Washington'daki Georgetown Üniversitesi'nde Araştırma Görevlisi olan Tunus ve Arap dünyası uzmanı Dr. Daniel Bromberg, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda “Tunus'taki ekonomik, finansal ve sosyal koşulların çok tehlikeli hale geldiğini” vurguladı. “Devlet bütçesi için en az 5 milyar dolar acil uluslararası finansman sağlanması gerektiğini “ifade eden Bromberg, sözlerini şöyle sürdürdü: “İki gün önce Tunus’un kredi notunu pozitiften negatif CCC'ye düşüren Fitch Ratings gibi uluslararası derecelendirme ve kredi kuruluşlarının Tunus'a art arda negatif not vermesi de ülkedeki ekonomik ve finansal durumun tehlikeli hale geldiğini teyit ediyor. Ayrıca Tunus’un Uluslararası Para Fonu (IMF) ile, diğer uluslararası fonlardan ve finansal kuruluşlardan düşük faiz oranlarıyla ve ‘haksız sosyal koşullar olmadan’ finansman sağlamasına olanak tanıyan yeni bir anlaşma yapılması da bunu teyit eden diğer bir husus.”
Bromberg, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in Hollanda Başbakanı Mark Rutte ve İtalya Başbakanı Georgia Meloni ile (Meloni'nin Tunus ziyaretinden günler sonra) bugün Tunus'a yapacağı ziyaretle ilgili bir soruya yanıt olarak şunları söyledi: “Tunus'ta ve güney Akdeniz ülkelerinde demokratik ve çoğulcu siyasi deneyim sekteye uğradı. Bu nedenle ekonomik, finansal ve güvenlik istikrarsızlığının göstergeleri birikti.”
Tunus'a yönelik uluslararası ve Avrupa hamlelerinin, ülkenin ortaklarından, özellikle Avrupa Birliği (AB) ve ABD hükümetlerinden pratik adımlara ve acil desteğe ihtiyacı olduğunu ifade eden Bromberg, “Bugün ABD, Çin’in Arap ülkelerinde ve tüm dünyada artan ekonomik etkisinin yanı sıra Ukrayna'daki savaş ve bunun ekonomik, finansal ve jeostratejik yansımaları, Avrupa ve dünya üzerindeki göç ve demografik değişkenler alanında daha meşgul görünüyor” dedi.
Marshall ‘ekonomik kurtarma’ planı
Bromberg, ‘Tunus demokratik istisnası’ olarak adlandırılan deneyim de dahil olmak üzere Arap ‘demokratik geçiş’ yollarının, finansal ve ekonomik nedenler ve Washington'un 2. Dünya Savaşı'ndan sonra savaştan etkilenen Avrupa ülkelerinin ekonomilerini kurtarmak için benimsediği George Marshall Planı’na benzer kurtarma planlarının olmaması gibi birçok nedenden dolayı duraksadığını vurguladı.
Batılı demokratik sanayi ülkelerinin “kendi çıkarlarına ve zengin ülkelerle ortaklığa öncelik verdiklerini” söyleyen Bromberg, şöyle devam etti: “2010 yılında ve 2011'in başlarında toplumsal protestoların patlak vermesinden bu yana Tunus'a ve demokratik yola girmeye çalışan diğer ülkelere güçlü mali ve ekonomik destek sağlanmadı. Sonuç olarak, bugün Tunus'un borcu ulusal hasılasının yüzde 80'ini aşıyor. Yetkililerin Dünya Bankası, IMF ve uluslararası finans kurumları tarafından istenilen reformları gerçekleştirme konusunda endişeli göründükleri bir dönemde, işsizlik, yoksulluk, enflasyon, ticaret açığı ve ödemeler dengesi açığı da arttı. Bunların arasında iflas eden veya iflas tehlikesiyle karşı karşıya kalan 100'e yakın kamu kurumunun tamamen veya kısmen zarara uğraması da var.”
Tunus üzerine yıllar önce hazırlamaya başladığı ve Washington, Avrupa ve bölgede yaptığı yüzlerce röportajın yer aldığı bir kitap yayınlamaya hazırlanan Bromberg, “Yerel ve uluslararası karar vericilerin, Avrupa'ya komşu Tunus'ta ve Libya, Sahel, Sahra Afrika ülkeleri gibi huzursuzluk, istikrarsızlık ve vekâlet savaşları yaşayan ülkelerde ‘ekonomik, mali ve güvenlik çöküşü’ senaryosundan kaçınmaları zorunlu hale geldi” dedi.
İş ortamının iyileştirilmesi
ABD’li uzman Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, iş ortamının iyileştirilmesi, tasarruf ve yatırımın teşvik edilmesi ve iyi idare kurallarının yüceltilmesinin Tunus gibi sınırlı kaynaklara sahip herhangi bir ülkede “ekonomik, güvenlik ve siyasi senaryolardan kaçınmanın en önemli şartlarından biri” olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Bu bağlamda Tunus'taki ‘finansal çöküşün’ bir dizi Avrupa, Afrika ve Arap ülkesi için daha fazla risk oluşturabileceği uyarısında bulunan Bromberg, röportajı şu cümlelerle bitirdi: “Bu durum Çin, Rusya, Türkiye ve Batılı sanayileşmiş ülkeler arasındaki ticari ve ekonomik rekabetin yoğunlaştığı bir dönemde, göç risklerini artırabilir ve ‘tüm bölgedeki iş ve yatırım ortamını arındırma’ fırsatlarını sınırlayabilir. Zira Batılı sanayileşmiş ülkeler, kendi iç koşullarını eski haline getirmeye, Çin ekonomisinin genişleme senaryosuyla yüzleşmeye ve Ukrayna savaşının karmaşıklığı ve küresel ekonomik kayıplarla başa çıkmaya daha fazla eğilimli görünüyorlar. Söz konusu küresel ekonomik kayıplara Koronavirüs salgını ve beraberindeki uluslararası taşımacılığın felç olması neden oldu.”