Filistin Devlet Başkanı Abbas, İsrail ordusunun saldırdığı Cenin'i 11 yıl sonra ziyaret etti

Filistinliler, 11 yıl aradan sonra ilk defa Cenin'i ziyaret eden Abbas'ın konvoyunun kente ulaşmasıyla sevinç gösterileri düzenledi

Filistin lideri Abbas ve Başbakan Muhammed İştiyye, İsrail'in Cenin mülteci kampına düzenlediği son saldırıda hayatını kaybeden Filistinlilerin mezarlarına çelenk koyarken (AFP)
Filistin lideri Abbas ve Başbakan Muhammed İştiyye, İsrail'in Cenin mülteci kampına düzenlediği son saldırıda hayatını kaybeden Filistinlilerin mezarlarına çelenk koyarken (AFP)
TT

Filistin Devlet Başkanı Abbas, İsrail ordusunun saldırdığı Cenin'i 11 yıl sonra ziyaret etti

Filistin lideri Abbas ve Başbakan Muhammed İştiyye, İsrail'in Cenin mülteci kampına düzenlediği son saldırıda hayatını kaybeden Filistinlilerin mezarlarına çelenk koyarken (AFP)
Filistin lideri Abbas ve Başbakan Muhammed İştiyye, İsrail'in Cenin mülteci kampına düzenlediği son saldırıda hayatını kaybeden Filistinlilerin mezarlarına çelenk koyarken (AFP)

İsrail ordusunun geçen hafta iki gün boyunca saldırdığı ve geride büyük yıkım bıraktığı Cenin Mülteci Kampı'nı ziyaret eden Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, "Cenin Mülteci Kampı, direniş, mücadele ve kararlılığın sembolüdür." dedi.

Abbas'ın ziyareti öncesinde Filistin yönetimine bağlı güvenlik güçleri, işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Cenin kenti ve kampı çevresinde geniş güvenlik önlemi aldı.

2012'den bu yana Cenin'e ilk ziyaret

Filistinliler, 2012'den sonra ilk defa Cenin'i ziyaret eden Abbas'ın konvoyunun kente ulaşmasıyla sevinç gösterileri düzenledi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Çarşamba günü Cenin kampına yaptığı tarihi ziyarette el sallıyor (AFP)
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Çarşamba günü Cenin kampına yaptığı tarihi ziyarette el sallıyor (AFP)

Abbas, İsrail'in geçen hafta iki gün boyunca havadan ve karadan saldırıları sırasında hayatını kaybedenlerin mezarlarını ziyaret ederek çelenk bıraktı.

"Cenin Mülteci Kampı, direniş, mücadele ve kararlılığın sembolüdür"

İsrail ordusunun saldırıları sonrası geride büyük bir yıkımın oluştuğu Cenin Mülteci Kampı'nı da ziyaret eden Abbas, burada yaptığı konuşmasında, "Kahraman Cenin Mülteci Kampı, vatan toprağı için saldırıya karşı durdu, fedakarlık yaptı, yaralandı." dedi.

Abbas, "Cenin Mülteci Kampı, direniş, mücadele ve kararlılığın sembolüdür." ifadelerini kullandı.

Konuşması sık sık sloganlarla kesilen Abbas, eline aldığı bir zeytin dalıyla "İsrail bir zeytin ağacını sökerse, binlercesini dikeceklerini" söyledi.

"Biz, bir yere gitmiyoruz"

Abbas, Filistin'in başkentinin "Doğu Kudüs" olduğunu vurguladı ve "topraklarında kararlılıkla kalacaklarının ve ülkelerini terk etmeyeceklerinin" altını çizdi.

Cenin kampı sakinleri, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile mezarlığı ziyaret ederken bir araya geldi (AFP)
Cenin kampı sakinleri, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile mezarlığı ziyaret ederken bir araya geldi (AFP)

Cenin Mülteci Kampı'nın yeniden inşası için desteğini açıklayan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Cezayir'e teşekkür eden Abbas, kampın yeniden inşasına hızla başlanacağını belirtti.

İsrail'e seslenen Abbas, "Bizi bırakın. Biz bir yere gitmiyoruz. Birlikteyiz, kim ki bizim birliğimize dokunursa korktuğuyla karşılaşır." dedi.

Genelde Ramallah ve Beytüllahim dışındaki Filistin bölgelerine gitmeyen 87 yaşındaki Abbas'a Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye ve diğer üst düzey isimler eşlik etti.

Filistinliler arasında ziyareti geç bulan da memnuniyetle karşılayan da var

Abbas'ın ziyaretini AA muhabirine değerlendiren Ceninli esnaf Muhammed Ali, ziyareti "geç bulduğunu" ve "liderliğin arkadan gelen değil halka öncülük eden olması gerektiğini" söyledi.

Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin kampında Mahmud Abbas'ın korumalarıyla çevrili konvoyu (AFP)
Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin kampında Mahmud Abbas'ın korumalarıyla çevrili konvoyu (AFP)

Başka bir Ceninli Ali Temimi ise Abbas'ın "İsrail'in saldırdığı Cenin'i yalnız bırakmadığını ve ziyareti memnuniyetle karşıladığını" dile getirdi.

İsrail ordusunun, 3 Temmuz'da Cenin Mülteci Kampı'na düzenlediği 48 saatlik kuşatma, hava ve kara saldırılarında 4'ü çocuk 12 Filistinli öldürülmüştü. İsrail'in saldırıları Cenin Mülteci Kampı'nda altyapıya büyük zarar vermiş geride büyük yıkım bırakmıştı.

Bölgedeki silahlı direniş grupları ve Filistin halkında, İsrail saldırılarına karşı etkisizliği nedeniyle Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin yönetimine karşı tepki oluşmuştu.

İsrail'in devam eden saldırı ve ihlallerinin, Filistin yönetiminin bölgedeki kontrolünü kaybetmesine ve çöküşüne yol açabileceği yorumları yapılmıştı.



Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan’ın Hamas’a topraklarını ulusal güvenliğini etkileyecek ve egemenliğini ihlal edecek eylemler için kullanmaması yönünde yaptığı resmi uyarı, Lübnan-Filistin ilişkilerinin Kahire Anlaşması'nın iptaline yol açacak yeni bir aşamaya girmek üzere olduğu anlamına geliyor. Kahire Anlaşması 1987 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Selim el-Hus hükümeti tarafından iptal edilmiş, ancak Filistin koalisyonu güçlerini kucaklayan eski Suriye rejiminin, dönemin Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'a karşı savaşındaki baskısıyla yeniden yürürlüğe girmişti.

Lübnan hükümeti ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında 1969 yılında Mısır'ın himayesinde imzalanan Kahire Anlaşması, Filistinli grupların her türlü silaha sahip olmasına izin verdiği için Lübnan’ın egemenliğinin ihlali anlamına geliyordu. Bu durum daha sonra 1975 baharında patlak veren iç savaşta Filistinli grupların Hıristiyan gruplara karşı ulusal hareketin yanında yer almasına izin vererek Lübnanlılar arasındaki uçurumu derinleştirdi.

Ancak Suudi Arabistan'ın himayesinde Taif Anlaşması'nın imzalanmasıyla siyasi koşullar değişti. Taif Anlaşması savaşın sona ermesinin bir sonucu olarak silahların meşru otoritenin elinde toplanmasını öngörüyordu. Bunu takiben, 2006 baharında Meclis Başkanı Nebih Berri'nin daveti üzerine düzenlenen ilk Ulusal Diyalog Konferansı'nda siyasi partiler Filistinlilere ait silahların kampların içinde ve dışında toplanması konusunda anlaştılar, ancak Suriye rejimi bu anlaşmanın uygulanmasını engelledi.

Yasadışı silahların toplanması ve bu silahların sadece devletin elinde bulunmasına ilişkin aynı tutum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 1701 sayılı kararının tüm hükümleri için de geçerli. Hizbullah'ın Gazze Şeridi’ne verdiği tek taraflı destek ve İsrail’in tepkisini yanlış hesaplaması sonucu ortaya çıkan daha önce eşi ve benzeri görülmemiş yıkımın ardından Lübnan ve İsrail arasında ateşkesin uygulanması için ABD ve Fransa tarafından desteklenen anlaşmaya verilecek bir yanıt olarak da uygulanmalı. Hizbullah'ın, Lübnan ordusunun Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü’nün (UNIFIL) desteğiyle uluslararası sınıra konuşlanmasının önünü açmak için Litani Nehri’nin güneyinden çekilme talebinin yanı sıra İsrail de ele geçirdiği birçok mevkiyi koruyarak bu konuşlanmayı engelledi.

Dolayısıyla Hamas dosyası durup dururken yeniden açılmadı. Aksine, Gazze'nin Lübnan'ın egemenliğini ihlal etmesine verdiği destek, son olarak Litani Nehri’nin kuzeyinden İsrail’in Metulla ve Kiryat Shmona yerleşim birimlerine roketli saldırı düzenlenmesi ve Lübnan ordusu tarafından basılan ve çok sayıda roket ve bunları fırlatmak için kullanılan rampalar bulunan deponun arkasında Hamas'ın olması nedeniyle ortaya çıktı.

Lübnan hükümetinin, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın başkanlığında, Başbakan Nevvaf Selam'ın da katıldığı Yüksek Savunma Konseyi toplantısının tavsiyesine dayanarak Hamas'a yaptığı uyarı, istisnasız tüm Filistinli gruplar için geçerli bir uyarıydı. Uyarı, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın (Ebu Mazen) 21 Mayıs'ta Beyrut’a yapacağı ve Filistinlilere ait ağır ve daha hafif silahları kamplardan toplamayı amaçlayan ziyaretinin de önünü açıyor. Çünkü artık Hamas’ın Lübnan'ın güneyde istikrarı yeniden tesis etmek için savaşı sona erdirme çabalarıyla çelişen kendi gündemi çerçevesinde Lübnan’ın güneyini roket fırlatmak için kullanmasına artık izin verilmiyor.

Şarku’l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Lübnan Devlet Güvenliği Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Hasan Şakir, Hamas'ın Lübnan'daki temsilcisi Ahmed Abdulhadi'yi beraberinde Hamas yetkililerinden Eymen Şanaa ile birlikte Devlet Güvenliği Başkanlığı’ndaki ofisinde kabul etti. Tuğgeneral Şakir, Lübnan Askeri İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Toni Kahveci’nin de hazır bulunduğu görüşmede, Abdulhadi'den Lübnan hükümeti tarafından Yüksek Savunma Konseyi’nin cuma günü yapılan toplantıdan çıkan tavsiyesi üzerine alınan kararları Hamas yönetimine bildirmesini istedi.

Tuğgeneral Şakir’in Abdulhadi'nin şahsında Hamas yönetimine iletilmesini istediği mesaj, Hamas'ı, Lübnan topraklarından egemenliği ve ulusal güvenliği ihlal eden herhangi bir saldırı gerçekleştirmekten kaçınması, mültecilerin ikamet koşullarına uyması, Lübnan yasalarına saygı göstermesi ve halen saklanmakta olan dört şüpheliyi teslim etmesi konusunda uyarı niteliğindeydi.

Öte yandan Hamas’ın mesaja yanıt verdiğini ve aranan dört kişiyi teslim etmeye hazır olduğunu ifade eden Abdulhadi, Hamas'ın Yüksek Savunma Konseyi'nin tavsiyelerine, hükümetin kararlarına ve ateşkes anlaşmasına atıfta bulunarak yaptığı tüm anlaşmalara uyduğunu ve Lübnan'ın ulusal güvenliğine zarar verecek eylemlerden kaçındığını söyledi.

Lübnan topraklarından gerçekleşen roketli saldırıların Hamas'ın merkezi bir kararı değil, bireysel bir eylemin sonucu olduğunu ve amaçlarının Lübnan'da onurlu bir şekilde yaşamak, geri dönüş hakkına sahip olmak, Lübnan yasalarına uymak ve ülkenin güvenlik ve istikrarını zayıflatacak herhangi bir eylemden kaçınmak olduğunu vurgulayan Abdulhadi, Hamas'ın roketli saldırılardan eyleme karışanların tutuklanmasından sonra haberdar olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre aranan dört kişi de Filistin uyruklu ve bunlardan bazılarının Sayda yakınlarındaki Ayn el-Helva ve Miye Miye kamplarında saklanıyorlar. Gözaltına alınan ve iki Filistinli, birinin ise annesi Filistinli olan Lübnanlı üç kişiyle ilgili soruşturmalar ise devam ediyor.

Silah toplama kararının alındığını ve bundan geri dönülmeyeceğini vurgulayan kaynaklar, Lübnan güvenlik güçlerinin Filistinlilerin kampların dışına dağılma girişimlerine karşı koyacağını ve roket saklamak için bir sığınağa dönüştürüldüğünden şüphelenilen her yere baskın düzenleyeceğini aktardılar.

Kaynaklar, Filistinli mültecilerin yaşadığı kampların güvenliğinin Lübnan güvenlik güçlerine emanet edileceğini ve özellikle İran liderliğindeki direniş ekseninin gerilemesi ve içe kapanmasıyla birlikte bölgedeki rollerini kaybetmelerinin ardından silahların artık çatışmalarda kullanılmak ve komşu ülkelerin güvenlik ve istikrarına zarar vermekten başka bir işlevi kalmadığını belirttiler.

Hizbullah’ın silahlarının toplanması meselesinin Yüksek Savunma Konseyi toplantısında gündeme gelmediğini, ancak bunun tartışılmadığını düşünenlerin yanıldıklarını belirten kaynaklar, Filistinlilere ait silahların Hizbullah'ın silahlarıyla hiçbir bağlantısı olmadığına dikkati çekerek, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyinden çekilmeyi kabul ettiği sürece Cumhurbaşkanı Avn'ın silahların devletle sınırlandırılması konusundaki ısrarına olumlu yaklaşması, ateşkesi ihlal etmemesi, BMGK’nın 1701 sayılı kararının uygulanmasını desteklemesi ve karşılık vermekten kaçınması gerektiğini ifade ettiler. Tüm bunların İsrail'i geri çekilmeye zorlamak için devlet tarafından benimsenen diplomatik seçeneği desteklemek üzere Hizbullah’ın silahlarını müzakere masasına koymayı gerçekten istediğinin bir göstergesi olduğunu vurgulayan kaynaklar, bu yüzden Hizbullah'ın terör kartını ve angajman kurallarını kaybettikten sonra silahlarını elinde tutmaya çalışmasının yersiz olacağını söylediler.