İsrail'deki Arap toplumunda insan katliamı

Sayıları binin altında olan suç örgütü mensupları adeta terör estiriyor.

Yafa en-Nasıra beldesinde Arap toplumunda meydana gelen cinayetlere karşı bir yürüyüş düzenlendi. (AFP)
Yafa en-Nasıra beldesinde Arap toplumunda meydana gelen cinayetlere karşı bir yürüyüş düzenlendi. (AFP)
TT

İsrail'deki Arap toplumunda insan katliamı

Yafa en-Nasıra beldesinde Arap toplumunda meydana gelen cinayetlere karşı bir yürüyüş düzenlendi. (AFP)
Yafa en-Nasıra beldesinde Arap toplumunda meydana gelen cinayetlere karşı bir yürüyüş düzenlendi. (AFP)

Organize suç örgütlerinin düzenlediği bir operasyonda beş kişinin öldüğü Yafa en-Nasıra beldesinde yaşananları anlamak için bu çağrının metnini incelemek gerekiyor:

Sizi öldürmeyeceğiz ama kalbinizi yakacağız. Ailenizdeki en iyi insanı öldüreceğiz.

Ve bu tehditlerin ardından telefon kapandı…

Çağrıyı alan adam, hayattaki en önemli projesini gerçekleştirmek için çok çalışmış ve yorulmuş. Yakınlardaki bir Yahudi kasabasını genişletmek amacıyla İsrail hükümeti tarafından toprakları elinden alınan basit bir Bedevi aileden gelen bu adam, kendisi için en iyi tazminatı oğlunun ve kızlarının eğitiminde görmüş. En büyük oğlu tıp fakültesinden yeni mezun olmuş ve yakınlardaki bir hastanenin acil servisinde çalışmaya başlamış. Telefonda söz konusu tehdidi alınca aklına hemen doktor olan oğlu gelmiş.

Söz konusu adamın ailesi, kabile anlaşmazlıkları içinde yaşayan ailelerden değil ve herhangi bir ekonomik sorunu da bulunmuyor. Tek mesele köydeki yerel meclis başkanıyla akrabalık ilişkileri olduğu. O, bu akrabalığın kendisini suç çetelerinin hedefi haline getirdiğini anladı. Divan başkanı olan akrabasını aradı. Beraber gidip polise haber verdiler. Ama bununla da yetinmedi. Çünkü İsrail polisinin konuyla ciddi ve samimi bir şekilde ilgileneceğine inanmıyor. Ona göre, İsrail polisi ‘İsrail'deki Arapların iç sorunlarla meşgul olduğunu ve birbirlerini tasfiye ettiğini görmeyi seviyor.’ Bu yüzden önlem almaya karar verdi. Bunun üzerine doktor oğluna bundan sonra onun arabasını kullanacağını belirterek şunları söyledi:

Ben her gün seni işe, hastaneye götüreceğim ve akşam gelip seni eve bırakacağım. Nereye gitmek istersen, seni arabayla götüreceğim.

Yafa en-Nasıra beldesindeki cinayetlere karşı gerçekleştirilen protesto yürüyüşü. (Reuters)
Yafa en-Nasıra beldesindeki cinayetlere karşı gerçekleştirilen protesto yürüyüşü. (Reuters)

Doktor, babasının kararına razı oldu ve ona arabasını verdi. Hastanedeyken ambulans ona kurşunla yaralanmış yeni bir yaralı getirdi. Ve bu onun babasıydı. Suçlular tehditlerini yerine getirmiş oldular. Ailenin ‘en iyi insanı’ olan doktorun arabasını vurdular. Ama doktoru yaralamak yerine o esnada arabayı kullanan babasını yaraladılar.

Ancak bu benzer tek olay değil. Bu adam yalnız değil. Kafr Kanna beldesinde başka bir kişi daha var. Suç örgütü mensupları onu vurarak orta derecede yaralanmasına sebebiyet verdiler. Ancak ona acıyı tattırmak için karısını öldürdüler. Yafa en-Nasıra'da da aynısını yaptılar. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre saklanarak yaşayan eski bir çete üyesini öldürmek istiyorlardı, ancak onun iki kardeşini öldürdüler. Kasabalardan birinin belediye başkan yardımcısının ailesine de aynı şeyi yaptılar. Suçlular, belediye başkanının oğlunu öldürmek istiyorlardı ama onu bulamayınca tıp fakültesi öğrencisi olan kardeşini öldürdüler.

Fotoğraf Altı: Yafa en-Nasıra beldesinde Arap toplumunda meydana gelen cinayetler açılan pankartlarla kınandı. (Reuters)
Yafa en-Nasıra beldesinde Arap toplumunda meydana gelen cinayetler açılan pankartlarla kınandı. (Reuters)

İsrail'deki 12 Arap suç örgütüne mensup bine yakın kişi var. Örgütlerin isimleri ve üyelerinin sayısı biliniyor. Malumatlar, İbranice yayın yapan Yedioth Ahronoth gazetesi tarafından güvenlik kaynaklarından alıntı yapılarak yayınlandı. Bunların en önde gelenleri, İsrail işgalinin Batı Şeria'daki eski ajanlarını istihdam eden örgütler. Bu ajanlar, memleketlerinde ve aileleri arasında işleri açığa çıkınca İsrail'e kaçmak zorunda kalmışlardı. İsrailli yetkililer onları Arap kasabalarına yerleştirmeye çalıştı ancak güçlü bir muhalefetle karşılaştılar. Onları Yahudi ve Arapların yaşadığı karma şehirlere taşıdılar, üç yıl maaş verdiler ve bu süre sonunda iş bulmaları gerektiğini söylediler. Bazıları pişman olarak ailelerinin geçimini düzgün bir şekilde sağlamak istedi ancak bazıları ise tam tersini yaptı. Kendilerini asimile etmeye yanaşmayan Araplara ve maaşlarını kesen Yahudilere duydukları nefretle, bunu herkese haykırmaya karar verdiler.

Fotoğraf Altı: Cuma günü Yafa en-Nasıra beldesinde cinayetlere karşı düzenlenen protestolara kadınlar da katıldı. (Reuters)
Cuma günü Yafa en-Nasıra beldesinde cinayetlere karşı düzenlenen protestolara kadınlar da katıldı. (Reuters)

Şimdiye kadar, bu insanlar ağırlıklı olarak Arap toplumunda çalışıyor. Burada işleri daha kolay. İsrail polisi de statülerini tehdit etmiyor. Yolsuzluk yaptığından ve onlarla iş birliği yaptığından şüphelenilen bazı polisler bile var. Hiçbir hesap ve denetim olmaksızın insanlar arasında terör yayıyorlar. Polisi en iyi ihtimalle çaresiz bir ‘polis’ ve en kötü ihtimalle suç ortağı haline getiriyorlar. Yılın başından bugüne kadar 98 kişi öldürüldü (geçen yılın tamamında 11 kişi öldü). İsrail'deki Yahudi cemaatinde de suçlular var ama nüfusun yüzde 19'unu oluşturan Araplar bu suçların yüzde 76'sını, Yahudiler ise sadece yüzde 24'ünü işliyor. Polis, Yahudi cemaatindeki katilleri tespit etmeyi yüzde 75 oranında başarırken, Arap suçluları deşifre etmedeki başarı oranı yüzde 11'i geçmiyor.

Fotoğraf Altı: Yafa en-Nasıra beldesindeki cinayetlere karşı protesto yürüyüşü gerçekleştirildi. (Reuters)
Yafa en-Nasıra beldesindeki cinayetlere karşı protesto yürüyüşü gerçekleştirildi. (Reuters)

Elbette Arap toplumunun karşı karşıya olduğu büyük bir eğitim sorunu var. Örneğin ‘namus davası’, intikam meseleleri, kolay para kazanma arayışları, aldatma, dolandırıcılık ve dolandırıcılık yoluyla büyük kazançlar elde etme… Bütün bunlar, şiddetin ve suçun yayılması için verimli bir zemin oluşturuyor. Geniş bir farkındalık ve eğitim kampanyasına ihtiyaç var. Ama başka bir şey eksik: Polis. Arap toplumu organize bir suç örgütünü dağıtamıyor. Bu bir kısa çizgiye ihtiyaç duyuyor. Tüm güvenlik servislerinin görevi olduğu için yasa dışı silahları toplayamıyor. Başbakan Binyamin Netanyahu, hükümetindeki bu görevi Ulusal Güvenlik Bakanı olarak Itamar Ben Gvir'e emanet etti. Bu sadece Araplara karşı ırkçı fikirleri yaymakla ve tüm ülkede Arapları görmeme arzusunu gizlemekle kalmıyor, aynı zamanda rakiplerinin söylediğine göre profesyonel olarak da başarısız bir hamle. Bu nedenle ondan bir şey yapması beklenmiyor.

Dolayısıyla Araplar, kendilerine uluslararası koruma sağlanması için dünyaya çağrıda bulunuyorlar. Askeri ve güvenlik açısından en güçlü ülkelerden biri olarak kabul edilen İsrail'in şiddet ve suçla mücadelede gerçekten aciz olduğuna inanmıyorlar ve bu belayı yaymanın bir hükümet politikası olmasından korkuyorlar.



Hafter, Yunan şirketlerini Libya'nın ‘yeniden inşasına’ katkıda bulunmaya çağırdı

Hafter pazar akşamı Bingazi'de Yunanistan Dışişleri Bakanı ile görüştü (Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı)
Hafter pazar akşamı Bingazi'de Yunanistan Dışişleri Bakanı ile görüştü (Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı)
TT

Hafter, Yunan şirketlerini Libya'nın ‘yeniden inşasına’ katkıda bulunmaya çağırdı

Hafter pazar akşamı Bingazi'de Yunanistan Dışişleri Bakanı ile görüştü (Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı)
Hafter pazar akşamı Bingazi'de Yunanistan Dışişleri Bakanı ile görüştü (Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı)

Yunanistan, Libya Temsilciler Meclisi'nin (TM) Türkiye ile Libya arasında imzalanan tartışmalı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası'nı onaylamasının beklendiği bu günlerde Libya ile deniz sınırlarının belirlenmesi konusunda tırmanan anlaşmazlıkları yatıştırmaya çalıştı. Atina, Dışişleri Bakanı Georgios Gerapetritis'in Bingazi ve Trablus'ta yaptığı görüşmelerle Libya’daki siyasi ve ekonomik varlığını güçlendirmeyi amaçlarken Türkiye ile imzalanan mutabakat muhtırasının onaylanmasına dair yapılacak oylama öncesinde ülkenin önde gelen aktörlerinin tutumlarını etkilemeye çalışıyor.

hyjuıo
Yunanistan Dışişleri Bakanı Georgios Gerapetritis pazar akşamı Hafter ile bir araya geldi (Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı)

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter, Yunanistan’ın inşaat ve altyapı alanlarında uzman şirketlerini, Libya'nın çeşitli şehirlerinde ve bölgelerinde yürütülen kalkınma projelerine katılmaya çağırdı.

Pazar akşamı ülkenin doğusundaki Bingazi şehrinde Yunan Bakan Gerapetritis ile yaptığı görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkilerin derinliğini ve bu ilişkilerin güçlendirilmesinin önemini vurgulayan Hafter, ortak çıkarları gözeterek, özellikle ekonomik, ticari ve kültürel alanlarda işbirliğini destekleme ve güçlendirme yollarını araştırdıklarını belirtti.

Öte yandan bugün Trablus'a giderek Başkanlık Konseyi ve geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) yetkilileriyle görüşecek olan Yunanistan Dışişleri Bakanı, Hafter ile düzensiz göç ve deniz yetki alanları konularının yanı sıra ikili iş birliğini de görüştüğünü söyledi.

Bakanlığın resmi internet sitesinde yayınlanan açıklamada “Libya ile bizi ortak kökler ve tarih birleştiriyor, ayrıca uluslararası hukuka bağlılığımız ve Akdeniz'in halkları için barış ve refah dolu bir bölge olması konusundaki taahhüdümüz de bizi birbirimize bağlıyor” ifadeleri yer aldı.

gtyu7ı8
TM'nin önceki oturumundan bir kare (TM Başkanlığı)

Bu çerçevede Libya ile olan ‘sakin ilişkilerini’ sürdürme taahhüdünde bulunan Gerapetritis, yakın gelecekte bu ilişkilerin ilerlemesi için somut sonuçlar elde edilmesini umduğunu belirtti.

Deniz yetki alanlarının belirlenmesi

Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın Libya’ya yaptığı ziyaret, Yunanistan'ın, Libya'nın münhasır ekonomik bölgesinin bir parçası olan Girit adasının güneyindeki ihtilaflı deniz bölgelerinde petrol ve gaz arama ruhsatları vermesine yanıt olarak Akile Salih başkanlığındaki TM'nin Libya ile Türkiye arasındaki deniz sınırlarının belirlenmesi anlaşmasını onaylamak üzere planlanan resmi oturumdan önce gerçekleşti.

Hafter ve TM tarafından desteklenen Usame Hammad liderliğindeki İstikrar Hükümeti Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan makamlarının bu bölgelerde sondaj ihalesi açtığını duyurması üzerine geçtiğimiz pazar günü Bingazi'deki Yunanistan Konsolosu Agapios Kalognomis'i çağırarak sözlü protestosunu iletmişti.

Abdulhamid ed-Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) Dışişleri Bakanlığı da Yunanistan'ın bu hamlesini ‘Libya'nın egemenlik haklarının açık bir ihlali’ olarak değerlendirdi. Bakanlık, önceden yasal bir mutabakat sağlanmadan bu bölgelerdeki herhangi bir keşif ya da arama çalışmasına itiraz ettiğini belirterek ‘yapıcı diyalog ve müzakere yolunun adil ve hakkaniyetli çözümlere ulaşmak için tek seçenek’ olduğunu vurguladı.

Yunan yetkililer geçtiğimiz günlerde, ihtilaflı bölgede petrol ve doğalgaz arama ve sondaj çalışmaları yapmak üzere uluslararası şirketlerle sözleşme imzalamayı planladıklarını açıklamışlardı.

Libya ile Yunanistan arasındaki deniz yetki alanlarının belirlenmesi konusundaki anlaşmazlıklar 2004 yılına kadar uzanıyor. O yıl iki ülke arasında sınırların belirlenmesi için müzakereler başlamış, ancak Girit adasının güneyinde büyük doğalgaz rezervleri keşfedilince müzakereler başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Anlaşmazlıklar, 2019 yılı sonlarında UBH Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe’nin Türkiye ile Doğu Akdeniz'de petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına izin veren yeni anlaşmalar imzalamasıyla daha da derinleşti. Ankara, bu anlaşmaları önemli deniz bölgelerindeki haklarını genişletme çabaları kapsamında imzaladı.

Askeri düzey

Askeri düzeyde ise LUO Savaş Enformasyon Birimi, askeri birliklerinin güney sınırında, bölgedeki güvenlik operasyonları kapsamında Çadlı muhaliflerin silahlı bir grubunu hedef alan ve ‘başarılı bir askeri operasyon’ olarak nitelendirdiği bir operasyon gerçekleştirdiğini duyurdu.

LUO Savaş Enformasyon Birimi, operasyonun söz konusu silahlı gruba büyük kayıplar verdirdiğini ve grup üyelerinden bazılarının esir aldığını belirtirken kara ve hava keşif birimlerinin ‘grubun geri kalanını takip etmeye devam ettiğini ve bölgedeki şüpheli hareketleri izlediğini’ kaydetti.

LUO Savaş Enformasyon Birimi, LUO’nun güney sınırlarını güvence altına alma görevini sürdürme ve ülkenin güvenliğini tehdit eden her türlü tehdide ve kaçakçılar, sınır ötesi suç çeteleri ve ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne zarar vermeyi amaçlayan herkese kararlılıkla karşı koyacağını vurguladı.

LUO Savaş Enformasyon Birimi ayrıca güney sınırında güvenliği sağlama, sınırları koruma, kaçakçılıkla mücadele ve şüpheli hareketleri izleme gibi saha görevlerini yürüten kara kuvvetleri birimlerinin çöl devriyelerinin yaygınlaştırılmasına ilişkin bir video yayınladı.

Bir diğer gelişmede LUO Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Halid Hafter dün Mısır Askeri Akademisi'nin askeri komuta eğitimlerini bitiren subayları kabul ederken, akademik ve askeri eğitimine devam etmenin yanı sıra ‘yeterlilik ve disipline sahip, performans ve hazırlık düzeyini etkin bir şekilde yükseltebilecek lider kadrolar oluşturmanın’ önemini vurguladı.