Libya'nın parçalanması ve sağır kitle sorunu

Libya'nın ihtilaflı politikacıları ve çeşitli askeri fraksiyonu

Majalla
Majalla
TT

Libya'nın parçalanması ve sağır kitle sorunu

Majalla
Majalla

Ahmed Mahir

Eski ABD Başkanı Barack Obama'yla 2016'da yapılan bir röportajda, yönetimi sırasında yaptığı en büyük  hatanın ne olduğu sorulduğunda, tereddüt etmeden cevap verdi: Muammer Kaddafi'nin devrilmesinden sonrasını planlamama eksikliği.

Obama'ya göre Libya için plan yapamamak, petrol zengini ülkeyi 42 yıl yöneten adam gidince, kaosa ve bölünmeye doğru sürükledi.

2011'den bu yana, şu veya bu tarafın ülkenin iki tarafı arasındaki uyumu yeniden sağlamak için yaptığı uluslararası, bölgesel ve yerel çabalar hakkında söylenenlere rağmen, Libya bölünmesi genişledi. Fransa, Birleşik Krallık, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri liderliğindeki Batılı güçlerin savaş uçaklarının kararlı yardımıyla, onun yönetimine karşı bir halk devrimini destekledikten sonra, Kaddafi'yi devirmeye yardım eden düzinelerce silahlı milis- son birkaç yılda- batıda ve doğuda bir araya gelen iki rakip ordu arasında bölünmüş durumda.

Bununla birlikte, bu çabalar genellikle işleri en başa döndüren engeller ve anlaşmazlıklarla karşılaştı

Bu milisler kontrolden çıktı, ancak birbirini izleyen geçici hükümetler, devletin çöküşünü izleyen askeri ve güvenlik boşluğunu doldurmak için onlara güvendi. Silahsızlanmayı reddeden silahlı grupların çoğunun batıda ve doğuda iki ordu bayrağı altında birleşmeyi kabul etmesinden sonra, son yıllarda onları ulusal orduya ve İçişleri Bakanlığına bağlı güvenlik kurumlarına entegre etmek için yoğun çabalar sarf edildi. Sabit maaş almaya başladılar ve günümüzdeki düzenli ordular gibi askeri tabur ve tugay adlarını taşımakta olup, bir kısmı güvenlik hizmetlerinin ana çekirdeği olacak şekilde yeniden yapılandırıldı.

"Silahlı grupların çoğu batıda ve doğuda iki ordu bayrağı altında birleşmeyi kabul ederek sabit maaş almaya başladılar ve günümüzdeki düzenli ordular gibi askeri tabu ve tugay adlarını taşıyorlar ve bir kısmı güvenlik hizmetlerinin ana çekirdeği olacak şekilde yeniden yapılandırıldı."

Yabancı savaşçılar ve paralı askerler, ülkenin ana endüstrisi ve ekonomik can damarı olan petrolü korumak için doğu ve kuzeydoğudaki bazı askeri ve paramiliter gruplarla birlikte çalışıyor.

Petrol ve gaz sahalarının çoğu ülkenin doğusunda yer alıyor ve 2015 yılında Tobruk'taki Temsilciler Meclisi tarafından "Libya Ulusal Ordusu" olarak bilinen grubun lideri olarak atanan Tümgeneral Halife Hafter liderliğindeki güçlerin kontrolü altında. Birleşmiş Milletler (BM) destekli Trablus'taki Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından tanınmayan bu gücün emri altında diğer askeri oluşumlar bulunuyor.

Libya'da Kaddafi'ye karşı başlayan isyanın iç savaşa dönüşmesinden bu yana, bu sahalar birkaç kez kapatılıp açıldı. Bu durum bazen Libya'nın günlük ham petrol üretimini 1,2 milyon varilden 400 bin varile kadar düşürdü. Petrol gelirleri Ulusal Petrol Şirketi (NOC) aracılığıyla uluslararası olarak tanınan ve büyük petrol şirketleri tarafından tanınan Libya Merkez Bankası'na gidiyor. Bu gelirler, Hafter'in güçleriyle resmi olmayan anlaşmalar çerçevesinde koordine edilerek maaşların ödenmesini sağlamak için kullanılıyor, böylece petrol akışı devam ediyor.

Libya bölünmesi, Temsilciler Meclisi'nin uluslararası alanda tanınan başkanı Sıddık el-Kebir'i 2014 yılında görevden almasının ardından Merkez Bankası'nı da etkiledi. Biri batıda, diğeri doğuda olmak üzere banka ikiye bölündü.

İktidar mücadelesi, iki taraf arasında kanlı çatışmalara yol açtı ve bunların en sonuncusu, doğudaki askeri yapılanmaya bağlı grupların ikinci kez başkent Trablus'u kontrol etmeye çalıştığı 2022 yılının Ağustos ayında gerçekleşti. Çatışmalarda 32 kişi öldü, onlarca kişi yaralandı, konut ve hükümet binalarında ağır hasarlar meydana geldi. Devrimden beri uygulanan BM silah ambargosuna rağmen Libya'daki iki savaşan tarafa da hala silah akıyor ve kesin kaynağı bilinmiyor.

Hafter, 2019 yılında Trablus'a saldırarak yakın bölgelerin kontrolünü ele geçirdi. Ancak Batıdaki güçler silah bırakmadı veya beyaz bayrak çekmedi ve doğu fraksiyonları geri çekilmeye zorlandı. Bu saldırı girişimi sonrasında, Fas'ta düzenlenen bir konferans sonucunda oluşturulan Ulusal Mutabakat Hükümeti, bugün Abdulhamid Dibeybe liderliğinde, Hafter'in isyan ve darbe girişimleri olarak nitelendirdiği hareketleri kınadı.

Taviz karşı taraf için sonun başlangıcı olabilir

Abdulhamid Dibeybe, 2021 yılında BM himayesinde yapılan Libya Siyasi Diyalog Forumu tarafından seçildiği için istifa etmeyi reddediyor ve halefini yalnızca demokratik seçimlerin belirlemesi gerektiğinde ısrar ediyor. Libya'nın doğu kesimindeki paralel hükümet, Trablus hükümetini süresi dolmuş olarak nitelendiriyor çünkü 2021 yılının Aralık ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerinin ülkeyi birleştirecek bir hükümetin kurulmasına ve ardından tarihteki ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerine yol açacak olması nedeniyle süresinin dolduğunu söylüyor.

Doğu'da genel olarak Libya'daki siyasi sahnede tuhaflığı artıran beklenmedik bir siyasi gelişmeyle, Tobruk'taki Temsilciler Meclisi geçen ay oy çokluğu ile parlamento tarafından atanan Başbakan Fethi Başağa’nın görevlerinin askıya alınmasına ve herhangi bir gerekçe göstermeden soruşturmaya sevk edilmesine karar verdi. Maliye Bakanı Usame Hamad'ı geçici olarak başbakanlık görevini yürütmekle görevlendirdi.

İki taraf arasında, karmaşık seçim yasaları ve Libya tarihinde seçilecek ilk cumhurbaşkanı adaylarının uygunluğu konusunda temel bir anlaşmazlık var. Tartışmalı kişilikler arasında Muammer Kaddafi'nin oğlu Seyfulislam Kaddafi de bulunuyor. 2015 yılında Libya mahkemesi tarafından, 2011'de savaş suçlarındaki rolü nedeniyle gıyabında idam cezasına çarptırılan Seyfulislam Kaddafi'nin hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından verilen tutuklama emri var.Kaddafi'nin oğlunun adaylığı, ülkeyi başka bir Kaddafi'nin yönetebileceği spekülasyonlarına yol açtı ve ülkedeki kriz daha da karmaşık hale geldi.

Libya, İtalya'nın kıyılarından yaklaşık 500 kilometre uzaklıkta bulunan bir ülke olup, son yıllarda Afrika ve Ortadoğu'dan Avrupa'ya yasadışı göçmenler ve mülteciler için ana geçiş noktası haline geldi.

Libya'nın son on iki yılda karşılaştığı en önemli zorluklardan biri, yabancı müdahale. Ülke, Fransa, Rusya, Türkiye ve Mısır gibi birçok yabancı ve bölgesel gücün desteğine sahip. Çoğu dış güç, temel olarak petrol anlaşmalarını güvence altına almak ve ülkenin yeniden inşasında pay elde etmek için çabalıyor.

Ancak Mısır'ın Libya'da, ulusal güvenliğiyle ilgilil   önemli bir çıkarı var, çünkü iki ülke bin kilometreyi aşan sınırları paylaşıyor. Kahire  geçen yıl, anlaşmazlığı çözmenin tek yolunun siyasi bir çözüm olduğunu anladığında, doğudaki müttefikleri ile batıdaki hükümet arasındaki anlaşmazlığı çözme girişiminde arabulucu bir rol oynamaya çalıştı.

“İki taraf arasında, karmaşık seçim yasaları ve Libya tarihinde seçilmiş ilk cumhurbaşkanı adaylarının uygunluğu konusunda temel bir anlaşmazlık var. Tartışmalı kişilikler arasında Muammer Kaddafi'nin oğlu Seyfulislam Kaddafi de bulunuyor.”

Taraflar arasındaki müzakereler tıkanmış durumda ve çözümün yakın zamanda ortaya çıkması beklenmiyor. Geçici bir komitenin uzlaşmaya dayalı seçim yasalarını hazırlamaya yönelik son kararları  kabul edilmedi. Kuzey Fas olarak adlandırılan kıyı kenti Bouznika'da mayıs ayında toplanan komite istişareleri sürdürmek için toplanırken, her iki taraftaki askeri ve güvenlik liderleri uzun zamandır beklenen seçimleri güvence altına almaya hazır olduklarını teyit ettiler, ancak Ekim 2020'de Birleşmiş Milletler himayesinde imzalanan ateşkes anlaşmasının uygulanmasında orduyu birleştirme konusunda henüz anlaşmaya varmadılar.

BM’nin Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin kurulmasından bu yana geçen süre boyunca, beşinci denemesi de siyasi çıkmaza çözüm getiremedi. Her iki taraf da diğer tarafı taviz vermeyen ve farklılıklara tahammül etmeyen bir duvar olarak görüyor ve herhangi bir tarafın tavizleri, diğerinin sonunu getirecek bir başlangıç olarak algılanıyor.

Derin siyasi bölünmeler arasında son dönemde federalizme geçilmesi ve hatta ülkenin İngiliz ve Fransızların 1943'te Libya'yı işgal edip üç eyalete böldüğü sömürge döneminde olduğu gibi üç özerk bölgeye bölünmesi yönünde çağrılar yineleniyor: Kuzeybatıda Trablusgarp bölgesi , doğuda Sirenayka (Barka) bölgesi ve güneybatıda Fizan bölgesi.

* Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.