Sudan'dan diplomasız ayrılan binlerce öğrencinin akıbeti ne olacak?

Pek çok engelin varlığı göz önüne alındığında, öğrencilerin birçoğu eğitim hayatları hakkında endişe duyuyor

Sudan'da devam eden silahlı çatışmaların akademik koşulları daha da zorlaştıracağına dair beklentiler mevcut / Fotoğraf: AFP
Sudan'da devam eden silahlı çatışmaların akademik koşulları daha da zorlaştıracağına dair beklentiler mevcut / Fotoğraf: AFP
TT

Sudan'dan diplomasız ayrılan binlerce öğrencinin akıbeti ne olacak?

Sudan'da devam eden silahlı çatışmaların akademik koşulları daha da zorlaştıracağına dair beklentiler mevcut / Fotoğraf: AFP
Sudan'da devam eden silahlı çatışmaların akademik koşulları daha da zorlaştıracağına dair beklentiler mevcut / Fotoğraf: AFP

Osman el-Esbat

Üniversitelerde eğitime süresiz olarak ara verilmesi nedeniyle binlerce Sudanlı öğrenci, bilinmeyen bir akıbetin çaresizliği ve kaygısı içinde yaşıyor.

Ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında devam eden silahlı çatışmaların akademik koşulları daha da zorlaştıracağına dair beklentiler mevcut.

Başkent Hartum'daki bazı yükseköğretim kurumlarının bombalanması ve diğer özel ve devlet üniversitelerinin yağmalanması nedeniyle bir gecede çok sayıda öğrenci eğitim sertifikalarını ve belgelerini kaybetti.

Bu muğlaklık karşısında eğitimlerini tamamlamadan Sudan'daki savaşın cehenneminden kaçan Arap ve Afrikalı öğrenciler, Sudan'daki emsalleriyle trajediyi ve felaketi paylaşıyorlar.

Peki mevcut koşullarda üniversitelerin durumunu öğrenciler ve akademisyenler nasıl görüyor?

Binlerce insanın geleceğini kaybetmesini hangi çözümler önleyebilir?

Bilinmeyen gelecek

El-Nileyn Üniversitesi (Al Neelain University) İktisat Fakültesi'ndeki üçüncü yılını tamamlamak üzere olan Muhammed Musa Fadl, savaşın patlak vermesinin ardından Hartum'u kendi isteği dışında terk etti. Fadl, ailesinin Sudan'da kalmak yerine Mısır'a göç etmeyi seçmesiyle akademik geleceği ile ilgili kararını vermiş oldu.

Fadl, “Eğitimimi Kahire'de tamamlayabileceğimden emin değilim. Çünkü Sudan’da üniversite kazandığımı, bölümümü ve üç yıl içinde verdiğim dersleri kanıtlayan belgeleri elde ederek bir Mısır üniversitesine kaydolabilmem zor. Şu anda ufukta Sudan'da güvenliğin yeniden sağlanması ve akademik kurumlarda eğitimin yeniden başlaması için hiç umut yok” dedi.

Fadl ayrıca, “çatışma nedeniyle üniversitelerin kapatılmasının karmaşık psikolojik etkiler bıraktığını ve öğrencilerin geleceğinin karanlık bir tünele girdiğini” belirtti.

İktisat öğrencisi Fadl, “Sudan üniversitelerinin maruz kaldığı akademik istikrarsızlık durumunun, binlerce öğrencinin eğitimlerini tamamlamak için ülke dışında istikrarlı üniversiteler aramak için göç etmesine yol açtığını” ortaya koydu.

Engeller ve komplikasyonlar

Eğitimi tamamlama ve mezun olma konusundaki dar seçeneklere ek olarak, diğer pek çok engel göz önüne alındığında, birçok öğrenci eğitim kaderleriyle ilgili endişe duyuyor.

Sudan üniversitelerinden birinde öğretim görevlisi olan Mutasım ez-Zaki Duntay, “Ülkedeki eğitim süreci, özellikle bazı akademik kurumların bombalama ve hava saldırıları sonucunda etkilenmesi ve belgelerin imha edilmesinden sonra çok daha karmaşık hale geldi. Başta özel olanlar olmak üzere üniversitelerin yüzde 90'ı talana maruz kaldı. Bu da öğrenciler için önemli belgelerin kaybolmasına neden oldu. Sudan Yükseköğretim Kurumu bile kısmen de olsa yangından kurtulamadı” dedi.

“Devlet üniversitelerinin henüz vandalizme veya savaş bağlantılı saldırılara maruz kalmadığına, toplam hasarın başkent Hartum'daki yükseköğretim kurumlarında meydana geldiğine” dikkat çeken Duntay, önümüzdeki dönemde öğrencilerin geleceğine yönelik kasvetli bir tablo çizdi.

Duntay, “Sudan dışında eğitim almak isteyenlerin, yeni kurumlara kabul edilmek için üniversitelerinden kabul, kayıt ve akademik başarı sonuçlarını gösteren resmî belgeleri alamamaları nedeniyle bilinmeyen bir akıbetle karşı karşıya kaldıklarını” belirtti.

Duntay, “İlk yıldan bu yana elektronik kayıtların, geleneksel olmayan arşivlemenin, üniversitelerin ve öğrencilerin bilgi, sonuç ve ayrıntılarını saklayacakları veri tabanlarının ve mezuniyet sertifikalarının olmaması, savaş ve yağma sonucu zarar görmüş ve kaybolmuş olan kâğıt belgelerin kaybolması durumunda binlerce kişinin geleceğini tehdit ediyor” dedi.

Yeni alternatifler

Bu durum karşısında bazı Sudan üniversiteleri öğrencilerin akademik istikrarını destekleyecek çözümler aramaya başladı. Tıp Bilimleri ve Teknoloji Üniversitesi, Tanzanya'daki bir üniversitenin tıp öğrencilerinin eğitimlerini tamamlamaları için fırsatlar sunduğunu duyurdu.

Üniversiteden yapılan açıklamada, “Öğrenciler, yöneticiler ve Mütevelli Heyeti üyeleri, Sudan dışındaki üniversitelerin çatısı altında eğitim ve öğretime devam etmek için çözümler ve seçenekler geliştirmek üzere iletişim halindeler. Afrika kıtasındaki dost ülkelerin üniversitelerinde büyük ilgi gördük. Çaba sadece Tıp Fakültesi ile sınırlı kalmadı, üniversite müfredatının uygulanmasını da dikkate alarak diğer fakültelerde de eğitim imkânımız mevcut” ifadeleri yer aldı.

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “Muhimbili Tıp Üniversitesi ve Eğitim Hastanesi tarafından ağırlandık ve 25'inci dönem öğrencilerimizin Tıp Bilimleri ve Teknoloji Üniversitesi'nin onayladığı müfredata göre yetiştirilmesi için mutabakat zaptı imzaladık. Tüm öğrencilerimiz Tanzanya'nın geleneksel başkenti Darüsselam'a gelebilecekler ve burada eğitimlerine devam edecekler. Tabii ki, bu süre okul yılının bir parçası olarak sayılacak.”

Tıp fakültesi öğrencisi Hayfa Abdurrahman İbadi, “Tıp Bilimleri ve Teknoloji Üniversitesi'nin attığı adım gerçekten umut verici. Çünkü müfredatın tutarlılığı, istikrar faktörlerine ve gelişmiş eğitim fırsatlarının mevcudiyetine ek olarak öğrencilerin eğitim yollarını engelsiz tamamlamalarına yardımcı oluyor” dedi.
İbadi, üniversite eğitiminin geri kalanını tamamlamak ve geleceği üzerindeki bu çıkmazdan kurtulmak için yurtdışında bir eğitim fırsatı aramayı düşündüğünü açıkladı.

Tıp fakültesi öğrencisi İbadi, Sudan üniversitelerindeki bürokratik prosedürlerden ve akademik yılların sonuçları ile farklı bölümlerin denkliğini kanıtlayan belgelerin eksikliğinden korkuyor. Bu da yurtdışındaki üniversitelere kaydolma isteğini engelliyor.

Yüksek öğrenim

Sudan'daki yüksek öğretim kurumlarının sayısı 155'e ulaşıyor. Bunların 39'u devlet üniversitesidir ve 8'i başkent Hartum'da bulunur. Ayrıca 116 özel yüksek öğretim kurumu vardır. Bunlardan 17'si özel üniversiteler ve 65'i Hartum'daki yabancı özel kolejlerdir. Bu kurumlardaki toplam öğrenci sayısı ise son istatistiklere göre 719 bin 575.

Yaklaşık 300 bin öğrenci devlet üniversitelerinde öğrenim görmekte olup geri kalanı yani 713 bin 273 öğrenci özel ve yabancı üniversite ve kolejlerde eğitimlerine devam ediyor. Sudan'daki diğer 17 eyaletin her biri en az bir üniversiteye ev sahipliği yapıyor.

Yağma ve talanların yanı sıra bazı üniversiteleri hedef alan bombalı saldırılar nedeniyle pek çok kişi eğitim belgelerinin zarar göreceğinden veya gerekli belgelerin kaybolacağından korkuyor. Ahfad Kız Üniversitesi Rektörü Kasım Bedri, konuya dair şu ifadeleri kullandı:

Diğer tesisler ve kurumlar gibi üniversiteler de silahlı yağma ve vandalizme maruz kaldı. Ayrıca öğrenci ailelerine, kızlarımızın güvenliğinin, eğitimlerinin düzenliliğinin ve gelecek kaygılarının benim ve tüm üniversite çalışanları için bir öncelik olduğu konusunda güvence vermek isterim. Bu aranın herhangi bir eksiklik veya gecikmeye yol açmaması için, şartların sakin olması ve hayatın gerekliliklerinin düzenli olması durumunda eğitime geri dönmeye çalışıyoruz.

Bazı özel kolejler, diğer nüshaların güvenli bir yerde bulunmasına ek olarak, öğrenci bilgilerinin ve sertifikalarının elektronik veri tabanlarında ve gelişmiş bir sistemde saklanacağını duyurdu.

İstikrarsızlık

Savaş sebebiyle üniversite kampüsünün duvarlarından dışarı atılan birçok yabancı öğrenci gibi, yüzlerce Arap öğrenci de Sudan üniversitelerinde bilinmeyen bir eğitim geleceği ile karşı karşıya.

Uluslararası Afrika Üniversitesi'nde Medya Bölümü’nde okuyan Suriyeli öğrenci Bessam Firas, kendisi için tek umudun Sudan'daki güvenlik durumunun istikrara kavuşması ve üniversitelerin eğitime yeniden başlaması olduğunu söyledi. Firas, “Çocukluğundan beri çok sevdiği medya alanında çalışmaktan sadece altı ay uzakta olduğuna” dikkat çekti.

Sudan üniversitelerinin birinde öğretim görevlisi olan Eşref Hüseyin, “Savaş nedeniyle ülkeyi eğitim belgeleri veya diplomaları olmadan terk ettikten sonra öğrencilerin nasıl çalışabileceğini sormak için henüz çok erken. Silahlı çatışmanın bir an önce durdurulması için uluslararası çabalar var ve başarılı olursa işler normale dönecek, öğrenci ve mezunların tüm sorunları çözülecek. Ama savaş devam eder ve durmazsa o zaman hükümet bu konuya bir çözüm ve çare bulmalıdır. Çünkü öğrencilerin geleceğinin heba olmasına izin veremez” dedi.

“Öğrencilerin artık işlerini yönetmek için mantıklı düşünmeleri ve savaş bitene kadar zamanlarını değerlendirmeleri gerekiyor ki bunun pek çok nedenden dolayı süreceğini düşünmüyorum” diyen Hüseyin, “Nisan 2019'da Ömer el-Beşir rejimini deviren Aralık 2018 devriminin patlak vermesiyle ülkede başlayan siyasi çalkantı da dahil olmak üzere pek çok neden eğitim ve akademik sürecin istikrarsızlığına yol açtı. Sudan Ordusu Başkomutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan tarafından gerçekleştirilen 25 Ekim 2021 darbesi ve bunun sonucunda halk protestoları nedeniyle eğitim kurumlarının kapatılması da söz konusu istikrarsızlığa etki eden nedenlerden. Söz konusu nedenler, binlerce öğrencinin mezuniyet yıllarının gecikmesine neden oldu” ifadelerini kullandı.

Hüseyin, savaşın Sudan üniversitelerinin krizlerini şiddetlendirdiğine dikkat çekti.

 

Independent Türkçe



Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Salı günü yaptığı açıklamada, hareketin askeri kanadı olarak bilinen “Seraya es-Selam”ın Basra ve Vasıt (Kût) vilayetlerinde faaliyetlerinin dondurulmasına karar verdiğini duyurdu. Açıklama, hareket mensuplarının bir kamu görevlisini darp ettiği görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından geldi.

Irak makamları zaman zaman, belediye mevzuatına aykırı biçimde inşa edilen yapıları yıkım kararıyla kaldırıyor. Yerel halk arasında “tecevüz” olarak bilinen bu kaçak yapılar sorunu, çoğu zaman siyasi ve toplumsal gerilimlere neden oluyor.

Son olarak, sosyal medyada paylaşılan videoda Sadr Hareketi’ne bağlı kişiler olduğu belirtilen bir grup, Basra’nın merkezinde kaçak yapıların yıkımından sorumlu Makal Belediyesi Müdürü Esir el-Ubeydi’yi darbediyor. Görüntülerde, Ubeydi’nin, hareket mensuplarına ait olduğu öne sürülen kaçak bir evi yıktığı için hedef alındığı belirtiliyor. Video ülkede geniş yankı uyandırdı ve tepkiye yol açtı.

Basra’daki kaynaklara göre, yıkılan ev Sadr Hareketi’ne bağlı din adamı Şeyh Kusay el-Esedi’ye ait. El-Esedi’nin dinî eğitim gören, cuma imamı ve Seraya es-Selam’da görevli bir isim olduğu aktarılıyor. Ev, kentin en değerli bölgelerinden birinde izinsiz olarak kullanılıyordu.

Sadr’a yakınlığıyla bilinen ve X platformunda açıklama yapan “Salih Muhammed el-Iraki” isimli hesap, Seraya es-Selam’ın Basra ve Vasıt’ta altı ay süreyle “dondurulması ve tüm merkezlerin kapatılması” talimatını duyurdu. Açıklamada, kararın, “Seraya es-Selam’ın adını kirleten ihlallerin ve hakaretlerin önüne geçmek amacıyla” alındığı belirtildi.

Iraki mesajında, söz konusu davranışların “harekete karşı dış çevreler tarafından kasıtlı olarak yapılmış olabileceğini” öne sürerek “Seraya es-Selam’ın itibarı benim için varlıklarından daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Seraya es-Selam mensupları, 2014’ten bu yana özellikle Samarra kentinde yoğun şekilde konuşlanmış durumda. Kentte, 2006’da El Kaide tarafından bombalanan İmam Ali el-Hadi ve İmam Hasan el-Askeri türbeleri bulunuyor ve saldırının ardından bölgede mezhepsel çatışmalar patlak vermişti.

Örgütün ayrıca Bağdat ve Şii nüfusun çoğunlukta olduğu orta ve güney vilayetlerinde yaygın merkezleri bulunuyor. Hareket mensupları geçmişte de sosyal medyada Sadr’a yönelik sert eleştiriler yapan kişilere saldırmakla gündeme gelmişti.

sdvfg
Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bulunan Şatt el-Arab sahil şeridinin önünden araçlar geçiyor (AFP)

Sadr hareketi, son hükümette ve parlamentoda temsil gücünü kaybetmiş olsa da, Seraya es-Selam ve hareket tabanı pek çok bölgede hâlâ ciddi nüfuza sahip.

Basra Valisi Esad el-İydani, saldırı sonrasında Sadr ile iletişime geçtiğini açıklayarak, “Sadr bu ihlali reddetti ve sorumluların cezalandırılacağını söyledi” dedi.

‘Mutsuz bir durumdayım’

Saldırıya uğrayan belediye yetkilisi Esir el-Ubeydi, yaşananları “mutsuz ve trajik bir durum” olarak tanımladı. Basra valisine gönderdiği ses kaydında, “Bu muameleyi hak edecek ne yaptığımı bilmiyorum” ifadelerini kullanarak korunma talep etti.

Ubeydi, görevini güvenlik güçleri ve yıkım ekipleri eşliğinde yürüttüğünü belirterek, evinin iki gündür akrabaları tarafından korunmak zorunda kaldığını anlattı. Yaptığı açıklamada, “Dört gündür uyuyamıyorum. Şikâyet için karakola gittiğimde bile hareket mensupları benden önce oradaydı” dedi.

Basra’da kaçak yapıların sayısına ilişkin net veri bulunmasa da, kentte nüfus artışı ve çarpık kentleşme nedeniyle sorun giderek büyüyor. Yerel yönetim son dönemde çok sayıda kaçak yapıyı yıktı ancak bu operasyonlar çoğu zaman bölgede gerginliklere yol açıyor.


Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
TT

Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, bölgede etkili olan şiddetli yağışların başlamasından bu yana 17’den fazla binanın tamamen çöktüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre Basal, hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk olmak üzere 17 kişinin aşırı soğuktan hayatını kaybettiğini, diğer can kayıplarının ise bina çökmeleri sonucu meydana geldiğini belirtti.

erf
Gazze şehrinde yağmurlu bir günün ardından su basmış bir çadırda ağlayan yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Basal, 90’dan fazla konut binasında tehlikeli düzeyde kısmi çökmeler yaşandığını, bunun da binlerce kişinin hayatı için doğrudan tehdit oluşturduğunu söyledi. Basal ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki barınma merkezlerinin yaklaşık yüzde 90’ının, sel suları ve yağmur nedeniyle tamamen sular altında kaldığını ifade etti.

Tüm bölgelerde vatandaşlara ait çadırların zarar gördüğünü ve su bastığını kaydeden Basal, bunun binlerce ailenin geçici barınaklarını kaybetmesine yol açtığını; giysi, yatak, döşek ve battaniyelerin zarar görerek halkın insani sıkıntılarını daha da artırdığını vurguladı.

sd
Gazze şehrindeki sahilde kurulan geçici mülteci kampında, annesi çamaşır yıkarken, bir Filistinli çocuk annesinin yanında duruyor. (AP)

Basal, alçak basınç sistemlerinin başlamasından bu yana sivil savunma ekiplerinin vatandaşlardan 5 binden fazla yardım ve imdat çağrısı aldığını aktardı.

sdv
Yoğun yağışlar nedeniyle Gazze'nin merkezindeki ez-Zevayide mahallesinde kısmen suya batmış bir araba (AP)

Uluslararası topluma bir kez daha acil çağrıda bulunan Basal, vatandaşlara yardım ulaştırılması ve acil insani ihtiyaçların karşılanması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Çadırların yetersiz kaldığını belirten Basal, ilgili kurum ve uluslararası kuruluşlardan çadır gönderilmemesini talep ederek, derhal ve acil şekilde yeniden imar sürecinin başlatılması, insan onurunu koruyan ve hayatı güvence altına alan kalıcı ve güvenli konutların sağlanması çağrısında bulundu.


Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.