Kronikleşen sorunlar ve eve dönme hayali arasında mülteciler

Nüfusunun yarısı sığınmacı olan İdlib halen önemli bir sığınak olmaya devam ediyor.

Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere sığınmacılar hayatlarını kamplarda, zor şartlar altında sürdürmeye çalışıyor. (İllüstrasyon: Manon Biernacki)
Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere sığınmacılar hayatlarını kamplarda, zor şartlar altında sürdürmeye çalışıyor. (İllüstrasyon: Manon Biernacki)
TT

Kronikleşen sorunlar ve eve dönme hayali arasında mülteciler

Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere sığınmacılar hayatlarını kamplarda, zor şartlar altında sürdürmeye çalışıyor. (İllüstrasyon: Manon Biernacki)
Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere sığınmacılar hayatlarını kamplarda, zor şartlar altında sürdürmeye çalışıyor. (İllüstrasyon: Manon Biernacki)

Suriye’nin bazı bölgeleri, güvensizlik nedeniyle yeni yerinden edilmelere tanık oldu. Komşu ülkelerdeki az sayıda sığınmacı ve mülteci gönüllü olarak ülkelerine dönmeyi seçerken Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib, dört milyonluk nüfusunun yarısını oluşturan yerinden edilenler için halen büyük bir sığınak olmaya devam ediyor.

Birleşmiş Milletler (BM), Suriye’deki ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin sayısının 6,7 milyona ulaştığını tahmin ediyor. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), 2020 yılında yerinden edilen yaklaşık 448 bin kişinin ülkelerine geri döndüğü tahmininde bulunuyor. Bu sayı, 2019 yılında geri döndüğü bildirilen 494 binden biraz daha az. İdlib ve Halep illeri, Suriye içinde yerinden edilen milyonlarca aileye ev sahipliği yapıyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) desteğiyle 1 milyon 430 bin 563 Suriyeli kimlik, aile cüzdanı ve doğum belgesi aldı. Ayrıca 239 bin 161 mülteci, sığınmacı ve geri dönen kişi de resmi yardımlardan yararlandı. Bu kişilerden çadırlarda yaşayanlar artık kronikleşen sorunlarla boğuşuyorlar. Birkaç yıl önce başlayan bu yaşam koşullarında karşılaştıkları bu kronik sorunların başında, özellikle yanlış ısıtma yöntemlerinden kaynaklanan yangınlar geliyor.

Resmi olarak tanınan mülteci kamplarının yalnızca yüzde 37’sinde kanalizasyon alt yapısı var. Bunlar rastgele kurulmuş kampları ise kapsamıyor. Daha çok açık kanalizasyon kanalları olan kamplar, buralarda kalan savaş mağdurlarının çektiği sıkıntıları daha da katlıyor.

“BM’nin tahminlerine göre Suriye'de ülke içinde yerinden edilenlerin sayısı 6,7 milyona ulaşırken OCHA’nın tahminlerine göre 2020 yılında yerinden edilen yaklaşık 448 bin kişi ülkelerine geri döndü.”

Üçüncü sırada ise kampların yüzde 47'sinde temiz ve içilebilir suyun olmaması sorunu geliyor.

Bu da cilt hastalıklarının artmasına ve haşeratların yaygınlaşmasına yol açarken yüz binlerce Suriyeli temiz ve içilebilir su kıtlığı sorunuyla karşı karşıya kalıyor. Kampların yüzde 67’den fazlasında çocuklara zorunlu eğitim verilen bir nokta ya da okul bulunmuyor. Bu yüzden çocuklar eğitim ve öğretim için uzun mesafeler kat etmek zorunda kalıyorlar.

Asıl sorun ise gıda güvenliği. Kampların yüzde 81'i, insani yardımların yetersiz olması nedeniyle gıda güvenliği kriziyle karşı karşıya.

Mültecilerin geri dönüşü için uygun koşullar oluştu mu?

Mülteci sorunu Suriye krizinin merkezinde yer alırken bu, Arap ülkelerinin dışişleri bakanları, Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde düzenlenen Arap Birliği (AL) Zirvesi hazırlık toplantıları sırasında ele alınan başlıca konulardan biriydi. 7 Mayıs 2023 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında Suriye'nin AL üyeliğine dönüşü kararında da mülteci sorunun çözülmesi şart koşuldu.

Fotoğraf Altı: Suriye’deki asavaş ardında büyük bir yıkım ve insani dram bıraktı. (İllüstrasyon: Manon Biernacki)
Suriye’deki asavaş ardında büyük bir yıkım ve insani dram bıraktı. (İllüstrasyon: Manon Biernacki)

Suriye'ye komşu ülkeler, 5,6 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Diğer ülkelerde de çok sayıda Suriyeli mülteci bulunuyor. Dünyadaki en fazla mülteci sayısını Suriyeliler oluşturuyor. Çoğu, Türkiye, Ürdün ve Lübnan gibi komşu ülkelerin yaşarken Irak ve Mısır'da daha az sayıda Suriyeli mülteci olarak barınıyor.

Suriye Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Faysal Mikdad, Cidde Zirvesi öncesi yaptığı ve Suriye resmi haber ajansı SANA’nın aktardığı açıklamasında şunları söyledi:

“Suriyeli mültecilerin anavatanlarına dönmeleri gerekiyor. Bunun için de bazı imkanların oluşturulmalı. Fakat Batı ülkeleri onları geri dönmeye teşvik mi ediyor yoksa engelliyor mu? Suriye tüm evlatlarına kucağını açıyor.”

Sığınmacıların bir külfet olduğunu belirten Mikdad, “Ancak Suriye, mülteci olan tüm evlatlarının anavatanlarına dönmesini istiyor. Böylece bu yük başkalarına değil, kendi vatanlarının yükü olur” ifadelerini kullandı.

Suriye'nin birçok bölgesi yıllardır hiçbir çatışmaya tanık olmasa da temel güvenlik koşullarının sağlanamamasının toplu olarak geri dönüşlere yardımcı olmayacağını vurgulayan UNHCR, ülkeyi halen ‘güvensiz’ olarak sınıflandırıyor. Yine de gönüllü olarak ve onurlu bir şekilde geri dönmeye karar veren mültecilere bireysel olarak yardımcı olacağı açıklandı.

BM, Suriye'deki duruma entegre olamayan ya da anavatanlarına güvenli bir şekilde dönemeyen bazı mültecilere üçüncü bir ülkeye yerleştirilmelerine yardımcı olabilir. Yeniden yerleşim için uygunluk, ırk, etnik köken, cinsiyet, medeni hal, eğitim düzeyi ve din dikkate alınmaksızın belirlenir. Ancak, bir kişinin yeniden yerleşim için seçilebilmesi için yeniden yerleşim kriterlerini karşılaması gerekir.

Yeniden yerleştirme, yalnızca çok özel durumlarda ve çok az sayıda mülteciye sunulan bir çözüm. Ülkelerin yeniden yerleştirilmesi planlanan mültecileri kabul etme gibi bir zorunluluğu bulunmuyor. UNHCR, yeniden yerleştirmeye uygun mültecileri değerlendirirken en savunmasız olanlarını önceliyor.

Yüzbinlerce Suriyeli su yetersizliği nedeniyle cilt hastalıklarının artması ve haşeratların yaygınlaşması gibi sorunlarla karşı karşıya. Ayrıca Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı habere göre kampların yüzde 67'sinden fazlasında çocukların zorunlu eğitimi alabilecekleri noktalar ya da okullar bulunmuyor.

BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, UNHCR'nin mültecilerin dönüşüne elverişli koşulların oluşturulmasına yardımcı olmak için Suriye hükümetiyle çalışmaya devam ettiğini açıkladı.

UNHCR, mültecilerin endişesinin askeri operasyonların yeniden başlaması korkusundan ve mevcut insani koşullardan kaynaklandığını ve Şam ile birlikte çalışarak bu korkuları dağıtmaya çalıştığını vurguladı.

Suriye’de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana insani yardım ihtiyacı ve güvenlik riskleri devam ediyor. BM’nin tahminlerine göre Suriye’de dört milyondan fazlası çocuk olmak üzere yaklaşık 13 milyon kişinin insani yardıma ihtiyacı var. Suriye'de 500 bin çocuk yetersiz besleniyor ve bu artık kronikleşmiş sorunlardan birini teşkil ediyor.

Ülkedeki siyasi ve ekonomik zorlukların yanı sıra koronavirüs salgını, Suriye lirasının değer kaybetmesi ve yakıt sıkıntısı daha fazla insani yardım ihtiyacı doğurdu.

BM, Suriye genelinde ve komşu ülkelerde mümkün olduğu kadar çok mülteciye insani yardım sağlamak için daha fazla finansmana ihtiyaç duyulduğunu açıkladı.

İnsani yardım kuruluşlarına göre Suriye'nin kuzeydoğusundaki mülteci kamplarında yaşayan yaklaşık 100 bin kişinin temel hizmetlere erişimi yok ve evlerine bir an önce dönme umutları giderek azalıyor.

Başka yerlerde de hayatları savaşla alt üst olan birçok Suriyeli, zorlu ekonomik koşullar nedeniyle ailelerinin gıda ihtiyacını karşılamak için insani yardımlara bağımlılar.

Fotoğraf Altı: Savaşın en acı etkileri çocuklar üzerinde görülüyor. (İllüstrasyon: Manon Biernacki)
Savaşın en acı etkileri çocuklar üzerinde görülüyor. (İllüstrasyon: Manon Biernacki)

BM göre bu yıl, Suriye’de yapılacak insani yardımların için 3,3 milyar dolar, komşu ülkelerdeki Suriyeli mültecilere ve ev sahibi topluluklara yardım için 5,2 milyar dolar finansman gerekiyor.

BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu, son raporunda, Suriyelilerin 12 yıllık çatışmanın ölümcül sonuçları ve kuzey cephesinde artan gerilimin sonucu olarak sıkıntılarla ve zorluklarla karşı karşıya olduğu konusunda uyardı.

Raporda, şu ifadeler yer aldı:

“Bugün Suriyeliler, bu uzun çatışmanın enkazı altında yaşayan, artan ve dayanılmaz zorluklarla karşı karşıyalar. Kaynaklar kıtlaşırken ve bağışçıların ilgisizliği artarken, milyonlarca insan mülteci kamplarında acı çekiyor ve ölüyor.”

Gıda güvensizliği

BM’ye bağlı Dünya Gıda Programı (WFP), Suriye'de yaklaşık 12,1 milyon insanın, yani nüfusun yarısından fazlasının şu an gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı.

Gıda güvensizliği, birkaç nedenden kaynaklanıyor. Bunlar arasında, daha önceleri gıda üretiminde kendi kendine yeten bir ülkeyken şimdi gıda ithalatına aşırı bağımlı bir ülke olması yer alıyor. Buna 12 yılı aşkın bir süredir devam eden savaş ve savaşın etkilerinin yanı sıra birkaç ay önce Suriye’yi ve Türkiye'yi vuran depremlerin neden olduğu yıkım da ekleniyor.

Ölümcül hastalıklar

WFP’ye göre savaş belasından kurtulan Suriyeliler, bu kez de ülkenin altı ilinde yaygın olarak görülen kolera gibi ölümcül hastalıklarla boğuşuyor.

12 yıllık iç savaşın Suriyeliler üzerinde yıkıcı etkileri oldu. Hastanelerin sadece yüzde 64'ü ve birinci basamak sağlık merkezlerinin yüzde 54'ü tam olarak hizmet veriyor. Sağlık çalışanlarının yaklaşık yüzde 70'i ülkeyi terk etti. Bugün 20 binden fazla çocuk yetersiz beslenme sorunu yaşıyor.

“Kampların yüzde 81'i, insani yardımların yetersizliğinden ötürü gıda güvenliği kriziyle karşı karşıya olduğundan, gıda güvenliği başlıca sorunlardan biri olmaya devam ediyor.”

Suriye'de ölen sivil sayısı

UNHCR, 2022 haziranında 2011 yılının mart ayından bu yana Suriye'de yaşanan çatışmalar sırasında en az 306 bin 887 sivilin, yani savaştan öncesi nüfusun yaklaşık yüzde 1,5'inin öldüğünü açıklarken bu sayının 600 bin olabileceği tahmin ediliyor.

UNHCR, bu rakamın yalnızca doğrudan savaş nedeniyle yaşamını yitirenleri kapsadığından ‘toplam ölü sayısının yalnızca bir kısmını’ temsil ettiğini ve sivil olmayanlar arasındaki can kayıplarını kapsamadığını kaydetti.

Savaşın çocukları ve kurbanları

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNICEF) yayınladığı son verilere göre savaşın başlangıcından bu yana ölen ya da yaralanan toplam çocuk sayısı ise yaklaşık 13 bine ulaştı.

Suriye’de 2011 yılından bu yana yaklaşık 5 milyon çocuk dünyaya geldi. Bu çocuklar savaş ve çatışmadan başka bir şeye tanık olmadılar. Suriye'nin birçok bölgesinde şiddet, mayın ve savaş kalıntılarından kaynaklanan korkuyla yaşamaya devam ediyorlar. UNICEF tarafından geçtiğimiz yıl yapılan bir ankete göre çocukların üçte biri psikolojik sıkıntı belirtileri gösteriyordu.

Sinir hastalıkları, depresyon ve bağımlılık

Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) bir raporuna göre Suriyeliler, 12 yılı aşkın bir süredir günden güne daha da kötüleşen yaşam ve hizmet koşullarının bir sonucu olarak psikolojik rahatsızlıklardan giderek daha fazla mustarip oluyor.

Suriye’de akıl ve ruh hastalıkları için sadece iki hastane bulunuyor.

Suriye lirası dolar karşısında değer kaybetti

Suriye lirası savaş yıllarında ciddi değer kaybetti. Suriye lirası geçtiğimiz ay dolar karşısında 2011'den bu yana en düşük seviyeye gerilerken çeşitli emtia fiyatlarında önemli artışlar oldu.

Dolar kuru 12 yıl önce 46 lira iken bugün yaklaşık 9 bin liraya ulaştı. Suriye, ticari faaliyetlerinin çoğunda Şam'ın 2011'den sonra protestoları bastırmasına yanıt olarak para birimini yaptırım uygulamak için kullanan Washington liderliğindeki Batı yaptırımlarının mihenk taşı olan ABD dolarını kullanıyor.

Suriyelilerin çoğu karaborsaya bağımlı hale geldi. Yurt dışından aldıkları havaleleri döviz şirketlerine ve bürolarına gönderiyorlar. Bu şirketler ve bürolar da Suriye hükümeti tarafından kontrol edilen bölgelere dışarıdan havale yapıyorlar.

Fotoğraf Altı: Ekmek dahil teme gıda maddelerine ulaşım Suriyeliler için halen oldukça zor. (İllüstrasyon: Manon Biernacki)
Ekmek dahil teme gıda maddelerine ulaşım Suriyeliler için halen oldukça zor. (İllüstrasyon: Manon Biernacki)

Batı ülkelerinin uyguladığı yaptırımlar Suriye ekonomisini halen olumsuz etkiliyor. Tahran, Moskova ile birlikte Şam'ın en önde gelen müttefiklerinden biri olarak kabul ediliyor ve son yıllarda Şam hem askeri hem siyasi hem de ekonomik destek sağlıyor.

Savaş ve savaşın etkileri Suriye ekonomisini büyük ölçüde zayıflattı. Batı ülkelerinin yaptırım uygulamasına, savaş ağalarının ortaya çıkmasına ve yolsuzluğa yol açtı.

Suriye’de savaş başlamadan önce ortalama aylık maaşlar 300 ile 600 dolar arasında değişirken şu an 20 ile 50 dolar arasında. WFP’ye göre Suriyelilerin yüzde 67'si açlıkla baş edebilmek için aylık olarak düzenli yapılacak yardımlara muhtaç. Batı ülkelerinin Suriye’ye uyguladığı yaptırımları arasında Suriye bankalarıyla iş yapmayı yasaklayan ve Suriye hükümetiyle mali iş birliği yapan şirketlere ve bireylere ağır cezalar getiren ‘Caesar (Sezar) Yasası’ adlı ABD’nin çıkardığı bir yasa da yer alıyor. Sezar Yasası ayrıca Suriye ile iş yapan herhangi bir yabancı şirketin cezalandırılmasını da öngörüyor.

Suriye ile mali ilişkilere getirilen yasak, birçok ülkeden aralarında gıda ve ilaçların da olduğu çok sayıda ürünün Suriye'ye ulaşmasını engelliyor. Yasaya, 2011-2014 yılları arasında Suriye'deki işkence kurbanlarının bilgilerini ve fotoğraflarını sızdırdığı iddia edilen kişiye takılan takma ad olan Sezar adı verildi. BM’nin tahminine göre savaş, Suriye ekonomisine yaklaşık 388 milyar dolara mal oldu.

Suriyelilerin yüzde 90'ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor

BM geçtiğimiz yıl tahminlere göre yoksulluk sınırının altında yaşayan Suriyelilerin sayısının ülkenin toplam nüfusunun yüzde 90'ından fazlasını oluşturduğunu açıklamış ve birçoğunun hayatlarını idame ettirebilmek için çok zor seçimler yapmak zorunda kaldığını belirtmişti.

BM, uluslararası toplumu acilen ‘hayat kurtarıcı’ bir yardımda bulunmaya ve bunu Suriye'nin kuzeybatısındaki ihtiyaç sahibi milyonlarca insana, geçimlerini şereflerini koruyarak sağlayabilmeleri için etkili ve şeffaf bir şekilde ulaştırmaya çağırdı.

BM’ye göre Suriye artan yoksulluk, su krizi ve kötüleşen gıda güvenliği krizinin yanı sıra koronavirüs vakalarının yeniden ortaya çıkma riskiyle karşı karşıya.

“Mülteci sorunu, Suriye krizinin merkezinde yer alırken bu, Arap ülkeleri dışişleri bakanlarının Cidde’de gerçekleşen Arap Birliği Zirvesi hazırlık toplantısında ele aldıkları başlıca konulardan biriydi.”

UNHCR tarafından yayınlanan bir rapora göre geçtiğimiz yıl 13,4 milyon olan yardıma muhtaç Suriyeli sayısı bugün 14,6 milyona yükseldi.

Savaş yılları ekonomiyi ve ekonominin çarklarını felç ederken Suriye lirasının ciddi değer kaybetmesi nedeniyle hükümetin temel ihtiyaçları karşılama gücü de giderek azalıyor.

UNHCR’ye göre geçtiğimiz yıla kıyasla yüzde 10'luk bir artışla ailelerin yüzde 76'sı temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumdalar.

UNHCR, 2021 yılının ocak ayından önce yerinden edilmeyen ya da memleketlerine geri gönderilmeyenler de giderek temel ihtiyaçlarını karşılayamaz oldular. UNHCR, bu durumu, krizin daha da genişlediğinin bir ‘göstergesi’ olarak gördü.

BM’nin tahminlerine göre 2021 yılında bir önceki yıla kıyasla yüzde 44'lük bir artışla en savunmasız durumdaki 9,2 milyon kişi yardıma muhtaç. Bu da ekonomik gerilemenin, çatışmalardan ve yerinden edilmelerden daha az etkilenen kesimler üzerindeki önemli etkisini gösteriyor.

Suriye, nüfusunun yarısından fazlasının ciddi gıda güvensizliği yaşıyor olmasıyla, dünyanın gıda güvencesizliği en yüksek olan ülkeleri arasında yer aldı.

Yaklaşık 12,4 milyon insan, günlük minimum kalori alımını karşılamak için halka açık fırınlardan gelen ekmeğe muhtaçlar.  BM Kalkınma Programı (UNDP) ve ortakları, İnsani Müdahale Planı çerçevesinde yıllarca süren çatışmalar nedeniyle ciddi şekilde kesintiye uğrayan buğdaydan ekmeğe uzanan besin zincirini güçlendirmek için insani girişimler başlattı.

Bu girişimler arasında Humus’ta bulunan ülkedeki tek kamuya ait maya fabrikasının tadilatı da yer alıyor. Krizden önce Suriye'nin devlete ait dört fabrikası vardı. Ülke genelindeki geniş bir ekmek fırını ağına günlük olarak yaklaşık 113 ton maya temin ediyordu.

Bugünse sadece ülkenin orta kesimlerinde Humus’ta yer alan fabrika eskiye kıyasla çok daha düşük kapasitede faaliyet gösteriyor. Suriye dışında veriler ise Suriyeli mülteciler arasındaki yoksulluk oranının bölgeden bölgeye değiştiğini, ancak bazı ülkelerde yüzde 60'ı aştığını gösteriyor.

BM, ev sahibi toplulukların bu krizden etkilendiğini ve mültecilerin yüzde 93'ünün kamplarda değil, ev sahibi ülkelerin sakinleri arasında yaşadığını söylüyor. En fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan ülke ise Türkiye.

BM, genellikle ihtiyaç duyulan fonun yalnızca yüzde 58'ine ulaşabildiğinden bağışçılara daha fazla insani yardımda bulunmaya çağırdı.

BM, sivillerin acılarını sona erdirmek için tek çarenin siyasi bir çözüm olduğunun altını sık sık çiziyor.

Suriye’deki çatışma, 2011 yılı mart ayında Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimine karşı başlayan barışçıl protestolarla patlak vermiş, bölgesel ve küresel güçlerin müdahalesiyle çok sayıda taraf arasında uzun soluklu bir çatışmaya dönüşmüştü. Yılladır birçok cephede çatışmalar durmuş olsa da şiddet ve insani kriz, yerinden edilen milyonlarca insan ve mülteciyle birlikte devam ediyor.

Suriye'nin yeniden inşası çok zor bir görev

Suriye hükümeti, 12 yılı aşkın bir süre devam eden savaşın ardından ve son yıllarda yakın müttefikleri olan Rusya ve İran tarafından yapılan yardımla elde ettiği askeri ‘zaferlerin’ ardından ülkenin yüzde 70'inden fazlasının kontrolünü yeniden ele geçirdi. Ancak ülkenin yeniden inşası, ekonomik olarak çökmüş bir ülkede yüz milyarlarca doları bulabilecek oldukça zor bir görev.

OCHA’ya göre savaş, elektrik hatları, yakıt ve su kaynakları da dahil olmak üzere ülkenin altyapısının büyük bir bölümünü yok etti. Her üç okuldan biri hasar gördü. Hastanelerin, kliniklerin ve dispanserlerin yarısı çalışmaz halde. Ayrıca evlerin yüzde 7'si yıkıldı ve yüzde 20'si tahribata uğradı.  

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, geçtiğimiz şubat ayında, BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Martin Griffiths ile yaptığı görüşmede uluslararası toplum,a yeniden yapılanmaya yardımcı olmak için çaba göstermesi çağrısında bulundu. Suriye hükümeti, Batı ülkeleri tarafından uluslararası yeniden yapılanma çabalarını güçleştiren bir tecritle karşı karşıya.

Batı ülkelerinin uyguladığı yaptırımlara rağmen Suriye hükümetinin kontrolü altındaki bölgeler, büyük çoğunluğu Şam'da bulunan BM kuruluşları aracılığıyla, uluslararası yardımlardan yararlanıyorlar. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) sınır ötesi yardımla ilgili kararı çerçevesinde Türkiye üzerinden gelen yardımlar ise Bab el-Hava Sınır Kapısı’ndan geçerek İdlib'e ulaştırılıyor. Geçtiğimiz şubat ayında yaşanan depremlerin ardından açılan iki sınır kapısının faaliyete devam etmesi için 13 Mayıs’ta uzatma kararı alındı.

*Bu haber Şarku’l Avsat tarafından Majalla’dan çevrildi.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.