Amman, Yemen’de daha fazla mahkumun serbest bırakılması için müzakerelere ev sahipliği yapıyor

Süreç, BM Elçisi Ofisi ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi tarafından destekleniyor.

Yemen hükümeti temsilcileri ile Husiler arasında Amman'da yürütülen yeni müzakerelerin gündeminde tutuklu ve hükümlüler dosyası var. (Hükümet heyeti)
Yemen hükümeti temsilcileri ile Husiler arasında Amman'da yürütülen yeni müzakerelerin gündeminde tutuklu ve hükümlüler dosyası var. (Hükümet heyeti)
TT

Amman, Yemen’de daha fazla mahkumun serbest bırakılması için müzakerelere ev sahipliği yapıyor

Yemen hükümeti temsilcileri ile Husiler arasında Amman'da yürütülen yeni müzakerelerin gündeminde tutuklu ve hükümlüler dosyası var. (Hükümet heyeti)
Yemen hükümeti temsilcileri ile Husiler arasında Amman'da yürütülen yeni müzakerelerin gündeminde tutuklu ve hükümlüler dosyası var. (Hükümet heyeti)

Yemen hükümeti ve Husi grubu temsilcileri, daha fazla tutuklu ve mahkûmun takası için yeni bir anlaşmaya varma umuduyla, BM Temsilcisi Hans Grundberg'in ofisi ve Uluslararası Kızıl Haç Komitesi'nin arabuluculuğunda cuma günü Ürdün'ün başkenti Amman'da yeni bir müzakere turuna başladı.

Mart 2023'te İsviçre'de 10 gün süren görüşmelerin ardından iki taraf, her iki taraftan binden fazla kişinin serbest bırakılmasını içeren bir önceki anlaşmaya eklenmek üzere, geçtiğimiz nisan ayında uygulamaya konulan bir anlaşmayla, yaklaşık 900 tutuklu ve esirin takas edilmesi konusunda anlaşmaya varmıştı.

Müzakere heyetinin üyelerinden olan Yemen Hükümeti İnsan Hakları Bakanlığı Müsteşarı Macid Fadail, yeni toplantıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, istişarelerin başarılı olmasını ve tüm mahkumların, kaçırılan ve kaybolan kişilerin, siyasetçi ve parti lideri başkanlığında herkes için herkes temelinde serbest bırakılmasını umduğunu söyledi.

Önceki anlaşma, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında yer alan dört kişiden ikisinin, yani eski Yemen Savunma Bakanı Mahmud es-Subeyhî ve eski Cumhurbaşkanı Nasır Mansur Hadi'nin kardeşinin serbest bırakılmasını içeriyordu, Husi grubu tek taraflı olarak üçüncü kişi olan Faysal Receb’i serbest bıraktı ancak kararda yer alan dördüncü kişi olan Muhammed Kahtan'ın akıbeti halen belirsiz.

Fadail, hükümet tarafının bu tura geldiğini ve ‘siyasi liderlikten bu insani dosyayı tam sorumluluk ve kararlılıkla ele almak ve herkes için herkes temelinde herkesi serbest bırakmak için ilerlemek için net direktifler aldığını’ açıkladı.

Yemen dosyalarına gösterdiği ilgi, tüm zorlukların üstesinden gelmesi ve verimli anlaşmalara varmak için olumlu bir iklim ve atmosfer yaratması nedeniyle Ürdün'e de teşekkürlerini iletti.

Yemenlilerin yeni bir anlaşmaya varma konusundaki iyimserliğine Husi tarafı da dâhil oldu. Gruptaki mahkum dosyasından sorumlu kişi Abdülkadir el-Mürteda olumlu sonuçlar alınmasını umuyor.

Bir önceki anlaşma eski Yemen Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın oğlu Bilal Ali Muhsin el- Ahmar ile diğer üç akrabasının serbest bırakılmasını kapsıyordu. Husiler tarafından idama mahkûm edilen dört gazeteci, Abdülhalık Ümran, Ekrem el-Velîdî, Salih Hamid ve Tevfik el-Mansûrî de serbest bırakıldı.

Yemen ve Suudi Arabistan'a ait altı havaalanında gerçekleşen anlaşmada Başkanlık Liderlik Konseyi üyesi Tarık Salih'in iki akrabası, oğlu Afaş ve kardeşi Muhammed'in yanı sıra 16 Suudi askeri ve üç Sudanlı asker de yer aldı.

Uluslararası ve yerel insan hakları çevreleri Yemen hükümeti ile Husiler arasında daha fazla tutuklu ve mahkûmun serbest bırakılması için başka anlaşmalar yapılmasını umut ediyor. Ancak Husi mahkûmlarının çoğu cephelerde esir alınan savaşçılardan oluşuyor.

Fotoğraf Altı: Amman'da Yemenli mahkûmlar dosyasına ilişkin görüşmelere katılan hükümet delegasyonu temsilcileri. (Yemen hükümet delegasyonu)
Amman'da Yemenli mahkûmlar dosyasına ilişkin görüşmelere katılan hükümet delegasyonu temsilcileri. (Yemen hükümet delegasyonu)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Yemenli insan hakları aktivistleri Husi milislerinin hapishanelerinde, aralarında zorla kaybedilenlerin de bulunduğu yüzlerce sivil tutuklu olduğunu duyurdu. Husi grubunun yetkilisi Abdülkadir el-Mürteda, muhtemel anlaşmanın meşru hükümete bağlı 700 tutuklu ve mahkûm karşılığında gruba bağlı 700 mahkûmun serbest bırakılmasını içereceğini söyledi.

Geçtiğimiz aylarda Yemen hükümeti ve Husi grubunun tutuklu ve mahkûmları karşılıklı ziyaret etme çabaları başarısızlıkla sonuçlanmış ve iki taraf İsviçre'deki toplantılarda kararlaştırılan bu adımı engellemekle suçlanmıştı.

BM Temsilcisi daha önce ‘yapıcı diyalog ve karşılıklı uzlaşmanın önemli sonuçlar elde edebilecek güçlü araçlar olduğunu’ teyit etmiş ve tarafların İsviçre'deki anlaşma sürecinin başarısı üzerine inşa ederek ‘Stockholm Anlaşması'nda Yemen halkına verdikleri Yemen'le ilgili nedenlerden dolayı tutuklu bulunan tüm kişilerin serbest bırakılması taahhüdünü yerine getirmelerini’ umduğunu ifade etmişti.

Fotoğraf Altı: Husiler tarafından ölüm cezasına çarptırılan Yemenli bir gazeteci, İsviçre anlaşması kapsamında Marib'e götürüldü. (Twitter)
Husiler tarafından ölüm cezasına çarptırılan Yemenli bir gazeteci, İsviçre anlaşması kapsamında Marib'e götürüldü. (Twitter)

Temsilci ayrıca tarafları keyfi olarak gözaltına alınan tüm kişileri derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakmaya ve gözaltı ve adil yargılamaya ilişkin uluslararası hukuk standartlarına uymaya çağırdı.

Yemen'deki tutuklu ve mahkûmların sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte, insan hakları raporlarında Husi milislerinin darbeden bu yana 18 binden fazla kişiyi tutukladığı tahmini yer aldı. Bunların çoğu siviller ve milislerin ırkçı yaklaşımını reddeden siyasetçiler, üniversite profesörleri ve askeri personel de dâhil olmak üzere darbe karşıtlarından oluşuyor.

Husi grubu genellikle söz konusu dosyaya ilişkin görüşmeleri engellemekle suçlanıyor. Çatışmalarda ölmüş sadık unsurlarının isimlerini öne sürmesi, Husilere mensup unsurların serbest bırakılması konusunda seçici davranması ve diğerlerini dışlaması gibi durumlar süreci engelleyen başlıca konular arasında yer alıyor.



‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’... Gazze Şeridi'ni neler bekliyor?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
TT

‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’... Gazze Şeridi'ni neler bekliyor?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)

Son iki gündür Gazze Şeridi'ne ilişkin dosyada ‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’ gibi yeni isimler öne çıkmaya başladı. Bu gelişme, ABD’nin arabuluculuğu ile Arap ve uluslararası desteğe rağmen İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçişin sekteye uğradığı bir dönemde yaşanıyor.

İsrail basınındaki haberlere göre hükümet, ABD’nin kararına boyun eğerek orduya Refah’ın doğusunda ‘Yeşil Refah’ adıyla yeni bir kent kurulmasına yönelik saha çalışmalarına başlaması için izin verdi. İlk hazırlıklar kapsamında ağır iş makinelerinin bölgeye sokularak molozların temizlenmesi ve arazinin düzenlenmesi planlanıyor.

İsrail’in geciktirme girişimleri

İsrail medyasında yer alan bilgilere göre Tel Aviv yönetimi, bu çalışmaların henüz geçiş yapılmamış olan anlaşmanın ikinci aşamasına dahil olduğu gerekçesiyle haftalarca süren bir geciktirme çabasına girişti. Ancak Washington’un artan baskıları sonucunda İsrail, planın bir sonraki etabına yönelik hazırlıkları başlatmak zorunda kaldı.

Bu çalışmalar; işgal altındaki topraklarda Refah’ın doğusunda bir insani bölge ve yeni bir kent inşasını içeriyor. Washington yönetimi, söz konusu adımla Filistinlilere ‘umut şehri’ modelini sunmayı ve ‘Hamas’ın kontrolündeki eski, yıkılmış ve karanlık Gazze’nin’ karşısına ‘yeni, modern ve gelişen bir Gazze’ örneği koymayı hedefliyor.

İsrail, planın ikinci aşamasında atılacak bu tür adımların Refah Sınır Kapısı’nın açılmasına yol açacağı, ayrıca Gazze Şeridi’nin başka bölgelerinden çekilmeyi ve yerlerine uluslararası güçlerin konuşlanmasını gerektireceği gerekçesiyle itiraz etti. Söz konusu ülkeler, İsrail’in taleplerini karşılamanın zorluğu ve bölgedeki işgal koşulları nedeniyle kuvvet göndermeyi reddetti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kanal 12 televizyonundan aktardığına göre, İsrail’in bu tutumu üzerine Washington yönetimi Tel Aviv’i süreci oyalamakla suçladı ve çok uluslu güce katılmaktan çekilen ülkelerin sorumluluğunu İsrail’e yükledi. Bu baskının ardından İsrail geri adım atarak yeni kentin inşasına başlanmasını kabul etti.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN, İsrail’in ‘gelecek hafta bölgede geniş çaplı moloz temizliği başlatmak üzere ağır iş makinelerini Refah’a sokmaya hazırlandığını’ ve bunun ‘Hamas unsurlarından arındırılmış yeni insani bölgenin oluşturulması’ amacıyla yapıldığını bildirdi.

Silahlı milislerden destek

Habere göre İsrail ordusu, ‘İsrail’le koordineli çalışan silahlı milislere’ atılacak adımlar konusunda bilgi verdi. ABD planına göre bir sonraki aşama, ‘İsrail’in kısmen kontrol ettiği bölgelerde yabancı bir askeri gücün faaliyete geçmesini’ öngörüyor.

i24NEWS ise İsrail ordusunun Refah’ın doğusunda Filistinliler için ‘Yeşil Refah’ adıyla yeni bir kent kurulmasına yönelik geliştirme çalışmalarına fiilen başladığını bildirdi. Kanal, bölgede gelecek hafta kapsamı genişletilecek hazırlıkların sürdüğünü, bunların ‘moloz ve patlayıcı kalıntılarının temizlenmesini’ içerdiğini aktardı.

sdfrt
Gazze Şeridi'nin Refah kentindeki İsrail askerleri (Arşiv – Reuters)

Maariv gazetesinin haberine göre, Refah’ta faaliyet gösteren Yaser Ebu Şebab milisleri, söz konusu yeni kentin bulunduğu bölgede İsrail güçlerinin temsilcileriyle ve ayrıca İsrail’in güneyindeki Kiryat Gat’ta bulunan ABD komuta merkezi adına bölgede bulunan sivil temsilcilerle birlikte görülmeye başladı.

Kabinede itirazlar

Siyasi kaynaklar, İsrail’in bu adımına kabinenin büyük bölümündeki bakanların karşı çıktığını, hatta tepkinin öfkeye dönüştüğünü aktardı. Bakanların, İsrail’in ‘sarı hat üzerinde inşaat yaparak Gazze çevresindeki yerleşimleri tehlikeye atmaması gerektiğini’ savunduğu belirtildi. Bazı sağ görüşlü medya organları haberi ‘utanç’ başlığıyla duyurdu.

Başbakan Netanyahu ise kararını savunarak hazırlık çalışmalarının ‘tünellere büyük miktarda beton dökme ve geniş bölgeleri izole etme’ işlemlerini içerdiğini söyledi. Netanyahu, söz konusu adımların ‘Hamas’ın askeri altyapısını yok etme yönündeki İsrail çıkarlarına hizmet ettiğini’ ifade etti.

gthy
Başbakan Binyamin Netanyahu, Ocak 2025'te İsrail kabine toplantısına başkanlık ediyor. (DPA)

Netanyahu, uluslararası güce katılmaktan vazgeçen Arap ve İslam ülkelerinin tutumunun Katar ve Türkiye’nin çıkarlarına hizmet ettiğini savundu. Bu nedenle İsrail’in ABD yönetiminin taleplerine yanıt vermesi ve Washington’la çatışmaya girmemesi gerektiğini kaydetti.

Filistin Yönetimi ve Hamas’ın itirazları

Filistin Yönetimi, İsrail’in ‘Gazze’yi yeniden inşa’ başlığı altında yürüttüğü çalışmalara karşı çıkıyor. Yönetim, farklı düzeylerde yaptığı açıklamalarda bu dosyadaki rolünü korumakta kararlı olduğunu ve Arap planına desteğini sürdürdüğünü vurguluyor.

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, perşembe günü bir İtalyan heyetini kabul ederken yaptığı açıklamada, “Gazze Şeridi için bir yeniden imar ve toparlanma planımız var. Bu planın bir icra programı bulunuyor ve Arap ile İslam ülkeleri tarafından benimsendi. Uluslararası toplum da New York Bildirgesi aracılığıyla destek veriyor. Kardeş Mısır’la birlikte Kahire’de bir yeniden imar ve toparlanma konferansı düzenlemek için çalışıyoruz” dedi.

Hamas, söz konusu projeyi ‘İsrail’in ateşkes anlaşmasını açık biçimde ihlal etmesini gerekçelendirmeye yönelik yeni bir aldatmaca’ olarak nitelendirdi. Hareket, yayımladığı açıklamada, “İsrail’in anlaşmayı çiğnediğini ve günlük ihlallerle daha ilk aşamayı ortadan kaldırdığını” belirtti.

Geçtiğimiz salı günü konuya ilişkin bilgi veren Mısırlı bir kaynak, Gazze’nin erken toparlanması ve yeniden inşasına yönelik Kahire Konferansı’nın kasım ayı sonunda yapılmasının planlandığını ancak toplantının erteleneceğini söyledi. Kaynak, “Konferans ay sonunda düzenlenmeyecek; biraz gecikmesi muhtemel. Özellikle şu anda paralel bir çaba yürütülüyor. Görünen o ki ABD, Refah’la ilgili kendi özel girişimini planlıyor” değerlendirmesinde bulundu. Bu açıklama, İsrail’in kontrolündeki bölgelerde oluşturulması öngörülen ‘yeşil bölgeye’ işaret olarak yorumlandı.

Gazze İnsan Hakları Merkezi, ateşkesin başlamasından bu yana geçen 47 günde İsrail tarafından işlenen ihlallerde 350 Filistinlinin öldürüldüğünü açıkladı. Ölenler arasında 130 çocuk ve 54 kadın bulunuyor.

Merkez, aynı dönemde günlük ortalama 11’i aşan 535 ihlal kaydettiğini bildirerek ateşkesin yürürlüğe girdiği ilk andan itibaren ihlallerin sürdüğünü vurguladı.

Açıklamada, İsrail’in insani yardım girişlerini kısıtladığı, günde yalnızca 211 kamyonun geçişine izin verdiği, oysa 600 kamyona izin verildiği yönünde iddialarda bulunduğu aktarıldı. Ayrıca İsrail’in üzerinde mutabık kalınan çekilme haritasına uymadığı ve sivil bölgelere yönelik ateş kontrolünü sürdürerek zaman zaman bölgeye girdiği belirtildi.


İsrail’den Suriye'nin Beyt Cin kasabasına baskın: En az kişi 9 öldü

Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
TT

İsrail’den Suriye'nin Beyt Cin kasabasına baskın: En az kişi 9 öldü

Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)

Suriye kaynakları, İsrail devriyesinin bölgeye girmesi sonrası çatışma çıktığını; hava saldırılarının ardından yoğun sivil göç yaşandığını bildirdi.

Suriye medyası, Şam’ın güneyindeki Beyt Cin kasabasına düzenlenen İsrail baskının  ve hava saldırısının ayrıntılarını açıkladı. Suriye kaynakları, saldırılarda en az 9 kişinin öldüğünü aktardı.

Suriye’nin “El-İhbariyye” kanalı, kasabanın İsrail savaş uçaklarının yoğun bombardımanına hedef olduğunu, çok sayıda ölü ve yaralı bulunduğunu bildirdi.

Açıklamalara göre olay, İsrail’e ait bir askeri devriyenin bölgeye kara yoluyla girmesi, sakinlerle çatışma yaşanması ve devriyenin geri çekilmesi sonrası hava saldırılarının başlamasıyla tırmandı. Bölge üzerinde İsrail uçaklarının yoğun şekilde uçtuğu belirtildi.

Saldırıların ardından Beyt Cin’de büyük bir sivil göç hareketi yaşandı; çok sayıda kişi çevre kasabalara yöneldi.


Washington milislere: Irak'ta yeriniz yok

Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
TT

Washington milislere: Irak'ta yeriniz yok

Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)

aIrak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de bir doğalgaz sahasının insansız hava aracıyla (İHA) bombalanması öfkeli tepkilere yol açtı ve ABD'nin silahlı gruplara uyarıda bulunması ve hükümetin faillerin yakalanması için harekete geçmesiyle sonuçlandı.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne göre çarşamba akşamı Dana Gas tarafından işletilen Khor Mor gaz sahasını hedef alan bir İHA saldırısı, elektrik santrallerine gaz arzının tamamen kesilmesine neden oldu. ABD'nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya, saldırıyı "düşmanca dış amaçlarla hareket eden yasadışı grupları" gerçekleştirmekle suçladı.

Savaya, Bağdat'ı "bu saldırının sorumlularını tespit etmeye ve adalete teslim etmeye" çağırdı ve "tam egemen bir Irak'ta bu tür silahlı gruplara yer olmadığını" vurguladı.

Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur ​​Barzani ise Washington'a "sivil altyapıyı korumak için gerekli savunma ekipmanını sağlama" çağrısında bulundu. Barzani, "Bu tür saldırıların faillerinin geçmişte olduğu gibi cezadan kaçmaması gerektiğini" vurguladı.

Saldırıyı henüz üstlenen olmadı ancak Irak yetkilileri dün saldırıyı araştırmak üzere bir komite kurulduğunu duyurdu ve askeri bir sözcü de saldırıda yer alanların "cezalandırılacağına" söz verdi.