İngiltere'nin elektrik enerjisi Fas’tan

İngiltere’ye yenilenebilir enerji sağlamak için Atlantik Okyanusu'nun altındaki en uzun elektrik hattı çekildi. Hat 22 milyar dolara mal oldu.

İllüstrasyon: Ewan White
İllüstrasyon: Ewan White
TT

İngiltere'nin elektrik enerjisi Fas’tan

İllüstrasyon: Ewan White
İllüstrasyon: Ewan White

Muhammed eş-Şevki

İngiltere-Fas ilişkileri, 120 yılı aşkın süredir benzeri görülmemiş bir balayına tanık oluyor. İki ülke arasındaki ilişkilerdeki bu eşsiz düzey, son olarak Fas Kralı 6. Muhammed'in kız kardeşi Prenses Lalla Meryem’in İngiltere Kralı 3. Charles'ın Londra'daki taç giyme törenine katılımı sırasında gözlemlendi. İki ülke arasındaki Stratejik Diyalog Komitesi geçtiğimiz günlerde Rabat'ta dördüncü toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıya İngiltere'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Lord Tarık Ahmed ve Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita başkanlık yaparken yapılan ortak açıklamada toplantının iki ülkenin köklü ilişkilerinin gücünü ve derinliğini yansıttığı belirtildi.

Bu yakınlaşma, Fas’ın geleneksel müttefik olan Fransa ile ilişkilerdeki soğukluk ve derin bir kriz, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşın yansımaları, uluslararası tarafların Afrika kıtasında üretilen mallara duyduğu büyük ilgili, Londra'nın Avrupa Birliği'nin (AB) bir belirsizlik, ekonomik gerileme ve iç parçalanma içinde olduğu bir dönemde büyük güçler arasında istisnai dış kutuplaşmaya tanık olan bir bölge olan Kuzey Afrika ve Akdeniz'de güvenilir bir müttefik arayışı tarafından körüklendi.

İngiltere’nin AB’den ayrılmasının (Brexit) ardından yeni bölgesel jeostratejik durumun ve Fas'ın gümrük avantajları açısından Avrupa pazarındaki ‘imtiyazlı ortak’ statüsünün sağladığı faydayla Londra ile Rabat arasındaki ticaret hacmi, 2022 yılında üç milyar dolara yükseldi. Fas'ın Avrupa pazarındaki ‘imtiyazlı ortak’ statüsü, İngiltere merkezli şirketlerin Brüksel'deki idari ve Strasbourg'daki parlamenter bürokrasiden kurtulduktan sonra Fas'ta ve Mağrip bölgesinin geri kalanında daha çok iş yapmasına ve bu pazarlara daha çok girmesine olanak tanıyor.

Rabat ile Londra arasındaki yakınlaşma, Fas ile Fransa arasındaki ilişkilerde yaşanan soğukluk ve derin kriz ile Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşının yanı sıra uluslararası tarafların Afrika kıtasının ürünlerine olan yoğun ilgisi ve Londra'nın Kuzey Afrika'da güvenilir bir müttefik arayışının yansımalarından besleniyor.

Bir devlet başkanına yarenlik etmektense bir krala yarenlik etmek daha iyidir

İngiltere ile Fas arasında karşılıklı resmi ziyaretlerde bir artış yaşanırken güvenlik ve askeri stratejilerin yanı sıra onlarca ekonomik, ticari, yatırım, finans, tarım, iklim, kültür, bilim ve turizm anlaşması imzalandı. “Bir devlet başkanına yarenlik etmektense bir krala yarenlik etmek daha iyidir” diye eski bir deyiş vardır. Londra, Nil ve Süveyş Kanalı havzası ülkelerinde varlık göstermesi karşılığında Fas'tan çekilmesini öngören 1904 tarihli anlaşmada Fransa'nın ele geçirdiği payın bir kısmını geri aldı. Tarih çalışmalarına göre iki taraf arasındaki ilişkiler 800 yıllık bir geçmişe sahip. İngiltere Kralı John'un saltanatı döneminde yani 1213 yılına uzanıyor. O dönem Marakeş'ten tüm Mağrip ve Endülüs'e kadar Muvahhidler Devleti (1147-1229) hüküm sürüyordu.

Kraliçe Elizabeth ile 1578 yılındaki Üç Kral Savaşı'nda (Vâdiü'l-Mehâzîn Muharebesi) Portekiz'i mağlup eden Kral Ahmed el-Mansur arasındaki ilişkiler askeri bir ittifaka dönüştü. O dönem Katolik İber Yarımadası (İspanya ve Portekiz), 16’ncı ve 17’nci yüzyıllar boyunca dini ve ticari nedenlerle İngiltere ve Fas'ın katı bir rakibiydi.

İllüstrasyon: Ewan White
İllüstrasyon: Ewan White

İngiltere Lordlar Kamarası üyeleri Lord Stuart Polak, Muhafazakâr Parti adına geçtiğimiz ay Rabat'a yaptığı ziyarette, “Biz eski dostuz ve ebedi müttefikiz” ifadelerini kullanırken Fas'ın güney bölgeleri üzerindeki egemenliğine siyasi olarak desteklediklerinin işareti olarak, Batı Sahra'daki el-Uyun şehrini ziyaret etmeyi de ihmal etmedi. Times gazetesinin haberine göre Londra, Fas'ın Sahra dosyasındaki desteğinin İngiliz şirketlerine tüm kapıları açtığını fark ediyor. İngiliz The Times gazetesi Londra’nın, Batı Sahra dosyasında Fas'ı desteklemenin İngiliz şirketlerine tüm kapıları açacağının farkında olduğunu yazdı.

İki ülke arasında karşılıklı resmi ziyaretler hız kazanırken güvenlik ve askeri stratejilerin yanı sıra onlarca ekonomik, ticari, yatırım, finans, tarım, iklim, kültür, bilim ve turizm anlaşması imzalandı.

İngiltere için Fas’ın güneyi bir seçenek

İngiltere şu an, enerji geçiş planı ve iklim değişikliğinin zorlukları çerçevesinde tahmini maliyeti 22 milyar dolar olan yenilenebilir enerjiyle çalışan en büyük elektrik ağının inşası için Fas ile iş birliği yapmayı planlıyor. Bu, güneş panelleri ve rüzgar santrallerinden elde edilen termal elektrik iletimi alanında türünün en büyük proje.

Resmi belgelere göre Londra, 2050 yılına kadar karbon nötrlüğüne ulaşma ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin 21'inci Taraflar Konferansı'nda (COP21) alınan kararlarla uyumlu olarak uluslararası yeşil ekonomi çalışmalarını artırma çabaları çerçevesinde İngiltere’nin enerji güvenliğini sağlamak ve 2035 yılında tamamen karbonsuz enerjiye geçmek amacıyla Fas'ın güneyinden temiz ve çevre dostu elektrik sağlamak için denizin altından kablolar döşemeyi planlıyor.

İngiltere Enerji Güvenliği Bakanlığı, 2030 yılına kadar İngiltere'de yedi milyondan fazla evin enerji ihtiyacını karşılamak için Atlantik Okyanusu'nun tabanına 3 bin 800 kilometre uzunluğunda dört kablo hattı döşeme projesinin detaylarını ele almak üzere teknik bir çalışma grubu kurdu.

Projenin Fas ayağını yürüten şirket olan Xlinks’in CEO'su Simon Morrish, “İngiltere’nin temiz ve çevre dostu enerji hedeflerine ulaşması için güvenilir ve dost bir ülkeyle iş birliği içinde enerji güvenliğini artırması hayati öneme sahip ulusal bir çıkardır. Bu iş birliği, 2027 yılına kadar ülkenin ekonomik güvenliği için ihtiyaç duyulan 3,6 gigawattlık yüksek voltajlı bağlantı (HVDC) termal enerjiyi sağlamak için deniz altı kabloları aracılığıyla yeterli yenilenebilir ve düşük maliyetli elektrik kaynaklarına geçişin güvence altına alınmasına yardımcı olacaktır” ifadelerini kullandı.

Xlinks, Batı Sahra’daki Guelmim bölgesinde 10,5 gigawatt sıfır karbon emisyonu üretmeyi planlıyor. İngiliz şirketin verilerine göre Guelmim bölgesinde 650 mil kareden fazla bir alanda kurulacak rüzgar çiftliklerinde 12 milyon güneş paneli ve 530 fan aracılığıyla enerji üretilecek.

“İngiltere Enerji Güvenliği Bakanlığı, 2030 yılına kadar İngiltere'de yedi milyondan fazla evin enerji ihtiyacını karşılamak için Atlantik Okyanusu'nun tabanına 3 bin 800 kilometre uzunluğunda dört kablo hattı döşeme projesinin detaylarını ele almak üzere teknik bir çalışma grubu kurdu.

Temiz ve sürdürülebilir enerji

Xlinks, hava koşulları ne olursa olsun günde 20 saat ‘yeşil’ enerji sağlamak için yeni nesil pillere 20 gigawatt/saat enerji depolamak için alışılmadık bir enerji üretimi yarışında iddialı olduğunu belirtiyor. Projenin teknik çalışmasına göre İngiltere, enerji sistemini daha hızlı dönüştürmek, yerel sanayilerin rekabet gücünü artırmak ve evlere düşük fiyatlarla kalıcı elektrik sağlamakla yükümlü.

Fas, İngiltere’nin iki katı ve Batı Akdeniz ülkeleri ortalamasından yüzde 20 daha fazla yatay radyasyon oranına sahip olması ve Avrupa'nın kuzeyine rüzgarların ve güneş ışığının zayıf olduğu dönemlerde dahi İngiltere'ye elektrik sağlayabilecek kapasitesinin bulunması, hizmet kalitesinde İngiltere’nin planladığı yenilenebilir enerji ağının istikrarlı olmasını ve elektrik iletim maliyetinin düşmesini garantiliyor.

İngiltere, Devon sahilinin kuzeyindeki Alfredscot bölgesinde Fas’ın güneyindeki Tan-Tan şehrinin kıyısına yakın üretim istasyonlarından başlayarak elektrik alıcı istasyonları inşa etmeyi planlıyor.

Proje kapsamında 700 metre derinlikte dört kablo hattının Atlantik Okyanusu'nun altında, Fas açıklarında döşenmesi ve hatların Portekiz, İspanya ve Fransa açıklarından geçmesi öngörülüyor. Hatlar başka bir ağa bağlanmayacak ve National Grid GB'ye özel olacak. Xlinks, yaklaşık 90 bin metre İngiliz çeliğinin kullanılacağı projeye ekipman sağlamak üzere İskoçya’nın Hunterston şehrinde bir deniz altı termal kablo üretim tesisi kurmak için sözleşme imzaladı. Proje, elektriğin deniz tabanına döşenen kablolarla aktarıldığı en büyük ve en uzun proje olurken İngiltere ve Avrupa’nın kuzeyindeki şebekelere yüksek voltajda elektrik bağlamak için alternatif akıma çevirme konusunda ileri teknoloji kullanıyor.  Fas'ın termal elektrik alanında İspanya ve Portekiz’in şebekelerine bağlı olması ise dikkati çekiyor.

İngiltere, yerel sanayilerin rekabet gücünü artırmak ve evlere indirimli fiyatlarla elektrik temin etmek için enerji sistemini daha hızlı bir şekilde dönüştürmek zorunda.

Uluslararası Enerji Ajansı’na (UEA) göre Fas, yenilenebilir enerjiler ve yeşil hidrojen geliştirme alanında dünyadaki dört ülke arasında yer alıyor. Özellikle dünyanın en büyüğü olan Varzazat şehrindeki istasyonda, rüzgar santralleri ve güneş panelleriyle elektrik ihtiyacının yüzde 52'sinin üretimi için 60'ı uygulama aşamasında olan 120 proje üzerinde çalışılıyor. Bu projeler şu an özellikle Marakeş gibi büyük şehirlerde iç tüketimin yaklaşık yüzde 38'ini karşılıyor.

İngiltere’ye ait bir belgeye göre Fas, Atlantik Okyanusu'nda düşük maliyetli rüzgar enerjisi üretilebilen uzun kıyılara sahip. Ayrıca güneydeki uçsuz bucaksız çöllerde güneş ışığından yararlanarak enerji üretilebiliyor. Bu da ucuz ve kaliteli enerji sağlayabilen, kış dönemlerinde bile 10 gigawatt/saat elektrik üretebilen yenilenebilir enerji projelerinin geliştirilmesi için ideal bir ortam oluşturuyor.

FOTOĞRAF:  Çizim: Diana Estefanía Rubio
 Çizim: Diana Estefanía Rubio

İngiltere şirketleri, araçlarda, uçaklarda ve yatlarda kullanabilmek amacıyla depolanabilen, şarj edilebilen ve taşınabilen üçüncü nesil lityum pillerde enerji depolama sistemleri geliştirmeyi hedefliyor. Bu da Almanya'nın Avrupa'ya günde 500 ton yeşil hidrojen ihraç edilmesini hedefleyen Hydrogenius şirketi aracılığıyla dahil olduğu yenilenebilir enerjiler ve yeşil hidrojen ortaklığının ikinci ayağını oluşturuyor. Almanya’nın projesi, Alman fabrikalarının ihtiyacı olan 15 gigawatt yeşil amonyağın üretildiği kıyı kenti Tan-Tan'ın eteklerinde İngiltere’nin projesine yürüme mesafesinde yer alıyor.

İngiltere şirketleri, araçlarda, uçaklarda ve yatlarda kullanabilmek amacıyla depolanabilen, şarj edilebilen ve taşınabilen üçüncü nesil lityum pillerde enerji depolama sistemleri geliştirmeyi hedefliyor.

Projelerin destekçileri

Xlinks, projeyi başlatmak için geçtiğimiz ay 30 milyon sterlin toplayarak ilk mali sınavını atlattı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın çeşitli enerjiler geliştiren en büyük şirketlerinden biri olan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli TAQA, projenin finansörleri arasında yer alarak yaklaşık 31 milyon dolar tutarında finansman sağladı. Octopus Energy şirketi de beş milyon sterlinle finansörler arasına katıldı. Tüm bunlar, Fas'ın desteklenmesinin yanı sıra İngiltere ve Körfez ülkelerinin yer aldığı projedeki hissedarların ve katılımcıların çeşitliliğinin bir göstergesi olarak görüldü.

TAQA CEO’su Jasim Husain Thabet, şirketinin İngiltere-Fas ortak projesine yaptığı katkıyla ilgili olarak şunları söyledi:

“Enerji arz güvenliğini korurken karbon emisyonlarının azaltılmasına katkıda bulunma sözü verdik. Ayrıca Abu Dabi'de büyük ölçekli bir deniz altı projesi üzerinde çalışıyoruz. Bunun yanında dünyanın en büyük güneş enerjisi santrallerinden birine sahibiz.”

Octopus Energy CEO’su Greg Jackson ise Xlinks, TAQA ve Octopus Energy ortaklığının dünyadaki en benzersiz enerji projelerinden birini geliştirmelerine olanak sağlayacağını belirterek, “Bu yeni bir küresel endüstri. İngiltere ve ortakları bu yeni endüstriyi başlatanlar olabilir. İngiltere’nin düşük maliyetli yenilenebilir enerjiye geçişte lider konumuna gelmesine yardımcı olabilir” şeklinde konuştu.

TAQA, projenin finansörleri arasında yer alarak yaklaşık 31 milyon dolar tutarında finansman sağladı. Octopus Energy şirketi de beş milyon sterlinle finansörler arasına katıldı.

Başlangıçta bir şüphe vardı

Fas'taki yenilenebilir enerji projelerinin ilki 2009 kasımına kadar uzanıyor. Fas Kralı 6. Muhammed, Varzazat şehrinde dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın katılımıyla temiz enerjiye geçiş için iddialı bir projenin açılışını yaptı. Proje, 11 milyar dolara mal oldu. O sıra dünya genelinde güneşten ve rüzgârdan elektrik enerjisi üretimiyle ilgilenen tarafların sayısı azdı. Ancak Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşın yarattığı zorluk, Avrupa'yı doğalgaz ablukasını ve kış mevsiminde ısınma sorunlarını aşmakla gelecek nesiller için temiz enerji sağlamak arasında bir seçim yapmak zorunda bıraktı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Eski İsrail Başbakanı Olmert: İki devletli çözüme alternatif yok ve Trump savaşı durdurarak fark yarattı

ABD Başkanı Donald Trump, dünya liderlerinin zirvesinde, İsrail ile Hamas arasında Şarm el-Şeyh'te ABD'nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkes ve esir takası kapsamında Gazze savaşını sona erdirmek için imzalanan anlaşmayı memnuniyetle karşıladı (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, dünya liderlerinin zirvesinde, İsrail ile Hamas arasında Şarm el-Şeyh'te ABD'nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkes ve esir takası kapsamında Gazze savaşını sona erdirmek için imzalanan anlaşmayı memnuniyetle karşıladı (Reuters)
TT

Eski İsrail Başbakanı Olmert: İki devletli çözüme alternatif yok ve Trump savaşı durdurarak fark yarattı

ABD Başkanı Donald Trump, dünya liderlerinin zirvesinde, İsrail ile Hamas arasında Şarm el-Şeyh'te ABD'nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkes ve esir takası kapsamında Gazze savaşını sona erdirmek için imzalanan anlaşmayı memnuniyetle karşıladı (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, dünya liderlerinin zirvesinde, İsrail ile Hamas arasında Şarm el-Şeyh'te ABD'nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkes ve esir takası kapsamında Gazze savaşını sona erdirmek için imzalanan anlaşmayı memnuniyetle karşıladı (Reuters)

Eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Gazze Anlaşması'na ilişkin yorumlarında, iki devletli çözüme dayalı barışçıl bir çözümden başka alternatif olmadığını belirtti.

Olmert, İngiliz The Independent gazetesinde yayınlanan yazısında, "Her iki tarafın karşılıklı haklarını tanıyan iki devlet çerçevesinde ilerlemek için herhangi bir ivmenin olmaması ve statükonun devam etmesi halinde tekrar savaşa döneceğimizi" ifade etti.

Eski İsrail başbakanı, “Şu anda önemli olan soru, savaşın geçici olarak durdurulması, İsrail'in Gazze'den kısmi çekilmesi ve Hamas'ın sınırlı faaliyetlerinin devam etmesinin, tüm Ortadoğu'yu değiştirecek ve iki devletli çözüme dayalı İsrail-Filistin barışına yol açacak cesur bir siyasi hamlenin başlangıç noktası olup olmayacağıdır” dedi.

Olmert makalesinde ayrıca barışın “1967 sınırları içinde, başkenti Doğu Kudüs olan ve Kudüs'ün Eski Şehri'nin İsrail veya Filistin egemenliğine tabi olmadığı, İsrail Devleti'nin yanında bir Filistin devletinin kurulmasıyla” sağlanabileceğini belirtti. “Kendi ordusu olmayan, İsrail Devleti'ne komşu, silahsızlandırılmış bir Filistin devleti” ifadesini kullandı.

Barış anlaşması değil, savaşı sona erdirme anlaşması

2006-2009 yılları arasında görev yapan eski İsrail başbakanı, İsrail Knesset'inde olağanüstü ve duygusal bir törenle kutlanan Gazze anlaşmasını bir barış anlaşması değil, savaşı sona erdirme anlaşması olarak değerlendirdi. Olmert, bunun “Gazze savaşını sona erdirmek, esirleri (yaşayan ve ölenleri) iade etmek, Filistinli esirleri serbest bırakmak ve İsrail'in Gazze Şeridi'nden kademeli olarak çekilmesini sağlamak için yapılan bir anlaşma” olduğunu belirtti. Anlaşma, Gazze Şeridi üzerinde askeri kontrol sağlamak ve Hamas'ın askeri gücünü yeniden kazanma girişimlerini önlemek için Filistinli, Mısırlı ve Ürdünlü askerlerden oluşan ortak bir güvenlik gücü kurulmasını da içeriyor. Anlaşma ayrıca, Türkiye, Katar, Mısır, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ve ABD Başkanı'nın da dahil olduğu uluslararası denetim altında, Hamas yerine Gazze'deki hükümeti yönetmek üzere bir teknokratlar komitesinin kurulmasını da öngörüyor.

Trump'ın etkisi

Olmert, ateşkes anlaşmasını, kendi deyimiyle, “ABD Başkanı Donald Trump sayesinde birkaç hafta önce beklenmedik bir şekilde gerçekleşen etkileyici bir düzenleme” olarak değerlendirdi.

Olmert ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump müdahale edene kadar savaşı durdurmaya yönelik tüm uluslararası çabaların başarısız olduğunu da belirtti. Olmert şöyle yazdı: “Trump, Netanyahu'yu Katar Başbakanı'ndan özür dilemeye zorlamaya karar vermeseydi, hâlâ savaşın ortasında olurduk. Trump dışında hiçbir lider bu olaylar zincirini başlatamazdı.”

Olmert, “Emmanuel Macron, Keir Starmer, Kanada Başbakanı Mark Carney ve uluslararası toplumdaki birçok kişinin çabaları savaşın sona ermesine katkıda bulundu. Onlara teşekkür ve minnettarlığımızı sunmalıyız. Ancak, sadece bir lider radikal bir fark yarattı” dedi.

Hamas'ı yok etmeyen acı bir darbe

Olmert, Trump'ın İsrail Knesset'indeki konuşmalarının, özellikle “iki yıl süren kanlı ve acı verici çatışmaların hatıralarıyla dolu” dönemin ardından, henüz siyasi bir plan olmadığını belirtti.

Olmert, “İsrail hükümeti, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ifade ettiği sert tutumu terk etmeyi kabul etti” diye yazdı. Hamas'ı tamamen yok etmedi, ancak ona acı bir darbe indirdi. Gazze Şeridi neredeyse tamamen yıkıldı ve birçok Gazze sakini hala binaların enkazı altında gömülü durumda olabilir" diye yazdı.

Olmert, “Gazze'de öldürülenlerin büyük bir kısmı – 67 binden fazla – terörle hiçbir ilgisi olmayan kişilerdi, ancak 7 Ekim'deki saldırının ardından başlayan İsrail askeri harekatının kurbanlarıydılar” dedi.

Olmert, makalesini, birçok İsraillinin hala Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin tamamını ilhak etmeyi ve bu bölgelerin sakinlerini sürmeyi hayal ettiğini belirterek sonlandırdı. Şarku’l Avsat’ın The Independent’ten aktardığına göre Olmert, “Birçok Filistinli, çatışmayı yeniden başlatmak umuduyla Hamas'ın askeri kapasitesini yeniden inşa etmeyi umuyor ve hem Filistinliler hem de İsrailliler, yıkım ve tahribatın sürüklediği ütopik hayallerin tutsağı olmaya devam ediyor. Ancak sadece Trump iki halk için iki devlet çözümünü kabul ederek bu dönüşümü gerçekleştirebilir” ifadelerini kullandı.


Sudan'ın başkentine İHA saldırısı

Sudan'daki insansız hava aracı (İHA) savaşı birçok kamu tesisini tahrip etti. (Reuters)
Sudan'daki insansız hava aracı (İHA) savaşı birçok kamu tesisini tahrip etti. (Reuters)
TT

Sudan'ın başkentine İHA saldırısı

Sudan'daki insansız hava aracı (İHA) savaşı birçok kamu tesisini tahrip etti. (Reuters)
Sudan'daki insansız hava aracı (İHA) savaşı birçok kamu tesisini tahrip etti. (Reuters)

Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan askeri kaynaklar ve tanıklar, bugün Sudan'ın başkenti Hartum'a insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenlendiğini ve söz konusu saldırıların patlamalara neden olduğunu bildirdi.

‘Hava savunma sistemlerinin İHA’ların çoğunu düşürdüğünü’ doğrulayan askeri kaynaklar, “Aralarında kamikaze İHA’ların da bulunduğu on tanesi, Omdurman'ın kuzeyindeki Sarkab ve Halid bin Velid kamplarına saldırdı” dedi.

Omdurman sakinleri olan tanıklar, sabahın erken saatlerinden itibaren şehir üzerinde uçan İHA’ları gördüklerini ve kuzeyden gelen şiddetli patlama sesleri duyduklarını belirtti.


Yaser Arafat'ın yeğeni, savaş sonrası Gazze'ye yönelik planla Batı Şeria'ya geri döndü

Filistinli siyasetçi Nasır el-Kudva, 13 Ekim 2025'te Batı Şeria'nın Ramallah kentinde Reuters'a verdiği röportajda konuşuyor. (Reuters)
Filistinli siyasetçi Nasır el-Kudva, 13 Ekim 2025'te Batı Şeria'nın Ramallah kentinde Reuters'a verdiği röportajda konuşuyor. (Reuters)
TT

Yaser Arafat'ın yeğeni, savaş sonrası Gazze'ye yönelik planla Batı Şeria'ya geri döndü

Filistinli siyasetçi Nasır el-Kudva, 13 Ekim 2025'te Batı Şeria'nın Ramallah kentinde Reuters'a verdiği röportajda konuşuyor. (Reuters)
Filistinli siyasetçi Nasır el-Kudva, 13 Ekim 2025'te Batı Şeria'nın Ramallah kentinde Reuters'a verdiği röportajda konuşuyor. (Reuters)

Merhum Filistin lideri Yaser Arafat'ın yeğeni Nasır el-Kudva, dört yıllık sürgünün ardından Batı Şeria'ya döndü ve Gazze Şeridi'nde barışı sağlamak ve Hamas'ı bir siyasi partiye dönüştürmek için bir yol haritası getirdi. El-Kudva, yönetimi desteklemeye hazır olduğunu açıkladı.

Mevcut Filistin liderliğinin en önde gelen eleştirmenlerinden biri olan el-Kudva, ‘ülkedeki yolsuzlukla ciddi bir şekilde mücadele’ çağrısında bulundu. Abbas başkanlığındaki Fetih Hareketi’nin köklü bir reforma ihtiyacı olduğunu ve İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da Yahudi yerleşimcilerin şiddetine karşı daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini söyledi.

El-Kudva, Reuters'a verdiği röportajda, “İlk görevimiz, kaybettiğimiz halkın güvenini yeniden kazanmaktır. Artık bu güvenin kalmadığını söyleyecek kadar cesur olmalıyız, çünkü açıkçası bu güven olmadan hiçbir şeyin anlamı yok” ifadelerini kullandı.

u8ı
Filistinli siyasetçi Nasır el-Kudva (Reuters – Arşiv)

El-Kudva, Abbas'ın oylamayı iptal etmesine rağmen kendi seçim listesini yayınlama kararı nedeniyle amcası tarafından kurulan Fetih Hareketi’nden ihraç edildikten sonra 2021'de Batı Şeria'yı terk etmişti.

89 yaşındaki Abbas, ihraç edilen üyelere af çıkardıktan sonra geçen hafta el-Kudva'yı El Fetih'e yeniden kabul etti.

Gazze'de rol oynaması için baskı

El-Kudva'nın dönüşü, Filistin Yönetimi'nin (2007 yılında Hamas'a kaptırdığı) Gazze Şeridi'nde rol oynamaya çalıştığı bir dönemde, Abbas'a Filistin Yönetimi'nde uzun zamandır beklenen reformları gerçekleştirmesi için yeniden baskı yapılmasına denk geliyor. Bu baskı, İsrail'in itirazlarına ve ABD Başkanı Donald Trump'ın planında marjinalleştirilmesine rağmen devam ediyor.

Trump'ın savaşın sona erdiğini ilan etmesiyle Gazze Şeridi'ndeki yönetimin geleceği dikkatlerin odağı haline geldi. Anlaşmanın bir sonraki aşaması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırarak savaşı başlatan Gazze Şeridi'ndeki yönetiminin sona erdirilmesi taleplerini ele alıyor.

Trump'ın önerisi pek çok ayrıntı içermese de, Gazze'yi yönetmek üzere uluslararası denetim altında Filistinli teknokratlardan oluşan bir komite kurulması ve yeni Filistin polis gücünü desteklemek üzere uluslararası bir gücün konuşlandırılması vizyonunu içeriyor.

Filistinli analistler, Trump'ın planlarının nasıl gelişeceğine bağlı olarak, el-Kudva'nın Arap ülkeleriyle olan bağları, Hamas ile temasları, Arafat'ın yeğeni olması ve Han Yunus'ta doğmuş olmasından ötürü Gazze Şeridi'ndeki kökleri nedeniyle bir rol oynayabileceğini söylüyorlar.

72 yaşındaki el-Kudva, “Eğer bana ihtiyaç duyulursa, tereddüt etmeyeceğim” dedi.

Hamas'ı siyasi geçiş yapmaya çağırmak

El-Kudva'nın fikirleri, Hamas'ın Gazze Şeridi üzerindeki idari ve güvenlik kontrolünü sona erdirme ve silahlarını yeni bir yönetim organının kontrolü altına verme konusundaki taahhüdünün kapsamına odaklanıyor. Hamas, hükümette rol almaya hazır olmadığını açıkladı, ancak silahlarını teslim etmeyi reddetti.

frt
İsrail ile Hamas arasında imzalanan ateşkes sırasında yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinliler, Gazze, 14 Ekim 2025 (Reuters)

El-Kudva, “Onlara siyasi olarak bir siyasi partiye dönüşme fırsatı verilmeli” dedi. Gazze'de Filistin Yönetimi'nin şu anda sahip olduğu varlıkların yeni bir polis gücü oluşturmak için kullanılması gerektiğini ve bölgedeki mevcut polis memurlarının kimliklerinin doğrulanabileceğini ve onların da istihdam edilebileceğini bildirdi.

Hamas için garantiler

El-Kudva, “Hamas, zulüm görmeyeceğini, bu çalışanların bir kısmına ikinci bir şans verileceğini, suikasta uğramayacaklarını ve siyasi hayata katılma fırsatı verileceğini anlamalı” dedi.

Filistinli bir ‘komiserler konseyinin’ Gazze Şeridi'ni yönetebileceğini kaydeden el-Kudva, “Abbas bu konseyin başkanını atayabilir ve Batı Şeria ile Gazze Şeridi arasındaki bağı koruyabilir” dedi. Ancak el-Kudva, ‘Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ni yönetmek için geri dönmesinin olası olmadığını’ ifade etti.

Uluslararası denetimin ‘iyi’ olacağını belirten el-Kudva, Gazze Şeridi'nin Filistinliler tarafından yönetilmesi ve 2006'da yapılan son seçimlerin tekrarlanabilmesi gerektiğini söyledi.

El-Kudva, bahsettiği yolsuzlukla ilgili ayrıntıları vermekten kaçındı, ancak yolsuzluğun boyutuna ‘şaşırdığını’ belirtti.

Siyasi analist Hani el-Mısri, Reuters'ın el-Kudva'nın El Fetih'e dönüşüyle ilgili sorusuna yanıt olarak şöyle dedi: “Nasır el-Kudva, Gazze yönetiminde rol oynaması düşünülen isimlerden biri olabilir, ancak bunun için El Fetih ve Hamas'ın yaklaşımlarında bir değişiklik olması gerekir. En azından bir tür Filistin konsensüsü olmalı.”

El-Mısri, “Filistinli bir konsensüs varsa, o zaman evet, Nasır bir rol oynayabilir. Konsensüs olmadan hiç kimse başarılı bir rol oynayamaz. Zorluklar büyük, en önemlisi de Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ne dönmesini istemeyen İsrail” şeklinde konuştu.