'Kurban Cemaati' ve takipçileri gerçekten Lübnan'a girdi mi?

Hiçbir Şii dini grup, söz konusu grubun ülkedeki varlığını doğrulamadı

Ali Ferhat'ın ailesi, Lübnan'da Kurban Cemaati’nin varlığını yalanlayan bir açıklama yaptı / Fotoğraf: sosyal medya siteleri
Ali Ferhat'ın ailesi, Lübnan'da Kurban Cemaati’nin varlığını yalanlayan bir açıklama yaptı / Fotoğraf: sosyal medya siteleri
TT

'Kurban Cemaati' ve takipçileri gerçekten Lübnan'a girdi mi?

Ali Ferhat'ın ailesi, Lübnan'da Kurban Cemaati’nin varlığını yalanlayan bir açıklama yaptı / Fotoğraf: sosyal medya siteleri
Ali Ferhat'ın ailesi, Lübnan'da Kurban Cemaati’nin varlığını yalanlayan bir açıklama yaptı / Fotoğraf: sosyal medya siteleri

Carine Eliane Zahir 

Ali İsam Ferhat isimli genç adamın Lübnan'ın güney banliyölerinden birinde intihar ettiği haberi, olaya eşlik eden koşullar ve basında dolaşan haberler göz önüne alındığında tüm Lübnan'ı şok etti.

Onu intihara sevk eden nedenler yaşam koşulları, maddi sıkıntı ya da ailevi sorunlarla ilgili değildi.

Ülkede son zamanlarda yaşanan intihar vakalarında olduğu gibi bu sefer de iddia edilen saikler gerçekten şok ediciydi.

Geçen günlerde eşi Fatma ve çocuğuyla birlikte Kanada'dan dönen genç adam, kendisini bir konutun çatısından çıplak olarak boşluğa bıraktı.

Edinilen bilgilere göre adamın maddi sıkıntı ya da aile baskısı gibi sorunlar yaşamadığı ifade edildi. Adamın intiharından saatler sonra eşi de aynı girişimde bulundu.

Önce küçük çocuğunu atmaya çalışan kadın kurtuldu ve durumu ağır bir vaziyette hastaneye kaldırıldı.

Basında çıkan haberler, iki intihar vakası ile Irak'ın güneyinde ortaya çıkan ve Lübnan'a ulaşmış olabileceğine dair haberlerin yayıldığı "Kurban Cemaati" olarak bilinen yeni ortaya çıkan bir dini grup arasında ilişki olduğunu ortaya koydu.

Ayrıca Ferhat ve eşinin de söz konusu cemaate mensup olabileceği belirtildi. Söz konusu grubun, 'iman' yolunda kendilerini kurban olarak sunmak için, müritlerinden birini kura ile seçtikleri ve elbisesiz olarak intihar ettirdikleri biliniyor.

Irak ile Lübnan arasında

Genel manada, bu aşırılık yanlısı grupların belli bir dönemde ortaya çıkması, ardından kaybolması ve sonra farklı isimler altında küçük farklılıklarla yeniden ortaya çıkması mümkün.

Kurban Cemaati ise birkaç ay önce Irak'ta konuşulmaya başlandı ve psikolojik ve siyasi nedenlerle Sadr Hareketi'nden ayrıldığına inanılıyor.

Bu grup, kendisini "İmam Ali'ye adak" olarak sunmak için bunu yaptığı söylenen bir gencin Irak'ta ilk kez kendini asarak intihar etmesiyle ortaya çıktı.

Yaşanan hadisenin ardından Irak İstihbarat Teşkilatı, sapkın gruplar ve kanun kaçaklarının takibi çerçevesinde dört zanlının tutuklandığını teyit eden bir açıklama yaptı.

Irak'taki haberlerde, Kurban Cemaati'nin liderinin İran'da ikamet ettiği ve zanlıların tutuklandığı Dikar vilayetindeki Cuma şehitleri alayında bulunduğu belirtti.

Kur'an'ın bazı ayetlerinin anlaşılmasını çarpıtarak İmam Ali'nin tanrılaştırılması doktrinini öne çıkaran bu grup, Irak'ta sözde cennet umuduyla intihar etmeleri için bir grup gencin beyinlerini yıkamayı başardı.

Bu aşırılık yanlısı ideolojinin takipçilerinin intiharları genellikle asılarak veya diğer belirli yöntemlerle yapılır. Ancak intihar İslam hukukuna aykırıdır.

Çünkü Allah'ın verdiği canı korumak İslam dinindeki en önemli görevlerden biridir. Ayrıca ‘el-Alahiye' olarak da bilinen bu grubun idrarla arınma dahil garip ritüelleri bulunuyor.

Suskunluk ve uyanıklık

Lübnan güvenlik servisleri şu anda Beyrut'un güney banliyölerindeki Haret Hreik'te meydana gelen iki intihar olayıyla ilgili soruşturmaları genişletiyor.

Basında çıkan haberlere göre, soruşturmada Ferhat'ın akrabalarından biri, Ferhat'ı iki gün önce idrarla yıkanırken gördüğünü belirterek, "onun bu eylemle kendini manevi kirlerden arındırdığını söylediğini" aktardı.

Gencin babası, yaklaşık bir hafta önce ailesiyle Kurban Bayramı'nı geçirmek için Lübnan'a gelen oğlunun, Londra'da ikamet eden ve kendisinin YouTube'dan aşırılık yanlısı konuşmalarını ve fikirlerini dinlediği bir şeyhle tanıştığını ve açıkça ondan etkilendiğini belirtti.

Genç adam ailesinin isteğine rağmen Kur'an-ı Kerim'de "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur" buyurulduğu için kendisi ve ailesi için tedaviyi reddetti.

Şu anda Ferhat'ın eşi hâlâ hastanede. Soruşturmalar, her ikisinde de rahatsızlık olma ihtimalini tespit etmek için genişletiliyor.

Ayrıca çiftin cep telefonları, Lübnan İç Güvenlik Güçleri Bilgi Şube Müdürlüğü'nün teknik bölümüne gönderilerek incelemeye alındı.

Ferhat'ın eşi ise soruşturmada, kocasının bu şekilde ölmesinin üzüntüsünden dolayı intihara teşebbüs ettiğini belirterek, kocasının intihar ettiği gibi çıplak olarak intihar etmeye karar verdiğini doğruladı.

Ayrıca, kocasının Kurban Cemaati veya başka herhangi bir dini grup ile bir ilişkisi olduğunu kabul etmedi.

Şu güne kadar, Kurban Cemaati'nin gerçekten Lübnan'a ulaşıp ulaşmadığı ve diğer ülkelerde olduğu gibi orada da taraftarları olup olmadığı henüz kanıtlanamadı.

Merhumun ailesi, Ferhat'ın grupla bağlantısını inkâr etmeksizin, Kurban Cemaati'nin varlığına dair medyada dolaşanları yalanlayan bir açıklama yaptı.

Hiç şüphe yok ki, söz konusu iki olay ile bu gizemli grup arasındaki bağlantı, Lübnan sokağında, özellikle de Şii çoğunluğun ağırlıklı olarak bu mezhebin dini ve kültürel merkezlerini içeren söz konusu bölgede şiddetli tepkilere ve şoklara neden oldu.

Konuyla ilgili din ve güvenlik düzeyinde büyük bir gizlilik ve ilgili kurumların soruşturmalarda yeni bir şey açıklamaktan çekindiği bir ortamda kaynaklar, bu konudaki söylentiler nedeniyle bölgedeki gergin atmosferi doğruladı.

Ortalıkta dolaşan haberler üzerine ilgili ailenin evini yakma girişimine kadar varan fiiller gerçekleşti.

Bilgi yok

Dini gruplar ise Lübnan'da Kurban Cemaati'nin varlığı hakkında net bir cevap vermekten çekiniyorlar.

Independent Arabia, bu grubun Lübnan'daki varlığı hakkında bilgisi olmadığını söyleyen Caferi Baş Müftüsü Şeyh Ahmed Talib ile temasa geçti.

Talib, "Söz konusu grubun din dışında sapkın bir grup olduğunu, İslam veya Şiilikle hiçbir ilgisi olmadığını" vurguladı.

Bu ana kadar, bu dava tam bir gizlilik içinde soruşturma altında tutuluyor ve eldeki bilgiler, resmi dini veya güvenlik beyanları olmaksızın medyada dolaşan bilgilerle sınırlı.

Radikalizme ve aşırılığa yönelen, krizleri kullanarak toplumlara sızmak ve üyelerini etkilemek için psikolojik bir yöntem kullanan dini hareketler, cehaletin ve yoksulluğun yayıldığı grupları hedef alarak üyelerini ikna etmeye çalışıyor gibi görünüyor.

Sonuç olarak, müritleri gerçekten ülkeye girmiş olsun ya da dolaşan her şey sadece asılsız dedikodu olsun, toplumda onunla yüzleşmek ve onunla mücadele etmek için farkındalık yaratma sorumluluğu eğitim ve din kurumlarına düşüyor.

 

 

Independent Arabia - Independent Türkçe



Bir gözü savaşta, diğer gözü kaderinde olan Gazze’nin ‘kafa karışıklığı’

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
TT

Bir gözü savaşta, diğer gözü kaderinde olan Gazze’nin ‘kafa karışıklığı’

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)

İzzettin Ebu Ayşe

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in İran'a karşı başlattığı saldırıdan önce, ABD, İsrail, Hamas ve İran arasında Gazze konusunda geniş kapsamlı müzakereler yürütüldüğünü açıklamıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Gazze'de tutulan rehinelerin durumuyla ilgili ciddi ilerlemeler kaydedildiğini doğruladı.

Ancak İsrail'in İran'a sert bir askeri darbe indirmesi, Gazze meselesinin çözülmesine ve ateşkes anlaşmasına varılmasına katkıda mı bulunacak, yoksa bölgedeki ateşkes müzakerelerini olumsuz yönde mi etkileyecek?

Darbe öncesi çabalar

İsrail, İran'ı 7 Ekim 2023 saldırılarını finanse etmekle suçluyor. Bu suçlamayı dayandırdığı nedenlerden biri Hamas Hareketi’nin Tahran'ın bölgedeki uzantılarından biri olarak görmesi ve Hamas ile İran arasında uzun soluklu ve güçlü ilişkiler olmasıdır.

Mevcut bilgilere göre ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Filistin asıllı Amerikalı akademisyen ve siyasi aktivist Bishara Bahbah, İsrail İran'a ağır bir darbe indirmeden önce, ABD ile İran arasında İran’ın nükleer programına ilişkin müzakerelerle eş zamanlı olarak Gazze konusunda bir anlaşma metni üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmışlardı. Bu çabalar, ABD ile İran arasındaki müzakerelerle eş zamanlı olarak yürütülüyordu.

İsrail'in İran'a yönelik askeri saldırısı öncesinde, arabulucular Katar ve Mısır, ABD ile Gazze ve İran meselelerine dair görüşmeler yaptılar. Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati, Washington ile Tahran arasındaki müzakerelerin gelişmeleri ve Gazze'deki savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya varılması için Witkoff ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Tüm bu çabalar, Katar'ın Witkoff'un ateşkes önerisine ilişkin yenilikçi ve değiştirilmiş bir formül sunmasının ardından gerçekleşti. O sırada Hamas'ın geçici lideri Halil el-Hayya, "Gazze'deki savaşı durdurmaya yönelik bir dizi fikir aldık. Witkoff'un önerisine açığız. Ancak savaşı kalıcı olarak sona erdirmek ve İsrail ordusunun Gazze'den çekilmesini sağlamak için daha güçlü güvenlik garantileri gerekiyor” açıklamasında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre bu çabalar Tahran'ın doğrudan bilgisi dahilinde gerçekleştirildi. Trump, ilk kez Gazze'de ateşkes dosyasına doğrudan müdahale ederken bunu, “Gazze şu anda bizim, Hamas ve İsrail arasında yürütülen büyük müzakerelerin ortasında ve İran da bu müzakerelere katılıyor. Gazze'de neler olacağını göreceğiz. Rehineleri geri almak istiyoruz” şeklindeki heyecan verici açıklamasıyla duyurdu.

Ardından Netanyahu, esir takası ve Gazze'deki ateşkes müzakerelerinde önemli ilerleme kaydedildiğini söyledi ve ardından üst düzey bakanlarıyla bir toplantı yaptı. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar, rehinelerle ilgili anlaşmayı sağlamaya kararlı olduklarını ve ilerleme kaydedildiğini söyledi.

İsrail şartlarını koyuyor

Ancak İsrail'in İran'a saldırmasının ardından Gazze dosyasıyla ilgili tüm bu gelişmelere endişeyle bakılırken, Hamas bu eksene olan bağlılığını yeniden teyit etti ve tutumunda değişiklik yapmadı. Hamas liderlerinden İzzet Rişk, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının tehlikeli olduğunu, bölgede patlamaya yol açabileceğini ve bunun Netanyahu'nun bölgeyi açıkça bir savaşa sürükleme konusundaki kararlılığını yansıttığını söyledi.

İsrail'in saldırısı, Gazze'deki savaşın gidişatını etkiliyor. Siyasi ve askeri gözlemciler, savaşın gidişatı ve ateşkesin Tahran ile Tel Aviv arasındaki askeri gelişmelere bağlı olarak değişebileceğini ve bir anlaşmaya varılabileceği gibi, tarafların tutumlarının sertleşebileceğini belirtiyorlar.

Siyasi araştırmacı Macid Ebu Herbid, değerlendirmesinde şunları söyledi:

“İsrail, bölgede zaferler kazandığına ve İran'a karşı ezici bir galibiyet elde ettiğine inanıyor. Bu durum Netanyahu'yu, kazanan tarafın şartları belirlediği kuralına göre şartlarını ve taleplerini sertleştirmeye iten bir coşkuya kapılmasını sağlarken Gazze konusunda yenilgiye uğradığına inandığı Hamas'ın bu şartlara uyması gerektiğini düşünüyor.”

Ebu Herbid, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hamas her şeyi kaybettiğini düşünüyor olabilir ve bu yüzden tek seferde kapsamlı bir anlaşma imzalamakta ısrarcı bir tutum sergileyebilir. Bu durum toprak üzerindeki kontrolünü kaybettikten sonra kaybedecek başka bir şeyi kalmadığından kaynaklanıyor."

Ebu Herbid'e göre İsrail'in İran'a yönelik saldırıları Gazze dosyası üzerinde hızla etkili olmayacak. Yani ne Hamas ateşkes için acele edecek ne de İsrail anlaşmaya varmak ve rehinelerin serbest bırakılması için acele edecek. Siyasi araştırmacı, her iki tarafın da önceliklerini değiştirmek için Tahran'daki çatışmalardaki gelişmeleri beklediğini belirtti.

“İran ateşkesi engelleyebilir”

Askeri bilimler alanında öğretim görevlisi Muaviye Vasif ise İsrail ile İran arasındaki gerginliğin Gazze'deki ateşkes sürecine hizmet etmediğini söyledi. Vasif’e göre Netanyahu, Tahran'ı vurma planlarıyla meşgulken, Hamas durumu izliyor ve müzakere edecek birini bulamıyor. Bu yüzden Gazze'deki durum olduğu gibi kalabilir.

Vasif, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Trump'ın açıkladığına göre İran, İsrail ile Hamas arasında Gazze konusunda yürütülen görüşmelere dahil olduğundan, herhangi bir öneriyi reddederek Hamas’ı etkileyecektir. Ayrıca ABD ile yürüttüğü görüşme ve müzakerelerde şartlarını sertleştiriyor ve bunları hiçbiri, kısa süreliğine de olsa bir ateşkese varılmasını isteyen Gazze halkının yararına olmayacak.”

Hamas'ın şu anda zayıf bir konumda olduğunu ve Tel Aviv'in İran'la savaşla meşgul olması nedeniyle İsrail'e Gazze'de ateşkes için baskı yapamayacağını söyleyen Vasif, Tahran'daki gerginliğin Gazze'deki çatışmaları hafifletebileceğini, ancak Netanyahu'nun şu anda zafer kazandığına inandığı için ateşkes görüşmelerini etkilemeyeceğini belirtti.

Güvenlik araştırmacısı Vail el-Mubeyyed ise farklı bir görüşe sahip. İsrailli bakanların İran'a yönelik saldırıyla meşgul oldukları bir ortamda Netanyahu'nun Gazze'deki ateşkes dosyasını gündeme getirebileceğini söyleyen Mubeyyed, “Tel Aviv hükümetindeki aşırı sağcı bakanlar İsrail'in Tahran'a yönelik saldırılarıyla meşguller ve şu an Gazze ile ilgili hiçbir şeye karşı çıkmıyorlar. Bu yüzden yakında Gazze'de bir ateşkes sağlanabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Hamas ne düşünüyor?

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları yok oluyor. Hamas liderlerinden İzzet Rişk, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının Gazze'deki sükuneti bozduğunu, Netanyahu'nun kibirli bir tavır sergilediğini ve Gazze'deki krizi kasıtlı olarak derinleştirerek bölgedeki gelişmelerle ilişkilendirdiğini söyledi.

İran’a yönelik saldırının Gazze'ye bazı yansımaları söz konusu ve Netanyahu, Hamas'ın müzakere turlarında gösterdiği esnekliğe rağmen savaşı sona erdirmek istemiyor. İsrail'e göre Gazze'deki savaşın sona ermesi bölgesel meselelerle ilişkili ve Tel Aviv bölge haritasını kendi istediği şekilde yeniden çizmeyi planlıyor. Gazze'de olanlar da bu planın sadece bir parçası.