Ürdün'deki feminist söylemi karıştıran karikatür: "Özgürüm"

Ürdün Feminist Hareketi'nin Facebook sayfasında yayımlanan, bir kadının başörtüsünü açtığı üzerinde "Özgürüm" yazan karikatür, Ürdünlüler arasında tartışmalara yol açtı

Başkent Amman'da Ürdünlü kadınları desteklemeye yönelik bir atölye çalışması / Fotoğraf: Aile Güçlendirme Ulusal Derneği
Başkent Amman'da Ürdünlü kadınları desteklemeye yönelik bir atölye çalışması / Fotoğraf: Aile Güçlendirme Ulusal Derneği
TT

Ürdün'deki feminist söylemi karıştıran karikatür: "Özgürüm"

Başkent Amman'da Ürdünlü kadınları desteklemeye yönelik bir atölye çalışması / Fotoğraf: Aile Güçlendirme Ulusal Derneği
Başkent Amman'da Ürdünlü kadınları desteklemeye yönelik bir atölye çalışması / Fotoğraf: Aile Güçlendirme Ulusal Derneği

Tarık Dilvani

Ürdün'de son haftalarda artan feminist söylem, Ürdünlüler arasında keskin tartışmalara yol açtı.

Dini söylemin yenilenmesi gerektiğinin konuşulması dolayısıyla karşılıklı suçlamalarda bulunma, aforoz etme ve dava açma aşamasına gelindi. 

Bazıları, İslami değerleri çarpıtma ve bunlara karşı yabancılaştırma kampanyasının yürütüldüğü, yıllarca Ürdünlüleri hedef alan bir dış gündem dayatma girişiminde bulunulduğu uyarısında bulundu.

Diğerleri ise eşcinsellikle ilgili yasaların çıkarılacağına dair endişeler gibi gerekçelerle korkutma ve şüphecilik kampanyaları karşısında kadın haklarını savunmak için feminist söylemi savundu.

Acı tartışma

Ürdün Feminist Hareketi'nin Facebook sayfasında, bir kadının başörtüsünü açtığı ve üzerinde "Özgürüm" yazan bir karikatür yayımlandı.

Bu karikatürün başörtüsünün çıkarılmasının yaygınlaştırılması yönünde bir çağrı olduğu düşünüldü.

Ancak feminist hareket, çizimin İran ve oradaki kadınlarla dayanışma ile ilgili olduğunu, Ürdün ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını öne sürdü. 

Ardından ise Avukat Hala Ahed'in feminizm ile ilgili bir ders sırasında İslam hukukunda kadınlar için adil olan yeni bir içtihat arayışına ihtiyaç olduğu iddiaları üzerine Twitter'da çeşitli tartışmalar yürütüldü.

Ürdün kişisel statü yasalarında kadınlara dair adalete olan ihtiyacı gündeme getiren Ahed, kadın meseleleri hakkında daha aydınlatıcı yasal metinler arama çağrısında bulundu.

Bazıları İslamiyet'i temsil eden tesettürü ile bazı fikirleri yaymaya çalıştığını söyleyerek Ahed'i tehdit ederken bir diğerleri ise mürted ve kafir olarak tanımladı.

Kendisiyle dayanışma içinde olanlar ise Ahed'in fikrini açıkladığı için karalama ve sindirme kampanyasına maruz kaldığını ifade etti. 

Kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet olduğu sürece kadın haklarının acilen konuşulması gerektiğini vurgulayan Ahed ise pek çok yasada değişiklik yapılmasına rağmen Ürdün toplumunun kadın hakları konusunda bir diyaloğa ihtiyacı olduğunu ifade etti.

Aynı zamanda, "Biz Arap feministler, Batılı kadınların öne sürdüklerinden çok farklı şeyleri konuşuyoruz. Ürdünlü kadınların zulüm, tehdit veya kısıtlanmış haklar olmadan erkeklerle eşit şekilde yaşamasını istiyoruz" vurgusunda bulundu. 

Ahed'in savunduğu haklar arasında annenin çocuklarının velayetini alma hakkı, onunla seyahat etme, onu bir okula kaydetme veya onun için resmi belgeler alma hakkı gibi yasal yetkileri elde edebilmesi yer alıyor.

Ayrıca reşit olmayanların evlenmesi, miras ve boşanma konularında da değişiklik yapılmasını istiyor.

Şüpheli yabancılaştırma kampanyası

Ürdün'de feminist söylemin önde gelen muhaliflerinden İslami Hareket Cephesi Genel Sekreteri Murad el-Adayile, feminist kampanyaların Batı'yı temsil ettiğini, toplumun Arap veya İslam kimliğiyle bağdaşmayacak şekilde Batılı oryantalist bir mantıkla Ürdün kadınının kimliğini çarpıtmaya çalıştığını vurguladı. 

Yurt dışından destek alan bazı Ürdünlü kadın örgütlerine şüphe ile yaklaşan Adayile, Ürdünlü kadınların kültürüne ve gerçek kimliğine alternatif bir feminist kültür yaratmaya çalıştıklarını öne sürdü.

Feminist hareketlerin Ürdün toplumunun İslami kimliğini söküp atma konusunda özgür olmadıklarını belirten Adayile, Batılı fikirleri ithal ederek kadını bir metaya dönüştürme girişimlerinin kaydedildiğini öne sürerek "Özgürüm" sloganına şiddetle karşı çıktığını vurguladı. 

Ürdün Feminist Hareketi ise Ürdün'deki dini kurumların medya ve sosyal kolları aracılığı ile feminist aktivistleri susturmaya, feminist meseleler hakkında farkındalık yaratma çalışmalarını sınırlamak için onları aforoz ederek ve toplumdan dışlamaya çalıştıklarını öne sürdü. 

Kadınların desteklenmesi

Ürdün hükümeti, kadınları desteklemek ve toplumdaki statülerini yükseltmek için yıllardır çalıştığını söylüyor.

Gözlemciler ise Ürdünlülerin çoğu tarafından hoş karşılanmayan birçok yasal değişikliği beraberinde getirmesi gereken bu ifadelerin abartılı olduğunu belirtiyor.

Bunlardan bazıları uluslararası bağışçılar tarafından koşullu ekonomik ve siyasi reform reçeteleriyle bağlantılı.

Ürdün, kadınların lehine ve kişisel statü yasası gibi çeşitli alanlarda haklarının desteklenmesine yönelik çeşitli yasal reformlarda bulundu.

Yeni siyasi partiler yasası, kadınların partide dengeli bir şekilde çalışmasını garanti eden birçok hüküm içeriyor.

Evlenme, boşanma, çocuk velayeti ve mirasa ilişkin kanunlarda değişiklikler kaydedildi.

İş kanunu ile ilgili ise cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi, çalışma fırsatları ve ücretlerde eşitliğin teşvik edilmesi gibi kadınların çalışma alanındaki haklarının korunmasına yönelik mevzuat çıkarıldı.

Feministlerin yeterli görmediği Aile Koruma Yasası, İnsan Ticaretiyle Mücadele ve Ceza Yasası gibi diğer yasalar da mevcut. 

Ürdün feminizminin tarihi

Ürdün'de cinsiyet eşitliği ve adaleti sağlamayı, toplumda kadın haklarını geliştirmeyi amaçlayan sosyal ve politik bir hareket olan feminizmin tarihi, ülkede ilk kadın derneğinin kurulduğu 1944 yılına kadar uzanıyor.

Bu derneğin amaçları, çocuklara bakılması, fakir ve muhtaçlara yardım sağlanması ile sınırlıydı, ancak daha sonra, sadece bir yıl sonra.

Ancak bir yıl sonra Ürdün Kadın Birliği Derneği kuruldu. İlk hedefi kadın haklarındaki eksikliklerin tamamlanması, en önemlisi kadınlara oy hakkının tanınmasıydı.

Kadınların miras, boşanma, aile içi şiddet, çocukların korunması ve diğer ilgili yasal konulardaki haklarını güvence altına almak için mevzuatta reform yapılması yoluyla yasal eşitliğe gidilmesi, bugün Ürdün feminizminin en önemli çağrıları arasında yer alıyor.

 

 

Independent Arabia - Independent Türkçe



İsrail’in Iraklı gruplara ait ayrıntılı veri tabanı Bağdat’ta şaşkınlık yarattı

Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
TT

İsrail’in Iraklı gruplara ait ayrıntılı veri tabanı Bağdat’ta şaşkınlık yarattı

Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Iraklı yetkililer son günlerde, İsrail tarafından hazırlanmış son derece ayrıntılı bir güvenlik veri tabanını teslim aldı. Batılı bir istihbarat servisi üzerinden iletilen dosya; silahlı Iraklı gruplara ilişkin liderlik yapıları, askerî organizasyonlar, mali ağlar ve bu yapılara bağlı devlet kurumları hakkında geniş bilgiler içeriyor.

Kaynaklar, verilerin hacmi ve doğruluk düzeyinin Iraklı yetkilileri şaşırttığını ve olası bir askerî harekâta yönelik ciddi bir uyarı niteliği taşıdığını aktardı.

Dosyanın teslimi, Irak’a yakın dost bir Arap ülkenin Bağdat’ı uyardığı süreçle eş zamanlı gerçekleşti. Söz konusu ülke, İsrail’in, ABD’nin “yeşil ışık” yaktığı bir askerî operasyon seçeneğini açıkça konuştuğunu iletti. Washington’ın, devlet dışı silahlı yapılara ilişkin sabrının azaldığı belirtiliyor. Bir Iraklı yetkili de, bu mesajların Bağdat’a ulaştığını doğruladı.

Bilgilere göre muhtemel saldırılar; eğitim kampları, füze ve İHA depoları ile bu gruplar ve Haşdi Şabi’ye bağlı finansal ve askerî etki sahibi kurum ve kişileri hedef alacaktı.

Bu gelişmeler, Irak’taki Şii ittifakı “Koordinasyon Çerçevesi” içinde silahın devlet tekelinde toplanması yönünde hızlanan tartışmaları tetikledi. İlk aşamada ağır silahların teslimi ve bazı stratejik üslerin tasfiyesi gibi seçenekler masaya geldi. Ancak uygulamanın kim tarafından yürütüleceği ve güvenlik garantilerinin nasıl sağlanacağı konularında görüş ayrılıkları sürüyor.

Öte yandan, ABD yönetimi güvenlik iş birliğini, silahlı grupların operasyonel kabiliyetlerinin kaldırılmasına dair bağlayıcı bir takvim şartına bağladı.

Bölgesel düzeyde ise NBC News’in haberine göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump’a İran’ın balistik füze programındaki genişleme risklerini aktaracak ve yeni saldırı seçeneklerini görüşecek.


Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
TT

Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)

Dışişleri Bakanı Hakan  Fidan, Milli Savunma Bakanı  Yaşar Güler ve MİT Başkanı İnrahim Kalın, çalışma ziyareti için Suriye'nin başkenti Şam'a gitti. Heyetin gündeminde, iki ülke ilişkilerinin yanı sıra Şam yönetimi ile Kürtlerin öncülük ettiği YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Suriye ordusuna entegrasyonu bulunuyor.

Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Savunma Bakanı Yaşar Güler’in gerçekleştireceği ziyarette, Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile görüşüleceği bildirildi. Görüşmede, 8 Aralık 2024’te Beşşar Esad yönetiminin devrilmesinin ardından yürütülen ilişkilerin genel seyrinin değerlendirileceği belirtildi.

Açıklamada, tarafların ayrıca Türkiye’nin ulusal güvenlik öncelikleriyle doğrudan bağlantılı olan ve 10 Mart’ta Şam ile SDG arasında imzalanan anlaşmanın uygulanmasındaki ilerlemeyi ele alacağı ifade edildi.

Dışişleri Bakanı Fidan geçen hafta SDG’ye yönelik açıklamasında, entegrasyon adımlarının yeniden ertelenmesinin “ülkenin ulusal birliğini tehdit edeceğini” söylemiş, anlaşmaya tarafların “sabırlarının tükendiği” mesajını vermişti.

Ankara’nın görüşmelerde ayrıca, İsrail saldırıları nedeniyle Suriye’nin güneyinde oluşan güvenlik risklerini ve Şam yönetiminin yakın zamanda DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyona katılımını da gündeme taşıması bekleniyor.

ABD, 13 Aralık’ta Suriye’nin Palmira kentinde düzenlenen ve iki Amerikan askeri ile bir tercümanın hayatını kaybettiği saldırıdan DEAŞ’ı sorumlu tutuyor.

Türk Dışişleri, Ankara-Şam temaslarının amacının, Suriye’de oluşabilecek güvenlik boşluklarını değerlendirmeye çalışan DEAŞ’ın geri dönüşünü engellemek olduğunu vurguladı.

Türkiye, 2016–2019 yılları arasında Suriye’nin kuzeyinde SDG ve DEAŞ’e karşı üç askeri operasyon gerçekleştirmişti. Ankara, SDG’nin sınır hattındaki varlığını ulusal güvenlik tehdidi olarak tanımlıyor.

Şam yönetimi ile SDG arasında 10 Mart’ta imzalanan anlaşma, SDG’ye bağlı askeri ve sivil kurumların yıl sonuna kadar ulusal yapıya entegre edilmesini öngörüyor. Ancak taraflar arasında yaşanan görüş ayrılıkları sürecin ilerlemesini yavaşlatmış durumda.

Suriye’nin kuzeydoğusunda geniş alanları kontrol eden SDG, yıllar içinde oluşturduğu yerel yönetim modeliyle bölgedeki ekonomik, askeri ve idari kurumları denetliyor. Bölge, ülkenin en büyük petrol ve gaz sahalarını da barındırıyor.


Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
TT

Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)

ABD’nin Miami kentinde yapılan Gazze anlaşması çerçevesindeki dörtlü arabuluculuk toplantısının sonuçları, haftalar sürebilecek istişarelere işaret ediyor. İsrail kaynaklarından sızan bilgiler, Gazze Şeridi’nin kontrol altındaki alanının yüzde 50’sinden fazlasını kapsayan ve Hamas’ın bulunmadığı bölgede silahsızlandırma olasılığına dair ipuçları veriyor.

Sızıntılar, sarı hat bölgesinde ikinci aşamadan bağımsız kısmi bir yeniden imar planının hazırlandığını öne sürüyor. Uzmanlar, bu hamleyi, arabulucular ve Hamas üzerinde baskı kurmak için bir araç olarak değerlendiriyor; amaç, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahlarını bırakmasını sağlamak.

Uzmanlar, tek taraflı girişimlerin, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını aksatabileceğini ve İsrail’in bölgeyi bölme ve tamamen çekilmeme hedeflerine hizmet edebileceğini belirtiyor. İlk aşaması 10 Ekim’de uygulamaya konulan barış planının maddeleri de bu olasılıklara işaret ediyor.

İsrail Kanal 12 televizyonuna konuşan bir güvenlik kaynağı, ordunun sarı hat bölgesinde silahsızlandırma çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu belirtti. Kaynağa göre, söz konusu bölge Gazze Şeridi’nin doğusunda yer alıyor ve toplam alanın yaklaşık yüzde 52’sini kapsıyor.

Ekim ayında imzalanan Gazze anlaşmasından bu yana, sarı hat içinde faaliyet gösteren altı tugay, yer üstü ve yer altındaki altyapının onlarca kilometresini yok etti. Aynı kaynak, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahsızlandırmanın önemine dikkat çekti.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre İsrail ordusu cumartesi günü, Han Yunus’un güneyinde sarı hattın İsrail tarafında Hamas’a ait tünellerin patlatıldığını ve yıkıldığını gösteren görüntüler paylaştı.

Bu adımlar, Yedioth Ahronoth gazetesinin yaklaşık bir hafta önce aktardığı habere göre, Tel Aviv’in, ABD talebi üzerine Gazze Şeridi’nde enkaz kaldırma maliyetlerini karşılamayı ve geniş çaplı mühendislik çalışmalarını üstlenmeyi ilk etapta kabul etmesinin ardından geldi. Haberde, Refah bölgesinde yeniden imar için bir alanın boşaltılmasının planlandığı ifade edildi.

Buna karşılık Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati cumartesi günü yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yeniden imar çalışmalarının acilen başlatılması gerektiğini vurguladı. Abdulati, tek taraflı çözümleri veya Filistin topraklarının demografik ve coğrafi yapısını değiştirme girişimlerini reddettiklerini ve Filistin halkının topraklarından zorla çıkarılmasına izin verilmeyeceğini belirtti.

dcfr
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hattı temsil eden beton blok (AFP)

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve İsrail konularında uzman akademisyen Ahmed Fuad Enver, sarı hattın silahsızlandırılmasıyla ilgili açıklamaların İsrail tarafından yapılan belirsiz ve baskı amaçlı beyanlar olduğunu belirtti. Enver, bu adımların ikinci aşamayı etkilemeyi amaçladığını vurguladı.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal ise sızıntıları, arabulucular ve Hamas üzerinde ‘doğrudan baskı’ kurma girişimi olarak nitelendirdi. Nazzal, Hamas’ın silahsızlandırılmasının zaman alacağını ve uygulanmasının zorluklar içereceğini, ayrıca İsrail içinde sahte zafer algısı yaratmayı hedeflediğini ifade etti.

Söz konusu tartışmalar, Miami’de yapılan toplantının sonuçlarıyla eş zamanlı olarak gerçekleşti. Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi temsil eden arabulucuların açıklamasına göre, ABD’nin gönderdiği diplomat Steve Witkoff’un X hesabından aktardığı mesajda, ikinci aşama görüşmelerinde Gazze’de birleşik otorite altında sivil ve kamu düzeninin korunmasını sağlayacak bir yönetim organının güçlendirilmesine vurgu yapıldığı belirtildi. Arabulucular, geçiş sürecinde sivil ve güvenlik alanları ile yeniden inşayı yönetmek üzere Barış Konseyi’nin kurulması ve aktif hale getirilmesine destek verdiklerini açıkladı.

xscdfg
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü mensupları, 2023 yılında er-Rimal mahallesinde yıkılan bir binanın enkazı arasında ceset arıyor. (AFP)

Arabulucular, tüm taraflara yükümlülüklerini yerine getirme, itidal gösterme ve denetim mekanizmalarıyla iş birliği yapma çağrısında bulundu. Ayrıca ikinci aşamanın uygulanmasını ilerletmek amacıyla önümüzdeki haftalarda görüşmelerin devam edeceği açıklandı.

Ahmed Fuad Enver, ikinci aşama için geri sayımın başladığını belirterek, “İsrail’in bu aşamaya girmesi için zorunlu bir süreç olacak… Ocak ayında bunu görebiliriz” dedi.

Nizar Nazzal ise Miami toplantısının ikinci aşamanın ana hatlarını çizdiğini, Barış Konseyi, Gazze Yönetim Komitesi ve istikrar güçlerinin oluşturulmasının uygulamaya konduğunu söyledi. Nazzal, buna bağlı olarak İsrail’in, silahsızlandırma ve saldırıların devamı gibi engellere rağmen ABD baskısı altında ikinci aşamaya katılmak zorunda kalacağını ifade etti.