Müslüman Kardeşler’in İstanbul Cephesi’nden anlaşmazlıkları çözmek için yeni proje

‘Rusuh’ adı verilen proje Londra Cephesi liderleri tarafından görmezden geliniyor.

Kemalist Hareket’e bağlı bir Müslüman Kardeşler grubunun İstanbul’da düzenlediği eski tarihli bir toplantıya dair paylaşılan görüntü. (Facebook ve Telegram hesapları)
Kemalist Hareket’e bağlı bir Müslüman Kardeşler grubunun İstanbul’da düzenlediği eski tarihli bir toplantıya dair paylaşılan görüntü. (Facebook ve Telegram hesapları)
TT

Müslüman Kardeşler’in İstanbul Cephesi’nden anlaşmazlıkları çözmek için yeni proje

Kemalist Hareket’e bağlı bir Müslüman Kardeşler grubunun İstanbul’da düzenlediği eski tarihli bir toplantıya dair paylaşılan görüntü. (Facebook ve Telegram hesapları)
Kemalist Hareket’e bağlı bir Müslüman Kardeşler grubunun İstanbul’da düzenlediği eski tarihli bir toplantıya dair paylaşılan görüntü. (Facebook ve Telegram hesapları)

Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) örgütünün liderliği konusunda mücadele eden kanatlardan İstanbul Cephesi, bir süre sessiz kaldıktan sonra yeniden harekete geçti. Cephe, yurt dışındaki liderlikler arasındaki anlaşmazlıkları aşmak ve örgütün temel ilkelerini korumayı amaçlayan ‘Rusuh’(Kökler) adını verdiği bir projeyle döndü. Londra Cephesi ise İstanbul Cephesi’nin önerisine kayıtsız kaldı. Radikal gruplar konusunda uzman araştırmacılar, Rusuh projesinin yalnızca çatışmayı çözme ve varlığını kanıtlama girişimi olduğunu ifade ettiler. Ayrıca İstanbul Cephesi’nin projesinin derinleşen anlaşmazlıkları çözemeyeceğini bildirdiler.

İstanbul Cephesi tarafından desteklenen ‘İkhwanonline’ internet sitesine göre Müslüman Kardeşler içerisindeki ‘Yönetim Kurulu’ adı verilen birim, ‘Rusuh’ projesinin başlatılması için işaret verdi. Bu proje, Müslüman Kardeşler'den uzman ekipler tarafından yürütülen ve örgütün ilkelerini, köklerini ve yapılarını değişim girişimlerinden veya kimlik değişikliklerinden korumayı hedefliyor. Aynı zamanda mevcut kriz ve örgütün 2011'den bu yana geçtiği koşullar tarafından ortaya çıkan boşlukları kapatmayı amaçlıyor.

Müslüman Kardeşler’in geçici lideri Mahmud Hüseyin tarafından geçtiğimiz pazar günü yayınlanan bir bildiride, Rusuh’un örgüt kurumları, liderlikleri ve sembolleri arasında (ilkeler, sabiteler ve kurumsal yapı) sisteminin pekiştirilmesini amaçladığı vurgulandı. Bildiriye göre, proje kapsamında örgütü tehdit eden değişiklikler teşhis edilmesi ve projenin iki yıl boyunca devam etmesi planlanıyor.

Mısır’da radikal hareketler konusunda uzman olan araştırmacı Amr Abdulmunim,, İstanbul Cephesi’nin Rusuh projesi aracılığı ve çeşitli girişimlerle son yıllarda önde gelen liderlerinin çekişmeleri ve iç bölünmeler nedeniyle üye kaybından muzdarip olan örgüt içindeki iç krizi çözmeye çalıştığını belirtti. Abdulmuni, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, Londra Cephesi ile İstanbul Cephesi arasında liderlik konusunda bölünme ve krizlerin halen arttığına dikkat çekti. Her iki cephenin de kendini Müslüman Kardeşler olarak tanıttığı ve yurtdışındaki herhangi bir siyasi veya parti etkinlikte bu iddiayı sürdürdüğünü söyledi. Ayrıca örgütün, üyelerini kontrol etme ve liderlik anlaşmazlıklarıyla başa çıkma mücadelesi verdiğini vurguladı.

İslamcı hareketler konusunda uzmanlaşmış Mısırlı araştırmacı Ahmed Zağlul da Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Rusuh projesinin, örgüt liderliği üzerindeki çekişmede medya araçlarından biri olduğunu ifade edebiliriz. Şu an örgüt içindeki çekişme öncelikle bir medya çatışmasıdır. Çünkü örgüt siyasi olarak parçalanmış durumda ve güçleri birçok ülke arasında bölünmüştür. Ortak bir proje ve birleştirici bir vizyonun eksikliği, ideolojik ve düşünsel anlaşmazlıkların yanı sıra özellikle Türkiye'deki Müslüman Kardeşler üyeleri arasındaki sosyal krizler mevcut. Bu nedenle, içerisindeki yönetimsel çekişmeyi çözebilecek bir grup içinde gerçekten etkili bir görüş ve etki yoktur.”

Zağlul, yaptığı açıklamada, İstanbul Cephesi'nin ‘Rusuh’ projesini ortaya koymasının amacının, cephenin gerçeklikle mücadele etme yeteneğini ve iç krizlere çözüm getirme vizyonunu doğrulamak olduğu belirtti. Ayrıca, çeşitli zorluklara esneklikle yanıt verebilme yeteneklerinin olduğunu vurgulamaya çalıştığına ve Mahmud Hüseyin Grubu’nun Londra Cephesi'nden farklı olarak bir kriz vizyonuna sahip olduğunu ifade etmek istediğine dikkat çekti. Elde edilen bilgilere göre Londra Cephesi liderlikleri, İstanbul Cephesi'nin Rusuh projesine dair açıklamalarını görmezden geldi. Bu projenin amacının çekişmeyi sona erdirmek ve varlığını kanıtlamak olduğu ancak örgütün içerisinde bu projenin herhangi bir varlık göstermeyeceği ve derinleşen anlaşmazlıkları çözmeyeceği ifade ediliyor.

Londra Cephesi’nin geçtiğimiz mart ayında Müslüman Kardeşler Genel Mürşid Vekili olarak Salah Abdulhak’ı seçmesi nedeniyle yaşanan anlaşmazlıklar ve krizlerin ardından iki cephe arasında sükunete tanık olundu. İstanbul Cephesi bu seçimi reddetmişti. İstanbul Cephesi o dönemde Müslüman Kardeşler’in yurt içi ve dışında bir Genel Şura Konseyi olduğunu, bu Konsey’in Genel Mürşid Vekili olarak Mahmud Hüseyin’i seçtiğini ve geçtiğimiz aralık ayında yeni bir idari yapı kurduğunu ileri sürdü.

Amr Abdulmunim, örgütün şu an fikirsel, ideolojik, siyasi, hareket ve örgütsel açılardan zayıf bir durumda olduğunu belirtti. Bu durumun, çatışan cepheler (Londra, İstanbul cepheleri veya Muhammed Kemal Grubu) arasındaki herhangi bir yakınlaşma girişiminde, anlaşmazlıkları gidermek için iç örgütlenme ve çatışmanın dilinde açıkça göründüğünü ifade etti.

Türk hükümeti, bu ayın başlarında Mısırlı yetkililerin ‘terörist’ olarak nitelediği örgüt liderleri ve üyelerine uyguladığına benzer şekilde Mısır’daki şiddet olaylarından hüküm giyen Müslüman Kardeşler üyesi Mısırlı vaiz Vecdi Guneym’e vatandaşlık ve oturma izni vermedi. Abdulmunim’e göre Türk hükümeti, şu an yaklaşık 100 İhvan üyesinin güvenlik ve yasal durumunu yeniden değerlendiriyor. Bazıları halihazırda Türkiye'de vatandaşlık ve ikamet izni almışken, diğer isimlere yönelik değerlendirmeler ise sürüyor..

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir süre önce ‘diplomatik temsiliyetin büyükelçilik düzeyine yükseltilmesi’ konusunda anlaşmıştı. Türk yetkililer, geçtiğimiz aylar boyunca Türkiye'den yayın yapan İhvan'a bağlı unsurlar ve ‘örgüt’ medya organlarına karşı sıkı tedbirler alıp Mısır hükümetine karşı kışkırtıcı faaliyetlerini sınırlamak için kontroller uygulamıştı. O zamanlar bu, ‘Kahire ile gerginlik konusunda sayfayı çevirmedeki ciddiyetini teyit eden Türk sinyalleri’ olarak değerlendirildi.

Diğer yandan Abdulmunim, Müslüman Kardeşler'in mevcut söyleminin hem Türkiye'de hem de Müslüman Kardeşler'in üyelerinin bulunduğu bazı ülkelerde mevcut siyasi duruma uyum sağlamada iyi bir şekilde başarılı olmadığını belirtti. Mısırlı Uzman, “Örgüt, merkezilikten çatışmanın felsefesini meşrulaştırmaya dönüşüyor ve bölgesel ve uluslararası gelişmelere uygun olarak örgütün hayatta kalma ihtiyaçlarına veya yeni ilişkilerin açılmasına yönelik uygun bir yorum üretme yeteneğine sahip değil” değerlendirmesinde bulundu.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.