Mısır: ‘Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’ Vefd Partisi içindeki anlaşmazlıkları derinleştiriyor

Yemama ve Badravi, partinin adayı olmak için yarışıyor.

Vefd Partisi’nin Genel Merkezi. (Partinin resmi Facebook hesabı)
Vefd Partisi’nin Genel Merkezi. (Partinin resmi Facebook hesabı)
TT

Mısır: ‘Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’ Vefd Partisi içindeki anlaşmazlıkları derinleştiriyor

Vefd Partisi’nin Genel Merkezi. (Partinin resmi Facebook hesabı)
Vefd Partisi’nin Genel Merkezi. (Partinin resmi Facebook hesabı)

Mısır'daki Vefd Partisi içinde, yaklaşan Mısır cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimin aday olacağı konusundaki anlaşmazlık kısa sürede iki grup arasında bölünmeye dönüştü. Birinci grup, adaylığını açıklamasının ardından parti lideri Abdulsened Yemame'yi destekliyor. İkinci grup ise yarışan isimlerin parti üst organı üyeleri tarafından yapılacak oylamada aday gösterilmesini talep ediyor.

Veffd Partisi'nin Yüksek Kurulu, listeye göre 50'si seçimle, 10'u parti başkanı tarafından atanan 60 üyeden oluşuyor. Çoğunluk oyu ise 50 + 1.

Partinin adaylık kartı için Yemame ile yarışan isimlerin başında geçtiğimiz garşamba günü parti liderinin kendisini cumhurbaşkanı adayı olarak ilan etmek için izlediği ‘düzenleyici prosedürlerin sağlamlığını’ sorguladığı bir bildiri yayınlayan Yüksek Konsey Üyesi Fuad Bedravi geliyor.

Parti lideri geçtiğimiz pazar günü, ‘partinin üst organı üyelerinin yüzde 90'ının desteğiyle’ motive edilen cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olma niyetini açıklamıştı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre dün yaptığı açıklamada, cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılma uygunluğunun, Yüksek Komisyonun bu kararla ilgili tutumu dışında, yalnızca parti listesinin metinlerine dayandığını ifade etti.

Minufiye Üniversitesi’nde Uluslararası Hukuk Profesörü olan Avukat Yemame, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, Vefd Partisi adına cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimlerin aday olma hakkına sahip olduğunu açıklayan bir bildiri yayınladıklarını söyledi. Üst düzey kurul üyeleri arasında adaylığını destekleyen üye sayısı hakkında ise, "Yönetmelikte belirtilen başka bir madde bulunuyor" dedi.

Vefd Partisi lideri yaptığı açıklamada, cumhurbaşkanlığı için adaylığını açıkladığını belirterek, “Parti tarafından iç veya dış, özel veya genel herhangi bir merci veya otoriteye karşı temsilci olarak, yetkisiyle ilgili olarak Anayasa’nın 19’uncu maddesi uyarınca adayım” ifadesini kullandı. Parti yönetmeliğine göre adaylık hakkının kimde olduğuyla ilgili soruların, parti içinde karışıklığa neden olduğunu ve bu konuda görüşlerini ifade edenlerin niyetinden bağımsız olarak 'fitne çıkaran, parti birliğini ve yapısını tehdit eden konuşmaların olduğunu' ifade etti.

Yemame, üst düzey kurul ve Vefd Partisi Genel Kurulu'nun bir araya gelerek parti içinde birden fazla aday arasında gizli oylama yapma hakkına sahip olduğunu, parti başkanının cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olmama kararı alması durumunda yedek olarak hareket etme yetkilerinin olduğunu kaydetti. Ayrıca üst düzey kurul üyelerinin tek başlarına adaylık isteğini veya talebini sunma yetkisi olmadığını, parti başkanının adaylık kararı alınmadan önce ve ardından üst düzey kurul üyelerinin çoğunluğuyla cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılma kararı alındığını ifade etti. Parti başkanının cumhurbaşkanlığına aday olduğunu ilan etmesiyle durumun kesinleştiğini söyledi.

Vefd Partisi'nin üst düzey kurul üyesi Yaser Hasan, parti üyeleri arasında cumhurbaşkanlığı seçim adaylığı konusunu tartışmak için gelecek pazar günü gerçekleştirilmek üzere bir toplantı çağrısı yaptı. Bu çağrıya 20 üye destek verdi ve parti liderliğinden herhangi bir itiraz gelmedi. Ancak Yemame, bazı üyelerin toplantıya katılmayacağını bildirdiğine işaret etti. "Ben parti merkezindeyim, eğer yeterli sayıda katılım sağlanırsa toplanacağız" dedi. Ancak seçim konusunun toplantı gündemine hiçbir şekilde dahil edilmediğini belirtti.

Diğer yandan partinin yüksek komite üyesi Fuad Bedravi, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, pazar günkü toplantında cumhurbaşkanı adaylık dosyasını tartışmaya odaklanılacağını vurguladı.

Vefd Partisi'nin Mali Sekreteri ve Yürütme Kurulu üyesi Yaser Hasan’a göre, son siyasi gelişmeler, tartışmanın şu anda ‘parti başkanının yetki ve rollerine ilişkin yönetmelik maddelerinin yorumlanmasıyla ilgili olduğunu’ kaydetti.

Mısır'da cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylık başvurularının son tarihi olarak önümüzdeki 3 Aralık tarihini belirlendi. Mısır Anayasası'nın 142’inci maddesi, cumhurbaşkanlığına aday olmak için gerekli koşulları belirtiyor. Bu koşullar arasında, ‘adayın en az 20 milletvekili tarafından desteklenmesi veya en az 25 bin seçmen tarafından desteklenmesi gerektiği, destekçilerin en az 15 ilde seçme hakkına sahip olan vatandaşlar olması ve her ilde en az bin destekçiye sahip olması gerektiği’ yer alıyor. Tüm durumlarda birden fazla adayı desteklemek mümkün değil ve bunun düzenlemeleri yasalar tarafından yapılıyor.



Samir Caca Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaştan sonra Hizbullah ‘devletçiğinin’ geri dönmesini kabul etmeyeceğiz

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
TT

Samir Caca Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaştan sonra Hizbullah ‘devletçiğinin’ geri dönmesini kabul etmeyeceğiz

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca, Lübnanlı yetkililerin Lübnan topraklarında cereyan eden İran-İsrail savaşından kaynaklanan tehlikelere karşı ‘kör’ davranmasına karşı uyarıda bulunarak, ‘devlet kavramını yeniden tesis eden ve ateşkesin önünü açan tarihi bir pozisyon alınması’ gerektiğini vurguladı. “Hizbullah'ın performansıyla temsil edilen devletçik kavramı Lübnan'ı mevcut duruma getirdi” diyen Caca, ‘daha fazla ölüm ve felakete gidildiği’ uyarısında bulundu. Caca, “Lübnan dalgalı bir denizde yol alan kaptansız ve dümensiz bir gemi gibi oldu” ifadesini kullandı.

Lübnanlı politikacıları ve yetkilileri neler olup bittiğinin farkında olmamakla suçlayan Caca şu ifadeleri kullandı: “Bölgede büyük bir savaş yaşanıyor ve Lübnan'da olanlar da bu savaşın bölümlerinden biri. Bu savaş bir yanda İran ve bölgedeki vekil güçleri ile diğer yanda arkasında ABD, Avrupa ve diğer ülkelerin bulunduğu İsrail arasında yaşanıyor. Lübnan'ı bu savaştan çıkarmak için her türlü çabayı göstermek yerine, hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz. Lübnanlı yetkililer kendi dar düşüncelerine göre hareket ediyor ve adeta bir ‘yardım komitesine’ dönüştüler. Bugün Lübnan'da var olan otorite türünü özetlemek istersek, bunun bir hükümet ya da devlet değil bir ‘yardım komitesi’ olduğunu söyleyebiliriz.”

Nasrallah ve Lübnan'ın kararı

Caca, Genel Sekreter Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinden sonra Hizbullah için işlerin değiştiğini ‘üzüntüyle’ belirterek şöyle dedi: “Seyyid Hasan varken, bir yerlerde neler olup bittiğine dair Lübnanlıların bir görüşü olduğunu ve onun (Nasrallah) İran'ın kararında söz sahibi olduğunu düşünüyordum. Ancak şimdi karar tamamen İran'ın oldu. Kalan Hizbullah grupları İranlı subaylar tarafından yönetiliyor. Bu nedenle savaş tamamıyla İran'ın çıkarlarına göre yürütülüyor.”

Tüm darbelere rağmen Hizbullah'ın örgütsel olarak çökmediğine inanan Caca, “Hizbullah'ın güneydeki savaş grupları merkezi olmayan bir kararla savaşıyor ve büyük bir kısmı halen mevcut. Bu güçlerin İranlı subaylarla yakın ilişki içinde olduklarını unutmamalıyız. Bu yüzden İran son savaşçıya kadar savaşmaya devam edecek” dedi.

rhyjukı
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Öte yandan Caca, Hizbullah'ın askeri yapısının açıkça zarar gördüğüne dikkat çekti. Caca, “Avrupa ve hatta İsrail merkezlerinde yapılan araştırmalara göre Hizbullah'ın İsrail'e günde 2 bin ila 3 bin arasında füze fırlatması gerekiyordu, ancak bunun gerçekleşmediğini görüyoruz. Maalesef bilinen ve net bir güç dengesi var. İranlılar Lübnan topraklarında kalanlarla ve Lübnanlı gençlerle mücadeleye devam edecekler. İran Dışişleri Bakanı ve Meclis Başkanı'nın bir hafta içinde Lübnan'ı ziyaret ederek sanki savaşı denetlemek için buradaymış gibi davranmaları da gösteriyor ki, çatışma artık İran tarafından yönetiliyor” değerlendirmesinde bulundu.

Her düzeyde felaket

Caca bir kez daha mevcut otoritenin siyasi performansına döndü ve sorumluları suçladı: “Her düzeyde bir felaketle karşı karşıyayız. Yetkililer sanki olup bitenlerle hiçbir ilgileri yokmuş gibi davranıyorlar. Geçen yaz ABD Özel Temsilcisi Amos Hochstein Lübnan'a gelip 1701 sayılı kararın uygulanmasını gündeme getirdiğinde, yetkililer düğmeye basıp sorumluluklarından kaçıyorlardı. Şahsen birden fazla yetkiliyle konuştum ve işlerin bugün gördüğümüz yöne doğru gittiği konusunda onları uyardım ama yanıt vermediler.”

Caca, ‘hükümetin ve devletin Lübnan'ı çıkmazdan kurtarmak için hiçbir şey yapamayacağı’ görüşüne katılmayarak şunları söyledi: “Siyasi otorite her şeyi yapabileceğini unuttu ve biz de onunla birlikte unuttuk. Hükümet toplanmalı ve olup bitenlerin devam etmesini kabul etmediğini söylemeli. Orduyu konuşlandırma kararı almalı ve İsrail'in tutumuna bakmaksızın 1701 sayılı kararı uygulama niyetini beyan etmelidir. Çünkü bir yerden başlamak zorundadır. Hükümetin ordudan Hizbullah'la çatışmasını istemesi gerektiğini söylemiyorum ama bir yerden başlaması gerekiyor... Bu bir kararla başlamalı. Çünkü karar vericiler kararlarından vazgeçtiler ve bunun nelere yol açtığını gördük. Hükümet derhal toplanmalı ve uygun kararları almalı. Parlamento da toplanmalı ve Lübnan'ın karar alma mekanizmasını yeniden kurması için hükümeti destekleyecek bir tavsiyede bulunmalı.”

1559 sayılı karar... Savaş halen devam ederken

Caca, silahlı milislerin silahsızlandırılmasını öngören 1559 sayılı kararın uygulanması çağrısında bulunduğu için aldığı bazı eleştirilere şöyle yanıt verdi: “Bu 20 yıldır bizim mantığımız, yeni bir mantık değil. Bu söylemi benimsemekte geç kalanlar devleti yönetenler. Savaşı durdurmak için önerimizi sunduk ama beğenmediler. Bize kendi önerilerini sunsunlar. Lübnan'da halen savaşın nasıl sona erdirileceğini tartışacak bir uluslararası temsilci yok. Dolayısıyla bu yıkıcı savaşı durdurmak için harekete geçmek bize düşüyor.”

‘Lübnan'da herhangi bir tarafın niyetini görmediği için’ iç barıştan korkmadığını vurgulayan Caca, “Bu, özellikle Lübnan halkının yaklaşık yarısının yerinden edilmesi nedeniyle bazı sorunların ortaya çıkmasını engellemiyor. Ancak bu, ordu ve güvenlik güçlerinin kontrol edebileceği ve önleyebileceği bir şey. Mevcut mülteci krizi hiç de 2006'daki gibi değil. Bu kriz aylarca sürebilir ve ciddi bir sosyal krize yol açabilir” şeklinde konuştu.

‘Savaşın sona ermesinden sonra Hizbullah'ın iç bölgelere gerilemesinden’ korkmadığını belirten Caca, “Savaş bittikten sonra, nasıl biterse bitsin, savaştan önce Lübnan'da var olan duruma dönmek söz konusu olamaz. Bu durumun bizi nereye getirdiğini gördük ve devamını kabul edemeyiz. Kararın devletin dışında olduğu ve Hizbullah'ın barış ve savaş kararlarını aldığı bu muğlak durumu kabul edemeyiz. Bunun bizi nereye götürdüğünü gördük” ifadelerini kullandı.

Boşalan cumhurbaşkanlığı

Yaklaşık iki yıldır boş olan cumhurbaşkanlığı konusunda ise Caca, “Meclis Başkanı Nebih Berri cumhurbaşkanını seçmemiz gerektiği görüşündeydi, ancak İranlıların gelişinden sonra fikrini değiştirdi. Şimdi ateşkesten önce bir cumhurbaşkanı seçemeyeceğimiz konuşuluyor” dedi.

Caca ‘seçimlerin dayandırılması gereken koşulları’ özetleyerek, ‘herhangi bir adayın öncelikle Taif Anlaşması’na, ikinci olarak da uluslararası kararlara bağlı olması gerektiğini’ ileri sürdü. Caca, ‘ateşkesi sağlamanın en hızlı yolunun bir cumhurbaşkanı seçmek olduğu’ görüşünü yineledi.