Suriye: Avrupa ve Araplar arası anlamlı diyalog için ortak bir zemin bulunabilir mi?

Suriye sivil toplumunun uluslararası müzakerelerde sunabileceği bir şeyler var.

Reuters
Reuters
TT

Suriye: Avrupa ve Araplar arası anlamlı diyalog için ortak bir zemin bulunabilir mi?

Reuters
Reuters

Daniel Gerlach

Arap Birliği'nin Suriye konusundaki yeni yaklaşımı, Avrupalıları Suriye krizini ele alırken daha enerjik bir politika benimsemeye teşvik edebilir. Avrupa ve Arap yaklaşımlarındaki farklılığa rağmen, her iki taraf da Suriye sivil toplumunun isteklerinin daha fazla dikkate alınması dahil olmak üzere bazı ortak referanslara dayanabilir.

12 yıllık izolasyonun ardından Suriye, Devlet Başkanı Beşşar Esed'in 19 Mayıs'ta Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde düzenlenen 32. Arap Birliği Liderler Zirvesi'ne katılımıyla Arap Birliği'ne yeniden döndü. Bir süredir bölgedeki lider güç rolünü yeniden kazanmaya çalışan Suudi Arabistan önderliğindeki üye devletler, Suriye kriziyle başa çıkmada ‘oldu bitti’ yaklaşımını benimsemek ve birkaç Arap ülkesinin yıllarca Esed rejimini istikrarsızlaştırmaya çalışmasının ardından Suriye'yi Arap Birliği’ne yeniden entegre etti. Bu yeni stratejik hesaplamalar, Arap ülkelerinin aslında çoğu Batılı ülkenin aksine belirgin bir Suriye politikasına sahip olduğunu kanıtlıyor.

Fransa'nın eski Suriye Büyükelçisi Michel Duclos’un 9 Mayıs'ta yayınladığı makalede, bu yeni Arap yaklaşımının güdüleri ve meydan okumaları dikkatli bir şekilde analiz ediliyor. Duclos makalesinde, Batılı ülkelerin Suriye meselesine yıllarca ilgi göstermemesinin bıraktığı boşluğu doldurmak için bir Arap dirilişinden bahsediyor ve daha cesur bir Avrupa politikası çağrısında bulunuyor. Bununla birlikte Avrupa Birliği (AB) ülkeleri Suriye konusunda ortak bir tutum benimsemekten çok uzak. Bazıları Şam'la yakınlaşmayı savunurken, diğerleri rejimle normalleşmeyi ve yaptırımları kaldırmayı reddetmekte ısrar ederek Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'e hâlen ‘hayır’ diyor. Esed iktidarda olduğu süre boyunca Suriye'nin yeniden inşası için Avrupa fonlarını reddetti ve Suriye hapishanelerindeki tutukluların serbest bırakılması da dahil olmak üzere siyasi tavizler vermeye yönelik gerçek bir irade göstermedi.

“12 yıllık izolasyonun ardından Suriye, Devlet Başkanı Beşşar Esed'in 19 Mayıs'ta Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde düzenlenen 32. Arap Birliği Liderler Zirvesi'ne katılımıyla Arap Birliği'ne yeniden döndü. Bir süredir bölgedeki lider güç rolünü yeniden kazanmaya çalışan Suudi Arabistan önderliğindeki üye devletler, Suriye kriziyle başa çıkmada ‘oldu bitti’ yaklaşımını benimsemek ve birkaç Arap ülkesinin yıllarca Esed rejimini istikrarsızlaştırmaya çalışmasının ardından Suriye'yi Arap Birliği’ne yeniden entegre etti.”

Avrupalı devletlerin tümü değil, yalnızca bazı AB ülkeleri Suriye ile anlaşmalar imzaladı. Bu adım, Suriye kriziyle başa çıkma politikasında ortak bir Arap mutabakatı veya anlaşması karşılığında Avrupa'nın bölünmüşlüğünü gözler önüne seriyor. Aslında Arap ülkeleri, Arap Birliği'nin benimsediği yaklaşım konusunda birbirleriyle tam olarak aynı fikirde değiller. Ancak her ülkede farklılık gösteren bu ilişkilerin doğasına halel getirmeksizin Şam ile ilişkilerin yeniden kurulmasına çoğunluk tarafından karar verildi. Duclos’un söz konusu yazısında bahsettiği gibi bu değişiklik ‘gerçekten çok sembolik’ olabilir.

Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde düzenlenen 32. Arap Birliği Liderler Zirvesi'ne katılan liderler toplu halde. (AP)
Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde düzenlenen 32. Arap Birliği Liderler Zirvesi'ne katılan liderler toplu halde. (AP)

Bu aşamada çok sayıda cevaplanmamış soru varlığını sürdürüyor ve Arap Birliği üye devletleri bu soruları şimdiye kadar cevapsız bırakmayı tercih ediyor. Dolayısıyla Suriye'nin Arap Birliği'ne yeniden entegre edilmesi adımına sembolik bir değişim olarak bakarsak, Avrupa yaklaşımının Arap dünyasının yaklaşımından pek de uzak olmadığını söyleyebiliriz. Söz konusu Avrupa yaklaşımının ana hatları büyük ölçüde sembolik kaldığından ve üye devletlerin her biri onu kendi tarzında yorumladığından, buna çok benziyor.

Avrupa siyaseti neden ‘daha cesur’ olsun? Avrupa'nın ‘güney komşu ülkeler’ üzerindeki etkisini ne zaman kaybettiğini uzun uzadıya tartışabiliriz. Peki, bu durumu tersine çevirmek mümkün mü? Gerçekçiliğin, Avrupa'nın diğer ülkeleri etkilemek istemeyi bırakması ve seyirci rolünü kabul etmesi gerektiği fikrini de destekleyebiliriz.

Politik olarak uyum sağlayabilmek -ister Suriye'de ister başka bir yerde olsun- halen gerekli. Arap dünyası da burada önemli yer tutuyor. Avrupa'da hâlâ yaygın olan ve tekrar eden krizlerin yatağı olduğu imajı, artık jeopolitik gerçekliğe tekabül etmiyor.

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığı, komşularımızı bizim seçmediğimizi, ancak onların var olduğunu açıkça gösterdi.

Göç, iç ve dış güvenlik, iklim değişikliği ve enerji kaynakları gibi tüm bu stratejik konular Arap dünyasıyla ilişkilerimizden ayrılamaz. Bu nedenle Ortadoğu, Avrupalıların sürdürülebilir stratejik ilgisini gerektiriyor ve bahsettiğimiz sorunların çoğunun orada olduğu düşünülürse, Suriye burada belirleyici bir faktör olmaya devam ediyor.

“Arap ülkeleri, Arap Birliği'nin benimsediği yaklaşım konusunda birbirleriyle tam olarak aynı fikirde değiller. Ancak, her ülkede farklılık gösteren bu ilişkilerin doğasına halel getirmeksizin, Şam ile ilişkilerin yeniden kurulmasına çoğunluk tarafından karar verildi.”

Arap ülkeleriyle Suriye konusunda hangi temelde diyalog kurulmalı? Temel farklılıklarına rağmen, Avrupalılar ve Arap ortakları belirli ilkeler üzerinde anlaşmaya varabilirler. Farklılıklarına rağmen hem Avrupalılar hem de Arap ortakları, Suriye'de siyasi bir çözüme duyulan ihtiyacı vurgulayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2254 sayılı kararına olan bağlılıklarını şimdiden yeniden teyit ettiler. Suriye toplumu tarafından formüle edilen ilkelere güvenerek veya temsilcilerinden oluşan büyük bir grubu transfer ederek daha da ileri gidebilirler. Burada ‘Suriyelilerin Bir Arada Yaşaması İçin Davranış Kuralları’nı kastediyoruz.

Suriyelilerin Bir Arada Yaşaması için Davranış Kuralları, 2017 sonbaharında Berlin'de imzalanan ve başta Aleviler ve Sünniler olmak üzere çeşitli Suriye mezheplerinin temsilcileri tarafından Ocak 2018'de açıklanan anayasa üstü bir belgedir. Bu belge on bir basit ve anlaşılması kolay madde içermektedir. Uluslararası basın tarafından sık sık alıntılanan bu tüzüğün en öne çıkan hükümlerinden biri, Suriye krizinde ‘kazanan veya kaybeden yoktur’ hükmüdür. Bu, Suriye halkının kaybeden olduğu ve toplumdaki hiçbir grubun açık ya da zımnen kendisini galip görme hakkına sahip olmadığı anlamına gelir.

Diğer ilkeler ise şunlar: İşlenmiş suçlar için bireysel hesap verebilirlik, mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin geri dönme hakkı, mülklerin restorasyonu ve el konulan malların iade edilmesi, mahkumların, kayıp kişilerin ve mağdurların akıbetinin gün yüzüne çıkarılması, Suriye toplumu içindeki dini, etnik ve kültürel çeşitliliğin kabul edilmesi.

Bu belgeyi benzersiz kılan, ortaya çıkış koşulları ve ilk imzalayanların kimliğidir. Suriye halkının çeşitli bileşenlerinden toplum liderleri, aşiret liderleri, eski yetkililer ve aydınlar, yeni bir toplumsal sözleşmenin temellerini müzakere etmek için yurtdışında gizlice bir araya geldi. İmzacılar arasında, bu yıl vefat eden Bayan Basma Kodmani gibi Fransız mandasına karşı ilk bağımsızlık hareketi olan Ulusal Blok hareketinin bir parçası olan ailelere mensup üyeler de var. Bununla birlikte, tüzüğü imzalayanlar herhangi bir demokratik yetki veya meşruiyet iddiasında bulunmuyorlar. Çünkü Suriye'deki kritik durum, onların Suriyeli hemşerileri adına hareket etmelerine izin verdi.

Suriye Tüzüğü Konseyi, bu çalışmalardan doğan bir harekettir ve bugün tüm çeşitliliğiyle Suriye toplumunun sesini yükseltmek için bir platformu temsil etmektedir. Üyelerinin ayrıca Körfez ülkeleri, Levant ve Avrupa'daki karar vericilerle de iyi ilişkileri bulunuyor. Konsey, oturumlarında ülkenin geleceği ve Suriye toplumunun onu şekillendirmede oynayabileceği rol hakkında sakin, açık ve siyasi olarak sınırsız tartışmalar yürütüyor.

“Farklılıklarına rağmen hem Avrupalılar hem de Arap ortakları, Suriye'de siyasi bir çözüme duyulan ihtiyacı vurgulayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2254 sayılı kararına olan bağlılıklarını şimdiden yeniden teyit ettiler.”

Suriye Tüzüğü Konseyi üyeleri arasındaki siyasi farklılıklara rağmen, bazıları erken devrimciler, bazıları pragmatik ‘gri’ ve diğerleri Suriye devletinin halk tabanını temsil ediyor. Ancak Suriye krizi kadar derin bir krizi uluslararası siyasetin tek başına çözemeyeceği, ülkenin parçalanmasında önemli rol oynayan toplumun da çözümde önemli rol oynaması gerektiği konusunda anlaştılar.

Suriye Tüzüğü Konseyi açıklamalarında, taahhüdünü yalnızca toplumun -insan düzeyinde ve ötesinde- çıkarının motive ettiği konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmıyor. Şarku’l Avsat’ın Majalla Dergisi’nden çevirdiği analize göre bu amaca ulaşmak için gerekli araçları yabancı güçlere dikte etme iddiasında bulunmuyor. Bunun yerine sadece siyasi aktörlere vaatlerini ve taahhütlerini hatırlatıyor. Bazı güçler yalnızca Suriye ile diplomatik ilişkiler kurmanın Suriye halkının ıstırabını hafifletebileceğine inanırken, diğerleri Suriye'nin yeniden entegrasyonunu stratejik bir hata, hatta tehlikeli bir emsal olarak görebilir. Ancak konsey üyelerinin kesinlikle kişisel görüşleri vardır ve bu konuda katı bir görüş empoze etmeye çalışmazlar.

Suriyelilerin Bir Arada Yaşaması İçin Davranış Kuralları, bize göre esnek bir araç olarak kalırken, Avrupa-Arap iş birliği için ortak bir temel ve etik bir başlangıç ​​noktası sağlıyor. Avrupalı ​​ve Arap güçler ondan ilham alabilir, hatta onu ‘Anayasal Komite’ çerçevesinde BM’nin çabalarını tamamlayan ve onlarla rekabet etmeyen ‘anayasa üstü’ nitelikte bir belge olarak resmen tanıyabilir. Avrupalı ​​ve Arap güçler, Şam'la resmi ilişkilerine ilişkin kararları her ne olursa olsun, bunu bir referans olarak kullanabilir ve Suriyeli liderlerin, Suriyeli erkeklerin ve kadınların yararına olan herhangi bir siyasi eylemi inceleme görevlerini yapmada ısrar edebilirler.

(foto altı) Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Şam sokaklarına asılmış fotoğrafları, Mayıs 2021. (Reuters)
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Şam sokaklarına asılmış fotoğrafları, Mayıs 2021. (Reuters)

“Suriye Tüzüğü Konseyi üyeleri arasındaki siyasi farklılıklara rağmen, Suriye krizi kadar derin bir krizi uluslararası siyasetin tek başına çözemeyeceği, ülkenin parçalanmasında önemli rol oynayan toplumun da çözümde önemli rol oynaması gerektiği konusunda anlaştılar.”

Suriye Tüzüğü Konseyi son yıllarda Avrupa ve Arap ülkeleri tarafından iyi karşılanmanın faydasını gördü. Bu hareket, Suriye krizinin çözümü için güvenilir bir başlangıç ​​noktası oluşturacak kadar bağımsız fikirlere sahip ve Suriye toplumunun önemli bir bölümünü temsil ediyor. Şüphe yok ki Suriye toplumu, bugünkü işgal güçleri ve siyasetçilerin gitmesinden sonra da Suriye'de kalacak. Görünüşe göre Konsey bu gerçeği doğrulamak için ünlü Palmira Tetrabionu’nu bir sembol olarak seçmiş, çünkü bu sembol, Suriye çölünü geçenler için binlerce yıldır bir dönüm noktası ve bir işaret olmuştur.

Suriye toplumuna uluslararası müzakerelerde önemli bir rol ve geçmişte olduğu gibi yalnızca danışma veya sembolik bir rolün ötesine geçerek, gerçek önemini yansıtan uygun bir yer vermenin zamanı geldi. Suriye Tüzüğü Konseyi'nin açıkça belirttiği gibi Suriye toplumu, karşılığında uluslararası topluluğa sunacak değerli bir şeye sahiptir.



Sudan: Çatışmalar başkent Hartum’da sürüyor

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 2 Ekim 2023'te Arqin geçişini denetledi. (SUNA)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 2 Ekim 2023'te Arqin geçişini denetledi. (SUNA)
TT

Sudan: Çatışmalar başkent Hartum’da sürüyor

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 2 Ekim 2023'te Arqin geçişini denetledi. (SUNA)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 2 Ekim 2023'te Arqin geçişini denetledi. (SUNA)

Sudan Egemenlik Konseyi ve Genelkurmay Başkanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, başkent Hartum'un çeşitli bölgelerinde ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki askeri çatışmaların yoğunluğunun arttığı bir dönemde, Sudan'ın savunmasına katkıda bulunmak amacıyla ordu saflarında savaşacak sivil gönüllülerin ileri ve gelişmiş bir şekilde eğitilmesi talimatı verdi.

Sudan Egemenlik Konseyi Medya Ofisi, Burhan'ın ülkenin kuzeyinde bulunan Maravi kentindeki askeri bölgenin karargâhında subay ve erlerle yaptığı toplantı sırasında sivillerin kendi saflarında savaşmak üzere seferber edilmesini denetleyen komiteye hitap ettiğini bildirdi. Burhan geçtiğimiz Haziran ayında, silah taşıyabilen herkese HDK’ye karşı savaşmak üzere ordu saflarına katılma çağrısında bulunmuştu. Daha sonra ülkenin tüm eyaletlerindeki askeri tümen ve bölge komutanlarına, savaşlara katılmak üzere gönüllüleri kabul etmeleri ve hazırlamaları yönünde talimatlar verdi.

(foto altı) Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında çıkan çatışmalar sonucu başkent Hartum üzerinde dumanlar yükseldi. (AP)
Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında çıkan çatışmalar sonucu başkent Hartum üzerinde dumanlar yükseldi. (AP)

Eski rejime yönelik suçlamalar

Siyasi güçler, eski rejimin İslamcı liderlerini sivillerin seferber edilmesinin arkasında olmakla ve onları yeniden iktidara dönmek için ordu ile HDK arasında devam eden iç savaşa yönlendirmekle suçluyor. Genelkurmay Başkanı Burhan, “HDK’ye cesurca karşı koyan askerlerin ve vatandaşların fedakarlıklarını” övdü. Burhan, HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) ile kardeşi ve yardımcısı Abdurrahim Daklu'ya atıfta bulunarak “Bu savaşın arkasında kendi çıkarları peşinde koşan iki kardeş var” ifadesini kullandı. Askeri üste yaptığı konuşmada siyasilere yüklenen Burhan, bazı siyasileri HDK’yi desteklemek için yalan söylemek ve insanları yanıltmakla suçladı. Silahlı kuvvetlerin onur mücadelesi verdiğini ve tüm Sudan halkının bu mücadeleye destek verdiğini vurgulayan Burhan, silahlı kuvvetlerin “vatandaşların değerlerini ihlal eden ve mantıksız nedenlerle canlara kasteden terörist HDK tarafından görevlendirilen paralı askerlerle savaştığını” belirtti.

Maravi şehri, ordu ile Nisan ayı ortasında savaşın başlamasından iki gün önce, ordunun hava kuvvetlerini etkisiz hale getirmek için şehirdeki hava üssünü kuşatmak üzere büyük askeri kuvvetler gönderen HDK arasında gerilimin başlangıcına tanık oldu.

(foto altı) Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmalar sırasında Hartum'daki arabalar ve binalar tahrip edildi. (Reuters)
Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmalar sırasında Hartum'daki arabalar ve binalar tahrip edildi. (Reuters)

Hartum'daki çatışmalar

Hartum'un merkezindeki Ordu Komutanlığı Karargâhı çevresinde ordu ile HDK arasındaki çatışmalar, hava ve topçu bombardımanı yeniden başladı. Hartum'un güneyindeki eş-Şecera bölgesindeki Zırhlı Kolordu Komutanlığı ve başkentin çeşitli bölgelerinde yoğun silahlı insansız hava aracı (SİHA) saldırıları düzenlendiği görüldü.

Görgü tanıkları, orduya ait İHA’ların Hartum'un doğusundaki er-Riyad, el-Mamura ve el-Mücahidin mahallelerindeki HDK mevzilerini bombaladığını ve benzer saldırıların batıdaki el-Cureyf mahallesine de yöneltildiğini bildirdi. Güney Hartum sakinleri Şarku'l Avsat'a, ordu savaş uçaklarının bölgedeki HDK mevzilerini hedef alan hava saldırıları düzenlediğini söyledi. Hartum'un çeşitli bölgelerinden ordu ile HDK arasında karşılıklı topçu atışları sonucu patlamalar duyuldu ve Ordu Komutanlığı Karargâhı çevresinde yoğun duman bulutları yükseldi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Güney Hartum sakinleri şu ifadeleri kullandı: “İki taraf arasında ara sıra yaşanan çatışmalar dışında çatışma yoğunluğunun önemli ölçüde azalmasından günler sonra, Zırhlı Kolordu Komutanlığı civarında çatışmalar ve topçu bombardımanı şiddetli bir şekilde yeniden başladı.”

(foto altı) Hartum'da bir vatandaş evindeki hasarı inceliyor. (AFP)
Hartum'da bir vatandaş evindeki hasarı inceliyor. (AFP)

İnsani yardımlar

Sudan Dışişleri Bakanlığı, Çad'daki konsolosluğunun, hükümetin komşu ülkedeki Sudanlı mültecilere sağladığı insani yardımın ikinci partisini dağıtmaya başladığını duyurdu. Açıklamada, bu yardım paketinin Çad'ın güneydoğusundaki Sila bölgesinde bulunan yaklaşık 50 bin Sudanlı mülteciyi kapsamayı hedeflediği belirtilerek, ilk partinin iki ülke arasındaki Adre sınır bölgesinde bulunan 250 bin mülteciyi kapsadığı kaydedildi. Ordu ile HDK arasında yüzlerce ölüm ve yaralanmaya yol açan şiddetli çatışmalar sonucu Darfur bölgesindeki eyaletlerde yaşayan yüz binlerce sivil, Çad’a göç etmek zorunda kaldı.


Ürdün: Zehirli madde soluduğundan şüphelenilen 38 kişi hastaneye kaldırıldı

Amman'da ambulansın yanında iki Ürdünlü doktor ( Arşiv- Reuters)
Amman'da ambulansın yanında iki Ürdünlü doktor ( Arşiv- Reuters)
TT

Ürdün: Zehirli madde soluduğundan şüphelenilen 38 kişi hastaneye kaldırıldı

Amman'da ambulansın yanında iki Ürdünlü doktor ( Arşiv- Reuters)
Amman'da ambulansın yanında iki Ürdünlü doktor ( Arşiv- Reuters)

Ürdün’de zehirli madde soluduğundan şüphelenilen 38 kişinin Ürdün Vadisi'nin kuzeyindeki hastaneye nakledildiği bildirildi.

ANA haber ajansına göre, kazanın niteliği veya solunan madde hakkında henüz hiçbir ayrıntı mevcut değil.

El Memleke TV, Ebu Ubeyde Hastanesi yöneticisinin, bir kız öğrencinin zehirli madde soluduğu şüphesiyle, Ürdün Vadisi'nin kuzeyindeki hastanede yoğun bakıma kaldırıldığını söylediğini aktardı.


Fas Kralı, ülkesine atanan 14 yeni büyükelçiyi kabul etti

Fas Kralı 6. Muhammed, büyükelçileri kabul etti. (Şarku’l Avsat)
Fas Kralı 6. Muhammed, büyükelçileri kabul etti. (Şarku’l Avsat)
TT

Fas Kralı, ülkesine atanan 14 yeni büyükelçiyi kabul etti

Fas Kralı 6. Muhammed, büyükelçileri kabul etti. (Şarku’l Avsat)
Fas Kralı 6. Muhammed, büyükelçileri kabul etti. (Şarku’l Avsat)

Fas Kralı 6. Muhammed dün akşam Rabat’taki Kraliyet Sarayı’nda, ülkelerinin olağanüstü ve tam yetkili büyükelçileri olarak güven mektubu sunan bir dizi yabancı büyükelçiyi kabul etti.

Fransa’nın Fas olağanüstü ve tam yetkili büyükelçisi sıfatıyla 30 Aralık 2022’de güven mektubunu Fas Dışişleri Bakanı Nasser Burita’ya sunan Fransa’nın yeni Rabat Büyükelçisi Christophe Lecourtier’in bu isimler arasında yer almadığı kaydedildi.

Fransa Büyükelçisi’nin kraliyet resepsiyonunda neden bulunmadığına dair resmi bir yorum yapılmadı. Gözlemciler bu durumu, Fas-Fransız ilişkilerinin bozulması ilişkilendirildi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Kral 6. Muhammed tarafından kabul edilen 14 büyükelçi şöyle sıralandı:

Danimarka Büyükelçisi Jasper Kamersgaard, Katar Büyükelçisi Abdullah bin Samir Muhammed Sani Al Sani, Birleşik Komor Cumhuriyeti Büyükelçisi Muhammed İlyase Yahya, Kolombiya Cumhuriyeti Büyükelçisi Jose Renato Salazar Acosta, Cibuti Cumhuriyeti Büyükelçisi Muhammed Dohor Hirsi, Japonya Büyükelçisi Hideaki Kuramitsu, Etiyopya Büyükelçisi Isaias Guta Seyfo, Almanya Büyükelçisi Robert Dolger, Paraguay Büyükelçisi Victor Hugo Ramon Paniagua Fretes, Somali Büyükelçisi Salat Ali İbrahim, Sudan Büyükelçisi Mevedde Ömer Hac et-Tum el-Bedevi, Rusya Büyükelçisi Vladimir Baybakov, Panama Büyükelçisi Tomas Antonio Guardia Williamson ve Gine Büyükelçisi Namori Traore.

Resepsiyona Dışişleri Bakanı Nasser Burita ve Kraliyet İcra Memuru Sidi Muhammed Alaoui de katıldı.


Irak Başbakanı Sudani, Kalkınma Yolu Projesi’nin başladığını duyurdu

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (sağda), Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Igor Levitin (sol 3) ile başkent Bağdat’ta bir araya geldi (AA)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (sağda), Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Igor Levitin (sol 3) ile başkent Bağdat’ta bir araya geldi (AA)
TT

Irak Başbakanı Sudani, Kalkınma Yolu Projesi’nin başladığını duyurdu

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (sağda), Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Igor Levitin (sol 3) ile başkent Bağdat’ta bir araya geldi (AA)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (sağda), Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Igor Levitin (sol 3) ile başkent Bağdat’ta bir araya geldi (AA)

Irak Başbakanlık Basın Ofisi’nin yazılı açıklamasına göre Sudani, Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Igor Levitin ile Bağdat’ta bir araya geldi.

Sudani’nin ilerleyen günlerde Moskova’ya yapacağı ziyaretin değerlendirildiği görüşmede; Başbakan Sudani, Kalkınma Yolu Projesi ve Basra Fav Limanı projesinin başladığını ifade etti.

Kalkınma Yolu ve Fav Limanı projelerinin sürdürülebilir ekonomik projeler olduğunu anlatan Sudani, çoklu ekonomiye adım atmak isteyen hükümetin gelir kaynağı olarak sadece petrole bağımlı kalmak istemediğini kaydetti.

Rus Devlet Başkan Yardımcısı Levitin de Irak ile çeşitli alanlarda ilişkileri güçlendirmek istediklerini dile getirdi.

Kalkınma Yolu Projesi

Kalkınma Yolu Projesi, Irak'tan Türkiye'ye uzanan kara ve demir yolu ile bu kapsamda inşa edilecek limanlar ve kentleri barındırıyor.

Irak, projenin ilk ayağı olan Büyük Fav Limanı ile Türkiye üzerinden Asya ve Avrupa arasındaki seyahat süresini kısaltmayı ve bir transit merkezi olmayı amaçlıyor.

Orta Doğu'nun en büyük limanı olması hedeflenen ve 2025'te tamamlanması planlanan Büyük Fav Limanı'nı Türkiye sınırına bağlayacak 1200 kilometre uzunluğundaki demir yolu ve otoyolların 17 milyar dolara mal olması bekleniyor.


Fas Meclisi alternatif ceza önerilerini görüşüyor

Fas Temsilciler Meclisi (Şarku’l Avsat)
Fas Temsilciler Meclisi (Şarku’l Avsat)
TT

Fas Meclisi alternatif ceza önerilerini görüşüyor

Fas Temsilciler Meclisi (Şarku’l Avsat)
Fas Temsilciler Meclisi (Şarku’l Avsat)

Fas Temsilciler Meclisi Adalet ve Mevzuat Komisyonu’nun elektronik bileklikle izleme, kamu yararına çalışma ve hapis cezalarına alternatif diğer tedbirleri öngören alternatif cezalara ilişkin yasa tasarısını yarın onaylaması bekleniyor.

Alternatif ceza seçenekleri arasında "hapishane günlerinin satın alınmasını" da içeren bir değişikliği de yer alıyor.

Değişiklikte, ceza sistemlerinde bu ceza türünü benimseyen bazı ülkelerin suç politikası eğilimleri doğrultusunda, alternatif cezalara “günlük para cezasının da eklenmesinin” hedeflendiği belirtildi.

Değişiklik metnine göre, hapis cezasına alternatif olarak günlük para cezası, bazı kabahatlerle mücadelede etkinliğini gösteren bir yasal seçenek olarak modern bir kınama ve ceza mekanizması yer alıyor.

Ayrıca mahkemenin, uygulanacak hapis cezasına alternatif olarak günlük para cezası verebileceği de belirtiliyor. Günlük para cezası, hapis cezasının her günü için mahkemece belirlenen mali tutar olup, velileri veya temsilcilerinin mutabakatı halinde çocuklar da günlük para cezasına çarptırılabilir. Ancak mağdurun veya ailesinin uzlaşma veya feragat ettiğini veya hükümlünün suçtan kaynaklanan zararları tazmin ettiğini veya giderdiğini gösteren deliller sunulmadıkça günlük para cezasına hükmedilemez.

Değişiklik teklifinde, verilen hapis cezasının her günü için kefalet olarak günlük para cezasının miktarı 100 dirhem (10 dolar) ila 2.000 dirhem (200 dolar) arasında belirlendi. Mahkeme günlük para cezasının belirlenmesinde hükümlünün mali gücünü, mali yükünü, işlenen suçun ciddiyetini ve bundan doğan zararı dikkate alıyor. Hükümlü, idari ödeme kararının verildiği tarihten itibaren altı ayı geçmemek üzere kendisi için belirlenen tutarı ödemeyi taahhüt etmeli.

Kanun tasarısında öngörülen alternatif cezalar arasında kamu yararına çalışma, izleme amacıyla elektronik bilezik takma, bazı hakların kısıtlanması veya kontrol tedbiri uygulanması yer alıyor.

Alternatif ceza kanunu taslağında, günlerce hapis cezasına karşılık gelen mali para cezası da yer alıyor, ancak hükümet tarafından onaylanan metin, hükümet içinde tartışmaların çıkması üzerine silindi.

Çoğunluk ekiplerinin bu değişikliği sunması, özellikle eleştirenlerin bu cezanın suç işleyen zengin insanlara fayda sağlayacağına inanması nedeniyle hapishane günlerinin satın alınması konusundaki tartışmayı yeniden canlandırdı.


İsrail, Gazze’deki gerilimi azaltmak için bir dizi önlem aldı

28 Eylül’de Erez Sınır Kapısı’nın yeniden açılmasının ardından İsrail’e giren Gazze Şeridi’ndeki Filistinli işçiler (AFP)
28 Eylül’de Erez Sınır Kapısı’nın yeniden açılmasının ardından İsrail’e giren Gazze Şeridi’ndeki Filistinli işçiler (AFP)
TT

İsrail, Gazze’deki gerilimi azaltmak için bir dizi önlem aldı

28 Eylül’de Erez Sınır Kapısı’nın yeniden açılmasının ardından İsrail’e giren Gazze Şeridi’ndeki Filistinli işçiler (AFP)
28 Eylül’de Erez Sınır Kapısı’nın yeniden açılmasının ardından İsrail’e giren Gazze Şeridi’ndeki Filistinli işçiler (AFP)

İsrail, Gazze Şeridi’yle gerilimi azaltmayı ve olası gerilimi önlemeyi amaçlayan bir dizi önlem almayı planlıyor.

Şarku’l Avsat’ın İsrail gazetesi Haaretz’den aktardığı habere göre İsrail, Gazze Şeridi’nden ülkeye girmesine izin verilen işçilerin sayısını artırmayı ve malların hareketine yönelik kolaylıklar getirmeyi planlıyor. Bir yandan da Hamas Hareketi’ne çalışanlarının maaşlarını ödeyebilmesi için mali yardımların aktarılması hususunda Katar’la temaslar kuruluyor.

Gazeteye göre İsrail hükümeti, “Suudi Arabistan Krallığı ile devam eden görüşmelerin sekteye uğramasını istemiyor ve Gazze’deki gerilimin tırmanmasının bu görüşmelere zarar verebileceğine inanıyor”.

Fotoğraf altı: 27 Eylül’de Filistinliler Han Yunus’ta İsrail güvenlik güçleriyle yaşanan çatışmaların ortasında el yapımı patlayıcılar fırlatırken (AFP)
27 Eylül’de Filistinliler Han Yunus’ta İsrail güvenlik güçleriyle yaşanan çatışmaların ortasında el yapımı patlayıcılar fırlatırken (AFP)

İsrail’in Gazze’ye yönelik yapmayı düşündüğü kolaylaştırmalar, arabulucuların Gazze sınırındaki gerilimi azaltma çabaları ışığında son iki haftadır devam eden görüşmelerin bir parçası olarak geliyor. Hamas sınırın yakınında protestolar yapmaya başlamış ancak görüşmelerde kaydedilen ilerleme ile birlikte geçen hafta protestolar durdurulmuştu.

İsrail, Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki ekonomik durumu iyileştirmesi için protestoların yeniden başladığını ve örgütün halka yönelik baskısını artırdığını tahmin ediyor.

Yakın zamanda Gazze Şeridi’ni ziyaret eden Batılı bir diplomat gazeteye verdiği röportajda “Bu baskılar, Gazze’de kötüleşen ekonomik sıkıntıdan, halka sağlanan uluslararası yardımların kesilmesinden ve Gazze Şeridi’nin karşı karşıya olduğu ve gittikçe artan zorluklardan kaynaklanmaktadır” ifadelerini kullandı.

İsrail hükümeti, Gazze Şeridi’nden İsrail’e geçmesine izin verilen işçilerin sayısını 15 binden 20 bine çıkarmayı ve Gazze Şeridi’ne mal giriş koşullarını hafifletmeyi planlıyor.

Göçmen kuşları yakalamanın Gazze Şeridi’nde mevsimlik iş fırsatları sağladığı Han Yunus sahilinde iki kişi ağlardan bir göçmen kuş türü olan bıldırcınları çıkarıyor (Reuters)
Göçmen kuşları yakalamanın Gazze Şeridi’nde mevsimlik iş fırsatları sağladığı Han Yunus sahilinde iki kişi ağlardan bir göçmen kuş türü olan bıldırcınları çıkarıyor (Reuters)

Haaretz, mevcut İsrail hükümetinin, işçilerin ve malların hareketi ve diğer ekonomik önlemlerin güçlendirilmesi de dahil olmak üzere Gazze Şeridi’ndeki ekonomik duruma ilişkin önceki hükümetin politikasını sürdürmesinin şu ana kadar Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir liderliğindeki aşırı sağ hareket de dahil olmak üzere hükümet erkanı tarafından kabul edildiğini, ancak bu çizginin desteklenmesinin daha ne kadar süreceğinin belli olmadığını ifade etti.

Netanyahu’nun konuyu İsrail hükümetinde tartışmaya açması ve Suudi Arabistan ile yapılan görüşmeler ışığında Filistin topraklarında sükunetin korunması gerekliliğinden hareketle bu önerilerin uygulanması için baskı yapması bekleniyor.

Fotoğraf altı: 28 Eylül’de Gazze’den İsrail’e girmeyi beklerken Beyt Hanun (Erez) Sınır Kapısı’ndaki bir tarama odasında uyuyan Filistinli işçiler (Reuters)
28 Eylül’de Gazze’den İsrail’e girmeyi beklerken Beyt Hanun (Erez) Sınır Kapısı’ndaki bir tarama odasında uyuyan Filistinli işçiler (Reuters)

ABD Başkanı Joe Biden, geçen hafta New York’ta yaptıkları görüşmede Netanyahu’ya, Filistinlilere yönelik gerilimi önlemenin yönetiminin Suudi Arabistan ile temaslarını güçlendirmesine yardımcı olacağını söylemişti.


Mısır’da İsmailiye Emniyet Müdürlüğü’nde çıkan büyük yangınla ilgili soruşturma başlatıldı

İsmailiye’deki Emniyet Müdürlüğü’nde yangın çıktı (Reuters)
İsmailiye’deki Emniyet Müdürlüğü’nde yangın çıktı (Reuters)
TT

Mısır’da İsmailiye Emniyet Müdürlüğü’nde çıkan büyük yangınla ilgili soruşturma başlatıldı

İsmailiye’deki Emniyet Müdürlüğü’nde yangın çıktı (Reuters)
İsmailiye’deki Emniyet Müdürlüğü’nde yangın çıktı (Reuters)

İsmailiye Emniyet Müdürlüğü’nde çıkan büyük yangının ardından Mısır’da üzüntü havası hâkimken, Mısırlı yetkililer dün yangınla ilgili geniş çaplı soruşturma başlattı. Başsavcı Müsteşar Muhammed Şevki, dün şafak vakti müdürlük binasında çıkan yangınla ilgili ivedilikle geniş çaplı bir soruşturma başlatılması talimatını vermişti.

Bu haberin yazımı sırasında hala ölü olup olmadığına dair resmi bir açıklama bulunmazken, Sağlık Bakanlığı 38 kişinin çeşitli şekillerde yaralandığını duyurdu.

Dün Başsavcılık’tan yapılan açıklamaya göre, savcılık geniş bir ekiple, yangının ihbarı gelir gelmez olayı incelemek ve bu konuda gerekli hukuki tedbirleri almak üzere Emniyet Müdürlüğü binasına ulaştı.

Savcılık, yapılan incelemeler sonucunda Emniyet Müdürlüğü binasının alevlerin içinde kaldığını ve alevlerin üst katlardan yükseldiğinin anlaşıldığını açıkladı. İtfaiye ekipleri ve sivil savunma ekiplerinin, silahlı kuvvetlere ait uçakların da desteğiyle, yoğun çabaların ardından yangını kontrol altına alarak söndürdüklerini belirtti. Aynı zamanda olay yerine gelen ambulanslarla yaralıların hastaneye sevk edildiğini kaydetti.

33 yaralıdan 29’unun İsmailiye Tıp Kompleksi’ne ve 4 kişinin de Süveyş Kanalı Heyet Hastanesi’ne kaldırıldığı, savcılık soruşturma ekibinin durumu elverişli olan bu kişilerden ifade aldığı ve savcılığın yangının nedenlerini belirlemek için soruşturmalarını sürdürdüğü belirtildi.

Öte yandan Sağlık ve Nüfus Bakanlığı, İsmailiye hastanelerinde yangın sonucu yaralananların kabul edilmesi için hazırlık durumunun artırıldığını duyurdu. Sağlık ve Nüfus Bakanlığı Sözcüsü Dr. Husam Abdulgaffar, yangının ihbarı üzerine 50 tane tam donanımlı ambulansın derhal yangın mahalline sevk edildiğini ve İsmailiye hastanelerinde tüm acil ilaçların ve kan gruplarının bulunduğunu vurguladı.

Abdulgaffar, 12 kişiye olay yerinde ambulanslarda müdahale edildiğine ve 24’ü boğulma ve ikisi yanık olmak üzere 26 vakanın İsmailiye Tıp Kompleksi’ne sevk edildiğine dikkat çekti. Bu kişilerden yedisinin tedavilerinin ardından hastaneden taburcu edildiğini, sağlık durumlarının iyi olduğunu ve takiplerinin yapılmaya devam edildiğini belirtti.

Mısır İçişleri Bakanı Mahmud Tevfik, İsmailiye Emniyet Müdürlüğü’ndeki yangının yaşandığı olay mahallinde incelemelerde bulundu ve yaralılara, iyileşene kadar gerekli tedavilerinin sağlanması talimatını verdi. Bakan ayrıca, yangının nedenlerinin belirlenmesi ve binanın yapısal güvenliğinin gözden geçirilerek en kısa sürede yeniden hizmet verebilmesi için bir danışmanlar komitesinin kurulmasını istedi.

İsmailiye Valisi Tümgeneral Şerif Fehmi Bişara, yangında yaralananları ziyaret etti. Burada sağlık durumlarını takip ederek yangın sonucu yaralananların sevk edildiği İsmailiye Tıp Kompleksi’nde her yönden gerekli tıbbi bakımın sağlık çalışanları tarafından sağlanması talimatını verdi.

Öte yandan İsmailiye’deki Bölgesel Kan Nakli Merkezi, vatandaşlara, çeşitli kan gruplarında sıkıntı yaşanmaması ve yangının ardından tıbbi ihtiyaçların karşılanması için hızlı bir şekilde kan bağışında bulunmaları çağrısında bulundu. İsmailiye’den milletvekilleri de halka kan bağışı çağrısında bulundu.


Onlarca yerleşimci, İsrail polisinin koruması altında Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi

Mescid-i Aksa girişlerinden birinde dini ritüellerini gerçekleştiren Yahudiler (AFP)
Mescid-i Aksa girişlerinden birinde dini ritüellerini gerçekleştiren Yahudiler (AFP)
TT

Onlarca yerleşimci, İsrail polisinin koruması altında Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi

Mescid-i Aksa girişlerinden birinde dini ritüellerini gerçekleştiren Yahudiler (AFP)
Mescid-i Aksa girişlerinden birinde dini ritüellerini gerçekleştiren Yahudiler (AFP)

İsrail polisinin korumasındaki çok sayıda fanatik Yahudi yerleşimci, bugün Doğu Kudüs’te yer alan Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi.

Şarku’l Avsat’ın, Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan alıntı yapan Alemu’l Arabi haber ajansından (AWP) aktardığına göre, yerleşimciler, Sukot (Çardaklar) Bayramı’nın dördüncü gününde, Megaribe Kapısı yönünden Mescid-i Aksa avlularına baskın düzenleyerek, burada dini ritüeller gerçekleştirdi.

FOTO: Yahudiler bir hafta süren Sukot Bayramı’nda Ağlama Duvarı’nda dua ediyor (AP)
Yahudiler bir hafta süren Sukot Bayramı’nda Ağlama Duvarı’nda dua ediyor (AP)

Söz konusu haberde, İsrail polisi tarafından korunan bin 941 yerleşimcinin dün de aynı kapıdan Mescid-i Aksa’ya baskın yaptığı ve Talmud ritüelleri gerçekleştirdikleri ifade edildi.

Sukot bayramıyla bağlantılı olarak Kudüs ve Filistin asıllı İsrail vatandaşlarının yaşadıkları bölgelerden gelenlerin girişine kısıtlamalar getiren İsrailli yetkililer, kimlik kontrolü yaptı ve bir kısmını da dış kapılarda gözaltına aldı.

Yahudilerin 29 Eylül’de başlayan Sukot Bayramı 6 Ekim’de sona eriyor.


Sudan’da sıtma vakası 700 bini aşarken dang humması vakası ise 3 bin 700’e yükseldi

WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Dr. Ahmed el-Mandhari (Şarku’l Avsat)
WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Dr. Ahmed el-Mandhari (Şarku’l Avsat)
TT

Sudan’da sıtma vakası 700 bini aşarken dang humması vakası ise 3 bin 700’e yükseldi

WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Dr. Ahmed el-Mandhari (Şarku’l Avsat)
WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Dr. Ahmed el-Mandhari (Şarku’l Avsat)

Sudan’ın başkenti Darfur ve Kurdufan eyaletlerinde birden fazla noktada birçok sağlık kurumunun savaş nedeniyle hizmet dışı kaldığı bir dönemde, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) raporuna göre 11 eyalette 700 binden fazla klinik sıtma vakasının 21’inin hayatını kaybetti. WHO,  4 eyalette 3 can kaybı olmak üzere 3 bin 700 şüpheli dang humması vakasının raporlandığını açıkladı.

WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Dr. Ahmed el-Mandhari ‘Çatışmalardan etkilenen bölgelerdeki sağlık kurumlarının yaklaşık yüzde 70’i hizmet dışı kalırken durumun istikrarlı olduğu eyaletlerdeki sağlık tesislerinin yaklaşık yüzde 20’si yetersiz ekipman ve personel eksikliğinden muzdarip’ açıklamasında bulundu.

Bölge Direktörü “Mevcut duruma yanıtımız, Sudan halkının halk sağlığı ihtiyaçlarına odaklanıyor. WHO, Sudan’da acil sağlık yardımına ihtiyaç duyan 7,6 milyon kişinin ihtiyaçlarının karşılanması ve Haziran ve Aralık 2023 arasında Orta Afrika, Çad, Mısır, Etiyopya ve Güney Sudan da dahil olmak üzere komşu ülkelere kaçmak zorunda kalan 500 bin kişinin ihtiyaçlarının karşılanması için 145,2 milyon dolar toplanması yönünde acil çağrıda bulundu” ifadelerini de sözlerine ekledi.

FOTOĞRAF ALTI: Sudan’ın el-Gadarif Eyaletindeki bir hastanede tedavi bekleyen vatandaşlar (AFP)
Sudan’ın el-Gadarif Eyaletindeki bir hastanede tedavi bekleyen vatandaşlar (AFP)

Çağrıya karşı sağlanan finansman oranı

Mandhari, çağrıya karşı sağlanan finansman oranının şu anda yüzde 30,1’e ulaştığına dikkat çekti. Buna, alınan fonlar ve onaylanan taahhütler dahil 43,7 milyon doların da dahil olduğunu belirtti. Kuruluşun, 2023 yılı Aralık ayı sonuna kadar hayat kurtarma operasyonlarını sürdürebilmesi için 101 milyon dolara ihtiyacı olacağına dikkat çekti. Ayrıca “Sudan’ın sağlık sistemi, yaklaşık 6 ay önce savaşın başlamasından önce bile çatışmalar, salgın hastalıklar ve kuraklığın yol açtığı açlık nedeniyle zaten zayıftı ve sıkıntı çekiyordu. Kitlesel yer değiştirme, artan açlık, tıbbi malzeme kıtlığı, mevcut malzemelere sınırlı erişimin yanı sıra sağlık tesislerine yönelik saldırıların yaşandığı devam eden savaş nedeniyle durum artık çok daha kötü” ifadelerini kullandı.

Birçok eyalette sıtma ve dang humması salgınının devam ettiğini vurgulayan Mandhari, raporlara göre 11 eyalette 700 binden fazla klinik sıtma vakasının kaydedildiğini, bu vakalardan 21’inin ölümle sonuçlandığını ayrıca 4 eyalette 3 ölüm dahil 3 bin 700’den fazla şüpheli dang humması vakasının kaydedildiğini belirtti. Çoğu eyalette faaliyet gösteren halk sağlığı laboratuvarlarının yokluğunda vakaları doğrulamanın zor olduğuna dikkat çekti.

Bölge Direktörü “30 yıldır Sudan’da su ve sanitasyonla bağlantılı hastalıkların, sıtma ve dang humması gibi vektör kaynaklı hastalıkların ve kızamık ve çocuk felci gibi aşıyla önlenebilir hastalıkların salgınları rapor ediliyor. Mevcut yağmur mevsiminin başlamasıyla birlikte, sıtma ve dang humması salgınlarının görülme sıklığı artıyor” dedi.

Sağlık çalışanlarının çoğu eyalette yaklaşık 6 aydır maaşlarını alamadığını belirten yetkili, operasyonel maliyetleri karşılayacak nakit sıkıntısının yanı sıra erişim ve hareket kısıtlamalarının tıbbi malzemelerin ihtiyaç duyulan yerlere ulaştırılmasını zorlaştırdığını da belirtti.

FOTOĞRAF ALTI: Sudanlı mülteciler toplanıyor... Sınır Tanımayan Doktorlar ekipleri, Çad’daki Adre Hastanesi’nde Batı Darfur, Sudan’daki savaş yaralılarına yardım sağlıyor (Reuters)
Sudanlı mülteciler toplanıyor... Sınır Tanımayan Doktorlar ekipleri, Çad’daki Adre Hastanesi’nde Batı Darfur, Sudan’daki savaş yaralılarına yardım sağlıyor (Reuters)

Ek malzemeler

Mandhari WHO’nun etkilenen eyaletlere sıtmaya karşı ilaçlar, damar içi sıvılar ve ağrı ve ateşi tedavi edecek ilaçlar sağladığını belirtirken “İlave ilaç ve malzeme gönderilmesi için çalışıyoruz, ancak tıbbi malzemelerin ihtiyaç duyulan yere zamanında ulaştırılması için engelsiz erişim ve hareketin sağlanmasına ihtiyaç var” dedi. Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda “Sivrisinek üreme alanlarını azaltmak için topluluk katılımı sağlamanın yanı sıra, etkilenen bölgelerde pestisit kalıntılarının temizlenmesi de dahil olmak üzere vektör kontrol müdahalelerine katkıda bulunmaları için yerel gönüllüleri eğitiyoruz” açıklamasında bulundu.

Mandhari’ye göre, sağlıkla ilgili acil durumlara müdahale etmenin yanı sıra, WHO çocuklar için rutin aşılamanın yeniden başlatılması ve savaş nedeniyle aşı dozlarını olamayan çocuklara ulaşmak için aşı kampanyaları yürütülmesi de dahil olmak üzere temel sağlık hizmetlerini sunmak için sağlık sistemini yeniden inşa etmek için çalışıyor.

Mandhari “Birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimi iyileştirmek için 8 eyalette 18 gezici klinik açtık ve daha fazla geçici birinci basamak sağlık hizmeti birimi açma sürecindeyiz. WHO ve ortakları, hayat kurtarma operasyonlarında ihtiyaç duydukları hayati desteği sağlayarak sağlık tesislerine ve mobil birinci basamak sağlık birimlerine erişimi iyileştirmek için her fırsatı değerlendirecektir. Saha personelleri aynı zamanda kuruluşun sağlık müdahalesini koordine etmek için de çalışıyor” ifadelerini kullandı.


Libya hükümetinden "hac kontenjanlarının bir kısmını selzedelere tahsis etme" kararı

(AA)
(AA)
TT

Libya hükümetinden "hac kontenjanlarının bir kısmını selzedelere tahsis etme" kararı

(AA)
(AA)

UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe'nin imzasıyla yayımlanan kararnamede, hac kontenjanlarının bir bölümünün selden etkilenen bölgelerin sakinlerine tahsis edileceği belirtildi.

Kararnamede, selzedelere tahsis edilecek kontenjanların Hac ve Umre Kurumu tarafından belirlenecek kurallara göre dağıtılacağına işaret edildi.

Libya'daki sel felaketi

Orta Akdeniz'de etkili olan ve 10 Eylül'de Libya'nın doğusunu vuran "Daniel Fırtınası" Bingazi, Beyda, Merc, Suse ve Derne kentlerinde sel felaketine neden olmuştu.

(AA)

Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, sel felaketi nedeniyle 11 Eylül'de ülke genelinde 3 günlük yas ilan etmiş, Libya Başkanlık Konseyi de kardeş ülkelere ve uluslararası kurumlara selden zarar gören bölgeler için yardım çağrısında bulunmuştu.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de Libya'da sel nedeniyle 4 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini ve 8 bin 500'den fazla kişinin halen kayıp olduğunu açıklamıştı.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) tarafından son olarak yayımlanan rapora göre ise selden 250 bin kişi etkilendi, 40 bin kişi ülke içinde yerinden oldu ve 4 bin 255 kişi yaşamını yitirdi.