Eritreli mülteciler, Avrupa'dan başka seçenek görmüyor

Melilla trajedisinin bir yıl ardından mültecilerin hedefinde Avrupa var.

İspanyol güvenlik güçleri, geçen yıl Melilla'daki sınır tellerinden ülkeye girmeye çalışan çok sayıda göçmeni engelledi. (AP)
İspanyol güvenlik güçleri, geçen yıl Melilla'daki sınır tellerinden ülkeye girmeye çalışan çok sayıda göçmeni engelledi. (AP)
TT

Eritreli mülteciler, Avrupa'dan başka seçenek görmüyor

İspanyol güvenlik güçleri, geçen yıl Melilla'daki sınır tellerinden ülkeye girmeye çalışan çok sayıda göçmeni engelledi. (AP)
İspanyol güvenlik güçleri, geçen yıl Melilla'daki sınır tellerinden ülkeye girmeye çalışan çok sayıda göçmeni engelledi. (AP)

Bir yıl önce onlarca göçmenin İspanya'ya geçmeye çalışırken yaşamını yitirdiği, birçoğunun da kaybolduğu o karanlık günü hatırladığında sessizliğe gömülen Eritreli mülteci Ammar Muhammed Hac, buna rağmen yine de ailesini bir başka trajediden kurtarmak için Avrupa'ya gitmeye kararlı.

23 yaşındaki genç adam, 24 Haziran 2022’de arkadaşlarıyla bir ağacın altında uyuduğunu ve saatler sonra onları kaybettiğini hatırlıyor. O gün yaklaşık iki bin mülteci ve göçmen, İspanya'nın Melilla yerleşim bölgesinde çitlerden tırmanmaya çalışırken polis tarafından geri püskürtülmüştü.

Şu an Rabat’ta yaşayan Ammar, AFP’ye verdiği demeçte, “Hiç unutmayacağım kara bir gündü. Allah’ın takdiriydi, elimizden susmaktan başka bir şey gelmiyor” ifadelerini kullandı.

23 göçmenin bu faciada öldüğünü bildiren Faslı yetkililer, bu trajediyi göçmenlerin çitlerden düşmesine ve izdihama bağladı. Ayrıca göçmenlerin şiddete başvurduğunu öne sürdü. Faslı ve uluslararası insan hakları örgütleri ise ölü sayısının bundan çok daha fazla olduğunu öne sürerek trajedinin nedenlerine yönelik bağımsız bir soruşturma çağrısında bulunuyor. Ayrıca emniyet görevlilerinin aşırı güç kullanımını kınıyor.

O gün yaşadıklarına dair hiçbir detay vermemeyi tercih eden Ammar, “Daha iyi bir yaşam arayışıyla ülkelerimizden kaçıyoruz, bazıları olabilecek en kötü şekilde ölüyor. Subhanallah. Bir trajediden diğerine kaçıyoruz” dedi.

Görsel kaldırıldı.
Sınır tellerini geçmeye çalışan yasa dışı göçmenler. (AP)

Kendi deyimiyle diktatörlükten kaçmak için 2009 yılında 12 kişilik ailesiyle birlikte ülkesinden ayrıldığını belirten Ammar sözleirni şöyle sürdürdü:

“Çocukken zorunlu askerliğe tabi olacak ve eğitimden mahrum kalacaktım. Hayatımın geri kalanını asker olarak geçirecektim, bu yüzden ailemle birlikte Sudan'a kaçtım.”

Avrupa'ya gitmeyi planlamadan önce bir mülteci kampına yerleştikleri Sudan'a kaçtıklarını, yakacak odun dahi bulamadıkları zor koşullarda kaldıklarını belirten Ammar, mültecilerin Libya üzerinden İtalya'ya geldiklerini duyunca Avrupa’da iş arayarak ailesine yeni bir hayat sunmak için heveslendiğini anlatıyor. Sudan'dan Çad, Libya ve Cezayir üzerinden Fas'a götüren zorluklarla dolu bir yolculuğundan bahsederken yolculuğun kaçakçılar ile birlikte bir ay sürdüğünü vurguluyor.

Görsel kaldırıldı.
 Fas'ı Avrupa'dan ayıran sınırdaki teller. (AFP)

Ucda şehrinde Göçmenlere Yardım Derneği Başkanı Hasan Ammari, Fas ile Cezayir sınırının 1994'ten bu yana kapalı olmasına rağmen, düzensiz göçmenlerin kaçakçılar aracılığıyla ya da bazen göçmenlerin kendileri tarafından düzenlenen turlarla her iki yönde de sızmalara tanıklık ettiğini söylüyor.

Ammar Muhammed Hac, söz konusu 24 Haziran öncesinde Avrupa’ya iltica başvurusunda bulunmak için Melilla'ya geçmek üzere bir girişimde bulunduklarını, ancak yetkililer tarafından tutuklanarak Beni Mellal şehrine sürüldüklerini söylüyor. Ancak tekrar geçmeyi denemek için Nador’a döndüğünü belirten Ammar, 24 Haziran'da yaşananların ardından Sudan'daki mülteci kampından ayrıldığı için pişman olduğunu gizlemiyor. “Sınırda öldürülmektense cehennemde yaşamanın daha iyi olduğunu düşündüm” diyen Ammar, başta Sudanlılar olmak üzere diğer hayatta kalanların ülkelerine döndüklerine dikkat çekiyor. Ancak kısa süre sonra bu fikrinden vazgeçerek üçüncü bir Avrupa ülkesine yerleştirilmek için Rabat'taki Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne başvurduğunu belirtiyor. Bugün, ailesini geçindirmek için Avrupa'ya gitmekten başka seçeneği olmadığına inanan Ammar, “Fas, şimdiye kadar yaşadığım en iyi ülke, ancak burada hayat zor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin yardımlarıyla zaman zaman basit işlerle yaşamımı sürdürüyorum” ifadelerini kullanıyor. Başkentin bir mahallesinde diğer göçmenlerle aynı odada yaşayan Ammar’ın diğer on binlerce göçmen gibi hayali, Avrupa Birliği ve Fas'ın düzensiz göçle mücadele çabalarıyla çelişiyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bu konu, Rabat'ın başta komşu İspanya olmak üzere Brüksel ile ilişkilerinde önemli bir yer tutuyor. Resmi bir kaynağın bildirdiğine göre, yılın ilk beş ayında Fas makamları, hiçbiri Nador düzeyinde kayıtlı olmayan yaklaşık 26 bin düzensiz göç girişimini engelledi.



Tunus mahkemesi, cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal'e 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi

Tunuslu işadamı, eski milletvekili ve cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal (videodan alınan ekran görüntüsü)
Tunuslu işadamı, eski milletvekili ve cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal (videodan alınan ekran görüntüsü)
TT

Tunus mahkemesi, cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal'e 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi

Tunuslu işadamı, eski milletvekili ve cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal (videodan alınan ekran görüntüsü)
Tunuslu işadamı, eski milletvekili ve cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal (videodan alınan ekran görüntüsü)

Tunus cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal’in avukatı, Cendube Mahkemesi’nin dün (Çarşamba) Zemal'i bir yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırdığını ve bunun muhalefetin Cumhurbaşkanı Kays Said'in yeniden seçilmesini amaçlayan adil olmayan seçimlere ilişkin korkularını güçlendiren son hamle olduğunu söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı habere göre, 6 Ekim'de yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu’nun bu ay üç önemli adayı diskalifiye etmesinin ardından tansiyon yükseldi. Bu hareket bir eleştiri seline yol açtı.

Binlerce Tunuslu geçen hafta muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin çağrısıyla sokaklara dökülerek Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu’nun muhalifleri ve adayları baskı altına almamasını talep etti.

Seçim Kurulu sadece Said, Zuheyr el-Mağzavi ve el-Ayaşi Zemal'in adaylıklarını onaylayarak seçim anlaşmazlıklarını karara bağlayan en yüksek yargı organı olan İdare Mahkemesi'nin kararına meydan okudu.

Dün alınan kararı yorumlayan Zemal'in avukatı Abdussettar el-Mesudi Reuters'e şunları söyledi: “Karar siyasi amaçlıdır; adil değildir. Zemal’in cumhurbaşkanlığı yarışındaki şansını baltalamayı ve onu Tunuslulara dürüst olmayan biri olarak göstermeyi amaçlamaktadır.”

Zemal iki hafta önce ‘belge uydurmak ve halk desteğini tahrif etmek’ suçlamasıyla gözaltına alınmıştı.

Said'in muhalifleri, üyelerini kendisinin atadığı Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu’nu rekabeti bastırmak ve adayları sindirmek suretiyle yeniden seçilmesini sağlamak için kullandığını söylüyor.

Said ise hainlerle, paralı askerlerle, yolsuzluk yapanlarla savaştığını ve diktatör olmayacağını söyleyerek suçlamaları reddediyor.

Özgür Anayasa Partisi lideri Abir Musi kamu güvenliğine zarar vermek suçlamasıyla geçen yıldan bu yana hapiste. Önde gelen siyasetçi Lutfi el-Merahi de 2019 seçimlerinde hile yapmak suçlamasıyla bu yıl hapse atıldı.

Her iki isim de seçimlere katılma niyetlerini açıklamış, ancak hapsedilmiş ve adaylıklarını sunmaları engellenmişti.

Geçtiğimiz ay bir başka mahkeme de cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olan dört siyasetçiyi hapis cezasına çarptırdı ve ömür boyu adaylıktan menetti.

Said 2019 yılında demokratik yollarla seçildi. Ancak zamanla iktidar üzerindeki kontrolünü sıkılaştırdı ve 2021 yılında muhalefetin ‘darbe’ olarak nitelendirdiği bir kararname yayınladı. Söz konusu kararnameyle Said yasama yetkisini kendisine devrederek ülkeyi yönetmeye başladı.