oturma izni vermemesi, sadece Türkiye ve Mısır arasındaki yakınlaşma ve 2013 öncesindeki ilişkilerin yeniden düzenlenmesi adımlarıyla ilgili değil, Guneym'in neden olduğu diğer sorunlarla da ilgili olduğunu ortaya koyuyor.

Mısır İslami Hareketleri ve Terörizm uzmanı Ahmed Sultan, Türk hükümetinin Guneym'i sorun çıkaran ve tartışma yaratan bir figür olarak gördüğünü, vaizin daha önce serbestçe hareket edip Türkiye'deki konferans ve toplantılarda faaliyetlerini sürdüren biri olduğunu belirtti. Ancak Sultan, Türk yetkililerin Müslüman Kardeşler'in topraklarındaki varlığına karşı zaman zaman radikal değişiklikler yaptığına dikkat çekti. Sultan, “Türkiye'de İhvan liderlerinin durumu aynı değil. Vatandaşlık almış liderler var, vatandaşlık değil oturma izni almış liderler var ve insani ikamet izni almış başka liderler var” dedi.

Mısır'da Radikal hareketler uzmanı araştırmacı Amr Abdulmunim, Türkiye'de bulunan bazı İhvan üyelerinin bir süredir Türk vatandaşlığı ve oturma izni için başvuruda bulunduklarını belirtti. Abdulmunim’e göre Türk vatandaşlığı için yedi aşamadan geçtiler. Birçok lider ve İhvan yanlısı medya mensubu vatandaşlık aldı. Diğer bazı kişilerin başvuruları ertelendi ve tekrar başvuruda bulundu. Ancak birçoğunun talebi reddedildi. Türk hükümeti bu kişilere bir hafta önce yanıt vermişti.

Abdulmunim, Vecdi Guneym'in yanı sıra, İhvan üyeleri İmad el-Bihayri, Ahmed Abduh, Heysem Ebu Halil, Hişam Abdullah ve Ankara'nın ‘Kahire'ye hakaret’ olarak değerlendirdiği nedenlerle Şubat ayında sınır dışı edilen İhvan yanlısı medya mensubu Husam el-Gamri gibi kişilerin de reddedilenler arasında olduğunu belirtti. Abdulmunim, Türk hükümetinin bu kişileri reddetme nedenini, ‘bazılarının Mısır'da şiddetle suçlanması ve bazılarının Türkiye'nin çıkarlarına karşı çalışması’ olarak açıkladı.

Guneym'in Tunus ve Mısır ile neden olduğu iki kriz

İlgili kaynaklara göre, ‘İhvan vaizi’ olarak tanımlanan Vecdi Guneym, 2017 yılında Tunus ve Türkiye arasında bir diplomatik krize yol açtı. Guneym, YouTube üzerinden paylaştığı bir videoyla Tunus parlamentosunu ve o dönemdeki Tunus Cumhurbaşkanı El-Beci Kaid es-Sibsi’yi eleştirdi. Bu durum, Türkiye ve Tunus arasında gerilime sebep oldu. O sırada Tunus Dışişleri Bakanlığı protesto için Türkiye Büyükelçisi Ömer Faruk Doğan'ı çağırdı. O sırada Büyükelçi, Türk hükümetinin, Tunus Cumhurbaşkanı’na ve Tunus'taki bazı kurumlara yönelik (kabul edilemez) saldırısının ardından Guneym'e karşı yasal işlem başlatmaya karar verdiğini duyurdu. 2019'da Tunus hükümeti, Vecdi Guneym'in topraklarına girmesini engelleme kararı aldı.

2017 yılında bir Mısır mahkemesi, Vecdi Guneym ve İhvan’ın bazı üyelerini ‘Mısır'da terör eylemleri gerçekleştirmek için Vecdi Guneym hücresi adlı bir hücre kurmaktan’ mahkum ettikten sonra ölüm cezasına çarptırmıştı. Mısır savcılığı, Guneym ve diğerlerine yönelik suçlamaları şu şekilde sıraladı: "2013 yılından 2015'in Ekim ayına kadar, yasaya aykırı bir şekilde bir grup kurarak, Anayasa ve yasaların hükümlerini engellemeyi, devlet kurumlarını ve genel otoriteleri faaliyetlerini engellemeyi, vatandaşların kişisel özgürlüğüne saldırmayı, milli birlik ve toplumsal barışa zarar vermeyi amaçlamak.”

Son aylarda Türkiye ve Mısır, aralarındaki ilişkileri yeniden tesis etmede büyük adımlar attı. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında geçtiğimiz Pazartesi Erdoğan'ı Türkiye'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferinden dolayı tebrik etmek amacıyla gerçekleştirilen telefon görüşmesinde, ‘diplomatik temsilin büyükelçilik seviyesine yükseltilmesi’ konusunda anlaştı. Sisi, geçen Şubat ayında, Suriye ve Türkiye'nin bazı bölgelerini vuran yıkıcı depremin ardından Ankara ile dayanışma içinde Erdoğan'a telefon etmişti. Mısır teması, geçen Kasım ayında Katar'da düzenlenen FIFA Dünya Kupası'nın açılış maçında iki cumhurbaşkanı arasında gerçekleşen el sıkışmasının ardından geldi.

Ahmed Sultan, Kahire ve Ankara yakınlaşmasının Türkiye'deki İhvan üyelerinin geleceğine etkisi hakkında da Müslüman Kardeşler’in Mısır'a yönelik medya eleştirisi üslubunun hafifletilmesi ve Türkiye'deki İhvan unsurlarının özellikle Mısır'daki şiddet davalarından hüküm giyenlerin yürüttüğü faaliyetlere ışık tutulmaması ve diğer bazı İhvan liderlerinin bir süre görünmemesi konusunda uyarılmasının beklendiğini söyledi.

Abdulmunim, Türkiye'nin İhvan üyelerine vatandaşlık ve ikamet izni konusunda kısıtlamalar getirmesini ve Türk yetkililerin örgüt üyelerinin daha önce elde ettikleri vatandaşlıkların yasallığını gözden geçirebileceği öngörüsünde bulundu.

Abdulmunim, Mısır ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin arttırılmaya başlatılması ve büyükelçi atama kararının İstanbul'daki İhvan'ın, özellikle oradaki varlıklarının geleceğine ilişkin korkularını artırdığına işaret etti. Bazıları başka ülkelere sığınmayı düşünmeye başladı. Bir kısmı ise bir süre Türkiye içinde siyasi gizlilik içinde faaliyet göstereceği öngörüsünde bulundu. İhvan üyelerinin yıllardır bir endişe halinde olduğuna dikkat çekti.

Ankara ise 2021'den bu yana Kahire ile yakınlaşma çerçevesinde İhvan TV kanallarından ve medya platformlarından Sisi’ye karşı yapılan yoğun propagandayı durdurmak için çalıştı. 2021 yılının Nisan ayı sonunda İstanbul'dan yayın yapan Müslüman Kardeşler’e bağlı üç kanaldan biri olan Mekameleen TV, Türkiye'den yayınını kalıcı olarak durduracağını duyurdu. Türk yetkililer, Mısır'a karşı tahrik edici yayınlar yapan İhvan yanlısı kanallar (Mekameleen, Watani ve Al-Sharq) tarafından Türkiye topraklarından yayını tamamen durdurma veya Mısır'a karşı tahrik edici yayınları durdurma’ çağrısında bulundu. Bu çağrı, Türkiye'de uygulanan ‘medya ahlak anlaşmasına’ uyulmaması nedeniyle yapıldı.



İsrail ordusu, Lübnan'daki "büyük bir silah tüccarının" ortadan kaldırıldığını duyurdu

İsrail'in geçen pazartesi günü Güney Lübnan'daki Nebatiye kentine düzenlediği hava saldırısının yol açtığı yıkımdan (AP)
İsrail'in geçen pazartesi günü Güney Lübnan'daki Nebatiye kentine düzenlediği hava saldırısının yol açtığı yıkımdan (AP)
TT

İsrail ordusu, Lübnan'daki "büyük bir silah tüccarının" ortadan kaldırıldığını duyurdu

İsrail'in geçen pazartesi günü Güney Lübnan'daki Nebatiye kentine düzenlediği hava saldırısının yol açtığı yıkımdan (AP)
İsrail'in geçen pazartesi günü Güney Lübnan'daki Nebatiye kentine düzenlediği hava saldırısının yol açtığı yıkımdan (AP)

İsrail ordusu bugün, bugün, Baalbek (doğu Lübnan) şehrine düzenlediği saldırıda, Suriye'de İsrail'e saldırı düzenlemeyi planlayan terörist hücrelerini Lübnan'dan yöneten büyük bir silah tüccarı ve tedarikçisi olan Hüseyin Seyfo Şerif adlı teröristi etkisiz hale getirdiğini duyurdu. İsrail ordusunun Arapça medya sözcüsü, "X" platformu aracılığıyla yaptığı açıklamada, "Teröristin faaliyetleri, İsrail ve Lübnan arasındaki mutabakatları ihlal etmektedir. Zira İsrail Savunma Kuvvetleri, İsrail Devleti'ne yönelik her türlü tehdidi ortadan kaldırmak için çalışmaya devam edecektir" dedi.

Baalbek şehrinde İsrail insansız hava aracının (İHA) dün akşam bir aracı hedef alması sonucu iki kişi hayatını kaybetti. Şarku’l Avsat’ın Lübnan'ın resmi Ulusal Haber Ajansı’ndan aktardığına göre İsrail İHA’sı Baalbek'in el-Asira semtinde bir aracı hedef alarak iki sivili öldürdü. Halk Sağlığı Bakanlığı'na bağlı Sağlık Acil Durum Operasyon Merkezi yaptığı açıklamada, "İsrailli düşmanın Baalbek şehrinde bir araca düzenlediği saldırıda ilk etapta iki şehit verildiğini" duyurdu.


İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 24 saat içinde 99 Filistinli öldürüldü

Gazze'deki Şifa Hastanesi'nde İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazeleri (Reuters)
Gazze'deki Şifa Hastanesi'nde İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazeleri (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 24 saat içinde 99 Filistinli öldürüldü

Gazze'deki Şifa Hastanesi'nde İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazeleri (Reuters)
Gazze'deki Şifa Hastanesi'nde İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazeleri (Reuters)

Filistin Haber Ajansı (WAFA), tıbbi kaynaklara dayandırdığı haberinde, İsrail güçlerinin son 24 saatte Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 99 Filistinlinin hayatını kaybettiğini bildirdi. WAFA’nın haberine göre ölenlerden 77'si Gazze Şeridi'nin kuzeyinde hayatını kaybetti.

Hastanelere ulaşan ölü sayısı şöyle: "Şifa Hastanesi'nde 48, Ehli Arap (Baptist) Hastanesi'nde 20, Kudüs Hastanesi'nde 6, Saraya Hastanesi'nde 3, Avda Hastanesi'nde 3, Mescid-i Aksa Şehitleri Hastanesi'nde 1, Nasır Hastanesi'nde ise 18 ölü” bulunmakta.

Şarku’l Avsat’ın ulaştığı kaynaklar, İsrail'in Gazze Şeridi'nde çeşitli bölgeleri hedef aldığını, bunlar arasında yerinden edilmiş kişilerin çadırları, evleri ve konut kulelerinin yanı sıra sivillerin toplanma alanları ve yardım bekleyen insanların da bulunduğunu bildirdi.


İsrail'in çağrı cihazlarını patlatmasının üzerinden bir yıl geçti… Lübnanlılar iyileşme yolculuklarına devam ediyor

Çağrı cihazı patlamalarının kurbanlarından biri olan 27 yaşındaki Zeyneb Mustarah... Beyrut, 15 Eylül 2025 (Reuters)
Çağrı cihazı patlamalarının kurbanlarından biri olan 27 yaşındaki Zeyneb Mustarah... Beyrut, 15 Eylül 2025 (Reuters)
TT

İsrail'in çağrı cihazlarını patlatmasının üzerinden bir yıl geçti… Lübnanlılar iyileşme yolculuklarına devam ediyor

Çağrı cihazı patlamalarının kurbanlarından biri olan 27 yaşındaki Zeyneb Mustarah... Beyrut, 15 Eylül 2025 (Reuters)
Çağrı cihazı patlamalarının kurbanlarından biri olan 27 yaşındaki Zeyneb Mustarah... Beyrut, 15 Eylül 2025 (Reuters)

Zeyneb Mustarah, Beyrut'ta bir etkinlik planlama şirketi işletiyordu. Ancak geçen yıl İsrail'in Lübnan'da bubi tuzaklı çağrı cihazlarını patlatması sonucu yüzünden ve sağ elinden yaralandı. Zeyneb, eli ve gözlerinin sağlığına kavuşması için çok sayıda ameliyat geçirdi.

17 Eylül 2024'te, Hizbullah'ın üyeleri tarafından taşınan binlerce çağrı cihazı aynı anda patladı, bir gün sonra da diğer kablosuz cihazlar (telsizler) patladı.

Patlamalarda 39 kişi öldü ve 3 bin 400'den fazla kişi yaralandı. Yaralananlar arasında patlama anında cihazların yakınında bulunan ve İran destekli örgütün mensubu olmayan çocuklar ve siviller de vardı.

Şu anda 27 yaşında olan Zeyneb de yaralananlar arasındaydı.

Zeyneb, Reuters'a verdiği demeçte, evden çalışırken akrabalarından birine ait çağrı cihazının mesaj almış gibi bip sesi çıkardığını, ardından dokunmadan patladığını söyledi. Bilincini kaybetmemiş olsa da yüzünde ve elinde ağır yaralanmalar meydana geldi.

Şok edici bir saldırı

Zeyneb geçtiğimiz yıl 14 ameliyat geçirdi ve önünde halen yedi estetik ameliyatı var. Zeyneb, sağ el parmaklarını ve görme yetisinin yüzde 90'ını kaybetti.

Zeyneb, “Görme yetim sadece yüzde 10 olduğu için artık iç mimarlık okuyamam. Allah izin verirse, gelecek yıl kendime uygun üniversite bölümlerine bakacağız, böylece okula devam edebileceğim. Ama kesinlikle oturup hiçbir şey yapmadan durmayacağım” ifadelerini kullandı.

Çağrı cihazları ve telsizlerin patlaması, İsrail ile Hizbullah arasında yıkıcı bir savaşı tetikledi ve bu da Lübnan'ın geniş alanlarının tahrip olmasına yol açtı.

Patlamalardan iki ay sonra, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun sözcüsü, başbakanın saldırıya yeşil ışık yaktığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre İsrail, Hizbullah tarafından satın alınan binlerce çağrı cihazının içine, küçük ama yüksek patlayıcılı fünyeler sakladı.

Bu cihazlar, Hizbullah mensupları tarafından taşınıyordu.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, patlamaları ‘şok edici’ olarak nitelendirerek, siviller üzerindeki etkisinin ‘kabul edilemez’ olduğunu vurguladı.

Volker Türk, cihazları kimin taşıdığını veya nerede bulunduğunu kesin olarak bilmeden binlerce kişiyi aynı anda hedef almanın, ‘uluslararası insan hakları hukukunu ihlal ettiğini’ bildirdi.

Yaralanan sağlık çalışanları

Hizbullah'ın er-Resulu’l A'zam Hastanesi'nin mühendislik ve tıbbi ekipman müdürü 34 yaşındaki Muhammed Nasıruddin, çağrı cihazları patladığı sırada kendi cihazını cebinde taşıyordu. Nasıruddin, bu cihazı, hastanede gerekli olan bakım işlerine erişimi kolaylaştırmak için kullandığını söyledi.

17 Eylül'de, oğlunun okulunun ilk günü olduğu için eşiyle telefonda konuştu. Birkaç dakika sonra, taşıdığı çağrı cihazı patladı.

Patlama sonucu sol gözünü ve sol el parmaklarını kaybetti, kafatasına şarapnel parçaları saplandı. İki hafta komada kaldı. Nasıruddin halen yüz ameliyatları geçiriyor.

Uyandığında, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın Beyrut'un güney banliyölerinde İsrail'in düzenlediği saldırılarda öldürüldüğünü öğrendi. Bu olay, Hizbullah ve destekçileri için bir dönüm noktası oldu.

Ancak Nasıruddin, oğlu onu bu halde görene kadar tek bir damla gözyaşı dökmedi.

O şöyle dedi: “Gözümü ve parmaklarımı kaybettim ama ağlamadım... Hissettiğim tek üzüntü, oğlumun babasının durumunun böyle olmasını nasıl kabullenebildiğiydi.”

Lübnan Meclisi Milletvekili ve göz cerrahı Elias Jradi, çağrı cihazı patlamalarının kurbanlarına onlarca ameliyat yaptı ve bazı vakaların ömür boyu tedavi gerektireceğini söyledi.

Reuters'a konuşan Jradi şu ifadeleri kullandı: “Çoğu bu yıl birkaç ameliyat daha geçirmeli. Çoğu ömür boyu takip gerektiriyor… Tedavinin belirli bir noktada sona ereceğini sanmıyorum; devam edecek. Her vaka insani bir vakaydı, özellikle de size ‘Bize ne oldu?’ diye soran çocuklar veya kadınlarla karşı karşıya kaldığımızda... Onlara cevap veremiyorsunuz.”