WHO’dan Sudan’da salgın hastalıklar konusunda acil uyarı

WHO salgın hastalıklar mücadele için 145 milyon dolar toplanması çağrısında bulundu.

Sudan’daki çatışma sağlık sisteminin yıkılmasına neden oldu (AFP)
Sudan’daki çatışma sağlık sisteminin yıkılmasına neden oldu (AFP)
TT

WHO’dan Sudan’da salgın hastalıklar konusunda acil uyarı

Sudan’daki çatışma sağlık sisteminin yıkılmasına neden oldu (AFP)
Sudan’daki çatışma sağlık sisteminin yıkılmasına neden oldu (AFP)

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yaptığı açıklamaya göre, Sudan’da daha önce görülmemiş bir sağlık krizi yaşanıyor. Örgüt, raporunda salgın hastalıkların yayılmasına yol açan üç faktör söz konusuyken, Sudan’daki durumun 145 milyon dolar olarak tahmin edilen acil mali destek gerektirdiğini belirtti.

WHO, Sudan’daki şiddetten etkilenenlerin artan sağlık ihtiyaçlarını karşılamak ayrıca emniyet ve güvenlik arayarak komşu ülkelere kaçanlara yardım sağlamak amacıyla bir finansman çağrısında bulundu.

WHO Doğu Akdeniz Direktörü Ahmed el-Mandhari WHO tarafından cuma akşamı yapılan açıklamada, “Sudan’daki sağlık krizi görülmemiş bir boyutta, bu nedenle Sudan’daki sağlık sistemi üzerindeki yıkıcı etkileri azaltmak ve sağlık hizmetlerinin mevcudiyetini sürdürmek için uluslararası toplumun acil desteğine ihtiyacımız var” ifadelerine yer verdi.

Mandhari’nin belirttiğine göre, WHO önümüzdeki altı ay içinde Sudan’da 7,6 milyon kişiye ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nin komşu ülkeleri olan Çad, Mısır, Etiyopya ve Güney Sudan’a sığınmak zorunda kalan yarım milyondan fazla insana hayat kurtarıcı müdahaleler ve temel sağlık hizmeti sağlamayı hedefliyor.

Güney Darfur eyaletinin başkenti Nyala’da çatışmalar nedeniyle yıkılan tıbbi bir depo (AFP)
Güney Darfur eyaletinin başkenti Nyala’da çatışmalar nedeniyle yıkılan tıbbi bir depo (AFP)

WHO Afrika Bölge Direktörü Matshidiso Moeti “Sağlık hizmetleri, bu çatışmalardan kaçan insanların en acil ihtiyaçları arasında yer alıyor. Biz zaten temel hayat kurtaran sağlık malzemeleri ve hizmetleri sağlıyoruz, ancak ihtiyaçlar artıyor” dedi. Ayrıca “Bağışçılardan ek destek alınması, yardıma en çok ihtiyaç duyanlara ulaşmamızı ve onlara yeterli yardımı sağlamamızı sağlayacaktır” ifadelerine de yer verdi.

WHO’nun istatistiklerine göre, Sudan’da yaklaşık iki aydır devam eden çatışmalar, can kaybına, yaralanmalara ve ülkedeki sağlık tesisleri dahil ülkenin altyapısının büyük zarar görmesine, sağlık tesislerinin yaklaşık yüzde 60’ının çalışamaz durumda kalmasına, varlıklar ve malzemelerin yağmalanmasına veya yok edilmesine yol açtı. WHO, 15 Nisan ile 8 Haziran arasındaki dönemde sağlık tesislerine yönelik 46 saldırının meydana geldiğini ve tıbbi malzemelerin önemli ölçüde azaldığını ve birçok sağlık çalışanının kaçmak zorunda kaldığını belirtti.

Bunların yanı sıra, anne ve çocuklara yönelik sağlık hizmetleri ile kronik hastalığı olan hastaların tedavisi gibi çok sayıda kritik hizmet durdu. Yıl sonuna kadar 100 binden fazla çocuğun tıbbi komplikasyonlarla birlikte şiddetli akut yetersiz beslenmeden mustarip olması bekleniyor.

WHO yaptığı açıklamada “Yaklaşan yağmur mevsimi, güvenli içme suyuna sınırlı erişim, nüfusun göçü olmak üzere üç faktörün birleşimi, komşu ülkelerde bulaşıcı su kaynaklı hastalıkların ve vektörlerin yayılma riskinin artmasına neden olabilir” ifadelerine yer verdi. Bunun, müdahale kapsamını genişletmek için mali desteğe olan ihtiyacı ve ‘salgın hale gelebilecek hastalıkların izlenmesinin artırılmasını’ içeren müdahale çabalarını artırdığını açıkladı. 



 Silahsızlandırmaya karşı hazırlanan Hizbullah’ın seçenekleri sınırlı

Hizbullah'ın parlamento grubu başkanı Milletvekili Muhammed Raad, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile yaptığı görüşmenin ardından Cumhuriyet Sarayı'nda açıklamada bulunurken (AFP)
Hizbullah'ın parlamento grubu başkanı Milletvekili Muhammed Raad, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile yaptığı görüşmenin ardından Cumhuriyet Sarayı'nda açıklamada bulunurken (AFP)
TT

 Silahsızlandırmaya karşı hazırlanan Hizbullah’ın seçenekleri sınırlı

Hizbullah'ın parlamento grubu başkanı Milletvekili Muhammed Raad, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile yaptığı görüşmenin ardından Cumhuriyet Sarayı'nda açıklamada bulunurken (AFP)
Hizbullah'ın parlamento grubu başkanı Milletvekili Muhammed Raad, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile yaptığı görüşmenin ardından Cumhuriyet Sarayı'nda açıklamada bulunurken (AFP)

Lübnan hükümetinin silahların devletle sınırlandırılması kararı, Hizbullah'ı en hafifi, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim edip siyasi partiye dönüşmek, en ağırı ise orduyla çatışmak olan kaderini belirleyecek seçeneklerle karşı karşıya bıraktı. Bu durum Hizbullah’ı Lübnan'da yalnızlaştırırken onu yasadışı bir silahlı grup haline getiriyor. Ancak Şarku’l Avsat’a konuşan Hizbullah'a yakın bir kaynak, Hizbullah’ın hiçbir koşulda silahlarını teslim etmeyeceğini ve orduyla çatışmak istemediğini vurguladı.

Yasalara karşı çıkmak

Bazıları, hükümetin kararından geri adım atamayacağını ve orduyla çatışmaya girmenin bir çeşit intihar olacağını biliyor. Hizbullah’ın tutumunda bir değişiklik olacağını ve daha mantıklı bir söyleme geçeceğini düşünüyor. Seyyide el-Cebel toplantısına başlık yapan eski milletvekili Faris Said, hükümetin kararının Lübnan ile Hizbullah'ın çıkarları arasındaki sınırı çizdiğini ve bu silahların geri kalanını etkisiz hale getirdiğini söyledi. Şarku’l Avsat’a konuşan Said, Lübnan'ın tüm meşruiyetinin Hizbullah’a karşı olduğu sürece, ordunun silahlarla karşı karşıya gelip onları zorla elinden alacağı bir duruma gelinmeyeceğini vurguladı.

Said, sözlerini şöyle sürdürdü:

Hizbullah, silahlarını devlete teslim etmedikçe, parlamento, belediye, sendika ve anayasal kurumlarda bu parti ile iş birliği yapılmamalı.

Said, Bakanlar Kurulu'nun kararının Hizbullah'ı yasadışı bir örgüt haline getirdiğini ve (Suriye Devlet Başkanı) Ahmed Şara’nın kararıyla doğu ve kuzey sınırlarının kapatılması ve (İsrail Başbakanı) Binyamin Netanyahu'nun kararıyla güney sınırlarının kapatılmasıyla silahlarının artık kullanılamaz hale geldiğini vurguladı.

Karmaşık bir tablo

Hizbullah, silahların devletin elinde tutulmasını öngören bakanlar kurulu bildirisini onayladığını ve bu bildiriyi temel alarak parlamentoda hükümete güven oyu verdiğini görmezden gelirken hükümeti ABD'nin baskısına boyun eğmekle suçluyor. Faris Said ise Hizbullah'ın hükümete yönelttiği ABD'nin baskısına ve İsrail'in tehditlerine boyun eğdiği yönündeki suçlamalarını reddetti. Nevvaf Selam hükümetinin kararını Taif Anlaşması'na dayandırdığını söylediğinde, devletin Amerikan belgesinde yer alanları uygulamadan önce anayasayı uyguladığını kastettiğini açıklıyor.

scd
Lübnan hükümeti perşembe günü Cumhuriyet Sarayı'nda toplandı (AP)

İran Dışişleri Bakanı'nın, Lübnan devletinin silahları kendi elinde tutma kararının başarısız olacağı yönünde Hizbullah'ın tercihini destekleyen açıklamaları, İran’ın karmaşıklaşan durumu desteklemesinden ve Hizbullah’ın daha da katı bir tutum sergilemesinden dolayı durumu daha da kötüleştirdi. Ancak Yakın Doğu ve Körfez Askeri Çalışmalar ve Analiz Enstitüsü Müdürü Dr. Riad Kahveci, Hizbullah'ın seçeneklerinin çok daraldığını ve her seçeneğin bir öncekinden daha da zor olduğunu belirtti. Hizbullah’ın önündeki en kolay seçeneğin silahları teslim edip devlete geri dönmek olduğunu belirten Kahveci, bu seçeneğin Hizbullah’ın halk tabanına dayalı bir siyasi parti olarak devamlılığını garanti edeceğini, ikinci seçeneğin ise silahlarını teslim etmeyi reddetmek ve geçmişte olduğu gibi sahip olduğu güç araçlarını kullanmak olduğunu söyledi. Kahveci’ye göre bu seçeneğin devamı sokaklarda motosikletler, gösteriler ve oturma eylemleriyle başlayıp silah kullanımına kadar uzanıyor.

Kahveci, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, Hizbullah’ın artık eskisi gibi 8 Mart Grubu'ndan oluşmadığını, bugün silahların devletle sınırlandırılması konusunda hükümetle tek başına karşı karşıya olduğunu, hatta Şii ikilisi ifadesinin bile Emel Hareketi ile arasındaki ayrım nedeniyle artık geçerli olmadığını ve Emel Hareketi’nden bakanların hükümetin düzenlediği oturumdan çekilmesine rağmen bu durumun değişmediğini hatırlattı. Kahveci’ye göre Emel Hareketi, sokakların tercihine karşı olduğunu açıkladı. Bu da Hizbullah’ın tek başına kalmasına neden olacak.

Hizbullah ve müttefiklerinin 2006 yılının sonlarından itibaren Beyrut'un merkezinde Fuad Sinyora hükümetinin, Başbakan Refik Hariri'nin katillerini yargılamak için Uluslararası Güvenlik Konseyi'nden uluslararası mahkeme kurulmasını talep etmesi nedeniyle düzenledikleri açık oturma eylemi ve hükümet binasını kuşatmaları Lübnanlıların hafızasından halen silinmedi. Bu olaylar, 7 Mayıs 2008'de Beyrut ve Lübnan Dağı'nda silah kullanılmasına kadar uzandı. Lübnanlılar her zaman bu senaryonun tekrarlanmasından korktular. Dr. Riad Kahveci, o dönem ile bugün partinin tek başına sokaklarda durması arasında bir ayrım yaparak Hizbullah’ın sokakta tek başına kalması halinde devletin ona karşı harekete geçebileceğini, çünkü o zaman çatışma Şii mezhebi ile değil, Taif Anlaşması'ndan sonra silahlarını elinde tutan bir örgüt ve milisleriyle olacağını, bu durumda sokakların etkisiz kalacağını ve yeteneklerinin sınırlanacağını vurguladı. Kahveci’ye göre Lübnan ordusunun son saatlerde motosiklet yürüyüşlerini ve provokatif hareketleri kolaylıkla bastırması da bunun bir kanıtı.

cfgty
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, bilinmeyen bir yerden televizyonda bir konuşma yaparken, 30 Temmuz 2025 (Reuters)

Güvenlik senaryosu, silahı kutsallaştıran Hizbullah doktrini temelinde geçerliliğini koruyor. Faris Said, ‘gerginliği tırmandırma ve suikastlara geri dönme olasılığını’ hesaplarından çıkarmıyor. Devrin değiştiğini ifade eden Said, Refik Hariri, Cibran Tueni, Samir Kassir, George Havi ve tüm Sedir Devrimi liderlerinin suikastlarının ardından yaşanan dönüşümün artık onu değiştiremeyeceğini vurguladı. Bu artık orduları miras alan ve bölgeyi kaosa sürükleyen direnişlerin son bulduğu bir dönem.

Ciddi sonuçlar

Dr. Riad Kahveci ise Lübnan ordusuna karşı silah kullanma olasılığının halen güçlü bir şekilde varlığını sürdürdüğünü söyledi. Ancak bu seçeneğin Hizbullah’ın ulusal düzeyde izolasyonunu artıracağı konusunda uyaran Dr. Kahveci, “Çünkü orduyla çatışmak tabu bir konudur ve askeri kurum Lübnan'da halkın genel desteğine ve saygısına sahiptir” ifadelerini kullandı. Lübnan'daki siyasi güçlerin silahlarını teslim etmemenin tehlikesinin farkında olduğunu ve bunun savaşın yeniden başlaması ve ülkeye yaptırımlar uygulanması gibi sonuçlara yol açabileceğini belirten Dr. Kahveci, bu yüzden orduyla çatışmanın ciddi sonuçları olacağını vurguladı. Dr. Kahveci, Hizbullah’ın devleti caydırmak için abartılı ve tehditkar bir medya saldırısı başlattığını, ancak devletin şu ana kadar kararlarını uygulamaya devam ettiğini belirtti.

Dr. Kahveci, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Hizbullah, 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan gelişmelerin sonucu olarak bölgede yaşanan değişimle, destek cephesini açma ve sürdürme konusundaki yanlış hesaplamalarla Lübnan'ı savaşa sürükleyerek Hizbullah'a yıkıcı bir darbe indiren inkardan gerçeği kabul etmeye geçiş sürecindedir.”