DEAŞ’ın geleceği

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

DEAŞ’ın geleceği

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Charles Lister

Yeni gelişmeler ve bunların yansımaları, DEAŞ ve benzerleri için hayal edebilecekleri en iyi senaryo…

Şam’la bölgesel normalleşme gözle görülür şekilde hızlanırken olaylara ilişkin medyada yer alan haberler, bu gelişmeleri, genellikle Suriye ve geleceği için büyük ve umut vaat eden bir değişiklik olarak sunuyor. Peki, köklü ve gerçek bir değişimin muhtemel ve mümkün olduğuna inanmamız için iyi bir neden var mı?

Bazı bölgesel hükümetlerin 2018’den bu yana Şam’la yeniden ortaklık için gösterdiği çabalar, Suriye içinde şu ana kadar herhangi bir olumlu değişime yol açmadı. Hatta aksine sahada işler, o zamandan beri daha da kötüye gitti.

Çok taraflı yeni ortaklık aşaması şarta bağlı, ancak rejimin esaslı tavizler vermeye doğası gereği hazır olmadığı anlaşıldığında, bu aşamanın durdurulması ve geri adım atılması pek mümkün değil.

Rejim, önümüzdeki haftalarda ve aylarda normalleşme sürecini uzatmaya yetecek ve gidişatı tersine çevirmeyi imkânsız kılacak bazı küçük tavizler verebilir. Bununla beraber sınırlar üzerinden yardımların ulaştırılmasının uzatılmasına karar verilse, Captagon kaçakçılığının hızı düşse ve -belki- sınırlı bir af ilan edilse de bu, Suriye kriziyle bağlantılı temel zorluklardan herhangi birinin bir çözüm yolu bulduğu anlamına gelmeyecek. Milyonlarca Suriyeli mülteci, geri dönmeyi asla kabul etmeyecek; rejimin hapishanelerinde tutuklu bulundukları ya da öldürüldükleri düşünülen kayıp 100 binden fazla kişinin akıbeti bilinmeyecek ve ticaretinden elde edilen dev kârlara bakılırsa Captagon akışı devam edecek.

Bazı bölgesel hükümetlerin 2018’den bu yana Şam’la yeniden ortaklık için gösterdiği çabalar, Suriye içinde şu ana kadar herhangi bir olumlu değişime yol açmadı. Hatta aksine sahada işler, o zamandan beri daha da kötüye gitti

Hepsinden önemlisi de şu ki gerçek ve kapsamlı bir siyasi çözüm olmayacak ve bundan dolayı tüm yıpratıcı istikrarsızlıklar sürecek, hatta çoğu, önemli ölçüde kötüleşecek.

Bu yeni gelişmeler ve bunların yansımaları DEAŞ ve benzerleri için hayal edebilecekleri en iyi senaryoyu temsil ediyor. Bölgesel normalleşmeden kaynaklanan derin belirsizlik halinde ve rejim kontrolü dışında yaşayan 12 milyondan fazla Suriyelinin hayalleri büyük ölçüde boşa çıktığında DEAŞ, büyük fırsatlar ele geçirecek. Dahası Şam’la bölgesel ortaklıktaki son gelişme, ABD’nin ve Avrupa’nın Suriye siyaseti üzerindeki etkinliğine sert bir darbe indirdi ki bu, şu an ABD’nin kuzeydoğudaki askerî varlığının sürdürülebilirliği konusunda şüphe doğuruyor.

Amerikalılar nihayetinde güçlerini çekerse, Suriye içinde DEAŞ’ı kontrol altına almak ve baltalamak için halihazırda tek etkin çabalar kaybolacak. Zira ABD güçleri, Suriye sahasının üçte birinde ve aynı şekilde komşu Irak’ta DEAŞ’ın yeteneklerini felç etmede hayati bir rol oynadı ve oynamaya da devam ediyor.

Amerikalılar nihayetinde güçlerini çekerse, Suriye içinde DEAŞ’ı kontrol altına almak ve baltalamak için halihazırda tek etkin çabalar kaybolacak. Zira ABD güçleri, Suriye sahasının üçte birinde ve aynı şekilde komşu Irak’ta DEAŞ’ın yeteneklerini felç etmede hayati bir rol oynadı ve oynamaya da devam ediyor.

Rejimin son yıllarda DEAŞ’a tepkisi, dolaylı kolaylıklar sağlamak ile örgüte meydan okumaya yönelik acıma duygusu uyandıran girişimler arasında gidip geldi.

Suriye’nin kuzeybatısında durum, yaklaşık altı yıl önce El-Kaide’den ayrıldığından beri kaderini sıkı bir şekilde egemen muhalefetin paralel mücadelesinin kaderine bağlayan Heyet-i Tahrir-i Şam (HTŞ) açısından daha da karışık görünüyor. İdlib’de büyük ölçüde Türkiye’nin geniş askerî varlığının garantisi altında uygulanan ateşkesle birlikte, yıllardır HTŞ’ye karşı koymak için koordineli bir askerî operasyon yürütülmedi ve HTŞ, Suriye’nin kuzeybatısında derin bir şekilde kökleşti. Çok açık ki Türkiye’deki seçimler, İdlib’in ve HTŞ’nin kaderi açısından önemliydi. Zira Suriye’nin kuzeybatısından çekilmeyle ilgili kaçınılmaz maliyet, HTŞ’yi epey etkileyebilecek sarsıntılı herhangi bir dönüşüm ihtimalini ortadan kaldırıyor.

Bununla beraber Türkiye’nin Esed’le yeniden diplomatik ilişki kurma süreci muhtemelen devam edecek. Bu da HTŞ’nin İdlib’deki kontrolünü güçlendirmesini ve esnek vekiller, zorlama ve yerel anlaşmalar yoluyla Halep’in kuzey kırsalındaki etkisini genişletmek için fırsatlar bulmaya devam etmesini gerektirecek koşulları oluşturacaktır. İdlib’deki sivillerin geleceğin getireceklerine dair artan endişeleri, HTŞ’ye karşı çeşitli aralıklarla protestolara yol açabilir ki bu, grubu sınırlı iyileştirmeler hakkında düşünmeye ve dışarıyla genel ilişkiler hamlesini sürdürmeye zorlar.

Suriye krizinin ardındaki temel nedenler ve itici güçler kesin ve geri dönüşsüz bir şekilde ele alınana kadar, terörist grupların ve kötülük yayan etkin tarafların gelişmeye devam edeceğini söylemek gerekiyor. DEAŞ, HTŞ ve bunların benzerleri Suriye krizinin sadece belirtileri olmaya devam ediyor. Şam’la bölgesel ortaklığın yeniden başlatılması için belirgin ve net koşullar olmazsa, bu gruplar, gelecekleri hakkında endişe etmekten ziyade iyimser olmak için sebeplere sahip olmaya devam edecektir.



Tunus, Gannuşi dahil olmak üzere önde gelen siyasetçilere ağır hapis cezaları verdi

Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi (DPA)
Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi (DPA)
TT

Tunus, Gannuşi dahil olmak üzere önde gelen siyasetçilere ağır hapis cezaları verdi

Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi (DPA)
Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi (DPA)

Tunus merkezli radyo istasyonu Mosaique FM dün bir mahkemenin, Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi ve eski güvenlik yetkilileri de dahil olmak üzere önde gelen siyasetçilere komplo kurmak suçlamasıyla 12 ila 35 yıl arasında hapis cezaları verdiğini bildirdi.

Bu davada devlete karşı komplo kurmakla suçlananlar arasında, Cumhurbaşkanı Kays Said'in eski Özel Kalem Müdürü Nadia Akkaşa da bulunuyor.

Hakkında 35 yıl hapis cezası bulunan Akkaşa ülkeden kaçtı.

Mosaique FM, bu davada sanık olan eski Başbakan Yusuf eş-Şahid'in, kendisini ceza mahkemesine sevk eden iddianame kararını temyiz ettiğini, temyiz sonucu beklendiği için bu kararın şimdiye kadar hükümlerin kapsamına girmediğini belirtti.

İslami çizgideki Nahda Hareketi’nin deneyimli lideri Gannuşi (84), 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Cumhurbaşkanı Said tarafından feshedilen meclisin başkanı olan Gannuşi, 2023 yılından beri hapiste ve son birkaç ay içinde ayrı davalarda toplam 27 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Bu davada 21 kişiye suçlama yöneltildi, bunlardan 10'u halihazırda hapiste, 11'i ise ülkeden kaçtı.

Mahkeme, eski İstihbarat Teşkilatı Başkanı Kemal Keyzani'yi 35 yıl hapis cezasına, eski dışişleri bakanı Rafik Abdusselam’ı 35 yıl hapis cezasına ve Raşid Gannuşi'nin oğlu Muaz Gannuşi'yi 35 yıl hapis cezasına çarptırdı. Üçü de ülkeden kaçtı.

Cumhurbaşkanı Said, 2021 yılında meclisi feshetti ve ülkeyi kararnamelerle yönetmeye başladı. Ardından bağımsız yargı yüksek konseyini feshetti ve onlarca yargıcı görevden aldı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre muhalefet bu hamleyi, 2011 yılında ‘Arap Baharı’ ayaklanmalarını tetikleyen ‘yeni doğan demokrasiyi baltalayan bir darbe’ olarak nitelendiriyor.

Cumhurbaşkanı Said ise bu suçlamaları reddediyor ve attığı adımların yasal olduğunu ve siyasi elitler arasında yıllardır süren kaos ve yolsuzluğu sona erdirmeyi amaçladığını söylüyor.

Cumhurbaşkanı Said'in 2021 yılında iktidarın büyük bir kısmını ele geçirmesinden bu yana muhalefet liderlerinin çoğu, bazı gazeteciler ve Said'i eleştirenler hapiste tutuluyor.

Bu yıl, başka bir mahkemede muhalefet liderleri, iş adamları ve avukatlara yine komplo suçlamasıyla 5 ila 66 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Muhalefet, bu davanın Cumhurbaşkanı Said’in muhaliflerini bastırmak için uydurulmuş olduğunu söylüyor.

İnsan hakları grupları ve aktivistler, Said'in Tunus'u açık bir hapishaneye dönüştürdüğünü ve yargı ve polisi siyasi rakiplerini hedef almak için kullandığını söylüyorlar.

Tüm bu suçlamaları reddeden Cumhurbaşkanı Said, diktatör olmayacağını, kim olursa olsun, hangi makamda olursa olsun, hiç kimsenin kanunların üstünde olmadığını söylüyor.